• Sonuç bulunamadı

Nef’i divanı’nın söz varlığı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nef’i divanı’nın söz varlığı"

Copied!
337
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

NEF’î DİVÂNI’NIN SÖZ VARLIĞI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Yasemin SEVİNDİM

Enstitü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı

Tez Danışmanı : Doç.Dr.M.Mehdi ERGÜZEL

EKİM -2007

(2)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

NEF’î DİVÂNI’NIN SÖZ VARLIĞI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Yasemin SEVİNDİM

Enstitü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı

Bu tez …/…/2007 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından Oybirliği ile kabul edilmiştir.

_______________ _______________ _______________

Jüri Başkanı Juri Üyesi Jüri Üyesi

(3)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden

yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu,

kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu

üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını

beyan ederim.

Yasemin SEVİNDİM

15.10.2007

(4)

ÖNSÖZ

Büyük Divân şâiri Nef’î hakkında şimdiye kadar yapılmış çalışmaların geneline

baktığımızda bunların, Nef’î nin işlediği konularla ya da âhenk unsurlarıyla alâkalı

olduğunu görürüz. Bizim çalışmamız ise bunlardan farklı olarak Nef’î’ nin diliyle

alâkalıdır. Çalışmamız boyunca Nef’î Divânı’ndaki söz varlığını ortaya koymaya

çalıştık. Bunu yaparken de teknolojinin bu gibi araştırmalara sağladığı bütün imkânları

değerlendirdik. Özellikle Prof. Dr. Cevval KAYA’nın dizin programı çalışmamıza

büyük fayda sağladı.

Nef’î Divânı’nın söz varlığını ortaya koyarken Prof. Dr. Leyla KARAHAN, Prof.Dr.

Muharrem ERGİN’in eserlerini hareket noktası kabul ettik.

Nef’î’ nin sanatının en belirgin özelliği hiç şüphesiz ki üslûbundaki abartıdır. Nef’î

hem hicivlerinde hem de medhiyelerinde oldukça abartıya kaçmıştır. Çalışmamız

esnasında gördük ki bu abartı sadece bunlarla sınırlı kalmamış kelimeleri seçmede ve

kullanmada da aynı yolu izlemiş. Nef’î şiirlerini yazarken çok fazla Farsça tamlama,

Arapça ve Farsça kelime kullanmış. Buna rağmen dilinde çok sağlam bir Türkçe yapı

olduğu dikkatimizi çekti. Bu sağlam Türkçe yapı sayesinde işimiz bir nebze de olsa

kolaylaştı.

Bu çalışmayı yapmam için beni yüreklendiren ve her zaman destekleyen kıymetli

hocam Doç.Dr.M.Mehdi ERGÜZEL’e ,yardımlarını esirgemeyen sayın İlhan UÇAR’a,

çalışmamda büyük emeği olan değerli arkadaşım Mahir DEMİR’e, çalışmam boyunca

beni yalnız bırakmayan kuzenlerime ve biricik anneme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Yasemin SEVİNDİM

15.10.2007

(5)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR……….. iv

ÖZET………...v

SUMMARY……… vi

GİRİŞ………..………...….1

BÖLÜM 1 : NEF’Î………. 4

1.1. Nef’î’nin Hayatı……….. 4

1.2. Nef’î’nin Sanatı………... 8

1.3. Nef’î’nin Kişiliği……….. 12

1.4. Nef’î’nin Eserleri……… 14

1.4.1. Türkçe Divan……… 14

1.4.2.Farsça Divan……… 17

1.4.3. Tuhfetü’l- Uşşâk……… 18

1.4.4. Sihâm-ı Kazâ………. 18

1.5. Nef’î’nin Ölümü………... 19

BÖLÜM 2: KELİME GRUPLARI……… 22

2.1. isim Tamlaması……… 23

2.2. Sıfat Tamlaması……… 24

2.3. Sıfat Fiil Grubu………. 25

2.4.Zarf Fiil Grubu……….. 25

2.5.İsim Fiil Grubu………. 25

2.6.Tekrar Grubu……… 25

2.7. Edat Grubu……… 25

2.8. Bağlama Grubu………. 25

2.9. Ünvan Grubu……… 26

2.10. Birşelik İsim………... 26

2.11. Ünlem Grubu……….. 26

(6)

2.12. Sayı Grubu……….. 26

2.13. Birleşik Fiil………. 27

2.14. Kısaltma Grupları………... 27

2.14.1. İsnat grubu……… 28

2.14.2. Yükleme grubu……… 28

2.14.3. Yaklaşma grubu……….. 28

2.14.4. Bulunma grubu……… 28

2.14.5. Uzaklaşma grubu……… 29

2.14.6 Vasıta grubu………. 29

BÖLÜM 3: NEF’Î DİVÂNI’NIN KELİME GRUPLARI………. 30

3.1. İsim Tamlamaları………. 30

3.2. Sıfat Tamlamaları………. 32

3.3. Sıfat Fiil Grupları……… 35

3.4. Zarf Fiil Grupları……….. 36

3.5. İsim Fiil Grupları ………..37

3.6. Tekrar Grupları………. 38

3.7. Edat Grupları……… 38

3.8. Bağlama Grupları………. 39

3.9. Ünvan Grupları………... 41

3.10. Birleşik İsim………... 41

3.11. Ünlem Grupları………... 41

3.12. Sayı Grupları……….. 42

3.13. Birleşik Fiil………. 42

3.13.1. Bir isim unsuru ile bir yardımcı fiilden kurulan birleşik filer……… 42

3.13.3. Kurallı birleşik fiiller ………...70

3.14. Kısaltma Grupları………... 70

3.14.1. Uzaklaşma grupları……… 70

3.14.2. Yükleme grupları……… 70

3.14.3. Bulunma grupları……… 70

(7)

BÖLÜM 4: NEF'Î DİVÂNI'NIN DİZİNİ………..71

SONUÇ ………...…….246

KAYNAKÇA………248

EK………..250

ÖZGEÇMİŞ………..…...327

(8)

KISALTMALAR

A.Terim kısaltmaları

i : isim

s : sıfat

tn : tamlanan

ty : tamlayan

B.Örneklerde Kullanılan Kısaltmalar

AT : Azap Toprakları

BG : Bize Göre

: Beş Şehir

ÇS : Çağ Sürgünü

D : Duvak

DÇK : Dağa Çıkan Kurt

HD : Han Duvarları

K : Kilit

KGK : Kendi Gök Kubbemiz

ND : Nef’î Divânı

S : Seçmeler

SA : Safahat

SH : Seçme Hikâyeler

Ş : Şiirlerim

(9)

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Özeti

Tezin Başlığı : Nef’î Divânı’nın Söz Varlığı

Tezin Yazarı : Yasemin Sevindim Danışman :Doç.Dr.M.Mehdi ERGÜZEL Kabul Tarihi : 16/10/2007 Sayfa Sayısı :vi(ön kısım)+ 249 (tez)+78 (ek) Anabilimdalı : Türk Dili ve Edebiyatı

Çalışmamız Nef’î Divânı’nın tümünü kapsamaktadır. 311 sayfalık metindeki 4352

beyit öncelikle bilgisayar ortamında tek satır haline getirilmiş daha sonra her satıra bir

numara verilecek şekilde düzenlenmiştir.Daha sonra Prof.Dr.Cevval Kaya’nın dizin

programı metne uygulanmış ve metnin dizini oluşturulmuştur.Bu çalışmanın sonunda

metinde 3735’i madde başı 22530’u alt madde olmak üzere 43079 adet kelime

tespit edilmiştir.

Çalışmamızın ikinci aşamasında metin sayfaları tek tek taranarak kelime grupları

tespit edilmiş ve bu kelimelerin geçtiği satır numaraları yanlarına azılmıştır.Böylelikle

Nef’î’nin hangi kelimeleri ne kadar sıklıkla kullandığı ve hangi kelime gruplarına yer

verdiği ortaya çıkarılmıştır . Bu çalışma Nef ’î Divânı’ nın söz varlığını ortaya

koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Nef’î,divân,kelime grupları,dizin

(10)

SUMMARY

Sakarya University Institute of Social Sciences Abstract of Master’s Thesis

Title of the Thesis:

The word composition of Nef’i Divan

Author : Yasemin Sevindim Supervisor : Assoc.Prof.Dr.M.Mehdi ERGÜZEL Date : 16/10/2007 Nu. of pages : vi (pre text)+249(main body)+78(appendices)

Department : Turkish Language and Literature

Our study field contains all of Nef’i Divan. 4352 couplets in a text paged 311, at first,

have been formed ina line and then it has been composed by being given a number for

each line. Then the index programme of Prof. Dr. Cevval Kaya has been applied to the

text and the index of the text has been comparised. At the end of this study; 3735 words

shave been found.22530 of these words are the entry head and 43079 at them are sub

entry.

In the second part of our study, word groups have been found by being scanned text

pages one by one and the line numbers which include these words have been written

beside them. This, it has shown which words and word group Nef’i used and how often

he manipulated them. This study manifests the word composition of Nef’i Divan.

Keywords : Nef’î,divan,words group,index

(11)

GİRİŞ

Araştırmanın Konusu ve Önemi

Dil,milliyetin ta kendisidir.Kelimeler,millî hafızamızdır.Onlara ilgisiz kalınamaz.

