• Sonuç bulunamadı

BAŞLARKEN. BAŞLARKEN İrfan Güvendi Genel Müdür Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BAŞLARKEN. BAŞLARKEN İrfan Güvendi Genel Müdür Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı"

Copied!
35
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

HAZİRAN 2014

2

HAZİRAN 2014

3

BAŞLARKEN EDİTÖRDEN

Merhaba,

Bildiğiniz üzere şirketimiz 2011’den bu yana borsada iş- lem görmektedir. Bu nedenle de şirketimiz ile ilgili her türlü gelişmeyi Kamuoyu Aydın- latma Platformu aracılığı ile kamuoyuna duyurmaktayız.

Kısa bir süre önce de Kamu- oyu Aydınlatma Platformu aracılığı ile bir bilgilendirme yaptık. Esas Holding’e bağlı Medline’ın bazı hastanele- rinin devri için görüşmelere başlandığını duyurduk. Yap- tığımız duyuruda; “Şirketimi- zin stratejik hedefleri doğrul- tusunda ve yatırım arayışları çerçevesinde, Esas Holding ile Medline Sağlık Grubuna bağlı hastanelerle ilgili olarak, doğrudan veya dolayı hisse- lerinin ve/veya varlıklarının kısmen veya tamamen satışı hususunda gerekli belgelerin incelenmesini teminen gizli- lik sözleşmesi imzalanmıştır.

Konu hakkındaki gelişmeler her bir aşamada kamuoyuna ayrıca açıklanacaktır” ifade- lerine yer verdik. Görüşmeler

neticelenip, bir sonuca varıl- dığında yine değişik mecra- larla bunu sizlerle paylaşaca- ğız.

Toplum ve tıp ahlakına sa- dık kalarak, insan odaklı bir sağlık hizmeti anlayışında;

mükemmeli yakalamak ve sürekliliğini sağlamak misyo- nuyla hareket eden Lokman Hekim Sağlık Grubu, yatırım yaptığı bölgeler itibarıyla farkını ortaya koymaktadır.

Bugüne kadar, herkesin gö- zünü çevirdiği bölgelerden ziyade, birçok kişinin göz ardı ettiği bölgelere yatırım yap- tık. Etlik, Sincan ve Van gibi bölgelerdeki hastanelerimizle sağlık hizmeti verdik. Etlik ve Sincan’da vatandaşları özel sağlık hizmeti ile tanıştırdık.

Van depreminin yaşandığı ta- rihlerde çiçeği burnunda olan hastanemiz, tüm personeliyle depremzedelerin yardımına koştu. Gece gündüz deme- den, kendi yaralarımızı sar- maya fırsat bulamadan şifa dağıtmaya çalıştık.

Bir süredir yine zor bir coğ- rafyada hizmet veriyoruz. İç sorunları nedeniyle zor gün- ler yaşayan, devlet otoritesi- nin kaybolduğu, halkın sağlık dahil birçok hizmeti alamadı- ğı Irak’ta Tanı merkezi açtık.

Erbil kentindeki Tanı Merkezi- mizde bölge insanının sağlık alanındaki ihtiyacına bir neb- ze olsun cevap vermeye çalı- şıyoruz. Van ile aynı uçuş me- safesindeki bu dost ve kardeş coğrafyaya elimizden gelen her türlü hizmeti son tekno- lojik imkânlarla vermeye de- vam ediyoruz. Tüm zorluklara rağmen, bölge halkından has- tanelerimizde tedavi olmak isteyenlere tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz.

Bilimsel gelişmelerin ödünsüz takipçisi, çağdaş teknoloji kullanımında öncü bir kuru- luş olan sağlık grubumuz için atacağımız daha bir çok adım var. Bu yolculukta bizi yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyor, sağlıklı günler diliyo- rum.

BAŞLARKEN

İrfan Güvendi | Genel Müdür | Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Bir süredir sosyal medya üzerinden dünyaya yayılan Ice buc- ket challenge kampanyası Türkiye’de de yaygınlaşmaya baş- ladı. ALS hastalığının ne olduğuna dikkat çekmek için başlayan bu kampanyaya Türkiye’de birçok kişi katıldı. İnsanlar, birbirle- rine meydan okuyarak, buzla dolu bir kova suyu başlarından aşağıya dökmeye başladı. Antibiyotik Dergisi olarak dünya- yı saran bu kampanyaya biz de sessiz kalmadık. Bir meydan okuma da biz yaparak kapağımıza bu konuyu taşıdık.

Buzlu kova ile meydan okuyanlara, ALS hastalığının ne oldu- ğunu anlatalım istedik.

Halkın nabzını tutarak güncel konulara yer verdiğimiz dergi- mizin bu sayısında; Meclis’te, futbol sahasında, sokakta, kısa- cası her yerde karşımıza çıkan “öfke” konusuna değindik.

Herkesin ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz “öfke kontrolü”

için 10 altın kural belirledik ve bunları sayfalarımıza taşıdık.

Son zamanlarda pek çok ünlü ile ilgili hastalık ve ölüm haber- leri duyar olduk. Bu konuya da duyarsız kalmadık ve “Sağlık ünlü-ünsüz ayrımı yapmaz” diyerek sağlığın kıymetine vurgu yapan bir yazıyı kaleme aldık. Bu yazıyı okuyan herkesin sağ- lığın değerini bir kez daha bileceğini ümit ediyoruz.

Bilinen en eski tedavi yöntemlerinden biri olan Hacamat, der- gimizde okuyacağınız bir başka konu başlığı oldu. Sincan Hastanemizde uygulanmaya başlanan Hacamat hakkında merak ettiğiniz sorulara yanıt vermeye çalıştık. Birçok insanın hayatını zehir eden “safra kesesi taşı” ile ilgili uzman değer- lendirmesinin yanı sıra tiroid, parkinson hastalarına yönelik beyin pili, by pass ameliyatı, böbrek hastalıkları ve gebe sağlığı konuları da dergimizde okuyacağınız konu başlıkları arasında yer alıyor.

Okurlarımızın büyük ilgi gösterdiği “soru-cevap” bölümün- de ise merak ettiğiniz soruların yanıtlarını bulmaya devam edeceksiniz. Bizim için olmazsa olmaz olan ve sağlıkları için gecemizi gündüzümüze katarak çalıştığımız hastalarımızın görüşlerini de dergimizin sayfalarına taşıdık. “İçimizden Biri”

bölümünün bu sayıdaki konuğu ise Lokman Hekim Sincan Hastanesi Ameliyathane Hemşiresi Ertan Erşan oldu. Erşan ile bağlama tutkusu üzerine konuştuk. Bu sayıdaki ünlü konuğu- muz ise Türkiye’nin Madonnası olarak bilinen Yonca Evcimik.

90’lı yıllardan beri eğlenceli şarkılarıyla hepimizin hayranı ol- duğu Evcimik ile size özel bir röportaj yaptık.

Değerli okurlarımız; sizlerden aldığımız bildirimlerle şekillen- dirdiğimiz sayfalarımıza ilişkin görüş ve önerilerimizi info@

lokmanhekim.com.tr adresine iletmeye devam edebilirsiniz.

Bir sonraki sayımızda buluşuncaya kadar sağlıcakla kalın.

EDİTÖRDEN

Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. adına sahibi

Uzm. Dr. Mustafa SARIOĞLU Editör - Yazı İşleri Müdürü Bora AYDiN

Yayın Danışma Kurulu İrfan GÜVENDİ

Dr. Mehmet ALTUĞ Uzm. Dr. Necmettin DİN Doç. Dr. Celil GÖÇER Dr. Kemal KARTAL H. Serhat SERDAROĞLU Dilay ÖZKAVSAL

Pelin KIZILATEŞ Muhlis ASLAN Sevgi BAYRİ Esra SOLAK

Furkan Said SÜRAL Yönetim Yeri

General Tevfik Sağlam Caddesi No.119

ETLİK/ANKARA Tel: 444 99 11

Faks: 0312 331 67 79 Basım Yeri:

Afşar Matbaacılık

İvedik OSB 1354. Cadde 1372 Sokak No:29 Yenimahalle ANKARA

Tel: 0312 394 39 22 Dergi İçerik Editör YZE Medya Prodüksiyon Reklam

Eti mah. Alisuavi sk. Akhan İş Merkezi Kat:2 No:22-23 Demirtepe / Ankara Tasarım

Mustafa ÇAKMAK Basım Tarihi: Eylül 2014

Lokman Hekim Hastaneleri’nin Yerel Süreli Yayın Organıdır.

3 ayda bir yayınlanır.

Ücretsizdir

(3)

HAZİRAN 2014

4

HAZİRAN 2014

5

iÇiNDEKiLER HASTALIK ÜNLÜ ÜNSÜZ, ZENGİN FAKİR

AYRIMI YAPMAZ

6 UYKUNUZ NE KADAR SAĞLIKLI ZİHNİ BEDENE HAPSEDEN

HASTALIK: ALS

10 26

ÖFKE

KONTROLÜ İÇİN 10 TEMEL BASAMAK

12 BİLİNEN EN ESKİ TEDAVİ

HACAMAT

İNMEDE

İLK 4 SAAT ÖNEMLİ

15

PARKİNSON HASTASIYSANIZ BEYİN PİLİNE DİKKAT

18 HER 10 KİŞİDEN 1’İNDE

GÖRÜLÜYOR

“SAFRA KESESİ TAŞI”

EVDE HAYVAN BESLEMEK NE KADAR SAĞLIKLI

21 32

ANNE SÜTÜ’NÜN

%87’Sİ SU

22 EMZİRME HATALARI

ÖLÜME NEDEN OLMASIN

TÜRKİYE’NİN MADONNASI

“ALBÜM BEKLER CANLAR BEKLEMEZ”

24 60

30

VÜCUDUMUZUN DENGE

SİHİRBAZI TİROİD

34

ÇOCUKLAR ÇIPLAK AYAKLA

UYGUN ZEMİNDE YÜRÜMELİ

36

BASİT KALP TESTLERİ SPORCU

ÇOCUKLARI KURTARIYOR

38

BÖBREĞİNİZ İÇİN İDRARINIZI

TUTMAYIN TUZU AZALTIN

40

BY-PASS SONRASI BUNLARI

UNUTMAYIN

42

GEBELİKTE KARŞILAŞILACAK

5 PROBLEM

44

LOKMAN HEKİM’DE

SÜNNET ŞÖLENİ

48

HEKİMLERE PLAKETLE

TEŞEKKÜR

49

SU İLE CANLANIN

46

VAN’DAKİ REKOR KAHVALTIYA

LOKMAN HEKİM DESTEĞİ

49

CELİL GÖÇER BAKÜ’DE

TECRÜBELERİNİ PAYLAŞTI

49

BİNİCİLERE LOKMAN HEKİM

DESTEĞİ

50

ANKARA’NIN İLÇELERİNİ ZİYARET

ETTİK

50

BAŞKAN TUNA’DAN

LOKMAN HEKİM’E ZİYARET

51

KARAHASAN ORTAOKULU’NDA

KÜTÜPHANE OLUŞTURDUK

51

SORUCEVAP

55

İÇİMİZDEN

BİRİ RÖPORTAJ

56

HASTALARIMIZIN

GÖZÜNDEN

52

(4)

HAZİRAN 2014

6

HAZİRAN 2014

7

Medeniyetimiz bizlere beş temel esası korumayı mi- ras bırakmıştır. Bunlar; bedenin korunması, aklın korunması, dinin korunması, neslin korun- ması ve malın korunması ola- rak sıralanabilir. Konu oldukça geniş ve derin olduğundan biz yazımızda mesleğimiz gereği daha çok bedenin korunma- sından söz edeceğiz.

