• Sonuç bulunamadı

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI: IRAK KÜRTLERİ SAHA ARAŞTIRMASI RAPORU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI: IRAK KÜRTLERİ SAHA ARAŞTIRMASI RAPORU"

Copied!
41
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI:

IRAK KÜRTLERİ SAHA ARAŞTIRMASI RAPORU

RAPOR

PERCEPTION OF IRAQI KURDS TOWARDS TURKEY’S KURDISH QUESTION AND SOLUTION PROCESS:

KURDS OF IRAQ FIELD RESEARCH REPORT

(2)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI:

IRAK KÜRTLERİ SAHA ARAŞTIRMASI RAPORU

IMPR | Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi Mustafa Kemal Mah. Barış Sitesi 2093 (74) Sok. No: 46 Çankaya-Ankara (Eskişehir Yolu AB Bakanlığı Arkası)

Telefon: +90 312 287 70 16 |Faks: +90 312 287 70 10 www.impr.org.tr | @imprcenter | imprcenter@gmail.com

Copyright © Ocak 2014 | IMPR

Yayınların telif hakları IMPR’a ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayınlanamaz.

Bu yayında belirtilen görüşlerin tümü mülakat yapılan şahsiyetlere aittir ve IMPR kurumsal görüşleri ile kısmen ya da tamamen örtüşmeyebilir.

IMPR bu raporun hazırlanması ve yayınlanmasındaki katkılarından ötürü Açık Toplum Vakfı’na ve Chrest Foundation’a teşekkür eder.

Nisan 2014

(3)

PERCEPTION OF IRAQI KURDS TOWARDS TURKEY’S KURDISH QUESTION AND SOLUTION PROCESS: KURDS OF IRAQ FIELD RESEARCH

REPORT

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE

YÖNELİK ALGISI:

IRAK KÜRTLERİ SAHA ARAŞTIRMASI RAPORU

RAPOR

nisan 2014, SAYI 24

(4)

© 2014 IMPR

Yayınların telif hakları IMPR’a ait olup, 5846 sayılı

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayınlanamaz.

IMPR | Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi Mustafa Kemal Mah. Barış Sitesi 2093 (74) Sok. No: 46 Çankaya-Ankara (Eskişehir Yolu AB Bakanlığı Arkası) Telefon: +90 312 287 70 16 |Faks: +90 312 287 70 10 www.impr.org.tr | @imprcenter | imprcenter@gmail.com

(5)

YÖNETİCİ ÖZETİ 6

ARAŞTIRMAYA DAİR 10

METODOLOJİ 12

ARAŞTIRMADA İZLENEN YÖNTEM 12

ARAŞTIRMANIN MODELİ 13

VERİ TOPLAMA ARAÇLARI 14

Nicel Araştırma Veri Toplama Araçları 14

Araştırmanın Etik Boyutu 14

Araştırmanın Yapıldığı Tarih 14

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE KÜRTLERİYLE İLİŞKİLERİ VE ALGISI 15

IRAK KÜRTLERİNİN DİYALOG VE SİLAHLI MÜCADELEYE BAKIŞLARI 17

IRAK KÜRTLERİNDE PKK VE KÜRT SORUNU ALGISI 19

SURİYE MESELESİNE BAKIŞ 22

IRAK KÜRTLERİNİN BARIŞ SÜRECİNE BAKIŞLARI 24

BARIŞ SÜRECİ ÖNÜNDEKİ TEHDİTLER 27

IRAK KÜRTLERİNİN “BÜYÜK KÜRDİSTAN” ALGISI 30

BARIŞ SÜRECİNİN IRAK KÜRTLERİNE ETKİSİ ALGISI 32

BARIŞ SÜRECİNDE İZLENMESİ GEREKİLEN YÖNTEMLER 34

İÇİNDEKİLER

(6)

IMPR

olarak daha önce yayınladığımız İran Kürtlerinin Kürt Sorunu ve Çözümüne Bakışı’nın ardından, söz konusu raporun bir devamı olarak da görülebilecek olan Irak Kürtlerinin Kürt Sorunu ve Çözümüne Bakışı’nı yayınlamaktan büyük bir mutluluk duymaktayız.

