KARAKTER VE DEĞERLER EĞİTİMİ
6.HAFTA – 1. DERS
Dr. Öğr.Üyesi Nursel GÜLCÜ
Sunu İçeriği
Karakter Eğitimi ve Aile
Çocuk Yetiştirme Konusunda Aile Tipleri
Karakter Eğitimi ve Aile
İnsanoğlunun bireysel ve toplumsal olarak yaşam kalitesini
artırabilmesi için (insanlığın yaşam kalitesinin artması için) doğduğu andan itibaren eğitimden geçmesi gerekmektedir. İnsan, kendi kendini eğitebildiği gibi mutlaka kendisini eğitecek diğer insanlara da ihtiyaç duymaktadır. En önemlisi de aile eğitimidir çünkü aile, eğitimin
başlangıcı yani temelidir.
Çocukta kişiliğin gelişmesinde, iletişim ve etkileşimde bulunduğu kişilerin etkisi vardır. Özellikle, çocuğun aile üyeleriyle, anne babası veya kardeşleriyle sıkı ve sürekli teması, değerlerinin oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır. Etkisi en derin ve en kalıcı izlenimler, hayatın ilk beş yılında aile hayatında yaşanan ilk izlenimlerdir. Anne babanın kişilik yapıları, çocuk yetiştirme tutumları, çocuğa yaklaşım tarzları çocuğu birinci planda etkiler. Çocuklar ebeveynler arasındaki iletişim şeklini ve davranışlarını gözlemleyerek taklit eder ve içselleştirirler.
İlk olarak her çocuğun Karakter Eğitiminde öncelikli sorumluluk ailesindedir.
Ailelerin çocuklarının, sağlığı, mutluluğu, öz‐saygısı ve karakteri üzerindeki etkileri önemli olmakla birlikte bunlara yönelik gerekli bilgiye sahip olmaları gerekir.
Çoğu aile ise çocukları üzerindeki önemlerinin farkında değillerdir (Lickona, 1991:
396). Oysaki çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimi sevgi dolu bir ailede yetişmesine bağlıdır. Her çocuk, ailesinin bedensel özellikleri gibi, düşüncelerini, inançlarını, tutumlarını da taşır (Aydın, 2008b: 10).
Çocuk Yetiştirme Konusunda Aile Tipleri
1. AŞIRI KORUYUCU AİLE: Aşırı koruma ve fazla kontrol vardır.
Titizlik ağır basar. Her şeye karşı çocuklarını korurlar. Bu durum kendi problemlerinden ve hayata bakışlarından kaynaklanan kaygılara dayanır. Sağlıksız çocukluk geçirenlerde, sevgi ve şefkat görmeden (korku ve güvensizlik ile) büyümüş ebeveynlerde bu tavır olur.
Özellikler: Çocuğun ağlamasına dayanamazlar. Sık sık doktora götürürler.
Kucaklarından indirmezler. Kendi ihtiyaçlarını karşılaması için çocuklarına izin vermezler . Elinde tabak biricik yavrularının peşinde koşarlar.
Çocukları hiç büyümez!
Çocuğun başına bir şeyler geleceği kaygısı taşırlar; Şunu anlamazlar:
Çocuklar, farklı ve kendine özgü kişiler ve kişilikler olacaklardır.
Çocuklarının yerine kendileri yaparak kendilerine özgü kişilik geliştirmelerine engel olurlar. Genellikle fazla hoşgörülü ve şımartıcı davranırlar.
Sonuç: Anne‐babaya bağımlı, her şeyi onlardan bekleyen, sormadan bir şey yapamayan, girişim yeteneğinden yoksun bir kişi olurlar!
İsteklerini mızıldanarak belirtirler. İnatçı bir tavır geliştirirler.
Kendilerini koruyamazlar. Utangaç, çekingen kişilik geliştirirler.
Şımartılma oranı yüksek olanlar ise, baskıcı, çevresindekileri
kullanan, sorumsuz, bencil ve kaprisli olurlar.
2. OTORİTER(BASKICI) AİLE:
Çocukla müzakere ve münazara yapmadan, anlaşmadan; onun isteklerini dikkate almadan ebeveynin belirledikleri kural ve isteklerin katı bir şekilde uygulanmasıdır.
Özellikler: Sert, kesin ve soğuk bir tavır hâkimdir. Çocuk istenen davranışları gösterince sevilir. Çocuğun duygu ve düşünceleri yok sayılır. Aile kurallarına kesinlikle uyulması istenir. İyi çocuk itaat etmelidir. Çocukların istekleri önemli sayılmaz(çocuk işte!).Yanlışlık yapınca “ceza” devreye girer hemen: Dayak, ayıplama, kötüleme, utandırma gibi.