İnsan muhteşem ve mükem- mel yaratılmıştır. İnsanın en

değerli varlığı kendi canıdır. Bu nedenledir ki, kendi canımızı korumak biyo-ekolojik çevreye ve tüm canlılara saygı duymayı ve korumayı gerektirir. Her can ve canlı muhteremdir, saygın- dır, kıymetlidir.

Bu yüzden Kur’an’da, haksız yere bir cana kastetmek, in- sanlığa kastetmekle eşdeğer görülmüş; bir canı ihya etmek ise insanlığı ihya etmekle denk sayılmıştır. Bir başka ifadeyle,

can kendimizin de olsa, baş- kasının da olsa veya bir başka canlı varlığın da olsa sağlığını bozacak, ölümüne yol açacak doğrudan veya dolaylı bir etki- de bulunmak, insan olanın ya- pacağı bir durum değildir.

Canımızı korumanın temel esasları dengeli beslenme, düzenli uyku, yeterli egzersiz, sağlık kontrollerinden geçmek olarak sıralanabilir. Yeryüzün- de tüm canlıların dengeli bes-

lenmesini sağlayacak düzeyde yeterli besin kaynağı vardır.

Yeter ki israftan uzak, açgözlü- lükten arınmış beslenme pren- siplerini yaşam tarzı haline getirebilelim. Uyku için, gece yaratılmıştır. Malayani işlerden uzak, sakin bir gecenin karşı- lığı, iyi bir uykudur. Egzersiz için bahaneler oldukça fazla- dır. Düzenli sağlık kontrollerin- den geçmek genellikle hastalık oluşmadan başvurmadığımız bir yöntemdir. Oysaki yılda bir kez yapılacak basit sağlık kontrolleri sağlığın korunma- sında, erken teşhis ve erken te- davi için önemli bir fırsattır.

Hastalıklar ünlü-ünsüz, zen- gin-fakir ayrımı yapmaz. Hatta yaşam tarzları nedeniyle ünlü- lere, ünsüzlere, zenginlere, fa- kirlere has hastalıklar da vardır.

Canımız acımadığı sürece far- kına varmadığımız, kıymetini bilmediğimiz sağlığımızı, canı- mız yandığında geri getirmek çok güç ve geç olabilir.

Kendimize bir türlü yakıştıra- madığımız hastalıkların gün gelir pençesine düşeriz. İşte o zaman ün de, zenginlik de fayda etmez, tek derdimiz ve gündemimiz canımız ve sağ- lığımız olur. Bu nedenledir ki, sağlıklı iken sağlığımızı tehdit eden unsurlardan uzak dur- mak, düzenli sağlık kontrolle- rimizi yaptırmak, çevreye du- yarlı ve saygılı olmak, moral ve ahlak değerlerimizi korumak elzemdir.

Son yıllarda gündemimizi ol- dukça meşgul eden sanat- çılarımızın hastalıkları veya ölümlerine baktığımızda, has- talıkların oldukça dramatik bir şekilde hayatımıza girdiğini ve apansız bir seyirle hayatımı- zı alt üst ederek bedenimizi, aklımızı, neslimizi ve malımızı tehdit ettiğini görebilmekteyiz.

İşte o genç yaşta kaybettiği- miz erken kayan yıldızlar...

Defne JoyFoster: Ünlü sunucu Defne JoyFoster, evinde ölü bulundu. 32 yaşındaki Foster’ın ölüm nedeni araştırılıyor.

Barış Akarsu: Tam hayallerini gerçekleştirmeye yaklaşmış- ken bir trafik kazasının kurbanı oldu. Akarsu öldüğünde henüz 28 yaşındaydı.

Kerim Tekin: ‘Kar Beyazdır Ölüm’ şarkı sözleriyle hafıza- larda yer eden Tekin, 23 yaşın- dayken trafik kazasında öldü.

Uzay Heparı: Türk pop müziği- nin harika çocuğu, çok sevdiği motosikletiyle geçirdiği trafik kazası sonucunda öldüğünde sadece 26 yaşındaydı.

Gökhan Semiz: Grup Vitamin’

in solisti, 29 yaşına bastıktan birkaç gün sonra 17 Ocak 1998 günü, İstanbul Bakırköy’de ge- çirdiği trafik kazası sonucu ha- yatını kaybetti.

Kazım Koyuncu: Kanser nede- niyle 32 yaşında hayata veda eden Karadeniz’in asi çocuğu rock müzik yıldızıydı.

Boran Kaya: “İner misin çıkar mısın” adlı yarışmanın ünlü su- nucusu, geçirdiği trafik kazası sonucu 35 yaşında öldü.

Ajlan Büyükburç: Muğla’nın Fethiye ilçesi yakınlarında tra- fik kazasında yaşamını yitiren sanatçı 29 yaşındaydı.

Yılmaz Zafer: Perihan Savaş’la evli olan Türk sinemasının ünlü aktörü geçirdiği kalp krizi so- nucu 39 yaşında öldü.

Gürdal Tosun: Bir Demet Tiyatro’nun “Tombalak”ı 33 ya- şında böbrek yetmezliği sonu- cu öldü.

Derya Arbaş: Eski Türkiye gü- zeli bir annenin ve ABD’li bir babanın çocuğu olarak dün- yaya gelen ünlü sinema yıldızı, dedesinin ölümünden altı gün sonra, kalp krizi sonucu 35 ya- şında hayatını kaybetti.

İsmail Hakkı Sunat: Devlet Ti- yatrosu sanatçısı, yüksek ses- le müzik dinleyen komşusunu uyarması sonucu çıkan tartış- mada silahla vurularak öldü-

Hastalıklar ünlü-ünsüz, zengin-fakir ayrımı yapmaz. Hatta yaşam tarzları nedeniyle ünlülere, ünsüzlere, zenginlere, fakirlere has hastalıklar da vardır.

Canımız acımadığı sürece farkına varmadığımız, kıymetini bilmediğimiz sağlı- ğımızı, canımız yandığında geri getirmek çok güç ve geç olabilir.

Dr. Kemal KARTAL / Lokman Hekim Sincan H. Başhekim Yrd.

HASTALIK

ÜNLÜ ÜNSÜZ, ZENGİN FAKİR

AYRIMI YAPMAZ

Murat Göğebakan,

Kıvırcık Ali yakın

zamanda hayatını

kaybeden, Serdar

Ortaç, Nejat İşler,

Kenan Işık, Micha-

el Schumacher gibi

hastalıklarla müca-

dele etmekte olan

ünlü isimler hayran-

larını üzmüş olmakla

birlikte, sağlığımızı

hastalanmadan önce

korumanın ne den-

li önemli olduğunu

dramatik bir şekilde

gündemimize taşı-

mışlardır.

(5)

HAZİRAN 2014

8

HAZİRAN 2014

9

rüldü. 38 yaşında hayata veda eden sanatçı “geleceğin tiyat- ro umutlarından biri” olarak gösteriliyordu.

Mehmet Emin Toprak: Ödüllü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın

“Uzak” filmindeki performan- sıyla Cannes’da en iyi erkek oyuncu ödülünü filmin diğer oyuncusu Muzaffer Özdemir ile paylaştığını göremedi. Tra- fik kazasında öldüğünde 28 yaşındaydı.

Ayhan Işık: Yeşilçam’ın ünlü aktörü, güneş çarpması sonu- cu öldüğünde 50 yaşındaydı.

Heath Ledger: Avustralyalı ak- tör, “Brokeback Dağı” filminde- ki rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında Oscar’a aday göste- rilmiş ve yıldızı bir anda parla- mıştı. Ledger, Manhattan’daki evinde ölü bulundu.

Anna Nicole Smith: ABD’li model ve televizyon yıldızı, 1993’te yılın Playboy güze- li seçilmiş, kendinden 63 yaş büyük Teksaslı petrol kralı Ho- ward Marshall’la evliliği maga- zin gündemini yıllarca meşgul etmişti. Eylül 2006’da oğlunu kaybeden Smith, 5 ay sonra aşırı dozda uyuşturucudan ya- şamını yitirdi.

Kurt Cobain: Nirvana’nın asi solisti, 1991 yılında piyasaya sürdükleri Nevermind albü- müyle tüm dünyada tanındı ve geniş bir hayran kitlesi edindi.

1992 yılında Courtney Love ile evlendi ve aynı sene kızı Fran- ces Bean Cobain dünyaya gel- di. 1994’te ise yüksek dozda uyuşturucu aldı ve kendini vu- rarak intihar etti.

Marilyn Monroe: 20. yüzyılın en ünlü sinema yıldızı 1960’la- rın başında dönemin ABD Başkanı John F. Kennedy’nin kardeşi Robert Kennedy ile birlikteydi. Yatağında ölü bu- lunan Monroe’nun ölümü aşırı dozda uyku hapından kaynak- lanan intihar olarak resmi ka- yıtlara geçse de, ölüm sebebi üzerine pek çok spekülasyon yapıldı.

Elvis Presley: Öldüğünde 42 yaşında olan efsanevi şarkıcı- nın bazı hayranları hala onun öldüğüne inanmıyor, onun dünyanın bir yerlerinde yaşa- dığını düşünüyor.