Kürt sorunu, Orta Doğu’da dört ülkeyi doğrudan ilgilendiren bölgenin en önemli krizlerinin başında gelmektedir. Kürt sorunu, Kürtler tarafından meşru, insani, hukuki ve medeni hakların Kürtlere tanınması olarak ifade edilmesine karşın; çoğu zaman illegal, dış mihrakların oyunu, bölücülük, milliyetçilik benzeri tanımlarla ortaya konulmuştur. Bu haklara ulaşabilmek için bazen isyan, kimi zaman başkaldırı ve kalkışma, kimi zaman da barışçıl yöntemleri seçen Kürtler temelde kendilerine yapılan haksızlık ve hukuksuzluğa karşı çıkmışlardır. Temel insan hakları, ortak yaşam tecrübesi ve tarihsel idari, siyasi, askeri ve ekonomik uygulamalar bağlamında çözülmesi mümkün olan bir sorun, zamanla siyasi, ekonomik ve güvenlik sorununa dönüştürülmüş ve sonuçta toplumsal bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Esasında günümüz evrensel değerleri ile tarihsel uygulamalar referans alınarak çözümler üretmek mümkünken, bunun sürekle ertelenmesi, krizin daha da derinleşmesine ve çözümden uzaklaşılmasına yol açmıştır. Nitekim özellikle de Türkiye’de Kürt sorununun bir realite olarak kabul edilmesinin ve çözümü için adım atılmasının, Kürt kamuoyunda heyecanla karşılanması da Kürtlerin barışçıl ve insani çözümlere olan desteğini

göstermektedir.

Kürt sorununun insani boyutu, tarihsel olarak şiddet sorununun gölgesinde kalmıştır. Ancak gerçekte Kürt sorununda çözümsüzlük doğrudan şiddet olgusunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ancak tanımlamaya bakılınca Kürt sorununun sadece şiddet sorunu olmadığı ve çözülmemesinden kaynaklı birçok soruna dönüştüğü görülmektedir. Bir başka ifadeyle;

günümüzde Güneydoğu sorunu, göç sorunu, işsizlik sorunu, taş atan çocuklar sorunu, kadın sorunu, ana dilde eğitim sorunu, kendi kendini yönetme sorunu, kimlik sorunu, temel insan hakları sorunu, kavramsal düzeyde bir Kürdistan sorunu, sınırlar sorunu, kaçakçılık sorunu ve benzeri birçok sorun doğrudan Kürt sorununun çözülmemesinden kaynaklı bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısıyla Kürt sorunu o kadar kompleks ve girift bir hal almıştır ki, bu sorunların hangisi diğerinin sebebidir ya da hangisi sonuçtur artık ayırt edebilmek bile mümkün değildir.

Türkiye’de 1920’lerden itibaren farklı şekillerde varlığını sürdüren Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümüne yönelik girişimlerin başlaması, yalnızca Türkiye’de değil Kürtlerin yaşadığı tüm ülkelerde ve bölgelerde yeni bir sürecin ve beklentinin yaşanmasına yol açmıştır. Türkiye’deki Kürt sorununun demokratik ve anayasal düzeyde çözümü yönünde atılmış ve atılacak her türlü adımın Türkiye’nin demokratikleşmesi, birlikte yaşam kültürünün gelişmesi ve barışın tesisini ilgilendiren bir konu olmanın ötesine

YÖNETİCİ ÖZETİ

(7)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI

geçtiği ve doğrudan İran, Irak ve Suriye’yi de içine alan birlikte barış içinde yaşama amacı ve hedefini ilgilendirdiği bilinmektedir.

IMPR tarafından hazırlanan bu 2. Raporda Türkiye’de yaşanan Kürt sorununun bölgede Irak Kürtleri tarafından nasıl algılandığı üzerine odaklanmak ve bu alanda algı, beklenti, düşünce ve duyguların nasıl şekillendiğinin anlaşılmasına katkıda bulunmak hedeflenmektedir. “Irak’taki Kürt Grupların Kürt Sorunu Algısı ve Çözüm Önerileri Raporu” bir yandan Kürt sorununun çözümüyle ilgili farklı yaklaşımların ortaya konmasına yol açacak, diğer yandan da Kürt sorununa yönelik çözüm önerilerinin tüm Orta Doğu’nun demokratikleşmesine ve birlikte yaşam kültürüne katkı sağlayabilecektir.

