• Sonuç bulunamadı

Istanbul polis müdürü Azmi beyin muhakemesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Istanbul polis müdürü Azmi beyin muhakemesi"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

27 Aralık 1956

Istanbul polis müdürü

Azmi beyin muhakemesi

1 1 0 —

Reis, Mithat Şükriiye soruyor: — izmirde Sar! Efe ile Ziya Hurşit suikast için görüşmüş­ ler, buna ne dersiniz?

— En büyük cinayet telâkki ederim. İzmirde Dr. Nâzım da Rahmi beyler de vardı. Suikast meselesinden bunların malûma­ tı olabileceğine ihtimal vere­ mem. Yalnız Şükrü bey: “ Bir muhalif fırka yapmak lâzımge- lir siz de beraber çalışırsınız” dedi, İzmire geldiği vakit söy­ lemişti.

— Gaye itibariyle ne yapmak istiyorlardı?

— Muhalif bir fırka yap­ mak.

— Eski kuvvet ve kudreti ele almak, saltanatı ele almak?

— Elbette.. Muhalefet yap­ mak istiyen, hükümeti ele al­ mak islerdi. Bendenize de bir program verdi. Yırttım, attım, okumadm. Yemin ile temin ederim.

— Yazıhanede. Bir gece de Bucaya geldi, bizde yattı.

— ö y le ise çok görüştünüz? — Hayır, komşular vaMı. — Kimler, Bedri bey mi? — Evet, esasen Bedri bey de siyaseti bırakmıştı.

— Rahmi bey var mıydı? — Yoktu. Nadir gelir, gider­ di.

— Şükrü beyin sizde yattığı­ na nazaran çok şey görüştüğü­ nüzü kabul etmek zarureti var­ dır:

— Değil efendim, bunları ar- zettim. Bir Şey görüşmedik. O ısrar ediyor: “ Sen bilmezsin, lâzımdır’’ diyordu.

Ben: “ Benden size hayır yok” dedim.

— Tanin matbaası kimindir? — Bendenizin.. Sekiz seneden beri..

— Kâtibi umumî olduğunuz zaman bunu kimden aldınız?

— İki hissesini Hüseyin Kâ­ zım beyden, bir hissesini Cahit beyden aldım.

— Şahsen mi aldınız, yoksa

Kara Kemal gibi hasıl olan te- mettülerden mi aldınız?

— Hayır, doğrudan doğruya refikamın verdiği para ile ai­ dim,

— Bu matbaanın İttihat ve Terakki namına alındığı ve si­ ze mal edildiği hakkında bazı deiâil vardır.

— Hiç doğru değildir. Reis:

— Şimdilik bu kadar kâfi. İcabederse tekrar çağırırız. AZMİ BEYİN

MUHAKEMESİ BAŞLIYOR

Mithat Şükrü beyin muhake­ mesinden sonra 4 Ağustos 1926 günü eski İstanbul Polis Müdü­ rü Azmi beyin muhakemesine başlandı.

Reis sordu:

— Zatıâliniz, aslen nerelisi­ niz?

— İstanbulluyum.

— Tahsilinizi nerede yaptı­ nız?

— İdadîj askerîde.

• — Bitirmediniz mi mektebi? — Evet. Sonra Mektebi Hu­ kuka girdim. Adliyeye intisap ettim. Drama müddeiumumîli­ ğine tayin edildim. 324 senesin. den sonra Selâniğe Polis Mü­ dürü oldum. 31 Mart hâdisesin­ de İstanbul Polis Müdürü ol­ dum. Sonra Trablusşam muta­ sarrıfı oldum. Sonra Şükrü be­ yin yerine 328 de Siroz muta­ sarrıfı oldum.

— Hüseyin Kâzım beyden sonra mı?

— Evet, sonradır. Sonra az- Ioldum îstanbula geldim.

— Niçin azloldunuz?

— İtilâf hükümeti gelmişti. Azledildim. Sonra iknici defa Polis Mdürü oldum. Sonra az- loldum. Seferberlikte Konyaya naklettim. Oradan Beyruta nak Iedildim. Mütarekeden on gün evvel tstanbulda idim.

— İttihat ve Terakki Fırka­ sına ne vakitten itibaren inti­ sap ettiniz?

— Meşrutiyetten iki üç sene evveldi. Drama müddeiumumisi iken..

— Demek adliye ve polis memuriyetlerinde bulunduğu­ nuz halde dahi İttihat ve Te­ rakki Fırkasına intisap etmiş bulunu vordunu z ?

— Evet..

— Mütareke sırasında firara teşebbüs ettiniz, ne için?

— Vahidettinden korktuğum için. Polis Müdürü iken o, Efen di idi. Kendisini tevkif etmiş­ tim. Padişah olunca korktum.

— Siz kendiniz şahsen mı tevkif ettiniz, diğer makamatın emriyle mi?

— Dahiliye Nazırının malû­ matı tahtında idi. On, onbeş gün mevkuf kaldı. Padişah olun ea benim vaziyetim müşkülleş­ ti. Kalamazdım.

— Firarı diğer arkadaşlarla beraber kararlaştırmadınız mı?

— Ben önce karar vermiştim. Ben vapurla gidiyordum. Sonra tevkif edildim. İsmet paşa haz­ retleri müsteşardı. Emir verdi- i ler, tahliye edildim.

— İsmet paşa o zaman müs­ teşar değildi.

— Müsteşardı efendim. Hu­ zuru âlinizde yalan söyliyemem.

— Sonra?..

— Efendim ben vapura bin­ miştim. Çıkardılar. Gümrüğe gittim. İsmet paşa hazretlerine 1 müracaat ettim. Müsaade etti- ! ler. İkinci defa vapura bindim. '

— Merkezi umumîden para , aldınız mı?

(Devamı var) — Şükrü beyle nerede görüş­

tünüz?

ANN BLYTH VE KÖPEKLERİ — Beyaz perdenin sevimli yıldızla­ rından Ann Blyth küçük ev köpeklerine pek meraklıdır. Evinde,

birçok atak cins köpek beslemektedir. Resimde, ona sevgili köpekleri İle birlikte görüyorsunuz.

(2)

22 .4mlık 195«

Kont Sforza: «Anadolu bizinle

niçin temas etmiyor?» diye sordu

— 1 1 1 -Azmi bey reddetti: — Katiyen, katiyen* Reis:

— Niçin tekrar tekrar kati­ yen diyorsunuz. Sanki mahzur­ lu mu buldunuz?

— Bence öyledir. — Öyle m i?. Sonra? ; — Bendenizin merkezi umu­

mîye bir hizmetim sebketme- mişti ki para alayım.

— Peki kaçarken nerede bir­ leştiniz?

— İstimbotta birleştik. —- Siz kendiniz mi girdiniz? — Evet..

’ — Demek Cemal paşa ile daha evvel anlaşmıştınız?

— Evet..

— Ötekiler ne için firar edi­ yorlarmış? Haydi, siz Vahidet- tir.den kaçıyordunuz?

— Bilmiyorum.

— Bilmiyorsunuz, öyle m i?. Bu da öteki sözleriniz kadar kuvvetlidir. Memleketin felâ­ keti etrafında birleşmişsiniz. Sonra kaçıyorsunuz, sonra ne için kaçtığınızı bilmiyorsunuz. Bunu söylerken aklınız başınız­ da mı?