Her kelimede tarihin izleri vardır.Bugün Türkçe Sözlük 100 bin kelimeyi

aşmış,modern şivelerle oluşabilecek Ortak Türkçe Sözlük için ise bir milyon kelime

hedeflenmiştir.(Ergüzel:2007,26)

Türk dilinin bugünki söz varlığını ortaya koymak ,Türkçede kullanılan kelimeleri

tespit etmek için çeşitli araştırmalar yapılmaktadır.Türk dilinin bugününü tam

anlayabilmek için geçmişini iyi bilmek gerekir.Son yıllara kadar göz ardı

edilen,âdeta bugünle bağı kesilen Klasik Türk Edebiyatı ve bu edebiyatın usta

şâirleri hiç şüphesiz ki bu alanda dikkate alınması gereken konulardır.Büyük Divân

şâiri Nef’î çağında dili ustalıkla kullanmış,zamanının dilini tüm güzelliği ile

yansıtmıştır.Nef’î Divânı’nı incelemekle dönemin edebiyat dilini gözler önüne

sermiş oluyoruz.Yaptığımız çalışma hem Nef’î’nin kullandığı kelime sayısını hem

de kelime gruplarını ortaya koymaktadır.Çalışmamız sayesinde Nef’î’nin hangi

kelime türlerini sıkça kullandğını ve bu kelimelerin hangi anlamlarına yer verildiğini

görebilmekteyiz.Böylece on yedinci yüzyılda kullanılan dil hakkında da bilgi

sahibi oluyoruz.

Bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır.Birinci bölümde Nef’î’nin hayatı ve edebi

kişiliği hakkında bilgi verilmiştir.Bu bilgilere ulaşabilmek için çeşitli eserler

taranmış,elde edilen bilgiler tasnif edilmiştir.Bir şâirin eserini lâyıkıyla

inceleyebilmek için hayatı ve eserleri hakkında bilgi sahibi olmak son derece

önemlidir.Biz de bu hususu çalışmamız esnasında göz ardı etmedik.

Çalışmamızın ikinci bölümünde Türkçedeki kelime grupları hakkında bilgi

verilmektedir.Kelime gruplarının tanımı yapıldıktan sonra her grupla ilgili birkaç

örnek verilmiştir.Bu bilgiler çalışmamızın hareket noktası olmuştur.Üçüncü

bölümde ise Nef’î Divânı’nda kullanılan kelime grupları yer almaktadır.Bütün

(12)

kelime gruplarına yer verilmemiş,bunun her gruba örnek teşkil edecek seçmeler

yapılmıştır.Hangi kelime grubunun nerede geçtiği satır numarası verilerek

gösterilmiştir.

Dördüncü bölümde Nef’î Divânı’nın dizini bulunmaktadır.Bu bölümde divânda

geçen kelimelerin anlamlarına,kullanım sıklıklarına yer verilmiştir.Kelimelere anlam

verilirken kullanıldığı yer esas alınmıştır.Buna göre bir kelimenin bu metinde birden

fazla anlmına rastlamak mümkündür.Yaptığımız bu çalışma Nef’î Divânı’nın söz

varlığı ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır.

Araştırmanın Amacı

Yapılan çalışmanın amacı,büyük divân şâiri Nef’î’nin divânındaki söz varlığını

ortaya koymaktır.Bu amaçla, sadece divânı incelemekle kalmayıp Nef’î’nin hayatı

ve eserleri de ortaya konmaya çalışılmıştır.Nef’î döneminde üslûbundaki abartıyla

dikkat çekmiştir.Bu abartı onun hem çok sevilmesini sağlamış hem de bir o kadar

nefret edilmesine sebep olmuştur.Yaşadığı dönemde yaşanan sosyal olaylara seyirci

kalmamış,bunları ve doğru bildiğini şiilerinde dile getirmekten çekinmemiştir.Bu

tavrı onun ölümüne neden olan en önemli etkendir.

Nef’î’Divânı’nın söz varlığı ortaya koyulurken sanatının bütün özellikleri göz

önünde bulundurulmaya çalışılmıştır.Nef’î divânında kelime gruplarını sıkça

kullanmıştır.Nef’î’nin hangi kelime gruplarını ne kadar sıklıkla

kullandığını,divânında kaç kelime yer aldığını ,bu kelimeleri hangi anlamlarda

kullandığını tespit etmek çalışmamızın gayesi olmuştur.

Araştırmanın Yöntemi

Araştırma yapılırken öncelikle Nef’î ‘nin hayatı,yaşadığı dönem,eserleri ve kelime

grupları hakkında bilgi veren kaynaklar taranmış ve yeterli bilgiye ulaşılmaya

çalışılmıştır.Taradığımız kaynaklardan elde edilen bilgiler değerlendirilmiş ve

çalışmamızda kullanabilceklerimiz tasnif edilmiştir.Bu tasniften sonra Nef’î Divânı’

nın tümü bilgisayara aktarılmıştır.Bilgisayar ortamına aktarılan metnin her beyti bir

satır haline getirilmiş, bu satırlara teker teker numara verilerek yeniden

(13)

düzenlenmiştir.Tek satır haline getirilmiş metne Prof.Dr.Cevval KAYA’nın dizin

prgoramı uygulanmıştır.Bu programı uygulayabilmek için gerekli uygulamalar

yapılmıştır.Prof.Dr.Cevval KAYA’nın dizin prgoramı sayesinde metinde geçen

kelimeler tespit edilmiştir.Kelimeler madde başı ve alt madde olarak

belirtilmiştir.Madde başı olan kelimelerin geçtiği tamlamalar alt madde olarak

ayrıca gösterilmiştir.Ayrıca kelimlerin hangi eklerle kullanıldığı da tespit edilmiş ve

dizinde belirtilmiştir.Hangi kelimenin “Kaç defa, nerde, hangi anlamda ”

kullanıldığı ortaya konmuştur.Böylece büyük divân şairi Nef’î’nin kelime

dağarcığı gözler önüne serilmiştir.Kelimelerin anlamları bulunurken Türk Dil

Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünden ve Ferit DEVELLİOĞLU’nun Osmanlıca-

Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ından yararlanılmıştır.

Dizin çalışmasından sonra, tüm metin kelime grupları esas alınarak tekrar

incelenmiş ve kelime grupları tek tek tespit edilmiştir.Tespit edilen kelime grupları

yer aldıkları beyitler belirtilerek gruplandırılmıştır.Kelime grupları çalışmasında

Prof. Dr. Leyla KARAHAN’ın Türkçede Söz Dizimi adlı eseri esas

alınmıştır.Ayrıca Doç.Dr.M.Mehdi ERGÜZEL’in söz varlığı ile ilgili birçok

çalışmasından yararlanılmıştır.

(14)

BÖLÜM 1 : NEF’Î

1.1. Nef’î’nin Hayatı

Nef’î on yedinci yüzyıl divân şairlerindendir. Döneminde yazmış olduğu kaside ve

hicivleriyle ün yapmıştır. Kaynaklarda “ Ömer Bey , Nef ’î, Ömer Efendi ” şeklinde adı

geçer. Nef’î’nin mühründe şu beyit yer almaktadır:

Muhteri ’ ü t-tarz u beligu’l-eser

Kâşif-i esrâr-ı ilâhî Ömer

Nef’î , Erzurum ’ un Pasinler ( Hasankale ) ilçesinde doğmuştur . Doğum tarihi tam

olarak bilinmiyor. Tarihçi Âlî Mecma ’ u’ l-bahreyn ( yazılışı 1591 ) adlı eserinde Nef’î

yi “ genç ve zeki ’’ bir şair olarak takdim eder . Şairin :

Bahâ tahmîn eder bir kimse yok erbâb-ı ma’ânîde

Otuz yıldır felek ‘ıkd-ı dür-i nazmım mezâd üzre

şeklindeki ifadesi de doğum tarihinin tahminini kolaylaştırmaktadır. Bu ifadenin yer

aldığı kaside, Hafız Ahmed Paşa’nın 1034/1624’te sadarete getirilişi üzerine

yazılmıştır.Bu ayrıntılardan yola çıkılarak şairin yaklaşık 980/1572 yıllarında doğduğu

tahmin edilmektedir .(Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.13)

Nef’î ’ nin hayatı hakkında bilinenler oldukça azdır.Prof. Dr. Abdulkadir Karahan’ın ,

Âlî tarafından yazılan Mecma ’ u ’ l-bahreyn adlı eseri ilim alemine tanıtmasıyla,şairin

hayatını gizleyen sır perdelerinden bazıları kalkmıştır. Nef’î nin soyu , Anadolu

beyliklerinin birbirleriyle olan mücadelerini bizzat yaşamış bir beyliğe dayanır. Şair ,

Pasinler Sancakbeyi Mirza Ali ’ nin torunu , Mıcıngerd (Sarıkamış ) Sancakbeyi

Mehmed Bey’in oğludur . Soyunun Dulkadiroğulları, Çağatay veya Timurlulara tabi

Çağatay Türklerine dayandığı tartışması daha geniş arşiv taramasına ihtiyaç

göstermektedir (Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.13).

Nef’î ’ nin babası Mehmed Bey de şairdir. Şair , babasını yerdiği eserinde babasıyla

ilgili bazı bilgiler vermektedir. Sihâm-ı Kazâ adlı hiciv eserinde yer alan bu yergide ,

Mehmed Bey ’ in Kırım ’ a giderek Han ’ a hizmeti dolayısıyla rahat bir yaşam sürdüğü

fakat geride bıraktığı Nef’î ve ailesinin yoksul , korumasız kaldığı anlaşılıyor . Şair :

(15)

Benim züğürtlük ile ellerim taş altında

Muzahrafâtın o dür ü güher satar Han ’ a

gibi bazı beyitlerinde bu çaresizliğinigözler önüne seriyor.

