• Sonuç bulunamadı

ÇİZGİ FİLMLERİN SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÇİZGİ FİLMLERİN SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA"

Copied!
386
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÇİZGİ FİLMLERİN SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ Selin AYAN

İlköğretim Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı İlköğretim Sınıf Öğretmenliği Programı

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Bayram BAŞ Türkçe Öğretmenliği Anabilim Dalı

(2)
(3)
(4)

T.C.

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÇİZGİ FİLMLERİN SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ Selin AYAN Y1312.260027

İlköğretim Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı İlköğretim Sınıf Öğretmenliği Programı

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Bayram BAŞ Türkçe Öğretmenliği Anabilim Dalı

(5)
(6)
(7)
(8)
(9)

YEMİN METNİ

Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “Çizgi Filmlerin Söz Varlığı Üzerine Bir

Araştırma” adlı çalışmanın, tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün

süreçlerde bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurulmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin Bibliyografya’da gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve onurumla beyan ederim. (24/02/2016)

Selin AYAN

(10)
(11)

ÖN SÖZ

Hayatımızı neredeyse ele geçiren kitle iletişim araçları, toplumların yaşayış biçimi, alışkanlıkları, gelenek ve görenekleri, kültürü ve dili gibi toplumları toplum yapan benlik özelliklerini çeşitli yönlerden etkilemektedir. Özellikle televizyon, hayatın vazgeçilmez araçlarından biri konumundadır. İcadından bu yana hızlı bir şekilde yaygınlaşmış hatta her evde neredeyse birden fazla olacak şekilde yerini almıştır. Televizyon yayıncıları da bu fırsatı değerlendirerek yabancı yayınları Türkçeye çevirmek ve tematik kanalları açmak gibi izleyici hedef kitlesinin beklenti ve isteklerine yönelik çalışmalar yapmışlardır. Bütün bu çalışmalar elbette toplumu oluşturan bireyleri, özellikle de çocukları etkisi altına almaktadır. Araştırmalar çeşitli nedenlerle saatlerini televizyon başında geçiren çocukların gelişim dönemlerinin bu durumdan etkilendiğini ortaya koymaktadır.

Televizyon çocukların sosyal becerilerini, dil ve kültür edinimlerini, zihinsel ve psikolojik gelişimlerinin şekillenmesinde rol oynamaktadır. Toplumların gelenek göreneklerini, alışkanlıklarını, tarihini, yaşayış biçimlerini, inançlarını gelecek nesillere taşıyacak olan o toplumun dilidir. Toplumları yaşatacak olan dil de televizyon yayınlarının etkisi altındadır. Televizyon programlarından biri olan çizgi filmler, özellikle gelişim çağındaki (0-11 yaş) çocukların dil gelişimlerini etkilemektedir.

Dil bir kültür ileticisi olduğu kadar iletişim aracıdır. Bu nedenle dilin doğru ve kurallarına uygun kazanımı çok önemlidir. Bu çalışma, televizyonun dile etkisini, özellikle çocukların ilgisini çeken çizgi filmlerin dil gelişimlerine nasıl katkıda bulunduğunu, çocukların söz varlığı ile çizgi filmlerin söz varlığının ne kadar örtüştüğünü belirlemek amacıyla yapılmıştır.

Çalışma, 5 ayrı bölüm, kaynakça ve eklerden meydana gelmektedir.

Birinci bölüm kavramsal çerçevedir. Bu bölümde, söz varlığı unsurları, kelime hazinesi, deyim, atasözü, ikileme, özel isim, kalıp ve argo sözler açıklanmış; kitle iletişim araçları ve televizyon hakkında bilgiler verilmiş; televizyon yayınlarının etkilerinden bahsedilmiş; hedef kitle açısından televizyon programları değerlendirilmiş ve televizyon izleme süreleri incelenmiştir. Ayrıca çizgi film kavramı, çizgi filmin tarihçesi ve temel özelliklerine değinilmiş; çizgi filmin çocuklar üzerinde etkileri ile çizgi filmlerin taşıması gereken özellikler üzerinde durulmuştur.

İkinci bölüm yöntem bölümüdür. Bu bölümde, araştırmanın önemi ve amacı açıklanmış; problem cümlesi, sınırlılıkları, yöntemi, evren ve örneklemi, veri toplama yöntemi, toplanan verilerin analizi hakkında bilgiler verilmiştir.

Üçüncü bölüm bulgular ve yorum bölümüdür. Bu bölümde, incelenen çizgi filmler söz varlığı unsurları, kelime hazinesi, deyim, atasözü, ikileme, özel isim, kalıp ve argo sözler açısından incelenmiş ve tespit edilen bulgular ortaya konulmuştur.

Dördüncü bölüm çizgi filmlerdeki söz varlığı unsurlarının ilkokul (1-4.sınıf) öğrencilerinin kelime hazinesi ile karşılaştırıldığı bölümdür. Bu bölümde, incelenen

(12)

çizgi filmlerdeki söz varlığı unsurları, Karadağ’ın (2015) araştırmasında tespit edilen ilkokul öğrencilerinin söz varlığı unsurlarıyla karşılaştırılmıştır.

Beşinci bölüm sonuç ve öneriler bölümüdür. Bu bölümde, çizgi filmlerin söz varlığına dair tespit edilen bulgular ve bu bulguların ilkokul öğrencilerinin söz varlığı ile karşılaştırmasıyla ortaya çıkan sonuçlar açıklanmış ve bu doğrultuda önerilerde bulunulmuştur.

Araştırma sürecinde beni yönlendirmekten yorulmayan, manevi desteğini ve güvenini benden esirgemeyen, bilimsel bir bakış açısı kazanmamı sağlayan değerli danışmanım Doç. Dr. Bayram BAŞ’a; bu süreçte her daim yanımda ve en büyük destekçim olan, sabrını ve anlayışını benden esirgemeyen annem Seher ÇİÇEKÇİ ve babam Gencay ÇİÇEKÇİ’ye; canım kardeşlerim Selen ve Hakan ÇİÇEKÇİ’ye; ilgi ve desteklerini benden esirgemeyen biricik kuzenim Tuğba YORULMAZ’a ve arkadaşların en tatlısı olan Funda İnan YILDIZ’a; canımın içi Masal’ıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Şubat 2016 Selin AYAN

(13)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖN SÖZ ... vii

İÇİNDEKİLER ... ix

ÇİZELGE LİSTESİ ... xiii

ŞEKİL LİSTESİ ... xv ÖZET ... xvii ABSTRACT ... xix 1.GİRİŞ ... 1 1.1 Söz Varlığı ve Unsurları ... 1 1.1.1 Kelime Hazinesi ... 4 1.1.2 Deyim ... 6 1.1.3 Atasözü ... 8 1.1.4 İkileme ... 9

1.1.5 Özel İsim (Özel Ad) ... 10

1.1.6 Kalıp Sözler (İlişki Sözleri) ... 12

1.1.7 Argo Kelimeler ... 14

1.2 Kitle İletişim Araçları ve Televizyon ... 16

1.2.1 Televizyon Yayınlarının Genel Etkileri ve Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkisi ... 23

1.2.2 Hedef Kitle Açısından Televizyon Programları ... 34

1.2.3 Televizyon İzleme Süreleri ... 35

1.3 Çizgi Film ... 40

1.3.1 Çizgi Filmin Tarihçesi ve Çizgi Film Yapımcıları ... 41

1.3.2 Çizgi Film ve Çocuklar Üzerindeki Etkileri ... 43

1.3.3 Çocuğa Görelik İlkesi ve Çizgi Filmlerin Taşıması Gereken Özellikler ... 45

1.4 Çizgi Filmler Ve Söz Varlığı Üzerine Yapılan Araştırmalar ... 46

1.4.1 Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar ... 47

1.4.2 Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar... 51

II.YÖNTEM ... 53 2.1 Araştırmanın Önemi ... 53 2.2 Araştırmanın Amacı ... 56 2.3 Problem Cümlesi ... 56 2.4 Alt Problemler ... 56 2.5 Sınırlılıklar ... 57 2.6 Araştırma Yöntemi ... 57

2.7 Araştırmanın İnceleme Nesneleri ... 57

2.7.1 İncelenen Çizgi Filmlere İlişkin Genel Bilgiler ... 62

2.8 Verilerin Toplanması ... 68

2.9 İnandırıcılık ve Aktarılabilirlik ... 69

2.10 Verilerin Analizi ... 69

III. BULGULAR VE YORUM ... 73

3.1 Çizgi Filmlerin Söz Varlığına Yönelik Bulgular ve Yorum ... 73 ix

(14)

3.1.1 Çizgi Filmlerdeki Temel Kelime Hazinesi ... 73

3.1.2 Çizgi Filmlerdeki İkilemelere Dair Bulgular ... 77

3.1.3 Çizgi Filmlerdeki Deyimlere Dair Bulgular ... 80

3.1.4 Çizgi Filmlerdeki Atasözlerine Dair Bulgular... 87

3.1.5 Çizgi Filmlerdeki Kalıp Sözlere Dair Bulgular ... 88

3.1.6 Çizgi Filmlerdeki Özel İsimlere Dair Bulgular ... 90

4.1.7 Çizgi Filmlerdeki Argo Kelimelere Dair Bulgular ... 94

3.2 Çizgi Filmlerin Söz Varlığı ile İlkokul Öğrencilerinin Söz Varlığının Karşılaştırılmasına Yönelik Bulgular ve Yorum ... 96

IV.SONUÇ VE ÖNERİLER ... 104 4. 1 Sonuç ... 104 4.2 Öneriler ... 107 KAYNAKLAR ... 108 EKLER ... 116 ÖZGEÇMİŞ ... 362 x

(15)

KISALTMALAR

akt. : Aktaran

ELT : English Language Teaching İTÜ : İstanbul Teknik Üniversitesi MEB : Milli Eğitim Bakanlığı p : Page (sayfa)

pp : Page Page (sayfalar)

RTÜK: Radyo Televizyon Üst Kurulu SLT : Sentence Level Translation TDK : Türk Dil Kurumu