Raporun hazırlanması için Irak Kürdistanı’nda doğrudan saha araştırmaları yapılmıştır. Saha araştırmaları kapsamında bölgedeki kanaat önderleri, STK temsilcileri, akademisyen, siyasetçi, yerel aşiret liderleri ve araştırmacılarla derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir.

Raporun hazırlanmasında öncelikle olarak saha verileri objektif şekilde değerlendirilmeye çalışılmış ve her türlü görüş, bakış açısı ve algı tarafsız bir şekilde raporda yansıtılmaya çalışılmıştır.

Irak Kürt grupları kapsayan saha araştırması, gözlem ve mülakatlardan elde edilen sonuçlar özetle şöyle sıralanabilir:

• Irak Kürdistanı’nda gerçekleşen mülakatlarda Türkiye’deki Kürt sorunu ve çözüm sürecine yönelik

durdurulmasında, Kürt sorunun resmi olarak tanınmasında, inkar siyasetinin reddedilmesinde ve demokratikleşme adımlarının atılmasında doğrudan Başbakan Erdoğan belirleyici bir rol oynadığını ifade etmekte ve katılımcıların önemli bir kısmı Kürtlerin barışın kalıcı kılınması için sürece açık destek vermeleri gerektiğine inanmaktadır.

• Katılımcılar Öcalan’ın durumuna ve süreçteki olumlu rolüne dikkat çekmiş ve sürecin en önemli tarafının hapiste olması ve süreci oradan yönlendirmesinin, sürecin güvenirliliği ve sağlıklı yürütülmesi konusunda kamuoyunda bir kuşku yarattığını dile getirmiştir. Katılımcıların önemli bir kısmı Öcalan’ın rolünü Türkiye’nin barışının sürekli kılınması için önemli olduğunu ve koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.

• Barış sürecinin ilerlemesi için ana dilde eğitimin temel bir hak olarak algılanması ve sorunun çözülmesi gerektiği tüm görüşmeciler tarafından dile getirilmiştir.

• Irak Kürdistanı’nda mülakata katılanların % 90’ı PKK’yi Kürtler için mücadele eden bir Kürt partisi olarak tanımlamıştır.

• Görüşmecilerden bazıları barış sürecinin başarılı bir şekilde sürmesi için tarafların karşılıklı bir şekilde diyalog ve adımlar atması, tek taraflı dayatmalardan kaçınması gerektiğinin altını çizmişlerdir.

• Kürt sorununun barışçıl çözümüne yönelik İran,

(8)

IMPR RAPOR

• Irak Kürdistanı’nda gerçekleşen mülakat ve gözlemlerde sorulan sorulardan biri de Türkiye’deki Kürt nüfusuydu. Görüşmeye katılanlardan % 85’i Türkiye’deki Kürt nüfusunun 20 milyonun üstünde olduğunu dile getirmiştir.

• Irak Kürtlerinin yaklaşık % 80’inin ise Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiğine vurgu yapması dikkat çekicidir. Geriye kalan % 20’lik kısım ise Kürt sorununun askeri yöntemlerle çözüleceğine inanmaktadır.

• Kürt sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerektiğini dile getiren kesimlerden yarısında ise sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanacağı konusunda kaygılar olduğu gözlemlenmiştir.

• Görüşmeye katılanlardan % 95 Kürtçenin Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde resmi dil olarak tanınması gerektiğini dile getirmiştir. Görüşmeye katılan resmi parti temsilcileri de Erbil’deki Türkmen okullarında Türkçenin resmi dil olarak eğitimde kullanıldığına dikkat çekmişlerdi.

• Irak Kürtlerinin önemli bir kısmının, Türkiye’de süren KCK davalarının farkında olduğu dikkat çekmiştir.

Kürt bölgesinde genel itibariyle KCK tutukluları siyasi tutuklamalar bağlamında değerlendirilmekte ve tutukluların durumunu barışın önünde engel olduğunu dile getirilmektedir.