Nef’î tahsil hayatına Pasinler’de başlamış. Erzurum’da devam etmiştir . İyi derecede

Farsça bilen şairin nasıl bir öğrenim gördüğü bilinmiyor . Şiirle ilk yakınlığını babası

Mehmed Bey aracılığla sağlar . Eğtiminde etkili olan kişiler bilinmemekle birlikte, şiire

genç yaşta başladığı açıktır . 1585 - 1588 yılarında defterdarlık görevi ile Erzurum’da

bulunan Âlî’nin Nef’î’nin eğitiminde rolü vardır.Âlî mükemmel bir medrese

eğitiminden geçmiştir.Şairin Âlî’ye olan yakınlığı ile Osmanlı eğitim sistemi dikkate

alınacak olursa Nef’î’nin şiir sanatı ve edebi bilgilere birlikte Farsçca, Fars kültürü ile

yakınlğı Âlî aracılığıyla sağlanmıştır, denebilinir. Nef’î ’ nin Âlî ’ ye talebelik ettiği

Mecma’u’I-bahreyn adlı eser ile ilgili yazıda açıkça belirtilmiştir . Şair ’ in sanat

eğtiminde Âlî ’ nin rolü onun mısraların da belirtilmektedir :

N ’ ola ey Husrev-i iklîm-i ü irfân

Beni de terbiyetin eylese Selman-ı suhen

Tavk-ı ta’lîme çeküp gerdenim etsen irşâd

İltifâtınla kılıp silsile-cünbân-ı suhen

Bu konu, tezkire yazarı Riyâzî’nin bir yergi kıtasında da dile getirilmiştir. Riyâzî, şairi

Âlî’den çaldıklarını satmakla, sanat çevresinde ancak “zebân-ı tâze’’ olarak

tanınabileceğini ifade etmiştir (Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.14).

Nef’î ’ ninsanatında İran edebiyatının etkisi büyüktür. Şair , İran edebiyatının tanınmış

şairlerini takip etmiştir. Olgunluk döneminde “Anadolu ’ da şiir üstadı benim”

iddiasıyla İran şairleriyle yarışır . Farsça divânı onun iyi bir öğrenim gördüğünün

göstergesidir.

Nef’î ’ nin genç yaşlarda şiirle ilgilenmeye başlamıştır. Şairin sanat hayatı, “Darrî” ve

“Nef’î” mahlaslarıyla iki döneme ayrılır. Nef’î , “ Darrî” mahlasıyla ilgili bilgi

vermemekle birlikte , “Nef’î” mahlasının bizzat Âlî tarafından verildiğini , Âlî ’ ye

“teşekkür” mahiyetindeki “ suhen” redifli manzumesinde dile getirmiştir:

(16)

Eyledin mahlas-ı Nef’î ile kadrim efzûn

Zihn-i pâkimde görüp kuvvel-i iz ’ân’ı suhen

Divan edebiyatında bu mahlasla şiir yazan bir çok şair görmek mümkündür . Ancak

Nef’î mahlası on yedinci yüzyıla kadar yalnız Erzurumlu Ömer Nef’î ’ ye aittir. Bu

sayede Nef’î mahlası şairin manzumelerinin başka manzumelerle karışması olasılığını

azaltmıştır .

Nef’î ,otuz yıla yakın bir süre İstanbul’da yaşamıştır. İstanbul’ a gelişi 1 . Ahmed ’ in

saltanatının ilk yıllarına rastlar . Sanatın temelini oluşturan taşra kültür çevresinden

merkezî sanat çevresine ne zaman ve hangi nedenlerle geldiği bilinmiyor . İstanbul’ a

gelişinde , babası aracılığıyla Kırım Hanı Canbeg Giray ’ ın Celâlî isyanlarıyla ilgili

olarak Anadolu’ da görevlendirilmiş olan Kuyucu Murat Paşa ve nihayet tarihçi Âlî’

nin rolü olmuştur . Kaynaklar şairin 1603’ ten sonra İstanbul’ a geldiğinde birleşirler .

1018/1609 tarihinde yazılmış olan Riyâzî tezkiresinde şairin halen “Mukât’a katipliği”

görevine devam ettiği kayıtlıdır.

Nef’î, bütün hayatını , üst kademelerde bulunmayan tenezzül etmeyen bir devlet

memuru konumunda geçirir . Devlet kapısında ilk görevi , Divan-ı Hümayun ’ da

Maden Mukâta ’ acılığı ’ dır . Mukâta ’ a katipliği ; kısa bir süre sürgüne gönderildiği

Edirne’de Muradiye Mütevelliliği ve İstanbul’ da Cizye Muhasebeciliği görevlerinde

bulunmuştur (Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.15).

Gençlik yıllarını Erzurum’ da zorluk içerisinde geçiren Nef’î, İstanbul ’ da bu

zorluklardan kısmen kurtulur . Sultan Ahmed’le tanıştıktan sonra Nef’î , padişaha

sunduğu kasideleriyle kısa zamanda kendini tanıtır . Sultan Ahmed’ in beğenisini

kazanarak onun çevresinde yer almaya başlar. 1611 yılında Sultan Edirne ’ ye giderken

onu da yanına alır.

Nef’î yaşamı süresince dört padişah görmüştür.Bu padişahlardan üçünün şairi oluşu

dolayısıyla gerekli ilgiyi görmüştür . Ayrıca devrin ileri gelenleriyle de zaman zaman

iyi ilişkiler kurmuş , sunduğu kasideler ve sanatındaki başarısıyla devlet yönetiminde

söz sahibi insanların takdirini kazanmıştır . Sunduğu kasideleri aracılığı ile aldığı

(17)

caizeler de azımsanmayacak niteliktedir . Nef’î’ ye verilen caizelerin çokluğu ve

sanatına verilen değer, döneminin rivayetlerine konu olur .

Şiir sanatındaki başarısına karşın Nef’î kişiliği nedeniyle çevresiyle kurduğu bağları

sürekli tutamamıştır . O , çevresiyle sürekli barışık olamayan bir insandır.Yakın

çevresindeki dostlarını sık sık hicveder , başkalarının şahsiyetlerini rencide edecek

derecede sövgüye varan sataşmalarda bulunur . Devlet adamlarının onurunu hiçe sayar .

Bu olumsuz , aşırı tavırlarının yanısıra devlet erkanının ilgisini kazanmış olması ve

şöhreti kıskançlıklara zemin hazırlayarak şairin zaman zaman çaresizliklerin pençesine

düşmesine neden olur . Bu hırçın kişiliği ve davranışları , özellikle sınır tanımayan

yergileri nedeniyle sadrazam , vezir ve diğer devlet adamlarının öfkesine hedef

olmuştur . Bazı kasidelerinde onun düştüğü sıkıntılardan şikayet ederken buluruz :

Kaldım ayakta perîşân ve mükedder ahvâl

……

Gitdi ol demler ki eylerdi perîşân hâtırım

Bir yana gam bir yana kahr u azâb-ı rûzgâr

Nef’î sanatının ve şöhretinin zirvesinde Sultan Murad döneminde ulaşmıştır . Kendi

gibi sert yaratılışlı Sultanla iyi bir dialog kurmuş , sultanın sevgi ve iltifatını

kazanmıştır . Şiirlerini zevkle dinleyerek onu ihsanlarıyla yücelten Sultan Murad , şaire

verdiği değeri , şiirine konu edinmekten kaçınmaz :

Biz kelâm nâkiliyiz nerde o sâhib-güftâr

Ona teslîm edelim emrine münkâd olalım

“ emrine münkâd” olunan şair , Nef’î ‘ dir . Böylesine takdir görmüş bir şairin nasıl bir

hata işleyip de aynı kişinin gazabına uğradığı pek bilinmez . Bu bilinmezlik değişik

rivayetleri besler (Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.16).

Gerek rivayetlerden, gerekse manzumelerindeki ipuçlarından anlaşılan o ki , şair sert ve

hırçın yaratılışının sonucu birçok yerde zor durumda kalmış, gözden düşmüştür .

Sınırsız sataşmaları sonucu ilişkileri kesintiye uğramış, bulunduğu görevden

uzaklaştırılmıştır . Gürcü Mehmed Paşa’yı hedef aldğı kasidesinde şairin üç kez

görevinden azledildiğini öğreniyoruz :

(18)

Üç defâdır bu Hak belâsın vere mel ‘ûnun

Ki yok yere beni azl etdi olmışken senâ-hânı

Nef’î’ nin görevden azledilişi Naima Tarihi’nde de yer almıştır . Naimâ’ya göre , Sultan

Murad saraydan şairin Sihâm-ı Kazâ adlı eserini okurken taht yakınına yıldırım

düşmesini uğursuzluk olarak değerlendirmiş ve Nef’î’ ye hicvi yasaklayıp görevinden

azl etmiştir . Şair, hayatının son yıllarını sürgüne gönderildiği Edirne’de geçirmiştir .

Muzaffer ola serdârın eyâ şâhenşeh-i gâzî

Ne Tebrîzî koya Şâh-ı Kızılbâşa ne Şîrâzı

matlalı kasidesi , Husrev Paşa’nın Bağdad seferi ( 1040 / 1631 ) vesilesi ile, Edirne’den

Sultan Murad’a gönderilmiştir . Yine 1043 / 1634’te Sultan Murad’ın Edirne ’ ye gelişi

üzerine ;

Merhabâ ey pâdişâh-ı âdil ü âlî-nijâd

Oldı teşrîfinle şehr-i Edirne reşk-i bilâd

matlalı kasidesini yazmış ve Sultan Murad’a sunmuştur . Şair sultanın himmetinden

uzakta kaldığını , sıkıntılarından kurtulacağını ümid ettiğini bildirerek affedilmesini

ister. Sultan Murad’ın iltifatını yeniden kazanan şair bir süre Muradiye mütevelliğinden

sonra İstanbul’a döner ve Harac Muhasebeciliği görevine getirilir .

Zaman zaman görevden uzaklaştırma , sürgün şairi uslandırmaz.Yine çevresine

sataşmaları , hırçınlığı , yergilerle devam eder . Devrin alimleri , ileri gelenleri ,

sanatkarlar adeta onun ölümünü bekler olmuşlardır . Beklenen son , Sultan Murad’ ın

ölüm emriyle gerçekleşir (Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.17).

