• Sonuç bulunamadı

I.KONU:KÜLTÜR VE TOPLUM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "I.KONU:KÜLTÜR VE TOPLUM"

Copied!
57
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I.KONU:KÜLTÜR VE TOPLUM

“Kültür” nedir?

(2)

Kültür kavramı

Sıradan bir konuşmada kültür kavramı, “yüksek kültür”e işaret eder:

“Şaraptan anlayan, kültürlü bir adam”!

Oysa kültür, bireyin onun az ya da çok kısmına sahip olacağı bir bilgi alanı ya da “gusto (beğeni, ağız tadı)” değil, bir toplumun üyelerinin yaşama

biçimine göndermede bulunur...

(3)

Kültür

Kültürün yaygın bir tanımı, “doğanın

ürettiklerine karşı insanın ürettiği her şey” dir.

Bu tanım, modern kültürün bir ikiliğini, doğa- kültür ikiliğini varsayarak, insan ürünleriyle doğanın ürünlerini karşıtlaştırıyor...

“İnsanın ürettiği her şey” deyince, aklınıza neler geliyor?

(4)

Kültür ürünleri

İnsanların yaşamlarını sürdürmek için ürettikleri araçlar: saban, çömlek, ev, ocak...

İnsanların giydikleri, taktıkları, kullandıkları nesneler

Sanat ürünleri

Dinsel tapınma nesneleri

İktidar sembolü olan nesneler

(5)

Kültür ürünleri

Kültür ürünleri, her zaman böyle elle tutulur nesneler olmayabilir: adetler, inançlar, gelenekler...de kültürün parçalarıdır.

Aynı zamanda, kuşaktan kuşağa aktarılan bazı

bilgiler, gündelik yaşam ve teknoloji bilgileri de kültür kapsamındadır.

Evlilik, doğum, ergenliğe geçiş, ölüm... gibi insan hayatının önemli anlarını vurgulayan törenler

Nazar inancı gibi yaygın inanışlar

Neyin güzel, neyin çirkin olduğuna ilişkin yaygın ölçütler (estetik normlar)

Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna ilişkin yaygın ölçütler (ahlaki normlar)

(6)

Kültür ve Toplum

Kültür ve toplum arasında çok yakın bir ilişki vardır...

Bir kültürü vareden, insan topluluklarıdır.

Aynı şekilde, insan topluluklarının ayırdedici niteliği, kültüre sahip olmalarıdır.

(7)

Değerler ve normlar

Her kültürün bir kozmolojisi vardır.

Evrenin kaosunu, yani karmaşasını kozmosa, yani düzenliliğe

dönüştüren “hikayeler”

anlatırlar.

Bu hikayelerden önemli bir kısmı, dünyanın,

yaşamın ve insanın kökenine ilişkindir.

Yaradılış hikayeleri...

(8)

Bir kısmı insanın varlık içindeki yerini anlatır:

mitolojik hikayeler

(9)

Değerler ve normlar

Yalnızca “ilkel” kültürlerde değil, modern olanlarda da bir(çok) kozmoloji vardır.

Bunlar, yaygın değerlerin ve normların da kaynaklarıdır.

(10)

Kozmoloji Nedir?

(cosmologia, κόσμος [kozmos] düzen + λογια [logia] söylev) sözcüğünden Evren bilimi veya Kozmoloji bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalının ismidir.

Kozmoloji sözcüğü Türkçeye Yunanca κοσμολογία üremiştir.

Her ne kadar kozmoloji sözcüğü nispeten yakın zamanlı bir sözcük olsa da, evren tarih boyunca bilim, felsefe ve din gibi farklı disiplinler tarafından araştırma konusu olmuştur.

Kozmoloji ise bir sözcük olarak ilk kez 1730 yılında Christian Wolff'un Cosmologia Generalis isimli eserinde kullanılmıştır.

(11)

Kozmoloji ile uğraşan bilim adamlarına kozmolog veya evrenbilimci denir.

Çağdaş yazında kozmoloji veya evrenbilim ile genelde fiziksel kozmoloji kastedilmektedir.

Bu bağlamda, kozmologlar kozmoloji çalışmaların

içerisinde astronominin yanı sıra birçok bilim dalını da kullanırlar: biyolojiden matematiğe kadar.

Kozmoloji evrenin yapısını, tarihini ve geleceğini inceler.

