• Sonuç bulunamadı

Supravalvüler Aort Stenozlu Dokuz Vakanın Değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Supravalvüler Aort Stenozlu Dokuz Vakanın Değerlendirilmesi "

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tiirk Kordiyat Dern Arş 2000: 28: 752-756

Supravalvüler Aort Stenozlu Dokuz Vakanın Değerlendirilmesi

Uz. Dr. Özlem M

. BOSTAN, Doç. Dr. Ergün ÇİL

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD, Çocuk Kardiyo/oji Bilim Dalı, Bursa

ÖZET

Bu çalışmada 1994-1999 yılları arasmda tmusı konulan supravalvüler aort stenoz'lu (SVAS) dokuz hasta retros-

pekıif olarak değerlendirildi.

Altısı erkek, üçii kız olan !tasta/arın, tam konulduğunda yaşları 1-15 yaş (ortalama 6.4

±

5.3 yaş) arasındaydı.

Williams sendromlu SVAS hastalarında tam konulma yaşı

4.8

±

3.6 yıl, diğerSVAS hastalarında ise 8.5

±

6.9 yıl

idi. Erkek hastaların beşinde Williams sendromıma ait ti- pik klinik bulgular mevcutken, diğer dört hasta fenatip olarak normaldi. iki hastanl/Zda birinci dereceden akra-

balık mevcullu (kardeş çocukları). Ekokardiyografik ça-

lışmada darlık bölgesinde gradient 38-180 mmHg arasın­

da, ortalama 95±45 mmHg olarak ölçiildü. Yedi hastaya

yapılan kalp kateterizasyonu SOlll/Cu darlık bölgesindeki gradient ise 35-200 mmHg arasmda, ortalama 98±50 mmHg olarak tespit edildi. Anjiokardiografide, yedi has- tada supravalviiler bölgede kum saati şeklinde darlık gö- rüldü. Beş hastaya cerrahi tedavi uygulandı. Hastalardan biri ameliyattan sonra erken dönemde kaybedilc/i. Diğer bir hastada ise, ameliyat sonrası izlemele aort gradienti- nin gittikçe artması üzerine tekrar kalp kateterizasyonu

yapıldı ve 80 mmHg grac/ie/11 ölçüldü.

Aort stenozunun diğer tiplerine göre c/alta nadir olan SVAS, klinik olarak; Williams sendromunun eşlik euiği

vakalar, otoıomal dominant geçiş gösteren ailesel vakalar ve sporadik vakalar olarak görülebilir. Her iiç vaka şekli­

ni içeren bu çalışmada, supravalviiler aort stenoıu1tun bulguları, tanı konulma yaşı ve geç tam alma nedenleri li- teratür gözden geçiri/erek incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: Suprava/vüler aort stenow, Williams sendromu

Supravalvü

ler aort stenozu

(SV AS),

çıkan aortanın

tokat veya diffüz şekilde

olabilen konj

enital darlığı­

dır (1). Patolojik anatomisi ilk olarak 1842'de Chee-

vers

tarafından tanımlanmıştır (2).

W

illiams 1961 'de,

ci

n yüzü olarak da ifade edilen

tipik yüz görünümü,

mental retardasyon ve SVAS'ın

birli kte

görüldüğü

dört

hasta bildirmiştir (3).

SV AS

ayrıca,

otozomal

dominant kahtım gösteren

ailesel

tipte

ve

sporadik

vakalar

şeklinde de görülmektedir (4).

Alıııdığı tarih: 9 Şubat 2000, revizyon 24 Ekim 2QOO

Yazışma adresi: Doç. Dr. Ergün Çil, Uludağ Universilesi Tıp

Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk

K:ırdiyoloji Bilim Dalı, Görükle, 16059 Bursa Tlf: (0224) 442 8694 Faks: (0224) 442 8143

Bu çalışmada, beşi Williams sendromu bulgularına

sahip, SV

AS tanısı

alan

dokuz hasta klinik ve labo- ratu

ar

bulguları, tanı konulma yaşla

ve

tanı konui- mada gecikme nedenleri

yönünden

incelenmiştir.