1.2. Nef’î’nin Sanatı

Divan edebiyatı Arap ve İran edebiyatı etkisiyle ortaya çıkmış bir edebiyattır . Divan

edebiyatının bütün şairlerinde bazen taklit , bazen hayranlık , bazen de örnek edinme

şeklinde de olsa özellikle İran şairlerini ve doğu kültürünün meşhur

şahsiyetlerini,onların eserlerini takip sıkça görülür . Bu takip onaltıncı yüzyıla yani

olgunluk dönemine kadar sürer . Bu dönemden sonra yeterli tecrübe kazandığı anda

taklit ve hayranlığın yerini boy ölçüşme , üstün gelme çabası alır . Bu dönemde şair ve

(19)

ediblerimiz artık şark kültürünün en üst seviyede temsilciliğini yapma endişesini

taşırlar .

On yedinci yüzyıl şairlerinden Nef’î ’ nin de , şiire yöneldiği ilk dönemlerinde doğu

klasiklerini , özellikle de İran edebiyatı ve edebi şahsiyetlerinde yakından takip ettiği

yakından açıktır . Şair , Urfî, Enverî ve Hafız ı çok iyi bilir .Nef’î bütün İran şairlarine

üstünlüğünü savunurken Urfî ve Enverî’den ihtiyatla söz eder. Mübalağa gücünü , şiir

dilinin sağlam kuruluşunu Urfî ve Enverî etkisiyle sağlanmıştır.Arap şiirinin genel

karekteri olan “açıklık (vuzuh)” şiirde çoğu zaman kendinden sözetme alışkanlıgı Nef’î

‘de Arap şairi Mütenebbî etkisiyle oluşmuştur.Bu özellikler,şairin açık sözlü ve kendini

beğenen bir kişilige sahip olmasıyla da uyum sağlar.

Şiir sanatında ustalaştıgı dönemlerinde Nef’î ,Urfî ve Enverî gibi bir-iki istisna dışında,

doğu kültürünün bütün meşhurlarıyla yarışırken görülür.Şairin,Türkçe kasidesinde

Hakanî, Firdevsî, Kemâl-i İsfahanî ,Hayam, Sa’dî, Hafız-i Şirazî, Attar, Feyzî-i

Hindî,ve Camî gibi daha pekçok şairle eşitlik,hatta üstünlük iddasında olduğu anlaşılır.

Nef’î, şiirde çıraklık dönemini İran etkisiyle tamamlamasına karşılık, olgunluk

döneminde bu çemberi kırma çabasındadır . Bu dönemde yepyeni bir sanatçı kişilik ve

yeni bir tarz sahibi olmaya çalışır;

Nezaketde metanetde kelâmim benzemez aslâ

Ne Urfî’ye ne Hâkânî ‘ye bu bir tarz-ı âherdir

Türk şairleri arasında Nef’î nin en çok meşgul oldugu şair Bakî ’dir . Söyleyişte

Bakî’ye yakınlaşır. Anlama uygun kelımeler seçerek gök gürültüsüne benzer tonlu

sesler yakalaması, Bakî’nın seslenişlerini andırır. Şiirinde kullandığı bu tarz ve bazı

mazmun benzerlikleri, “Baki’den manzum aşıdığı” şeklinde yorumlamıştır. Mutantan

söyleyişte Bakî ile birleşir,fakat abartılı söyleyiş , açık ifade Nef’î şiirini

farklılaştırmıştır.Şiirlerinde kendini beğenmiş kişiliğinin açığa çıkması Nef’î ‘nin

uygulamada Bakî’den ayrılmasını sağlar.Bakî’nın Nef’î ‘ye asıl etkisi şiirlerinde

yüksek perde , debdebeli anlatım, tınlamalı ses ahengidir.

(20)

Nef ’ î

“Tavâf-ı Ka’be–i kûyun be–kevl-i Bâkî-i merhûm

Derûn –ı dilde niyyet âb-ı zemzemden musaffâdur”

beytiyle Bakı’nin bir mısra ’ını ;

“Bu mahalde aceb evsâfına çesbân görünür

N ’ola bu beytini Bakî ’nin edersem tazmîn

Def-i ye-cûc-ı gama eşiğidir sedd-i sedîd

Men’-i ceyş-i eleme dergehidir hısn-ı hasîm”

ifadesiyle de bir beytini tazmin etmiştir.

Nef ’î başta Bakî olmak üzere Fuzûlî ,Şeyhülislam Yahya, Şahidî-i Mevlevî gibi bazı

şairlere nazireler yazmıştır.Bunlardan Taşlıcalı Yahya’nın;

Biz sofiye eyü derüz ol bize kem disün

Mahşer gününde belki ikimüz yalan çıka

İfadesiyle yakın benzerliği olan,Şeyhülislam’a cevaben yazdıgı hiciv kıtası ve Bakî’nin

II.Selim’i övdüğü müzeyyel gazeline nazire olarak yazdığı Bahâriyesi meşhur olmuş

manzumelerindendir (Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.22-23).

Kasidenin üstadı kabul edilen Nef’î şiirlerinin umumi havası içinde yaşattığı

muazzam âlemle kaside hudutlarını aşmakta , ebedi şiir ve sanat ülkesine yayılmaktadır

Büyük ve an’anevi şark şiiriyle beslenen ve esas olarak bu kültürü temsil eden Nef’î’de

eski klasik unsur da çok koyudur. Bir cephesi şark şiirini fevkalâde bir belâgatla

tekâmül zirvesine çıkarırken , diğer cephesi coşkun ve ebedî haşmet evsafiyle modern

ruha doğru uzanmaktadır.

Nef’î’de , daha önceki şairlerin hepsinden fazla hayat vardır. Kasidelerine kendi

ruhunun samimiyetiyle birlikte sevdiklerine hayranlığını ve kızdıklarına karşı hınçlarını

da karıştırmıştır.

(21)

Nef’î’nin Sakiname’si Bakî’nin Kanuni Mersiyesi gibi kendi nev’indeki şiirleri en

parlağıdır. Şair bu manzumesine de haşmetli bir edâ ile başlamakta ve şarabı

övmektedir :

Merhaba ey cam-i mîna-yi mey-i yakûtreng

Devri gelsin senden öğrensin sipihr-i bidireng

Badi-i zevk ü safasın ismin bâdedir

Cür’anı nuş eyliyenler gussadan azâdedir

Can ü dilden kimse yok kim sana meftun olmaya

Şah ü derviş ü geda hep feyzine dildaredir

Her ne dem lûtf eyleyip mezbi müşerref eylesen

Ehl-i bezm ayağına yüz sürmeğe amadedir

Sende neyler gıll ü gış bir pâk ü saf âyinesin

Var ise az çok küduret sâga-i mînadedir

Netsin ol esbabı âşık kim sana rehn olmıya

Ateşe yansın gerek fırka gerek seccadedir

Birçok mısralarında , Baki yolunda gittiğini , Baki’ye hayranlığını ve ondan kuvvetle

mülhem ve müteessir olduğunu göstermesine rağmen bu coşkun ruh Baki’yi olduğu

gibi kabul etmemiştir. Sanatı çok kollu olan Baki’yi mirasını elemiş , onun söz

oyunlarına kendi şiirinde mühim bir yer vermemiştir.

Ruh âlemlerine karşı ise Baki’den istidatlı olduğundan ondaki açık saçıklığa yaklaşan

maddi aşk terennümlerini de fazla deşmeyi kendine yedirememiştir. Onun için

Nef’î’nin şiiri ruh bakımından Baki’den daha nezih ve daha asildir. Gerçi Nef’î ,

Baki’ye nispetle daha az çeşitlidir. Fakat benimsediği sahada ondan daha geniş ve daha

derindir. İran edebiyatını çok iyi bilen Nef’î’nin büyük acem şairleriyle de doğrudan

doğruya akrabalığı vardı. Bunlar bilhassa Hakanî , Hafız , Urfi ve Enveri’dir (Kocatürk

Vasfi Mahir,Türk Edebiyatı Tarihi,1970,s.442).

O , bütün Türk edebiyatının dili en sağlam , ahengi en üstün , parlak , muhayyilesi en

coşkun , ruhu en zengin , enerjisi en bol şairidir. Nef’î’ye sanatkar ruhunun ikiliğini ve

coşkunluğunu yaşatmak bakımından tüm insanlık aleminin en büyük şairlerinden biri

desek hata olmaz. Şüphemiz olan taraf onun en büyük dünya şairlerinden biri

(22)

olduğudur. Avrupa edebiyatında Nef’î ‘yi andıran şairler vardır. Şekspir haşmetli

tarifiyle onunla daha akrabadır. Bayron, çoskunluğu ve hırçınlığı bakımından ona

benzer. Bilhassa Victor Hugo , hayal , ruh ve eda bakımından tam Nef’î tipinde bir

şairdir.

1.3. Nef’î’nin Kişiliği

Nef’î,sevgi ve nefretlerinde orta yol tanımayan, daima aşırılıklar içindeki bir sanatkâr

mizacındadır. Bu yüzden övgü ve yergilerinde sınır, ölçü ve mantık yoktur. Büyüklük

ölçüleri bakımından çağının çok üstünde ve yaşadığı ortamın dışında kalmış bir

insandır.Çevresindeki her şeyi küçük bulmanın ve kendisindeki büyüklüğü hissetmenin

ıstırabı içindedir. Kasidelerini dolduran o muhteşem övmeleri ve Sihâm-ı Kazâ’daki

yerin dibine sokmaları, bu karakterin ışığı altında incelemek gerekir.

Nef’î, Erzurum yaylasında yetişmiş sert mizaçlı bir Türktür.Osmanlı devletinin en

bozulmuş, düşkün bir devrinde,ihtiraslar ve bayağılıklar kaynaşan İstanbul’un ortasına

düşmüştür.O çok yüzlü çevrede herkes birbirine dolap çevirmekte, görünüşte yüze

gülüp arkadan küfretmektedir .Kadınlar ve saray ağaları bazı padişahları birer oyuncak

gibi kullanmaktadırlar. Din ve hukuk kanunları sarsılmıştır.İki yüzlülük fesat ve

yalancılık tâ şeyhülislâm makamına kadar sürmektedir.