— Efendim, onlar vaziyet dolayısiyle gidiyorlardı. Sebebi hakikisi nedir bilmiyorum. Mer kezi umumî kararından haber­ dar değildim. Yolda öğrendim. Enver paşa çalışmak üzere A - zerbaycana gitmek istiyor, Ta­ lât paşa aksi fikirde idi: “ Biz kaybettik, vatanin evlâtları fi­ kirlerini temizlemekle meşgul­ dür, onları rahat bırakalım.” diyordu. Enver paşa Saray - Bosnada ayrıldı. Biz Berline gittik. O vakit Berlinde sosya­ list bir hükümet vardı. Bizi tev­ k if edip iade etmeğe kalktı. Binaenaleyh ben Bosnalı Necip .Turhan namına bir pasaport aldım. Laheye gittim. Bir iki ay kaldım. Orada gazetelerde okudum. Lahev pahalı idi, otu­ ramadım. Berline döndüm. Memleketle muhabere etmek imkânı yoktu. Auadoluya gel­ meğe karar verdim.

— Anadoluya mı gelmek is­

tiyordunuz? Istanbuldan Ana­ doluya gelmeden Avrupaya git­ tiniz. Şimdi gelmek istiyorsu­ nuz.

— Müsaade buyurun Reis bey. Bu sefer Anadoluya dön­ mek istediğim zaman Anadolu- da bir hareket vardı. Orada bir hükümet teşekkül etmişti. Va- hidettin o zaman Anadoluya hâkimdi.

— Şu halde hepi nefsi aziz­ leri kurtarmağa çalıştınız?

— Diğerleri Vahidettinin hâ­ kimiyeti altında..

— Ne olursa olsun, değil mi ki sözlerinizden bu mânâ çıkar.

— Bu mânâ çıkmaz.

— Memlekette kalanlara Va­ hidettinin fenalığı dokunmaz mı?

— Onlar benim vaziyetimde değildiler.

— Peki geliyorsun, gelmeğe teşebbüs ettin.

— Evet efendim, İtalya ta­ rikiyle Aııtalyadan geçtim.

— Geçerken, ttalyadan ge­ lirken Kont Sforzaya müracaat ettiğini ifadenizde söylüyorsun, ne görüştün?

— Gelirken pasaportumu vi­ ze ettirmek istedim. Olmadı. Orada Selânikli Kara Salim beye tesadüf ettim, müşkülât­ tan şikâyet ettim. Kara Salim bey Kont Sforzanm dostu idi. Anlatmış. Kont benimle görüş­ mek istemiş. Gittim, görüştüm. Pasaportumu vize etmedikleri­ ni anlattım: “ Yaptırırım, siya­ sî işlerde böyle şeyler olur, al­ dırmayın.” dedi.

Kont Sforza gene o vakit dedi ki: “ Anadolu bizimle niçin temas etm iyor?” Ben de: “ Kont cenapları ben diplomat değilim, idare adamıyım. Bi­ zimle münasebat tesis etmek

istiyorsanız, ben gidiyorum. Söylerim.” dedim. Pasaportumu aldım. Antalyaya geldim. Sor­ dum. Refet paşanın Konyada olduğunu söylediler. Kendisine bir telgraf çektim: “ Sizi ve Mustafa Kemal paşayı nerede görebilirim.” dedim. Cevap verdi: “ Beni görmek isterseniz Dinar’ a geliniz, Mustafa Ke­ mal paşayı görmek isterseniz Sivasa gidin.”

Bunun üzerine Dinar’ a git­ tim. Refet paşa ben gelmeden Dinar’dan gitmiş. Baha bey ora da idi. Kendisine Refet paşa ile görüşmek istediğimi söyledim. Bunun için kendisine telgraf çektiğimi de ilâve ettim: Valla­ hi nerede olduğunu bilmiyo­ rum.’ diye cevap verdi. Ben bu­ nu istiskal telâkki ettim. Dön­ düm. Bir sabah beni uyandırdı­ lar. Refet paşa gelmiş, görüş­ tüm. Bana dedi ki:

"Gelmeniz doğru değildir. Daha evvel gelseydiniz Azer- baycana gönderirdik. Şimdi gelmiş olmanız iyi tesir yap­ maz.” Bunun üzerine Antalya tarikiyle Rodosa, sonra Dalya­ ya gittim.

Reis:

— Durunuz öyle ise! Siz Ber­ linden Italyaya geldiniz, oradan Anadoluya gelecektiniz. Bun­ dan arkadaşlarınızın haberi var mı, onlarla görüşmüş mü idi­ niz?

— Görüştüm ve Cemal pa­ şanın bir mektubunu hamil idim. Ona: “ Memleketime gidi­ yorum, burada yaşamak kabil değil.” dedim.

(3)

fa Aralık 195fl

M e m le k e t dışında i h t i l â l

te şk ilâ tın ı t a n z im p l â n ı !

112

— O halde siz niçin Mustafa Kemal paşa ile görüşmek isti­ yordunuz? Eğer memlekete bir vatandaş gibi, bir ferdi millet gibi girmek isteseydiniz» oranın memurları, sizin hakkınızda alelade muamele yapardı. Siz geliyorsunuz,

Refet- beyi görmek istiyor­ sunuz, Gazi paşayı görmek is­ tiyorsunuz, bunlardan maksa­ dınız ne idi?

— Ne maksadım olabilir! Avrupadan parasız geliyorum. Refet bey arkadaşımdır,

— Ben anlamıyorum maksa­ dınızı. "Ben İttihat ve Terakki erkânından Azmi bey geliyo­ rum” demek istiyorsunuz.

— Hayır, böyle bir maksa­ dım yoktu. Başka nasıl gelir­ dim.

---Böyle gelirsin.. Döner, dolaşır, sonra tekrar gider, son­ ra buraya kadar gelirsin.

— Mukadderat efendim. — Peki Berlinde ne yaptı­ nız?

— Berlinde Dr. Nâzım bey. Cemal paşa, bendenize bir prog ramdan bahsettiler. Enver Pa- şa. Cemal paşa, Talât paşa üçü yapmışlar. Bendeniz de oku­ dum. Fena da değildi. Eğer ya­ pılabilseydi, memleketin hari­ cindeki ihtilâl teşkilâtını tanzim ederek memlekete hücum eden düşmanlar müştereken tazyik edilecekti. Berlinde bu tatbik edilemedi. Bunun tatbiki için Rusyayı muvafık bulduk. Fakat Rusyaya gitmek hemen hemen imkân haricinde idi. Rusya ve Almanya arasında iltisak nok­ tası yoktu. Sonradan Cemal pa­ şa Bedri beyle Rus esirleri arasında gittiler. Enver paşa tayyare ile gitmek istiyordu. O d » hareket etmiş ve düşman, kalkmış, muvaffak olamamış­ tır. Bendeniz llalyaya geldim. Kont Sforzadan rica ettim. Ben denize muavenet etti ve Rusya­ ya giden esirler arasına karış­ tım. Sonra Harkof yoliyle Mos- kovaya gittim. Rıısyada Ana- doludan gelen murahhas heye­ tiyle görüştüm. Harkofta hükü­ met reisi Rakofskiden Enver paşanın yolda gelirken düştü­ ğünü ve Istanbulda hapsedildi­ ğini öğrendim. Cemal paşa Bed ri beyle Afganistana gitmiş. Bendeniz tereddüde düştüm On gün sonra Enver paşa Mosko­ va'ya ¡reldi. Harp neticesinde îtalv-ı kıtaları bertaraf edi'erek Rusya ile Almanya arasında il­ tisak hasıl olmuş, gelmiş. Mos- kovada görüştük. Programın tatbiki mevzuubahs oldu. Prog- Afganistana gitmeden evveldir, ram Almanyada tanzim edil­ mişti Rıısvava nrraııvordu Me­

selâ orada “ İngiliz” denilmişti, beride “emperyalizm” dedik.

Reis:

— Kimler vardı bu tadilât yapılırken?

