I.KONU:KÜLTÜR VE TOPLUM
“Kültür” nedir?
Kültür kavramı
Sıradan bir konuşmada kültür kavramı, “yüksek kültür”e işaret eder:
“Şaraptan anlayan, kültürlü bir adam”!
Oysa kültür, bireyin onun az ya da çok kısmına sahip olacağı bir bilgi alanı ya da “gusto (beğeni, ağız tadı)” değil, bir toplumun üyelerinin yaşama
biçimine göndermede bulunur...
Kültür
Kültürün yaygın bir tanımı, “doğanın
ürettiklerine karşı insanın ürettiği her şey” dir.
Bu tanım, modern kültürün bir ikiliğini, doğa- kültür ikiliğini varsayarak, insan ürünleriyle doğanın ürünlerini karşıtlaştırıyor...
“İnsanın ürettiği her şey” deyince, aklınıza neler geliyor?
Kültür ürünleri
İnsanların yaşamlarını sürdürmek için ürettikleri araçlar: saban, çömlek, ev, ocak...
İnsanların giydikleri, taktıkları, kullandıkları nesneler
Sanat ürünleri
Dinsel tapınma nesneleri
İktidar sembolü olan nesneler
Kültür ürünleri
Kültür ürünleri, her zaman böyle elle tutulur nesneler olmayabilir: adetler, inançlar, gelenekler...de kültürün parçalarıdır.
Aynı zamanda, kuşaktan kuşağa aktarılan bazı
bilgiler, gündelik yaşam ve teknoloji bilgileri de kültür kapsamındadır.
Evlilik, doğum, ergenliğe geçiş, ölüm... gibi insan hayatının önemli anlarını vurgulayan törenler
Nazar inancı gibi yaygın inanışlar
Neyin güzel, neyin çirkin olduğuna ilişkin yaygın ölçütler (estetik normlar)
Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna ilişkin yaygın ölçütler (ahlaki normlar)
Kültür ve Toplum
Kültür ve toplum arasında çok yakın bir ilişki vardır...
Bir kültürü vareden, insan topluluklarıdır.
Aynı şekilde, insan topluluklarının ayırdedici niteliği, kültüre sahip olmalarıdır.
Değerler ve normlar
Her kültürün bir kozmolojisi vardır.
Evrenin kaosunu, yani karmaşasını kozmosa, yani düzenliliğe
dönüştüren “hikayeler”
anlatırlar.
Bu hikayelerden önemli bir kısmı, dünyanın,
yaşamın ve insanın kökenine ilişkindir.
Yaradılış hikayeleri...
Bir kısmı insanın varlık içindeki yerini anlatır:
mitolojik hikayeler
Değerler ve normlar
Yalnızca “ilkel” kültürlerde değil, modern olanlarda da bir(çok) kozmoloji vardır.
Bunlar, yaygın değerlerin ve normların da kaynaklarıdır.
Kozmoloji Nedir?
(cosmologia, κόσμος [kozmos] düzen + λογια [logia] söylev) sözcüğünden Evren bilimi veya Kozmoloji bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalının ismidir.
Kozmoloji sözcüğü Türkçeye Yunanca κοσμολογία üremiştir.
Her ne kadar kozmoloji sözcüğü nispeten yakın zamanlı bir sözcük olsa da, evren tarih boyunca bilim, felsefe ve din gibi farklı disiplinler tarafından araştırma konusu olmuştur.
Kozmoloji ise bir sözcük olarak ilk kez 1730 yılında Christian Wolff'un Cosmologia Generalis isimli eserinde kullanılmıştır.
Kozmoloji ile uğraşan bilim adamlarına kozmolog veya evrenbilimci denir.
Çağdaş yazında kozmoloji veya evrenbilim ile genelde fiziksel kozmoloji kastedilmektedir.
Bu bağlamda, kozmologlar kozmoloji çalışmaların
içerisinde astronominin yanı sıra birçok bilim dalını da kullanırlar: biyolojiden matematiğe kadar.