Böyle bir İstanbul,genç Nef’î ‘de, haşin tepkiler doğurmuştur.Büyük istidadının

çoğunu, bu yolsuzluk ve döneklikleri hicvetmek suretiyle harcamıştır.

Öte yanda Nef’î,büyük şairliğine hiç yakıştıramadığı küçük mevkilerde kalmıştır.En

değersizlerin veziriazamlığa kadar yükseldiği o hengâmede Nef’î, küçük memuriyeti

kendisine yedirememekte, liyakatsiz kimseleri hicvetmek yoluyla bir çeşit öç

almaktadır. Üstelik Nef’î, mistik yanı az olan mağrur bir sanat adamıdır. Çağının

fenalıkları içinde kendisine 13.yüzyıl evliyâsı Mevlana’dan başka manevi bir sığınak da

bulamamıştır. Mevlana Celaleddin’e hayranlığı şüphe götürmez ise de Mevlevîliğe

teslimiyetle bağla olmadığı muhakkaktır.

Nef’î, ancak çok atılgan , akıncı çağlarına yakışır karakterde bir destan şairidir.Sonsuz

hayal gücü , ihtişamlı sesi ile büyük destan kahramanlarını övmek ve kötü düşmanları

(23)

yermek için yaratılmıştır.Ne yazık ki ancak zaferlerin tükenişiyle haşmetlerin sönüş

çağında gelmiştir . Yıldırım , Fâtih ve Yavuz gibi zaten birer destan yiğid i olan

cihangîr padişahlar devri , o doğduğu zaman çoktan kapanmıştı . Koca şair , gözü

önünde bulunan değersiz hükümdar ve paşaları övmek zorunda kalıyordu .

Kasidelerindeki kahramanlar , oldukları gibi değil Nef’î’nin hayalinde tasarladığı gibi

övülmüşlerdir . Korkak , zayıf ve zalim kimselerden , o birer fazilet ve yiğitlik anıtı

çıkarmıştır . Üzerine eğildiği konular ne kadar çürük olursa olsun , Nef’î sadece şairlik

gücünü göstermiştir . Zaten , şiirine iyi dikkat edilirse , Nef’î’nin kendi şahsından başka

kahraman tanımadığı ve kendisini , ( akla sığmazcasına övdüğü ) bütün kişilerde üstün

tuttuğu görülür.Genç Osman için yazdığı ünlü kasidesine :

Âferin! ey rûzigârın şehsüvâr-ı safderi

Arşa as şimden gerü tiğ-i süreyyâ-cevheri!

diye “ Aferin !” ünlemi ile başlamıştır . Birine “ aferin! ” diyen adam , kendisini , onu

takdir edecek kadar üstün görüyor demektir .

Şüphesiz Nef’î başkalarını da övmüş ama övgülerini en parlağını kendisi için

(fahriyeler halinde ) yapmıştır . Divânının ilk şiiri olarak Peygamber’e adadığı Naat’

inde bile,baştan sona kadar kendini övmektedir (Kabaklı Ahmet,Türk Edebiyatı cilt-2-

1973,s.650).

Ben cihân-ârâ , şehenşâh-ı cihân-ı ma’ niyim

Sözlerin de padişah-ı kâmrânidir sözüm .

Velhâsıl pek az şairin tabiat ve mizâcı , Nef’î’ninki kadar şiirine yansımıştır ,

denilebilir. Onun sanatsal kişiliğini Tevfik Fikret şu beyitlerle özetler:

Öyle , bir nehr-i muazzam gibi cûş etmişsin

Fakat eyvâh , çorak yerde akıp gitmişsin

Sana bir başka zemîn , başka zamân lâzımdı

Sana bir âlem-i lâhut –nişân lâzımdı .

(24)

1.4. Nef’î’nin Eserleri

1.4.1. Türkçe Divan

Nef’î Türkçe divanındaki şiirleriyle tanınmıştır. Divan şiirinde ölçü gazel sayısı onun

divanında , diğer tanınmış şairlere göre azdır. Şair bu gerçeği , “ az fakat öz söyleme”

anlayışının bir sonucu olarak takdim etmektedir ;

Kadrim anlar katı az olsa n ’ ola ey Nef’î

Çok hünerdür gazeli böylece pâkîze demek

Şair divanını kendisi hayatta iken düzenlemiştir. Türkçe ve Farsça her iki divanının

kendi hayatta iken istinsah edildiği anlaşılan nüshalarında divan müretteptir. Ayrıca şair

manzumelerinde de bu konuya değinir :

“Bizde ey Nef’î n’ ola tertib-i divan eylesesek

Az ise eş ‘ âramız pâkîze-güftarız”

“Şâ’irim derse eğer şâ’ire isbât-i hüner

Hat-ı ta’lîk ile divânı mürettep değil ”

Divan edebiyatında yazılan kaside sayısı bakımından Nef’î , Enderunlu Fâzıl’dan sonra

(84 kaside) ikinci sıradadır(62 kaside). Burada şairin “az şiir” ifadesiyle gazeli kast

ettiği anlaşılmaktadır.

Nef’î Türkçe Divânında kasidelere ağırlık vermiştir. Saltanatına şahid olduğu üç

padişah , değişik devlet yetkileri ve din adamlarına çeşitli vesilelerle kasideler

yazmıştır.

Divanda yer alan 62 kasidenin birinci İslam peygamberi vasfında 45 beytlik bir na’ttır.

İkincisi bir Mevlânâ mehdi olup 18 beyitten ibarettir. Mevlânâ’nın kişiliği ve mesleğini

övdüğü bu kasideden sonra , Sultan Ahmed vasfında 8, Sultan II. Osman vasfında 4,

Sultan IV. Murad vasfında 12 kasidede yer alır. Diğer kasideler şöyle sıralanmıştır :

Vezir-i A’zam Murad Paşa’ya 2, Nasuh Paşa’ya 4, Mehmed Paşa’ya 3, Halil Paşa, Ali

Paşa ve Hüseyin Paşalara birer , Hüsrev Paşa’ya 2, Hafız Ahmed Paşa’ya 3, Bayram

Paşa’ya ve Mustafa Paşa’ya birer ; Sultan Murad‘ın bahçe tasviri, İlyas Paşa’ya 2,

Şeyhülislam Mehmed Efendi’ye 4, Kasrı için 1 ; Şeyhülislam Esad Efendi’ye 2,

(25)

kaymakam Mehmed Paşa’ya 2, Şeyhülislam Aziz Efendi’ye 1, Darüssaâde Ağa’sına 1,

Gelibolu Âlî’ye 1, İbrahim Paşa’ya 1 ve memduhunun adı belirtilmeyen bir kaside.

Nef’î kasidelerinde övgüye ağırlık vermiş , bu arada sıkça fahriyeye baş vurmuştur.

Mimârî özelliği olan yapıların tasvirleri , şehir ve çevre güzellikleri , sözün güzelliği ,

sultan atlarının tasviri ; Ramazaniye , Cülûsiyle , Iydiyye , Bahariyye gibi değişik

konularının işlendiği kasidelerinden birçoğu oldukça tanınmış ve sevilmiş eserlerdir.

Nef’î , kasidelerin Osmanlı tarihine vesikalık edecek konulara da yer vererek eserlerini,

edebi dille ifadesini bulmuş tarihi belgeler şekline dönüştürülmüştür. Bu tür

kasidelerden birçoğu oldukça tanınmış ve sevilmiş eserleridir.

Nef’î, kasidelerde Osmanlı tarihine vesikalık edecek konulara da yer vererek eserlerini ,

edebi dille ifadesini bulmuş tarihî belgeler şekline dönüştürmüştür. Bu tür kasidelerinde

şair , savaş , Kahramanlık gibi tablolar sergilemede oldukça başarılıdır. Kullandığı ses

ve ifadeler okuyucunun muhayyilesinde naralar, at kişnemeleri , heybetli görünüşler

olarak canlanır :

“Âferin ey rûzgârın şehsüvâr-ı safderi

Arşa as şimden geri tîg-ı süreyyâ cevheri”

“Merhabâ ey pâdişâh-ı âdil ü âlî-nijâd

Oldı teşrîfinle şehr-i Edirne reşk-i bilâd”

“Yürü feth eyle ne İrânı ko ne Tûrânı

Gam yeme eyyedekallahu Te’âlâ ve nasîr”

gibi daha pekçok beyti , seferler, fetihler sultanlar ve devlet erkanını yaşadıkları

olayları belgeler.

Nef’î divanındaki 134 gazelle , döneminin az beyitli gazel söyleme ve “ sözü az anlamı

yoğun” kurallını uygulamıştır.

Âferin Nef’î yine tab’-ı gazel-perdâzına

Penc-beytin nüsha-i sihr-i beyândır her biri

(26)

İfadesiyle şair bu kuralı tesbit eder. Gazellerindek beyit sayısının azlığı Sebk-i Hindi

etkisiyledir. Divanında yer olan gazellerin 83’ü (%61) 5 beyitlidir. Beyit sayısına göre

diğer gazellerde oran şöyledir; 12 gazel 6 beyt (%9), 25 gazel 7 beyt (%19), 3 gazel 8

beyt (%2) 9 gazel 9 beyt (%7), 2 gazel 10 beyt (%1), 1 gazel 11 beyt (%0.7).