HASTALAR ve BULGULAR

Çocuk Kardiyoloji Polikliniği'ne 1994-1999 yılları arasın­

da başvuran ve SV AS tanısı alan dokuz hastanın al

erkek, üçü kız idi. Tanı konulduğunda yaşları 1-15 yaş

(ortalama 6.4 ± 5.3 yaş) arasllldaydı. Williams sendromlu SYAS hastalarında tanı konulma yaşı 4.8 ± 3.6 yıl, diğer

SY AS hastalarında ise 8.5 ± 6.9 yıl idi. Hastaların ilk doktora başvurma ile tanı konulmaları arasında geçen süre 2.1 ± 2.2 yıl idi. Bu süre Williams sendromunda 1.6 ± 1.6

yıl, diğer SY AS olgularında 2.8 ± 3.0 l idi. Non- Williams SYAS'lı hastalardan ikisi kardeş çocukları idi.

Erkek hastaların beşinde Williams sendromuna ait tipik bulgular olan, orta hatta birleşen kaşlar, kısa palpebral fisslirler, lıipertelorizm, burun kökünde basıklık, sıra­

bismus, inguinal herni, diş anomalileri, burun deliklerinin öne doğru dönük oluşu, geniş üst dudak ve çeşitli dere- celerde zcka geriliği mevcuttu. Dört hasta ise yüz görü- nümü ve zeka düzeyi olarak normald i. Williams sendromu

bulguları olan hasıalarımız mental reıardasyon, inguinal herni ve inmemiş testis gibi nedenlerle başvurdukları sağ­

lık merkezlerinde üfürüm sapıanarak bölümümüze gön-

derilmişti. Diğer Williams olmayan dört hasta ise kardi- yovasküler sistem dışı çeşitli nedenlerle başvurdukla

doktorlar tarafllldan üflirüm duyularak gönderildi. Bunla-

rın bir smllla daha önce kardiyolojik incelemelerin yapıl­

dığı ve kendilerine herhangi bir problem bulunmadığının söylendiği öğrenildi.

Yapılan fizik muayenede,

7

hastada suprasternal ve sup- raklavikuler bölgede tril saptandı. Oskültasyonda ise, has-

taların hepsinde aort odağında belirgin olmak üzere, her iki omuza ve boyuna yayılan 3/6 ile 5/6 şiddeti arasında değişen sistolik ejeksiyon üflirlimli duyuldu. Hastaların te- lekardiografileri normaldi. Altı hastanlll elektrokardiogra-

fisiııde sol ventrikül hiperirofisi mevcuttu. Ekokardiyogra- fik çalışmada altı hastada sol ventrikül hiperirofisi bulgu-

ları görüldü. Parasternal uzun eksende yapılan çalışmada,

8 hastada sinotubuler birleşim yerinde daralma sapıandı (Şekil 1 ). Bir hastada ekojenitenin iyi olmaması nedeniyle bu bölge görülemedi ve tanı anjiyokardiyografi ile konul- du. Juguler bölgeden CW Doppler'le yapılan çalışmada, darlık bölgesinde gradient 38-180 mmHg arasında ortala- ma 95±45 mmHg olarak ölçüldü (Tablo 1 ). Hastaların ye- disi ne sağ-sol kalp kateterizasyonu ve anjiyokardiyografi

uygulandı. Sol kalp kateterizasyonunda darlık bölgesinde gradient 35-200 mmHg arasında, ortalama 98±50 mmHg

(2)

Ö. M. Bostan ve ark.: Supravalvuler Aort Stenoz!tı Dokuz V akanlll Değerlendirilmesi

!}ckil l. İki boyuılu ekok<1rdiyografide uzun eksende. sinoıubuler bölgede darlık görülmekıedir.

olarak saptandı. Anjiyokardiyografide ise hastaların tü- münde supravalvüler bölgede kum saati şeklinde daralma görüldü (Şekil 2). Ek anomali olarak, sekiz hastada MYP ve mitral yetersizliği, dört hastada hafif aort yetersizliği,

iki hastada hafif periferik pulmoner dar! ık, iki hastada bi- küspid aorta, bir hastada brakiosefalik arter ve sol karotis

konnıniste de darlık saptandı. Williams sendromlu hastala-

rın tamamında MYP+MY mevcuttu Ayrıca dört hastada sol koroner arterde, bir hastada her iki koroner arterde ge-

nişleme saptandı (Şekil 2).

