• Sonuç bulunamadı

Ül İli İli ««s İil »ssîfl te İpli ggSîKî;

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ül İli İli ««s İil »ssîfl te İpli ggSîKî;"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

E D W A R D S T O N E

AMERİKAN MİMARLIĞINDA YENİ BİR YÖN

I I

A P T U L L A H K U R A N

Orta Doğu Teknik Üniversitesi

(Geçen sayıdan devam)

Ü l

İ l i

İ l i

« « s

İ i l

»ssîfl

te

İ p l i

ggSîKî;

•îffiîşâ!

ı ı i i p ®

İ i İ İ i i f

l l i l i gsBSB

I t p i l l g p E |||

H H V

K î p s a a

i i p H İ .

^ I P i ü

IEİEEEÎBî^IİîmS:

İ l S H İ

l l i l İ İ l

».•. >. ,».,» • .•; » W . VV* IKlvua».» . IK X y / >• >•>;.-. • >•... x y JÇ. gg**®***" ; < * * * * * * * * S S S K K * ) C X X . r, y. x«:< a >: x k x x * x >i :< x x>s S 5 /.

< r.,,f.. - ...

îSîaîcftîSî'/îîîîHvî"^

-::. •:: •• - i : ;

-'K/ur.--.,

/ • T. /> . . .

Resim 18 : South Caroüna Üniversitesi öSrenci yatakhanesi Resim 20 : A y n ı binanın inşadan sonraki hali

Maria ile tanışmasından sonra bir-den içkibir-den vazgeçti, ve b u halin psikolojik tesiri büyük oldu. Stone bu konuda şöyle d i y o r : « R i p van W i n k l e * * gibi tepeler-de uyuyordum; aşağı indim ve Maria b e n ; hayata iade etti. Son beş yıl içerisindeki çalışmalarım doğrudan doğruya mesut bir izdivacın neticesidir» (3). Hakikaten Sto-ne'un 1954 yılında Yeni Delhi A m e r i k a Büyükelçilik binası ile başlıyan ve bugün hâlâ bütün hızıyla devam eden mimarlık gücü gerek bu mimarın gerekse çağdaş Amerikan mimarlığının gelişmesi b a k ı m m

-* -* Rip V a n W i n k l e Amerikalı yazar Washington Irving'in hikâye kahrama-nıdır. Hikâye, H u d s o n nehri üzerinde küçük bir Felemenk köyünde oturan Rip Van Winkle'ın bir gün Catskill dağlarında dolaşırken uykuya dalma-sını ve köyüne döndüğünde yirmi yıl

uyumuş olduğunu öğrenmesini anlatır. (3) T i m e M e c m u a s ı , 31 Mart 1958

dan kayda ve tetkike değer. Tül gibi hafif ve şeffaf kafes duvarları, yaldızlı narin kolonları, su şakırtıları ve kuş sesleriyle bezenmiş iç bahçesi, simetrik ve eksensel düzeniyle bu bina Stone'un bir psikolojik Odise'den sonra vardığı huzuru ifade ettiği kadar Walter Gropius, Mises van der R o h e , Lcuis Sert, Marcel Breuer gibi Amerikaya yerleşmiş Avrupalı mimarların eserleriyle bilfiil A m e r i k a toprağına aşıladıkları « E n ternasyonal E k o l » felsefesinden A m e r i -kalı mimarların uzaklaşmaya başlamaları-nın ilk merhalesidir. Bu, aynı zamanda,

«Enternasyonal E k o l » mimarlığına sarılarak Neo-Klâsik stilden sıyrılan Amerikan mi-marlığının tekrardan klâsik çerçeve içe-risinde çalışma yolunu tuttuğuna işaretti. Stcne'dan başka L o u i s Kahn, Paul Rıı-dolph, Minouri Yamasaki, Philip John-son müteveffa Eero Saarinen bu cereyana katıldılar.