— Enver paşa, bendeniz, Sey- fi bey, İbrahim Talî bey, Yusuf Kemal bey., başkalarını iyice hatırlamıyorum.

— Devam edin?

— Seyfi bey orada, hüsnüni­ yetle bir teklifte bulundu: “ A- nadolunun alâkadar olmadığı hiçbir işde bulunmak istemem.” dedi.

Bütün teşkilâtın bu merkezi umumîye tâbi olması lâzımdı: "Bu olmaz” dedim. “ Anadolu şimdilik mevzubahs olamaz.” dedik. Anadolu bize tâbi ola­

maz denildi. Böylece kaldı. — Peki sonra nerelerde ça­ lıştınız?

— Bir gün, altında Sami im­ zası olan bir mektup aldık. “ Askerim, mevkufum, beni kur­ tarınız.” diyordu. Teşebbüs et­ tik. kurtuldu. Sonra, geldi, gör­ dük ki bu Çerkeş Samidît-.

— Nereden çekiliyordu bu tel graf?

— Rusya dahilinde bir istas­ yondan.. Geldi, görüştük, Tür- kistanı Çiniye gitmiş. Orada tetkikat yapmış. Bize anlattı. Biz de orada faaliyette bulunma ğa. çalışmaya karar verdik. Çünkü Rusvada muvaffak ola- mıyorduk. Orada yapacağımız faaliyetler hakkında temasta bulunmak üzere Afganistana gittim. Cemal paşa da orada imiş. Bendenizden evvel gitmiş. Bendenizin bu azimetim, avde­ tim sekiz a y sürdü. Avdetimde yüzbaşı Abdiirrahman beyle Afganistan hududunda görüş­ tük. Bana dedi ki: “ Ruslar, Çin Türkistanında evvelce çalışmak hususunda bize müsait görü­ nürken sonra vazgeçmişler. Bu itibarla Enver paşanın Rusyada kalmasına aman yoktur.” Ben­ deniz de tereddüt ettim. Envar paşa belki de Rusyadan gitmiş olabilirdi. Memlekete gelmek üzere Bakûya gittim. Orada ikinci heyeti murahhasaya te­ sadüf ettim. Yusuf Kemal be­ yin riyasetinde idi. Onlardan, yahut Memduh Şevket beyden Enver paşanın -Rusyada oldu­ ğunu öğrendim. Bendeniz, mem lekete dönmeğe karar vermiş­ tim. Seyfj bey ve İbrahim Talî beyle Karsa geldim.

Reis:

— Bakûda küçük Talât ve Halil paşaya tesadüf etmedi­ niz mi?

— Affedersiniz, unuttum. Bu Enver paşa bize bir teklifte bulunmuş: “ Ruslarla Bakûda bir şark kongresi yanıyoruz, sizin de jştVakiniz lâzımdır”

demişti. Bunun üzerine Enver paşa, ben. Seyfi ve İbrahim Ta­ lî bey hep birlikte Bakûya gel dik.

— Enver paşa gelirken bir torba da İttihat ve Terakki mührünü getirmişti.

— Bilmiyorum efendim. — Nasıl bilmiyorsunuz, mek­ tubunuzdan da haberdar olma­ dığınız anlaşılıyor.

— Mektubu biliyorum efen­ dim, fakat mühürlerden habe­ rim yoktur,

— Sonra?.

— Orada küçük Talât bey, Halil paşa vardı. Talât beyi bir az mütereddit gördüm. Kendisi Ruslarla fazla temas etmişti.

Reis:

— Sonra orada bir halk şûra­ lar fırkası yaptınız. Bu, sizin akdettiğiniz kongrelerden biri­ dir. Başka kimler vardı? Ha­ fız Mehmet orada mıydı

— Bilmiyorum, aradan Ç»k vakit geçmiştir. Hatırlamıyo rum. Yalnız

(4)

Reisf Azmi Beye sordu: «Söyle,

neden am ansız düşmansın?»

114

Reis:

— Anlat bakalım.. Bir Halk Şuralar Fırkasının Küçük Ta lât tarafından İttihat ve Te­

rakki namına kalbedildiğl

anlaşılıyor. Siz de kendileri­ ne fırkanm İttihat ve Terak­ kiye kalbedildiğini ihtar edi­

yorsunuz. Şu halde İttihat

ve Terakki namiyle karar it­ tihaz ettiğinizi kabul etme­ lidir.

— Hayır efendim, birer bi­ rer tahlil edelim.

R eis: •

— Anlat bakalım. Şimdi ev velâ burada soruyorum. Or­

dusunu terketmiş kuman- a

dunlar vaziyetinde milleti mukadderatına terkettinlz ve gittiniz. Millet kendi fıtratı itibariyle istiklâlini kurtar­

m ağa karar verdi ve isyan etti. Bir Mustafa Kemal Pa­

şa çıktı. Bütün cihanm huşu

metine karşı milleti müdafaa etti, Vatanı kurtardı. Siz o-

nun aleyhinde vaziyet alı­

yorsunuz. Azmi Bey.

— İki defa memleketten

kovulan bir adamı hergün ar kasından ölüm takip ederse bundan başka nasıl mektup ya za r?.

R eis:

— Tertemiz bir vatanper­ ver olsaydınız, böyle hareket etmezdiniz. Ne sıfat ve salâ­ hiyetle kongre ak tedip top­ landınız?

— Eğer Bakâ’da Küçük Ta

lât, Bahaettln Şakir Beyle ve arkadaşları toplandılarsa be nim ne alâkam var?

Reis:

— Sus.. Dem in kendin ifa ­ de ettin, m em lekette İkilik var diyorsun. M ecalim var diyorsun. Neden bahsetmek istiyorsun?

— Efelerden..

— E feler ilk defa silâhı a- lıp düşm ana karşı gelm işler­ di. Onları tenzih ederim ve daha sonra karışıklık elbette olacaktır. M emleketi kendi m ukadderatına terkederek kaçarsınız. Elbette anarşi o - lacaktır. Söyle bakalım, n e ­ den âmansız hasım sın?

— Gittiğim yerde hükü ­ m et beni takip ederse böyle bir vaziyet karşısında b u h ­ ran için de bulunan bir a- dam başka ne yapabilirdi?

— Bahaettin Şakir beyin m alûm olan mesaisi nedir?

Reisin emri ile mektuptan Bahaettin Şakir beye ait k ı­ sım okundu.

«Bahaettin Şakir bey kar­

deşimizin malûm mesaisin­

den istifade ediniz.» cümle­ sinin manâsı soruldu. Azmi bey: — İstifade mümkün değil midir, diyorum. — Bu mudur? — Evet, budur. Reis:

Ecnebilerle temaslara dair çok şeyler biliyoruz. Şeref-i milli namına söylemeğe hayâ ediyorum. Şimdi bunları bı­ rakalım.

Azmi Bey:

— Katiyen reis beyefendi, bir temasım yoktur.

— Neticeyi anlat.

— Yazdığım şeyler tama­ men vatanidir. Kendilerinin her türlü muzır hareketleri­ ne mâni olmak için bazı söz­

ler söylüyorum. İfadatımda

tek bir yalan yoktur. Memle­

kete son defa avdetimden

beri katiyen siyasetle meş­

gul olmadım. Reis:

— Şarlatanlık yapıyorsun. Biz sizin maksadınızı hep bi­ liriz.

Reşld Galip Bey:

— Mektubun son fıkrasın­ da atılmış olan adımın geri

almmıyacağını söylüyorlar.