TP : Theme Prompt

TRT : Türkiye Radyo Televizyon Kurumu TV : Televizyon

v.b : Ve Benzeri

(16)
(17)

ÇİZELGE LİSTESİ

Sayfa

Çizelge 1.1 : İlkokul Söz Varlığı Kazanımları Çizelgesi…………..………...3

Çizelge 1.2: Türlerine Göre Yayın Yapan Televizyon Kanal Sayıları………...18

Çizelge 1.3: Türkiye’de Yayın Yapan Tematik Çocuk Kanalları………...……..….20

Çizelge 1.4: Televizyonun Olumlu ve Olumsuz Etkileri……….…...31

Çizelge 2.1: Çizgi Film Seçimlerinin Sınıflara Dağılımı………...…………58

Çizelge 2.2: Öğrencilerin En Çok İzlediği 10 Çizgi Film………..61

Çizelge 2.3: Seçilen Çizgi Filmlerin Yayınlandığı Kanallar ve Bölüm Süreleri…....62

Çizelge 2.4: Winx Club Çizgi Filmindeki Karakterler………...…………65

Çizelge 2.5: Çizgi Filmlerden Derlenen Kelime Sayıları ………..…68

Çizelge 3.1: Söz Varlığı Unsurlarına İlişkin Genel Veriler……….…...73

Çizelge 3.2: Çizgi Filmlerdeki Toplam ve Farklı Kelime Sayıları………..…...74

Çizelge 3.3: Çizgi Filmlerde En Sık Kullanılan İlk Yüz Kelime………...75

Çizelge 3.4: İncelenen Çizgi Filmlerdeki İkilemeler……….………...77

Çizelge 3.5: Çizgi Filmlerdeki İkileme Sayıları……….……….………...79

Çizelge 3.6: İncelenen Çizgi Filmlerdeki Deyimler……….………..80

Çizelge 3.7: Çizgi Filmlerdeki Deyim Sayıları………...………….….……….86

Çizelge 3.8: İncelenen Çizgi Filmlerdeki Atasözleri……….……….87

Çizelge 3.9: Çizgi Filmlerdeki Atasözü Sayıları……….….………..87

Çizelge 3.10: İncelenen Çizgi Filmlerdeki Kalıp Sözler………..……..88

Çizelge 3.11: Çizgi Filmlerdeki Kalıp Söz Sayıları……….………..89

Çizelge 3.12: İncelenen Çizgi Filmlerdeki İlk 100 Özel İsim……….…...90

Çizelge 3.13: Çizgi Filmlerdeki Özel İsim Sayıları……….…………...93

Çizelge 3.14: İncelenen Çizgi Filmlerdeki Argo Sözler………....94

Çizelge 3.15: Çizgi Filmlerdeki Argo Kelime Sayıları………...…...95

Çizelge 4.1: İlkokul Öğrencilerinin ve İncelenen Çizgi Filmlerin Sayısal Verileri...96

Çizelge 4.2: Karşılaştırma Listesinde Ortak Olan İlk 100 Kelime………....97

Çizelge 4.3: Ortak İlk 100 Kelimenin Diğer İki Listedeki Sıralaması………….…100

(18)
(19)

ŞEKİL LİSTESİ

Sayfa

Grafik 1.1: Yayın Türlerine Göre Kanal Sayıları…………...…………..………...18

Grafik 1.2: Ülkemizdeki Tematik Çocuk Kanallarının Artışı………19

Grafik 3.1: Çizgi Filmlerdeki Toplam Kelime ve Farklı Kelime Kullanımı………..74

Grafik 3.2: Çizgi Filmlerdeki Toplam Kelime ve Toplam İkileme Kullanımı……...80

Grafik 3.3: Çizgi Filmlerdeki Toplam Kelime ve Toplam Deyim Kullanımı………86

Grafik 3.4: Çizgi Filmlerdeki Toplam Kelime ve Toplam Atasözü Kullanımı……..88

Grafik 3.5: Çizgi Filmlerdeki Toplam Kelime ve Toplam Kalıp Söz Kullanımı…...90

Grafik 3.6: Çizgi Filmlerdeki Toplam Kelime ve Toplam Özel İsim Kullanımı …..94

Grafik3.7:Çizgi Filmlerdeki Toplam Kelime ve Toplam Argo Kelime Kullanımı ...95

Şekil 1.1: Üretici ve Alıcı Kelime Hazinesi……….6

Şekil 1.2: Akıllı İşaretler ve Anlamları………..……….33

Form 2.1: En Çok İzlenen Çizgi Film Tespit Formu………..58

Resim 1.1:Perili Otel………..……….42

Resim 1.2: Fantasmagoine………..………42

Resim 2.1: Çilek Kız………...63

Resim 2.2: Ben 10………...63

Resim 2.3: Köstebekgiller………...64

Resim 2.4: Keloğlan………....64

Resim 2.5: Winx Club……….65

Resim 2.6: Pırdino………...66

Resim 2.7: Scooby Doo………..66

Resim 2.8: GGO Futbol………..66

Resim 2.9: The Amazing World of Gumball………..67

Resim 2.10: Max Steel………...68

(20)
(21)

ÇİZGİ FİLMLERİN SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

ÖZET

Öğrencilerin söz varlığı edinimini doğrudan etkileyen medya yayınlarından biri de çizgi filmlerdir. Bu çalışmada, ilkokul öğrencilerinin en çok izlediği çizgi filmlerin, söz varlığı unsurlarını inceleyerek öğrencilerin söz varlığı gelişimlerine katkılarını belirlemek ve bu söz varlığı unsurlarını ilkokul öğrencilerinin kelime hazineleri ile karşılaştırmak amaçlanmıştır.

Çalışma, 2014-2015 tarihleri arasında İstanbul’daki bir ilkokulda okuyan, 1-4. sınıf yaş aralığında olan, her sınıf seviyesinden 75’er öğrenci olmak üzere toplam 300 öğrenciye ”En çok izlenen çizgi film tespit formu” dağıtılarak yapılmıştır. Çalışmada, öğrenciler tarafından seçilen 10 çizgi filmin her bölümünden 5’er dakikalık kesitler izlenerek her çizgi filmden 3.000’er kelime alınmıştır. Böylelikle 10 çizgi filmden toplamda 30.000 kelimelik bir liste oluşturulmuştur.

Çalışmada, doküman incelemesi ve kategorisel içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Söz varlığı unsurları, kelime hazinesi, deyimler, atasözleri, ikilemeler, kalıp sözler ve argo kelimeler kategorilerinde incelenmiştir. Özel isimler de ayrıca gösterilmiştir. İşlemler, Baş’ın (2011) söz varlığı araştırmaları için belirlediği ölçütler dikkate alınarak yapılmıştır. Kelimeler sadece şekil bakımından değil anlam bakımından da incelenmiştir. Sayılar ve tarihler de kelime olarak kabul edildiğinden yazı ile ifade edilmiştir. Kelime analizleri yapılırken, ayrı yazılan birleşik kelimeler, birden fazla sözcükten oluşan sayılar ve tarihler “+” ile; deyimler “#” ile; özel isimler “*” ile işaretlenmiştir. Metinlerdeki kesme işaretleri kaldırılarak çekim ekleri, kelimelerdeki olumsuzluk ekleri, sıfat ve zarf fiil ekleri kalıcı isim yapanlar hariç silinmiştir. Eş sesli kelimeler ve uydurma kelimeler açıklamaları ile belirtilmiştir. Listedeki kelimelerden aynı kökten türeyen kelimeler toplanmış ve düzenlenerek analiz edilmiştir.

Çalışmada, yapılan işlemlerden sonra, 27.946 söz varlığı unsuru elde edilmiştir. Bu söz varlığı unsurlarının, 424’ü deyim, 4’ü atasözü, 72’si ikileme, 205’i kalıp söz, 4’ü argo kelime, 1.592’si ise özel isimdir.

Çizgi filmlerdeki ve ilkokul öğrencilerindeki söz varlığı unsurları karşılaştırılarak 1.916 farklı kelimenin ortak olduğu görülmüştür. Bu durumda, çizgi filmlerdeki söz varlığı unsurlarının öğrencilerin sahip olduğu söz varlığı unsurlarıyla örtüştüğü görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Söz Varlığı Unsurları, Çizgi Film, Kelime Hazinesi

(22)
(23)

A RESEACH ON CARTOON’S WORDS

ABSTRACT

One of the students' vocabulary acquisition directly affect the broadcast media are also cartoons. In this study, aimed to the students examining the vocabulary factors to determine the contribution to the development of students’ vocabulary of cartoons most watched by primary school students and compare these vocabulary elements of elementary school students with their vocabulary.

Work, between 2014-2015 studying in a primary school in Istanbul, 1-4. in the range of age classes including each grade level of 75 students for a total of 300 students "Most Viewed identified cartoon form" distributed is made. In the study, from every part of the 10 cartoons selected by the students following the five-minute sections of 3,000 words it was taken from each cartoon. Thus, a total of 30,000 words were created a list of from the 10 cartoons.

In this working, document analysis and categorical content analysis method was used. The elements of vocabulary, vocabulary, idioms, proverbs, repetitions, words and slang words have been examined in the pattern category. Proper names are also shown. Operations was made taking into account the criteria set for Baş’s (2011) vocabulary research. Words have meaning not only in terms of examining also in shape. Numbers and dates are also expressed in the article is considered as a word. While keyword analysis is made, a separate joint written words, numbers and dates are composed of more than one word with "+"; idioms with "#"; names with "*" marked. Removing apostrophes in text ,adds shooting, negation of the words, adjectives and verbs which attachments are deleted except for permanent name. Co-voice words and fitting words are indicated by descriptions. The words derived from the same root word in the list have been collected and interpreted and analyzed. In the study, after the transaction, 27.946 vocabulary element was obtained. This vocabulary elements of 424 idiom, 4 proverb, 72 doublings, 205 said mold, 4 slang words, 1592 is a special name.

