16. İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’nda gerçekleştirilen söyleşide barajların ve HES’lerin kültürel varlıklarımıza, çevreyle, sağlığa ve sosyo-ekonomik yapıya etkileri konusu masaya yatırıldı.
Evrensel Gazetesi İzmir muhabiri Özer Akdemir’in yönettiği “Kültürel miraslarımızın gölgesindeki baraj ve HES’ler”
konulu söyleşide Jeoloji Yüksek Mühendisi Tahir Öngür, büyük baraj yapımı furyasının dünyada 80 milyon insanı göç etmek zorunda bıraktığını aktardı. Barajların kömürle çalışan termik santral kadar atmosfere sera gazı saldığını
kaydeden Öngür, “HES’ler hiç de masum değil. GAP aldatmacasının boyaları döküldü artık. Barajlardan sonra suyla bulaşan hastalıkların yüzde 85’inin GAP’da olduğu ortaya çıkarıldı” diye konuştu.
Öngür’ün ardından konuşan EGEÇEP Dönem sözcüsü Ertuğrul Barka, “topluma yalan söyleniyor” diye başladığı konuşmasında, enerji ve sulama adı altında yapılan barajların aslında büyük sanayi işletmelerinin ihtiyacı için
yapıldığını kaydetti. Allianoi’yi sular altında bırakan Yortanlı Barajı’nın yakınlarda işletilmek istenen altın madenleri için yapıldığını dile getiren Barka, “HES yalanı suyun ticarileşmesi için söyleniyor. Sudaki rantı görenler dünya üzerinde satılabilir suyun ancak yüzde 5’ini satabiliyorlar. Bunun bile geliri petrol gelirinin yarısı kadar” diye konuştu.
Türkiye’nin bu kadar enerjiye ihtiyacı var mı sorusunu yönelten Barka, çok su, çok elektrik tüketen kirli sanayilerin gelişmiş ülkeler tarafından Türkiye’ye dayatıldığını söyledi.
TÜRKİYE 2050’DEN SONRA ÇÖL OLACAK
Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, ‘Barajlar ve sağlık’ başlıklı sunumunda barajların yarattığı iklimsel etkilere örnek olarak Diyarbakır’ı verdi. Diyarbakır’da barajların ardından nemin yüzed 2.4 arttığına dikkat çeken Karababa, “bu yöredeki tüm ekosistemin bozulması, yeniden kurulması demek.
Barajlar nedeniyle deltalar eriyor, türler yok oluyor. Keban’da ancak kapasitesinin dörtte biri’ü kadar elektrik üretilebiliyor.
Topraktaki tuzlanma ciddi boyutta. Büyük barajlar aynı zamanda depremleri de tetikliyor” diye konuştu. Barajların sosyo-ekonomik etkilerine de vurgu yapan Karababa, “Türkiye küresel ısınmadan en çok etkilenen ülke. 2050 yılından itibaren ülke çölleşmeye başlayacak. İklim bilimciler bu gerçeğe dikkat çekerken, ülkenin en çok yağış alan bölgesi, Doğu Karadeniz’de HES’lerle yörenin ekosistemi, yapısı değiştiriliyor” diye konuştu. Söyleşide son olarak konuşan Allianoi Girişim Grubu eski dönem sözcülerinden Av. Hilal Küey, Allianoi’yi sular altında bırakan idari ve hukuki süreci özetledi.
Antik kentle ilgili alınan ilke kararlarının yargı kararı ile bozulmasına rağmen, ören yerinin yok edildiğine dikkat çeken Küey, “Suyla gömüldükten sonra da bir bilirkişi raporu geldi. Bu raporda da antik kentin üzerinin örtülmesinin bir koruma olamayacağına dikkat çekiliyordu. Hukuku bir şekilde aşıyorlar ama bunun önüne geçmenin tek yolu da hukuk” diye konuştu.
Söyleşi, dinleyenlerin katkıları ve soruları ile sona erdi.
EVRENSEL-20-4-11