Şu halde vatanperverane bir harekette bulunduklarını İd­ dia ettikleri bir vaziyette bu mütalâa yani vatanın bir iki­ liğe şevkini söylemekle bera ber «Onlarla teşrik-i mesaide devam ediyorum» demesi ne demektir? Mektubun bidaye­ tinden sonuna kadar vatan­ perverane mülâhazaların hiç bir kıymeti kalmıyor. Şimdi memleketten firarla başla­ mış olan hareketinizin niha­ yetinde şu fikir ve mülâhaza ve zihniyette olduğunu isbat

eder. Şu mektubun aksini

ondan sonraki harekâtınızla isbat etmez mi idiniz?

Azmi Bey:

— Kongre yapılmış, mek­

tuplar yazılmış Ankara ya

gönderilmiş. Bunları geri Al­ mak kabil midir?

Reşid Galip Bey:

— Mektubun hülâsası şu­

dur: Küçük Talât Bey için i

diyorlar ki vatan aleyhinde

çalışıyordu. O halde mektu­ bundaki kayıtla onunla bera ber olduğu anlaşılıyor.

Reis:

— İhtilâl cemiyeti progra­

mının Berlin'de yapıldığını

merkez-i umumisinin Mosko va da olduğunu söylediniz öy

1« m ’

— Biz kongre yaparken Kü çük T alât bey yoktu. Bilâ­ hare onun T rabzon’ da teşki­ lât yaptığını ve T alât’ın prog ramı A nkara’ya getirmeğe mem ur edildiğini öğrendim .

— Belki de Ankara’ya prog ramı T alât getirecekti. Y a ­ hut Nail bey. Küçük Talât beyin Trabzon’dan itibaren program etrafında tahrik yaptığını dün m ahkem esin­ de ifade etti. Siz onun fa a ­ liyetini kim den öğrendiniz? T rabzon’da Hafız M ehm ed'e rastgelıliniz mi?

— Hayır.

(Devamı var)

Okuyucularımıza — ■

“ İzmir Suikastı” tefrikamızı yarından itibaren dördüncü say famızda takib ediniz

(5)

1 OCAK 1957

Azmi bejle Gazi arasında

c e r e y a n e d e n g o r n ş m e

Reis:

— E f’aliyetin, mukarreratın hedefi Anadolu harekâtını kal­ binden vurmaktı. Bunu açık söylemek, millete öğretmek lâ­ zımdır. Bir adam ki arkadaşı­ na: “ Yaptığın iş fenadır, di­ yor. Sonra da onlara iltihak ediyor. Ne ise, bu ciheti bu ka­ dar bırakıyoruz. Memlekete avdetinizi söyleyiniz. Batumdan sonra ne yaptınız?

Azmi Bey cevap verdi: — Almanyada idim. Vaziyet aleyhimize idi. Kaçmak lâzım­ dı. Köyden köye geçtik.

— Kimlerle beraber bulunu­ yordunuz?

— Nuri paşa, Halil paşa, üçü­ müz beraberdik.

— Türkiyeye ne vakit geldi­ niz?

— Baktım ki çare yoktur. Vaziyet müşkülleşmiştir. hap­ setsinler, ne yaparlarsa yap­ sınlar vatanıma gidiyorum de­ dim. Almanyada yaşamak

im-(Baştarafı 1 İncide)

mektedir. Bu gece geç vakit ye­ ni kabinenin Cumhurbaşkanının huzurunda yemin edeceği bildiril mektedir, Sabrı Assali yeni kabi nede içişleri Bakanlığını da uh­ desinde bulunduracaktır.

On günden beri devam eden ka bine buhranınıri son bulmasında en büyük amil, Albay Saraç ol­ muştur. Albay Saraç, kabinenin kurulması hususunda Milletvekil terine büyük bir tazyik icra et­ miş ve hattâ bazılarım tehdit bi­ le etmiştir. Bu arada Albay Sa­ raç. yeni hükümete katılmayı reddeden Halk Partisi ile Bağım sız Milletvekillerini yeni kabine­ ye itimat oyu vermeleri için teh­ dit ve tazyiklerine devam etmek­ tedir.

SURİYE,

ORDULARININ ı KUMANDASINI

RUSYA’Y A VERİYOR

NEWYORK, — "Nevvyork

He-— 115

kânı yoktu. Kalktım pireye gel­ dim. Orada Karahisar taarru­ zunu haber aldım, lzmire gel­ diğimde ordunun ilerlediğini öğrendim, bir müddet sonra İz­ mir kurtulmuştu. İstanbul or­ dumuz tarafından işgal edildik­ ten sonra ailemle geldim. Istan bulda İktisadî faaliyette bulun­ mak istiyordum.

— Oııu sormuyoruz. Memle­ kete geldikten sonra Gaziye müracaatınız var. Siyasî müra­ caatınızı anlatınız. Nfe maksat­ la müracaat ettiniz.

— Arzedeceğim. tzımirde ken dilerine arzı hürmet etmek is­ tedim. O sırada meşgul idiler. Buraya geldim, beni lütfen ka­ bul buyurdular. Kendilerine kar şı hürmetkârlıktan başka bir his taşımadığımı, beni af bu­ yurmalarını istirham ettim. Çünkü Napoliden kendilerine bir mektup yazmıştım. Bundan

rald Tribüne” gazetesi , bugün ya­ yınladığı bir yazıda, son günler­ de Arap memleketlerinden dönen diplomatların Rusya ile Suriye arasında bir anlaşma yapıldığını açıkladıklarını bildirmektedir. Bu anlaşma gereğince, Suriye Ka­ ra, deniz ve hava birliklerinin ku mandası fiilen Rus mütehassısla­ ra tevdi edilecektir. Bu anlaşma va Cumhurbaşkanı Eı Kuvvetle­ nin geçen ay Moskova’ya yaptığı ziyaret sırasında varılmıştır. Rus ya bir başlangıç olmak üzere 250 mütehassısı gönderecektir. Rusya ayrıca Lazkiye limanına yüklü miktarda askerî teçhizat sevket- nı iştir. Bunların arasında 20 udet Mig - 17 jet av. uçağı, 50 tank, 100 zırhlı otomobil vardır. Daha lonra Rusya Suriye’ye bir deniz­ altı ile 4 motorlu torpidobot da verecektir.

Suriye ordu saflarında batı ta­ raftan subayların Albay Saraç’m emrile uzaklaştırılmıştır.

dolayı af talebinde bulundum, İltifat buyurdular. Birçok ^me­ seleler görüştük. Avrupamn va­ ziyeti hakkında kendilerine iza hat verdim.

— Bunlar hususî hasbihalleı dir. Siz, sarahaten arkadaşları, nız namına teşkilâttan bahset­ mişsiniz.

— Kendilerine şahsım na­ mına hürmetlerimi takdim için geldiğimi arzettikten sonra af buyurmalarını rica ettim.

Reis: ^

— Sizin ifadenizin mukadde* mesi şııdur: “ Sizin prensipleri­ niz vardır. Bizim de prensiple­ rimiz vardır. Bunun iizerinda anlaşalım” diyorsunuz. Bu prefl sipler nelerdir?

— Tevazünü kuva esasıdır. Hattâ Gazi paşa sormuşlardı! “ Tevazünü kuva nedir, ne del­ mek istiyorsunuz?” diye. Ben» deniz de cevap vermiştim: “ îc* rai, teşriî kuvvetler. Başta da Reisicumhur.”

— Bunu hangi tarihte söy­ lediniz?

— Bu memleketin istihlfism-dan sonra söyledim. '

Reis:

— A f talebine gelirsiniz. Si­ yasetle alâkadar olmadığınızı söylersiniz. Fakat diğer taraf­ tan vaziyet alıp prensiplerden bahsedersiniz. Ve bu prensip, bu teklifi, Cavit beyin evindeki içtimada kararlaştırılan prog­ ramda madde halindedir, ikinci grupla birinciyi birleştirmek, sonra memlekette sükûnet lâ­ zım olduğunu söylüyorsunuz.