• Görüşmeye katılanlardan yaklaşık % 82’si

Türkiye’deki sorunun halklar arasında değil, devlet politikasından kaynaklandığına inanmaktadır. Genel kanı Türkler ile Kürtlerin birlikteliğinin Kürtlerin Araplar ve Farslarla olan birlikteliğinden daha güçlü olduğu yönündedir.

• Irak Kürtlerinin önemli bir kısmı Türkiye’deki Kürt sorununu bir güvenlik veya askeri sorun değil doğrudan siyasi yönüyle tanımlamaktadır.

• Kürt sorununda kalıcı çözüme odaklanan Iraklı Kürtlere göre anayasal değişiklikler ve yasal değişikliklerin garanti edilmesi durumunda barış sürecinde başarıya ulaşılacaktır.

• Görüşmeye katılanlardan önemli bir kısmının, çözümün kısa sürede gerçekleşmeyeceğine inandığı tespit edilmiştir. Çözüm önündeki engelin tanımlanması istendiğinde ise, doğrudan devleti suçlayanların yanı sıra PKK içindeki farklı grupları, Türkiye’deki muhalefet hareketlerini, Ak Parti içindeki direnç gruplarını, İran’ı, ABD’yi ve diğer bölgesel ya da küresel aktörleri suçlayanların olduğu dikkat çekmektedir. Dolayısıyla sorunun siyasi olduğuna inanılmasına karşın, çözüm önündeki engel konusunda genel bir görüş birlikteliğinin oluşmadığı dikkat çekmektedir.

• Görüşmeye Erbil’den katılan bazı üst düzey katılımcılar Irak Kürtlerinin eğitim, basın ve yayıncılıkta Gülen hareketinin faaliyetlerine izin vermelerine karşın, hareketin son dönemdeki politikalarıyla barışçıl süreci engellemeye çalıştığının görüldüğünü ifade etmişlerdir. Halk nezdindeki genel kanı da siyasetçilerle örtüşmektedir.

• AK Partinin barış sürecinde attığı adımların bölgede ciddi bir destek bulduğu görülmüştür. Xebat Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Kerim Kadir’e göre, yüz yıllık mazisi olan bir soruna el atmak bile başlı başına büyük bir iştir ve cesaret isteyen bir durumdur.

Görüşmeye katılanlardan % 95 Kürtçenin Kürtlerin

yoğun yaşadığı bölgelerde resmi dil olarak

tanınması gerektiğini dile getirmiştir. Görüşmeye

katılan resmi parti temsilcileri de Erbil’deki

Türkmen okullarında Türkçenin resmi dil olarak

eğitimde kullanıldığına dikkat çekmişlerdi.

(9)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI

• Görüşmeye katılanların yaklaşık % 95’i adil ve tarafların kabul edebileceği bir barışın hem Kürtleri hem de Türkiye’yi bölgede önemli bir güç haline getireceğine inanmaktadır.

• Suriye meselesinde resmi düzeyde KDP (Kürdistan Demokrat Partisi-PDK)’lilerin önemli bir kısmı PYD’nin (Demokratik Birlik Partisi) politikalarını eleştirmesine karşın, Goran(Değişim Hareketi) ve KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği-YNK) ise PYD’nin politikalarına destek vermektedir.

• Suriye meselesi ve özellikle PYD ile ilişkilerin barış sürecini etkileyecek düzeyde öneme sahip olduğunu düşünülmektedir.

• Suriye’de Süleymaniye, Erbil ve Duhok’ta gerçekleşen görüşmelerde Kürtlerin Suriye konusunda farklı düşünce ve beklentilere sahip olduğu dikkat çekmektedir. Katılımcıların önemli bir kısmı Suriye’deki krizin aynı zamanda bir Kürt Baharına yol açtığına dönük bir algıya sahip olduğu dikkat çekmektedir. Erbil’den katılanların

%62’si ve Süleymaniye’den katılanların %67’si Suriye’de yaşananların Kürt Baharına dönüşeceğine inanmaktadır.