Kozmoloji evrenin yapısını, tarihini ve geleceğini inceler.
Fiziksel evrenin bir bütün olarak kavranıp
anlaşılmasını sağlamak amacıyla, doğa bilimlerini, özellikle gökbilim ve fiziği bir araya getirir.
Hızır-İlyas
Örneğin,
misafirperverlik, bütün Ortadoğu coğrafyasında önemli bir normdur. Bu normu destekleyen
mitolojik hikayelerden iyi bilinen biri, Hızır
efsanesidir.
Kültürel normların ve değerlerin değişimi
Kültürel normlar ve
değerler, zaman içinde değişirler
Örneğin, kadınların ücretli çalışmaya
katılması, bundan elli yıl önce yaygın normlara aykırıydı.
Kültürel normların değişimi, pek çok durumda, yavaş ve doğal biçimde
gerçekleşir.
Karşılaşmalar
Kültürel değişim, farklı kültürlerin
karşılaşmasıyla da gerçekleşir...
Kültürel normların politikayla değişimi
Bazen de zaman
içindeki yavaş değişim yerine, kültürel
politikalarla değerlerin ve normların
değişmesine çalışılır.
Kültürel çeşitlilik
Yalnızca inançlar ve değerler değil, pratikler de kültürden kültüre çeşitlilik gösterir.
Bu çeşitliliği bazen tuhaf ve yadırgatıcı, bazen
tiksindirici, bazen dehşet verici
bulabiliriz...
Çok kültürlü toplumlar
Günümüzde, pek çok toplum kültürel ve etnik bakımdan çeşitlilik
gösterir.
Savaşlar, göçler, sömürgecilik ve
küreselleşme, insanların yer değiştirmelerine
neden olmuştur. Bu da, pek çok kültürün
birarada yaşadığı
toplumların oluşmasını sağlamıştır.
Karışımlar
Farklı kültürlerin
birarada yaşaması, pek çok durumda
birbirlerinden etkilenmelerine, değişmelerine ve
karışmalarına neden olur...
Alt kültür
Alt kültür, yalnızca dilsel ya da etnik çeşitliliğe değil, bir toplumda egemen ve yaygın olan kültürden ayırt edilebilen her grup için kullanılabilen bir
kavramdır.
Örneğin gençlik altkültüründen, vejeteryan alt
kültüründen... söz edebiliriz.
Karşı Kültür
Karşı kültürler,
toplumdaki yaygın değer ve normları
büyük ölçüde yadsıyan gruplardır...
Kültürel değişim
Kültürel değişimin kaynaklarından biri de alt kültürler ve karşı kültürlerdir.
Bu grup ve hareketler, toplumsal değişmeye yol açan etkili güçler olabilirler...
Irk merkezcilik
Irk merkezcilik, dünyaya ve başkalarına kendi değerleri ve normları ışığında bakmak, onları böyle
değerlendirmektir.
Her kültürün başkalarına yadırgatıcı gelecek kalıpları vardır. Bunlar, ancak o
kültürün bütünü içindeki yerleri gözönüne alınarak anlamlandırılabilir.
Başka kültürleri o kültürün kendi değer ve normları içinde değerlendirmek, kültürel göreciliktir.
Sosyologun görevi, herhangi bir toplum ya da kültürü anlamaya
çalışırken basmakalıp yargılardan kaçınmak, onu kendi gerçekliği
içinde kavramaktır.
Toplumsallaşma
Toplumsallaşma, kültürün yeni kuşaklara aktarılmasının kanalıdır.
İnsan yavrusunun “çocukluk” dönemi, yeryüzündeki bütün canlılardan daha
uzundur. Çünkü insan olmanın vazgeçilmez parçası olan kültürel becerileri öğrenebilmesi için uzun bir zaman gerekir.
Bu becerilerin en önemlisi, dildir.
Toplumsallaşma, bir “programlama”
değildir!
