• Sonuç bulunamadı

DIŞ MİHRAPLARIN NAMLUSUNDAKİ TÜRKİYE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DIŞ MİHRAPLARIN NAMLUSUNDAKİ TÜRKİYE"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DIŞ MiHRAPLARIN NAMLUSUNDAKi

TÜRKiYE

Dünyada maneviyat sahibi insanların ortak değerleri, inandıkları dinin emir ve yasaklarıdır.

Misyonerler Hristiyanlığı, Yahudiler Talmutu, Masonlar ve Sebataistler ise dinleri yok etmeye çalışıyorlar. Bakıldığı üzere dünyadaki kutuplaşma sürecindeki insanların rollerinin ortak olduğunu görüyoruz. Fakat Müslümanlardaki kutuplaşma diğer kavramlar

üzerine değil kendi iç dünyalarında olduğundan İslamiyet’in yayılması durma

seviyesindedir. Mezhep karmaşası ve yorum farklılıkları

nedeniyle çıkan ayrılıklar Müslüman coğrafyasını etkilemekte, binlerce insanın

ölmesine neden olmaktadır. İslamiyet kavramı artık Terör kelimesiyle bağdaştırılmış duruma gelmeye başlamıştır.

İslamiyet’in koruyucusu

niteliğindeki Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra,

birçok etnik grup ve mezhep grupları çıkar çatışmalarına

girişmiş, Orta Doğu kaynayan bir kazan durumuna gelmiştir. Geçmiş zamana çok gitmeden Filistin, Suriye, Irak üçgenine baktığımızda bunun ne kadar vahim bir hal aldığını görebiliriz. Orta Doğuda gördüğümüz patlamalar, Türk Milleti tarafından artık duyarsızlaşma sürecini tamamlamıştır. Medya vasıtasıyla gerçekleşen bu duyarsızlaşma neticesinde insanlarımız hemen yanı başımızda olan ülkelerdeki olaylara tepkisiz kalmış, kabuğuna çekilir duruma gelmiştir. Oysaki atalarımız, birçoğumuzun haritada yerini bile bulamayacağı İrlanda’daki kıtlığa bile tahammül edememiş, dünyanın öbür ucuna yardım elini uzatmıştır.

Medya vasıtasıyla yürütülen duyarsızlaşma ve sindirme politikası Osmanlı Devleti zamanından beri devam etmektedir. Bundan bir asır önce 2. Abdülhamit’i ele aldığımız zaman; Kızıl Sultan iddiası, Albert Vandal adlı

ÖZET: Cemalettin Bektaş: “İngiliz Casusunun İtiraflarında ‘’İngilizler, kendi yetiştirdikleri adamları Osmanlı Devletinde önemli makamlara getirmişlerdir. Bu devlet adamların, isimleri Osmanlı olsalar da fikri ve zikri İngilizlerdir. Bunların en meşhurlarından Mustafa Reşid Paşa son sadrazamlığında, altı günlük sadrazam iken 28.10.1857’de İngilizlerin Hindistan’da Müslümanlara yaptığı Büyük Delhi katliamını tebrik etmiştir. 72 Millet barındıran Osmanlı’nın yerinde hala çok uluslu ve üniter bir yapı neticesinde blokların oluşması gayet doğaldır. Yapılanma ve kadrolaşma neticesinde Türkiye Cumhuriyetinde birleştirici bir unsur çok mümkün görünmese de Devletimiz gücü bu durumu aşacak seviyededir” dedi.

ABSTRACT: Cemalettin Bektaş reports ‘ ‘Englishmen exalted the men they trained, to the significant positions in Ottoman Empire. Those statesmen, though called with Ottoman names, thought like and English. Mustafa Reşid Pasha, one of the most famous of them, congratulated the Big Delphi Massacre which was carried on Indian Muslims by Englishmen in October 28th, 1857 when he was grand vizier for six days.’ from the confessions of an English spy. Although a uniting element is hardly seen possible as a result of structuring and favoritism of staff, our state has the power to overcome it.’ (Translated by BURDİL)

(2)

Fransız yazar tarafından ortaya atılmıştır.

Atılış sebebi de, Abdülhamid’in Fransa destekli Ermeni isyanlarını bastırtmış olmasıdır. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa kamuoyunda Abdülhamid’in kan dökücü bir padişah olduğu propagandası başlatılmıştır. İşte “Kızıl”, yani kan döken Sultan lakabı bu sırada kendilerine ithaf edilmiştir. Aynı propaganda Jön Türkler diye tabir edilen Avrupa’daki gençler vasıtasıyla Anayurtta da gerçekleştirilmiştir. Aslına bakılırsa bir nevi tarih tekerrür etmiş, baskılarla değil iç kargaşalıklarla devlet yıpratılmaya çalışılmıştır.