Supravalvüler aort stenozlu beş hastaya cerrahi tedavi uy-

gulandı. Yeni tanı konulan ve kalp kateterizasyonu yapılan

bir hastaya cerrahi tedavi kararı alınırken, 35 mmHg gradi- ent saptanan bir hasta şimdilik izleme alındı. Ekokardiyog- rafi ile tanı konulan iki hastaya ise kalp kateterizasyonu planlandı. Üç hastaya yama ile genişletme, iki hastaya ise dar segmentin rezeksiyonu ve uç-uca anastomoz uygulan-

dı. Williams sendromlu bir hasta ameliyat sonrası düşük

kalp debisi nedeniyle erken dönemde kaybedildi. Ameliyat

sonrası izlemdesadece bir hastadaaort gradient i artış gös-

Şekil 2. Sol venıriküle sağ oblik pozisyonda yupılan anjiogralidc.

suprav:ılvüler bölgede kum suuıi şeklinde darulm<~ (sol ok) ve sol koroner arıerde genişleme (sağ ok) görülmekıedir.

terdi. Dört l önce ameliyat olan bu hastaya ikinci kez kalp kateterizasyonu uygulandı ve darlık bölgesinde 80 mmHg gradient saptandı. Diğer hastalarda ise izlenıde be- lirgin bir gradient artışı saptanmadı.

TARTIŞMA

Aort stenozunun

diğer

tiplerine göre daha nadir gö- rülen SV AS, klin

ik olarak üç şekilde

ortaya

çıkar.

Wi

lliams sendromu

ile b

irlikte görülme sıklığı

%28- 50 , normal yüz görünümü ve zeka düzeyi

ile giden,

orozoınal

dominant

geçiş

gösteren ailesel

şekli

%20, yine normal yüz görü

nümü

ve zeka düzeyine sah

ip

s poradik vakalar

şeklinde

görü lme

klığı %50 ola-

rak

bildirilmiştir (4).

Bizim

hastalarımızın beşinde

Williams sendromu

bulguları

bi

rli

kte idi.

İki

hasta-

mız kardeş çocuklarıydı. İki hastamız ise s

poradik vaka olarak kabul edild

i.

Hastalarımızın

ilk doktora

başvurma

ve üfürüm duy- ma ile,

tanı almaları arasında

ortala ma 2.1

yıl

gibi uzun bir sürenin

olduğu

görüldü. Bu süre W

illiams

sendromlu hastalarda 1.6

yıl, diğer

hastalarda ise 2.8

yıl idi. Hastalarımız

iki alt gruba

ayrılarak tanı

konulma

yaşları incelendiğinde,

Wi

lliams sendrom

u ile birlikte görülen SVAS

olgularında tanının

daha e rken

yaşlarda konulduğu görülmüştür

(4.8 ± 3.6

yıla karşı

8.5 ± 6.9

yıl).

Vaka

sayısının azlığı

nede- niyle bu rakamlar

arasında is

tatistiksel

anlamlı

fark-

lılık saptanamamış

olmakla birl ikte literatürde de be nzer

şekilde

Williams sendromu olmayan hasta

- larda tanı

göreceli olarak geç

konulmaktadır. Kardeş çocukları

olan ik

i vaka dışında,

Wi

lliams se

ndromu o

lmayan diğer

iki

vakanın tanı konulduklarında

1 4 ve 15

yaşında oldukları

görül mek tedi r.

Ayrıca

Williams send romu olmayan SV AS

hastalarında tanının

30

yaşına

kadar

geeikebildiği

bildiri lmek - tedir

(5). Dağlar

ve

arkadaşlarının (6) bildirdiği

8

SVAS'Iı

olgun un

yaş ortalamaları

14.5 ± 7

yıldır.

SV

AS'Iı

hasta la rda

tanının

gecikme nedenlerinden birisi, aort

darlığına

ait gradientin

yavaş artması

ve ço k yüksek

değerlere ulaşmadan yakınmaya

yol

açmaması

olab ilir.