Fiziksel evrenin bir bütün olarak kavranıp

anlaşılmasını sağlamak amacıyla, doğa bilimlerini, özellikle gökbilim ve fiziği bir araya getirir.

(12)

Hızır-İlyas

Örneğin,

misafirperverlik, bütün Ortadoğu coğrafyasında önemli bir normdur. Bu normu destekleyen

mitolojik hikayelerden iyi bilinen biri, Hızır

efsanesidir.

(13)

Kültürel normların ve değerlerin değişimi

Kültürel normlar ve

değerler, zaman içinde değişirler

Örneğin, kadınların ücretli çalışmaya

katılması, bundan elli yıl önce yaygın normlara aykırıydı.

Kültürel normların değişimi, pek çok durumda, yavaş ve doğal biçimde

gerçekleşir.

(14)

Karşılaşmalar

Kültürel değişim, farklı kültürlerin

karşılaşmasıyla da gerçekleşir...

(15)

Kültürel normların politikayla değişimi

Bazen de zaman

içindeki yavaş değişim yerine, kültürel

politikalarla değerlerin ve normların

değişmesine çalışılır.

(16)

Kültürel çeşitlilik

Yalnızca inançlar ve değerler değil, pratikler de kültürden kültüre çeşitlilik gösterir.

Bu çeşitliliği bazen tuhaf ve yadırgatıcı, bazen

tiksindirici, bazen dehşet verici

bulabiliriz...

(17)

Çok kültürlü toplumlar

Günümüzde, pek çok toplum kültürel ve etnik bakımdan çeşitlilik

gösterir.

Savaşlar, göçler, sömürgecilik ve

küreselleşme, insanların yer değiştirmelerine

neden olmuştur. Bu da, pek çok kültürün

birarada yaşadığı

toplumların oluşmasını sağlamıştır.

(18)

Karışımlar

Farklı kültürlerin

birarada yaşaması, pek çok durumda

birbirlerinden etkilenmelerine, değişmelerine ve

karışmalarına neden olur...

(19)

Alt kültür

Alt kültür, yalnızca dilsel ya da etnik çeşitliliğe değil, bir toplumda egemen ve yaygın olan kültürden ayırt edilebilen her grup için kullanılabilen bir

kavramdır.

Örneğin gençlik altkültüründen, vejeteryan alt

kültüründen... söz edebiliriz.

(20)

Karşı Kültür

Karşı kültürler,

toplumdaki yaygın değer ve normları

büyük ölçüde yadsıyan gruplardır...

(21)

Kültürel değişim

Kültürel değişimin kaynaklarından biri de alt kültürler ve karşı kültürlerdir.

Bu grup ve hareketler, toplumsal değişmeye yol açan etkili güçler olabilirler...

(22)

Irk merkezcilik

Irk merkezcilik, dünyaya ve başkalarına kendi değerleri ve normları ışığında bakmak, onları böyle

değerlendirmektir.

Her kültürün başkalarına yadırgatıcı gelecek kalıpları vardır. Bunlar, ancak o

kültürün bütünü içindeki yerleri gözönüne alınarak anlamlandırılabilir.

Başka kültürleri o kültürün kendi değer ve normları içinde değerlendirmek, kültürel göreciliktir.

(23)

Sosyologun görevi, herhangi bir toplum ya da kültürü anlamaya

çalışırken basmakalıp yargılardan kaçınmak, onu kendi gerçekliği

içinde kavramaktır.

(24)

Toplumsallaşma

Toplumsallaşma, kültürün yeni kuşaklara aktarılmasının kanalıdır.

İnsan yavrusunun “çocukluk” dönemi, yeryüzündeki bütün canlılardan daha

uzundur. Çünkü insan olmanın vazgeçilmez parçası olan kültürel becerileri öğrenebilmesi için uzun bir zaman gerekir.

Bu becerilerin en önemlisi, dildir.

(25)

Toplumsallaşma, bir “programlama”

değildir!

İnsan, kendisine öğretilenleri öğrenme becerisine sahip olduğu kadar, bunları

yorumlama, reddetme ya da kendi isteklerine göre eğip bükme becerisine de sahiptir!

Toplumsallaşma, çocukluk döneminde

başlayıp biten bir programlama değil, yaşam boyu devam eden bir öğrenme, yorumlama ve müzakere sürecidir.

(26)

Birincil toplumsallaşma

Kültürel öğrenmenin en yoğun olduğu bebeklik ve çocukluk dönemi, birincil toplumsallaşma dönemidir.