Kasidelerin de duyulan tok ses Nef’î gazelinde daha yumuşak ve munistir. Hafif hafif

esen sabah rüzgârının sesi fısıltı gibidir. Gazellerinde yüksek perdeden sesler âşık

feryatlarında duyulur :

“Derdim nice bir sînede pinhân ederim ben

Bir âh ile bu âlemi vîrân ederim ben”

“Âh ile komam dilleri zülfünde huzûra

Cem’i yyet-i agyârı perîşân ederim ben”

Nef’î divan şairlerinin bütününde olduğu gibi gazellerinde sevgi,sevgili, şarap, meclis ,

musîkî ; felekten , sevgiliden şikayet , ızdırab vb. konularla birlikte gazele fahriye ve

medhiyeyi de sokmuştur:

“Olsam nola Nef’î gibi Hellâk-ı Ma’ânî

İhyâ eden endişeyi feyz-i nefesimdir”

“Rüstem-i ehl-i dilim aşk kemânım çekemez

Padişah-ı suhenin fitne nişânım çekemez”

Mehdiye konusuna daha çok müzeyyel gazellerinde işlemiştir.

Divan şiirinde şair, “aşık” tipi temsil ettiği halde Nef’î bu tipi kendi ile birleştirir. Bütün

gazelleri boyunca âşık “ben” veya “biz” olarak sunulmuştur. Bazı gazellerinde Nedim

ve Lale devrini müjdeleyen anlatımlar vardır. Yaşanan çevre , İstanbul’un mesire

yerleri gazele konu olmuştur:

Mahşer olmuş sahn-ı Kağıthâne dünya bundandır

Cennete dönmüş güzellerle temâşâ bundandır

Divânda , kasideler bölümünden sonra yer alan Terkib-i bend bir Sâkînâmedir.

Manzume 5 bendden oluşmuştur. Divandaki tek mesnevi 22 beyitten olmuş, “mef’ûlü

(27)

Kebîre yer almıştır. Biri Sultan Murad , diğerleri değişik devlet adamları vasfındadır.

Divanın son bölümü tek bendli nazım şekilleri ve müfredleri ayrılmıştır. Gazellerden

sonra yer alan bu manzumelerde övgü , yergi şikayet şairin hayat felsefesi gibi konular

işlenmiştir.

Nef’î Divanı Arap halleriyle basılmıştır. Konu ile ilgili araştırmalarda basılmış metin

esas alınmış , farklı yazma nüshalarda bulunan manzumeler ^^ bilinmeyen şiirleri ^^

kaydıyla yayınlanmıştır.

Nef’î divanıyla ilgili Doktora tezimizde , mevcut nushaları gruplandırılması sonucu

temsilci olarak seçilen 8 ayrı nüshanın karşılaştırması oluşturduğumuz metinde : 62

kaside , 1 terkib-i bend ( saki-name ) , mesnevi , 9 kıt’a-i kebire , 134 gazel , 2 kıt’a , 4

nazm , 5 ruba’i , 16 müfred bulunmaktadır bu çalışmanın kapsamına alınmayan 8

nüshanın dışında kalan nushalarda yer alan diğer manzumelerinin dökümü şöyledir ; 1

na’t , 1 müsedes-i mütekerrir , 1 tesdis (Fuzuli’ye) , 11 gazel 2 nazm , 1 tarih kıt’ası ve

2 müfred.

Türkçe divanın yukarıda sözü edilen baskıları dışında,Latin harfleriyle baskıları

seçmeler şeklindedir.Ayrıca,Nef’î ile ilgili bir doçentlik çalışmasında da Türkçe divan

ve nüshaları araştırma konusu olmuş ,hayatı ve eserleriyle ilgili bitirme tezleri

yapılmışmıştır (Akkuş Metin,Nef’î Divânı,1993,s.32-33-34).

1.4.2.Farsça Divan

Nef’î,Farsça divanında şiiri tasavvufi aşk çevrinde yogunlaştırır.Kişiliği ilahi aşka daha

yakındır.Eser,şairin fars dili ve kültürüyle ilgili birikimini örneklemesi bakımından

önemlidir. Nef’î’nin başarısı bir yabancının yabancı bir dil ve kültürde gösterdiği

başarıdan öteye geçmez.

Nef’î’nin Farsça divanı ,Türkçe divanında olduğu gibi,yakın döneme kadar bütünüyle

incelenmemiştir.Divan üzerinde ilk çalışma bir mezuniyet tezidir. Bu tez ,geç dönemde

yazılmış nüshalara dayalı bir edisyon kritik çalışmasıdır.İnceleme yapılmamış olan

çalışmada yanlışlıklar vardır.Tez,daha sonra Ali Nihat Tarlan tarafından Türkçeye

çevrilmiştir.Divanın ilk iki kasidesini kapsayan bir baskısı vardır.Eser üzerinde son

(28)

çalışma bir Doktora tezidir.Mehmed Atalay tarafından yapılan bu çalışmada,beş yazma

nüsha esas alınmıştır.Sözkonusu calışmada ,edisyonkirikli metin verilerek bütün

kelimelerin sayım ve dökümü, dil ve üslup özellikleri Nef’î nin şahsiyeti ve edebi

kişiliği yer almaktadır. Bu çalışmada oluşturulan metinde manzume

dökümüşöyledir;16 kaside 1 terci-i bent ,kıta-i kebire ,21 gazel, 171 rübâî (Akkuş

Metin,Nef’î Divânı,1993,s.35).

1.4.3. Tuhfetü’l- Uşşâk

Bu eser, kaynaklarda müstakil bir eser olarak değerlendirilmiştir.

Tuhfetü-l Uşşâk,Farsça divanda yer alan uzunca bir kasideden ibarettir.

Divan edebıyatı geleneğine göre daha çok mesnevilerde işlenen konular üzerinde

yazılan kasidelerde bazılarına ad verilir ve bunlar küçük eser sayılır. Nef’î nin

Tuhfetü’l-Uşşâk adınıtaşıyan kasidesi bu tür bir kasidedir.Farsça divaninda nat’lar

arasında arasında yer alan manzume 97 beyıttir.Şairin,esere bu adı bizzat kendinin

verdiğini belirttiği 96.beyt manzume,Fuzûlî’nin Enîsü’l-kalb adlı esrine naziredir.Bu

özelliği dikkate alınarak kasidesini müstakil bir eser sayılması uygun olacaktır (Akkuş

Metin,Nef’î Divânı,1993,s.36).

1.4.4. Sihâm-ı Kazâ

Şairin yergilerini bulunduğu mecmuadır.Kaza Okları anlamındadır.

Eserde yerginin bütün basmakları denenmiştir.İnce hayallerle bezenmiş, sanatlı zeka

ürünü manzumelerin yanısıra , kaba sözler , itham küfür gibi sıradan ifadelere de

yer verilmiştir. Şair kendine hitap ediliş şekline göre tavır almış ,ince nüktelere

incelikle , kaba hitaplara kabalıkla cevap vermiştir.Edebe aykırı sataşmalara Nef’î’ nin

cevabı daha da edeb dışındadır. Tâhir Efendiye Şeyhülislam Yahya ile karşılıklı

hicivleri zarif hiciv örnekleri olarak kabul görmüştür.

Sihâm-ı Kazâ’da kullanılan dil günümüz okuyucusunun da rahatlıkla anlayabileceği

kadar sade bir dildir. Nef’î Türkçe divanında olduğu gibi, hicivlerinde de söz

(29)

sanatlarına fazla iltifat etmeyerek, nüktenin gerektirdiği yerde söz sanatlarına yer

vermiştir.

Nef’î’nin hicivlerine konu olan kişiler farklı konum ve mesleklere mensuptur.Aile

çevresinden babası Mehmed Bey , devlet erkanında Gürcü Mehmed Paşa,Kemankeş

Ali Paşa, Ekmekçizade Ahmed Paşa,Baki Paşa,Recep Paşa ve Halil Paşa değişik

üslûplarla yerilmiştir.Şairin sanat çevresinden bir çok kişiyle de karşılıklı atışmaları

vardır.Hicvine konu olan diğer şahsiyetler şunlardır:Nevizade Ataî,Kafzade

Faizî,Uruszade Fırsatî, Bahsî, Mantıkî,Ganizade Nadirî,Veysî,Hekimbaşı Derviş

Ali,Mehmed Bâlî ,Tıflî,Itrı,Riyazî ve Azmizade Haletî.Şair bu kişilere kaside ,kıt’a ve

terkib-i bent gibi değişik nazım şekilleriyle hicivler söylemiştir.

Nef’î’nin dramatik sonunu Sihâm –ı Kazâ hazırlar . Eser,adeta şa’irini lanetleyerek

daha ölümünden önce gözden düşmesine sebep olmuş , “Engerek yılanının

öldürülmesinin dört mezhepte caiz olması gibi Nef’î’nin öldürülmesinde de bir sakınca

yoktur ’’şeklinde kendi aleyine bir kamuoyu oluşturulmasını zemin

hazırlamıştır.Sihâm-ı Kazâ ‘nın tam bir baskısı ve incelemesi yoktur. Teknik hatalar ve

okuma yanlışlıkları nedeniyle güvenilir olmaktan uzak bir baskısı vardır.

Bu baskıda yazılması doğru bulunmayan kelimelerin yerlerin boş bırakılmıştır.

Burada sözü edilen eserlerden,başka şairin Münşe’ât sahibi de olduğu

belirtilmiştir.Abdulkadir Karahan bu iddianın temelsiz olduğundan bahisle,sadece bir

yazma nüshada şaire ait bir mektubun bulunduğunu ifade eder.

Sözkonusu mektup daha sonra yayınlanmıştır.Mektubun bulunduğu nüshada kayıtlı

örneklerin yazarları belli değildir.Nef’î’ye ait mektup ,şair Ünsî’nin “Kıt’a-ı Unsî

Çelebi der –Ta’rif-i Sahib-divan Melikü’ş Şu’ara-yı Rûm Hazret-i Nef’î Efendi

rahmetullahi aleyh”başlıklı bir kıt’asına yazılmış dostça bir cevaptan ibarettir (Akkuş

Metin,Nef’î Divânı,1993,s.36-37).

1.5. Nef’î’nin Ölümü

Nef’î’nin boğdurulma sebebi üstüne bir çok rivayet vardır.Bu rivayetlerin birleştiği

nokta,şairin sert hicivleri ile çevresindekileri kırmış ve kızdırmış olmasıdır.