It was found to be common 1,916 diffirent words compared to vocabulary elements in the cartoons and primary school students. In this case vocabulary elements in the cartoons have seen coincide with students’ vocabulary items.

Key Words: Vocabulary Elements, Cartoons, Words.

(24)
(25)

1.GİRİŞ

Bu bölümde, söz varlığı ve unsurları açıklanmış, kitle iletişim araçlarından televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi irdelenmiş, çizgi filmler ile ilgili genel bilgiler verilmiş ve çizgi film - söz varlığı ilişkisi hakkında yapılan çalışmalar değerlendirilmiştir.

1.1 Söz Varlığı ve Unsurları

İngilizce’de vocabulary, Fransızca’da vocabularie, Almaca’da vokabular ve İtalyanca’da vocabolario terimleri ile karşılanan söz varlığı Türk Dil Kurumu tarafından “Bir dildeki sözlerin bütünü, söz hazinesi, söz dağarcığı, sözcük hazinesi, kelime hazinesi, kelime kadrosu, vokabüler” olarak tanımlanmaktadır.

Toplumların var olmasında etkin rol oynayan söz varlığı, dil becerilerinin gelişiminde ve kişilerarası iletişimde olduğu kadar bireylerin eğitim-öğretim hayatındaki başarısında da önemli rol oynamaktadır.

Karadağ (2013, pp. 8-16), söz varlığını şu şekilde tanımlamaktadır: “ Söz kavramının genişliği içinde dilde kelime ve kelime üstü birimler olan ikileme deyimi atasözü vb. anlamlı dil birimlerinin oluşturduğu birikimin bütünüdür.” Aksan (2015, p. 15) ise, bir dilin söz varlığının o dili konuşan toplumların kavramlar dünyası, maddi ve manevi kültürnün yansıtıcısı, dünya görüşünün bir kesiti olduğunu belirtmektedir. Bu tanımlardan yola çıkılarak söz varlığının, bir toplumun maddi ve manevi kültür öğelerinin, yaşam biçiminin, dini inançlarının nesilden nesile aktarımını sağlayan en önemli öğelerden biri olduğu söylenebilir. Bir dilin söz varlığı bize, o dili kullanan toplumun tarihi, yaşadığı coğrafya, hayatı algılama biçimi, kültür ve medeniyet seviyesi gibi konularda bilgi verir.

Baş (2010, p. 138), söz varlığının önemini “Söz varlığı bir dilin ve dolayısıyla o dili konuşan ve yazan bireylerinin anlatım gücünü geliştirir. Dilin anlatım gücü, milletin

(26)

her noktadaki gücüne de tekabül eder. Söz varlığının gücünü koruyabilen ve zenginleştirebilen millet, her daim var olur.” şeklinde açıklamaktadır: Arslan ve Durukan (2014, p. 250) ise, “Söz varlığının gelişmiş olması bir milletin kültürde ve her alanda zenginliğini gösterir. Köklü bir dile sahip olan milletlerin edebiyatta, sanatta, bilimde daima ön sıralarda olduğu bir gerçektir. Bir milletin dünya görüşü, yaşam alışkanlıkları ve hayatı algılama biçimi söz varlığının korunması ve geliştirilmesi ile geleceğe nakledilir.” sözleriyle toplumlar için söz varlığının ne denli önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Bir dilin söz varlığı, toplumlar için olduğu kadar insanlar için de vazgeçilmez bir iletişim aracıdır. “ Temel söz varlığı unsurları insan yaşamında birinci derece öneme sahiptir. İnsanın günlük hayatta kullandığı, kendini ifade ettiği, nesnelere seslendiği sözcükler temel söz varlığının parçalarıdır.” (Arslan ve Durukan, 2014, p. 252). İnsanlar çevreleriyle kurdukları iletişimde, ihtiyaç ve isteklerini belirtirken, duygu ve düşüncelerini aktarırken temel söz varlığı unsurlarını kullanmaktadır.

Dil becerilerinin iki boyutu vardır. Bunlar, alıcı ve üretici söz varlıklarıdır. Alıcı söz varlığı, dinleme ve okuma becerilerinin; üretici söz varlığı ise konuşma ve yazma becerilerinin gerçekleşmesinde kullanılan anlam birimlerini içermektedir. “Alıcı yöndeki söz varlığı, dinleme ve okuma becerisi ile oluşur ve gelişir. Anlatma sürecini meydana getiren, konuşma ve yazma becerileri ile oluşan üretici söz varlığı, alıcı söz varlığından beslenir.” (Baş, 2010, pp. 141-143). Bu durumda üretici söz varlığını geliştirebilmek için öncelikle alıcı söz varlığını geliştirmek gerekmektedir. Dinleme ve okuma becerilerine yönelik çalışmalar bu açıdan önem kazanmaktadır.

2009 yılına ait İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu’nda (p. 12) “Metinler arası okuma becerilerini geliştirerek söz varlığını zenginleştirmek” şeklinde yer alan söz varlığı ile ilgili genel amaç, Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda (MEB, 2015, pp. 16-26) ise “ Okuduğu, dinlediği ve izlediğinden hareketle, söz varlığını zenginleştirerek dil zevki ve bilincine ulaşmalarını; duygu, düşünce ve hayal dünyalarını geliştirmelerini sağlamak” olarak değiştirilmiştir.

Okuma öğrenme alanındaki kazanımlar, anlama, akıcı okuma ve söz varlığı olmak

üzere üç alt grupta toplanmıştır. Okuma öğrenme alanı içerisinde “Söz varlığı” başlığı altındaki kazanımlar şunlardır:

(27)

Çizelge 1.1 : İlkokul Söz Varlığı Kazanımları Çizelgesi Kazanımın Ait Olduğu Sınıf Düzeyi Kazanımlar Türkçe Dersi 1.Sınıf

Kazanımları T1.2.18. Anlamını bilmediği sözcükleri öğrenir.

Türkçe Dersi 2.Sınıf Kazanımları

T2.2.17. Anlamını bilmediği sözcükleri öğrenir. T2.2.18. Kelimelerin zıt ve eş anlamlılarını bulur.

Türkçe Dersi 3.Sınıf Kazanımları

T3.2.20. Anlamını bilmediği sözcük ve sözcük gruplarını öğrenir.

T3.2.21. Kelimelerin eş ve zıt anlamlılarını bulur. T3.2.22. İsim ve fiilleri ayırt eder.

T3.2.23. Çekim eklerinin işlevlerini bilir.

Türkçe Dersi 4.Sınıf Kazanımları

T4.2.21. Anlamını bilmediği sözcükleri öğrenir. T4.2.22. Kelimelerin eş ve zıt anlamlılarını bulur. T4.2.23. Eş sesli kelimelerin anlamlarını ayırt eder.

T4.2.24. Kelime ve kavramların cümle içinde kazandığı anlamı bilir.

T4.2.25. Varlıklara verilişlerine göre isimleri ayırt eder. T4.2.26. Çekim eklerinin işlevlerini bilir.

T4.2.27. Kısaltmaları ve bunların eklerini doğru okur. T4.2.28. Basit, türemiş ve birleşik kelimeleri ayırt eder.

(28)

Görüldüğü üzere her sınıf seviyesinde söz varlığına ilişkin bir kazanım mutlaka bulunmaktadır. Kazanım sayısı öğrencilerin yaş gruplarına göre artış göstermektedir. Öğrencilerin bilmedikleri kelimelerin anlamlarını öğrenmesi, kelimelerin eş ve zıt anlamlarının bulması, eş sesli kelimeleri, isim ve fiilleri, çekim eklerini, basit, türemiş ve birleşik kelimeleri, varlıklara verilişine göre isimleri ayırt etmesi söz varlığını geliştirici kazanımlar olarak belirtilmiştir.

Araştırmamızın sınırlılığı çerçevesinde, söz varlığının unsurlarından olan, kelime hazinesi, deyim, atasözü, ikileme, özel isim, kalıp söz ve argo kelimeler genel özellikleriyle aşağıda açıklanmıştır.

1.1.1 Kelime Hazinesi

Kelime hazinesi kavramı, TDK’da söz varlığı ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Baş (2010, p. 140), kelime hazinesinin, “Söz varlığının altında, dilin içinde kelime özelliği gösteren bütün birimleri içeren bir kavram” olduğunu açıklayarak söz varlığının kelime hazinesinden daha geniş bir kavram olduğunu ortaya koymaktadır. Korkmaz (1992, p. 100) kelime hazinesini, “ Bir dilin bütün kelimeleri; bir kişinin veya bir topluluğun söz dağarcığında yer alan kelimeler toplamı” olarak tanımlarken; Güney ve Aytan (2014, p. 619), “Bireyin sahip olduğu kelimelerin tamamı kelime hazinesini meydana getirir.” şeklinde bir açıklama yaparak Korkmaz’ın tanımını desteklemişlerdir. Özbay ve Melanlıoğlu (2008, p. 33) ise kelime hazinesinin,“Bireyin öğrenme yaşantısı sonucunda bellekte depolanan birikimi” ifade ettiğini savunmaktadır.

Kelime hazinesinin gelişmişlik düzeyi, bireyin anlama ve anlatma becerilerini dolayısıyla iletişim becerilerini etkiler. Dilin etkili ve doğru bir biçimde kullanılmasında, duygu, düşüncelerinin, istek ve ihtiyaçlarının ifade edilmesinde ve iletişimde, bireyin ne kadar kelime hazinesine sahip olduğu önemlidir. Gelişmiş bir kelime hazinesine sahip olan birey, kendini doğru şekilde ifade edebildiği gibi karşılaştığı yeni durumları,yaşantıları algılama ve anlamlandırma konusunda da sorun yaşamamaktadır. “Sözlü ve yazılı iletişimde özellikle anlama ve anlatma temel dil becerilerinden olan okuma ve yazmayı, hatta dinleme ve konuşma alt dil becerilerini de etkileyen faktörler arasında kelime hazinesinin önemli bir yeri vardır.

Anlama ve anlatma temel dil becerilerinin etkin kullanımı kelime hazinesine

bağlıdır” (Karatay, 2007, p. 141).