Azmi beyi

(Devamı vari

imtiyaz Sahibi

FALÎH RIFKI ATAT ı ] Neşriyatı Fiilen idare Eden I

Mes’ul Müdür

A. İHSAN GÖĞÜS sj Dizildiği ve Basıldığı yer J T DÜNYA Basın ve Yayınevi

C a g a ln g l n N a r l ıb n h ç e S o k a k N o ? ıa

(6)

«Biz saf imişiz, hata ediyormuşuz

zaman, hâdisat bunu ispat ediyor»

116

Azmi bey cevap verdi: — Memleketin sükûna mut­ laka ihtiyacı olduğu içindir. Herkesin, her memleketi seven insanın düşüneceği Şey kudur. Herkesin böyle düşünmesi lâ­ zımdır.

Reis:

— Ali İhsan bey “bu ikinci ile birinci grupları birleştir­

mekten maksadınız ne id i?” sualime: “ Bu kuvvetleri parça­ lamak” şeklinde cevap vermiş­ ti. Sen ne dersin?

— Cinayet derim.

— Siyasetle iştigal etmedi­ ğini naşı lisbat edebilirsin?

— Siyasetle iştigal etmedi­ ğimi kabul etmelisiniz. Çünkü kimse iddia edemez.

— Son zamanlarda Kara Ke­ malin yazıhanesine gider miy­ diniz ?

— Nadiren.

— Halbuki defterinizde tele­ fon numarası bile var.

— Bittabi, lâzım olur diye. — Ne konuşabilirdiniz tele­ fonda?

— Merhaba, nasılsın vesaire.. — Bütün bu menfî cevaplar karşısında bize kanaat geliyor. O da sizin bunlarla beraber ol­ duğunuz.

— Fakat..

— Bu kadar yakın olduğunuz adamların hiçbir şey teklif et­ mediklerini nasıl kabul ederiz. — Ne gibi siyasî hayat ge­ çirdiğim. harpten sonraki vazi­ yetim meydandadır. Bunlarla temasım yoktur. Dürüst olarak hareket ettim. Sizinle alâkadar olduğumu görüyorlardı. İhti­ mal ondan temas etmediler. Görüşürdük, fakat bizim yolu­ muz başka, onların yolu başka imiş. Biz saf imişiz, hata edi­ yormuşuz. Zaman, hâdisat is-, bat ediyor.

Reis:

— Tahsin beyle başka muha­ bereniz vardır. Kendisiyle mu­ haberenize ait tahkikat yapıla­ caktır, {cabederse bir daha mu­ hakeme edileceksiniz.

CAHİT BEYİN /

MUHAKEMESİ Reis ilk suali sordu: — Maltadan döndükten son­

ra kimlerle temas ettiniz. Ne­ relerde bulundunuz, ne yaptı­ nız?

Hüseyin Cahit bey:

— Evvelâ İsviçreye gittim. Orada Cemal paşa ve Cavit beyle görüştüm. Bir aralık İs­ mail Canbulat da oraya gei- -mişti. Talât paşanın şahadeti haberini Maltada iken almıştık. Avrupada iken de Sait Halim paşanın şahadeti haberi geldi. Kimse ile muhabere etmezdim,

— Sonra?

— Sonra malûm, Istanbula geldik.

— Cavit beyin evinde toplan maya mı?

— Evet, toplandık.

— Onu, anlatınız. Bu toplan­ tı iııtibalarınızı.

— Efendim, müsaade buyu­ rursanız meseleyi görüşüme göre arzedeyim. Bugün anlıyo­ rum ki. ortada Kara Kemal be­ yin kendisine ehemmiyet ver­ mek gibi münasebetsiz bir va- ■ ziyeti var.

Reis:

— Bunu şimdi değil, asıl o zaman anlamanız lâzımdı. İş işten geçtikten sonra anlayışın ne faydası var?

— Doğru.. Fakat o zaman bu anlaşılmazdı. Çünkü bizim si­ yasî hayatımızda alacağımız vaziyet tesbit olunduğuna göre sırf bu mesele müzakere edile­ cekti. Kara Kemal beyin bu arada fuzulî vekâlet takındığı anlaşılıyor. Esasen Gazi paşa hazretlerinin bir sözü nakledi­ leceği mevzuubahs olduğundan, insan pek tabiî olarak merak eder de giderdi.Ben, böyle git­ tim. İşin aslını bilmiyordum. Fakat paşa hazretlerine arzedi- lecek fikri hürmetlerimle söy­ ledim.

Reis:

— Hükümet şeklinin konu­ şulmasına lüzum hissedilmiş. Bu nereden çıktı?

— Reis beyefendi, haysiyeti­ ni bilen bir adam iştirak ede­ ceği bir siyasî kanaati ve pren­ sipleri elbette tetkik etmek lih zumunu duyar. Bu meselenin orada müzakeresi bu sebeple­ dir. Reisicumhur hazretlerin« arzedilmek üzere bazı esasla* tesbit edildi. Bu arada hükümet şekli de cumhuriyet olarak zik­ redildi. Tevazünü kuva bahis mevzuu olmadı.

— Siz d«'bunun üzerine bi* makale yazıyorsunuz. İttihat ve Terakki ne yapsın diyorsu­ nuz.

— Tabiî yazmışımdır. İttihat ve Terakki yoktur, ikilik yapıl­ mamalıdır şeklinde bir yazıdır bu. Yoksa İttihat ve Terakki­ nin faaliyete geçmesine dair bir şey yazmış olamam.

R eis: *

— Cahit bey, ben sana açık söyleyim. Bu makalenizin tefsi­ ri kabil değildir. Bunun en doğ­ rusu sen de açık olarak söyle, itiraf et.. Bu toplantı hakkında hepiniz bir başka türlü konuş­ tu. Birbirini tutmıyan ayrı ay­ rı ifadelerde bulundular. Artık skandala doğru gidiyorsunuz yeter.. Açık söyleyin, biz zaten meseleyi anlıyoruz.

— Efendim, izah buyurduğu­ nuzdan dolayı teşekkür ederim. Fakat bu sözleriniz beni çok müteessir etti. Beni hürriyetin ilânmdan beri yazılarımla olsun yakından tanırsınız. Bana her

şey isnat «ö le b ilir, fakat (y a ­

lancılık yapıyorsün) denilemez. Ben şimdiye kadar yalan söyle­ miş, fikirlerinden dönmüş bir adam değilim. Ben, geçen se­ nelerin, biriktirdiği tozlan sile rek, hakikati aynen aydınlat­ mağa çalışıyorum. Diğer arka­ daşlar başka tiirlü söylemiş

olabilirler, fakat ben hakikati söylüyorum.

Reisi ■ ■

(7)

H. Cahit

bey

cevap

ve rd i

«Ben hiç bir zam an iktidar m evkiine talip olm adım . B ir

zam an M aa rif N ezaretine getirm e k istediler, kabul etm e­

dim. M e c lis reisliğine ısrar ettiler, buna tam â etm edim .»

117

Reis, Hüseyin Cahid’e: — Ben size açık söyleyiniz dedim, yalan söylüyorsunuz de­ medim, dedi. Bir defa bu maka lenizle, ifadeniz birbirini tutma mıştır. Makalenizde mevcut bir ittihat ve Terakki üzerinde mütalâa yürütüyorsunuz, kon­ gre yaptığınızı yazıyorsunuz. Halbuki ifadeniz başka.. Vatan perverlikten bahsediyorsunuz, meclisteki birinci grupla birlik­ te ve münevver bir blok halin­ de çalışmak istediğinizi söylü­ yorsunuz. Yani birinci grup da­ hilinde bir blok. Değil mi?