İngiliz Casusunun

İtiraflarında ‘’İngilizler, kendi yetiştirdikleri adamları Osmanlı Devletinde önemli makamlara getirmişlerdir. Bu devlet adamların, isimleri Osmanlı olsalar da fikri ve zikri İngilizlerdir. Bunların en meşhurlarından Mustafa Reşid Paşa son sadrazamlığında, altı günlük sadrazam iken 28.10.1857’de İngilizlerin Hindistan’da Müslümanlara yaptığı Büyük Delhi katliamını tebrik etmiştir. Daha önce de, Hindistan’daki İngiliz zulmüne karşı ayaklanan Müslümanları bastırmak için, İngiltere’den gelen

yardımın Mısır’dan geçirilmesi için Osmanlılardan izin istenmiş, bu izin yine yüksek derecedeki Mason kökenli devlet adamları tarafından verilmiştir.’’ Verilen örneklere bakılırsa koca cihan imparatorluğu diye tabir edilen devlet yıpratmaktan öte kendi benliğine düşman durumuna gelmiştir.

İnsanların hayatları boyunca hep bilinmeyeni merak etmeleri, insanların ilgi kaynağının başında gelmiştir. Bu ilgi kaynakları insanları sapkınlığa ve çıkar güdümünde bulunan sistematik örgütlere yönelmelerine neden olmuştur. Vehabilik’in kurucusu Muhammed bin Abdulvahap daha 14 yaşındayken, İngiliz Müstemlekeler Nezareti ajanı Hempher’in eline düşmüş, Müslümanlığı yorumlamış ve Vehabilik Mezhebini ortaya atmıştır. İnsanlar Kuran-ı Kerim’in ışığından ayrılmış sapık inanış ve düşünceler vasıtasıyla Osmanlı Devletine bağlılık azalmış, yönetim kademeleri bu duygu ve düşüncelere bağlı insanlarla dolmuştur. Orta Doğu bugün hala batılı ajanların at koşturdukları ve bu kargaşalıkta devletlerinin çıkarları doğrultusunda Arapların kullanıldığı yer konumundadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nin devamı olması nedeniyle bir takım

gelenekleri Osmanlı Devletinden aldığını görmekteyiz. Bu gelenekler vasıtasıyla dış mihraplar diye halk dilinde tabir edilen güç odakları devletin sinir noktalarına rahatlıkla sızmakta ve yönlendirmeye açık duruma getirebilmekteler. 17-19 Aralık Operasyonlarında bunun ne kadar uç noktalara vardığı gün yüzüne çıkmıştır. Dış devletlerin

destekleriyle insanların maneviyatlarının oynanması ve

Hizmet tabirinin kullanılması, devlet içinde ikinci bir devlet algısının oluşturulması, halkı duyarsızlaştırma ve kutuplaştırma politikaları yakın tarihimizde değil Cumhuriyetin kuruluşundan beri devam etmektedir.

Devletlerin çıkarları doğrultusunda din, dil, ırk gibi kavramların en rahat ve kullanılmaya müsait yer Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sonra Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. 72 Millet barındıran Osmanlı’nın yerinde hala çok uluslu ve üniter bir yapı neticesinde blokların oluşması gayet doğaldır. Yapılanma ve kadrolaşma neticesinde Türkiye Cumhuriyetinde birleştirici bir unsur çok mümkün görünmese de Devletimiz gücü bu durumu aşacak seviyededir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Olgumuzda bu geniş alt karın duvarı defektini musculus rectus femoris ve fascia lata ile kapattık.. Musculus rectus femoris i~ biçiminde bir kas

Grubun yapısı ve katılımcıların özellikleri göz önünde bulundurularak bir esneklik içinde veya liderlerin farklı metodolojik yaklaşımları yanı sıra drama süreci içinde

Özellikle azınlıklara ilişkin getirilen hükümlerle kurulan yeni devletin bir ulus devlet olarak şekilleneceği ortaya konulmuştur. 1923’te ise yenilenmiş TBMM

Yasin ÖZLÜ, Emre KAHRAMAN, Hasan Numan TONKA, Nurettin HOYLAN, Sadullah KELEŞ, İsmail YILDIRIM, Ahmet UTAŞ, Mesut ÇETİNKAYA, Okan ÖZDİKMEN, Adnan TURAN, İrfan

2020 yılı sonunda izin verilen kayıtlı sermaye tavanına ulaşılamamış olsa dahi, 2020 yılından sonra Yönetim Kurulunun sermaye artırım kararı alabilmesi

Vergi inceleme elemanlarının yaptıkları incelemeler neticesinde gerçek mal teslimi veya hizmet sunumu olmaksızın münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla

Bir saat sonra Kale Komutanı Lala Mehmed Paşa, Sirem Alaybeyi Hüseyin Bey, İbrahim Peçevi ve Berat Kâtibi Ahmed Çelebi son vazi- yeti kendi aralarında değerlendirmek

Kamu İhale Genel Tebliği’nin “Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımlarında Teklif Fiyata Dahil Olacak Giderler” başlıklı 78’inci maddesinde “Brüt asgari