(29)

Kelime hazinesi ile ilgili çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Yapılan araştırmalarda kelime hazinesinin aktif-pasif ve alıcı-üretici olarak sınıflandırıldığı görülmektedir. Kelime hazinesi, aktif ve pasif kelime hazinesi olarak şu şekilde açıklanmıştır:

“Kişinin sözlü ve yazılı anlatım becerilerinde bilinçli olarak kullandığı kelimeler ‘aktif kelime hazinesi’ni; anlatım faaliyetlerinde kullanamadığı fakat okuma ve dinleme becerinde karşılaştığında anlamlandırabildiği kelimeler ‘pasif kelime hazinesi’ni oluşturur” (Güney ve Aytan, 2014, p. 619). Bu durumda bireyin sahip olduğu pasif kelime hazinesi, aktif kelime hazinesinden fazladır.

Okullar, çocuğu hayata hazırlayan kurumlardır. Çocukların günlük hayatında karşılaştığı zorluklarla başa çıkabilmesi, yaşadığı topluma uyum sağlayabilmesi, gelişimini sağlıklı ve düzenli bir şekilde tamamlayabilmesi eğitim-öğretimin yardımıyla sağlanmaktadır. “Öğrencileri bir üst eğitim kurumuna, daha da önemlisi hayata hazırlama işlevini gören okullarımızda verilen eğitimin niteliği, genelde öğrencilerin temel dil becerilerini kazanarak etkin bir biçimde kullanabilir olmalarına, özelde ise, bu becerileri etkin kılan aktif kelime dağarcığının zenginliğiyle ortaya çıkmaktadır.” (Göçer, 2009, p. 1027). Görüldüğü üzere okullarda verilen eğitim-öğretimin niteliği öğrencilerin kelime hazinesinin zenginleştirilmesi ile aynı doğrultuda yer almaktadır.

Çocuğun kelime hazinesini etkileyen sadece okul değildir. Ailesinin sosyo-ekonomik durumu, ön bilgileri, arkadaşları, iletişim araçları, okuduğu kitaplar, dinlediği şarkı, masal ve tekerlemeler, gezip gördüğü yerler de kelime hazinesini etkilemektedir. Ancak günümüzün bilgi çağı olarak adlandırıldığını ve çocuğu en çok etkileyen kaynağın kitle iletişim araçları olduğunu belirten Güney ve Aytan (2014, p. 619), 2008 yılında bilgi akışını ve kelime girdisini araştıran rapora (Report, 2009) göre zihinde işlenen günlük kelime ve bilgilerin %41’inin televizyondan, %27’sinin bilgisayardan, %11’inin radyodan, %9’ unun basılı ürünlerden, çok azının telefon, müzik ve bilgisayar oyunlarından alındığını ve yine aynı raporun verilerine göre zihinde işlenen kelimelerin %79’unun medya araçları üzerinden geldiğini belirtmişlerdir. Bu durumda kelime ve bilgi girişine ait en yüksek payın televizyona ait olduğu görülmektedir.

Kitle iletişim araçlarından biri olan televizyon, hem görsel hem işitsel olmasına rağmen izleyicisi olan birey, sadece dinleyici konumundadır. Dolayısıyla televizyon,

(30)

bireyin pasif kelime hazinesine katkı sağlar. Ancak birey, televizyondan alarak pasif kelime hazinesine kattığı kelimeleri sözlü ya da yazılı olarak kullanabilirse o zaman uzun süreli belleğe aktarımını sağlayarak aktif kelime hazinesini zenginleştirmiş olur. “Öğrenciler yeni karşılaştıkları kelimeleri önce kısa süreli bellekte depolarlar ve tekrar kullanılma durumunda uzun süreli belleğe geçirirler. Bu kelimenin pasif durumdan aktif duruma geçişi demektir” (Göçer, 2009, p. 1028).

Kelime hazinesi, alıcı ve üretici kelime hazinesi olarak da sınıflandırılmıştır: Baş (2006, p. 107), bireyin alıcı kelime hazinesiyle kelimeyi depoladığını, üretici kelime hazinesiyle de depoladığı bu kelimeleri kullandığını belirtmektedir. Onan (2013, p. 245), ise okuma ve dinleme sürecinde kullanılan alıcı kelime hazinesinin, konuşma ve yazma sürecinde kullanılan üretici kelime hazinesinden daha geniş olduğunu söylemektedir. Aşağıdaki şekilde üretici ve alıcı kelime hazinesi ile kelime hazinesinin ilişkisi gösterilmektedir.

Şekil 1.1 : Kelime Hazinesi ile Üretici- Alıcı Kelime Hazinesi İlişkisi Kaynak: Onan (2013, p. 246)

Şekilde görüldüğü üzere kelime hazinesi hem alıcı kelime hazinesini hem de üretici kelime hazinesini; alıcı kelime hazinesi ise üretici kelime hazinesini kapsamaktadır.

1.1.2 Deyim

Toplumların kültür aktarımına yardımcısı ve dil zenginliğinin göstergesi olan anonim söz varlığı unsurlarından biri deyimlerdir. Deyimler, anlatılmak isteneni çoğu zaman süslü söyleyişlerle anlatan söz gruplarıdır. Baş (2006, pp. 109-110) deyimleri, yeni bir anlam ifade etmek için gerçek anlamı dışına çıkan, bu şekilde bir düşünceyi iki ya

(31)

da daha fazla sözle ifade eden kalıplaşmış söz grupları; Mert (2010, p. 9), her ulusun kültürel yapısı çerçevesinde değişim gösteren, mecazlı anlatımıyla ilgi çeken söz değerleri; Güler (2005, p. 173) ise, bir sözcüğün ya da sözcük dizisinin özlü bir anlatımla düşünceyi aktaran cümleler şeklinde tanımlamaktadır. Deyimler, toplumların kültürel zenginlikleri arasında yer almaktadır.

Deyimlerin anlatım gücünü arttırdığını belirten Aksan (2015, p. 182) deyimlerin işlevlerini şöyle aktarmaktadır: “Her dilde deyimler belli bir durumu, oluşumu, insanların tutum ve davranışlarını, fiziksel ve ruhsal niteliklerini, kendi anlamları dışında kullanılan birkaç sözcükten oluşan birimlerle dile getirir.”

Deyimlerin özellikleri, Aksoy (1993, pp. 20-27), Güler (2005, pp. 173-174) ve Karadağ (2013, p. 26) tarafından şu şekilde özetlenmiştir:

- Deyimler, kalıplaşmış sözler olduğundan deyim içerisindeki bir kelimenin yerine eş anlamlısı da olsa başka bir kelime kullanılamaz.

- Deyimler, kısa ve özlü anlatımlardır.

- Deyimler, kavramları ve olayları hoş bir anlatımla belirten özel anlatım kalıplarıdır. - Deyimler, ders verici niteliğe sahip değildir.

-Deyimler, genelde mastar haldedir ve deyimlerde olumsuz kalıplar da

görülmektedir.

- Bazı deyimlerde, çekimler ve adıllar değişebilir. Deyimler, ayrı bölgelerde değişik sözcük ve biçimlerde söylenebilir.

- Bazı deyimler, birbirine benzeyen sözcüklerin yinelenmesiyle oluşur. - Deyimlerin çoğu mecazlıdır, ancak mecazsız olanlar da vardır.

Eker (2012, p. 135), deyimleri biçim yönünden “cümle şeklinde olanlar” ve “cümle şeklinde olmayanlar” olmak üzere ikiye ayırarak cümle şeklinde olmayan, kelime grubu niteliğindeki deyimlerin tam anlamıyla donduğunu, bu tür deyimlere “Yalın ayak”, “Başı kabak” gibi deyimlerin örnek gösterilebileceğini söyler. Cümle şeklindeki deyimlerde ise kelimelerin genellikle gerçek anlamlarında olduğunu belirtir ve bu tür deyimlere de “Buyurun cenaze namazına”, “Aklıma turp sıkayım” gibi deyimlerin örnek teşkil ettiğini savunur. Buna karşılık Karadağ (2013, pp. 26-27), deyimlerin üç grupta toplandığından bahsetmiştir. Bunlar:

(32)

1- Söz öbeği şeklindeki deyimler: “Ağzı sıkı”, “Ağır başlı” gibi.

2- Cümle halindeki deyimler: “Eski çamlar bardak oldu.”, “İğne atsan yere düşmez.” gibi.

3- Eksiltili anlatım biçimindeki deyimler: “Laf aramızda”, “Çat kapı” gibi. Aksan (1996, p. 31), deyimlerin kimilerinin yüzyıllar boyunca değişmeden kaldığını, kimi deyimlerdeki sözcüklerin yenilenerek aktarıldığını kimi deyimlerin de yeni ortaya çıktığını belirtmektedir.

1.1.3 Atasözü

İletişimi etkili hale getiren atasözleri, dil açısından yüzyıllarca yaşayabilen ulusal varlıklardan biridir. Nesilden nesile aktarılan atasözleri, anlatım güzelliği ile dikkat çeken sözlü kültür unsurlarındandır. Güler (2005, p. 5) atasözlerini, toplumda yüzyıllar boyunca yaşanılan olaylar ve tecrübeler sonunda ortaya çıkmış yargılar olarak tanımlarken, Mert (2010, p. 7), ulusların deneyimleri ile biçimlenen, az sözcük ile belli bir düşünceyi, deneyimi, öğüdü sunan söz değerleri olarak, Yurtbaşı (2003, p. 4) ise atalarımızın uzun deneme ve gözlemleri sonucunda ortaya koydukları bilgece kural düşünce ve öğüt biçimindeki sözler olarak tanımlamaktadır. Tanımlarda atasözlerine dair ortak olan nokta, deneyimler, yaşantılar sonucu ortaya çıkması ve öğüt verici olmasıdır. Atasözleri uzun deneyimler sonucu ortaya çıktığından her bireyin karşılaşabileceği durumları güzel bir dil ile anlatır. “Atasözleri, söz sanatlarının sıklıkla kullanıldığı, cümle düzeyinde gerçekleşen etkili anlatımlardır. Bu bakımdan her atasözü bir hüküm bildirir. Tek tek ele alındığında, atasözlerinin bir insanın karşılaşabileceği bir duruma ya da olaya gönderme yaptığı anlaşılır” (Güzel ve Karadağ, 2013, p. 274).