— Hayır efendim, hepsi bi­ rinci grup dahilnde, heyeti u- mumiyesi bir blok.

— Peki siz bunun içinde ne oluyorsunuz?

— Bir fert.

— Demek birinci grup dahi Ünde bir blok halinde çalışmak fikri.

— Hayır, öyle olsaydı, yani Gazi paşa hazretleriyle birlikte çalışmak bahis mevzuu olma­ saydı, niçin müracaat edilsin.

— Siz var olan İttihat ve Terakki üzerinde söz söylemi­ yorsunuz Cahit bey. Dikkat edin, bunu da diğer mahkeme­ lerinize benzetmeyiniz. Bundan mânâ çıkıyor. Niçin toplandığı­ nızı makalenizde sarahaten söy temektesiniz. İfadeniz de öyle olmalı değil mi?

— Efendim, Gazi paşa haz­ retlerine bir fikir arzedileck. Bu muntazam bir şekilde tesbit ve arzolundu. Mesele bundan

ibarettir. Programa gelince, bu da siyasî mücadeleye girişildiği takdirde ortaya konacaktı.

— Şu halde İttihat ve Terak ki Fırkası namına toplandınız demektir.

— Ama bir şartla.. Gazi pa­ şa hazretlerine arzedilecek ola­ nı tasvip buyurdukları takdirde meydana çıkarılacaktı bu.

Reis:

— Bu, gizli Te siyasî bir prgo ramdır ve bunun üzerinde ma­ kaleler yazarak, tertipler hazır­ layarak çalıştınız. Arkadaşları­ nız da bu sistem dahilinde mu­ halefet yapmış ve nihayetünni- haye meseleyi suikastle hallet­ meğe çalışmışlardır.

— Benim bu çalışmalarla bir alâkam yok. Bir gazete, fikir gazetesidir. Tabiatiyle naşiri ol duğu fikri ifade eder, siz Halk Fırkasına mensupsunuz. Parlak sözlerden ziyade fırkanızın esas lı prensipleri vardır. Cumhuri­ yet ve millî hâkimiyet!.. Rica ederim, benim bu noktalarda sizden ne farkım vardır?

— Öyle olabilir, bunu biz de takdir etmek isteriz. Yalnız, kendi faaliyetinizle, komitacı ruhu ile hareket geçiriniz. Ası lan arkadaşlarınızın âkıbeti malûmdur.

— Efendim, siz beni tanırsı­ nız. Ben komitacı ruhlu bir adam mıyım? Bir parça ilim ve irfan bulaşığı olan benim gibi bir adam böyle şeylerden hoşlanabilir mi?

Reis:

— Evet, ama, Maarif Neza­ retine kadar yükselttiğiniz Şük

rü bey de suikast yapmak ister di. Onun da ilim ve irfanı var­ dı. Şimdi ötşki makalelerinize göz gezdirelim. Onlardan daha açık bir blok halinde olduğunuz anlaşılıyor. Yine anlaşılıjor ki. ittihat ve Terakki namına top­ landınız.

— Jîayır, sâdece arkadaşlar­ la toplandık.

— Rica ederim Cahit bey* Hamdi Baba sizin emsaliniz mi? Vehbi, Nail ile ne derece­ ye kadar arkadaşsınız? Hayır» siz bunlarla arkadaş olamazsı­ nız. Siz, ancak bir ittihatçılar toplantısı yaptınız. Esasen ar­ kadaş dedikleriniz de bunu iti­ ra f ediyorlar. Biz ittihat ve Terakki namına toplandık, mü nakaşa ettik diyorlar. Siz. prog ramdan ancak şimdi bahsedi­ yorsunuz. Evvelki ifadelerinizde bundan bahsetmediniz.

Hüseyin Cahit bey:

— Şimdiye kadar söyledikle­ rime program da dahildir. Ay-, rica tasrih etmemiş olabilirim.

— Nasıl dahildir? Adını bile anmadınız ki.. Yalnız ben ya- lancı değilim diye doğru söy­ lediğinizden bahsederek anlatı­ yorsunuz. Siz Cavit Beyin ifa ­ desine elbette itimat edersiniz değil mi? Kendisinden sorduk. Biz İttihat ve Terakki namına program yaptık. Mebus seçilir­ sek bu maddeler üzerinde çalı­ şacaktık. Yoksa, yeni bir siya­ sî zümre için değildir, dedi.

— Efendim, ben arzettim. Gazi paşa hazretleri tarafından kabul edildiği takdirde bu mad deler için çalışacaktık.

— işte tezadları siz de görü­ yorsunuz. Anlaşılıyor ki. İttihat ve Terakki için gizli bir toplaır, tı yaptınız. Komplo yaptınız.

— Rica ederim Reis beyefen­ di.. Benim gizli bir toplantıya girmekliğim, komplo yapmaklı­ ğım imkânı var mıdır? Çok ri­ ca ederim, bana hakaret etme­ yiniz. Ben, öteden beri bu gibi şeylerin aleyhindeyim.

— Ama yalnız iktidar mevki­ inde bulunduğunuz zaman alay-

hindesiniz, j

— Ben mi? Ben hiçbir zaman iktidar mevkiine talip olmadım« Bir zaman Maarif Nezaretin« getirmek istediler, kabul etme­ dim. Meclis reisliğine ısrar ot" tiler, buna tama etmedim.

— Muhalif bir fırka yapmak hususunda size müracaat edildi mi?

— Hayır.. Şayiasını ben d« duydum. Fakat pekâlâ biliyor­ sunuz ki muhalif fırka ile hiş

münasebetim yok. Benim boş

lâkırdı dinlemediğimi bilirler. — Sizi mebus yapmayı kim teklif etti?

—1 Erzincan mebusu Sâbit

beyle Kara Kemal bey. Mes’a det hanında birlikte teklif etti­ ler. Beni bu iş için davet etmiş­ lerdi. Bu teklifin bana yapılma

sini bir pâye addetmiyorum.

Belld fazla ciddî de değildi. Fa­

kat ben alaya alarak çıktım,

gittim.

K O M İ L İ

... f e C M! KOMİLİ j İSTANBUL' Tel, 27 3118

(8)

K. Ali Ihsan hey iaşe

iş le r in i a n la t ıy o r

118

Hüseyin Cahit bey, Reisin di­ ğer bir suali üzerine şu cevabı verdi:

— O halde izah edeyim. Teva zuuma uymadığından basit geç tim. Şimdi söyleyeyim. Terak­ kiperver Fırka, esasen benden daha iyi namzet bulamazdı. Zi­ ra elimde bir gazete vardı. Bu kendi hesaplarına çok iyi ve muvafık gelirdi. Ondan dolayı müracaat etmiş olsalar gerek­ tir. Zira, ister istemez, fırkala­ rı için bir gazete yapacak, bir çok külfetlere gireceklerdi.

— Pekâlâ, hangi mebusluğu teklif ettiler?

— İstanbul mebusluğunu. — Dr. Nâzımın mektubundan da anlaşılmıştır ki, İttihat ve Terakki namına çalışarak prog­ ram etrafında sistemli bir şe­ kilde faaliyette bulunuyor, işte size yapılan mebusluk teklifi de bu meyanda.

— Ama kabul etmedim. Si­ yasi faaliyette bulunmak iste­ miyordum. Ve bunu gayet açık söylüyordum. Siz de bilirsiniz, vicdanınıza müracaat buyuru­ nuz.

— Peki Cahit bey, bugünlük bu kadar kâfi. İcabederse gene çağırırız.

