• Sonuç bulunamadı

TÜRK MIRAS HUKUKUNUN ANAYASAL TEMELLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRK MIRAS HUKUKUNUN ANAYASAL TEMELLERİ"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T Ü R K M I R A S H U K U K U N U N A N A Y A S A L TEMELLERİ

Prof. D r . S e l i m K A N K T İ

4 V 4

I. M İ R A S H A K K I N I N A N A Y A S A L K O N U S U V i : IÇEKKiI

1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 35. maddesi, mülkiyet ve miras haklarını, birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hak olarak bir­

likte düzenlemiştir. Miras hakkı, mülkiyet hakkının bir devamı, onun özel bir şekli olarak düşünüldüğünden, mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır'1 1.

Gerek mülkiyet hakkı gerek miras hakkı, kişisel özgürlüğe ve özerkliğe dayalı bir toplum düzeninin eşdeğer temel öğeleridir. Özel mülkiyet düzeni­

nin sürekliliği miras kurumunun varlığına bağlıdır'2*. Mülkiyelin korunması hürriyeti g ü v e n c e allına alır; mirasın korunması da aynı işleve hizmet

eder( 3 ). Anaya mahkemesi, mülkiyet hakkını tanımıvan bir devlet sisteminin

kamu yararı düşüncesine dayansa bile, demokratik bir hukuk devlet sistemi sayılamıyacağını belirtmiştir'1 1". Bu düşünce mülkiyetin uzantısı olan hakkını da içermektedir.

Miras hakkı hem bir temel hak olarak hem de bir kurum olarak anaya­

sal Güvenceden yararlanıl*4 1. Temel bir hak olarak miras hakkı iki yönlüdür.

Miras bırakan yönünden mirasının kendinden sonrakilere geçmesini ve ölüme bağlı tasarrufta bulunabilmevi içerir. Yasal ya da iradi mirasçılar yö­

nünden ise, miras yoluyla miras bırakanın malvarlığını edinebilmek yetkisini kapsar. Miras hakkının bu iki yönü birbirini bütünler ve birlikle anayasal miras hakkının içeriğini oluşturur'^. Anayasa mirası yalnız mirasbırakan ve

(*) İstanhul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Merhum Öğretim Üyesi

(1) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m.35 gerekçesi ( P O I . A T C A N , Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.

İstanbul 1989. £lŞ*/Î$9). < ' W rT .." . ' i ^ ^ ^ K ^ f .

(2) M A U N ' / y P A P Ü - R . MAL'NZ-DL'RKı. Grundgesetz Kommentar. München 1989. Art 14. Rd Nr.

2V7.

[$) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m.35 gerekçesi ( P O I . A T C A N . a ».e., s. 138).

(3ft) Anayasa Mahkemesi. 12.10.1976. 38/4ft (Resmi ( i a / c l c . 20.1.1977)

(4) M A L N / 7 P A 1 M I R. M A U N / - I ) L R İ ( i . Grundgesetz Kommentar. München Rd Nr. 1989. Art 14.

IUI N r 241 2 4 1

(5) M A L N / V P A P I I R. a.g.c.. Art. 14. Rd Nr. 241.

(2)

238 S E L İ M K A N ETİ İ H F M G L I V (1994)

mirasçıları tanınmış bireysel temel bir hak olarak değil bir kurum olarak, bir diğer deyişle miras bırakanın malvarlığının mirasçılara geçişini d ü z e n l e y e n yasal kurumlar dokusunun varlığını da g ü v e n c e altına almıştır. G e r ç e k t e n ,

miras hakkını somutlaştıran, ona işlerlik kazandıran bu kurumsal düzendir.

Anayasa Mahkemesi, 20.9.1984 tarihli ve 4/9 sayılı kararında, içeriğini şu yolda deyimlemiştir<6 ).