Atasözleri toplumların tarihi, kültürü ve yaşayış biçimi hakkında ipuçları veren söz varlığı unsurlarındandır. “Bir topluma özgü olan atasözleri, o toplumun uzun yüzyıllar boyu belirlenen deneyimlerinin, dünya görüşünün, yaşam biçiminin ve anlatım gücünün sergilendiği sözlerdir” (Aksan, 2015, p. 193).

Atasözlerinin özellikleri Aksoy (1993, pp. 3-20), Güler (2005, pp. 5-7) ve Yurtbaşı (2003, p. 4) tarafından şu şekilde açıklanmaktadır:

- Atasözleri, denemeler sonucu ortaya çıkmıştır.

- Atasözlerinin doğruluğu herkes tarafından kabul edilir.

(33)

- Atasözleri kalıplaşmış sözler olduğundan sözcükleri değiştirilemez ve bir kelimenin yerine aynı anlamda başka kelimeler kullanılamaz.

- Atasözleri az sözcükle çok şey anlattır. Bu yüzden kısa ve özlü sözlerdir. - Çoğu atasözü bir ya da iki cümleden oluşur.

- Atasözlerinde genellikle geniş zaman ve emir kipi kullanılaır. - Bazı atasözlerinin birkaç kalıbı vardır.

- Bazı atasözleri, değişik bölgelerde değişik şekiller alabilir. - Bazı atasözlerinde fazladan sözcük kullanılabilir.

- Bazı atasözleri sık rastlanan durumlar için genellenmiştir. - Temsili ve mecazi olmayan atasözlerimiz vardır.

- Atasözleri söz sanatları içerebilirler.

- Atasözlerinin kim tarafından söylendiği belli değildir. - Atasözleri tarafsızdır.

- Bazı atasözleri birbirleri ile çelişkilidir.

Atasözlerinin kavram ve içerik özellikleri Aksoy (1993, pp. 3-20) ve Yurtbaşı (2003, p. 4) tarafından şu şekilde gruplanmıştır: Sosyal olayların, doğa olaylarının ve toplumsal olayların nasıl olageldiklerini yansızca bildiren atasözleri, denemelere ya da mantığa doğrudan doğruya ahlak dersi ve öğüt veren atasözleri, birtakım gerçekler, felsefeler, bilgece düşünceler bildirerek yol gösteren atasözleri, töre ve gelenekleri bildiren atasözleri, kimi inanışları bildiren atasözleri.

1.1.4 İkileme

İkilemeler, İngilizcede repetition of a word ve reiterative, Fransızcada verdoppelung, Almancada zwillingsformen terimleriyle karşılanmaktadır.

İkilemelerin amaçlarını, anlamı güçlendirmek, ifadeye zenginlik katmak, ses ahenginden faydalanarak devamlılık ve çokluk ifadesi sağlamak olarak açıklayan Ulutaş (2007, p. 1) ikilemeleri, “Yakın, ilişkili ya da zıt anlamlı kelimelerin belli ses kuralları çerçevesinde, anlamı güçlendirmek maksadıyla bir araya getirilip tek kelime gibi anlam ifade edecek şekilde kullanılması” olarak tanımlamaktadır. Karadağ

(34)

(2013, p. 32), ikilemelerin dikkat çektiğini, anlatımı güçlendirerek kalıcılığı arttırdığını söylemektedir. Akyalçın (2007, p. 1) ikilemeler için “Anlatıma varsallık, kıvraklık, güçlülük ve şiirsellik katan öbeklerdir. İkileme biçimindeki söz öbekleri dilimizin anlatım olanaklarının genişlemesi, güçlü, akıcı, şiirsel ve kıvrak bir anlatımın sağlanabilmesi bakımından çok önemli bir yere sahiptirler” açıklamasını yapmaktadır.

İkilemeleri, “Türkçeye olağanüstü bir anlatım gücü ve zenginliği kazandıran, anadilimizin biçim, sözdizimi, sözcükbilim ve anlambilim bakımından önemli bir özelliğini oluşturan öğeler” şeklinde açıklayan Aksan (2006, p. 81; 2015, pp. 206-207), ikileme türlerini; değişik sözcük türlerinden aynı sözcüğün yinelendiği örnekler, değişik sözcük türlerinden eşanlamlılarla kurulanlar, değişik sözcük türlerinden ters anlamlılarla kurulanlar, yansımalı ikilemeler ve öncesi “m” ile değiştirilerek yüklenen ikilemeler olarak sınıflandırmaktadır. Abik (2010, pp. 2-10) ise ikilemeleri, zıt anlamlılar, eş anlamlılar, yakın anlamlılar ve anlam ilgisi olanlar, ikinci kelimesi, birinci kelime ile ses birliği oluşturmak için kurulmuş gibi görünenler, ses değişikliği ile tekrar gibi görünenler ve bir sıfat tamlamasının yeniden sıfat eki almasıyla ikileme görünümüne geçenler olarak gruplandırmıştır. Baş (2011, pp. 53-54), tekrar gruplarının hepsinin ikileme olamayacağını, bu grupların içinden kalıplaşmış olanların ikileme olduğunu, zarf fiil eki olan “–a” ile oluşturulan tekrar gruplarından kalıplaşanları dışındakilerin ikileme olarak kabul edilmediğini ve “m” ünsüzü ile yapılan ikilemelerin sözlükte bulunmadığını ancak, bu tür sözlerin ikileme olarak kabul etmek ve listelere dâhil etmek gerektiğini belirtmektedir.

1.1.5 Özel İsim (Özel Ad)

Türk Dil Kurumu tarafından “Bir kişiye, benzerlerinden farklı özellik taşıyan varlığa veya topluluğa verilen ad” şeklinde tanımlanan özel isimler şu başlıklar altında gruplandırılmıştır:

 Kişi adlarıyla soyadları.  Hayvanlara verilen adlar.  Millet, boy, oymak adları.  Dil ve lehçe adları.

(35)

 Devlet adları.

 Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözler.  Gezegen ve yıldız adları.

 Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.).  Kurum, kuruluş ve kurul adları

 Kitap, dergi, gazete ve sanat eserleri (tablo, heykel, beste vb.) Özel isimlerin yazımı ile ilgili uyulması gereken bazı kurallar vardır. Bunlar:

1- Kişi adlarıyla soyadları, takma adlar, kişi adlarından önce ve sonra gelen unvanlar, saygı sözleri, rütbe adları ve lakaplar, akrabalık adı olup lakap veya unvan olarak kullanılan kelimeler, cümle içinde özel adın yerine kullanılan makam veya unvan sözleri, hayvanlara verilen özel isimler, millet, boy, oymak adları, dil ve lehçe adları, devlet adları din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözler, gezegen ve yıldız adları, yer adları, mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak kelimeleri, saray, köşk, han, kale, köprü, kule, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri, kurum, kuruluş ve kurul adlarının her kelimesi, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi, kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin (tablo, heykel, beste vb.) her kelimesi, ulusal, resmî ve dinî bayramlarla anma ve kutlama günlerinin adları, kurultay, bilgi şöleni, çalıştay, açık oturum vb. toplantıların adlarında her kelimenin ilk harfi, tarihî olay, çağ ve dönem adları, özel isimlerden türetilen bütün kelimeler, yer, millet ve kişi adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde sadece özel isimler ve belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar.

Ancak para birimleri, özel isimler yerine kullanılan "o" zamiri, müzikte kullanılan makam ve tür adları büyük harfle başlamaz.

2-Özel isimlere getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır. 3-Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme işareti kullanılır.

4-Özel isimler için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığında kesme işareti yay ayraçtan önce kullanılır.

(36)

5-Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel isme, bu ek dışında başka bir iyelik eki getirildiğinde kesme işareti konmaz.

6-Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz.

7-Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz.

8-Kişi isimlerinden sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için kesme işareti konur.

9-Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kesme işareti konur. (TDK, 2015,

http://tdk.gov.tr/index.php ?option=com_content&view=article&id=187:Noktalama-Isaretleri-Aciklamalar& catid=50:yazm-kurallar&Itemid=132 ).

1.1.6 Kalıp Sözler (İlişki Sözleri)

Bir toplumun kültürünü, inançlarını, gelenek ve göreneklerini yansıtan, gündelik hayatta sık sık kullanılan, belirli durum ya da olaylar karşısında söylenen, anlatımı güçlendiren söz varlığı unsurlarından biri de kalıp sözler, diğer adıyla ilişki sözlerdir. Okuyan (2012, p. 31), kalıp sözleri “Tıpkı atasözleri ve deyimler gibi bir dili konuşan toplumun kültürüne ışık tutmakta, onun inançlarını, insan ilişkilerindeki ayrıntıları, gelenek ve göreneklerini yansıtmaktadır” şeklinde açıklarken; Karadağ (2013, p. 35), “Özellikle dilin gündelik kullanımında sıkça başvurulan, niyet ve temenni bildiren ve toplumun hemen her ferdinin kullanmayı adet haline getirdiği sözlerdir” şeklinde tanımlamıştır.

Her toplumun kendi kültürüne uygun oluşturduğu kalıp sözler vardır ve bu kalıp sözler toplumla ilgili pek çok konuda ipucu niteliği taşımaktadır. “Çünkü bu sözler toplumun hafızasında duran ve konuşmalarda anlatımı kolaylaştırmaya yarayan renkli söyleyiş özellikleridir. Toplumdan topluma, hem söyleyiş hem de kullanış olarak farklılıklar göstermektedir” (Bulut, 2012, p. 1117). Aksan (2006, p. 191; 2015, pp. 42-201) kalıp sözlerin, bir toplumun bireyleri arasındaki ilişkiler sırasında kullanılmasının adet olduğunu, toplumun kültürüne ışık tuttuğunu, onun inançlarını, insan ilişkilerindeki ayrıntıları, gelenek ve göreneklerini yansıttığını ve görgü kurallarından kaynaklanan sözlerle de örtüştüğünü belirtmektedir. Böylelikle kalıp sözler toplumların kültürlerinin ayrılmaz bir parçası durumuna gelmektedir.