Hastalarıınııda gördüğümüz diğer

bir neden de, tek klinik bulgu olan üfüri.im nedeniyle götürüldükleri

doktorların, hastanın

ya-

kınması olmanıası

nedeniyle tabloya fazla önem ver-

ınenıeleridir. Bazı

has talara ekokardiyografi

yapıl­ masına karşın,

deneyim

eksikliği, seyrek görü

len bir

hastalık olması

nedeniyle akla getirilmemesi,

ekoje-

(3)

Tiirk Kardiyol Dem Arş 2000: 28: 752-756

Tablo 1. Supravalvülcr aort stenozlu hastaların klinik özellikleri

H asta

Yaş/ Tanı Tanıda

Williams Aile

Eşlik

eden kardiak an amaliler Aort

gradieııti

Amel iyat Sonuç

No C ins

Yaşı

gecikme Sendromu öyküsü ( kaleler)

Şekli

(yıl) (yıl) (yıl) bulguları

mmHg

ı

10/E

4

3.5 + Yok MVPtMY +periferik PStA Y

200

Yama ile

İzleıııde

gradient

80

mmHg oldu .

genişlcınıe

2. K ez amel iyat

kararı alındı.

2

ll/E

8

o + Yok MVPtMY 55 Yama ilc Ameliyat

sonrası gradienı

18 mmHg.

Klinik i z lc m dc.

3 3.5/E

2

2 + Yok MVPtMY+AY 80 R ezeksiyon ve uç· Ameliyat

sonrası

e rken

uca

anasıaınoz

dönemde ex.

4

15/E

9

o + Y o k MVPtMY

68

Yama ile

gcnişleınıe

Ameli yat

sonrası gradienı

20 mmHg.

K linik izlemde 5 5.5/E

ı

2.5 + Yok MVP+MY

+Biküspiı Aorıa

38(Eko) - K a lp kate terizasyon

plandı.

6

14/K 14 o Yok MVPtMYtAY 103

-

Acil ameli yat

kararı alındı.

7

2.5/K 2.5

2

Var Yok

70

(Eko)

-

Kalp

kaıcıerizasyonu planlandı.

8 15/K 1 5

7

Yok MVP+AY+B rakiosef alik arter ve 1 35 Rezeksiyon ve u ç- Ameliyat

sonrası

gradient 40 mmHg.

sol

karoıis koınıııünisıe darlık

9

5/E 2.5 2 Var H afif peri ferik PS, MVPtMY

nite

bozukluğu

gibi nedenlerle supravalvüler bölge- nin iyi

değerlendirilemeınesi

de

tanı

gecikmesine yol açabilmektedir. Williams sendromlu hastalarda ise bu sendroma özgü bir klinik bulgu olan

aşırı

ürkek- li k, ajitasyon gibi nedenler (4) ve ekoje nite bozuklu-

ğu

iyi bir ekokardiyografik

çalışmayı

engelleyere k

tanı

gecikmesine yol açabilirken, mental retardas- yon, strabismus, inguina l he rni gibi ek patolojiler

hastayı

doktora ve hastan eye daha

sık

getirtmekte ve

tanının

görece) i olarak

diğer

SY

AS'lı

hastalardan nispeten daha erken

konulmasına

yol açabilm ek- tedir.

Hastaların

%89'unda ek kard iyak bu lgu (Williams sendromlu hastalarda %100,

diğer SVAS'lı

hastalar- da %75)

saptandı

(Tab lo 1).

Yapılan çalışınalarda

supravalvüler aort ste nozlu

hastaların

üçte iki sinde valvüler, supravalvüler ve periferik tipte pulmoner stenoz, mitral valv prolapsusu, biküspid aorta, sub- valvüler aort stenozu, aort koarktasyonu, patent duk- tus arterioz us gibi ek kardiyak anomaliler de bildiril-

miştir

(7-13).

Ayrıca

koroner arterierin

ostiumlarında

ve arkus

damarlarında

da

darlıklar

saptanabilir (1,4,9,14, 1 5).

Çalışmamızdaki olguları

yedis ine kalp kateterizasyonu ve anjiografi

yapılınasına karşın

an- ca k ikisinde hafif periferik pu lmoner stenoz tespit edildi (%22).