"Miras hakkının yerleşmiş bir kurum olarak niteliğinin bilinmesi nede­

niyle Anayasa'da konu fazla işlenmemiş ayrıntılar kanuna bırakılmıştır. Mi¬

ras hakkı, miras bırakacak olana, ö l ü m ü n d e n sonra malvarlığının kanunda belirtilen yakınlarına ya da belli ölçüde kendi s e ç e n e ğ i kişilere; aile bireyle­

rine, yakınlarının ö l ü m ü halinde malvarlığının, en az kanunda ö n g ö r ü l e n öl­

çülerde, kendilerine g e ç e c e ğ i yolunda g ü v e n c e sağlar. B u genel kavram i içinde, miras hakkı bir yandan mülkiyet, ö t e yandan aile kurumuyla ilişkili­

dir".

"Anayasamızda genel bir ifade ile, herkesin mülkiyet ve miras hakkı vardır biçiminde belirtilen bu hak, miras bırakmak ve mirastan yararlanmak

haklarını kapsadığı gibi, belli ö l ç ü d e mirasçı atamak ve mallarını vasiyet et­

mek hakkını da kapsar. B u açıklamalarımızdan çıkan sonuca göre. Anayasa miras hukukunun üç temel ilkesini, mirasın ö z e l kişilere geçmesini, mirasın aileye kalmasını ve ö l ü m e bağlı tasarruf özgürlüğünü anayasal g ü v e n c e y e bağlamış ve miras bu ilkelerin doğrultusunda kurumlaştıran yasal bir d ü z e n ­ lemeyi gerekli görmüştür*7). Aşağıda bu ilkeleri daha ayrıntılı olarak ele al­

maktayız. Ayrıca miras hakkının s ı n ı r l a n d ı r m a s ı n ı n anayasal yapısı ü z e ­

rinde duracağız. I

I I . M İ R A S I N Ö Z E L K İ Ş İ L E R E G E Ç M E S İ İ L K E S İ

Mirasın ö z e l kişilere geçmesi ilkesi, yasakoyucunun miras ilişkilerini mi-

rasbırakanın malvarlığının ailesine ya da ö l ü m e bağlı tasarrufla seçtiği kişilere geçmesini sağlayacak biçimde d ü z e n l e m e s i gereğini içermektedir*8).

Bir diğer deyişle, yasakoyucu anılan kimselerin mirasa kavuşmasını ö n l e y e - I cek ve ö l e n i n malvarlığının devlete ya da kamu kuruluşlarına g e ç m e s i n e yol

açacak bir d ü z e n l e m e yapması Anayasayla bağdaşmaz. Mirasta hak ö n c e ­ liğini aileye ya da ö l ü m e bağlı tasarrufla seçilen kişilere tanıyan yasal bir d ü ­ zenleme anayasal bir zorunluluktur. Ancak aile çevresinden mirasçı yoksa ve ö l ü m e bağlı tasarrufla mirasçı atanmamışsa, başkaca bir deyişle yasal ya da iradî mirasçı yoksa, ö l e n i n malvarlığının mirasçı olarak devlete kalacağı

(6) R e s m î Gazete, 21.2.1985.

(7) Karş. K O C A Y U S U F P A Ş A O Ğ L U , Miras Hukuku, 3 Bası, İstanbul 1987, s.9 v.d.

(8) Bkz. K O C A Y U S U F P A Ş A O Ğ L U , a.g.e., s. 9

(3)

İ H F M C . L I V (1994) M İ R A S H U K U K U N U N A N A Y A S A L T E M E L L E R İ 239

yasa ile öngörülebilir. Yasal mirasçılığın hangi aile çevresiyle sınırlandırabi- leceğini aşağıda ele almaktayız.

Burada, veraset ve intikal vergisinin miras hakkının anayasal kurumuyla olan ilişkisi üzerinde durmak gerekir. Veraset ve intikal vergisinin mirasın ö z e l kişilere geçmesi ilkesini, bir diğer deyişle yasal ya da iradî mirasçıların gerçek anlamda miras hakkı elde edebilmelerini g ö z e t m e s i gerekir. Bu y ö n , Anayasa'nın g e r e k ç e s i n d e "miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muh- tevasız hale getirilmesi, miras hakkının ortadan kaldırılması ö n l e n m e k isten­

miştir" şeklinde deyimlenmiştir*9>. Yasal mirasçıların hısımlık derecesinin ya­

kınlığı ya da uzaklığına ve vergi matrahının dilimlerine göre artan oranlı bir veraset ve intikal vergisi tarifesi Anayasa ya aykırı değildir. Aksine Anayasa 73'te yer alan verginin malî güçle orantılı olması ve verginin dengeli ve ada­

letli dağılımı ilkeleriyle uyumludur. Ö l ü m e bağlı tasarrufla belirlenen miras­