(30)

Nef’î’nin ağır ve hakaretten farksız hicivlerle, devrindeki devlet adamlarını ve başka

birçok insanı kızdırıp kendinden soğuttuğu, hemen hemen sadece Padişahın desteği

sayesinde yaşadığı hususunda bütün kaynaklar ağız birliği etmektedir.Kısacası yazdığı

şiirlerle önemli birçok kişinin düşmanlığını kazanmıştır.

Nef’î için söylenmiş şu manadaki Farsça beyit ona duyulan kini bütün gerçekliğiyle

gözler önüne serer: “Adı Nef’î olan o hicivci şairin öldürülmesi tıpkı engerek yılanının

katli gibi, her dört mezhepte vaciptir.” Belki çağındaki birçok kimselerin bir kısmı

hicvedilmeğe müstahaktır fakat Nef’î’nin hiciv düşkünlüğü de iyileşmez bir illet

gibidir. Hicivlerini toplamış olduğu Sihâm-ı Kazâ adlı eser, onun gibi büyük bir şaire

yakıştırılamayacak kadar bayağı ve çirkin şeylerle doludur. Söylentiye göre 4. Murad,

bu hicivlerden kimi zaman hoşlanır, bazen de iyice öfkelenirmiş.

Hatta Sultan Murad, bir gün, Beşiktaş kasrında Nef’î’ nin Sihâm-ı Kazâ’sını okurken ,

tahtının yakınına bir yıldırım düşmüş,bunu bir uğursuzluk sayarak kitabı elinden

fırlatmış ve şairi çağırtarak bir daha hiciv yazmamak konusunda ona tövbe ettirmiş.

Zamanın şairleri bu olay üzerine:

Gökten nazire indi Sihâm-ı Kazâsına

Nef’î diliyle uğradı Hakkın belasına

beytini söylemişlerdir.Nef’î de Padişaha söz vermiş; nazım diliyle

Bugünden ahdim olsun kimseyi hicvetmeye,illâ

Vereydin ger icâzet hicvederdim baht-ı nasazı

demişse de alışkanlık dolayısıyla sözünde duramamıştır.

Yine bir gün Vezir Bayram Paşa hakkında sert bir hiciv yazmış. Bunu haber alan

sultan,huzura çağırttığı şaire yeni bir hicvi olup olmadığını sormuş.Nef’î cebindeki

küfürlü manzumeyi gaflet ile çıkarıp sultana vermiş.

Derler ki Sultan Murad,hicviyeyi okuyup keyifle dinledikten sonra Nef’î’yi uğurlamış,

fakat arkasından Bayram Paşa’yı çağırtarak hicvi göstermiş ve Paşanın yalvarması

(31)

üzerine Nef’î’nin katline izin de vermiştir.Bu acıklı boğdurma sahnesini tarihçi Naima,

şöyle anlatmaktadır:

Nef’î-i fakiri çağırdılar. Gafilce geldi.Bir iyi azarladıktan sonra:Kaldırın! deyip saray

odunluğuna haps ve orada boğup denize atılar.

Bayram Paşa, Nef’î’yi boğmalarına ferman edip dışarı çıkardıklarında Boynueğri,çavuş

başı imiş. Bir dağ adamı olduğu için Nef’î’nin önüne düşüp:

-Gel Nef’î Efendi,odunlukta bir hiciv düzecek kişi vardır. Gel gör ! diye,kaba saba tariz

etmiş.Nef’î,hayattan ümidini kesip:

-Yürü,bildiğinden kalma bre melun hödük!demiş.

Anlaşıldığına göre,kocaman şairin nâşı Sarayburnu’ndan denize atılmıştır. Yüzyıllar

boyu diline hayran olunan şair, dillinin kurbanı olmuştur (Kabaklı Ahmet,Türk

Edebiyatı cilt-2-1973,s.648-649).

(32)

BÖLÜM 2: KELİME GRUPLARI

Kelime grubu,bir varlığı,bir kavramı,bir niteliği,bir durumu veya bir hareketi karşılamak

üzere,belirli kurallar içinde yan yana gelen kelimeler topluluğudur.

Kelime grupları;

1.tek kelime ile karşılanamayan varlık,kavram,nitelik,durum ve hareketleri

karşılar.Meselâ, “ipek böceği,telefon etmek,kör olmak” gibi varlık ve hareket

isimlerinin dilimizde tek kelimelik karşılıkları yoktur.

2.Varlık ,kavram, nitelik, durum ve hareketleri anlamlarını genişleterek, belirterek,

pekiştirerek,niteleyerek karşılar.

“Çocuk,/çiçeği/arkadaşına/uzattı.” “Küçük çocuk,/elindeki kır çiçeklerini/çok sevdiği

arkadaşına/uzattı.”şeklinde varlıkların niteliklerini belerterek de ifade edebiliriz

(Karahan Leyla,Türkçede Söz Dizimi,1996,s.11).

Kelime gruplarının özellikleri:

a) Kelime grupları,cümle ve diğer kelime grupları içinde,tek kelime gibi,isim,sıfat,zarf

ve fiil görevi yapar.

“Dallarda uzanan hışırtılar,/ ağaçtan ağaca sürüklenerek,/ ormanın kızıl

1 2 3

derinliklerinde/ kayboluyordu.”(BG)

4

Bu cümlede, birinci ve üçüncü kelime grubu isim,ikinci kelime grubu zarf,dördüncü

kelime grubu da fiil görevi yapmaktadır.

b) Kelimelerin grup içindeki sıralanışı kurallıdır.Görev bakımından birbirine denk

olmayan unsurların bulunduğu bir kelime grubun da ana unsur,genellikle grubun

sonundadır. “yemyeşil ovalar” ve “kuş sesleri” tamlamalarında,grubunana unsurları olan

“yemyeşil” ve “kuş” kelimeleri ise baştadır.Fiile dayalı gruplarda bu düze,aynı zamanda

hareketin oluş sırasını gösterir. “gülü koparıp koklayınca” kelime grubunda, “kopar-”

fiili, “kokla-” fiilinden önce gerçekleştiği için,başta bulunmaktadır.Sadece birleşik fiil

(33)

ile edat grubunda ana unsur başta bulunur.Bu gruplarda ikinci unsur,bir çekim

unsurudur.

c) Kelime gruplarında unsurların sırası,konuşma ve şiir dilinde bozula bilir.

“Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.(SA)(Hakk’a tapan milletim hakkıdır)”

“Eder elkâb-ı hümâyûnunun böyle tahrîr.(ND)(Tahrîr eder)”

ç) Kelime gruplarının diğer kelime ve kelime gruplarıyla ilişkisi grubun sonundaki

çekim ekleriyle sağlanır.Çekim eki,bağlandığı kelimeye değil,o kelime grubuna aittir.

“Çalışkan insan,/kendi varlığında hüküm süren bir âhengi/bütün kâinata/nakleder.” (BŞ)

1 2 3

Bu cümlede,birinci kelime grubu çekim eki almamış, ikinci kelime grubu “-i” yükleme

eki ile,üçünde kelime grubu da “-a” yaklaşma eki ile fiile bağlanmıştır.

d) İkiden fazla kelime gruplarında iç içe geçmiş,birbirini tamamlayan başka kelime

grupları bulunur.

“küçük odadakı mumun/soluk ışığı” isim tamlamasının birinci ve ikinci unsuru sıfat

1 2

tamlamasıdır.

e) Kelime gruplarının vurgusu, gurubun yapısına göre değişir.Vurgu,başta,sonda veya

sondan bir önceki kelime üzerinde olabilir.Bazı gruplarda,bütün unsurların vurgusu

aynıdır.

Türkçede başlıca şu kelime grupları bulunur:

2.1. isim Tamlaması

Bir isim unsurunun, iyelik sistemi içinde başka bir isim unsuruyla kurduğu kelime

grubudur.

Özellikleri:

a) İsim tamlamasında birinci unsur,ikinci unsura ilgi hâli ile bağlanır.Bu hâl,zamirlerde

ekli, isimlerde ise ekli veya eksizdir.Tamlamanın ikinci unsuru dâimâ iyelik eki taşır.

İsim unsuru(+ ilgi eki) + isim unsuru + iyelik eki= isim tamlaması.

köy + yol + u= köy yolu

ev + in + ön + ün= evin önü

ben + im + oda + m = benim odam

(34)

b) Bu tamlamada ana unsur, sonda bulunur birinci unsur tamlayan, ikinci unsur

tamlanandır.

çoban/çeşmesi (HD)

ty tn

melekler/ meclisi (ND)

ty tn

c) Birinci unsuru ilgi eki taşıyan isim tamlaması “belirli isim tamlaması” dır.

şehrin/ kenar evleri (HD)

İstanbul’un/ minareli ufku ( ŞH )

anın bezm-i tahkîki (ND)

ç)Birinci unsurda ilgi eki bulunmayan isim tamlaması, “ belirsiz isim tamlaması” dır.

İshak/kuşu (S)

Ulu Cami/ avlusu (D)

suhan erbâbı (ND)

2.2. Sıfat Tamlaması

Bir isim unsurunun, bir sıfat unsuruyla nitelendiği veya belirtildiği kelime grubudur.

sıfat unsuru + isim unsuru= sıfat tamlaması

verimli + topraklar = verimli topraklar

sıfat tamlamasında ana unsur isimdir sonda bulunur

açan/gül (HD)

s i

pembe çiçekli/ bademlik (DÇK)

s i

şûh /âfet ( ND)

s i

düşvâr olan / maksûd (ND)

s i

Nesnenin neden yapıldığını belirten “ demir kapı,cam bardak,gümüş kemer” gibi

tamlamalar isim tamlamsı değil sıfat tamlamasıdır.Bu tamlamaların, “ demirden

yapılmış kapı,camdan bardak” şeklinde ve yine sıfat tamlaması kuruluşunda genişlete

biliriz.

