Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla birlikte
Türkçe, eğitim ve bilim dili olarak bir gelişme sürecine girer.
1 Kasım 1928’de Meclis’te kabul edilen yeni Türk
Abecesi, Türk ulusunun uygarlık ve kültür yaşamında yeni, çağdaş bir dönemin başlangıcı olur.
24 Kasım 1928’de yayımlanan Millet Mektepleri
Talimatnamesi (Yönetmeliği) ile yurdun dört yanında, Başöğretmen Atatürk’ün öncülüğünde okuma yazma seferberliği başlatılır. 16-45 yaşlarındaki okuma yazma bilmeyen yurttaşlara, dört aylık kurslarla okuma yazma, aritmetik, sağlık ve yurttaşlık bilgisi öğretilir.
1930’da “Halk Okuma Odaları” açılır. Aynı yıl, “Halk Gazetesi” çıkarılır. 1931 yılında açılan “Halk Evleri” ile yüzde doksanı okumaz yazmaz ve eğitimsiz olan büyük halk kitlelerinin aydınlatılması amaçlanır.
Ulusal bir dil yaratmak, Türk dilini ulusal ve Ulusal bir dil yaratmak, Türk dilini ulusal ve evrensel kültürün bir anlatım aracı olarak evrensel kültürün bir anlatım aracı olarak geliştirmek, Türkçe olmayan yabancı öğelerden geliştirmek, Türkçe olmayan yabancı öğelerden dilimizi arındırmak, halk ve aydınlar arasındaki dilimizi arındırmak, halk ve aydınlar arasındaki yazı ve konuşma ikiliğini ortadan kaldırarak yazı ve konuşma ikiliğini ortadan kaldırarak kültürel bütünlüğe ulaşmak Cumhuriyeti kültürel bütünlüğe ulaşmak Cumhuriyeti kuranların en temel amaçlarından biriydi.
kuranların en temel amaçlarından biriydi.
1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen yeni Türk 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen yeni Türk Abecesi, %80-%90’ı okumaz yazmaz olan Abecesi, %80-%90’ı okumaz yazmaz olan toplumun, köklü bir uygarlık değiştirme aracı toplumun, köklü bir uygarlık değiştirme aracı oldu. Bizi okumaz yazmazlığın karanlığından oldu. Bizi okumaz yazmazlığın karanlığından aydınlığın eşiğine getiren bir kılavuz oldu.
aydınlığın eşiğine getiren bir kılavuz oldu.
Atatürk, uluslaşma sürecine giren bir
toplumun, yaratıcı bir kültür oluşturabilmesi için, öncelikle dilini değiştirip geliştirmesini temel bir ilke olarak benimser.
Dilin, bir toplumun kültürel değişiminde başat etken olduğunu bilen Atatürk’e göre;
yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim ve kültür yaşamına, bilimsel çalışmaların
kılavuzluğunda yön verecek, katkı sağlayacak köklü atılımlara gereksinim vardır.
Türk Tarih Kurumu (1931), “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” (1932) (sonraki adıyla Türk Dil
Kurumu), Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
(1936); Türk tarihinin, ulusal dilin ve kültürün bilimsel düzlemde incelenmesi ve
geliştirilmesi amacıyla açılmış kurumlardır.
1932 yılında Atatürk tarafından kurulan Türk Dil Kurumu’yla birlikte, Türkçenin bir bilim dili olarak gelişip serpilmesi çabaları, örgütlü bir nitelik kazanır. Atatürk’ün 1936 yılında yazdığı
“Geometri” kitabıyla, “yatay, düşey, dikey, üçgen, dörtgen, köşegen, açı, boyut, yüzey, düzey, pay, payda, çarpı, bölü, oran, orantı gibi, günümüzde
kullanım sıklığı kazanan birçok Türkçe terim dilin çevrim alanına sokulur. 1938-1939 eğitim
öğretim döneminden başlayarak değişik alanlardaki Türkçe terimler, ders kitapları aracılığıyla kullanıma girer. Türkçe terimler
dizgesini oluşturma çabaları, başta Türk Dil Kurumu olmak üzere, çeşitli kişi ve kuruluşların
da katılımıyla sürdürülür. Felsefe, toplumbilim, dilbilim, bilişim, fizik, kimya, matematik gibi
değişik bilim dallarında terim sözlükleri
hazırlanır.
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Kurultay adı verilen ilk genel kurulu 26 Eylül 1932 günü Dolmabahçe
Sarayında toplanmıştır. Bu kurultaya 814 üyeyle birlikte katılanların sayısı 917’ye ulaşmıştır.
Katılanlar arasında saz şairleri ile yeldirmeli köylü kadınların sergiledikleri görüntü toplantının ulusal
niteliğinin simgesi sayılabilir.
Başkan Samih Rıfat, kurultayın açış
konuşmasında, amacın Türkçeyi ulusal dil düzeyine çıkarmak, yazı dili ile halk dili arasındaki ayrılığı gidermek olduğunu belirtmiş, bu amaca da ancak
halkın katılımıyla ulaşılabileceğini söylemiştir.
Kurultayın son gününde, her yıl 26 Eylülün Dil Bayramı olarak kutlanması önerisi oybirliği ile kabul
edildi.