• Sonuç bulunamadı

Pertev Naili Boratav'ın hayatı da derlediği masallar kadar olağanüstüydü:Boratav arşivi ülkeye dönmeli

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pertev Naili Boratav'ın hayatı da derlediği masallar kadar olağanüstüydü:Boratav arşivi ülkeye dönmeli"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

entellektüel bakış

Şahin A L P A Y - N ilü fer K U Y A Ş Fax: (212) 505 62 55

-7"? S ' X Ü ! S

Pertev Naili Boratav’ın

hayatı da derlediği masallar kadar olağanüstüydü

Arzu ÖZTÜRKMEN

C

UMHURİYET dönemi folklorçalışmalarının kurucusu Pertev

Naili Boratav 16 Mart 1998 günü, doksan bir yaşmda, yıllarca derlediği tekerlemelerin ve masalların sihirli dünyasına dalarak aramızdan ayrıldı. Boratav ekolünün en önemli

katkılarından biri, kuşkusuz kendisinin, “folkloru bir övünme aracı yapmadan, inşam ve insana dair olanı anlama çabası” olarak tanımladığı yaklaşımıydı.

Bu yaklaşım, Halkevlerinin amatör folklorculuğunu (1932 - 1950), Boratav’ın Halk Edebiyaü kürsüsünün kapatılmasına kadar giden Ankara Üniversitesi DTCF olaylarını (1947 - 1950) ve günümüzde folklorun, halk oyunlarının görselliğine indirgendiği “folklor deneyimimizi”

sorgulamak için gerçekten de hala anahtar bir vazife görür.

Boratav, folklora olan ilgisinin İstanbul Lisesinde Hilmi Ziya Ülkenden aldığı sosyoloji derslerinde başladığım anlatır.

Ancak Boratav’ın saha folklorculuğu, askerlik ve öğretmenlik gibi çeşitli vesilelerle bulunduğu yerlerde yapmış olduğu

derlemelerine dayanır.

Kars ve Konya’da yaptığı bu tür derlemelerinin yanı sıra, Boratav, 1938 -

1947 yıllan arasında DTCF'nin Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü'ndeki öğretimiyle de pek çok folklorcunun yetişmesine katkıda bulundu. Bu çalışmalanyla da Türkiye’deki folklor derlemeciliğinin bilimsel bir

metodoloji kazanması yolunda öncü bir rol oynadı.

Folklorda bilimsel çerçeve

Savaş sonrası ideolojik kutuplaşmaların yaşandığı 1947'lerin Türkiye’sinde, folklor gibi milliyetçilikle yakın bağlan bulunan bir disiplin içinde bilimsel bir çerçeve

yerleştirmeye çalışmak hiç de kolay olmaz. Kültür Bakam'nın 1993 yılında Boratav’ı ödüllendirirken ifade ettiği gibi, Boratav, Türkiye’nin yaşadığı sıkınülara paralel olarak "büyük sıkıntılar çekmiş bir bilim adaım’’dır.

Boratav’ın kendi yaşam öyküsünün de en az masallara konu olacak kadar

beklenmedik olaylara, sahne olduğu söylenebilir. Her masal kahramanı gibi Boratav da türlü zorlukların üstesinden gelmeyi başarır; onun bilim adamı kimliğinin en gizemli boyutu da burada saklıdır; Ankara Üniversitesi bütçesinin görüşüldüğü 1948 yılı Meclis

oturumlarında “kocakarı ve ninelerimizden kalma hikayeler”e indirgenen folklor, Boratav için çok ciddi bir meşgaledir!

Az Gittik Uz Gittik (1969) adlı kitabına yazdığı önsözde, kendi annesinden derlediği masalları sunarken çizdiği çerçevede Boratav, folklorun tarihle olan ilişkisine, ve kadınların tarih içinde bu gelenelderin taşıyıcısı olma özelliklerine dikkat çeker:

“Annem masal dünyasının büyülü perdesini aralayan ilk insan oldu. Yıllar sonra halkımın geleneklerini öğrenmeğe ve incelemeğe girişince, derlemelerim için ilk başvurduğum kişi de yine o olmuştur. Aradan geçen uzun süre içinde o, toplumumuzda hayat şartlan bir hayli değiştiği için belki, masallarının birçoğunu, anlatma firsatı bulamayıp unutmuştu; ama dağarcığında ne kaldıysa bize hepsini bağışladı.”

Arşivi Fransa’da

Boratav "masallar, masalanalan ölüyor,” yani "folklor kayboluyor” yaklaşımım benimseyenlerden de değildi. Ona göre, Anadolu'da iletişim biçimlerinin farklılaştığı bu çağda bile anlatacak masalı, hikayesi, fikrası olan nice kişi bulunurdu. Bu konuda başka folklorculara en iyi temennisi ise “bereketli derlemeler” yapabilmeleriydi.