çıların daha ağır biçimde vergilendirilmesi de mümkündür. Ancak, vergilen­

dirme yoluyla mirasçılığın anlamsız ve içeriksiz duruma getirilmesi anayasal d ü z e n e aykırıdır. Veraset ve intikal vergisi hem verginin malî güçle orantılı olması ve verginin dengeli ve adaletli dağılımı ilkelerine uyum sağlayacak, hem de yasal ya da iradî mirasçının miras bırakanın malvarlığıyla orantılı ve ekonomik y ö n d e n anlamlı bir varlığı kavuşmasına olanak tanıyacak biçimde düzenlenmelidir. Aksi halde, vergilendirme yoluyla, mirasın ö z e l kişilere g e ç m e s i ilkesi z e d e l e n m i ş , eylemli olarak içeriksiz bırakılmış olacaktır*1 0).

Yürürlükteki veraset ve intikal vergisi tarifesi, bu gerekleri gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır*1 1*.

I I I . M İ R A S I N AİLEYE K A L M A S I İLKESİ

Anayasa'nın mülkiyeti ve mirası g ü v e n c e altına alan 35. maddesiyle, Türk Toplumunun temeli olarak aileyi korumak ödevini yükleyen 41. mad­

desi arasındaki amaçsal bağlantı, aile bireylerinin yasal mirasçılığını anayasal bir buyruk niteliğini vermektedir*1 2 1. Bir başka deyişle, yasakoyucu, Anayasa gereği, yasal mirasçılıkta önceliği aileye tanıyacaktır.

Miras hakkının hangi aile bireylerine hangi sıraya göre tanınacağı yasa- koyucunun takdirine bırakılmıştır. Bununla ilk önceliğin ve sıranın e ş ve ç o ­ cuklara verilmesi gereği, ananın ve çocukların korunmasını ö n g ö r e n Anaya­

sa 41, IPnin bir sonucudur. Bu y ö n saklı kalmak üzere, yasakoyucu yasal mirasçıların belirlenmesinde sınıf sistemi, zümre sistemi ya da birey siste­

minden birini seçebilir. Y e t e r ki, seçtiği sistemin d ü z e n l e n m e s i n d e hukuk devleti ilkesinin çizdiği genel ç e r ç e v e y e uygun davranmış olsun.

(9) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m.35 G e r e k ç e s i ( P O L A T C A N . a.g.e., s. 139).

(10) M A U N Z / P A P I E R , a.g.e., A r t . 14, R d Nr. 24,

(11) Bkz. 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, m. 16 (12) Karş. M A U N Z / P A P I E R , a.g.e., Art. 14, R d Nr. 245.

(4)

240 Sİ I İM K A M I I İ H !;M C U V (1994)

M i r a s ı n aileye k a l m a s ı ilkesiyle ö l ü m e bağlı tasarrufta b u l u n a b i l m e ilke­

si aynı amaca hizmet etmekle b i r l i k t e , bu i k i ilke a r a s ı n d a bir b a k ı m a çelişki de v a r d ı r * M | . G e r ç e k t e n miras b ı r a k a n mirasçılarını ö l ü m e bağlı tasarrufla b e l i r l e r k e n , yasal mirasçılığı da s ı n ı r l a m a k t a ya da o r t a d a n k a l d ı r m a k t a d ı r . Acaba, belli yasal m i r a s ç ı l a r a mirastan belli bir oranda pay verilmesi anaya­

sal bir z o r u n l u l u k mudur? B i r d i ğ e r d e y i ş l e , ö l ü m e bağlı tasarruf ö z g ü r l ü ğ ü ­ n ü s ı n ı r l a y a n saklı pay anayasal bir d a y a n a ğ a sahip midir? E ğ e r saklı pay anayasal bir gerekten k a y n a k l a n ı y o r s a , hangi m i r a s ç ı l a r a yasakoyucunun saklı pay t a n ı m a s ı n d a anayasal z o r u n l u l u k v a r d ı r ? B u s o r u n u n y a n ı t ı A n a y a ­