İnsan, kendisine öğretilenleri öğrenme becerisine sahip olduğu kadar, bunları
yorumlama, reddetme ya da kendi isteklerine göre eğip bükme becerisine de sahiptir!
Toplumsallaşma, çocukluk döneminde
başlayıp biten bir programlama değil, yaşam boyu devam eden bir öğrenme, yorumlama ve müzakere sürecidir.
Birincil toplumsallaşma
Kültürel öğrenmenin en yoğun olduğu bebeklik ve çocukluk dönemi, birincil toplumsallaşma dönemidir.
Aile, birincil
toplumsallaşmanın esas öznesidir.
İkincil toplumsallaşma
Çocukluğun ileri dönemi ve olgunluk çağındaki toplumsallaşma
sürecine, ikincil
toplumsallaşma denir.
Akran grupları, okul, medya, işyeri.... ikincil toplumsallaşmanın özneleridir.
Toplumsal rol
Toplumsallaşma süreci, rollerin öğrenilmesi
sürecidir.
Bireyler, toplumsal olarak tanımlanmış
beklentileri, bu süreçte öğrenirler.
Roller, her zaman
“tekst”te yazıldığı biçimiyle oynanmaz!
Kimlik
Kültür, bizi biçimlendirir ve etkiler.
Ancak bu etkileme ve biçimleme, tek boyutlu ve tek yönlü değildir.
Toplumsallaşma süreci içinde her birimiz
bağımsız düşünce ve eylem kapasitesi, kimlik duygusu geliştiririz.
Toplumsal Kimlik/Kendilik Kimliği
Kimlik, iki
düzeyde tartışılır:
toplumsal kimlik
ve kendilik kimliği
Toplumsal Kimlik
Başkalarının bize atfettiği özelliklere işaret eder: Öğrenci, genç, sinema topluluğu üyesi, kadın, şişman...
Aynı anda birden fazla toplumsal kimliğimiz vardır.
Kimi zaman bu kimliklerimiz arasında çatışma yaşarız.
Toplumsal kimliğimiz, hayatımızın farklı dönemlerinde farklılaşabilir.
Kendilik Kimliği
Kendilik kimliği, bireyin dış dünyayla giriştiği sürekli müzakeredir.
Bu müzakere, kendilik duygusunun
yaratılmasında ve biçimlendirilmesinde temel önemdedir.
Toplumsal değişme ve kimlik
Modern toplumlarda kendilik kimliği, eskiye kıyasla daha çok yönlü ve daha değişkendir.
Çünkü bireyler hem toplumsal ilişkilerinde hem de coğrafi olarak daha hareketlidirler.
Kim olduğumuz, nasıl yaşayacağımız, ne yapacağımız konusunda daha fazla
seçeneğe sahibiz.
Farklı toplumlar
Kültürel özellikler, toplumun genel gelişimi ve yapısı ile yakından ilişkilidir.
Teknolojik gelişim ve maddi koşullar, kültürün diğer boyutları üzerinde büyük bir etkiye
sahiptir.
Avcı toplayıcılar
Son yirmi bin yıl bir kenara bırakılırsa,
insanlık tarihinin uzun dönemleri (yani
yüzbinlerce yıl!) avcılık ve toplayıcılıkla
geçmiştir.
Avcı-toplayıcı
topluluklar bugün hala dünyanın bazı
bölgelerinde varlıklarını sürdürürler.
Avcı toplayıcılar
Maddi servet birikimi yok denecek kadar azdır.
Topluluk içinde
eşitsizlikler hemen hemen hiç yoktur
Statü farklılıkları, yaş ve cinsiyetle ilişkilidir.
Erkekler avcılık,
kadınlar toplayıcılıkla uğraşır.
Tarım ve kır toplumları
Avcılık ve toplayıcılık, besicilik ve tarıma
evrildi (Neolitik)
Bazı insan grupları
hayvanları yetiştirdiler, bazıları toprağı işlediler.