“Arşivlemeye” belki de “etnografık anlatı”dan daha merkezi bir yer veren Boratav, 1930’lardan başlayarak Türkiye’de milli bir folklor arşivinin oluşturulmasının önemini vurguladı.

Boratav, böylesi bir arşivin temellerini, 1938 yılından başlayarak kendisinin ve öğrencilerinin derledikleri malzemelerle oluşturmaya çalıştı. DTCF'den

ayrılmasından sonra Fransa'da bulunduğu yedi yıllık bir zaman zarfında, derleme işlemlerini eşi Hayrünnisa Boratav yürüttü.

Boratav arşivi

ülkeye dönmeli

“BORATAV

ekolü”nün en önemli katkılarından biri,

kuşkusuz kendisinin, “folkloru bir övünme aracı

yapmadan, insanı ve insana dair olanı anlama

çabası” olarak tanımladığı yaklaşımıydı.

Daha sonraki yıllarda ise bu arşiv zenginleştirildi ve önemli bir bölümü Fransa’da Nanterre Üniversitesi'nde koruma altına alındı. Bugünlerde, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfi'nın girişmeleriyle bu arşivin en azından bir kopyasının Türkiye’ye getirilmesi çabalan halen devam etmektedir. Boratav’ın Türkiye’den ayrılırken kutulayıp bıraküğı bir kısım derleme ve biyografik malzeme ise

Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesinde hala muhafaza altındadır.

Türkiye gibi sözlü kültürün büyük bir hızla değiştiği bir toplumda, Boratav arşivinin kuşkusuz en önemli boyutu, bu sözlü kültürün belki de “nadir” olduğu kadar “nadide” bir yazılı kaynağım teşkil etmesidir. Bu anlamda Boratav arşivi edebi olduğu kadar, tarihsel olarak da büyük önem taşır.

A cı bir rastlantıyla Pertev N aili Boratav’uı vefat ettiği gün, 1948’de üniversiteden tasfi­ yesiyle sonuçlanan davadaki savunmasını i- çeren kitap da piyasaya çıktL Tarih Vakfı Yurt Yayınlan tarafından basılan ve Mete Çetik’in yayma hazırladığı savunma metni, Türki­ ye’nin “düşünce suçutarihi açısından önem­

li bir belge. Boratav’m 1996’da kitap için ka­ leme aldığı önsözden bir bölümü aktarıyoruz.

Yarım yüzyıl kadar önce, Türkiye’nin irtica odaklan Dil ve Tarih - Coğrafya Fakülte­ sinden Niyazi Berkes'i. Behice Boran’ı ve be­ ni tasfiye etmek amacıyla çok yönlü bir kam­ panya açtalar ve sonunda başanya ulaştılar.

Olaylar zinci­ rinin bir nokta­ sında ben, Niya­ zi Berkes ve Be­ hice Boran aley­ hinde açılan ce­ za davası, her ü- çümüzün de be- raati ile sonuç­

landı. Ancak, beraatimiz üni­ versitedeki gö­ revlerimize dön­ memize imkan vermedi. Bir meclis tasarrufu

ile üniversiteden, bir daha dönmemek üzere uzaklaştırıldık. (...)

1947 - 48 üniversite tasfiyesi, benim, Niya­ zi’nin ve Behice’nin hayatlarım etkileyen, bir olaylar zincirinden ibaret olsaydı; belki de bu kitabın yayımlanmasına gerek olmazdı. Bi­ zim yaşadıklarımız, bence, Türkiye’nin siya­ set, hukuk ve üniversiteler tarihine bir yüz karası olarak geçecek acı ve öğretici özellikler de taşıyor. Türkiye bizimkine benzer cadı ka­ zanlarının kaynatıldığı başka dönemlerden de geçti ve bizden sonra da, benzer acı tecrü­ beleri yaşayan başka bilim insanlan oldu. Bizler istisnai bir dönemde kazaya uğramış insanlar değildik. Bu kitap, geçmişe, bugüne ve geleceğe ışık tutacak unsurlar taşıyor.

ÜNİVERSİTEDE CAD! KAZANI «MtorC* TâSfttrCSİ

*1 »**T*V Killi H ttfHM M&OJlf JUji

>•**»! fu*r m ıs u t ı Geçtiğimiz günlerde hayata gözlerini yuman folklor araştırmacısı Prof. Pertev Naili Boratav’ın vasiyeti, 60 yıldır derlediği folklor arşivinin Türkiye’ye dönmesiydi. Bu arşivi yakından tanıyan ve Prof. Boratav ile birlikte çalışan Yrd. Doç. Dr. Arzu Öztürkmen onun anısını Milliyet için yazdı. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi olan Öztürkmen, Boratav ekolünü dönemselleştiren çalışmaları da bulunan bir tarihçi ve folklor araştırmacısı. Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik adlı kitabı İletişim Yayınları’ndan yeni çıktı.