Michael Jackson: “Pop’un Kra- lı” olarak tanınan Afro-Ameri- kalı efsanevi şarkıcı, müzisyen, besteci, söz yazarı, dansçı ve pop yıldızı Michael Jackson,

50 yaşındayken hayatını kay- betti. Ölüm nedeni kalp yet- mezliği olarak açıklansa da, ilaç ile zehirlendiğinden şüphe edilmektedir.

Bruce Lee: Çin kökenli aktör ve Kung Fu savunma sanatı usta- sı, 33 yaşında, Hong Kong’da beyninde oluşan ödem sonucu hayatını kaybetti.

Brad Renfro: “The Client”

(Müşteri), “Apt Pupil” (Ölümcül Sır) ve “Bully” filmlerinin yıldızı ve dizi oyuncusu 25 yaşınday- ken evinde ölü bulundu. Ölüm nedeninin aşırı dozda uyuştu- rucu olduğu belirlendi.

Murat Göğebakan, Kıvırcık Ali yakın zamanda hayatını kaybe- den; Serdar Ortaç, Nejat İşler, Kenan Işık, Michael Schumac- her gibi hastalıklarla mücadele etmekte olan ünlü isimler hay- ranlarını üzmüştür. Sağlığımızı hastalanmadan önce koruma- nın ne denli önemli olduğunu dramatik bir şekilde gündemi- mize taşımışlardır.

(6)

HAZİRAN 2014

10

HAZİRAN 2014

11 Günümüzde genç-yaşlı, kadın-erkek, pek çok kişi uyku problemi yaşıyor. Uyku

sorunları günlük işlerimizin aksamasına neden olduğu gibi, yaşam kalitemizi bozarak sağlığımızı da tehdit ediyor. Siz de bu testi çözerek uyku probleminizi

ortaya çıkarın ve bir an önce önleminizi alın. İşte ‘Uyku Testi’

UYKUNUZ

NE KADAR SAĞLIKLI

Dr. Mansur SEZGİNER / Uyku Laboratuvarı

Aşağıda yer alan maddeleri

“Evet” ya da “Hayır” olarak ce- vaplayın.

1. Hatırlamadığım halde, uyku esnasında horladığım, tıkandı- ğım veya nefesimin durduğu söyleniyor.

2. Yüksek tansiyonum var.

3. Gece boyunca kalp çarpıntı- sı veya kalp atışlarımın tekledi- ği hissiyle uyanıyorum.

4. Gece iyi uyuduğum halde gün içerisinde kendimi uykulu hissediyorum.

5. Otomobil kullanırken veya işyerimde aşırı uyku ihtiyacı duyuyorum.

6. Sabah uykudan yorgun uya-

nıyor ve bazen uyandığımda baş ağrısı hissediyorum.

7. Gün içerisinde karşı koya- madığım uyuklama nöbetlerim oluyor.

8. Uykuya dalarken veya uya- nırken rüya benzeri ses ya da hayaller görüyorum.

9. Uyanınca vücudumu birkaç dakika hareket ettiremediğim oluyor.

10. Kızma, şaşırma veya korku hissi duyduğumda aniden uy- kuya daldığım oluyor.

11. Gece boyunca kol ve ba- caklarımda atmalar olduğu ve yanımdakini tekmelediğim söyleniyor.

12. Uyumak için uzandığımda bacaklarımda sık sık karınca- lanmalar hissediyorum.

13. Çoğu gece, bacak krampla- rıyla uyanıyor ve bundan kur- tulmak için ayağa kalkıp yürü- me ihtiyacı duyuyorum.

14. Sıklıkla ürkütücü rüyalar- dan rahatsız oluyorum.

15. Uyku sırasında; yürüdü- ğüm, konuştuğum veya dişleri- mi gıcırdattığım söyleniyor.

16. Çalışma programım değiş- tiğinde ya da uçak yolculukla- rından sonra kendimi yorgun ve uykulu hissediyorum.

UYKUNUZU DEĞERLENDİRİN Eğer 1’ den 6’ya kadar olan sorulara iki veya daha fazla

“Evet” dediyseniz sizde uyku apnesi olabilir. Uyku apnesi, gece uyku esnasında kişinin yüzlerce defa nefesinin durdu- ğu, ciddi kalp-solunum prob- lemleri yaratarak hayatını teh- dit edebilen bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmelidir.

Eğer 7 - 10 arasındaki sorulara iki veya daha fazla “Evet” de-

diyseniz sizde narkolepsi (gün içinde önüne geçilmeyen uy- kuya dalma) adı verilen tıbbi bir rahatsızlık var demektir.

Eğer 11, 12 ve 13. sorulara “Evet”

dediyseniz, periyodik bacak kasılmaları veya “huzursuz ba- cak sendromu” olarak bilinen sorunu yaşıyor olabilirsiniz.

Bu durum kan üresini yüksel- ten hastalık durumlarında ya da bazı nörolojik hastalıklarda

ortaya çıkıp, tedavi edilmediği takdirde uykusuzluğa neden olabilir.

Eğer 14, 15 ve 16. sorulara

“Evet” dediyseniz, sizde “pa- rasomnia’’ adı verilen uyurge- zerlik, uykuda konuşma, gece kâbusları veya diş gıcırdatma belirtileriyle ortaya çıkan ra- hatsızlık söz konusu olabilir.

(7)

HAZİRAN 2014

12

HAZİRAN 2014

13

Öfkenizi kontrol etmek için öncelikle kendinizi ta- nımalı ve şu 10 temel duruma dikkat etmelisiniz:

1- Öfke, öğrenilmiş bir dav- ranış olup, değiştirilmesi de mümkündür:

Davranışları öğrenebildiğimiz gibi, memnun kalmadığımız davranışı değiştirmek, alterna- tif öfke içermeyen tepkileri ha- yata katmak elimizdedir. Öfke her insanın yaşadığı bir duygu- dur, diğer insanlar farklı tepki-

ler verebiliyorsa, neden siz de değişemeyesiniz?

2- Hayata bakış açımız;

insanları ve durumları nasıl yorumlayacağımızı belirler:

İnançlarımızın bizi nasıl etkile- diğini bilmek, değişim için bize yardımcı olacaktır. Örneğin;

hayatın her zaman adil olması gerektiğine inanmak, umut- suzluk ve hayal kırıklıklarına yol açar. Bu duygularsa çoğu zaman kendimize ve başkala- rına karşı öfke duymaya sebep

olur. Hayatın her zaman adil olamayacağını kabullenmek, bizim de diğerlerinden istisna olmadığımızı fark etmek, daha işlevsel bir bakış açışı olabilir.

3- Davranışlarımızı anlamak için ne düşündüğümüzü anla- malıyız:

Kendimizi kontrol etme be- cerimizi, kendimizi daha fazla tanıyarak artırabiliriz. Düşün- me alışkanlıklarımızı önce fark edip, alternatif düşünme yol- larını deneyebiliriz. Örneğin;

‘Ben de aç olduğum için erken tepki verdim’ gibi.

Kuvvetli kimse, (güreşte has- mını yenen) pehlivan değildir.

Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir.

Hz. Muhammed (s.a.v) 4- Duygular gelip geçici, ha- sarları ise kalıcıdır:

Yoğun ve güçlü duyguların doğasını anlayarak ve tanıya- rak, davranışları yönlendirmek konusunda etkili bir adım atı- labilir. Örneğin, ‘Dün sinirlen- diğimde, biraz hava almak iyi gelmişti. Sonra konuşmak daha kolay oldu’ gözlemi yapıyorsa- nız, sinirlendiğiniz durumlarda ne yöntem kullanacağınızı be- lirlemek daha kolay olur.

5- Öfkenin fiziksel olarak önemli sinyalleri vardır:

Kendi öfkesini tanıyan birey, bu fiziksel sinyalleri (terleme, kalp atışlarının hızlanması, hızlı ne- fes alıp verme gibi) tanıyarak, kendini sakinleştirebilir. Gev- şeme teknikleri ve diyafram nefesi gibi yöntemlerle fiziksel belirtiler azaltılabilir, sorun er- telenebilir, tepki sınırlanabilir.

6- Unutmamak gerekir ki öfke, çoğunlukla kendimize ve başkalarına zarar verecek şekilde sonuçlanır:

Önceki deneyimleri hatırla- yarak, öfkemizin sonucunda neler olduğunu tekrar ederek davranışlarımıza müdahale edebiliriz. Sonuçları bilerek, benzer öfke tepkilerini yinele- mek yerine, öfkeyi kontrol et- mek her zaman daha iyidir. Öf- kenizi kontrol ettikçe insanların size nasıl yakınlaştığını, ilişki kurmak için istekli olduğunu, kendinize güveninizin arttığını ve sorunları olumlu şekilde çö- zebildiğinizi göreceksiniz.

Öfke, aklın ateşini söndüren büyük bir rüzgârdır. A. Gide

7- Sizi öfkelendiren belirgin olayları ve kişileri fark ede- rek, sakin zamanlarda nasıl başa çıkacağınızı düşünmeniz yararlı olacaktır:

Her birimiz stresi farklı yaşa- maktayız. Ekonomik sıkıntılar, iş zorlukları, kişilerarası çatış- malar, çocuklara yönelik en- dişeler, kendinize dair yüksek beklentiler gibi konular bazen ağır stres yaratabilir. Sakin za- manlarda bu sorunları nasıl çö- zebileceğinizi düşünebilir, tar- tışabilir, yeni yollar araştırabilir veya kabullenebilirsiniz.

8- Öfke patlamaları aslında çözülmeyen ufak kızgınlıkla- rın sonucudur:

Zamanında uygun tepkilerle ve insanlarla sorunu çözmeyi öğ- renmek için elimizden geleni yapmamız gerekir. Kendimizi ifade edebilmek, karşı tara- fı dinlemek, gevşemek, tekrar konuşmak, denenmemiş yol- ları devreye sokmak, bir bilene sormak yeni yöntemler olarak denenebilir.

9- Hayatın yükü ve alınan keyif dengesizleştikçe öfkeli birey olma riski artmaktadır:

Çok fazla çalışmak, kendini önemsememek, ilişkileri düzel- tememek, ödüllendirmenin az olması olumsuz olaylarla başa çıkmayı zorlaştırmaktadır.

Öfkeyle başa çıkmada, sağlıklı ve dengeli bir hayat, kendine ve başkalarına özen gösterme temel basamaklardandır.

10- Öfkenizle başa çıkamı- yorsanız, daha sıkıntılı ve geri dönüşü olmayan olaylar yaşamadan uzmanlardan yardım alın:

Yapılacak değerlendirmeler sonrasında, gerekiyorsa ilaç, terapi ve danışmanlık yöntem- leriyle kalıcı şekilde öfkeyle başa çıkabilecek duruma gele- bilirsiniz.