Sonuç: Çocuk duygu ve düşüncelerini anlatamaz. Baskı sonucu görünürde iyi davranır; ama çekingen, etki altında kalan, aşırı hassas kişilik geliştirir: Uysal yetiştirilen pasif kişilik(uslu!). Ancak, baskının “öteki yüzü” de vardır: Şiddet şiddeti doğurur ve vurucu, kırıcı, yük edici, saldırgan davranışlara da yönelebilirler. Şunu öğrenmişlerdir: “Güçlü güçsüzü ezer”, “Hak kuvvetlinindir”.
Sık verilen ceza çocuğun vicdanını kötü etkiler. Olumsuz suçluluk duygusu ve güvensizlik oluşur. Ebeveyne ve otoriteye korku ve öfke duyarlar. Katı, acımasız, korkak bir kişilik geliştirirler.
3. GEVŞEK (ÇOCUK MERKEZCİ) AİLE:
Çocuğun kuralsız, başına buyruk, alabildiğine davranış serbestliğine sahip denetimsiz ve öz denetimsiz yetiştirilir. Bu ailede kuralsızlık ve denetimsizlik hâkimdir.
Özellikler: Çocuğa zarar verici davranışlar yeterince anlatılmaz. Yapılması ve yapılmaması gereken belli kurallar yoktur veya yeterince kesinlik ve tutarlılık içinde yapılmaz. Ara sıra sert çıkışlar, cezalar, kısıtlamalar olsa bile bunlar çocuğun davranışının yanlışlığını anlatmaktan çok uzaktır.
Böylece fayda vermeyen çıkışlar sonucunda “Ne halin varsa gör!” boş
vermişliğine kaçılır. Ana‐baba acizliğini kavrayan çocuk ta onları istediği
yönde kullanmaya başlar: “İstediğimi yapmazsanız ağlarım!” gibi
şantajlar… Ebeveyn alttan aldıkça da o hep istiyor, hep kafasına göre
hareket ediyor. Bu ailede çoğu kere çaresizlik ve hayal kırıklığından
kaynaklanan ebeveyn boş vermişliği vardır.
Sonuç: Çocuk aşırı serbesttir. Kendine ve çevresine zarar verecek davranışları etkili denetleyemez. Kendilerine “verilmeyen
hakları” olduğunu düşünürler. Okul kuralları( veya toplum kuralları) karşısındahayal kırıklığına uğrarlar ve uyum
sağlayamazlar.
Talepleri ve ihtiyaçları yerine getirilmezse çöküntüye
uğrarlar(depresyon): Kızarlar, şikayet ederler, mızmızlık yaparlar.
Rollerini, görevlerini, hak ve sorumluluklarını bilemezler. Toplum
karşıtı eğilimler geliştirebilirler(uyumsuz). Çocuk asi karakterli,
otorite tanımayan, ben merkezli bir kişilik haline gelir.4. TUTARSIZ(KARARSIZ) AİLE:
Çocuk eğitimi konusunda görüş ayrılığı veya ebeveynin çocuk davranışları karşısında değişken tavır(daha doğrusu tavırsızlık) gösterilmesidir.(Yazar‐
bozar aile).
Özellikler: Çocuğun aynı davranışları bazen hoş görülür, ertesi gün de cezalandırılır. Annenin yaptığını baba bozuyor ya da babanın verdiği cezayı anne dayanamıyor ve kaldırmaya çalışıyor. Biri kızıyor, diğeri kucağına alıp pışpışlıyor. Bu aile tipinin öteki yanı da uygulanan kurallarda süreklilik olmayışıdır: Bir eşya yasaklanıyor; ama bazen oynamasına izin veriyoruz.
Sonuç: Bu tip ailede çocuk, nasıl davranacağını öğrenemez. İlk zamanlarda çatışma ve huzursuzluk yaşar, sonra çocuk davranışlarını ebeveynin neşe ve öfkesine göre ayarlar. Böyle çocuklar cezaya fazla direnç gösterirler. Daha saldırgan olurlar; kolay kolay saldırganlıkları da değişmez! Sosyal çevreye uyumu zor olacaktır: Kavgacı ve ayarsız çocuk/kişi.
5
. MÜKEMMELCİ AİLE:Çocukların daha başarılı olmalarının istendiği, sık sık başka çocuklarla kıyaslandığı çocuklarının hep en iyi olmasını isteyen aile(“Neden 5 değil, 4”çü aile).