Aile, birincil

toplumsallaşmanın esas öznesidir.

(27)

İkincil toplumsallaşma

Çocukluğun ileri dönemi ve olgunluk çağındaki toplumsallaşma

sürecine, ikincil

toplumsallaşma denir.

Akran grupları, okul, medya, işyeri.... ikincil toplumsallaşmanın özneleridir.

(28)

Toplumsal rol

Toplumsallaşma süreci, rollerin öğrenilmesi

sürecidir.

Bireyler, toplumsal olarak tanımlanmış

beklentileri, bu süreçte öğrenirler.

Roller, her zaman

“tekst”te yazıldığı biçimiyle oynanmaz!

(29)

Kimlik

Kültür, bizi biçimlendirir ve etkiler.

Ancak bu etkileme ve biçimleme, tek boyutlu ve tek yönlü değildir.

Toplumsallaşma süreci içinde her birimiz

bağımsız düşünce ve eylem kapasitesi, kimlik duygusu geliştiririz.

(30)

Toplumsal Kimlik/Kendilik Kimliği

Kimlik, iki

düzeyde tartışılır:

toplumsal kimlik

ve kendilik kimliği

(31)

Toplumsal Kimlik

Başkalarının bize atfettiği özelliklere işaret eder: Öğrenci, genç, sinema topluluğu üyesi, kadın, şişman...

Aynı anda birden fazla toplumsal kimliğimiz vardır.

Kimi zaman bu kimliklerimiz arasında çatışma yaşarız.

Toplumsal kimliğimiz, hayatımızın farklı dönemlerinde farklılaşabilir.

(32)

Kendilik Kimliği

Kendilik kimliği, bireyin dış dünyayla giriştiği sürekli müzakeredir.

Bu müzakere, kendilik duygusunun

yaratılmasında ve biçimlendirilmesinde temel önemdedir.

(33)

Toplumsal değişme ve kimlik

Modern toplumlarda kendilik kimliği, eskiye kıyasla daha çok yönlü ve daha değişkendir.

Çünkü bireyler hem toplumsal ilişkilerinde hem de coğrafi olarak daha hareketlidirler.

Kim olduğumuz, nasıl yaşayacağımız, ne yapacağımız konusunda daha fazla

seçeneğe sahibiz.

(34)

Farklı toplumlar

Kültürel özellikler, toplumun genel gelişimi ve yapısı ile yakından ilişkilidir.

Teknolojik gelişim ve maddi koşullar, kültürün diğer boyutları üzerinde büyük bir etkiye

sahiptir.

(35)

Avcı toplayıcılar

Son yirmi bin yıl bir kenara bırakılırsa,

insanlık tarihinin uzun dönemleri (yani

yüzbinlerce yıl!) avcılık ve toplayıcılıkla

geçmiştir.

Avcı-toplayıcı

topluluklar bugün hala dünyanın bazı

bölgelerinde varlıklarını sürdürürler.

(36)

Avcı toplayıcılar

Maddi servet birikimi yok denecek kadar azdır.

Topluluk içinde

eşitsizlikler hemen hemen hiç yoktur

Statü farklılıkları, yaş ve cinsiyetle ilişkilidir.

Erkekler avcılık,

kadınlar toplayıcılıkla uğraşır.

(37)

Tarım ve kır toplumları

Avcılık ve toplayıcılık, besicilik ve tarıma

evrildi (Neolitik)

Bazı insan grupları

hayvanları yetiştirdiler, bazıları toprağı işlediler.

Bunlar göçebeler ve yerleşikler olarak ikiye ayrıldı.

(38)

Tarım ve Kır Toplulukları

Bildiğimiz bütün uygarlıklar, tarım

toplumlarında ortaya çıkmıştır.

Bu toplumlar, iş bölümünün ve

eşitsizliklerin arttığı, servet birikiminin,

siyasal mekanizmaların ve ordunun ortaya

çıktığı toplumlardır.

(39)

Sanayi toplumları

İki yüz yıl öncesinde, bilimsel, teknolojik ve siyasal devrimlerin sonucunda, insanlık

tarihinin yeni bir aşamasına, sanayileşmiş toplumlara geçilmiştir.

Bu toplumlarda, nüfusun büyük bölümü tarımda değil, sanayide ve hizmetlerde çalışır.

Sanayi toplumları, aynı zamanda ulus-devlet toplumlarıdır.