Bunlar göçebeler ve yerleşikler olarak ikiye ayrıldı.
Tarım ve Kır Toplulukları
Bildiğimiz bütün uygarlıklar, tarım
toplumlarında ortaya çıkmıştır.
Bu toplumlar, iş bölümünün ve
eşitsizliklerin arttığı, servet birikiminin,
siyasal mekanizmaların ve ordunun ortaya
çıktığı toplumlardır.
Sanayi toplumları
İki yüz yıl öncesinde, bilimsel, teknolojik ve siyasal devrimlerin sonucunda, insanlık
tarihinin yeni bir aşamasına, sanayileşmiş toplumlara geçilmiştir.
Bu toplumlarda, nüfusun büyük bölümü tarımda değil, sanayide ve hizmetlerde çalışır.
Sanayi toplumları, aynı zamanda ulus-devlet toplumlarıdır.
Küresel gelişme
Onyedinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar, Batı ülkeleri dünyanın her yerinde sömürgeler kurdular
Böylece, dünya ikiye ayrılmış oldu: Kuzey ve Güney
Birinci, İkinci ve Üçüncü Dünyalar
Dünya ülkelerinin birinci, ikinci ve üçüncü
olarak ayrışması, yirminci yüzyılın başlarında yapıldı: Kapitalist sanayi ülkeleri (Amerika, Batı Avrupa, Japonya ve Avustralya), birinci dünyayı oluşturdu. İkinci dünya, Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin başı çektiği sosyalist ülkelerdi. Üçüncü dünya ise
genellikle tarihlerinin önemli bir bölümünü sömürge olarak geçirmiş toplumlardı.
Gelişmekte olan dünya
Asya, Afrika ve Güney Amerika’nın sömürge yönetimi altında yaşamış bölgeleridir.
Ulus-devletler biçiminde örgütlenmişlerdir.
Tarım, ana ekonomik etkinlik olarak kalsa da yerel tüketim değil dünya pazarları için üretim yapılır
Bu ülkeler, dünyanın yoksul nüfusunun büyük bölümünü barındırır
Dünyada Yoksulluk
Dünya nüfusunun
yarıya yakın bir bölümü, günde 2 doların altında gelir elde eder
Sahra altı Afrika’da günde bir doların
altında gelirle yaşayan insan sayısı, 2000
yılında 290 milyondur.
Yeni Sanayileşen Ülkeler
Gelişmekte olan dünya, kendi içinde büyük farklılıklar barındırır
Bu ülkelerden bazıları, çok büyük ekonomik büyüme hızlarına erişmişlerdir (örn. Güney Kore ve Brezilya)
Sanayileşmenin bedeli
Yüksek büyüme hızları, ekolojik felaketler, gelir dağılımı uçurumları ve siyasal istikrarsızlıklar pahasına elde
edilmektedir.
Toplumsal değişme
Toplumsal değişme hızı, tarih boyunca büyük bir artış göstermiştir.
İnsan türünün ortaya çıkışıyla tarımın
bulunuşu arasında geçen süre, aşağı yukarı 490 bin yıldır!
Tarımın bulunuşunda bu yana ise sadece 12 bin yıl geçmiştir!
İnsan toplumlarının tarihi, bu uzun süre içinde çok küçük bir dönemi kaplar.
Toplumsal değişme
Toplumsal değişmeyi tanımlamak zordur.
Çünkü herşey, her an değişmektedir, ama aynı zamanda süreklilikler de vardır.
Değişenin ve sürekliliğin neler olduğunu görebilmek için, bazı ölçütler kullanmamız gerekir. Bunlar, fiziksel çevre, politik
örgütlenme ve kültürel etkenlerdir.
Fiziksel çevre
Fiziksel çevre, insan topluluklarının hayatında önemli bir etkendir.
Örneğin ilk büyük uygarlıklar, tarıma elverişli, coğrafi ulaşımı kolay bölgelerde ortaya
çıkmıştır.