Y e n i Delhi binasının ( 1 9 5 4 - 5 6 ) İkinci D ü n y a Harbi sonrası devrinin en başarılı

mimarlık eserlerinden biri olduğu muhak-kaktır (Res. X I V ) . D a i m î bir huzursuzluk içinde bulunan çağımızda Babiirlü M i m a r -lığının sakin ve ahenkli havasını yarata-bilmek büyük başarıdır (Res. X V ) . Kendi-sininkinden başka kimsenin yaptığı bina-ları beğenmeyen Frank L l o y d Wright dahi Yeni Delhi Büyükelçilik Binası için, «bu bina son yüzyıl içerisinde inşa edilen en mükemmel binalardan birisidir,» demişti (4). Yeni Delhi Büyükelçilik Binası derhal meş-hur oldu; her tarafta mimarlık dergilerinde neşredildi; ve Stone'un N e w Y o r k ' d a k i bü-rosuna her taraftan iş yağmağa başladı.

1956 ve 1958 yılları arasında Texas'da bir ev, California'da Stanford Üniversitesi için 475 yataklı bir hastahane ve bir kütüphane, yine California'da Stuart ilâç şirketi için bir fabrika, South C a r o ü n a Üniversitesi için bir kütüphane ve öğrenci yatakhaneleri, A r -kansas Üniversitesi için evli öğrenci

(2)

Resim 22 : A . B. D. Paviyonu - Brüksîl. 1; röriinüş

(3)

K 5 I I P . ® I M P . P . 2 5 _ 3 3 2 3 1 1 1 I I 1 1 1 1 u ] I

etunr»——"-.-VİİMB

m

İ B i H M I I İ İ İ İ İ E I I I I I I I I I I i a

Resim 25 : North Carolina Meclis binası. Maket

Resim 26 : Villa Kapra Venedik Andree Palladio

Resim 27 : North Carolina Meclis binası

manları, Nevv Y o r k ' d a M o h a w k Valley T e k n i k Okulu, Brüksel D ü n y a Fuarında Birleşik Devletler Pavyonu ve daha az ö n e m l i sayısız proje hazırladı. Bu

binala-rın hemen hepsinde Stone artık imzası ye-r i n ; geçen beton kafes kullanmıştı. Ev ol-sun, hastahane olol-sun, fabrika olol-sun, kü-tüphane olsun, her binaya bu romantik kı-lıfı geçirip ifadî bakımından dış dünya ile ilgisini kesiyo-du (Res. X V I ) . C a m satıh-lara ihtiyaç c'.an yerlerde ise bütün bina-nın etrafını yine beton kafesten yüksek duvarlarla çevirip aynı neticeyi e'.de et-meğe çalışıyordu (Res. X V I I ) . Fakat bir zaman geldi ki bu temiz ve vakur malzeme Stone'un mimarlığını ikinci plâna attı.

Ha-. kat R:sirn 28 :

flf kafesli, altın kolonlu, geniş saçaklı, za-rif detaylı, sakin ve serin avlulu Yeni Delhi binisinin yerini South Carolina Üniversitesi yatakhane binaları gibi bir kafes arkasına tıkılmış hantal, sıkıcı, ölçüsüz binalar al-mağa başladı (Res. X I I I ve X I X ) . Stone bu konuda şöyle d i y o r : «Güneyli eğitimciler günümüzün c a m duvarlı yatakhane mimar-lığından şikâyetle ısı, parıltı ve mahremi-yet meselelerine işaret ettiler. Beton peçe bu güçlükleri önlüyor. Metre kare olarak işçilik dahil maliyeti 10 dolar ki jaluzi fia-tının takriben aynıdır. Klima yükü de üçte t ' r nispetinde azalmaktadır» (5). Stone,