(37)

Aksoy (1993, p. 28) kalıp sözlerin en önemli özelliğinin konularının sınırlı bulunması, yani her türün belli bir konuya özgü anlatım aracı olması olduğunu savunmaktadır. Duygularımızın dışa vurumu olan bu sözler “Günaydın” ve “Merhaba” gibi biriyle karşılaştığımızda ya da “Hoşça kal” ve “Allah’a emanet ol” gibi ayrılırken; “Lütfen” gibi bir şey istenirken; “Geçmiş olsun” gibi hasta ziyaretlerinde; “Allah rahmet eylesin” gibi ölüm haberi alındığında veya “Allah analı babalı büyütsün” gibi birine iyi dileklerde bulunurken; durumlara uygun olarak kullanılır. “Kalıplaşmış sözler ayrıca selamlaşmada, mektup başlıklarında, bayramlaşma sırasında da kullanılmaktadır” (Onan, 2013, p. 147). Canbulat ve Dilekçi (2013, p. 220) ise kalıp sözlere, sinema filmlerindeki çeşitli repliklerin; klasik olmuş ya da popüler olan şarkıların sözlerinden bazı kısımların; reklam, tanıtım gibi amaçlarla ortaya çıkmış sloganların; bir gruba, takıma yönelik tezahüratların ve masal, fıkra gibi türlerin can alıcı bölümlerinden alıntılanmış sözlerin de ilave edilebileceğini savunur.

Gökdayı (2008, p. 92), kalıp sözlerin yapısal özelliklerini; kalıplaşmış olarak bulunma, çoğunlukla tümce veya sözcük öbeği dizilişiyle görünme, belirli tümce ve sözcük öbeği türlerinde yer alma, az sayıda sözcükten oluşma şeklinde sıralamıştır. Kalıp sözler, “Bir yastıkta kocayın” örneğindeki gibi cümle halinde de olabilir, “Elveda” örneğindeki gibi tek kelimeden de meydana gelebilir.

Kalıp sözlerin dilin bir tür çerezi konumunda olduğunu söyleyen Bulut (2012, pp. 1124-1150) kalıp sözleri anlam ve çeşitlerine göre; hayır dualar, beddualar, selamlaşma sözleri, yeminler, günlük hayatta kullanılan çeşitli kalıp sözler, atalar sözü şeklinde meşhurlaşmış sözler, anlatımı süslemek için kullanılan takımlaşmış sözler, küfür gibi kullanılan kalıp sözler, kızılan kişilere söylenen kalıp sözler, cevabı beklenmeyen sorularda kullanılan kalıp sözler, benzetme amacıyla kullanılan kalıp sözler, bir şey rica ederken, bir istekte bulunurken, yalvarırken kullanılan kalıp sözler, karşılıklı konuşmalarda kullanılan kalıp sözler, günlük hayatla ilgili iyilik dileyen kalıp sözler, misafire veya bir yerden gelene söylenen kalıp sözler, masal ve hikâyelerde kullanılan kalıp sözler, halk ağzındaki şarkı, türkü ve oyunlarda geçen kalıp sözler, güreşlerde söylenen pehlivan duaları, insanlara hitap etmek için kullanılan kalıp sözler, hayvanlara seslenirken kullanılan kalıp sözler, sevgi ve aşk için kullanılan kalıp sözler şeklinde gruplara ayırmıştır. Gökdayı (2008, p. 106) ise bu gruplamayı; hayır dua ve iyi dilek, beddua ve küfür, duygusal tepki, selamlaşma,

(38)

ayrılık, batıl inanç, istek, konuşan veya dinleyeni yüceltme, istenileni kabul veya ret, eleştiri veya tehdit, genel bir davranış veya düşünce, töre ve gelenek, dini inanç, soru cevap, özür dileme, sembolik ödüllendirme, minnet, teşekkür şeklinde yapmıştır. Baş (2011, p. 52) kalıp sözlerin bazı araştırmalarda deyim olarak kabul edildiğini belirtmiştir.

1.1.7 Argo Kelimeler

Argo, Türk Dil Kurumu tarafından “Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim ve serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim” şeklinde tanımlanmaktadır. Mangır (2011, p. 233), argonun tanımını, “Her ülkede, her dilde görülen, toplum içinde bir kesimin ya da öbeklerin farklı bir biçimde anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturduğu özel bir dil” olarak yaparken; Onan (2013, pp. 27-28), “Her ülkede, her dilde görülen, toplum içinde bir kesimin ya da öbeklerin farklı bir biçimde anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturduğu özel bir dildir. Argo, dil içinde ikinci bir dil işlevi görmektedir. Argonun kelime hazinesi, dilin genel kelime hazinesi içerisinde yer almaktadır” şeklinde yapmaktadır.

Aktunç (2015, p. 14) argonun tanımını alan argosu ve genel argo olarak iki ayrı grupta yapmaktadır. Alan argosunu, “Kendi sosyal çevreleriyle sınırlı yaşayan ve genel olarak toplumun, özel olarak da içinde bulundukları topluluğun geri kalan kesiminden ayrılmak ve/ya da korunmak isteyen, yaşama ortam ve biçimleri birbirine yakın kişilerce yaratılıp benimsenmiş sözcükler, deyimler bütünü; bu sözcükler bütününe dayalı konuşma biçimi”; genel argoyu ise, “ Alan argolarındaki sözcük dağarcığının, zaman içinde oluşturduğu toplam sözcük ve deyim dağarcığı ile, bu dağarcığa dayalı konuşma biçimi” olarak tanımlamaktadır.

Her devrin bir argosu olduğunu savunan Gürsoy-Naskali ve Sağol (2002, p. 73), argonun oluşumunu şöyle anlatmaktadır: “Argonun söz dağarcığı, genel dildeki kelimelere özel anlamlar verilerek, bazı kelimelerde bilinçli değişiklikler yapılarak, aynı dilin lehçelerinden, ağızlarından veya yabancı asıllı unsurlardan yararlanılarak, bazen de eskimiş unsurlar diriltilerek meydana getirilir.”

Argonun yapma bir dil olmakla beraber, masa başında değil, toplumsal yaşama alanlarında kültürlenme sonucu oluşmuş bir dil olduğunu söyleyen Çifçi (2006, pp.

(39)

297-300), argonun ortaya çıkışı itibariyle belli ihtiyaçlara dayandığını ve mecaz düşünme yeteneği olan her topluluğun bir şekilde zamanla kendi argosunu oluşturacağını savunmaktadır.

Aktunç (2015, p. 9), Türkiye argosunu oluşum alanlarını birbirlerine yakınlıkları açısından şu başlıklar altında toplamaktadır:

1. Suç Dünyası

- Hırsız, dolandırıcı, yankesici argosu

- Uyuşturucu argosu

- Kumar argosu

- Kabadayı argosu

- Dilenci argosu 2. Kapalı Dünyalar

- Hapishane, tutukevi, argosu - Yatılı okul, okul argosu - Asker argosu

- Denizci argosu 3. Azınlık Dünyası - Etnik azınlıklar argosu - Göçmen argosu 4. Cinsel Dünya - Cinsel argo - Eşcinsel argosu - Fuhuş argosu 5. Alışveriş Dünyası - Esnaf argosu - Şoför argosu

- Eğlence yerleri argosu 6. Spor Dünyası - Sporcu, taraftar argosu.

(40)

1.2 Kitle İletişim Araçları ve Televizyon

Hızla gelişen teknoloji, büyük bir ticarileşmeyi ve hızlı bir değişimi de beraberinde getirmektedir. Bu gelişme ve değişime tüm alanlarda olduğu gibi iletişim alanında da görülmektedir. Kitle iletişim araçları hızlı ve sürekli bir gelişim ve değişim içindedir. “20. yüzyılın en büyük buluşları arasında kitle iletişim araçları yer almaktadır. Bunlar içerisinde şüphesiz en önemli yeri de ‘televizyon’ almaktadır” (Yurttaş ve diğerleri, 2014, p. 54). Kitle iletişim araçları, artık yaşamımızın olmazsa olmazları arasındadır. Özellikle insanların işlerini kolaylaştıran vazgeçilmezler arasında olan televizyon, bilgisayar ve telefon gibi elektronik araçlarda yapılan yenilikler, yaşam

biçimimizi etkileyerek bizleri yeni alışkanlıklara yönlendirmektedir.

Televizyonlardan İnternet’e bağlanılabilmesi, telefonların bilgisayar işlevi görmesi, cep telefonlarının kumanda olarak kullanılması, farklı yerleşim yerlerinde yaşayanların bazı programlar sayesinde birbirleriyle görüntülü görüşebilmesi bunlardan sadece birkaçıdır. Kuyumcu (2008, p. 41), bu yeniliklerin bizleri, yaşam biçimimizi, en önemlisi dünyayı algılama tarzımızı değiştirdiğini; daha az okuyup, daha az dinlediğimizi, daha çok seyrettiğimizi belirtmektedir.

Kitle iletişim araçları içerisinde kolay ulaşılabilirliği ve ucuz olması, izleyene enerji harcatmaması ve okuma yazma gerektirmemesi gibi açılardan görsel ve işitsel bir araç olan televizyon, diğerlerine göre daha etkilidir. “Rahatlama ve kaçış etkisi nedeni ile davranışsal; kolay ulaşılabilirliğe ve gereksinimi duyulan duygunun tatmin edebilme aracı olması nedeni ile duygusal; hazır gündemin takibi, inanç ve değer sistemlerini yerleştirme gücü nedeni ile bilişsel olarak televizyona karşı bağımlılık kolay oluşmaktadır” (Ertürk ve Gül, 2006, p. 21).