Yüksek dağlar, okyanuslar, çöllerle dünyanın kalanından yalıtılmış toplulukların değişimi daha yavaş gerçekleşir.
Politik örgütlenme
Politik bir örgütlenmenin varlığı, toplumsal değişimi hızlandıran etki yapar.
Avcı ve toplayıcılarda henüz politik
örgütlenme olmadığı için, binlerce yıllık tarihlerinde büyük değişimler görülmez.
Politik iktidarlar (hükümetler, lordlar, şefler,
krallar), toplumsal değişimi hızlandıran bir etki yapabilirler.
Kültürel etkenler
Toplumsal değişimi etkileyen üçüncü kategori, kültürel etkenlerdir.
Din, iletişim sistemleri, liderlik gibi etkiler, toplumsal değişimi hızlandırabilir ya da yavaşlatabilir (Max
Weber’i hatırlayın!)
Yazı, bir iletişim sistemi olarak, toplumsal değişimi hızlandırmıştır.
Liderler, toplumların hayatında belirleyici bir rol oynayabilirler (Sezar, Atatürk, Gandhi...) Ancak
liderlerin ortaya çıkması için bazı toplumsal koşulların gerektiğini unutmamak lazımdır.
Modern dönemde değişme
Son iki yüzyıl, insanlık tarihinin gördüğü en
hızlı ve en büyük değişimlere sahne olmuştur.
Modern dönemi öncekilerden ayırdeden nitelikler nelerdir?
Ekonomik etkiler
“Sanayi devrimi” olarak adlandırdığımız
ekonomik değişim, modern dönem tarihinin temel bileşenlerinden biridir.
Geleneksel üretim sistemlerinden farklı olarak kapitalizm, sürekli büyümeyi ve birikimi
hedefler
Sürekli büyüme, sürekli teknolojik değişim anlamına gelir.
Ekonomik etkiler
Teknolojik ve bilimsel ilerlemenin ekonomik etkenler tarafından yönlendirildiğini söylemek doğru ama eksiktir.
Bilim ve teknoloji, aynı zamanda politik ve kültürel etkenlerle de biçimlenir ve onları etkiler.
Bunun en iyi örneği, son otuz yılın iletişim teknolojilerindeki büyük değişimdir.
Politik etkenler
Modern toplumlarda değişimi hızlandıran bir etki de politik gelişmelerden kaynaklanır.
Geleneksel toplumlarda politik değişim geniş kesimleri fazla etkilemezdi.
Oysa modern toplumda, her politik değişim, toplumun her köşesinde, hızla etkisini
gösterir.
Hükümetler, toplumsal değişimin yönünü belirlemek ve hızını etkilemek için bir dizi kararlar alırlar (sosyal politika kararları gibi)
Politik etkenler
Batılı ülkelerin 17. yüzyıldan itibaren sahip oldukları büyük askeri güç, onların dünyanın geri kalan kısmını etkileme gücüne de
erişmelerini sağlamıştır.
Yirminci yüzyılda yaşanan iki büyük dünya savaşı, bütün ülkelerin bir biçimde etkilendiği siyasi olaylardır.
Kültürel etkenler
Modern dönemin üçüncü büyük devrimi, yani bilimsel devrim, toplumsal değişme üzerinde büyük bir etki yapmıştır.
Düşüncenin laikleşmesi, rasyonel düşüncenin ağırlık kazanması ve bilimsel gelişmeler,
toplumsal değişimin önünü açmıştır.
Aynı zamanda, siyasi devrimin de bir sonucu olarak eşitlik, demokrasi ve özgürlük
ideallerinin yaygınlaşması, toplumsal değişmeye hız kazandırmıştır.
Küresel dünyada toplumsal değişim
21. yüzyıl, toplumsal değişimin hız kesmediği, aynı zamanda, değişimin ulus-devlet
ölçeğinden çıkarak küresel ölçeğe sıçradığı bir dönemdir.