(5) Architectııral R e c o r d , Şubat 1958

şehir merkezi O k l a h o m a

cam kutu mimarlığını reddetmekte haklıdır; ancak muhakkak surette, yüzlerce metre kare sathın bütün yapı ayıplarını örten sıva kabilinden beton kafes ile kaplanması ge-rekmez. Hele kafesin gerisindeki esas bina-nın cepheleri tamamiyle cam o l m a y ı p duvar satıhlarına pencereler açılmış ise. Aslında, «Enternasyonal E k o l » ü n kuru ve siissüz mimarlığına, Le Ccrbıısier'nin kaba ve ha-şin ifadesine karşı Stone'un ileri sürdüğü hafif ve zarif mimarlığın belkemiği sathî bir yapı elemanı değildir. Makııl miktarda kullanıldığı zaman X X . yüzyılın me'.hod v : estetiğini dile getiren beton kafes ç o k b " " 'ü'c satıh'arı herhangi bir değişime m e y -dan vermeden amansız bir şekilde kapladığı

(4)

H O B M B f i ! ! ^

m-Resim 2 9 : Büro binası. L o s Angeles

Resim 30 : Manastır. South Carolina

Gayet ferah, aydınlık ve zengin bir iç mekâna sahip olan Brüksel P a v y o n u bil-hassa geceleri gerek duvarlarından gerekse çatısından etrafa yayılan ışıkla daha da hafif ve öîçülü bir hüviyet kazanıyordu. Bu binanın tasarlanmasında «Koliseum'un rol oynadığı bir vakıadır. Bilhassa K o l i -seum'un crtası delik branda bezi portatif çatısı ile Stone'un çelik ve plastik çatısı yapı bakımından eştir. Stone şuurlu bir şekilde tarih ile irtibatını Y e n i Delhi binasında kurmuştu. Brüksel Pavyonunda biraz daha ileri gitmiş tarihsel bir binayı kendisine hem f o r m u hem yapısı bakımından örnek almıştır. Brüksel Pavyonundan sonra da ta-rihsel binaların f o r m u n u günümüzün ihti-yaç, yapı ve malzemesiyle yoğurarak ça-lışma yoluna girdiğini görüyoruz.

1959 yılında projesini hazırladığı N e w Y o r k M o d e r n Sanat Galerisi Stone'un N e o -Klâsik çalışmasının güzel bir misalidir (Res. X X I I I ) . Orta Ç a ğ İtalyan çan kulelerin-den (Res. X X I V ) mülhem bu bina R o m a n mimarlığının havasını taşırken Stone'un Scııth Carolina Üniversitesi yatakhanele-rinde müşahede ettiğimiz tamamiyle kendi içine kapalı fakat iç hayatı bulunmayan manasız ve ruhsuz mimarlıktan uzaklaş-tığına da işaret etmektedir. Galeri binasın-da kafes, arkası cam olan yerlerde kullanıl-vakit kaba ve cansız bir ifadeye

bürün-meğe mahkûmdur. Stone bu y o l d a taassubunu o derece ileri götürdü ki South C a r o -lina yatakhane binasının maketinde görü-len ve kifayetsiz de olsa, bina sathına bir katre hafiflik sağlayan üst kat dikey pence-relerini bitmiş binaya k o y m a m ı ş , kafesin hiçbir şekilde yırtılmasını muvafık b u l m a -mıştı (Res. X X ) .

M a a m a f i h . eserlerinin yeknesak bir hüviyete büründüğü 1958 yılında Stone bir şaheser daha ortaya ç ı k a r d ı : Brüksel D ü n y a Fuarında Amerika Birleşik Devlet-leri Pavyonu. Gayet büyük bir havuz, yu-varlak bir pavyon binası ve yine, fakat çapı daha küçük, yuvarlak bir sinemadan teşek-kül eden k o m p o z i s y o n u n en ilgi çeken ele-manı esas pavyon binasıdır (Res. X X I ) . İçte ve dışta iki sıra yaldızlı, narin kolon arasmda şeffaf plastikle doldurulmuş çelik bir kafes, pavyonun dış duvarını teşkil e l e r . Arka tarafta yüksek araziyle birleşip teras haline gelen bir balkon ise daireyi çevreler. Merkezde bulunan çelik silindir çelik kablolarla kolonlara bağlanmış, ç e -lik tellerin üzerine buzlu plastik plâklar ko-nularak asma çatı örtülmüştür. Silindirin üstü açıktır; yağmur suyu pavyonun orta-sında bulunan büyük havuzda toplanır (Res. X X I I ) .