sa 4 1 , 1 ve I F n i n ışığında deyimlenebilir. Anayasa 4 1 , 1 aileyi t o p l u m u n te­

meli olarak n i t e l e m i ş , 4 1 , I I ise ana ve ç o c u k l a r ı n k o r u n m a s ı n ı ö n g ö r ­ m ü ş t ü r . B u h ü k ü m l e r l e mirası koruyan Anayasa 35 b i r l i k t e d e ğ e r l e n d i r i l ­ d i ğ i n d e , e ş ve ç o c u k l a r a mirasta saklı bir payın t a n ı n m a s ı n ı n Anayasa ile g ü ­ vence a l l ı n a alındığı sonucu ç ı k a r saklı payı e ş ve ç o c u k l a r ı n d ı ş ı n d a k i aile

bireylerini de k a p s ı y a c a k b i ç i m d e g e n i ş l e t m e k yasakoyucunun t a k t i r i n e bı­

rakıldığı gibi, saklı payın o r a n ı n ı n da belirlemek yine yasakoyucunun t a k d i r i i ç i n d e d i r . A n a y a s a l ı n g ü v e n c e allına aldığı, e ş ve ç o c u k l a r a t e r e k e n i n e k o ­ n o m i k a n l a m ı olan oransal bir b ö l ü m ü n ü n saklı pay olarak a y r ı l m a s ı d ı r *1 4 1.

IV. Ö L Ü M E BAĞLI T A S A R R U F T A B U L U N M A Ö Z G Ü R L Ü Ğ Ü

Ö l ü m e bağlı tasarrufla b u l u n m a ö z g ü r l ü ğ ü miras h a k k ı n ı n k a p s a m ı n a girer. B u ö z g ü r l ü k miras b ı r a k a n a mirasın geçişini k e n d i iradesiyle b e l i r l e ­ mek o l a n a ğ ı n ı verir. Ö l ü m e bağlı tasarrufta b u l u n m a ö z g ü r l ü ğ ü , b i r veya b i r d e n fazla mirasçı s e ç m e , paylarını belirleme ve ayrıca vasiyette b u l u n m a yetkisini k a p s a r< , 5 ). Ö l ü m e bağlı tasarrufla b u l u n m a ö z g ü r l ü ğ ü , y a l n ı z tek yanlı bir işlem olan vasiyetname y a p m a y ı değil, miras s ö z l e ş m e s i n i de içerir;

g e r ç e k t e n genel irade ö z e r k l i ğ i n i n bir sonucu olarak, miras b ı r a k ı n ı n b a ğ ­ layıcı bir n i t e l i k taşıyan miras s ö z l e ş m e s i k i m l i ğ i n d e k i bir ö l ü m e bağlı ta-

(13) Bu çelişki Anayasa Mahkemesinin 20.9.1984 tarihli ve 4 / 9 s a y ı l ı kararında (Resmi Gazete 21.2.1985) bu yolda dile getirilmiştir: "Mirasın mülkiyet ve aile kurumları ile olan hu ilişkileri, kendi arala­

rında ç e k i ş m e içindedir. Mülkiyet kurumu, kişinin ö l ü m ü n d e n s o m a s ı içinde malvarlığı ü / e r i n d e dilediği gibi tasarrufta bulunabilmesini gerektirirken ailenin korunması kavramı aile ü y e l e r i n d e n

birisinin ö l ü m ü halinde, malvarlığının diğer üyelere geçmesini gerektirir".