(40)

Küresel gelişme

Onyedinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar, Batı ülkeleri dünyanın her yerinde sömürgeler kurdular

Böylece, dünya ikiye ayrılmış oldu: Kuzey ve Güney

(41)

Birinci, İkinci ve Üçüncü Dünyalar

Dünya ülkelerinin birinci, ikinci ve üçüncü

olarak ayrışması, yirminci yüzyılın başlarında yapıldı: Kapitalist sanayi ülkeleri (Amerika, Batı Avrupa, Japonya ve Avustralya), birinci dünyayı oluşturdu. İkinci dünya, Sovyet

Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin başı çektiği sosyalist ülkelerdi. Üçüncü dünya ise

genellikle tarihlerinin önemli bir bölümünü sömürge olarak geçirmiş toplumlardı.

(42)

Gelişmekte olan dünya

Asya, Afrika ve Güney Amerika’nın sömürge yönetimi altında yaşamış bölgeleridir.

Ulus-devletler biçiminde örgütlenmişlerdir.

Tarım, ana ekonomik etkinlik olarak kalsa da yerel tüketim değil dünya pazarları için üretim yapılır

Bu ülkeler, dünyanın yoksul nüfusunun büyük bölümünü barındırır

(43)

Dünyada Yoksulluk

Dünya nüfusunun

yarıya yakın bir bölümü, günde 2 doların altında gelir elde eder

Sahra altı Afrika’da günde bir doların

altında gelirle yaşayan insan sayısı, 2000

yılında 290 milyondur.

(44)

Yeni Sanayileşen Ülkeler

Gelişmekte olan dünya, kendi içinde büyük farklılıklar barındırır

Bu ülkelerden bazıları, çok büyük ekonomik büyüme hızlarına erişmişlerdir (örn. Güney Kore ve Brezilya)

(45)

Sanayileşmenin bedeli

Yüksek büyüme hızları, ekolojik felaketler, gelir dağılımı uçurumları ve siyasal istikrarsızlıklar pahasına elde

edilmektedir.

(46)

Toplumsal değişme

Toplumsal değişme hızı, tarih boyunca büyük bir artış göstermiştir.

İnsan türünün ortaya çıkışıyla tarımın

bulunuşu arasında geçen süre, aşağı yukarı 490 bin yıldır!

Tarımın bulunuşunda bu yana ise sadece 12 bin yıl geçmiştir!

İnsan toplumlarının tarihi, bu uzun süre içinde çok küçük bir dönemi kaplar.

(47)

Toplumsal değişme

Toplumsal değişmeyi tanımlamak zordur.

Çünkü herşey, her an değişmektedir, ama aynı zamanda süreklilikler de vardır.

Değişenin ve sürekliliğin neler olduğunu görebilmek için, bazı ölçütler kullanmamız gerekir. Bunlar, fiziksel çevre, politik

örgütlenme ve kültürel etkenlerdir.

(48)

Fiziksel çevre

Fiziksel çevre, insan topluluklarının hayatında önemli bir etkendir.

Örneğin ilk büyük uygarlıklar, tarıma elverişli, coğrafi ulaşımı kolay bölgelerde ortaya

çıkmıştır.

Yüksek dağlar, okyanuslar, çöllerle dünyanın kalanından yalıtılmış toplulukların değişimi daha yavaş gerçekleşir.

(49)

Politik örgütlenme

Politik bir örgütlenmenin varlığı, toplumsal değişimi hızlandıran etki yapar.

Avcı ve toplayıcılarda henüz politik

örgütlenme olmadığı için, binlerce yıllık tarihlerinde büyük değişimler görülmez.

Politik iktidarlar (hükümetler, lordlar, şefler,

krallar), toplumsal değişimi hızlandıran bir etki yapabilirler.

(50)

Kültürel etkenler

Toplumsal değişimi etkileyen üçüncü kategori, kültürel etkenlerdir.

Din, iletişim sistemleri, liderlik gibi etkiler, toplumsal değişimi hızlandırabilir ya da yavaşlatabilir (Max

Weber’i hatırlayın!)

Yazı, bir iletişim sistemi olarak, toplumsal değişimi hızlandırmıştır.

Liderler, toplumların hayatında belirleyici bir rol oynayabilirler (Sezar, Atatürk, Gandhi...) Ancak

liderlerin ortaya çıkması için bazı toplumsal koşulların gerektiğini unutmamak lazımdır.