KÖR ALI IHSAN BEYİN MUHAKEMESİ

Kör Ali İhsan beye Reis ilk hitabı şöyle yaptı:

— Kalkın ayağa.. Siz İttihat ve Terakki Fırkasına ne za man intisap ettiniz?

— İki defa.. Meşrutiyetten evvel ve sonra.. Fatin efendinin delâletiyle. Istanbulda son za' manda heyeti merkeziye âzası sıfatiyle bulunuyordum. İaşeye ait vazifemi aldım. Daha evvel Diyarbakır taraflarında müfet­ tiş bulundum. Istanbulda 331 de bulundum.

— Arkadaşlarınız kimlerdi? — Ahmet Nesimi, Memduh Şevket, Hamdi Beybaba.. Ba- zan Hâşim bey, bazan da Dr. Rusuhi bey, mühendis Salim bey, Kara Kemal murahhas sı- fatiyle, sonra Hamami Salih İhsan bey.

— 331 de intihap edildiniz değil mi?

— Evet.,

— Şu halde heyeti merkezi- yenin iaşe işlerine karıştığı za­ manda bulundunuz. Salâhiyet- tar insanlar sırasında sizden bu işi anlamak zamanı gelmiştir. İaşe işlerine nasıl karıştınız?

— Efendim, bendeniz harbin infilâkından 6, 7 ay sonra Istan bula geldim. Evvelce Halepte i ken harp patladı. Gelince heye ti merkeziye murahhası Kemali iaşe işleriyle meşgul bulduk ve izzet beyin riyasetinde bir heye ti mahsusai hesabiye teşekkül etmişti. Ekmekçiler kâtibi tzzet bey Istanbulda seferberlik olun ca iaşe, Anadolu nakliyatına in hisar etmişti. Hattın 650 ilâ 700 vagon nakletmek kabiliyeti var

dı. Bir kısmı askere, diğeri hal­ ka mahsus serbest vagonlar ü- zerine bir nevi serbest ticaret başlamıştı. Bu, ekmeğin narh fiyatına sebep oldu, değirmen­ ler hakkında bazı kayıtlar koy­ mak lâzımdı. Değirmenler, Rum lar elinde idi. Bu suretle iaşe meselesine başlamak lüzumu hasıl oldu. Evvelâ Ticaret 0 - dası vagonları tevzi etmiş, son­ ra, valilere tevdi etmiş. Bu da mâni olamamış, Istanbulda za­ hire ticareti Rum tüccarın elin­ de kalmış. Talât bey ve Kemal karar vererek Şehremaneti na­ mına bir takım vagonların tah­ sisini muvafık bulmuşlar. Va­ gonların verilmesi Kemale ha­ vale olundu, bu vagonlarla A - nadoludan zahire satın almıyor du. Istanbulda gaz ve şeker de fiyatlanmış. Bendeniz geldiğim zaman vaziyet bu merkezde idi. Değirmenler işgal altına alın­ mış, fakat kontrat yapılmamış­ tı. Rumlarla hususi bir anlaş­ ma oldu.

Reis:

— Buraya kadar bir tahlil yapalım, evvelemirde Kemal beyin bu vazifesinin mahiyeti nedir?

— Kemal beyin bu vazifesi resmî değildi. Nihayetülemir

Şehremanetine ait hizm etlerdi! birinin alınmasıdır.

— Buna neden lüzum görül­ müştür? Resmi bir memleket müessesesi olan Şehremanetinfa» vazifesi Kemal bey gibi bir he yeti siyasiyeden olan bir ada­ ma neden verilmiş?

— Bu heyet siyasî vazifesini terkederek İktisadî bir vazifeyi üzerine alıyordu.

R eis:

— Resmî Şehremaneti vaft Hükümet var. Bir de İttihat Terakki gibi siyasî bir fırkanın İstanbul merkezi var. Bu mer­ kez, ne hak ve salâhiyetle bu vazifeyi üzerine alıyor?

— Hak namına bir şey mey* zuubahs değildir. Hak yoktur* Fakat hükümet buna lüzum görmüş. Emanetin karariyl« yapılmıştır.

Reis:

— Resmî tahkikatımız, ema­ netin böyle bir kararı olmadığı merkezindedir. Cemiyeti beledi­ ye böyle bir karar vermemiştir. Kanunlarla kuvvei teyidiyesi olmıyan bir vazifenin emniyet­ le ifa edileceğine nasıl kanaat hasıl olabilir? Bu vagonları Kemal beyin hüsnü istimal edeceği ne ile temin edilebilir?

< Devamı var) :?nilllllllllllllllllilllU!|||||IİIIIIIIIİIIIIIIIIIİIIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIimillllllllltPJ

Yıldızınız ne diyor

KOÇ BURCU 120 Mart 19 Nisan! İş hayatınızda çok ihtiyatlı ve dikkatli olmanız lâzım. Yan­ lış hır muhakeme tar zı, size biraz pahalıya malolacak gibi görünüyor.

BOÖA BLRCL

(20 Nisan 20 Mayıs) Bugünlerde büyük İşlere giıişmekten ka­ çının. Aile hayatınız

da lüzumsuz yere hu­ zursuzluk yaratmak­ tasınız.

iKtZlJbiK BURCU

(21 Mayıs 20 Hazi­ ran)

Bugün bazı acele kararlar vermeniz i- cab edecek. Sıhhatini '* ze İtina etmenla lâ­ zım.

m

\

YENGEÇ BURCU (21 Haziran 22 Tem­ muz) Etrafınızdaki bazı kimseler sinirlerinizi bozuyor. Sükûnetini zl muhafaza etmeye çalışıma ASLAN BURCU

m

(23 Temmuz 22 A- t us tos)

Bir çok güzel fikir ifr yayıyorsunuz. Fa kat bunları tatbik et mek İçin zamana İhtı yacınız var. BAŞAK BURCU (23 Ağustos 22 Ey- 101) Rahatımza fazla düşkünlük göstermez şeniz, büyük İhtirasla rınızdan birini ger- gekeştlreblllıslnlz.

TERAZİ BURCU

(23 Eylül 22 Ekim) = Hiç beklemediğiniz bir fırsatla karşılaş­ manız muhtemel. Mu kabil cinsten birisi, maneviyatım yüksel­ tecek.

A K R E f BURCU

(23 Ekim 21 Kasım) Bu sabah işleriniz biraz ters gidebilir, fakat ümitsizliğe ka­ pılmayın herşey çabu cak yola girecek.

KAY BURCU

(22 Kasım 21 Aralık)

OĞLAK BURCU

Eski ve yeni dostla nm z size elbirllğly- le yardım ediyorlar. Bu sayede sıkıntıları­ nızdan kurtulacaksı­ nız. ] ) ^ (22 Aralık 19 Ocak)

nt Bugün her zamanki J K J muhitinizden biraz

uzakaşıp, yeni muhit • lere giriniz.

KUVA BURCU

(20 Ocak 18 Şubat) Bugün talihiniz açık Bilhassa gönül İşlerin de başarı kazanacak siniz.

BALIK BURCU

(19 Şubat 20 Mart) = Fazla içinize kapan- == ma temayülündeslnlz. Dostlarınızı ziyaret o- =

din, eğlenme imkânla a nndan faydalanın.

(9)

K ör

iaşe

A li Ihsan b ey

işini anlatıyor

119

Kör Ali İhsan bey!

— Bunun için teminat yok­ tur. O zamanki hükümetin ka­ naatidir.

Reis:

— Demek bu heyeti meıke- ziyenin şu veya bu suretle çe­ kip üzerine aldığı bir vazifedir. — Tabiî, âti itibariyle güf- tügûya bais olabilir. Müşkül bir vazife, idi.