(13a) 20.9.1984 tarihli ve 4/9 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında (bak. yukarıda dipnotu 6) yer alan

"Anayasamızda miras konusunda aileyi koruyan sistemin b e n i m s e n d i ğ i yolunda hcr'iangı bir belir­

li b u l u n m a m a k l a d ı r . Anayasa nın "ailenin korunması" başlıklı 41. maddesine dayanarak da böyle hır soruna e r i ş m e olanağı yoktur şeklindeki anlatıma katılmamaktayız. O / e l muikıyel kararışla birlikle ailenin korunması ilkesinin miras hukukunun temellerinden biri o l d u ğ u , miras hakkıyla ai­

lenin korunması arasında doğal ve geleneksel bir bağlılık bulunduğu açıklır. ( k a r ş . M A U Y / . / P A - P I I - R . a.g.c.. A r t . 14 R d \ r . 244).

(14) Karş. M A L N / y i V M M I . R . a.g.c.. A r t . 14, Rd \ r . 246

(15) Hk/. M A U N / V P A P I I R. a.g.c.. Arı. 14. Rd Nr. 247 ayrıca bk/. Yukarıda dipnotu ft'da anılan Anaya­

sa Mahkemesi karan

(5)

İ H F M C . L I V (1994) M İ R A S H U K U K U N U N A N A Y A S A L T E M E L L E R İ 241

sarruf yapabilmesi de, ö l ü m e bağlı tasarruf özgürlüğünün ç e r ç e v e s i n d e düşünülmelidir<1 6>ttBj. m *,-<v

Belirtmek gerekir ki, mirasın aileye geçmesi ilkesiyle ö l ü m e bağlı tasar­

rufta bulunma özgürlüğü arasında, her ikisi de mirasın hakkaniyete uygun bir paylaşımına hizmet etmekle birlikte( I 7 ) belli bir çelişki de vardır. B u ç e ­

lişki, Anayasa Mahkemesinin 20.9.1984 tarihli ve 4/9 sayılı k a r a r ı n d a ( 1 8 ) şu şekilde deyimlenmiştir : "Mirasın mülkiyet ve aile kurumlarıyla olan bu ilişkileri kendi içlerinde çekişme içindedir. Mülkiyet kurumu, kişinin ö l ü ­

m ü n d e n sonraki için de malvarlığı üzerinde dilediği gibi tasarrufta buluna­

bilmesini gerektirirken, ailenin korunması kavramı, aile üyelerinden birinin ö l ü m ü halinde malvarlığının diğer üyelere geçmesini gerektirir". Yasakoyu- cu, Anayasa Mahkemesinin deyişiyle, "bu iki karşıt yaran dengelemek ama­

cıyla" d ü z e n l e m e l e r d e bulunacaktır*1 9 ). Yukarıda açıkladığımız üzere, e ş ve çocuklara mirasta saklı bir payın tanınması anayasal bir zorunluluk niteliğini taşıdığından, mirasın aileye kalması ilkesi anayasal düzeyde ö l ü m e bağlı ta­

sarruf özgürlüğünü sınırlamaktadır.

V. M İ R A S H A K K I N I N K U R U M L A Ş T I R I L M A S I V E S I N I R L A N D I R I L M A S I

Anayasa 35, I "herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğunu"

belirtmiş, 35, I I ise "bu hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırla­

nabileceğini" açıklamıştır. Ne var ki mülkiyet ve miras haklarını anayasal gü­

venceye bağlayan Anayasa 35, I bu hakların içeriğini somutlaştırmamış ol­

duğundan, mülkiyet hakkında olduğu gibi, miras hakkına eylemli işlerlik ka­

zandıracak, varoluşunu berkitecek kurumsal bir düzenin yasal yoldan oluşturulması ve sürdürülmesi yasakoyucunun anayasal ödevidir. Anayasa 35' IFnin deyişi, bu maddede belirtilen hakların yasa ile d ü z e n l e n e c e ğ i ve sınırlanacağı biçimde anlaşılmak gerekir. Nitekim bu yön, Anayasa Mahke­

mesinin 20.9.1984 tarihli ve 4/9 sayılı kararında*2 0'. "Miras hakkının yerleşmiş bir kurum olarak niteliğinin bilinmesi nedeniyle. Anayasa'da konu

fazla işlenmemiş, ayrıntılar kanuna bırakılmıştır" denerek dile getirilmiştir.

