• Sonuç bulunamadı

A Rüya, Düş, Hayal

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "A Rüya, Düş, Hayal"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

82 Türk Dili

A

rapçanın “ru’yâ” kelimesi dilimizde önce “rûyâ”, sonra “rüyâ” olmuştur. Mü- nir Nurettin Selçuk, kelimeyi “rüüyâ” diye seslendirmişken Zeki Müren’in

“ruuyâ” diye telaffuz etmiş olması dikkat çekicidir. Günümüz Arapçasında, Ahterî Mustafa Efendi’nin lügatinde “uykuda görülen nesne ki düş derler” diye ta- nımladığı “ru’yâ” yerine daha çok “hulm” kelimesi kullanılmaktadırlar. Bu kökten türeyen “ihtilâm” kelimesi dilimize de girmiştir ve Ahterî tarafından kısaca “düşü azmak” diye tanımlanmıştır. Muallim Nâci, bu tanıma “uykuda su iktiza etme”yi eklemiş, ikinci anlam olarak da “bâliğ olma, sinn-i bülûğa erme”yi vermiştir. Şem- seddin Sami Bey, Kamus-ı Türkî’de Nâci’nin tanımını aynen tekrarlamıştır.

Rahmetli ninem “ürya” görürdü. Biz onun “rüya” gördüğünü anlar, “Allah ha- yırlara getirsin!” der ve gördüğü rüyayı anlatmasını beklerdik.

Ağlamaktan başka bir şey bilmeyen bir bebeğin, beşiğinde uyurken gülümsedi- ğini görenler, düşünde melekleri gördüğüne inanır, “Allah nazardan saklasın!” diye dua ederlerdi. Henüz dillenmemiş bir bebek de düş görebilirdi.

Necip Fazıl Kısakürek’in Ata Senfoni’sinde varlık zincirinde insana en yakın hayvanın at olduğunu ve rüya görebildiğini okuduğumda şaşırmıştım. 1975 yılında Edebiyat dergisinin Temmuz, Ağustos ve Eylül sayılarında “Düş Gören Atın Şiiri I, II ve III”ü okurken hiç şaşırmadım. Şiirini Ebubekir Sonumut imzasıyla okura sunan Nuri Pakdil’in, o bilgiden hareket ettiğini düşündüm. Şimdi şiiri yeniden okurken

“düş gören at”ın bir ülküye bağlanmanın simgesi olduğunu görüyorum (Anneler ve Kudüsler, s. 109-116, Edebiyat Dergisi Yayınları, Ankara, 2014).

Bazı rüyaların şeytani, bazılarının rahmani olduğu söylenirdi. Albastı, karaba- san, kâbus gibi korkunç rüyalarda cinlerin parmağı olduğuna inanılırdı ve onlardan korunmak için abdestli yatmak, belli duaları okumak gibi önlemler alınırdı.

Rüya, Düş, Hayal

İbrahim DEMİRCİ

ÖZEL BÖLÜMEdebiyat ve Rüya

(2)

İbrahim DEMİRCİ

Türk Dili 83 Birçok rüyanın fiziksel koşullardan -üstü açık yatmış olmak, acıkmak, susamak, vb.- kaynaklandığı bilinir ve o tür rüyalara pek önem verilmezdi. Kimi rüyalar, bir- takım olayların habercisi sayılırdı. “Ne zaman … görsem …. olur!” cümlesini çok işitmişimdir.

Her rüyanın herkese anlatılmaması gerektiği bilinirdi: Yakup peygamber, oğlu Yusuf’a gördüğü rüyayı kardeşlerine anlatmamasını öğütlemişti.

Rüya tabiri, düş yorma bilgisi, yüzyıllardan süzülüp gelen bir bilgi alanıydı ve bu alanın uzmanı sayılan kimseler eksik değildi. Yorumlar nasıl olursa olsun, nere- deyse her zaman ve her durumda yolun sonu, ihtiyat, sabır, şükür ve rıza durakların- dan birine çıkardı.

Rüyasında kendisine Mısır’a giderse zengin olacağı söylenen yoksul Bağdatlı- nın orada karşılaştığı bekçiden rüyasında Bağdat’ta tam da kendi evinin altında gö- mülü define haberinin verildiğini öğrenip dönmesini ve servete kavuşmasını anlatan hikâye, bir ibret ve hikmet örneği olarak anlatılırdı ama rüya ile hareket edilmemesi gerektiği de vurgulanırdı.