— Şimdi Kemal bey işe baş­ larken iptidaî sermayeyi nere­ den ve ne suretle tedarik etti? — İptidaî sermayeyi bilmiyo­ rum. Emanetten para aldığım bilmiyorum.

— Emanetten karzan yüz bin lira almışsınız.

— Hayır, bilmiyorum. — Sizin malûmatınız hangi paradandır?

— Bendeniz paraya lüzum olmadığı kanaatindeyim. 33 va­ gon verilince sermayeye lüzum yoktu. Zira bu vagonların iti­ bar üzerine ücreti bir ay sonra verilebilirdi.

— Sizin emrinize kaç vagon verilmişti?

— Adet hatırımda değil. Fa­ kat üç kişiye bir okka ekmek verilmek için kâfi vagon olsa gerek. Fakat tamamen bunları almak kabil değildi. 17 veyahut 18 vagon alınsa da dört kişiye bir okka ekmek verilebilirdi. Tüccara ciheti askeriye de müş külât çıkarmıştır. Haydarpaşa istasyonundaki yol cetvelleri müşkülât çıkarmıştır. Haydar­ paşa istasyonundaki yol cetvel­ leri tetkik edilirse belli olur.

Reis, İttihat ve Terakki kon­ gresine verilen izahnameyi gös­ terdi. Vağonların 50 ye iblâğ edildiği yazılı idi.

tar, Sabri, Vasfi, Vehbi, Hüse­ yin ve Haşan beylerle arkadaş­ ları aleyhine dâva açıldığı be­ yan ediliyordu.

Reis:

— Biz dâvanın teferruatına kadar bakmıyoruz. İaşenin bi­ zim dâvamıza bir cihetten te ması itibariyle sizden anlamak istiyoruz. Sizin iaşe ile temas ettiğiniz günlerde sermaye ol­ madığından bahsediyorsunuz. Mümkün değildir, resmî heyet halinde o tanıyan kimselerin pa­ rasız alış verişe girişmesi ka­ bil olamaz.

Kör Ali İhsan bey:

— Bendeniz hakikati arzet- mekten başka garazım yoktur. Bu rapor garazkâranedir. İhsan bey Vahidettin’in adamlarından biridir.

— Ben sana soruyorum, iaşe işinde var miydin?

— Vardım.

— İaşe işine giriştiniz mi? — Evet...

— Bir sene üç ay içindeki tahakkukun miktarını söyle..

— İki yüz onüç bin.

— Bu parayı ne suretle kon­ greye arzetmek mecburiyetinde bulundunuz?

— Arzedeyim. O vakit heyet bir sene müddetle işi idare et­ tikten sonra emanete devri da­ ha muvafık buldu. Bu, hüküme­ tin fikri idi.

Reis:

— Bu ifadenizde mecruhtur. Küçük Talât, bu şikâyetler üze­ rine fırka arkadaşlarının iaşe işleriyle meşgul olmasının doğ­ ru olımıyacağını söyliyerek dev­ rine karar verdik demişti. En doğrusu da budur. Bunun için Ziya Gökalp beyin evinde içti­

ma edildi mi?

— Malûmatım yok. efendim«, Size hakikati arzedeceğim. Bel­ ki hakikat, fırkasiyle müşave­ re ettikten sonra salâhiyettar olan emanetle tedvir edilmesi muvafık görülmüştür. Belki bir şikâyet üzerine emanet iş gör­ meğe başladı, heyet elini çekti. 273 bin lira elde kaldı. Bu para heyet namına idi. Bursun üze­ rine Kemal ve arkadaşları: “ Bu işi kimin hayrı için tuttuk, ka­ bul etmeyiz!” dediler. Bunun üzerine mevzuubahs vakıf ya­ pıldı.

Reis:

— Vakfı anlat..

— Bu paranın kâtibi Kara Kemal oluyor. Bu para kendi ve arkadaşları namına vakıf oluyor.

— Kimin parasını kime vak­ fediyorsunuz?

— Efendim, o zamanın hükü­ meti bunu meşru buluyor.

Reis:

— Bu para İstanbul iaşesin­ den hasıl oluyor, sonra bu para vakıf yapılıyor. Kime?

— Bu para işletilecek, hasıl olan temettü hayra sarfedile- cekti.

— Parayı elinize alıyorsu­ nuz, vakıf siz oluyorsunuz. Buna bir resmî şekil veriyorsu­ nuz, öyle mi?

(Devamı var)

tmtivaz Sahibi FALÎH RIFKİ ATAT Neşriyatı Fiilen îdare Eden >

Mes’ul Müdür A. İHSAN GÖGÜŞ Dizildiği ve Basıldığı yer t DÜNYA Basın ve Yayınevi

< : a $ a l n £ l n N s r l ı n a h c p S o k a k N o - | 5

Kör Aü İhsan şu cevabı ver­

di:

— Kemal o zaman işe el koy­ mamıştı. Ticaret Odası vagon­ ları tevzi ediyordu. İlk önce ve­

rilen kırk vagonun farkında

değilim, sermaye alındığı za­

man gelmemiştim.

— 340 senesinde adliyede ya­ pılmakta olan tahkikata müs­ tenit istinabe evrakından mese­ lenin esası anlaşılmaktadır. Adliyedeki evrakınızı aldık, okuyalım.

Kâtip evrakı okudu. Bunda,

Şehremanetinden ve iaşenin

esas noktasından itiraf ederek ihtikâra saptığı ve halkı aç bı­ raktığı iddi asiyle Kara Kemal, Sadettin Süreyya, Cemil,

Muh-Taha Toros Arşivi

K O M i L i

ÇAMAŞIR S A B U N LA R I ile

Çamaşırlarınız

ö e m b e ^

olur

* 0 0 1 5 8 4 4 8 6 0 1 0 *

Referanslar

Benzer Belgeler

Yalnız şu var ki yazacağım teceddiid edebiyatları, edebiyat teceddütleri ta­ rihinde, okumadığım ve okumak muta­ dım olmıyan eserleri tenkid ve tahlil

Bizim sunduğumuz olguda olduğu gibi torakal disk hernisi, göğüs ve sırt ağrısı bulguları ile kendini gösterdiğinde atipik göğüs ağrısı zannedilebilir.. Atipik

Bu arada Sovyetler Birliği’nden gelen uzman Galina Sergeyevna Çurak, dünyanın en çok taklit edilen ressamlarından Ayvazovski’nin tablolarını inceliyor.. Alttaki tablo

49 ﻲﺑﺮﻌﻟا ﻮﺤﻨﻟا ﺦﻳرﺎﺕ ﻲﻓ ةدﻮﻘﻔﻤﻟا ﺔﻘﻠﺤﻟا A.. MUK 53 ﺔﻳﻮﻐﻠﻟاو ﺔﻴﺑﺮﻌﻟا سورﺪﻟا Mustafa Ğalayînî 492. MUĞ.. 64 ﻞﻳﺰﻨﺘﻟا ﻂﺥ مﻮﺳﺮﻣ ﻦﻣ ﻞﻴﻟﺪﻟا ناﻮﻨﻋ Ahmed b.

MUk Shake- /ce Cream Soda... Pistaches-Amandes salées

In the paremeters of Intracranial cavity volume, Substantia grisea volume, Hippocampus total volume, Brain volume, Cerebrum total volume, Cerebrum total substantia grisea

(müttefikleriniz) gibi bir kullanım yerine fsm-i mevsullü anlatımı tercih etmesi, söz konusu uyarısını tehlikeyi daha ayrıntılı tarif etme imkanı veren ism-i

•Türkiye'nin kesin nüfusu 56 milyon 473 bin 35 kişi DİE Başkanı Prof, Güvenen, sayım so­ nuçlarını kontrol ettiklerini söyledi, &#34;Adını vermek istemediğim