Özellikler: Süper çocuk özlemi vardır. Onlara yaşlarının üzerinde hikâye okurlar. Çocuğun tabiatına bakmazlar. Çocuk umulan gibi davranmayınca çocuğun veya kendilerinin “hatalı ve suçlu” oldukları düşünülür(olumsuz suçluluk duygusu). Bu ebeveyn, hayatta kusursuzu ve mükemmeli ararlar.
Titizdirler. Gururludurlar, benlikleri şişmiştir. Eleştiriye pek katlanamazlar.
Evlerini bazı(birçok) katı kurallarla yönetirler.
Çocukların sağlıkları, kıyafetleri, yiyeceği yemekleri, okul arkadaşları başlı başına meseledir. “Ben yapamadım o yapsın” diye düşünülür. Kitap gibi çocuk yetiştirmeyi isterler. Çocuğun yetenek ve kapasitesi göz önüne almadan en iyi ortamı hazırlamaya çalışırlar. Başarılı olmaları için çocuklarına baskı yaparlar:“Benim yavrum her şeyi becerir!”
Sonuç: Mükemmelci tavrın sebebi, çocuğun ayrı bir varlık olarak kabul edilememesi ve bunun oluşturduğu suçluluk duygusudur.
Çocukta beklentileri karşılayacak yetenek ve kapasite varsa pek mesele çıkmaz veya az etkilenir. Ancak, pek yeteneği yoksa, “beceriksizin tekiyim” diye düşünür; “Ne yapsam ailemin isteklerini yapamıyorum, nasıl olsa başaramıyorum, o halde çalışmama gerek yok!” diye çabasından vazgeçebilir. Ebeveynin kendini zorlayan beklentilerine isteksizlik göstererek ceza keserler.
Çocuk ya hırslı ve atak ya da başarısız, çekingen ve hayat sevincinden yoksun hale gelir. Aşırı beklentiler onu isyankâr ve uzlaşmaz kişiler yapabilir. Arkadaşlık ilişkilerinde, yardımlaşma ve paylaşmada, sosyal ilişkiler kurmada zorlanırlar.
6. İLGİSİZ AİLE:
Bu tavır mükemmelciliğin zıttı, gevşek‐ tutarsız tiplere yakındır. Sıfır ilgi bir aile.
Özellikler: Çocuk yalnız bırakılır, görmezlikten gelinir.
Önemsenmez. Bu bir duygu istismarıdır. Ana‐babaya yakışmaz.
Daha çok problemli ebeveynlerde görülür. Çocuk adeta yok sayılır.
Sonuç: Ailesi için bir anlam ifade etmediğini ve değersiz
olduğunu düşünür. Çevresine zarar vererek bu ilgisizliğin
öcünü alırlar. Saldırganlık eğilimleri artar.(Duygusal açıdan
dengesiz olurlar, hayatı acımasız ve kötü bulurlar).
7. DEMOKRATİK (SAĞLIKLI) AİLE :
İdeal anne‐baba tavrı belirlemek zor olmak ile birlikte, başarılı anne‐
babalar çocuklarına karşı “esnek ve hoşgörülü” bir yaklaşım içinde olanlardır.
Özellikler: Olumlu tavra sahip ebeveyn, çocuğun
ihtiyaçlarını sezinleyen, onlarla samimi iletişim kuran, karşı koymadan
önce çocuğun isteklerini dinleyen ve uygun cevaplar veren, çocukta iç
denetimin gelişmesi için uygun ortam hazırlayan, sorumluluk
duygusunu geliştiren, hak ve özgürlüklerinin sınırlarını öğreten,
çocuğunu korkutmadan disipline(terbiye) eden ve fikirlerini hür bir
vicdanla ifade edebilen bir kişi olarak yetişmelerine imkân sağlayan
annne‐babalardır. İLKE: Hoşgörü + Güven + Destekleme.
Bu ailede kurallar açıkça bellidir. Çocuğun duygularını ve tepkilerini ifadeye imkân verilir. Özgürlük kural bilinci ile verilir. Çocuk çoğu aile kararlarına katılır. Ailede sözlü iletişim önemlidir. Çocuğa şartsız bir sevgi ile yaklaşırlar. Ortak faaliyetler söz konusudur.
Çocuk öğrenmek istediğini rahatça öğrenir. Ancak kendi başına yapamayacakları işlerde yardımcı olunur.
En ideal aile modeli Demokratik aile modelidir. Böyle ailelerde
yetişen çocuklar ileride özgüvenli, problem çözme yeteneği yüksek, sorumluluk sahibi, sağlıklı bireyler olurlar….
