• Sonuç bulunamadı

Sarayda tiyatro ve Mösyö Tibau

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sarayda tiyatro ve Mösyö Tibau"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

¡YARIM ASIRDA NELER G Ö R D Ü M ? = ^

EVVEL ZAMAN İÇİMDE

S E M İ H M Ü M T A Z S.

Tefrika N o : 30 hakkı mahfuzdurN akil ve iktibas

S a r a y d a T i y a t r o v e M ö s y ö T i b a u

tost buketi takarak M ösyö T i . İk in ci Sultan Haznidin m era,

tandan b iri tiy a tro idi. H aftada ik i üç gece Sarayındaki ufak t i ­ ya tro d a kadınlan, çocuklarım

Sarayda geceleri kalan nöbetçi m abeyincileri kâtipleri, yaverle î i top latır tiy a tro y a davet eder, di. Basan operetler, bazan mud iıik eler, seyrederdi. Pek bazan dan alafranga konserler dinler, di. A latu rka sazı sevm ekle be­ raber insana sarhoş hevesi ve . r ir d iye korktuğu için hele tak isim lerden ve gazellerden hiç hoşlanmazdı. Binaenaleyh saz dem lerine kat’iyen yanaşmaz; ocuklarını da ya n a ştım azdı, rürk şarkılarım teker teker kız 1 arına piyanoda çaldırttır dinler di.

Sevdiği şarkıların gü ftelerin i ezberlerdi. Bunları kendi kendi, tıe m ırıldandığım duyanlar var. oır. F akat garp musikisine bir ip tilâ derecesinde ta ra fta rlığ ı vardı. Bidâ istisna çocuklarının hepsine piyano, keman, viyolon ­

sel öğrettirm iştir. B ir çok kere ‘de başlarında durup derslerine nezaret etm iştir. Operetlerde tercihan V iyana operetlerini fa zla sever; operadan şarkılar dinlem ek isterse (V e rd i) y i tek ra r ettirird i.

Saray Tiyatrosunda k ız er . kek ecnebi san’atkarlar; ecne _ fcd m uzika hocaları ve saz ça . îan lan bulunduğu için arzu e t­ tiğ i vakitlerde istediğin i gör _ mek veya dinlemek müşkül âtın, dan uzak idi.

Saray Tiyatrosu ufaktı. Bal. kon da birkaç locadan; aşağıda da yüz yüz elli k işilik bir salo­ nundan ibaretti. Kenarlarda ha rem i Irümayun için kafesli lo . çalar vardı. Sahne de ufaktı. Y a ln ız (dekor m ekor) işlerine k â fi geliyordu. Hünkârın loca, sının yanında başka localar var ohıp buralarda istediklerini o . turturdu. Bu tiyatronun, bir bu susiyeti henüz Hünkâr locasına gebniş olsun olmasın ciddiyeti idi. H attâ prova zamanlarında bile lâubalilik kapısından g ire ­ m em iştir.

Bu tiyatronun balkonu ve lo. çalan Harem i Hümayundan a _ çılan 'bir kapının önüne tesadüf e ttiğ i için d avetliler, veya Sa . ra y halkı bu kapının önünde ve ya bu kapının önündeki sofaya çıkan m erdivenin » altında Hün­ kârı beklerlerdi. D iğerleri de yâ ni Hünkârın şunlar bunlar gel. sin dediğinden hariçte kalanlar da aşağıdaki salonda koltukla, ra yerleşerek te ş rifi şahaneye in tizar ederlerdi. M uzikacılar da yerlerin i alırlard ı. A şağı yu. karı tiy a tro saati bolü olduğu için ve Padişah bekletm eyi sev­ m ediği için tertibe ve tertibata halel şplmezdi. H er şey saati saatine vaktinde yapılırdı.