Bu d ü ş ü n c e daha genel düzeyde. Anayasa Mahkemesinin 4.11.1986 tarihli ve 11/26 sayılı k a r a r ı n d a( 2 1 ) şu şekilde vurgulanmıştır: "Temel hak ve özgür­

lüklerin soyut Anayasa kuralları olmaktan çıkarılması, kullanılabilir ve uygu

(16) Bkz. M A U N Z / P A P I E R . a.g.e., Art. 14. Rd Nr. 247 (17) Bkz. yukarıda S l , I I I . 3. dipnotu 16-17 arası.

(18) R e s m î Gazete, 21.2.1985

(19) Anayasa Mahkemesi, 20.9.1984, 4/9; R e s m î Gazete 21.2.1985 (20) R e s m î Gazete. 21.2.1985

(21) R e s m î Gazete. 22.2.1987.

(6)

242 S E L İ M K A N ETİ İ H F M C . L I V ( 1 9 9 4 )

lanabilir hale getirilmeleri, yani kişi bakımından pratik bir d e ğ e r taşıyabil­

meleri için sınırlarının belirtilmesi, kullanma yollarının gösterilmesi gerekir".

Y a s a l d ü z e n l e m e n i n içeriğinin belirlenmesi geniş ö l ç ü d e yasakoyucu-

nun takdirine bırakılmıştır. Ne var ki, miras hakkının çekirdeksel ö z ü n ü oluşturan üç temel ilkenin, bir diğer deyişle mirasın ö z e l kişilere geçmesi,

mirasın aileye kalması ve ö l ü m e bağlı tasarruf özgürlüğünün somutlaştırıl­

ması, gerçekleştirilmesi, anlamlandırılması, korunup güvencelendirilmesi mi­

rasla yasal düzenin amacını belirlemekte ve anayasal çerçevesini ç i z m e k t e ­ dir. Ö t e yandan, bu yasal düzen mirasın aileye kalması ilkesiyle ö l ü m e bağlı tasarruf ilkelerini duyarlı uzlaşma noktalarında dengeliyecektir.

Anayasa 35, I I uyarınca miras hakkı da mülkiyet hakkı gibi, "ancak ka­

mu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir". Anayasa 13, I temel hak ve hür­

riyetlerin, "Devletin ülkesi ve milletiyle b ö l ü n m e z bütünlüğünün, millî ege­

menliğin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrı­

ca Anayasa'nın ilgili maddelerinde ö n g ö r ü l e n ö z e l sebeplerle Anayasa'nın s ö z ü n e ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceğini" belirtmektedir.

Acaba, Anayasa 35, H'deki "ancak" sözcüğü, mülkiyet ve miras haklarının yalnız kamu yararıyla sınırlanabileceği ve diğer sınırlama nedenlerinin bu iki

hak y ö n ü n d e n uygulama yeri bulunmadığı anlamına mı gelmektedir? Millî Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu Değişiklik G e r e k ç e s i n d e bu soruya olumsuz yanıt verilmiştir. B u Komisyonun g e r e k ç e s i n d e aynen şöyle den­

mektedir : "Metindeki bu "ancak" ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş, te­

mel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin 13'üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan 13'üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre, bu haklar bakımından da geçerli o l d u ğ u n d a n ,

maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında ö n c e l i k l e uygula­

nabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir"*2 2* Anayasa Mahke­

mesi, M e d e n î Kanunun 443. maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesini ve aynı maddenin ikinci fıkrasını iptal eden 11.9.1987 tarihli ve 1/18 sayılı kara­

rında, evlilik dışı çocukların miras hakkına iptal edilen hükümlerle getirilen sınırlamayı yalnız "kamu yaran" açısından değil, Anayasa'nın 13. madde­

sinde gösterilen diğer nedenler açışından inceleyerek, bu d ü ş ü n c e y e katıl­

mıştır*2 3). S ö z ü g e ç e n kararın karşı oy yazısında, aynı görüş, "ne var ki, her temel hak gibi miras hakkı da mutlak olmayıp, ö z e l olarak Anayasa'nın 35, genel olarak da 13. maddelerinde belirtilen koşulların varlığında sınırlanabi­

lecektir" şeklinde deyimlenmiştir. Hiç kuşkusuz, "Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve ö z e l sınırlamalar demokratik toplum d ü z e n i n i n gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz" diyen Anayasa

13, I I miras hakkının sınırlanması açısından geçerlidir.