Meclis’te, futbol sahalarında, sokaklarda, birbirlerine hakaret eden ve itişip ka- kışan insanlar görürsünüz. Çünkü günümüz insanı öfke kontrolünü bir yenilgi

olarak görüyor. İnsan engellendiğini, haksızlığa uğradığını hissettiğinde, öf- kesini kontrol edebilir ancak insanlarımız öfke ile olan savaşlarında genellikle

kaybeden taraf oluyorlar.

Psikolog Meltem ÖZCÜLER / Psikiyatri

10 TEMEL BASAMAK ÖFKE KONTROLÜ İÇİN

Kendi öfkesini tanı-

yan birey, bu fiziksel

sinyalleri (terleme,

kalp atışlarının hızlan-

ması, hızlı nefes alıp

verme gibi) tanıyarak,

kendini sakinleştirebi-

lir. Gevşeme teknikleri

ve diyafram nefesi

gibi yöntemlerle fizik-

sel belirtiler azaltıla-

bilir, sorun ertelenebi-

lir, tepki sınırlanabilir.

(8)

HAZİRAN 2014

14

HAZİRAN 2014

15 Dr. Kemal KARTAL / Sincan Hastanesi Başhekim Yardımcısı

Maalesef Batı her dönem yaptığı bağnazlıklarını bu alanda da sergilemiş, yıl- larca sadece medeniyetimizi hatırlattığı gerekçesiyle Haca- mat uygulamalarını yasakla- mıştı. Ancak, son 15-20 yıldır bu alanda Tıp Fakültelerinde klinik kürsüleri kurmak gerek- sinimi duydular. Maalesef ülke- miz bilim çevreleri Batı’yı takip ettiğinden, medeniyetimizde var olmasına ve etkin olarak insanlarımızın uygulamasına karşın Hacamat uygulamala- rına yıllarca olumsuz bakmış, nihayet Batı’daki uygulama- lardan yıllar sonra şu sıralarda bazı Tıp Fakültesi kliniklerinde uygulama alanına girmiştir.

Lokman Hekim, adına yakışır şekilde Hacamat uygulamala- rını tıp disiplini içinde ve hekim eliyle uygulama alanına koya- rak, insanımızın hizmetine sun- maya başlayarak, tamamlayıcı tıp alanında ilk adımı atarak, Tıbb-ı Nebiviye iadeyi itibarı toplumsal sorumluluğunun ge- reği görmüştür.

BARDAK ÇEKME

Kupa terapisi, yaş ve kuru ol- mak üzere ikiye ayrılır. Kuru olanı, ağrıyan bölgeye bardak/

şişe çekme işlemine denir ve daha çok vücutta masaj etkisi yapar. Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifinde “Tedavi oldu- ğunuz şeylerin en hayırlısı ha- camattır” diye önemini vurgu- ladığı vücuttan kan akıtılarak yapılan işlem ‘yaş’ olanıdır. Uy- gulama alanı daha fazladır ve daha çok hastalığı tedavi eder.

Hicri takvime göre ayın 17, 19, 21 ve 23’üncü günlerinde ya- pılır. Bu korunma amaçlı; yani kan temizliği için yapılan haca- mattır, hastalık için her zaman yapılır.

KİRLİ KAN DIŞARI ALINIR Hacamat baş, sırt, omuz, bel, göğüs bölgesine, bacaklara ve şikayete bağlı olarak gerekli diğer vücut bölgelerine uygu- lanır. Uygulanacak bölge de- zenfekte edilerek boyu 1 cm’yi, derinliği ise 1-2 mm’yi geçme- yecek küçük kesiler uygulanır.

Şişe, bardak veya özel üretil- miş hacamat setleriyle bu böl- geye basınç uygulanarak kirli kan dışarı alınır. Tüm uygulama ortalama 15-25 dakika sürer.

Hastalığa ve hastanın genel durumuna bağlı olarak aynı se- ansta 1-8 nokta arası uygulama yapılabilir.

Hacamat, bilinen en eski tedavi uygulamalarından biridir. 5000 yıl önceki uygarlıkların bu yönteme başvurduğu tespit edilmiştir. Peygamberimiz uy- gulamış ve tavsiye etmiştir. Dolayısıyla açık bir sünnettir. Yıllarca aleyhin de konuşulan Hacamat şu anda Avrupa ülkelerinde Tıp Fakültesi Hastaneleri’nin

birçoğunda uygulanmaktadır.

BİLİNEN EN ESKİ TEDAVİ

HACAMAT

Hacamat tedavisi işinin

ehli hekim tarafından

hijyenik şartlarda ya-

pıldığında herhangi bir

yan etkisi bulunmamak-

tadır. Tıp bilgisi olma-

yanlar tarafından ya-

pıldığında ise ciddi kan

kayıpları, enfeksiyonlar

ve hastadan hastaya

kan yolu ile bulaşan

hastalıkların nakli görü-

lebilir.

(9)

HAZİRAN 2014

16

HAZİRAN 2014

17

TAMAMLAYACI TEDAVİ

Sağlığı korumak için; detoks amaçlı, bel fıtığı ve ağrıları, boyun ve omuz ağrıları, bacak ağrıları ve krampları, bacak ve dizde uyuşma, diz ağrıları, romatizma ve buna bağlı ağ- rıları, romatoid artrit, el bileği ağrıları, karpal tünel sendro- mu, siyatik, baş ağrıları, mig- ren, kadın hastalıkları, böbrek taşı ve kum ağrıları, kalp has- talıkları, kan dolaşım sorunları, varikosel, varis, bağışıklık sis- temi zayıflığı, cilt problemleri, egzama, sedef hastalığı, obe- zite, diyabet, hipertansiyon, depresyon, stres, karaciğer hastalıkları, yüksek koleste- rol, kabızlık, uyku problemleri, ruhsal rahatsızlıklar, bademcik, diş problemleri, ortakulak so- runları, göz hastalıkları, sinüzit, hafıza problemlerinde mutlaka ilgili branş hekimine başvuru- larak teşhis ve tedavi alınmalı;

tamamlayıcı tedavi olarak Ha- camat uygulanmalıdır.

YAN ETKİSİ YOK

Hacamat tedavisi işinin ehli hekim tarafından hijyenik şart- larda yapıldığında herhangi bir yan etkisi bulunmamakta- dır. Tıp bilgisi olmayanlar ta- rafından yapıldığında ise ciddi

kan kayıpları, enfeksiyonlar ve hastadan hastaya kan yolu ile bulaşan hastalıkların nakli gö- rülebilir.

KİMLERE UYGULANMAZ Hacamat; adet dönemindeki bayanlara, bir yaşın altındaki çocuklara, diyaliz hastalarına, organ nakli olmuş hastalara, hemofili hastalarına, lösemi, ciddi hipotansiyon, ciddi ane- mi, genel durumu bozuk 70 yaş üzeri hastalara uygulan- maz.

NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİR?

Hacamat aynı zamanda dini bir tedavi olduğundan hacamat öncesi abdest almak önerilir.

Duş aldıktan hemen sonra ya- pılmaz. 1-2 saat beklenmesi ge- rekir. Tedavi sonrası da hemen duş alınmamalıdır. Hacamattan 1 gün önce ve sonraki 24 saat içerisinde cinsel münasebet önerilmez. Aç karna yapılma- sı uygundur. Hacamat yapılan kişinin en az 24 saat boyunca canlı ve canlıdan çıkan hiçbir gıdayı yememesi (et, süt, yu- murta, yoğurt vb) uygundur.

Seans sonrası yaklaşık 4-5 saat kadar uyunmaması önerilir.

Hacamat; adet dönemindeki bayanlara, bir yaşın

altındaki çocuklara, diyaliz hastalarına, organ nakli

olmuş hastalara, hemofili hastalarına, lösemi, ciddi

hipotansiyon, ciddi anemi, genel durumu bozuk 70

yaş üzeri hastalara uygulanmaz.

(10)

HAZİRAN 2014

18

HAZİRAN 2014

19

Parkinson, ilerleyici bir hastalıktır ve giderek be- yin fonksiyonlarında bozul- maya yol açar. Bu hastalık sı- rasında başta hareket sistemi olmak üzere vücudun birçok sisteminde sorunlar görülür.

Bu bozukluk; yavaşlama, titre- me, adalelerde sertleşme gibi belirtiler gösterir.

KESİN TEDAVİSİ YOK

Parkinson hastalığının nedeni tam olarak bilinmese de, nede- ni bilinen bazı gruplarda ailevi geçişler söz konusu olabiliyor.

Akraba evliliği yapanlarda ve bazı hastalarda genetik geçiş olduğu bilinse de, bunun çok küçük bir grubu oluşturduğu belirtiliyor. Parkinsonun günü- müz şartlarında kesin tedavisi yoktur. Uygulanan birçok te-

davi yönteminin hastalığa ya- rarı olsa da, sorunu tümüyle ortadan kaldırmak mümkün olmuyor. Ancak ilaç ve cerra- hinin uygulandığı hastalar, te- davi görmeyen hastalara göre çok daha iyi şartlarda yaşıyor.

Parkinson hastasına önce ilaç tedavisi uygulanıyor. Bu bir te- mel tedavi yöntemidir; ancak zamanı geldiğinde beyin pili uygulaması yapılması, hastalı- ğın ayrılmaz tedavi unsurların- dan biri haline geldi.

Dünyada 20 yıllık geçmi- şi olan beyin pili uygulaması, Türkiye’de de dünyayla eş za- manlı gerçekleştiriliyor. Son 20 yıl içinde hastaların bu yolla tedavi olma olasılıklarının çok daha fazla olduğu, günümüz- de cerrahi gereken parkinson

hastalarının yüzde 90 - 95’ine beyin pili önerildiği belirtiliyor.

Buna karşın hala diğer cerrahi yöntemleri uygulanan ve bun- dan yarar gören küçük bir has- ta grubu bulunuyor.

DÜNYADA 50 BİN HASTAYA TAKILDI

Dünyada yaklaşık 50 bin has- taya beyin pili takıldığı belir- tiliyor. Bu sayının Türkiye’de 1500’ü bulduğu tahmin edi- liyor. Parkinson hastalığı, bir hareket bozukluğu olsa da tedavi edilmesi gereken farklı hareket bozuklukları da bulu- nuyor. “Esansiyel tremor” ve

“Ailevi titreme” gibi hastalıklar- dan kaynaklanan titremeler de beyin pili uygulaması ile azaltı- labiliyor.