(5)

Resim 31 : Nükleer Fen Enstitüsü İslâmabad - Pakistan

Resim 32 : Manastır.

South Carolina - plân

Resim 33 : Amerikan Üniversitesi Beyrut - Vaziyet plânı

mış, sağır kısımlar m e r m e r plaklarla kap-lanmıştır. Bunların arkasında tabiî ışık ar-zu edilmeyen galeri hacimleri bulunmak-tadır. Binanın üst katlarında u m u m î salon-ların bulunduğu hacimler ise serbestçe dı-şarıya açıktır.

1959 yılından bu yana Edward Sto-ne'un bürosunda pek ç o k büyük çapta ese-rin projeleri hazırlanmıştır. Bunların içe-risinde en önemlileri North Carolina Meclis binası, Tulsa şehri Kültür Merkezi, L o s Angeles'de Büro Binası, South Carolina'da Manastır, Beyrut Amerikan Koleji için yeııi bir Kampüs ve Pakistanın yeni başşehrinde İslâmabad Nükleer Enstitüsü gelmektedir.

North Carolina Meclis Binası f o r m cla-rak gayet kuvvetli klâsik kacla-raktere sahiptir: Kesişme nc';tası bir kubbeyle perçinlenmiş G r e k haçı (Res. X X V ve X X V I ) . H a ç ı n dört kolunda Meclis, Senato, Kütüphane salonlarıyla monümental bir şeref holü b u -lunuyor (Res. X X V I I ) . Stone'un Neo-Klâsik çalışmasında binanın daima geometrik bir

platform üzerine oturtularak çerçevesinin bir kolonad ile çevrildiğini görürüz. North Carolina Meclis binasında G r e k haçı f o r -mundaki bina taş kaplama p l a t f o r m üze-rine doğrudan doğruya oturtulmamış, etrafında çalışma odaları ihtiva eden k o l o -nadlı bir şerit döndürülmüştür. Böylece Meclis binasının toplantı ve çalışma hacim-leri toplu bir halde halledilmiştir. Bina plânı bakımından enteresandır. Z e m i n kat vs birinci kat tamamiyle milletvekillerine ve senatörlere ayrılmıştır. Bu katta binanın çevresine yerleştirilmiş hususî çalışma o d a -ları ile binanın dört köşesindeki atriumlara ağılan toplantı, istirahat ve yemek salon-Ir.n bulunur. Ziyaretçiler davet edilmeden bu kata giremezler. Şeref holünün geniş merdiveni onları doğrudan doğruya ikinci ve üçüncü katlara çıkarır. Buradaki galeri-lerden Meclis ve Senatonun müzakerelerini takip ederler. A y r ı c a bu katlarda halk için bir toplantı odası, istirahat salonları ve bir lokanta mevcuttur. Böylece, devlet

adamlarına ve ziyaretçilere ait hacimler be-lirli bir şekilde ayrılmıştır.

Tulsa şehri Kültür Merkezi 7 0 d ö -nümlük bir arsa üzerinde oval havuzlu m u a z z a m bir meydan etrafına yerleştirilmiş Toplantı ve A r e n a , Kütüphane, Tiyatro, H ü k ü m e t ve Büro binalarından müteşekkil bu petrol şehrinin zenginliğiyle mütenasip muazzam bir külliyedir. İlk olarak inşası düşünülen Toplantı ve A r e n a binası 144 metre b o y u n d a 72 metre eninde teras -"ça-tılı dikdörtgen bir binadır (Res. X X V I I I ) . Y a p ı çeliktir. Bina bir platform üzerine oturtulmuş olup bir kolenad ile çevrili-dir.