(35)

2.3. Sıfat Fiil Grubu

Bir sıfat fiili ile bu sıfat fiile bağla unsur veya unsurlardan kurulan kelime grubudur.

Sabrından saray yapan sultanları bilirim.(ÇS)

Dâ’imâ düşvâr olan maksûdunu âsân bulur (ND)

2.4.Zarf Fiil Grubu

Bir zarf fiil ile bu zarf fiile bağlı unsur veya unsurlardan kurulan kelime grubudur.

Sudur,akar kendi bildiğince.(S)

Ta’bîr edince tab’ım anı nazma cân verir.(ND)

2.5.İsim Fiil Grubu

Bir hareket ismi ile ona bağlı unsur veya unsurlardan kurulan kelime grubudur.

Bir facia dır böyle bir âlemde uyanmak (KGK)

Lutf eylemek zîrâ nedir yanında bir nakd u selem (ND)

2.6.Tekrar Grubu

Bir nesneyi, bir hareketi karşılamak üzere eş görevli iki kelimenin meydana getirdiği

kelime grubudur.

eğri büğrü, çoluk çocuk, er geç , senli benli

Çamurlara bata çıka yürüdü (AT).

Çekip sağa sola şemşîr-i bürrân-i ser-efrâzı (ND)

2.7. Edat Grubu

Bir isim unsuru ile bir çekim edatından kurulan kelime grubudur.

isim unsuru + çekim edatı = edat grubu

çocuklar + için = çocuklar için

Keskin bir ışık, etrafımızda bir zafer borusu gibi çınlıyor (BŞ).

Şimdiden sonra du’âyı şâdmânîdir sözüm (ND)

2.8. Bağlama Grubu

Bağlama edatları ile birbirine bağlanmış iki veya daha fazla isim unsurunun meydana

getirdiği kelime grubudur.

isim unsuru + bağlama edatı + isim unsuru = bağlama grubu

(36)

kırmızı + ve + siyah = kırmızı ve siyah

ne yer, ne yâr (KGK)

içeri girmek ve annesinden niçin kovulduğunu sormak istedi (SH)

Başlasam mi’râcını tahkîke âb u tâb ile (ND)

2.9. Ünvan Grubu

Bir şahıs ismi ile, bir unvan veya akrabalık isminden kurulan kelime grubudur.

şahıs ismi + unvan veya akrabalık ismi = unvan grubu

Fevziye + Hanım = Fevziye Hanım

Perviz Efendi cevap vermedi ( SH)

Sipeh-şikâf-ı yegâne Halîl Paşa kim (ND)

2.10. Birşelik İsim

Bir nesnenin özel adı olmak üzere bir araya gelen kelime topluluğudur

İsim + isim + isim … = birleşik isim ( özel isim grubu )

Yahya +Kemâl + Beyatlı = Yahya Kemâl Beyatlı

Arif Niyat Asya , Yavuz Sultan Selim , Deli İbrahim

Durup bir an Küpeli Hâfız’ ı süzdü .(K)

Şeb-çerâğ-ı dûdmân-ı saltanat Sultân Murâd (ND)

2.11. Ünlem Grubu

Bir ünlem edatı ile bir isim unsurundan kurulan kelime grubudur.

ünlem edatı + isim unsuru = ünlem grubu

ey + Türk gençliği = ey Türk gençliği

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin ? (Ş)

Söz tamâm oldu du’â eyleyelim ey Nef’î (ND)

2.12. Sayı Grubu

Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimleri topluluğudur

yetmiş dört,seksen dokuz,yüz yetmiş beş

Düşman, altmış dört ceset bırakmış. (SH)

Her dem endîşemden olsun rûhuna yüz bin selâm (ND)

(37)

2.13. Birleşik Fiil

Bir hareketi karşılamak üzere bir arada bulunan kelime topluluğudur.

Türkçede üç tip birleşik fiil vardır

Bir isim unsuru ile bir yardımcı fiilden kurulan birleşik fiiller:

isim unsuru + yardımcı fiil =birleşik fiil

dost + ol -=dost ol-,yok + et - = yok et

Kar, geceden beri devam ediyordu. (AT)

Kimse inkâr edemez mâhiyet-i endîşemi (ND)

Bir fiil unsuru ile bir yardımcı fiilden kurulan birleşik fiiller:

fiil +zarf fiil eki + yardımcı fiil = birleşik fiil

koş + a + bil -=koşabil-

yaz + ı + ver -= yazıver-

gez + ip + dur = gezip dur-

bak + a + kal -= bakakal-

Bekir, kalakaldı (AT)

Alıver dâdımız ey dâver-i devrân-ı felek (ND)

Anlamca kaynaşmış birlekşik filer:

Bu birleşik filer, bir isim ve bir fiil unsurundan meydana gelir.İsim başta, fiil unsuru

sonda bulunur.Unsurların biri veya hepsi, kendi sözlük anlamları dışında

kullanılır.Bunların bir kısmı değimleşmiştir.

para y- , boş ver- baş kaldır- yol ver- yatağa düş-

Ölüm kol gezer her yerde. (D)

Bu dağlara gönül verdi Köroğlu. (Ş)

Ol kadar el verdi ma’nâ feyz-i evsâfile kim (ND)

2.14. Kısaltma Grupları

Kelime grupları ve cümlelerden yıpranma ve kalıplaşma yoluyla ortaya çıkan

gruplardır.

(38)

İsnat, yükleme, yaklaşma, bulunma, uzaklaşma, vasıta grubu başlıkları altında

incelediğimiz bu kısaltma gruplarının ortak özelliği, iki isim unsurundan meydana

gelmeleri ve vurgunun ikinci unsur üzerinde bulunmasıdır.

2.14.1. İsnat grubu

Biri diğerine isnat edilen iki isim unsuru “ isnat grubu” nu meydana getirir.

isnat olunan isim unsuru + isnat edilen isim unsuru = isnat grubu

gözü + tok =gözü tok

eli açık (arkadaş), sohbeti tatlı (insanlar), canı tez ( çocuk)

Gurbet akşamlarının bağrı yanık yolcusuyum ( HD)

2.14.2. Yükleme grubu

Yükleme ekli bir isim unsurunun bir başka isim unsuru ile kurduğu kelime grubudur.

Grubun birinci unsuru, yükleme eki (-ı/ -i / -u / - ü) taşır.

İnsanı takdır, memuru teftiş

Grubun unsurları kelime grubu olabilir.

küçük çocukları af, evi iyice tamir

İki örneğin de unsurlarından biri,sıfat tamlamasıdır.

Bu grup, cümle ve kelime grupları içinde isim ve sıfat görevi yapar.

Yüzü aşkın insan meydanda toplanmış.

İşidip olsa n’ola Sultân Selîmin rûhu şâd (ND)

2.14.3. Yaklaşma grubu

Yaklaşma ekli bir isim unsurunun bir başka isim unsuru ile kurduğu kelime grubudur.

Grubun birinci unsuru yaklaşma eki (-a/-e) taşır.İkinci unsur genellikle bir vasıf ismidir.

Oyun a düşkün (insanlar), cana yakın (arkadaş), dile kolay (işler)

Yanında iki bine yakın muharibi vardı ( SH)

2.14.4. Bulunma grubu

Bulunma ekli bir isim unsurunun bir başka isim unsuru ile kurduğu kelime grubudur.

Grubun birinci unsuru, bulunma eki (-da,/ -d / -ta / -te /) taşır.

haftada / bir, solda / sıfır, yükte / hafif

Binde bir ma’nâyı nazm etmem yine bir lafz ise (ND)

(39)

2.14.5. Uzaklaşma grubu

Uzaklaşma ekli bir isim unsurunun başka bir isim unsuru ile kurduğu kelime grubudur.

İçten pazarlıklı (çocuk), benden gizli (iş), yandan çarklı (kahve)

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir. (KGK)

Benden a’lâ mı bilir kadrin felek yâ rûzgâr (ND)

2.14.6 Vasıta grubu

Vasıta ekli bir isim unsurunun bir başka isim unsuru ile kurduğu kelime grubudur.

Bu grupta birinci unsur vasıta eki (-la / -le) taşır.İkinci unsur bir vasıf ismidir.

seninle dost (insanlar), bayrakla süslü (sınıf)

garip çizgilerle dolu han duvarları (HD)

Referanslar

Benzer Belgeler

Kümelerin içerdiği toplamda 300 kadar mavi süperdev yıldız, Çift Küme’nin çok genç olduğunu gösteriyor.. Çünkü bu dev yıldızlar yakıtlarını o kadar hızlı tüketir

Hangi kelimeleri nerede ve ne sıklıkla kullanıyordu? “sorularından yola çıkılarak hazırlanan bu çalışma Fuzûlî Divânı'nın kelime gruplarını ve

Birleşik cümleleri yan cümleceğin özelliğine ve yan cümle ile temel cümle arasındaki anlam ilişkisine bağlı olarak inceler. Öğlelerin dizilişine göre a)

Demokratikleşme derecesine bağlı olarak geniş ve çok çeşitli Osmanlı matbuatında kullanıldığını ve şimdiden günümüz medeniyetinin dil sevi- yesine

Kelime, terim ve tanrı, şahıs adlarından oluşan ansiklopedik sözlükte (I. Cilt), söz varlıklarının önüne parantez içinde Ar., Far., Osm. gibi kısaltmalarla veya

In this case node AB is chosen because it has the smallest cost so Node AB will be placed in the open list and node AC will be placed in the closed list.. The count of nodes

Good Internet access is unavailable in schools and therefore, the use of Frog VLE willcomplicatethe process of teaching and learning.Ngai et al.(2007) explained that good

İnceleme bölümünde Nedim Divanı’nın gazeller bölümünde tespit edilen 13.547 sözcük alfabetik olarak sıralanarak bu sözcüklerin türleri, kökenleri,