Hastalarımızdan

birinde anjiokardi-

u ca anas tomoz K linik izlem de.

35

-

Klinik

izleıııde.

yografik

çalışmada

brakiosefalik arter ve sol karotis kornuniste

darlık

tespit ed ildi.

Sol kalp anjiografisinde tüm hastalarda, supravalvü- ler aort stenozunun literatürde en

sık

görül en tipi olarak bildirilen (%50-75) si netübüler

birleşim

ye- rinde kum saati

şeklinde

daralma görüldü.

Yapılan

pato lojik

çalışmalarda

bu bölgede, media

tabakasın­

da

kalıniaşma

ve displazi tespit

edilmiştir.

Bunun so- nucu olarak hemodinamik strese

gerektiği

gibi cevap

veremediği

için

darlıkta

progresif bir artma görülü r (14-16). Anji okardiyografik ince le mede

ayrıca

dört hastada sol koroner arterde, bir hastada ise he r iki koroner arte rde

genişleme

tespit ed ildi.

Çeşitli çalış­

malarda koroner arter

çıkışlarında darlık

yoksa, artan sistolik

basınca bağlı

olarak koroner arterlerde anev-

rizınaya

kadar varab ilen

genişlemeler olabileceği bildirilmiştir (ı

,4,9,15, 16).

Hastalardan

beşine

cerrahi tedavi

uygulandı.

Üç has- taya yama il e

genişletme,

iki hastaya ise dar segmen- tin

çıkarılması

ve uç uca

anastaınoz yapıldı.

Supra- valvü ler aort stenozunda amel iyat

sonrası

mortalite

oranı

%5 olarak

bildirilmiştir

(4). Williams sendrom- lu 3.5

yaşındaki

bir

hastaınız

operasyon

sonrası

e r- ken dönemde kaybedildi. Mortalite nedeni otopsi ya-

pılamadığı

iç in tam olarak tespit edilememesine kar-

(4)

Ö. M. Bostan ve ark.: Supraı•a/vuler Aort Stenozlu Dokuz Vakamn Değerlendirilmesi

şın, düşük

ka

lp debisi gelişen hastada koroner hasar-

dan

şüphelenildi.

Anatomik defektin

yapısından

do-

layı

balon anjiyoplasti etkili bir tedavi olarak görül- mez

(1).

Bu nedenle

hastalarımızın

hiç bi

rine

anji- yoplasti de

nenmedi.

Yapılan çeşitli çalışmalarda,

izole supravalvüler aort

s

tenozunun otozornal dominant

kalıtımla geçtiği,

fa- kat

değişik

penetrasyonla r

gösterebileceği

bildiril-

ıniştir (17-19).

Bu tablo ya yolaçan patoloj inin ise

elastin geninin bulunduğu

7qll.23 bölgesindeki gen delesyonuna

bağlı olduğu,

klinik ve kardiyevasküler

bulguların

ortaya

çıkışının

ise elastin geninin bulun-

duğu kromozoın

bölgesindeki etkilenen

alanın geniş­

liğine bağlı olduğu gösterilmiştir (19-21). Vakaları­

ınızdan ikisi kardeş çocuklarıydı. Geniş kapsamlı

in- cele me

yapılarnamasına rağmen,

anne-baba ve kar-

deş taramasında başka

vakaya

rastlanmadı.

Değişik

klinik tiplerde görülebilen s uprava lvuler aort stenozu ile ilgili ülkemizde, özellikle Williams sendromunun

eşlik ettiği vakaları

kapsayan

çeşitli çalışmalar

mevcuttur

(5,6,11-13,22,23).

Bunun

yanı sıra

ailesel vakalarda

bildirilmiştir (24).

Bu

çalışmalarda

da benzer bulgu

lar eld

e

edilmiştir.

S upravalvüle r aort stenozunun

her üç klinik

tipini içeren bu

çalışmada,

tüm olgulard a

tanı

konu

lmada gec

ikme m evcutken, vaka

sayısı kısıtlı olmasına bağlı

olarak istatistiksel

anlamlılık taşırnamasına karşın,

Willi ams sendromu öze lliklerini

taşıyan

has- ta

larda tanının

nispeten daha

erken yaşlarda

konul a-

bildiği

dikkatimi

zi çekmiştir.