Fransız yönetmenler öfkeli

B

u günlerde, özellikle Fransa'da çokuluslu

şirketlerin yeni bir ya- tınm, üretim ve pazar­ lama projesi tartışılıyor. “Çoktaraflı Yatırım Anlaşma­ sı” olarak Türkçeye çevrilen A- MI (L'Accord Multilateral sur L’Investissement) adlı projeye göre çokuluslu şirketler, devlet­ lerin egemenlik hakkım hiçe sayarak önlerindeki her türlü kısıtlamayı, ekonomik denetimi atlayabilecek.

Proje Fransız entelektüelleri­ ni, özellikle de ulusal sinemala­ rını korumaya çalışan yönet­ menleri çileden çıkarıyor.

Haftalık Le Nouvel Observa­ teur dergisinin sorularım yanıt­ layan ünlü Fransız yönetmen Bertrand Tavernier, çokuluslu şirketlerin bu projesini, tek

ke-Tavernier Çoktaraflı Yatırım Projesi’ne ateş püskürüyor İlmeyle ‘canavarca’ olarak nite­ ledi. Fransız politikacılarının, kültür alanım koruma sözüne rağmen, Tavernier öfkesini sak­ lamaya gerek duymuyor. Ta­ vernier, Meksika sinemasını

ör-nek olarak veriyor. “Kuzey A- merika ülkeleri arasında, Çok- taraflı Yatınm Anlaşm ası’na benzeyen bir ultraliberal ant­ laşma sonrasında, iki yıl içinde çok güçlü Meksika sinemasın­ dan geriye bir şey kalmadı.”

Tavemier, birkaç istisna şa­ hıs hariç Fransız politikacıla­ rından yakınarak, konuyla ilgi­ li olarak sorumluluk almaktan kaçındıklarını, tekrar seçilmek­ ten başka bir şey düşünmedik­ lerini belirtiyor. Mücadelede yalnız olmadıklarını, Avustural- ya’dan Meksika ve Kanada’ya kadar desteklendiklerim söyle­ yen Tavemier, mevcut avantaj­ larım korumak için değil, toplu­ mun seçim özgürlüğü için mü­ cadele ettiklerini belirtiyor.

Türkiye’nin de üye olduğu O- ECD içinde kotarılmaya çalışı­

lan bu proje, ülkemizi de yalan­ dan ilgilendiriyor. Bu konuda, ODTÜ öğretim üyesi Ahmet To- nak’m uyarılan dikkat çekici: Tonak’a göre ülkelerin elini ko­ lunu tamamen bağlayan bir hukuki çerçeve olacak sözko- nusu antlaşmanın özü şöyle:

Sermaye hareketlerine ko­ nan ve konabilecek bütün sı­ nırlamaların kaldınlması. Kar transferleri, yatınm miktar ve alanlarının tamamen serbest bırakılması. Savunma dahil bütün sektörlerin yabancı ser­ mayeye açılması. Üretim ve pa­ zarlamaya ilişkin bütün sınırla­ maların kaldırılması. Yerli işgü­ cü kullanma gibi zorunlulukla­ rın sona erdirilmesi. Ülkelerin kendi yatırımcılarını destekle­ mekten, kayırmaktan vazgeç­ mesi.

Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Vapur kap­ tanları hakkında gerekli takibatın Türk mahkemelerinde yapılıp yapı- lamıyacağı selâhiyetini incelemek üze­ re Lâhi Adalet Divanına baş

Arkadaşları, eski Köy Enstitüsü yönetici ve öğretmenleri, eski öğrenciler...Orada, he­ men yanıbaşında iki Köy Enstitülü ile tanıştık: Dursun Kut ve Fakir

[r]

ı Cellle Hanım ın evine oğlu Nazım Hikmet in hocası olarak rahatça giren Yahya Kemal, Nâzım ın bu sözü üzerine bir daha o eve gitmez ve Cellle Hanım'avaat ettiği

Susceptibility to Teicoplanin among Coagulase-Negative Staphylococci Isolated from Catheter Related Bloodstream Infections in Febrile Neutropenic Patients.. Özlem Güzel-Tunçcan,

Özet: Bu çal›flmada, 2003-2006 y›llar›nda Kocaeli Üniversitesi T›p Fakültesi Anesteziyoloji Yo¤un Bak›m Ünitesi (YBÜ)'nde- ki alet kullan›m oranlar›, aletle

Osmanlı mimarisinin ulaştığı en yetkin nokta olarak kabul edilen Selimiye Camii, 1566-1574 yılları arasında Sinan tarafından Sultan Selim için yapıldı.. Sinan,

Dolmabahçe Sarayı’ nda Sul­ tan Aziz ve Sultan Abdülha- m it’in de dostluklarını kazanan Kavuklu Hamdi de, birçok sa­ natçı gibi son günlerini büyük