Bursada hoşuma giden eski ismi ile Muradiye kö-yünde, şimdiki adiyle Muradiye de camiin ve medrese-nin önündeki meydana nâzıı- bir eski ev vardır. Benim tahminim ile ve tezyinatından okuduğum dil ile en çok 250 senedenberi ayak üstünde bittabi bir çok
tahkimler-Bursa müzesinin malı olan bu ev pek eski ve güzel bir Bursa evi nümunesi olmasından yıkılmaması için alt
kısmı betona çevrilmiştir.
le durabilen kıymetli bir eserimizdir. Bursa müzesi te-şebbüsiyle bu evde güya Fatih Sultan Mehmed doğ-muştur, rivayetiyle satın alınmıştır. Bunu, iyi tetkik et-miyenler arasında, ikinci Murada ve hattâ Birinci Mu-rada kadar götürenler bile vardır. Bundan 17 sene önce B U R S A D A M U R A D İ Y E D E E S K İ
B İ R E V İ N İ Ç S Ü S L E M E L E R İ H A K K I N D A
Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER
Mezkûr evin alçı pencereleri ve tuğlaların zarif bir Meydanla o ev arasından geçen ve Muradiye hamamına surette bağdadiler arasına yerleştirilmesi giden yol solundaki mezkûr ev. Altındaki eski evin
Bursada Muradiye Camii önündeki meydana bakan iki buçuk asırlık evin yirmi beş sene önceki durumu 1930 da hocalarım Profesör Akil Muhtar Özden ve
Pro-fesör Marcel Labbe ile gezmiştik. Titiz bir sakini vardı. Her tarafı temiz tutuyordu, hattâ ayakkaplarımızı çıkar-tarak dolaşmamızı rica etti. Biz de o temizliğe riayet et-mek mecburiyetinde kaldık. Yani bizim, sanki sokakla-rımız temizmiş gibi garplılık hevesiyle yaşadığımız
Mezkûr evin süslü odalarından birisinin içinden hücre, dolapların
ve üstlerindeki rafların görünüşü.
Ev Bursada rast gelinen eski evler tarzındadır. Bu yazımda mimarî durumu üzerinde inceleme yapmıya-cağım. Bilhassa süsleri üzerinde İsrarla durayapmıya-cağım. Tez-yinatımızın bir dili olduğunu eskiden beri söylerim. Bu asırlar seyrince farklar gösterir. Meselâ X V inci asır tezyinatını diğer asırlardan ayırt etmek kabildir. Tezyi-natın bir dili olduğuna dikkat edilmediği içindir ki bel-ki Fatih burada doğdu denmekle satın alınmasında ha-yırlı bir tesiri olmuştur. Fatihin burada doğmasına im-kân yoktur. Hattâ bu havadis gazetelere bile aksetti.
Bir defa mahalle arasmda bugün orta bir ailenin bile sığamıyacağı dar bir ev nasıl olurda bir hükümdarın Sofadaki nakışlar arasında sarayl sayllabİllr?
zarif ve klâsik bir bordür B i r m a h a l l e arasında dar bir yerde bir ev nasıl o -lurda böyle bir zanna vesile olur?
1/2000 mikyaslı avan projesinde bu esaslar dahilinde müstakbel imâr ve inkişâf vaziyetlerile şehirde muha-faza edilen kısımların da düzeltilecek yol ve emsali kı-sımlar da tesbit edilmiştir.
M a h a l l i n d e t e t k i k a t :
Bu hususta hazırlanarak takdim edilen imâr avan projesi şehircilik mütehassısları tarafından mahallinde
birlikte yapılacak tetkikat neticesinde plânlar üzerinde tadilât icrasına lüzum gösterildiği takdirde bu tadilâtla birlikte avan projenin kat'î şekli tesbit edildikten sonra yeşilliklerle, yollar mektepler ve teferruatı hakkında yapılacak ayrı hesaplar ve bunların nisbetleri bilâhar ayrı bir raporla ilâveten arzolunacaktır.
Asım KÖMÜRCÜOĞLU
(Baş tarafı sahife 122 de)
ray şimdiki hisarda halen Ahmet Vefik Paşa hastaha-nesi yerinde idi. Sonra ikinci Murad Bursada sevdiği Muradiye köyünde böyle mütevazi bir evde oturamazdı ve oturmamıştır. Sonra ortada yeni bir stil ve nihayet tahta bir bina vardı. Tahta üstünde stil taş binalar kadar devam edemez. Lâkin bir ev asla, her yüz senede bir tahkim dahi olunsa böyle 550 sene ayakta duramaz. Tezyinatına gelince: Hepimiz biliyoruz ki XVII nci asır sonlarında ve XVIII inci asır boyunca stilli veya stilsiz garp tezyinatı memleketimize her nasılsa bir ye-nilik diye dünya tezyinatının asıl karakterlerini yaratan Türk tezyinatı vatana girmiş ve yerleşmiştir. Bir bu-çuk asır bizde hâkim olmuş, XIX uncu asırda ve hattâ X X nci asırda maalesef tamamen soysuzlaşmıştır. Lâkin Anadoluda XVIII inci asırda yapılan eserleri gözden geçirirsek ondan önceki XVII ve XVI nci asırların ka-rakterlerini taşıyan süslere rastlıyoruz, bu arada garp-tan bize girdikten sonra hususî bir surette inkişafeden ve Türk sanatkârlarının meharetle başardıkları ve hak-kiyle temsil ettikleri süslerimize (rokoko) denir ve bun-ların hakikaten mükemmelleri vardır ve bittabi sanat-kâr olmayan ellerde kötüleri de çoktur.
Anadolumuzun gezebildiğim İzmit, Mudanya, Kü-tahya, Bursa, Ankara gibi şehirlerinde her iki tarzda ya-ni eski klâsik yolda ve bir de rokoko tarzında yapılmış süslere rastladım ve bunların en mükemmellerinde her ikisindeki olgunluğa hayran kaldım. Bunların İstanbul-da yapılıp oraİstanbul-da yerlerine konabileceğini aklıma bile
ge-tirmedim. O şehirlerde sırf bunu yapan ve hayatlarını kazanan değeyli nakkaşların bulunduğuna ve bunların usta ve çırak usulünce yetişerek asırlarla oralarda ye-ni sanat cereyanlarından örnekler yaratacak kabiliy-yette bir çok ustaların millî sanatkârlarımız arasında yaşadığına inandım.
Muradiye semtinde bu evde, Bursalı ustalar tara-fından yapılan bir sanat eseridir. Bizim XVI ve XVII :ıci asırlarda görmeğe alıştığımız klâsik tezyinatın XVIII inci asırda bile bir çok yerlerde bozulmamış en âsil örneklerini üzerinde taşımaktadır.
Tavan, sundurmalar, kafes araları, höcre nişleri, raf altları, dolap kapakları ve pencere araları bordüıieri karşılarında durulmıya lâyık ne olgun ve asırlarla üzer-lerinde işlenmiş sağlam esaslara maliktir. Bunlar topla-nacak olursa XVIII inci asırda Bursada yapılmış bir evimiz ve tezyinatı hakkında güzel ve doğru bir monoğ-rafı olmuş olur.