Bunun muhtemel ne- denleri, Williams sendromunun tipik yüz

görünümü

ile daha kolay

tanınınası

ve ilave klinik

bulguları

ne- deniyle

sağlık kuruluşlarına

daha erken ve daha faz la

başvurmasıdır.

William sendromu

dışı

SV

AS'lı

has-

taları erken tanımak

için ise, aort stenozunun klinik

bulgularını taşıyan

hastalarda,

hastanın

yüz görünü- mü norm al ols a

bile, supravalvüler bölgenin daha

dikkatli incelenmes inin gere kli

olduğu,

ekojenite bo-

zukluğu

nede niyle bu bölgenin hiç

görülemediği

du- rumlarda

bazı

olgularda transözofaj iyal

ekokardi-

yografi veya anjiografi ye gerek

olabileceği sonucuna

varılmıştır.

KAYNAKLAR

ı. Friedman WF: Aortic stenosis. Emmanouilides G, Rie- menschneider TA, Alien HO, Gutgesell HP (eds). Heart Disease in Infants, Children, and Adolescent (5th ed) Vol Tl. Baltimore: Williams and Wilkins, 1995. p. ı 087

2. Chevers N: Observations on the diseases of orifice and val ves of the aorta. Guys Ho sp Rep 1 842;7 :387

3. Williams JCP, Barratt-Boyes BG, Lowe JB: Supra- valvular aortic stenosis. Circulation 1961 ;24: 13 1 ı -8 4. Latson LA: Aortic stenosis: Yalvar, supravalvar, and fibromuscular subvalvar. Gaı·son A, Srieker JT, Fisher DJ, Neish SR (eds). The Science and Practice of Pediatric Car-

dioıogy (2nd ed) Vol I. Baltimore: Williams and Wilkins,

ı 998. p. ı 257

S. Ozergin U, Sunam GS, Yeniterzi M, Yüksek T, So- lak T, Solak H: Supravaıvular aortic stenosis without Williams syndrome. Thorac Cardiovasc Surg ı 996;

44:219-21

6.

Dağlar B, Kırali K, Yakut N, ve ark: Konjenital sup- ravalvüler aort stenozunun tek sinüs aortoplasti tekniği ile

onarımı : Orta-uzun dönem sonları. Göğüs Kalp ve Da- mar Cerrahisi Dergisi. 1 999; 7: 223-8

7. Hallidie-Smith KA, Karas S: Cardiac anomalies in Williams-Beuren syndrome. Arch Dis Child 1988;53:809-

13

8. Wessel A, Pankau R, Keçecioğlu D, Ruschewski W, Bursch JH: Three decades of follow-up of aortic and pul- monary vascular lesions in the Williams-Beuren syndro- me. Am J Med Genet 1994;52:297-301

9. Kim YM, Yoo SJ, Choi JY, Kim SH, Bae EJ, Lee YT: Natural course of supravalvar aortic stenosis and pe- ripheral pulmonary artery stenosis in Williams' syndrome.

Cardiol Young. 1999; 9:37-41

10. Zalzstein E, Moes CA, Musewe NN, Freedom RM:

Spectrum of cardiovascular anomalies in Williams-Beuren syndrome. Pediatr Cardiol 1991; 12:219-23

ll.

Samanit ÜB, Sarıoğlu A, Saltık L, Ertuğrul E: Wil- liams sendromlu çocuklarda klinik ve kardiyovaskliler bul- gular. Türk Kardiyoloji Dern Arş 1 997;25:375-8 1 12. Akçoral A, Özaksoy D, Oran B, Narin N, Çevik N: A new and rare fom1 of Williams' syndrome. Acta Paediat- rica Japonica 1992; 35:247-51

13. Narin N, Özyürek R, Bakiler AR, Parlar A, Arca- soy M, Köprübaşı F: Williams syndrome and subaorıic

stenosis. Clin Genet 1993;44:223

14. O'Connor WN, Davis JB Jr, Geissler R, Cottrill CM, Noonan JA, Todd EP: Supravalvular aortic steno- sis. Clinical and patholojic observations in six patients.