(22) P O L A T C A N , a.g.c. s. 139 (23) R e s m î Gazele, 29.3.1988.

(7)

İ H F M C . L I V (1994) M İ R A S H U K U K U N U N A N A Y A S A L , T E M E L L E R İ 243

Anayasa Mahkemesi miras hakkının sınırlanması sorununu iki ayrı ka­

rarında ele almıştır. 20.9.1984 tarihli ve 4/9 sayılı karar, M K . 506'nın lehine vasiyet yapılana tanınan seçimlik hakkın, dâvaların uzaması ve yüksek enf­

lasyon nedeniyle dâvacıyı az bir bedelle yetinmek zorunda bırakması nede­

niyle, Anayasa'nın 35. maddesindeki mülkiyet ve miras haklarını zedeleyip z e d e l e m e d i ğ i sorununu ç ö z ü m e bağlamıştır*2 4'. Anayasa Mahkemesine göre, "MK. yararına vasiyet yapılan kişiye seçimlik hak tanıyarak, bir yandan miras bırakanın iradesine uyulmasını, ö t e yandan mirasçıların saklı payları­

nın korunmasını sağlamaya çalışmıştır. Maddenin öngördüğü sistem eleştiri­

lerek daha değişik bir yöntem önerilebilir. Ancak bu eleştirilerin Anaya- sa'ya uygunluk denetimini etkilemiyeceği tabiîdir...itiraz konusu kural bu iki

karşıt yararı dengelemek amacıyla kanunkoyucunun yaptığı bir tercihin ifa­

desidir". Bir diğer deyişle, Anayasa Mahkemesi'ne göre, M K . 506 yı d ü z e n ­ lerken, yasakoyucu takdir hakkını Anayasal çerçeveyi aşmadan kullanmıştır.

Anayasa Mahkemesi 11.9.1987 tarihli ve 1/18 sayılı kararıyla, nesebi sabih olmayan hısımların "baba cihetinden mirasçı olabilmeleri, babalarının kendi­

lerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevak­

kıftır" diyen M K . 443, I , cümle 2 y i ve "Baba tarafından nesebi sahih ol- mıyan bir ç o c u k yahut füruu, babanın nesebi sahih fürulariyle içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin yarısını alırlar"

diyen M K : 443, I I yi iptal etmiştir*2 5*. Bu kararda, Anayasa Mahkemesi, evli­

lik içi ve evlilik dışı çocuk ayrımı yapılmasının, anaları bakımından tam mi­

ras payı olan nesebi sahih olmayan çocukların, sahih nesepli çocuklarla birleşme halinde, mirastan yarım pay almalarının, haklı bir nedene dayandı-

rılamıyacağı, meşru evlilikleri teşvik ya da gayrimeşru ç o c u ğ u n babasının tam olarak tespit edilmesindeki güçlüğün, bu tür bir ayırım için haklı neden sayılamıyacağı gerekçesiyle. Anayasa 10'da anlatımı bulan eşitlik ilkesiyle bağdaşmıyacağını kabul etmiştir. Bundan başka Anayasa Mahkemesine göre, evlilik dışı çocukların miras hakkındaki ayırma ve kısıntı ile kamu ya­

rarından çok, evlilik içinde doğan çocuklara bir üstünlük sağlama amacı g ü ­ dülmektedir. Anayasa 35, I I miras hakkının ancak kamu yararıyla sınırlana­

bileceğini belirttiğinden, itiraz konusu hükümler bu nedenle de Anayasa ya aykırıdır. Ö t e yandan. Anayasa 13'de sayılan sınırlama nedenlerinden hiçbi­

ri, itiraz konusu hükümlerle getirilen sınırlamayı haklı g ö s t e r e m e z . Evlilik dışı çocuklar hakkında farklı uygulama getirilmesi ile de genel ahlâkın ko­

runması sağlanmış olmaz. Son olarak, Anayasa Mahkemesi itiraz konusu hükümleri aileyi koruyan Anayasa 41 açısından ncelemiş ve genel olarak evlilik dışı çocuklar ile evlilik içi çocukların durumları arasındaki farklılıkları

(24) Bkz. yukarıda dipnotu 6.