Taylan (2011, p. 28) televizyonu, “Her şeyden önce sesi, görüntüyü, imajları ileten ve yayan teknolojik bir araç”, Temizyürek ve Acar (2014, p. 27) ise “Bir olay veya durumla ilgili görüntü ve sesin elektromanyetik dalgalarla iletilerek çok boyutlu, sesli, renkli bir şekilde izlenmesini sağlayan sistem, aynı anda birçok kişiye mesajlarını iletebilen etkili bir verici, çok kullanılan bir kitle iletişim aracı (medya)” olarak tanımlamaktadır.

“Televizyon alışkanlığı modern dünyanın en yaygın medya hastalığıdır” (Şirin, 2006, p. 9). Televizyon gündelik hayat rutinlerini, duygu ile düşünceleri, dili ve davranışları etkileyen bir araçtır. “Gündelik yaşam deneyimimizin bir parçası olan

(41)

televizyon, dünyayı anlamlandırmada, duygu, düşünce ve değerlerin oluşmasında, algı ve tutumların yönlendirilmesinde, davranışları pekiştirmede veya değiştirmede ve yaşam tarzını biçimlemede etkili ve önemli bir araçtır” (Taylan, 2011, p. 31). “MacBride Raporu’nda medyanın sekiz önemli işlevinden söz edilir. Bunlar, haber ve bilgi sağlama, toplumsallaştırma, güdüleme, tartışma ortamı hazırlama, eğitim, kültürün gelişmesine katkı, eğlendirme ve bütünleştirme işlevleridir” (aktaran Yüksel, 2007, p. 575) derken Savaş (2006, p. 2) ise bu işlevlere ek olarak kitle iletişim araçlarının ekonomik işlevlerinin olduğundan bahsetmiştir. Gazete, İnternet ve dergilerin sayfalarını kaplayan, televizyon ve radyo programlarının arasına yerleştirilen ve böylelikle kitle iletişim araçlarının tamamında yer alan reklamların bu işlevi açıklamakta yeterli olduğunu savunmaktadır.

“Haber alma, bilgi edinme, eğlenme, boş vakitleri değerlendirme gibi çeşitli beklentilerini karşılamak üzere bu araçlara yönelen insanlar, yoğun bir şekilde televizyon merkezli mesajların etkisiyle karşı karşıya kalmaktadırlar” (Doğan ve Göker, 2012, p. 5). Bu nedenle hedef izleyici kitlesinin beklentisine göre televizyon kanalları ve programları çeşitlenmiş ve tematik televizyon kanalları ortaya çıkmıştır. RTÜK’ün 27169547-120.06/1556 sayılı ve 21/07/2015 tarihli resmi yazısına göre (EK-A), ülkemizde yayın hakkı bulunan kuruluşlar ile uydu, kablo ortamından yayın lisansı mevcut olan medya hizmet sağlayıcılarından 24 tanesi ulusal televizyon, 15 tanesi bölgesel televizyon, 202 tanesi yerel televizyon, 339 tanesi uydu televizyon, 155 tanesi kablolu televizyon olmak üzere toplamda 735 televizyon sağlayıcısı mevcuttur. Wikipedia’nın bilgilerine göre Türkiye'de yayın yapmakta olan televizyon kanallarının listesi EK-B’de verilmiştir. Bu listeye göre ülkemizde televizyon kanalları, alışveriş, belgesel, bilgi, bölgesel, dini, dizi, ekonomi, eğitim, eğlence, film, genel, haber, kültür-sanat, interaktif, müzik pazarlama, sağlık, spor, tanıtım, tarım, tematik, video, yerel, yemek ve çocuk türlerinde yayın yapmaktadır. Wikipedia’nın verilerine göre türlerine göre yayın yapan televizyon kanal sayıları aşağıdaki gibi gösterilebilir:

(42)

Çizelge 1.2: Türlerine Göre Yayın Yapan Televizyon Kanal Sayıları Sıra No Türü Sayısı 1 Yerel 53 2 Genel 47 3 Müzik 39 4 Dini 26 5 Haber 26 6 Film 22 7 Spor 21 8 Belgesel 18 9 Çocuk 16 10 Dizi 15 11 Tematik 11 12 Eğlence 5 13 Sağlık 5 Sıra No Türü Sayısı 14 Pazarlama 4 15 Ekonomi 3 16 Tanıtım 3 17 Alışveriş 2 18 Bölgesel 2 19 Kültür-Sanat 2 20 Tarım 2 21 Video 2 22 Yemek 2 23 Bilgi 1 24 Eğitim 1 25 İnteraktif 1 Toplam 329

Çizelgeden de anlaşılacağı üzere günümüzde, farklı yayın merkezlerinden ve farklı platformlardan yayın yapan, 25 farklı yayın türünde toplam 329 kanal bulunmaktadır. Yerel yayın türünde yayın yapan kanal sayısı diğer kanal türlerinden fazladır. Yayın türlerine göre kanal sayıları aşağıdaki gibi bir grafikle somutlaştırılabilir:

Grafik 1.1: Yayın Türlerine Göre Kanal Sayıları

(43)

Yine Wikipedia’nın verilerine göre, 2000 yılının sonunda ülkemizde yayın yapan 75, 2010 yılının sonunda ise 194 televizyon kanalı bulunmaktaydı. Bugün ise kanal sayısı 329’a yükselmiştir. Görüldüğü üzere teknolojinin gelişmesi ve insanların çeşitli ihtiyaçları sebebiyle televizyon kanallara yönelmesi sürecinde televizyon kanallarının sayısı hızla artmıştır. “Çocuklara yönelik televizyon kanallarının sayısı da bu süreçte artmaya başlamış, 2000’li yıllardan sonra yeni çocuk televizyon kanalları kurulmasında bir yükselme yaşanmıştır. Türkiye’de öncelikle yabancı menşeili çocuk televizyonları yayına başlamış, ardından yerli çocuk kanalları kurulmuştur” (Ankaralıgil, 2014, p. 107).

RTÜK’ün 27169547-622.03/E.14732 sayılı ve 05.10.2015 tarihli yazısına (EK-C) göre çocuk programları- çizgi film konulu tematik yayın yapan televizyon kanalları, Disney Channel, Disney XD, Cartoon Network, Smart Çocuk, Jojo, Planet Çocuk, Minika Go, Minika Çocuk ve Yumurcak Tv olmak üzere 9 tane olarak bildirilmiştir. Ancak Wikipedia’nın listesi daha kapsamlıdır. Wikipedia’nın verilerine göre, 2000 yılının sonunda 1, 2005 yılının sonunda 2, 2010 yılının sonunda 10 çocuk kanalı varken, günümüzde 16 tane çocuk kanalı yayın yapmaktadır. Yukarıdaki veriler ışığında ülkemizde yer alan çocuk kanallarındaki artış aşağıdaki gibi bir grafikle somutlaştırılabilir.

Grafik 1.2: Ülkemizdeki Tematik Çocuk Kanallarının Artışı

Grafikte görüldüğü üzere 2000 yılından günümüze kadar kanal sayısında 2005’te %100, 2010’da %333, 2015’te ise %23’lük artış söz konusudur. 2000’li yıllarda bilgisayar ve yayıncılık teknolojilerinin, özellikle de animasyon tekniklerinin gelişmesi ve ucuzlaması ile çocuk kanallarının sayısında büyük bir patlama

(44)

yaşanmıştır” (Ankaralıgil, 2014, p. 108). Wikipedia’nın verilerine göre ülkemizde yayın yapan tematik çocuk kanalları aşağıdaki çizelgede gösterilmiştir.

Çizelge 1.3: Türkiye’de Yayın Yapan Tematik Çocuk Kanalları Kanal (Yayın Tarihi) Türü Yayın Merkezi Dil

Baby TV (2003) Çocuk ABD -

Cartoon Network

(2008) Çocuk Türkiye İngilizce, Türkçe

Disney Channel (2008) Çocuk Türkiye Türkçe

Disney Junior (2011) Çocuk ABD Türkçe

Disney XD (2009) Çocuk Türkiye İngilizce, Türkçe

Duck TV (2011) Çocuk Türkiye -

Kidz TV(2012) Çocuk Türkiye Orijinal dil,

Türkçe

Luli TV(2007) Çocuk İsrail -

minika Çocuk (2012) Çocuk Türkiye İngilizce, Türkçe

minika GO (2012) Çocuk Türkiye İngilizce, Türkçe

Nickelodeon(1997) Çocuk Türkiye Türkçe

Nickelodeon HD

(2012) Çocuk Türkiye Türkçe

Planet Çocuk(2010) Çocuk Türkiye Türkçe

Smart Çocuk(2006) Çocuk Türkiye Türkçe

TRT Çocuk(2008) Çocuk Türkiye Türkçe

Yumurcak TV(2007) Çocuk Türkiye Türkçe

(45)

Çizelgede görüldüğü üzere ülkemizde yayın yapan 16 çocuk kanalının 8 tanesi Türkçe, 4 tanesi İngilizce-Türkçe, 1 tanesi ise orijinal dil-Türkçe olarak yayın yapmaktadır. Bu çeşitlenme ve kitle iletişim araçlarının hayatımızdaki etkisi düşünüldüğünde yapılan yayınların hedef kitleyi ne kadar etkilediği ortaya çıkmaktadır. Özellikle televizyonun geniş kitleleri etkisi altına alması, fikir ve düşünce yönlendirmesi yapması nedeniyle televizyon dikkat edilmesi gereken bir araçtır.

Televizyon yayınları, toplumların kültürel yapılarına, ana diline, özellikle çocukların ve gençlerin gelişim özelliklerine uygun olmalıdır. Onların özellikle bilişsel ve duyuşsal gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek örneklerden kaçınılmalıdır. Mümkün olduğunca bu gelişimlerini olumlu yönde destekleyecek örnekler sunulmasına dikkat edilmelidir. Bu denetimin yapılabilmesi, olumsuz örnek teşkil edecek durum ve davranışların engellenmesi amacıyla 16 Mayıs 1994 yılında Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kurulmuştur. Bu kurum yayınların yönetmeliklere göre yapılmasını düzenleyip denetleyen kamu kuruluşudur.