Parkinson hastasıysanız, beyin pili uygulaması için geç kalmayın. Her parkin- son hastasına beyin pili takılması gerekmiyor. Ancak beyin pilinden önemli yarar sağlayabilecek hastalar arasında geç kaldıkları için gereğinden az yarar

görenler bulunuyor.

Doç. Dr. Hakan SEÇKİN / Beyin ve Sinir Cerrahisi

BEYİN PİLİNE DİKKAT PARKİNSON HASTASIYSANIZ

(11)

HAZİRAN 2014

20

HAZİRAN 2014

21 TİTREME İLE KENDİNİ

BELLİ EDİYOR Hastalığın tanısı, kli- nik bulgularla konuyor.

Özellikle yaşı ileri has- talarda; vücudun bir tarafında daha ön plan- da olmak üzere; eller- de ‘para sayar’ tarzda titreme, hareketlerde yavaşlama, kolların vücut salınımına iştirak etmemesi ve vücuda yapışık olarak yürünme- si, bakışlarda donuklaş- ma ve yüz mimiklerinde azalmayla ‘maske yüz’

diye ifade edilen yüz hali, küçük adımlarla ve öne eğilerek yürüme, hastalığın başlangıç saf- hasında olunabileceğini düşündürmeli, kişiler bir nöroloji uzmanına baş- vurmalı.

Beyin pili, “Distoni” adı veri- len ve vücudun bir kısmı ya da tümünde meydana gelen istemsiz kasılmalarda da etkili oluyor. Henüz Türkiye’de uygu- lanmaya başlanmasa bile dün- yada hareket bozukluğu grubu dışında yaygınlığı artan psiki- yatrik hastalıklarda da (Dep- resyon ve obsesif kompülsif bozukluklar) beyin pili uygula- ması giderek yaygınlaşıyor.

10 HASTADAN 9’U MEMNUN Beyin pili, parkinson hastalığı olan hastalarda yararlı olma- sına karşın; travma, vasküler nedenler, toksik zehirlenmeler ile parkinsonizmin atipik form- larında yarar sağlamıyor. Par- kinson teşhisi konulan bir has- ta hemen ameliyat edilmiyor.

Ameliyat için genellikle 3-5 yıldan sonraki dönem bekleni- yor. Bu, kişinin başka bir has- talığı olup olmadığı veya ilacın bütün yöntemlerinin denenip denenmediğini görmek için yapılıyor. Bu sürecin sonunda hastanın ilaçla rahatlayama- ması ve hareketlerinde sıkın- tılar bulunması halinde gün- deme ameliyat geliyor ve bu durumdaki hastaların beyin pili uygulamasından duydukları tatmin oranı yüzde 80-90’lara ulaşıyor. Bununla birlikte, ame- liyatın geç yapılmasının has- taya daha az yarar sağladığı gerçeği de unutulmamalı. Uy- gulamanın sonunda, 10 has- tadan 8-9’u yapılan işlemden memnuniyet duyuyor. Geriye kalan hasta grubunda ise he- deflenen sonucun alınmaması- nın, hastalığın yapısı ve ilerleyi- şiyle ilgisi bulunuyor. Beyin pili, hastalıktaki ilerlemeyi bir mik- tar düzeltse de bu hızlı ilerleyiş içinde uygulamadan beklediği ölçüde yarar göremeyen grup- lar da oluyor. Doğru hastada fark hemen hissediliyor.

TİTREMEYEN HASTAYA DA BEYİN PİLİ TAKILABİLİR

Beyin pili uygulaması ile titre-

meden daha çok; yürümede yavaşlama ve ilaçtaki dalga- lanmalarla kasılmaları olan ki- şilerin sorunları azaltılıyor. Bu uygulama ile kişilerin ilaca olan bağımlılığı bazen yüzde 50’ye kadar indirilebiliyor. Bu durum, yürüme güçlüğü, yavaş yü- rüme ve kasılmalarda azalma anlamına geliyor. Bu noktada uygulama, titremede de olum- lu sonuç veriyor.

UYGULAMA NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİYOR?

Ameliyat iki aşamalı olarak yapılıyor. Asıl önemli kısım ilk aşama. Bu aşamada beyne elektrotlar yerleştirilmesi çok önemli. Beyne elektrot yerleş- tirilip yeri ve doğruluğu sap- tandıktan sonra ikinci aşamaya bir gün sonra geçiliyor ve bu aşamada pil yerleştirme işlemi gerçekleştiriliyor. Ameliyatın birinci kısmı daha uzun sürü- yor ve bu süreç daha fazla ha- zırlık gerektiriyor. Ameliyatın asıl başarısı birinci günle iliş- kili bulunuyor. İlk günkü ope- rasyon yaklaşık 5 saat, ikinci günkü işlem ise yaklaşık 3 saat sürüyor. Tüm işlemler bittiğin- de vücudun dışında bir cihaz kalmıyor ve her şey vücudun içine yerleştirilmiş oluyor.

DÜŞÜK RİSKLİ AMELİYAT Beyin pili uygulaması, beyin cerrahisinin düşük riskli ameli- yatlarından biridir. Buna karşın her ameliyatta olduğu gibi bu uygulamada da istenmeyen sonuçlar ve komplikasyon- lar meydana gelebiliyor. Ciddi komplikasyonların oranı orta- lama yüzde 2-3 civarındadır.

Karşılaşılacak komplikasyon- lar arasında ufak beyin kana- maları, mikrop kapma, yara problemleri ve daha küçük problemler olarak nitelenen elektrotlarda kaymalar, temas bozuklukları gibi sıkıntılar bu- lunuyor.

Karaciğerin ürettiği safra, kanallar yoluyla bu kesede birikerek, yemek sonrası özel- likle yağlı gıdaların sindirimi amacıyla bağırsağa dökülüyor.

Her 10 erişkinden birinde olan safra taşı özellikle 30 yaşın- dan sonra kadınlarda daha sık görülüyor. 60 yaşından sonra erkeklerin yüzde 10-15’inde ka- dınların yüzde 30-40’ında saf- ra taşı oluşuyor.

HASTANEYE YAPILAN BAŞ- VURULAR

30 yaşından sonra ortaya çı- kan safra kesesi taşı nedeniy- le hastaneye başvuruların 5’te 1’ini kanal tıkanmasına bağlı il- tihaplar oluşturuyor. Safra taş- ları kanser yapmasa da, safra kesesi kanseri nedeniyle ame- liyat olanların yüzde 70’inde taşa rastlanıyor. Bu nedenle

porselen ya da kalsifiye taş oluşan safra keselerinde yüzde 20-60 kanser olasılığı vardır, bu hastalarda şikayet olmasa bile ameliyat önerilir.

TEK TAŞ DA OLUR, BİNLERCE DE

Safra taşları, safra içindeki katıların çökelmesi ile oluşur.

Taşların büyük kısmı koleste- rol içeriklidir. Safra kesesinde tek taş olabileceği gibi sayı- nın binlere ulaştığı durumlar da vardır. Sarışın bayanlarda, şişmanlarda, çok hızlı kilo ve- renlerde, uzun süre damar yolundan beslenenlerde, mi- desinin bir kısmı ameliyatla çıkarılmış olanlarda safra taşı sık görülür. Hastalığın kalıtsal yanı olduğunu gösteren delil- ler vardır. Kafeinli içeceklerin ve alkolün safra taşlarını azalt-

tığına dair yayınlar mevcuttur.

Safra taşları kesenin kanalını tıkayarak içeriğinin boşalama- masına, böylece kolesistit adını verdiğimiz iltihaplanmaya yol açabilir. Taşlar ana safra ka- nalını tıkayarak safranın kana karışması yani sarılığa, pankre- as kanalını tıkayarak pankreas bezi iltihabına (pankareatite) neden olabilir. Safra taşı olan hastaların yüzde 60’ında her- hangi bir şikayet yoktur. Saf- ra kesesi rahatsızlığına bağlı hastane başvurularının yüzde 20’si ani gelişen, taşın kanalı tıkaması sonucu oluşan kese iltihabı yani ‘akut kolesistit’tir.

Bu hastaların yüzde 10’unda sarılık, kolanjit (dış safra yolları iltihabı), pankreatit gibi ağır komplikasyonlar görülür.

Safra kesesi, karaciğerin alt yüzeyinde, ona yapışık 50 ml hacmi olan armut biçimde bir organ. Safranın depolanmasını ve konsantre edilmesini sağlıyor.

Dr. Hayati ASLANTAŞ / Genel Cerrahi

SAFRA KESESİ TAŞI

HER 10 KİŞİDEN

1’İNDE GÖRÜLÜYOR

(12)

HAZİRAN 2014

22

HAZİRAN 2014

23

Bebek için dünyanın en iyi gıdası anne sütüdür. Nor- mal doğum yapan anneler, he- nüz doğum masasından kalk- madan bebeklerini emzirmeye başlamalıdır. Sezaryenle doğan bebeklerde anne henüz tam ayılmadan bir başkasının yardı- mıyla emzirilmesi de yararlıdır.

Anne sütü üretimi ilk bir kaç gün içinde en yüksek düzeye erişir ve bebeğin su dahil tüm ihtiyaçlarını karşılar. Bebekler, vücutlarında kendilerine 3-4 gün yetecek kadar su ve enerji deposu ile doğarlar. Bu nedenle ilk günlerde anne sütü az diye bebeklere su, şekerli su, mama ve benzerleri verilmemelidir.

Ek gıdalar ilk saat ve günlerde verilirse bebek, anneyi az emer ve süt yapımı azalır.

ISRARLA ANNE SÜTÜ

Emzirmeden sütün gelmesini beklemek ve bebeği başka yi-

yeceklerle beslemek yanlış. Sü- tün bol ve uzun süre gelmesi için, doğduktan sonra bebekler anne sütü dışında hiç bir yiye- cek ve içecekle beslenmemeli.

Israrla anne sütüne devam edil- meli. İlk 3-4 günde gelen ve ge- nellikle miktarı az olan ilk sütte (kolostum), bebekleri mikrobik hastalıklardan koruyucu pek çok özellik bulunur. Bebeklerin bu sütü mutlaka almaları ge- rekir. Eski inanışlarla bu sütün atılması, o bebeğe yapılabile- cek en büyük kötülüktür.