Arch Pathol Lab Med 1 985; 109: ı 79

l S.

Van Son JAM, Edwards WD, Danielson GK: Patho- logy of coronary arteries, myocardium and great arteries in supravalvular aorıic stenosis: Report of five cases with

impıications for surgical treatment. J Thoracic Cardiovasc Surg 1994;ı08:21-8

16. Van Son JAM, Danielson GK, Puga FJ, et al: Sup- ravalvular aortic stenosis: long-term results of surgical tre- atment. J Thoracic Cardiovasc Surg 1994; ı 07:103-1 ı 5 17. Chiarella F, Bl'icarelli FO, Lupi G, Bellotti P, Do-

ınenicucu S, Vecchio C: Familial supravalvular aoıtic ste- nosis:a genetic study. J Med Genet ı989;26:86-92

(5)

Türk Kordiyat Dem Arş 2000: 28: 752-756

18. Schmidt MA, Ensing GJ, Michels V V,Carter GA, Hagler DJ, Feldt RH: Aıııosonıal rlominant supravalvular aortic stenosis: large three-generatian family. Am J Med Genel 1989;32:384-9

19. Morris CA, Loker

J,

Ensing G, Stock AD: Supraval- vular aortic stenosis coseggragates with a familial 6;7

ıranslocation which distrupıs the elastin gene. Am J Med Genel 1993;46:737-44

20. Lowery MC, Morris CA, Ewart A, et al: Strong car- relatin of elastin deleıions, detected by FISH, with Willi- ams syndrome: evaluation of 235 patients. Anı J Hum Ge- net 1995;57:49-53

21. Olson TM, Michels V V, Lindor NM, et al: Autoso-

ınal dominant supravalvular aortic stenosis: localization to chromosoıne 7. Hum M ol Genel 1 993;2:869-73

22. Özer S, Şenocak F, Öztunç F, ve ark. Williams send- romlu dört vakanın kardiyolojik bulguları. Çocuk Sağlığı

ve Hastalıkları Dergisi 1993; 36:263-73

23. Çit E, Şenkaya I, Cengiz M: Kritik supravalvüler aort

darlıklı bir Williams-Beuren Sendromu. Türk Kardiyoloji

Derneği Arşiv i 1 995; 23:299-301

24. Bilgiç A, Çağlar M, Tuncalı T, Sarıkayalar F: Pato- lojik bulguları yönünden özellik gösteren ailevi supraval- vüler aort sıcnozu. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 1978;21:162-72

Referanslar

Benzer Belgeler

ç›kan aort anevrizmas› veya disseksiyonu varl›¤›nda ekstra anatomik baypas yöntemi ile tek seansta her iki patoloji de tamir edilebilir.. ‹lk vaka- m›zda

ç›kan aortadaki anevrizmatik geniflleme ve disseksiyon ile birlikte, inen aortan›n in- ternal torasik arter, aksillar arter ve inter- kostal kollateral arterlerden doluflu göste-

Aort koarktasyonuna efllik eden kapak patolojisi ve assandan aort anevrizmas› olan durumlarda, öncelikli olarak koarktasyona müdahale edip, bir hafta ile 4 ayl›k bir periyot

Ekokardiyografide; aort kapak triküspit yap›da, aort kökü: 3.5 cm, assandan aort 5.0 cm, fibrotik ya- p›l› aort kapakta 3(+) aort yetmezli¤i, 33 mm Hg gra- diyentli

1 Batman Devlet Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, Batman, Türkiye 2 Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, İzmir, Türkiye.. Geliş

Antibiyoterapiye rağmen yüksek ateşin devam etmesi üzerine, iki gün sonra yapılan transözofageal ekokardiyografide (TÖE) aort kapağının biküspit olduğu ve sağ

AY’nin eþlik ettiði çýkan aort anevrizmalarýnda (AAA) 1990’lý yýllarýn baþýna kadar aort kapak ve çýkan aortanýn birlikte deðiþtirilmesi yöntemi tek çözüm

Preoperatif ekokardiyografik ve anjiografik olarak tetkikleri yapılan hastalarda supravalvuler aort darlığına ait ortalama sistolik basınç gradienti 88 ± 36 mmHg (60-165