(25) R e s m î Gazete, 29.3.1988

(8)

244 S E L I M K A N E T I

İ H F M C . L I V ( 1 9 9 4 )

içeren M e d e n î Kanun hükümlerinin Anayasa'nın 41. maddesinde yer alan çocukların korunması ilkesine aykırı olduğu sonucuna ulaşmıştır*2 6*.

V I . M İ R A S H U K U K U N U İ L G İ L E N D İ R E N D İ Ğ E R A N A Y A S A L İ L K E L E R

Miras hakkı Anayasa 35 ile g ü v e n c e altına alınmış olmakla birlikte, Anayasa'nın diğer bazı kuralları da miras hukukunu ilgilendirmektedir.

Anayasa'nın 10. maddesinde anlatımını bulan eşitlik ilkesi ile 41. maddede deyimlenen ailenin korunması ilkesinin yukarıda açıklandığı üzere, miras

hakkıyla yakın ilgi ilişkisi bulunmaktadır. Ö t e yandan, miras hukuku alanın­

da irade özerkliğinin bir görünümü olan ö l ü m e bağlı tasarrufta bulunma ö z ­ gürlüğü, s ö z l e ş m e hürriyetini ve dolayısıyla irade özerkliğini genel olarak

koruyan Anayasa 48 ile bağlantılıdır. Anayasa Mahkemesi, eşitlik ilkesi ve ailenin korunması ilkesinin miras hakkıyla olan ilişkisini 11.9.1987 tarihli ve

1/18 sayılı kararında vurgulanmıştır*2 7'.

F

(26) Anayasa Mahkemesi'nin MK.310, irde yer alan "münasebeti cinsiye z a m a n ı n d a m ü d d c i a l c y h evli ise, hâkim babalığa h ü k m e d c m e z " kuralını iptal eden 21.5.1981 tarihli ve 29/22 sayılı kararında ( R e s m î Gazete 18.8,1981), "eşitlik" ve "ailenin korunması" ilkelerine dayanılmış olup, bu kararın g e r e k ç e l e r i n e , i n c e l e m i ş o l d u ğ u m u z 11.9.1987 tarihli ve 1/18 sayılı kararda g e n i ş yollamalar yapıl­

maktadır (ayrıca bak. K Ö P R Ü L Ü / K A N E T İ , Aile Huku, 2. Bası, İstanbul 1989, s. 11/12 ve 13/15).

(27) Bkz. yukarıda dipnotu 25.

Referanslar

Benzer Belgeler

İt raz konusu kuralla Yargıtay Başkanlar Kurulunun 'Yönet m Kurulu' kararlarına t raz üzer ne verd ğ kararların aleyh ne başka yargı merc ne başvuru olanağının

Dava d lekçes nde özetle, Danıştay Başkanının başkanlığında, Başsavcı, başkanvek ller ve tüm da re başkanlarından oluşan Danıştay Başkanlar Kurulunun gen ş

maddesinin birinci fıkrasının ilk tümcesinde, genel nüfus sayımlarında sokağa çıkma yasağı konulacağının belirtildiği, oysa temel hak ve

Başvuru kararında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile evli kadın ve evli erkeğin çalışması eşit koşullara kavuşturulduğu halde, kadın işçinin evlendiği

Dava dilekçesinde, madde kapsamına giren sözleşmelerin idari sözleşmenin tüm koşullarını taşıdığı; yargı kararlarında, idarenin özel bir kişi ile

Anayasa, bir devletin bağımsız ve egemen varlığını tespit ve tescil eden bir belge olarak taşıdığı hukuki fonksiyonun yanında, devlet adına egemenlik

1 Ayrıntılar için, Ergun Özbudun ve Ömer Faruk Gençkaya, Democratization and the Politics of Cons- titution-Making in Turkey, Central Eurpean University Press, Budapeşte ve

DAVANIN KONUSU : Ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğünü bozacak eylemlerle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın dördüncü