ÜÇ SAATTEN FAZLA OLMAMALI

Bebeklerin her ağladıkları ve istediklerinde emzirilmeleri ge- rekir. Bebek, anneyi ne kadar sık emerse, süt hormonları o denli fazla salgılanır. Sonuçta anne sütü o kadar artar. Ba- zen bebekler üç saatten fazla uyumak isteyebilir. İki emzirme arasında üç saatten daha uzun

bir süre olmasına izin verilme- melidir. Bu, geceler için de ge- çerlidir.

SU DAHİ VERİLMEMELİ Anne sütünün yüzde 87’si su- dur. Bebek, su gereksinimini anne sütünden karşılar. Susa- dığı durumlarda sadece anne sütü verilmelidir. Böylece be- bek hem su gereksinimini kar- şılar, hem fazladan beslenir, hem de anne sütünün devamı- na katkıda bulunur. Su verilir- se, bebek daha az beslenir ve süt yapımı azalır. Sular, mikrop içerebildiği için bebeğin hasta- lanma riski vardır. Oysa ki anne sütü sterildir, bebekleri mikro- bik hastalıklardan koruduğu gibi büyüme ve gelişmesi için en ideal içeriğe sahiptir. Bu ne- denle anne sütüyle beslenen bir bebeğe su dahi verilmeme- lidir.

Anne sütünün yüzde 87’si sudur ve anne sütüyle beslenen bebeğe su bile verilmemesi gerekir. Emzirmeye ne kadar erken başlanırsa, süt de o kadar

erken ve bol gelir.

Prof. Dr. Musa Kazım ÇAĞLAR / Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

ANNE SÜTÜNÜN

%87’Sİ SU

(13)

HAZİRAN 2014

24

HAZİRAN 2014

25

Özellikle ilk annelik döne- mini yaşayan kişilerin bilgi eksikliği ve emzirme sırasında yaptıkları hatalar yüzünden bebeklerin hayatı tehlikeye gi- riyor. Özellikle annelerin be- beklerini yatırarak emzirmesi yaygın olan hatalı bir uygula- madır. Bazı anneler, geceleri bebeği yatağına alarak yatar pozisyonda emzirmeye çalış- maktadır. Bir müddet sonra anne, yorgunluk ve uykusuz- luktan dolayı kendinden geç- mekte ve uyumaktadır. Anne uyurken bebeğin ağzında göğ- sü kalmaktadır. Uyku esnasında

bebeğe doğru döndüğünde ya da bebeği göğsü ile sıkıştırdı- ğında bebek nefes alamamak- ta ve hayatını kaybetmektedir.

BELLİ BİR POZİSYONDA BESLEMEK GEREKİR

Özellikle bazı genç anneler ile eğitimsiz olan ya da ilk annelik dönemini yaşayan kadınlar, be- bekleri hatalı emziriyor. Bebeği belli bir pozisyonda beslemek gerekmektedir. Eğer bebeğin nefes alma borusunu, nefes alma yollarını kapatırsanız be- bek aniden nefes almaya çalışır.

Bu arada ağzındaki süt, yemek

borusu yerine nefes borusuna kaçar. Fazla miktarda süt kaç- tığında da akciğerler sütle do- lar ve bebek havasızlıktan ölür.

Özellikle ilk annelik dönemini yaşayan kişilerin bilgi eksikliği ve emzirme sırasında yaptıkları hatalar yüzünden bebekler ha- yatını kaybetmektedir.

Sağlık Müdürlüğü, sağlık ocak- ları ve hastanelerde, doğru em- zirme yöntemleri konusunda eğitimler veriliyor. Gebe anne- lerimiz emzirme teknikleri ko- nusunda bilgi sahibi olmalıdır.

Yeni anne olan kadınlar için bebeklerini emzirirken dikkat etmeleri gereken bazı noktalar vardır. Eğer bunlara dikkat edilmezse, yanlış emzirme yüzünden

bebeğin ölümüne yol açılabilir.

EMZİRME HATALARI

ÖLÜME NEDEN OLMASIN

Prof. Dr. Ercan KIRIMİ / Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

(14)

HAZİRAN 2014

26

HAZİRAN 2014

27

Bir kova buzlu su dökül- mesinin sebebi, soğuk şoku ile bir anda kasların felç olması ve bu şekilde ALS has- taları ile empati yapma imkanı yaratması.

Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) veya Motor Nöron Has- talığı (MNH), halk arasında

“Futbolcu Sedat hastalığı” ola- rak da bilinen beyin-beyin sapı ve omurilikteki motor (kasların hareketini kontrol eden) sinir hücrelerinin harabiyeti ve ölü- mü sonucu gelişen ilerleyici bir hastalıktır. Hastalığın yüzde 90-95’i tesadüfi, yüzde 3-10 kadarı ailevidir. Görülme sıklığı 100 binde 1-2 olup erkeklerde kadınlara göre biraz daha sık olmaktadır. Görülme yaşı 40- 50 civarı olup ailevi olanlarda daha genç yaşta da rastlana- bilmektedir.

SEBEBİ TAM OLARAK BİLİNMİYOR

Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Hastalık, mer- kez sinir sisteminde, omurilik ve beyin sapında motor hüc- relerin (nöronlar) kaybına bağlı olarak ortaya çıkar. Üst motor nöron tutuluşu sonucu (ekstre- mitelerde katılık, hiperreflek- si, duygusal labilite uygunsuz ağlama gülme patlamaları) ve

alt motor nöron tutuluşu sonu- cu (kol ve bacaklarda asimet- rik güçsüzlük, kaslarda erime, kramplar, kaslarda seyirme, yorulma, konuşma ve yutma güçlüğü) oluşan bulguların çeşitli birleşimleri klinik tabloyu belirlemektedir. ALS’ye dair ilk belirtiler genellikle fark edilmez ya da gözden kaçar. İlk belirti- ler, kaslarda seğirme, titreme, kas zayıflığı sonucunda kolların veya bacakların etkilenmesidir.

Bu tür belirtilerin zamanla art- ması sonucunda ALS hastalığı ortaya çıkar. ALS’nin belirtileri sonucunda vücutta hangi kas etkilenmekteyse o kısım ilk ola- rak zarar görür. Hastaların yüz- de 75’inde ilk belirtiler, kol ve bacak kaslarında görülmüştür.

Hastalığın gelişimi ve yayılım hızı kişiden kişiye değişse bile, sonuç olarak hastalığa yaka- lanan kişiler ayağa kalkamaz veya yürüyemez, yatağa yatıp kendiliğinden kalkamaz veya ellerini ve kollarını kullanamaz.

Çiğneme güçlükleri ve çiğne- me yeteneğindeki zayıflama sonucu hastaların normal ye- mek yemesi yemek sırasında hastanın boğulma riskini artırır.

HAFIZAYI ETKİLEMİYOR ALS baskın olarak motor nö- ronlarını etkiler ve genellikle hastanın bilincine, kişiliğine,

ALS hastaları için başlatılan Ice Bucket Challenge; yani ‘Bir kova buzlu su’

kampanyası git gide yayılıyor. Sosyal medyanın gündemine oturan ve dünya çapında bir harekete dönüşen eyleme destek veren ünlülerin sayısı da her

geçen gün artıyor.

ZİHNİ BEDENE HAPSEDEN

HASTALIK: ALS

Dr. Savili ERYILMAZ / Nöroloji Uzmanı

Hastalık zaman içeri-

sinde giderek kötüleşir,

hastalar klinik bulguların

başlangıcından 3-5 yıl

sonra solunum yetmez-

liği, araya giren enfek-

siyonlara bağlı olarak

kaybedilebilirler.

(15)

HAZİRAN 2014

28

HAZİRAN 2014

29

aklına ve hafızasına etki etmez.

Aynı şekilde, görme kabiliyeti, koklama, tat alma duyma ve dokunma gibi önemli vücut fonksiyonları da bu hastalık- tan etkilenmez. Bağırsak ve mesane kontrolü devam eder.

Ancak hareket kısıtlılığından dolayı problem yaşarlar.

NASIL TANI KONULUR?

Tanı; iyi alınmış hasta öyküsü ve fizik muayene bulgularına dayanılarak konulur. Sinir ve kasların fonksiyonlarının de- ğerlendirildiği elektronöromi- yografik (EMG) çalışmalar gibi laboratuar testleri tanının des- teklenmesinde yardımcıdırlar.

Bunun yanı sıra bazı kan test- leri, beyin ve omuriliğin mag- netik rezonans (MR) görüntü- leme çalışmaları, yapılan diğer testlerdir. Ayrıca gerektiğinde

beyin omurilik sıvı incelemesi, genetik çalışmalar, kas biyop- sisi yapılabilir.

TEDAVİSİ MÜMKÜN DEĞİL ALS hastalığında, hastalığı ta- mamen iyileştirecek tedavi şu an için mümkün değildir.

Tedavide Amerikan Gıda ve İlaç Dairesinin (FDA) onayla- dığı tek ilaç olan Riluzol (Ri- lutek 50 mg tab) 100 mg/gün kullanılmaktadır. Bu ilacın ALS hastalarının ömrünü uzattığı görülmüştür. İlacın ayrıca has- taların solunum sistemi için ge- rekli olan desteği alma süresini geciktirdiğine de rastlanmıştır.

Riluzole, motor nöronlarının aldığı hasarı geri döndürmez.

ALS için geliştirilen diğer te- davi yöntemleri de hastaların daha iyi bir hayat sürmesini ve hastalığın semptomlarını

hafifletmeyi amaç edinmiştir.

Semptomatik ve destekleyici tedavi, hastaların yaşam kalite- sini ve yaşam süresini artırma- ya yardım eder.

HASTALIK ZAMANLA KÖTÜLEŞİR

Hastalık zaman içerisinde gi- derek kötüleşir, hastalar klinik bulguların başlangıcından 3-5 yıl sonra solunum yetmezliği ve araya giren enfeksiyonlara bağlı olarak hayatlarını kay- bedebilirler. Fakat hastaların yüzde 10’u 10 yıl ve daha uzun süre yaşabilirler. Bunun en gü- zel örneği 1960’lı yılların başın- da ALS’a yakalanan ve bugün yaşayan ünlü evrenbilimcisi Stephen Hawking’dir.

ALS hastalığında, has- talığı tamamen iyileşti- recek tedavi şu an için mümkün değildir.

Tedavide Amerikan

Gıda ve İlaç Dairesi-

nin (FDA) tek ilaç olan

Riluzol (Rilutek 50 mg

tab) 100 mg/gün kul-

lanılmaktadır. Bu ilacın

ALS hastalarının ömrü-

nü uzattığı görülmüş-

tür.