Halen inşa halinde olan L o s Angeles'-d îki Büro binası (Res. X X I X ) Angeles'-dört tarafı pr.rabolik beton kemerlerle sınırlanmıştır. Bu yapı ve gölge zırhının 1.20 metre geri-sinde tamamiyle şeffaf bir duvar var. Canı satıh i'.e dış beton kabuk arasında her katta devamlı ve otomatik sulama tertibatı olan bir bahçe şeridi binanın etrafını çeviriyor.

(6)

Böylece şehrin göbeğinde kat kat asma bah-çeli dikey bir park havası yaratılırken Le-ver House, Ssagram Building gibi çelik ve cam büro binalarının ifade ettiği mekanik ve aseptik büro binası da daha mülayim, daha insanî bir havaya kavuşmaktadır. Stone'un mimarlık felsefesi bakımından L o s Angeles Büro binasının etrafına geçirilen betor. kemerli kabuğun, daha önceki beton kafes kılıftan başka bir şey olduğu söyle-nemez. Fark şudur ki, Stone'un bu bina-da kullandığı kılıf binayı kendi içine ka-r ı m ı y o ka-r ; iç mekân dışaka-rıya açılabiliyoka-r. İç c m duvarla dış beton duvar arasındaki yeşil şerit serbestlik ifadesidir. A m a b e -ton kemerli dış duvar bu gelişmeyi bir nok-tada kesmekte böylece meselâ Frank Llcyd Wright"ın dış mekânı ufuklara kadar içinî sindiren hür mimarlığının ifadesi bıır'.da bulunmamaktadır. Öyle ki, L o s A n -g : l e s binasındaki odaların dışında bulunan yeşil r^ridi iç mekânın dış mekâna açıl-ması şeklinden ziyade bir duvarı yırtılmış bir iç ?vlu olarak tefsir etmek belki daha doğru clıır.

South Carclina'da Trappist tarikatın-dan 150 keşiş için asırlık meşe ağaçlan arasında inşa edilecek «Oıır Lady o f M e p -kin» Manastırı gcrev bakımından iç hayatı şekillendirdiği cihetle Stone'un mimarlık anlayışını iyi değerlendiren bir binadır (Res. X X X ) . Dış görünüşü bakımından R o -man mimarlığıyla yakın akrabalığı olan bina (Res. X X X I ) kuvvetli bir geometri ve mimarî düzene rağmen Stone'un ç o ğ u eser-1 erinde görülen sertlikten kurtulmuştur. Muhtelif büyüklükte avlular etrafında ter-tiplenen bu binada dışarıya açılmak iste-yen fakat cendere içerisine alınmış bir bina-nın zoraki sükûneti yerine dış dünya ile temastan korkmıyan fakat hayatı manevî değerlerde arayan tabiî bir huzur vardır (Res. X X X I I ) . G ö r e v ile şekil arasındaki irtibatı muvaffakiyetle tesis eden « O u r l ady o f M e p k i n » Manastırı kanaatimce Edward Stone'un en başarılı binalarından biridir. Diğer yandan. Stone'un Beyrut A -merikan Üniversitesi için hazırladığı proje görev ile şeklin ne kadar uyuşmadığının örneğidir. Akdeniz'e nazır muhteşem bir manzaraya sahip bir yamacın üstüne otur-tulan Üniversite binaları üç grup halinde tertiplenmiştir: akademik binalar, yatakha-ne ve lojmanlar, spor tesisleri. Bunlardan merkezî mevkii işgal eden Akademik bina-lar kcmpleksi 16 adet yuvarlak dershane binasının meydana getirdiği bir elips şek-lindedir. Elios'in ortasında İdare Binası, dört ucunda ise Toplantı Salonu,

Kütüp-hane. Öğrenci Birliği Binası ve Üniversite Kulasi c l m a k üzere dört mühim bina b u -lunmaktadır (Res. X X X I I I ) . Binaların hepsi dairesel olup. ortası bahçeli kütüphane bi-nası dışında, teras çatılarının ortasında ha-vuzlu iç avluları aydınlatan kubbeler var-dır. Cephelerde A r a p mimarlığı havası aranmış, sivri kemerler, güneşten koruyucu kafesler kullanılmıştır.