Radyo Televizyon Üst Kurulu radyo, televizyon ve yayıncılıkla ilgili çeşitli araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmalardan bir tanesi, yayın içeriklerinin etkisinden ziyade ekran arkasındaki şirket yapısı ile yayın, program ve insan kaynakları profilini ortaya koymak amacıyla yapılan Televizyon Yayıncıları Profil Araştırması (2014)’ dır. Araştırma kapsamında karasal lisans başvurusu ile uydu ve kablo ortamında yayın lisansı bulunan faal tüm televizyon kuruluşlarına sorular web form aracılığıyla gönderilmiş ve 324 farklı televizyon kuruluşundan gelen cevaplar üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır. Araştırmada şu tespitler yapılmıştır:

Ülkemizdeki yayıncılarının;

 %10,8’i ulusal, %4,4’ü bölgesel, %46,5’i yerel, %31’i kablo, %59,5’i uydu yayın kapsamına sahiptir.

 %3,1’i kamu yayıncısı iken, %96,9’u özel yayıncıdır.

 %70,4’ü genel türde yayın yapmaktayken, %29,6’sı tematik türde yayın yapmaktadır.

 Tematik türde yayın yapanlarının %24’ü sinema-dizi türünde, %15,6’sı müzik-eğlence türünde, %13,5’i haber türünde, %10,4’ü belgesel türünde, %9,4’ü çocuk programları türünde, %8,3’ü sağlık-spor türünde, %8,3’ü

(46)

veriş türünde, %7,3’ü eğitim-kültür türünde, %3,1’i dini yayınlar türünde yayın yapmaktadır.

 2013 yılında yayınladığı ortalama haber süresi 1.342 saat, güncel program süresi 1.024 saat, kültür programları süresi 1.093 saat, eğitim programları süresi 606 saat, gerçek yaşamlar program türü süresi 93,6 saat, drama süresi 1.333 saat, eğlence programları süresi 1.062 saat ve çocuk programları süresi 571 saattir.

Görüldüğü üzere, televizyon hayatımızı kuşatan teknolojik araçlar arasında büyük bir paya sahiptir. Televizyonun ne derecede etkili olduğunu anlamak için Radyo Televizyon Üst Kurulu (2013, p. 8) tarafından Eylül- Aralık 2012 tarihleri arasında, 21 ilde, toplam 2.525 kişiden oluşan bir örneklem grubuyla ve toplumun televizyon yayınlarından beklenti ve değerlendirmelerini ortaya koymayı amaçlayan “Televizyon İzleme Eğilimleri” araştırmasına bakmak yeterli olacaktır. Araştırma verilerine göre evlerdeki televizyon sayısına bakıldığında katılımcıların %60,8’inin 1 adet; %31,0’inin 2 adet ve %8,2’sinin 3 adet ve üzeri sayıda televizyona sahip oldukları belirlenmiştir.

Yine Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılan İlköğretim Çağındaki

Çocukların Televizyon İzleme Alışkanlıkları Araştırması’nda (2006, p. 11), “ Özel ve devlet okullarında okuyan, 7-14 yaş grubu ilköğretim öğrencileri ile çalışılmıştır. Bu araştırmada yer alan öğrencilerden %43,6’sı evinde 2 adet; % 39,8’i evinde ise 1 adet televizyon bulunduğunu belirtmişlerdir.

İlhan ve Çetinkaya (2013, p. 321), Ankara ili merkezde yer alan 2 ilkokuldaki 1-4 sınıflarda öğrenim görmekte olan 40 öğrenci ile yaptıkları araştırmada öğrencilerin yaşadıkları evlerdeki televizyon sayısını saptamayı amaçlamış ve şu sonuçlara ulaşmışlardır: Evinde 1 televizyon olanların sayısı 20 (%50); evinde 2 televizyon olanların sayısı 19 (%47,5) ve evinde 3 televizyon bulunanların sayısı ise 1 kişidir. Ayrıca sosyo-ekonomik düzeyi düşük bir bölge olmasına rağmen öğrencilerin neredeyse yarısının evlerinde 2 adet televizyon bulunmaktadır.

Araştırmaların sonuçlara bakıldığında televizyonun evlerdeki yerinin ne kadar önemli olduğu dikkat çekmektedir. Bu denli rağbet gören televizyon sadece tek bir kişinin buluşu değildir. Günümüze gelene kadar bu kitle iletişim aracına birçok bilim adamı katkıda bulunmuştur. Caselli, G.R.Carey, Senlecq, Maurice Leblanc, Paul

(47)

Nipkow, Vladimir Zworykin, John Logie Baird bunlardan sadece birkaçıdır (Kırık, 2010, pp. 22-24). “John Logie Baird, bilinen ilk televizyonun temellerini atmıştır (http://www.bilgiustam.com/televizyonun-icadi/ ).

Televizyon icat edildikten sonra ülkemize gelmesi zaman almıştır. “Televizyon” sözcüğü ilk defa 1907 yılının haziran ayında “Scientific American” dergisi tarafından kullanılmıştır ( http://aygenavci.blogcu.com/turkiye-de-televizyon-yayinlarinin-baslamasi-ve-tarihi/5283348). “Türkiye’de televizyon yayıncılığına yönelik ilk çalışmalar esas olarak 1949 yılında İTÜ kapsamında Yüksek Frekans Tekniği Bilim Dalı öğrencilerine uygulamalı bir eğitim amacıyla başlamıştır. İTÜ Yüksek Frekans Tekniği Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Santur’un başlattığı televizyon çalışmaları Türkiye’deki televizyon yayıncılığının temelini oluşturmuştur” (Kırık, 2010, p. 25).

“Gerçek anlamda ilk naklen yayın, 21 Ekim 1965 günü İTÜ TV'nin açılış töreninin yayınlanması oldu. Bu yayın Philips'in İTÜ TV'ye verdiği bir link ve VIDICON kamera sayesinde Gümüşsuyu'ndan Maçka'ya gerçekleştirilir. Bu yayında Vural Tekeli hem kamerayı kullanır hem de öğretim görevlilerinin iyi tanıdığı için spikerlik görevini üstlenir. Böylece, gerçek anlamda ilk naklen yayın gerçekleştirilir” (http://aygenavci.blogcu.com/turkiye-de-televizyon-yayinlarinin-baslamasi-ve-tarihi /5283348 ). “Ancak televizyon yayınlarının ülke düzeyinde yaygınlık kazanması 1972 yılından sonra olmuştur. 1984 yılından sonra televizyonlar renkli yayına bağlı olarak renkli olmuştur” (Çelenk, 1995, p. 98).

1.2.1 Televizyon Yayınlarının Genel Etkileri ve Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkisi

“İletişim araçları içinde çocukların en çok etkilendiği araç (olumlu ya da olumsuz yönleriyle) televizyondur. Başka bir deyişle televizyon hem görsel ve hem de işitsel boyutta olması nedeniyle iletişim araçları içinde özellikle çocuklar açısından en etkili araç olarak bilinmektedir” (Barokas, 2011, p. 161). Ünlü eğitimci Edgar Dale’ye göre en iyi öğrenme duyu organlarıyla özellikle gözler marifetiyle olmaktadır. Bu durumda, televizyon hem görsel hem işitsel bir araç olduğundan öğrenmeye önemli katkılarda bulunmaktadır. Mete’de (1999, p. 37) gözler, kulaklar ve diğer duyu organlarını aynı anda etkileyebilen TV yayınlarının büyük önem arz ettiğini belirtmektedir.

Şekil

Çizelge 1.1 :  İlkokul Söz Varlığı Kazanımları Çizelgesi  Kazanımın Ait  Olduğu Sınıf  Düzeyi  Kazanımlar  Türkçe  Dersi  1.Sınıf
Şekil 1.1 : Kelime Hazinesi ile Üretici- Alıcı Kelime Hazinesi İlişkisi  Kaynak: Onan (2013, p
Çizelge 1.2:  Türlerine Göre Yayın Yapan Televizyon Kanal Sayıları Sıra No  Türü  Sayısı  1  Yerel  53  2  Genel  47  3  Müzik  39  4  Dini  26  5  Haber  26  6  Film  22  7  Spor  21  8  Belgesel  18  9  Çocuk  16  10  Dizi  15  11  Tematik  11  12  Eğlen
Grafik 1.2:  Ülkemizdeki Tematik Çocuk Kanallarının Artışı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Yukarıdaki tabloda ilk sütun üniversiteyi, ikinci sütun öğrenci sayılarını, üçüncü sütun kullanılan toplam kelime sayısını, dördüncü sütun kullanılan farklı

Nispeten yeni bir teknoloji tabanlı müdahale türü olan oyunlaştırma; kullanıcı motivasyonunu olumlu yönde etkilemek ve istenen davranışlarda kullanıcı

KY=Yüzen cisimlerin ağırlığı, taşan sıvının ağırlığından küçüktür (2).. Kuvvet ve Hareket ünitesindeki kavram yanılgılarının çalışma yaprakları ile

Türk dilinin bugünki söz varlığını ortaya koymak ,Türkçede kullanılan kelimeleri tespit etmek için çeşitli araştırmalar yapılmaktadır.Türk dilinin bugününü tam

Birinci bölümde Yahya Kemal’in beş şiir kitabında yer alan, daha doğrusu kelime grupları oluşturan ad tamlamaları, sıfat tamlamaları, Arapça-Farsça

İnceleme bölümünde Nedim Divanı’nın gazeller bölümünde tespit edilen 13.547 sözcük alfabetik olarak sıralanarak bu sözcüklerin türleri, kökenleri,

Bu bulgulara göre ağır OUAS hastalarındaki noktüri sıklığının horlama ve hafif OUAS hastalarına göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu (p< 0.01) ve orta

In this case node AB is chosen because it has the smallest cost so Node AB will be placed in the open list and node AC will be placed in the closed list.. The count of nodes