(16)

HAZİRAN 2014

30

HAZİRAN 2014

31

Ülkemizde, kolayca kurta- rılabilecekken, gecikme ve yanlış tedavi nedeniyle hayatını kaybeden veya sakat kalan kişi oranı oldukça yüksek. Hastala- rın önemli bir bölümü, ilk 4 saat içinde hastaneye getirilmele- ri durumunda kurtarılabiliyor.

Geç kalınırsa hastaların çoğu ya kaybediliyor ya da sakat kalıyor. İnme geçiren kişinin en yakınında bulunan ve nöroloji uzmanı olan bir hastaneye gö- türülmesi büyük önem taşıyor.

İleri yaş, hipertansiyon, diya- bet, ritm bozukluğu olan kalp hastalıkları, hiperlipidemi (kan yağlarında yükseklik), uyku hastalıkları, obezite inme riskini artırıyor.

65 YAŞ ÖNCESİ KRİTİK İnme, 65 yaş öncesinde erkek- lerde daha sık görülürken, ileri yaş kadınlarda bu sorunla daha sık karşılaşılması dikkat çekiyor.

65 yaştan sonra inme sıklığının her geçen yıl arttığı belirtiliyor.

İnme tedavisine geç kalınması halinde ölüm ve sakat kalma oranı çok yükseliyor. Bu sorun ölüme neden olan hastalıklar

arasında ikinci, sakat bırakan hastalıklar arasında ise birinci sırada yer alıyor.

İNMEYE ÖZGÜ BELİRTİLER

• Ani başlayan konuşma bo- zukluğu

• Kolu, bacağı ya da vücudun yarısını tutan kuvvet kaybı

• Yüzde asimetri

• Ağız köşesinde çökme

• Denge kaybı

• Görme kaybı

• Bulantı – kusma

• Hafıza bozukluğu ve bilinç kaybı

İLKBAHARDA SIKLIK ARTIYOR

İnme sıklığı ilkbahar aylarında artış gösteriyor. Yeterli sıvı alı- mının olmadığı yaz ayları da risk artışına neden olabiliyor.

Beslenme alışkanlıkları açısın- dan Akdeniz diyetinin koruyu- cu etkisi bulunuyor. Bu nedenle sebze ve meyve tüketimi (gün- de en az üç porsiyon) önem arz ediyor. Yağ ile karbonhidrattan fakir bir diyet önem taşıyor.

“GEÇER DİYE BEKLEMEYİN”

İnme sorununda ilk yapılması gereken, hiç zaman kaybetme- den hastayı ambulans veya en hızlı yolla nöroloji servisi olan bir hastaneye ulaştırmak. “Be- lirtiler geçer” diye beklemek yapılacak en büyük yanlıştır.

Hastanın tansiyonuna hastane öncesi müdahale edilmesi, so- ğuk su dökülmesi, banyo yaptı- rılması, yedirilmeye çalışılması, su içirilmesi gibi uygulamalar zaman kaybettirip hastaya za- rar verebiliyor.

EN ÖNEMLİ ŞEY ZAMAN İnme sorununda en önemli şey; hiç gecikmeden hastane- ye ulaşmaktır. Bu arada has- tanın rahat nefes almasını en- gelleyen bir durum varsa, bu sorunun giderilmesi gerekiyor.

Hastanın daha önce ve hasta- landığı gün kullandığı ilaçların hastaneye götürülmesi de çok önem taşıyor. İnme hastası ilk 4/5 saat içinde hastaneye gö- türülürse trombolitik (damar açıcı) tedavi uygulanıyor ve er- ken başvuran hastaların önemli bir bölümü kurtarılabiliyor.

İnme, beyin-damar tıkanıklığına bağlı olarak ortaya çıkan, tıkanıklığın olduğu bölgedeki beyin fonksiyonlarını bozan ve 24 saatten daha uzun süren bir sağ- lık sorunu. Bu sorun, beynin beslenmesini sağlayan damarların tıkanıklığı veya

kanaması sonucu ortaya çıkıyor.

İNMEDE İLK

4 SAAT ÖNEMLİ

Dr. Ayhan DOĞAN / Nöroloji

(17)

HAZİRAN 2014

32

HAZİRAN 2014

33 Modern toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de evcil hayvan besleme alışkanlığı

giderek artıyor. Pek çok insan evinde kedi, köpek, kuş gibi hayvanları besliyor.

EVDE HAYVAN BESLEMEK

NE KADAR SAĞLIKLI

Dr. Özgür DEMİRHAN / Dahiliye

İnsanlara stresten kurtul- mak, daha mutlu olmak, çevreyle uyumlu olmak gibi faydaları olan evde beslenen hayvanlar, sağlık açısından ise bazı riskler taşıyor. Evlerde beslenen bazı evcil hayvanlar- la ilgili dikkat edilmesi gereken hususlar bulunuyor.

KEDİ VE KÖPEĞİ AŞILAYIN Kedi ve köpek bakımında en önemli başlangıç noktası aşı- lama ve bağırsak parazitleri- nin tedavisidir. Aşılama, bulaş- ması çok kolay olan ölümcül hastalıklardan korunmada en önemli faktördür. Bu yüzden aşılama yapılmayan hayvanlar ve dolaylı yoldan beraber ya-

şayanlar büyük risk altındadır- lar. Bulaşabilecek hastalıklar, ölümcül özellik taşıyabilmekte ve tedavileri mümkün olama- yabilmektedir. Parazitler, kedi ve köpeğin hayatının ilk evre- lerinde öldürücü olabilmekte- dir ve bu parazitler bizlere de bulaşabilmektedir. Bu yüzden kedi ve köpeklerin hayatlarının

ilk dönemlerinden itibaren pa- razitlerinden arındırılması ge- rekmektedir. Parazit tedavisi, ömür boyunca sürmesi gere- ken ve de dikkat edilmesi ge- reken bir tedavidir.

EN BÜYÜK TEHLİKE KUDUZ Kuduz hiç şüphesiz hayvan- lardan geçebilecek en tehlikeli hastalıklardan birisidir. Özel- likle kedi ve köpeklerin ısır- ması veya tırmalaması yoluyla bulaşmaktadır. Aşı yaptırmak kuduzdan korunmada alınabi- lecek en önemli önlemlerden birisidir.

HAMİLE VE BEBEKLER ETKİ- LENİYOR

Evcil hayvanlardan geçebile- cek hastalıklar özellikle hamile kadınları ve bebekleri etkile- mektedir. Kedilerden geçebi- len toksoplazmozis adındaki hastalık, hamilelerde düşüklere neden olabileceği gibi bebeğin beyninde de bazı hasarlara yol açabilmektedir. Bu parazit ke- diye bir zarar vermez. Kedinin vücudunda üreyen parazitler dışkı ile dışarı atılır. Temas edil- mesi halinde bulaşmaktadır. Bu hastalığı önlemek için aşılarının düzenli yapılmış olması önem- lidir. Kedinin dışkısını yaptığı kum düzenli değiştirilmelidir.

KUŞLAR ÖNEMLİ HASTALIK TAŞIMAZ

Kuşlar, evde beslemek için en

fazla tercih edilen hayvanlardır.

Önemli bir rahatsızlığa sebebi- yet veren hastalık taşımazlar.

Nadiren, özellikle yaşlılarda ve immun sistemi düşük kişilerde ağır akciğer enfeksiyonlarına neden olabilirler.

SÜRÜNGENLER

Sürüngenler de son zamanlar- da beslenmeye başlanan hay- vanlardandır. Özellikle iguana tercih edilmekte olup bu canlı- nın bulaştırabileceği en önemli hastalık Salmonella adı verilen bir bakteridir. Gıdalar yoluy- la insanlara geçmektedir. Bu hastalık kendini ishal, bulantı gibi belirtilerle göstermektedir.

Yaşlılar, beş yaşından küçük çocuklar ve hamile kadınlar ise bu hastalık açısından yüksek risk grubunda bulunmaktadır- lar.

TÜY VE DERİ DÖKÜNTÜLERİ Tüm bu hastalıkların yanı sıra, her türlü hayvan ve bunların tüyü alerjik yakınmalara yol açabilmektedir. Evcil hayvan- ların tüy ve deri döküntüleri sıklıkla alerji nedeni olabilmek- tedir. Bazen bu hayvanların salyası ve dışkıları da alerjenik nitelik taşımaktadır. Bu yüzden evde beslenen hayvanların te- mizliğinin düzenli yapılması gerekir.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER Sonuç olarak;

- Beslenen hayvanın temizliğine,

- Barındığı ortamın (kafes gibi) temizliğine, - Temizliği yaparken eldiven kullanılmasına, - Aşılarının eksiksiz olmasına,

- İlk dönemlerinden itibaren parazitlerinden arındırılmasına,

- Evlerinde hamile,

bebek veya alerjik

kişiler bulunuyorsa

beslemek için seçilen

hayvanın türüne dikkat

edilmelidir.

(18)

HAZİRAN 2014

34

HAZİRAN 2014

35 Tiroid bezi, vücudumuz için hayati öneme sahip. Çünkü tiroid hormonunun

gereğinden az ya da fazla salgılanması, vücutta ciddi rahatsızlıklara sebep olabiliyor. Yapısal ve fonksiyonel olmasına bağlı olarak pek çok belirtisi olan ti- roidin tedavi yöntemleri de, hastalığın türüne bağlı olarak değişiklik gösteriyor.

Dr. İbrahim ÖĞÜN / Genel Cerrahi

Tiroid bezinin yapısal has- talıklarında; nodüllerin sayı ve büyüklüğüne göre bo- yunda şişlik, nefes borusuna baskı nedeniyle geçmeyen ök- sürük veya ilerlemiş olgularda nefes almada zorluk, yemek borusuna baskı nedeniyle yut- kunma zorluğu, ses kısıklığı,

boyundaki lenf bezlerinde şiş- lik gibi belirtiler olabilir. Çok çalışan tiroid bezi hastalıkların- da ise; çarpıntı, aşırı terleme, sıcağa tahammülsüzlük, eller- de titreme, kilo kaybı, saçlarda incelme, gözlerin öne doğru çıkması gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Tiroid bezi az çalışı-

yorsa halsizlik, bitkinlik, üşüme, kilo alma, saçlarda dökülme gibi şikâyetler görülür.