Rüya, görünmeyen bir âlemden “düştüğü” için ona “düş” demiş olmalıyız.

Benzer bir durum, Arapça “vâkı’a” kelimesinde de söz konusudur. Salur Kazan

Viladimir Kush - Metamorphosis

(3)

Rüya, Düş, Hayal

84 Türk Dili

hikâyesinde “Gice yatur-iken Karaçuk çoban kara kaygulu vâkı’a gör”ür (Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı I, s. 97, TDK Y., Ankara, 2004).

Çile şairinin “Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?” sorusu çok basit görünse de cevaplanması zor bir sorudur. Rüyada gözsüz gören insan, uyanıkken de hayaller görebilmekte veya kurabilmektedir. Çölde serap bir algı yanılmasından ibarettir ama güçlü bir muhayyilenin ürettiği zengin hayaller, insanlığın önüne yeni ufuklar aça- bilir. Bununla beraber ve belki buna rağmen, ülkemizde “rüya”, “hayal”den daha sevimli, daha olumlu bir konuma sahiptir. Bunu rüyanın metafizikle bağının haya- le oranla daha güçlü oluşuna bağlayabiliriz. Hayalperest, rüya peşinde koşana göre heva ve heves tuzağına düşmeye daha yakın ve yatkın olsa gerek. Bir de, hastalık, ilaç, uyuşturucu vb. etkenler hayallere yol açabilirken rüyalar hayatımıza sağlığın içinde, sağlığın içinden girmektedir.

Yahya Kemal’in şiirinde “Hulya tepeler, hayal ağaçlar” durgun bir güzellik imgesiyken “ulu rüya” İstanbul’un fethidir ve devingendir. Sezai Karakoç, “Fecir Devleti”nde Yahya Kemal şiirinin “Bozgunda bir fetih düşü” olduğunu söyler. Yıllar sonra Beşir Ayvazoğlu da Yahya Kemal’i anlattığı biyografik romanına Bozgunda Fetih Rüyası adını verecektir. Tanpınar, “Şiir”ine “Sarışın buğdayı rüyalarımızın / Seni bağrımızda eker, biçeriz.” dizeleriyle başlar. Turan Karataş da, çocuk üzerine yazılan şiirleri topladığı güldestesine Rüyalarımızın Sarışın Buğdayı adını uygun gö- rür. Sadık Yalsızuçanlar’ın Rüya Sineması, Ayşe Şasa’yı heyecanlandırır.

“Gündüz hayalimde, gece düşümde” diyen kişi, dünyanın ve beş duyunun dar sınırlarını aşma yoluna mı çıkmıştır, gerçekliğin dışına mı düşmüştür?

Nurettin Durman’ın 18 sayı yayımlanabilen Düş Çınarı dergisi de, Özcan Karabulut’un 9 sayı çıkabilen Düşler Öyküler dergisi de, ülkemizin dört bir yanında Rüya Sineması adını taşıyan salonlar gibi kapanmıştır ama rüyaların ve hayallerin kapıları dünya durdukça açık kalacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

黃帝外經 精氣引血篇第四十七 原文

Suriyeli sığınmacılara ilişkin olarak politik başarı, genel sorun kaynağı, sosyal ve ekonomik katkı ile toplumsal sorun kaynağı konularındaki katılımcı algıları

Sadece doğal ışığa maruz kalan insanların biyolojik saatleri ve günlük ritimle- ri arasında daha az bireysel farklılık görülürken, ya- pay ışığa daha fazla maruz

Türkiye gibi sözlü kültürün büyük bir hızla değiştiği bir toplumda, Boratav arşivinin kuşkusuz en önemli boyutu, bu sözlü kültürün belki de “nadir” olduğu

Cenazesi 21/1/1967 cumartesi günü öğle nama­ zını mütaakıp Şişli\camiinden kaldırılarak Karacaahmet’teki aile mezarlığına defnedilecektir. Sina ve Nil

Claudie Alberio ile Kerem Topuz’un da katkılarıyla, Paris’­ te uzun yıllardan beri ilk kez dü­ zenlenen Fikret Muallâ sergisin­ deki yapıtların fiyat yelpazesi ise,

—“ Hafize Hanım, Başbakan annesi olmak nasıl bir şey, ne gibi yararlarını görüyorsunuz?”. — “ içim e öyle bir başkalık girmedi, Allah'tan onu

Bu çalışmanın amacı, uçucu kül ve silis dumanının farklı oranlarda mineral katkı olarak kullanıldığı kendiliğinden yerleşen harçların mekanik ve