Türkiye hayvancılık sektöründe ard arda alınan kararlarla deprem niteliğinde sarsıntılar yaşanıyor.
Önce yapılan et ithalatı hayvan yetiştiricilerinin uykusunu kaçırdı. Hayvan yetiştiricilerinin uykusuz geçirdiği gecenin sabahında bu kez ithal edilen etlerin sağlık koşullarına uygun olmadığı endişesi tüketicilerde tedirginlik yarattı. Bu tedirginliği hükümet daha çözemeden bu kez süt üreticileri ve tüketicilerini yakından ilgilendiren bir Bakanlar Kurulu Kararı Resmi Gazete’de yayınlandı!
Bakanlar Kurulu Kararı: “Yıl sonuna kadar gümrük vergisi alınmadan 2 bin 500 ton süt ve krema ithal edilebilmesine izin” veriyor.
Hayvancılık sektöründe bugüne kadar alınan ve uygulanan kararlardan ne yazık ki tüketiciler tedirgin, hayvan yetiştiricileri ise panik ölçeğinde kaygıya gark edilmiş durumda.
Peki AK PARTİ Hükümeti hayvancılıkta niye ithalata dayalı politikalara yöneldi?
AK PARTİ Hükümeti vatandaşın et ve süt ihtiyacının ithalat ile çözülmeyeceğini ya anlamadı ya anlamak istemiyor veya hala serbest piyasa şapkasından tavşan çıkaracak diye bekliyor. Bir başka olasılık da kapalı kapılar ardında AB’ye ithalat için izin verileceğinin sözünü verdi, aldığı bu kararlarla sözünün gereğini yerine getiriyor.
Karara bu kadar değişik yorum yapmamızın nedeni, ithalat kararı alınmasının hayvan yetiştiricileri ile tüketiciler gibi hemen herkes tarafından anlaşılamamış olmasıdır.
Peki süt üreticileri ne diyor?
Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Ulusal Süt Konseyi yönetim kurulu üyesi Osman Vasfi Yasun, alınan bu karardan üreticinin haberinin olmadığını söylüyor: “Üreticiler böyle bir kararı neden Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra öğrenmektedirler. Türkiye’de süt sektöründe üretim sıkıntısı mı yaşanmaktadır da böyle bir karar alınma ihtiyacı duyulmuştur? Süt temininde sıkıntı varsa bir tedarikçi olarak biz üreticilerin niye bundan haberi yoktur? Alınan bu kararla Türkiye’deki binlerce üreticinin göz göre göre mağdur olacağı aşikârken merak ettiğimiz bu karardan kimler menfaat sağlayacaktır? Yoksa tüketici fiyatlarını düşürmek amaçlı mıdır” diye o(nlar) da bir dizi soru yöneltiyor. Bu açıklama alınan karardan bırakın süt üreticilerini, üretici örgütü olan Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği’nin bile bilgisi yok. Bu durum Hükümetin onlarla istişare yapmadığını (siz buna istişare yapma gereği duymadığını söyleyebilirsiniz) gösteriyor.
O zaman kim istedi de bu karar alındı?
Dışarıdaki adresin AB olabileceği ihtimalinden biraz yukarda söz ettim. İçerde ise tek bir adres kalıyor, o da; süt piyasasını elinde tutan iki elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki süt şirketleri…
Eğer sorunun ithalatla çözüleceğini AK PARTİ Hükümeti düşünüyorsa bu çözüm sadece palyatif değil halkımızın sorunu kapı arkasına veya halının altına süpürülmesi dedikleri cinstendir ki bu kalıcı çözüm değildir.
Peki o zaman kalıcı çözüm nedir ona bakalım.
Nüfusu 75 milyonlar civarında olan bir ülkenin kendi ihtiyacını karşılayabilme potansiyeli varken et ve süt ihtiyacını sürgit ithalatla karşılamasının doğru bir politika olmadığı ön kabulüyle çözüm önerisinde bulunacağız.
Tek kelime ile çözüm nedir diye sorulursa, cevap: “Üretmektir!”
Maddeler halinde çözüm nedir diye sorulursa bu maddeler çok değil üç maddedir:
1. Üretim modeli değiştirilmeli. O nasıl olacak? Süt ve etten ot, ottan ise süt ve et üretmeyi başaran üretim modelidir. Bunun için de bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin bir arada yapılması, çıktılarının birbirine kullanılmasıdır.
2. Girdi konusunda düzenleyici, pazarlama konusunda müdahale kurumlarının oluşturulmasıdır.
3. Üretimden pazarlamaya olan zincirin halkalarının üretici ve tüketicilerin birlikteliğinde ve denetiminde oluşturulmasıdır.
Kısacası serbest piyasa değil yerel üretim, yerel pazarlama ve şirket tarımcılığı yerine aile çiftçiliği palyatif değil, öteleyen değil, günü kurtaran değil, kalıcı çözümdür!