TİROİD HASTALIĞININ TANISI

Tiroid hastalıklarında tanı için öncelikli olarak kan TSH düzeyi test edilmelidir. Tiroid hasta-

VÜCUDUNUZUN

DENGE SİHİRBAZI TİROİD

lıklarında olmazsa olmaz tanı aracı, ultrasonografi muaye- nesidir. Ultrasonografik mua- yenede nodülün katı olması, düşük ekolu olması, kenarla- rının düzensiz olması, küçük kireçlenmeler içermesi, çevre dokulara sıçraması gibi bul- gulara rastlandığında, bu has- taların mutlaka iğne biyopsisi ile değerlendirilmeleri gerekir.

Bir diğer tanı aracı, tiroid sin- tigrafisidir. Amaç, tiroid bezi ve nodüllerin fonksiyonu yani çalışma durumu ile ilgili bilgi vermesidir.

YALANCI VE GERÇEK NODÜLLER

Hipotiroidi, tiroid bezinin nor- malden daha az hormon salgı- laması durumudur. Bu hastala- rın çoğunda küçük çaplı yalancı nodüller görülür. Bu hastalarda ameliyatla tedavi söz konusu değildir. Ancak gerçek nodül- leri olan hastalarda ameliyat

gerekebilir. Hipertiroidi ise ti- roid bezinin normalden fazla hormon salgılaması durumu- dur. Bu hastalarda, tiroid hor- monu yapımını azaltan ilaçlar, radyoaktif iyot tedavisi ve cer- rahi tedavi uygulanabilir. Tiro- id bezinde soğuk nodülü olan hastalar ve tiroid bezi çok bü- yük olan hastalarda ameliyatla tiroid bezinin alınması yoluna gidilir. Tiroid bezinde nodül olmayan ve tiroid bezi küçük hastalardaysa radyoaktif iyot tedavisi uygulanır. Birden fazla sıcak nodülü olan hastalarda genellikle tiroid bezinin kalan kısımlarında da nodül bulun- ması nedeniyle cerrahi tedavi öncelikli olarak düşünülmelidir.

Tiroid bezinde başka bir nodül mevcut değil ise radyoaktif iyot tedavisi yapılabilir.

TOPLUMUN YARISINDA GÖRÜLÜYOR

Nodüler guatr, en sık görü-

len tiroid bezi hastalığıdır. Elle muayene edilen 100 hastanın 7’sinde, ultrasonografi yapılan insanların ise yüzde 50’den fazlasında yani toplumun yarı- sında tiroid nodülleri saptana- bilir. Hastalık bu kadar yaygın olmasına rağmen, bu hastala- rın tamamının ameliyat olma- sı gerekmez. Ultrasonografi ve iğne biyopsisinde kanser şüphesi olan nodül varlığında, nefes borusu, yemek borusu gibi yapılara baskı olması du- rumunda, kozmetik neden- lerle ya da 4 santimetreden büyük nodül varlığında hasta- lara ameliyat önerilir. Tek tiroid nodülündeyse, tiroid bezinin diğer kısımlarının tamamen normal olduğu hastalarda de- ğerlendirme büyük önem taşır.

Çünkü bu nodüllerde kanser ve hipertiroidi riski, diğer has- talara oranla daha yüksektir.

Bu hastalarda, tiroid hormonu yapımını azal- tan ilaçlar, radyoaktif iyot tedavisi ve cerrahi tedavi uygulanabilir.

Tiroid bezinde soğuk

nodülü olan hastalar ve

tiroid bezi çok büyük

olan hastalarda ameli-

yatla tiroid bezinin alın-

ması yoluna gidilir.

(19)

HAZİRAN 2014

36

Yetişkinlerde olduğu kadar çocuklar için de ayak bakımı önemlidir. Genel ola- rak 10 aylıkken yürümeye başlayan çocuklar için seçilen ayakkabılarda özenli

olunmalıdır.

ÇOCUKLAR ÇIPLAK AYAKLA

UYGUN ZEMİNDE YÜRÜMELİ

Prof. Dr. Güntekin GÜNER / Ortopedi ve Travmotoloji

Çocuklar için en iyi ayak egzersizi, çıplak ayakla uygun zeminde yürümektir.

Çocuklar 10-18 ay arasında yü- rümeye başlar. Çocuk ayağı büyüklerin ayağının küçük bir modeli değildir. Ayak bağları daha gevşek, yağ dokusu daha fazladır. Bu farklı görüntü nor- mal kabul edilmelidir.

Çocuklarda ayakkabı seçimi konusunda ailelerin dikkatli davranmaları gerekir. Ayak- kabı, ayağın şekillenmesini sağlayan bir kalıp değildir.

Ayakkabının temel görevi ko- ruyuculuktur. Ayağı şekillendir- me fonksiyonu yoktur. Yürüme öncesinde ayakkabı kullanımı gereksizdir. Koruyucu patik

yeterlidir. Yürümeye başlayan çocuklarda ev içinde ayakkabı giymesi gereksizdir.

ÇOCUK İÇİN AYAKKABI SEÇİMİ

Çocuklar için en iyi ayak eg- zersizi uygun zeminde çıp- lak ayakla yürümektir. Çocuk ayakkabılarının bot tarzında olması şart değildir. Kış ayla- rında koruyucu amaçlı olarak bot tarzı olanlar tercih edile- bilir. Ayakkabı büyük, geniş, yumuşak ve hafif olmalıdır. Ço- cuk ayağının özellikle ilk 3 yaş- ta çok hızlı büyüdüğü unutul- mamalıdır. Ayakkabının ucu ile başparmak ayasında yaklaşık 1-1,5 cm boşluk olmalıdır.

HER İKİ AYAKKABIYI DA DENEYİN

Ayakkabı tabanı yumuşak ve ayak kavisine uyumlu olmalıdır.

Ayakkabı topuk bölgesi, ayak topuğunu her yönde iyi kavra- malı. Ayak sırtı tercihen kapalı olmalıdır. Özel yapım ortope- dik ayakkabı nadiren gereklidir.

Doğuştan ayak yapısında bazı sorunlar görülen, kemiği veya yumuşak dokuyu ilgilendiren durumlarda özel bot kullanımı gerekebilir. Çocuklara ayakkabı alırken her 2 ayakkabı giydiri- lerek kontrol edilmelidir. Ayak- kabının içi de el ile değerlen- dirilmeli, rahatsız edebilecek yapıların olmadığından emin olunmalıdır. Spor çağında- ki çocuklarda şok emici spor ayakkabılar kullanılmalıdır.

(20)

HAZİRAN 2014

38

HAZİRAN 2014

39 Çocuklar, okulların açılmasıyla birlikte futbol, tenis, yüzme ve basketbol gibi

performans sporları eğitimi almaya başlıyor. Çocukların kalplerinin bu sporları kaldırabilecek kadar sağlıklı olup olmadıklarının belirlenmesi gerekiyor.

Dr. Erkan YILDIRIM / Kardiyoloji

Genç sporcularda ani ölüme yol açabilen kalp rahatsızlıklarında ilk sırayı “Hi- pertrofik Kardiyomyopati”

denilen kalp kasının aşırı de- recede kuvvetlenmesi ve ka- lınlaşmasıyla kendini gösteren hastalık alıyor. Ani ölüme ne- den olan bir diğer hastalık “Di- late Kardiyomyopati” dediği- miz kalp kasının zayıflaması ve kalbin genişlemesiyle kendini gösteren rahatsızlık.

AİLEDE KALP VARSA TARAMA ŞART

Yakın akrabalarında erken yaş- ta ani ölüm öyküsü, ailesinde

uzamış Q-T sendromu adı ve- rilen ritm bozukluğu ile kalp kası hastalığı olan çocuklar spor yaparken ani ölüm riski altındadır. Çocuğunuz spor ya- parken bayılma, göğüs ağrısı, çarpıntı ve nefes darlığı gibi şikayetleri oluyorsa muhakkak çocuk kardiyoloji uzmanı tara- fından kontrolden geçirildikten sonra spor yapmalıdır.

EKG VE KALP ULTRASONOGRAFİSİ

Spor öncesinde basit ve can yakmayacak birkaç tetkik ile çocuğunuzun spor yapıp ya- pamayacağını öğrenmek ve

ani ölüm riskini azaltmak müm- kün. Uzman doktor muayenesi, EKG ve kalp ultrasonografisi ile çocukların kalplerinde bir sorun olup olmadığı ortaya çı- karılabilir. EKG’si ve fizik mua- yenesinde anormal bulguları olan hastaların ekokardiyografi denilen kalbin yapısının, duvar kalınlıklarının ve fonksiyonları- nın değerlendirildiği bir çeşit ultrasonografik incelemeye tabi tutulmalarına; hatta bazı olguları laboratuvar ortamın- da koşu testine (Efor testi) alıp ondan sonra yarışmalı sporlara katılmasına karar veriyoruz.

BASİT KALP TESTLERİ

SPORCU ÇOCUKLARI

KURTARIYOR

Referanslar

Benzer Belgeler

Risk yönetimi ve iç kontrol mekanizmasının işleyişi, Denetimden Sorumlu Komite Üyeleri, (2013 yılından itibaren Riskin Erken Saptanması Komitesi ile Yönetim Kuruluna

 İzmir’in sahip olduğu özellikle jeotermal enerji başta olmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarından maksimum derecede faydalanılması,.  İzmir’in

A) ÖLÜM TEMİNATI: Bu poliçe ile temin edilen bir kaza sonucu, sigortalının, derhal veya kaza tarihinden itibaren bir sene içinde ölümüne sebep olduğu takdirde, poliçede

KOSGEB destekleri ve ihracata yönelik teşviklerin artırılması (05.01.2017/KOSGEB Destek Programı Uygulama Esasları).. KOSGEB destek programlarına firmalarca

Bugün başkan Carney’nin yapacağı konuşmaya kadar GBPUSD paritesi üzerinde yatay bir hareketlenmenin devam etmesi beklenebilir.. Aynı zamanda önceki

 Özel etkinlikler (örn. – Güçlü kütüphane dernekleri yaratma, Haiti’ye yardım, IFLA Başkanı özel toplantıları)..  Bölümler (Divisions)–

Tasarı veya tekliflerin Genel Kurul’daki görüşmelerinde söz alabilecek olanlar hükümet, komisyon, siyasi parti grupları temsilcileri ve şahsı adına iki

31 ARALIK 2021 TARİHİNDE SONA EREN HESAP DÖNEMİNE AİT KONSOLİDE FİNANSAL TABLOLARA İLİŞKİN AÇIKLAYICI NOTLAR (Tutarlar, aksi belirtilmedikçe Türk Lirası (“TL”) olarak