Dünyanın meşhur kemancı _ larm dan F ran sız M ösyö (T i . bau) 1906 senesinde idi, ilk de. fa olarak îstanbula gelerek Ün yon Framsezde b ir iki konser verm işti. İkin ci Sultan Iîa m it böyle fırsa tla rı kaçırm adığı i - çin !bu zatı sarayına çağırtm ış, tı. Fakat bu çağırışa b ir neza.

bau’yu Saraydaki tiy a tro y a da­ vet etm işti. Bu meyanda da her zaman olduğu gib i nöbetçi ma. beyân kâtiplerini ve m abeyinci, leri d avetliler araşma k a rıştır. m işti Zannediyorum, Fransa Büyük E lçisi M ösyö Constanl da d avetli idi. Binaenaleyh bu gece için b ir fevkalâdelik ol - makta Hünkâr tiyatronun ka . labalık arzu ettiğinden Sarayda kim var kim yoksa hep sinin tiyatrod a bulunmasını ıra de etm işti.

Sefirden evvel Hünkâr loca _ sına çıkacağı için Başkâtip Tah sin Paşa kâtip beylerini topar . bunakta telâş etti. Yem eği e r - ken yedirtm iş, haydi B eyefen _ diler dem iştir, amma B eyefen . dilerin elbiseleri yoktu. Onlar âdi vakitlerde arkalarına bir redengot takıp bir nevi m era . simde ve tiyatronun alt katın­ da bukturlardı.

Fakat altı yedi kişi bunu böy te yapam ıyacaklardı. Maahaza, Başkâtibin elinden kurtulam ı . yarak ve tiyatronun alt katın . da kalacaklarım tahmin ederek oldukları gib i Başkâtibin arka, sına takılarak tiyatroya gitm iş terdi. V e esef k i tahm inleri bo­ şa çıkm ıştı. V e Hünkâr loca . sına gelmezden evvel sofada do laşm ağa başiıyarak aşağıdaki kâtip beylerin yukarıya çıkm a, lannı em rederek m erdivenin ba şına kadar bizzat gelm işti.

R ezalet burada kopmuştur. K âtip B eyler açık pantalonla, üstü redengot altı g ri panta . lonla, beyaz potinle, hele bir ta nesi beyaz ve bumburuşuk pan- talonile merdivenden yukarıya- çıkm ağa mecbur olarak Hün . kârla karşılaşm ışlardı. Bu iade bahtlı sonraları Başkâtip olan Cevat Bey idi. O dışarıda kim . se kalm ıyor diye içeriye girm e, inekte ısrar etm işti. Hünkâr a- felâcayip kâtiplerini görünce hiç bozmamışsa da ayrı a yn il­ tifa t ettikten sonra «S iz S efir gelmezden evvel gidin, şu loca, da ourun. Kım ıldanm ayın sa . km » demişti. Onlar localarına girip ayakta duradursunlar. Hünkâr bu k ıyafetsizliğe ara sıra bakmaktan h âli kalmamış, tı.

İşin en tu haf ta ra fı S efir Mös yö Constant’la M ösyö Tibau gel dikten, Hünkârın locasına g ir - dikten sonra Padişahın karşısı­ na tesadüf eden kâtip (R ..) bey b ir türlü redengotunu iliklem i _ yor. ve bunu işaret eden Baş . kâtibe, o da eli erile işaret ede . rek: «N e yapayım ... Düğmesi yok... diyordu.

Hünkâr o gece çok şıktı. K o ­ yu lâcivert b ir komple giyinm iş ti. Beyaz benekli lâcivert b ir bovunbağı takınm ıştı. Çorapla­ rı siyah ipekten, yeleği fan tazi idi. Bu şıklığa'rağm en ayağın, daki iskarpinlerin tıpkı kaloş kunduralarda olduğu gibi kun. duraları vardı. Padişah müm . kün değil kundurasız; Sarayı - nın içinde bile gezinmez, ve m i­ sa firleri olm adığı vakitlerde; kunduralarını çıkararak kana _

pelerin üzerine çıkar, çözüştü otururdu. T ıpkı namazdaki gi Di!! Y aln ız beş vak it namaz k ıl dığı için şıklığın a halel gelm e _ sin diye günde iki üç defa el - bise d eğiştirirdi. M ösyö Cons - t-ant’a çok iltifa t ediyordu ve M ösyö Tibau’ya da L a veuve Jo_ yeuse’un nasıl oynandığım ve fik rin i soruyordu. V e bu soruş, ta öyle bir nezaket gösteriyor _ du ki M ösyö (Tibau- birinci perdeden sonra Hünkârdan mü­ saade talebinde bulunarak ke­ man çalmak için locadan a y rıl.

huş sahneye çıkm ıştı. Yâni

M ösyö Tibau’yu Hünkârın em . rile M abeyincilerden biri ahnıs sahneye götürmüştü. Bu san atkâra f iyanoda refakat eden adam da Tibaünun beraber ge­ tird iği piyanocu olup İstanbul - da hasta düştüğü için İstanbul, da belki hepim izin Hocam ız M ösyö İta lo S ilvelli ölmüştü.