Aileler için karakterli çocuklar yetiştirmenin yolları şunlardır (Ryan ve Bohlin, 1999: 243‐246):
Anne‐baba olmayı öncelikli tutun: İyi aileler anne‐babalıkları için her şeyi bilinçli şekilde planlar ve buna zaman ayırırlar. Yetişmekte olan çocuklarının karakterlerini her şeyden üstün tutarlar.
İyi örnek olun: Çocuklar ahlaki değerleri gözlemleyerek öğrenirler.
Çocuğunuzun çevresinden haberdar olun: Çocuğunuzun çevresindeki kişiler iyi ve kötü model olmakla birlikte onların ahlaki değerlerini ve tutumlarını etkileme potansiyeline de sahiptir.
Çocuğunuzun okul yaşantısı ile yakından ilgilenin: Okul ve öğretmenler çocukların hayatında temel bir yapıdır.
• Çocuklarınızın duygularını ve düşünlerini nelerin nasıl etkilediğini takip etmelisiniz: Kitaplar, şarkılar, televizyon, internet ve filmler ahlaki olarak çocuklara bir şeyler vermelidir. Ailelerin bunlardan edilen bilgilerin
niteliğine dikkat etmesi gerekir.
Temel değerleri öğretin: Çocuklarınıza başkalarına karşı dürüstlüğü, ilgiyi ve sorumluluğu öğretin.
Sevgi dolu bir kalple ceza verin: Çocuklar cezanın ne için olduğunu anlamalı ve kaynağının anne baba sevgisinden olduğunu bilmelidir.
Karakter dilini kullanın: Eğer insanlar çocukların etrafında kötü ve yanlış olanları kırpıp sade bir dil kullanmazlarsa çocuklar ahlaki bir alan
kendilerine oluşturamazlar.
Karakter Eğitimini sadece kelimelerle sınırlamayın: Aileler çocuklarına disiplin vererek, doğru çalışma alışkanlıklarıyla, diğer insanlara karşı kibarlık ve anlayış göstermeyi öğreterek yardımcı olmalıdır. Karakter gelişiminde ailenin davranışları önemlidir.
Bir Araştırma
Aydın İli Okullarında Karakter Eğitiminin İncelenmesi
http://static.dergipark.org.tr/articledownload/4a40/c265/43ee/5c2c6fc29ed3a.pd f?
araştırmanın amacı ilk ve orta dereceli okullarda görev yapan öğretmenlerin karakter eğitimine yönelik görüşlerinin incelenmesidir. Bu genel amaçtan
hareketle, tarama modeline dayalı olarak gerçekleştirilen bu araştırmanın çalışma grubu 2014‐2015 eğitim öğretim yılı bahar döneminde, Aydın İl Milli Eğitim
Müdürlüğüne bağlı ilk ve ortaokullarda farklı branşlarda görev yapmakta olan 272’si (%53) ilkokul, 241’i (%47) ortaokul öğretmeni olmak üzere toplam 515 öğretmenden oluşmaktadır. Veriler araştırma ekibi tarafından hazırlanan açık ve likert tipi kapalı uçlu soruları içeren anket ile toplanmıştır. Kapalı uçlu sorularla elde edilen nicel veriler SPSS 21 ile, açık uçlu sorularla elde edilen nitel veriler ise betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Katılımcıların görev yaptıkları eğitim kademesi, cinsiyet, yaş, kıdem ve bağlı bulundukları sendika değişkenlerine göre frekans ve yüzdelere dayalı olarak tablolar oluşturulmuştur.
Yapılan analizler sonucunda okul ve öğretmenlerin karakter eğitimi üzerindeki etkililiğinde öğretmenlerin niteliklerinin; yaptıkları işi sevmelerinin; gelişime açık olmalarının; konu hakkında aldıkları hizmet içi eğitim ve öğrencilerin bireysel farklılıklarını dikkate almalarının karakter eğitimi üzerinde üst sıralarda etkili olduğu görülmektedir.
Karakter eğitimine yönelik kazanımlara ulaşılamamasın ilişkin olarak öğretmenlerin belirttikleri nedenler arasında öğrencinin yakın çevresinin özellikle de ailesinin etkili olmaması öne çıkmaktadır.
Ayrıca öğretmenler karakter eğitiminde kullanılan yöntem ve tekniklerin çeşitlendirilmesini, yaparak yaşayarak öğrenme olanaklarının sağlanmasını ve ailelerin bilinçlendirilmesini önermektedirler.