(51)

Modern dönemde değişme

Son iki yüzyıl, insanlık tarihinin gördüğü en

hızlı ve en büyük değişimlere sahne olmuştur.

Modern dönemi öncekilerden ayırdeden nitelikler nelerdir?

(52)

Ekonomik etkiler

“Sanayi devrimi” olarak adlandırdığımız

ekonomik değişim, modern dönem tarihinin temel bileşenlerinden biridir.

Geleneksel üretim sistemlerinden farklı olarak kapitalizm, sürekli büyümeyi ve birikimi

hedefler

Sürekli büyüme, sürekli teknolojik değişim anlamına gelir.

(53)

Ekonomik etkiler

Teknolojik ve bilimsel ilerlemenin ekonomik etkenler tarafından yönlendirildiğini söylemek doğru ama eksiktir.

Bilim ve teknoloji, aynı zamanda politik ve kültürel etkenlerle de biçimlenir ve onları etkiler.

Bunun en iyi örneği, son otuz yılın iletişim teknolojilerindeki büyük değişimdir.

(54)

Politik etkenler

Modern toplumlarda değişimi hızlandıran bir etki de politik gelişmelerden kaynaklanır.

Geleneksel toplumlarda politik değişim geniş kesimleri fazla etkilemezdi.

Oysa modern toplumda, her politik değişim, toplumun her köşesinde, hızla etkisini

gösterir.

Hükümetler, toplumsal değişimin yönünü belirlemek ve hızını etkilemek için bir dizi kararlar alırlar (sosyal politika kararları gibi)

(55)

Politik etkenler

Batılı ülkelerin 17. yüzyıldan itibaren sahip oldukları büyük askeri güç, onların dünyanın geri kalan kısmını etkileme gücüne de

erişmelerini sağlamıştır.

Yirminci yüzyılda yaşanan iki büyük dünya savaşı, bütün ülkelerin bir biçimde etkilendiği siyasi olaylardır.

(56)

Kültürel etkenler

Modern dönemin üçüncü büyük devrimi, yani bilimsel devrim, toplumsal değişme üzerinde büyük bir etki yapmıştır.

Düşüncenin laikleşmesi, rasyonel düşüncenin ağırlık kazanması ve bilimsel gelişmeler,

toplumsal değişimin önünü açmıştır.

Aynı zamanda, siyasi devrimin de bir sonucu olarak eşitlik, demokrasi ve özgürlük

ideallerinin yaygınlaşması, toplumsal değişmeye hız kazandırmıştır.

(57)

Küresel dünyada toplumsal değişim

21. yüzyıl, toplumsal değişimin hız kesmediği, aynı zamanda, değişimin ulus-devlet

ölçeğinden çıkarak küresel ölçeğe sıçradığı bir dönemdir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendi dönemini kastederek, toplumların pozitif evreye ulaştığını, dolayısıyla bu evreye egemen olan zihniyetin de pozitif zihniyet, pozitif bilgi olduğunu

“Son olarak pozitif halde, mutlak kavramları elde etmenin imkansızlığını kabul eden insan zihni, kendini, yalnızca, iyi düzenlenmiş akıl yürütmenin ve gözlemin

Yeni paradigma ile birlikte yeni tarz bilim yapmaya yönelik uzmanlaşmış yayıncılık, dernekleşme ve bilim eğitimi alanlarında da değişmeler ortaya çıkar.. Bilimle

Bu düşüncenin doğrulanabilmesi için, genel olarak tüm bilim tarihinde (ve bilgi tarihinde), özelde ise Galileo’dan bu yana modern bilim tarihinde epistemolojik

Tarihsel materyalizm anlayışının çıkış noktası, insanlık tarihi boyunca kurulmuş bütün toplumsal sistemlerde din, hukuk, siyaset, düşünce

Eylemin ahlâki değeri üretği faydaya göre değerlendiriliyorsa, sonucu bilmeden ahlâken doğru eylemi nasıl seçeriz. Karşımızda, üretkleri fayda bakımından eşit olan

(3) Doğru eylemde bulunmak farklı ahlaki temelleri olan farklı yükümlülükleri

Bilim insanla- rı EEG sayesinde hem de neredeyse gerçek zamanlı olarak beyin- de hangi duyguların ve düşüncelerin hâkim olduğunu (uyku ha- li, öfke, heyecan gibi temel