(2)

yarm-’ -• fa r 2

' • • •

:¥ARIÜH ASIRDA RELER GÖRDÜM?:

EVVEL ZAMAN İÇİNDE

S E M İ H M Ü M T A Z S.

Tefrika N o: 31

hakkı mahfuzdurN akil ve iktibas

S a r a y d a T i y a t r o v e M ö s y ö T i b a u

M ösyö (T ib au ) kemanı elhı_ de ve M ösyö S ö vd ü paya - aosumta yatımda gözükür gö - zükm ez beşuş bir çehre il© P a. dişaıh onu selâm lam ış ve aöoşr- iaım ştı. B ittab i tiyatrod a kim varsa, kafes arkasındaki kadım ia r da dahil olduğu halde hara, re tle bu alkışa iştir, .k edilm işti. Tibau’yu dindenken Padişah mestofimuştu denilebilir. (M ös _ yö Constamf Hünkârın bu mdû haline çok dikkat etm iş ve ö d üç gün sonra bana ne hassas Hüküm darınız var dem işti.) T i öau’yu alkışlam akta ısrar eden ve Chopdn’in valslerinden bir i- k isini tek rar ettirten Sultan H a m it; Hemen b ir saatten fazla süren b ir konserden sonra ke . m aniyi locasına almış, fazla o- larak da M ösyö S iivetli’y i ya . tın a kadar getirterek tebrik etm işti. Hünkâr, his iie dolu bu .ki san’akân aü yelerle tal t if ettikten sonra işin İar de res mî ta rafın ı düşünerek M ösyö Tiöau ’ya bir nişan verm işti.

Saray Tiyatrosu erken baş - tardı. Erken biterdi. Z ira saray la ıd a akşam yem ekleri çok er. ken yenirdi. Bunun freıık lere uy m ıyacağm ı tahmin e ttiğ i için Sultan H am it irade etm iştir; Tiyatrodan sonra E lçiye ve M ösyö Ti-baüya b ir akşam y e ­ m eği verdiaanişti k i şim diki sa atle saat dokuz filân da idi. Bu yem ekte kendisi bulunmamış i.

m de oğlu Şehzade Bürhanet . tin E fen di babasına vekâlet et­ m iş ve babasının em rile yemek ten evvel taraz aperatif alın ır _ ken M ösyö Tibau için piyano çalm ıştı. «Bürhanettin E fendi Ghopin’i çalm akta fevkalâde m uvaffak olm uşlardandır». Sa. rayda bu n evi nîm resm î ziya fe tle r verild iği zaman daim 'bir yem ek odası olm adığı için sof. ra Y ıld ız köşkündeki odalardan birinde kurulmuştu. V e on ik i k işilik b ir sofra idi.

M ösyö Tibauyu Saraya davet ettirtm ekte, yâni M ösyö Tiba . ünün şöhretini Hünkâra du . yurtm akta âm il olduğum için bu sofrada ben de bulunmuş - tum. Şehzadenin sağ tarafında Fransız Büyük E lçisi ahzı m ev. İti etm iştir. Onun sağ ta ra fı da M ösyö Tibau’ya verilm işti. Sol tarafında ikinci M abeyinci Mü. gir N u ri Paşa bulunuyordu. Bu zat lisana aşmalardan b iri ol . duğu için Sultan H am it ekseri­ ya kendisini bu gib i merasimde kullanıyordu. D iğerleri de Şeh _ zadenin y a v e rle ri; Sarayın ba . zı erkânı ve b ir ik i Hünkâr da . madı iddim’. Damad A r if H ık - m et Paşa; Ahm et Zülküfil P a _ şa g ib i!! (Bunlardan birincisi Hünkârın kendi damadı, ikinci, si de amcası Suttan A zizin da. in ad ıdırlar.)