Genel plândaki fikir binalarda da tat-bik edilmiştir. İki katlı dershane binaları dört dilime ayrılmıştır. Giriş holünü havi dilimde sirkülasyon ve servis hacimleri, diğer üç dilimde sınıflar vardır. Sınıflarda öğretmen kürsüsü dilimin iç tarafında olup öğrenciler ışık arka taraftan gelecek şe-kilde otururlar. Giriş, kürsünün iki yanın-dadır. Binanın erta yerinde iki kat yüksek-liği c!an kubbeli bir u m u m î sirkülasyon hacmi bulunmaktadır.

Bir bütün olarak, güneş etrafında sey-reden yıldızlar sisteminin düzenini ve man-tığını şekillendiren k o m p o z i s y o n , dairesel binaların telkin ettiği huzur ve sükûnet takdire şayandır. A n c a k , fevkalâde ve dra-matik bir manzaraya arkasını çevirmiş bir tarafı sarp bir y a m a ç elan araziye zoraki yerleşmiş bir Üniversite kampusu Stone'un mimarîsinde sanatkârın psiklolojik dünya-sıyla bina ihtiyaçları arasındaki mücadele-yi göstermek bakımından ö n e m taşır. Bu mücadelede sanatkârın kendi egosunu tat-min için görevden fedakârlık ettiğini gör-mekteyiz.

İslâmabad Nükleer Fen Enstitüsünde Stone gene tarihin denenmiş formlarında günün mimarlık ruhunu aramakta ve gene iç hayatını dışarıya aksettirmeyen, içine girmedikçe güzelliğine vâkıf olunamıyan bir bina kompleksi yaratmaktadır. Enstitünün fen ve sosyal binaları fark gözetmeksi-zin iki sıra halinde dizilmiş ve bütün bina-lara beton kolonlu bir gölgelikle çepeçevre bağlanmıştır (Res. X X X I V ) . Bu dikdört-gen bina grubunun orta yerinde bir havuz içine kubbeli reaktör binası ile bir kule oturtulmuştur. Babürlü mimarîsinin eksen üzerinde havuzlu, iki tarafı ağaçlarla be-zenmiş serin havası, zarafeti ve büyülü

r"'"'elliği burada yeniden canlanıyor (Res.

X X X V ) .

Edward Stone'un mimarîsinin ilerde ne şekil alacağı belki bugünden kestirilemez. A m a uzun bir nefis mücadelesinden, bir in-san olarak şahsiyetini aramasından sonra Enternasyonal Mimarlığın Amerikadaki en kuvvetli müdafilerinden biri olan Stone, sanatını, kudretini mazinin zamansızlığından alan sağlam bir zemine bina etmek y o

-luna sapmıştır. Kendisi şöyle diyor: « Y e n i mimarî tuhafiye değildir. Bir asır yahut daha da uzun müddet dayanmasını ümit et-tiğimiz binalar yapıyoruz ve günün klişeleri, sathî modası ile uğraşamayız, uğraşmama-lıyız. G a y e m i z bunlardan sakınarak sürekli mimarî eserler meydana getirmektir.» (6) Yani eserlerini tarihe maletmek için gerekli disiplini tarihte arıyor. Stone'un son on yıl zarfında tuttuğu yolun klâsik mimarîyi can-landırma olduğu aşikârdır. Y a l n ı z bu tu-tumun Daniel Burnham anlamında klâsik formları olduğu gibi alıp sırf bir akademik egzersiz şeklinde kullanmaktan ziyade Richardson, Sullivan, Wright anlamında maziyle bir irtibat tesis etme, klâsik bina-lardan kuvvet alma şeklinde tecelli ettiğine de işaret etmek gerekir. Stone, Yeni Delhi Büyükelçilik binasında Grek mâbet formunu kullanmıştır. A m a bu formu bütün orijinal ölçülerine ve elemanlarına sadık kalarak aynen ve çeşitli fonksiyonlarına uydurarak kullanan Neo-Klâsik mimarlardan farklı olarak G r e k mimarlığının özüne, ahengine, ritmine ulaşmaya çalışmıştır. Binalarını bir p ' a t f o r m üzerine oturtarak klâsik mimarî-nin basit geometrik f o r m u n u , binaların sa-çak uçlarında dairesel veya dört köşe de-likler açarak taş Grek mimarîsinde triglif-Ierin mutula'ların yarattığı ritmi aramak-tadır.