S ofra cidden muntazamdı. S ofracılar Hünkârın softada bu tamsam asından dolayı yarım ikıiform alannı giym işlerdi. Bun farm elbiseleri kırm ızı çuha ü- zerine işlenmiş sırm alı b ir nevi ceket ve zirh li pantaJ ondan baş ka ¡bir şey değildi. Fakat çok güzeldi. V e bittabi ellerinde el.

ehvenleri de vardı. Sofranın üze ni kalabalık değildi. M üteaddit kadehlerden, ve bonbonlardan başka b ir şey yoktu. Y em işlik, ler bile sofranın üstünde d izii. memiştd. Tabaklar ve sahanlar gümüşten mamul ve ye rli m ahy dİ. Bu tafram Sultan H am it bil hassa kendi m eşgul olarak İs - tanboida yaptırtnuştı. (Euyum cu Vartana yaptırtm ıştı zan . nekmekteymu) Safrada an ziy a , de k on ttan Fransız E lcisi idi. Hünkârın locada kendisine P a. risi sevgilerle h atırladığın ı söy­ lemesinden tutturarak m eıııle . ketini m edhediyor ve .biraz mu. zipliğa seven Framsıziardan ol . duğu için Şehzadenin de babası g ib i Parisi görm esini teşvik e - diei sözler söylem işti. («Sultan A zizin Avrupa seyaahtinde Şeh zade Abdülham id E fendi de be. raıberinde id i.»)

Mösyö Tibau gördüğü hüsnü kabulden fevkalâde mütehassis ve heyecanlı olarak ve çocuik . İar gib i sevinerek âdeta ne söy. îediğirti bilm ez bir hale gelmişe ta. B ir çok sene sonra kendisine Pardste Sale G avo’da rastgeldi. ğim zaman derhal beni tanıdı ve Îstanbulda ilk dostum diye ellerim i sıktı. Yanındakilere be. ni takdim etti. M ösyö Tibau ha. li hayattadır ve hâlâ konserleri ni verm ektedir. V e hiç şüphe yoktur dünyadaki san’atkârla - rm en mümtaz ve müstesnala . rmdan biridir.

Ş S. M. S, N O T :Mabeyin K âtiplerin, den Cevad Bey; Hünkârın hu .

zorunda gördüğü pejmürde kâ­ tiplerine elbise parası olarak verdiği yüzer lira as'Âyeye im .

renerek o gece dışarı kaimdin .

na çok müteessir olduğu ve f a . kat Başkâtibi sıkıştırarak ken­ disinin de bu atiyeden mahrum olmaması ricasında bulunduğu o zaman kâtipler arasında bir şaka mevzuu olmuştu.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kapalı çarşı yangınından çıkanları yerleştirmek için barakaların Şehzade camiinin hemen beş metre yanında inşa edilmosi, bu neticeyi doğurmuştur.. Vakıflar İnşaat

İnsanları, özneler, oyuncular, dramatik eylemin dönüştürücüleri haline getirmek. Tiyatro kendi içinde bir devrim değildir, ama devrimin provasıdır..

Bu, çocuk tabiatının en salim bir terbiye dairesinde inkişafı için tatbik edilen m etot ve prensiplerin tecrübeleri ve keşfi için açılmış bir laboratuar mahiyetinde idi.. Bu

 GHG PDOL\HWLQLQGöPHVLHULöLPRUWDPYHDUDoODUÕQÕQ óQWHUQHWUDG\RWYJD]HWHYE 

Daha sonraki aylarda tepkilerin artması sonucun- da; tepkileri azaltmak istediğinden olsa gerek, yeni yapılacak olan binanın proje- sinde yer almadığı halde, caddeden

Önce, bir söyleşimde 1946 olarak çıkmış olan tarihi düzeltmek istiyorum; son­ ra da, o dramın içinde yaşayanlann; başta Sertel’ler olm ak üzere, ‘Tan’

Burada kısa süre önce Şehir Tiyatrosu (Yeni Tiyatro) kurul­ muş, daha sonra bir giysi mağazasının elbise de­ posu olmuştur.. Diğer bölümlerinde şu anda Vog Çorap,

kopartmadığım ortaya koymak amacıyla bu sergiyi açtığını söyleyen Baykam, “ İslam dininin 1400 yıldır egemen olduğu topraklarda bugün dilediğimiz resmi yapıp,