Edward Stone'un mimarîsini objektif bir gözle tahlil edecek olursak bunda Wright'ın, Le Corbusier'nin, Aalto'nun kudretli ve dramatik mimarîsini veya Mies van der R o h e ' n u n insan üstü, inatçı g e o -metrisini, nispet anlayışını belki bulama-yız. Stone'un binaları ekseri çelimsiz, sa-kin binalardır. Y a p ı ile f o r m arasında sara-hat yoktur. Fakat eserlerindeki zarafet, zenginlik, safiyet, tazelik ve bunun yanın-da kuvvetli bir tarih şuuru Edward Stone'u İkinci D ü n y a Harbi sonrası mi-marîsinin en güzide mimarlarından biri yap-mıştır.

Enternasyonal mimarlığın görevsellik kisvesi altında güzellik ve estetiğe meydan okuyan tutumu ruhsuz, kuru ve yeknesak bir mimarlık çığırı açmıştı. Stone'da tarih şuuru tarihsel formları canlandırmaktan ziyade mimarîde güzellik m e f h u m u n u n ye-niden yeşermesi şeklinde tezahür ediyor. «Binalarımıza halis güzellik k o y m a k ihtiya-cındayız» diyor Stone. «Güzellik çanını baş-lıyalım çalmaya» (7).

(6) Current Biography. Haziran 1958 (7) T i m e M e c m u a s ı , 31 Mart 1958.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ziyaretçilere gösterilen Pasifik Okyanus sahili şe- hirlerinden San Francisco'da inşa edilen yeni ve güzel bina, bir kilise veya banka değildir, fakat Birleşik Amerikaya

Professor Emine BOGENÇ DEMİREL Yıldız Technical Üniversitesi (Türkiye) Professor Füsun BİLİR ATASEVEN Yıldız Technical University (Turkey) Professor Gülser ÇETİN

Çalışmada adı geçen çeviri fenni eğlence kitapları, yukarıda liste halinde sunulan diğer çeviri eğlence kitapları ve gazetelerde yayımlanan fenni eğlence çevirileri

“Nasıl bir yol izleneceği açık ve net biçimde ortaya koyulmuşsa, belli bir bilgi çerçevesinde bu yola gidileceği belliyse, o zaman karar çoktan verilmiş, verilecek bir

Professor Marek STACHOWSKI Krakov Yagellon University (Poland) Professor Mehmet NARLI Balıkesir University (Turkey) Professor Mehmet ÖLMEZ Yıldız Technical University (Turkey)

&gt; Maytrısimit. Burkancıların mehdîsi Maitreya ile buluşma Uygurca iptidaî bir dram. s.: TUBAR-XXXIII &gt; TÜBAR XXXIII. s.: VIII-XVI Yüzyıllar Arasında Türkçenin

Professor Marek STACHOWSKI Krakov Yagellon University (Polonia) Professor Mehmet NARLI Balıkesir University (Turkey) Professor Mehmet ÖLMEZ Yıldız Technical University (Turkey)

Kırklareli’nde 2013 yılında doğan çocuklara verilen adların kavram alanlarına bakınca şu görülebilir: Kırklareli’nde doğan çocukların adlarında arzu, umut, beklenti