• Süleymaniye ve Erbil’de 500 kişi üzerinde yapılan ankette, çalışmaya Süleymaniye’den katılanların

%74’ü PYD’nin Suriye devrimini engellemediğini belirtirken, KDP’nin etkili olduğu Erbil’de bu oran

%51’e düşmüştür. Diğer yandan Süleymaniye’de görüşmeye katılanların %79’u KRG’nin her koşulda Suriye’deki muhalif Kürt hareketlerini desteklemesi

Soran’a göre “eskiden Büyük Kürdistan 2 temel ideolojiden beslenmiştir. Birincisi İslami gruplar ikincisi ise sol gruplar. Barzani hareketi İslami yönden yaklaşmıştı. PKK’de sol çıkışıyla bağımsız Kürdistan’ı kuracağını söylemiştir. Ancak, şimdi hiçbir Kürt partisi dört parçada bağımsız Kürdistan projesinden bahsetmiyor.” Soran’a göre devlet sınırlarına tanımayan tek ideoloji günümüzde El Kaide yapısı içerisinde kendisine yer bulmaktadır.

• Kürt sorunun çözümü konusunda birbirinden farklı yaklaşımlar dile getirilmesine karşın ortak kanı, öncelikli olarak Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde kendi kendilerini yönetebilecek anayasal ve idari düzenlemelerin yapılması yönündedir.

• Irak’taki Ezidi grubun önemli liderlerinden biriyle gerçekleşen görüşmede Türkiye’deki barış sürecinin kendileri açısından da önemli olduğunu dile getirilmiş ve Başbakan Erdoğan’ın barış konusunda cesur adımlar attığı ifade edilmiştir.

• Katılımcıların önemli bir kısmı son bir yıl içerisinde bölgede şiddet ve ölümlerin yaşanmamasını büyük bir adım olarak gördüklerini dile getirmişlerdir.

• Mülakatlara katılanlardan yaklaşık % 85’ine göre, Türkiye’nin Saddam dönemi Irak, İran rejimi ve Esad dönemi Suriyesi’nden daha demokratik bir ülke olduğundan Kürtler örgütlenme ve temel insan haklarına ulaşım konusunda daha iyi durumda olmuşlardır

• Kürt sorunun çözümü konusunda birbirinden farklı yaklaşımlar dile getirilmesine karşın ortak kanı,

(10)

ARAŞTIRMAYA DAİR

Temelde iki yöntem üzerine odaklanarak yürütülen projede ilk aşamada doğrudan literatür taraması, derlenmesi ve tasnifine odaklanılmıştır. Bu bağlamda araştırmaya, öncelikli olarak konu hakkındaki yerli ve yabancı literatürün taranması ile başlanmıştır.

Proje metninde vurgulanan saha araştırmasının gözlem, yüz yüze görüşmeler ve yarı yapılandırılmış sorularla derinlemesine mülakat uygulamaları literatür taraması ve bulguların değerlendirilmesi sonrası başlamıştır.

Saha araştırması esnasında gözlem, yüz yüze anket uygulamaları, röportaj ve yarı yapılandırılmış mülakatlar yöntemiyle algı çalışmasına yönelik birincil elden veriler derlenmeye çalışılmıştır.

Bu bağlamda Irak Kürtlerin yaşadığı Duhok, Erbil ve Süleymaniye’de gözlem, röportaj ve saha araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Şehir merkezlerinin dışında kırsal alandaki saha araştırmalarının zorluğuna rağmen bölgenin tüm siyasal yelpazesine ulaşılmaya çalışılmış ve proje kapsamında yüz yüze görüşmelerde yarı yapılandırılmış sorularla mülakatlar gerçekleştirilmiştir.

Saha araştırması doğrudan Kürtlerin yaşadığı bölgelerde gerçekleştirilerek bu bölgelerde yaşayan tüm siyasal grupların görüşleri alınmaya çalışılmıştır.

Bu kapsamda saha araştırmasını düzenleyen ekip 3 ana

bölge üzerinden saha araştırmasına yönelmiştir. Birincisi Zaho ve Duhok üzerinden Amedi, El Şehikan, el Kasr, Tel Keyf, Şorsabad ve Akre bölgesinde saha araştırmasını gerçekleştirmiştir. İkinci kısımda Erbil, Şaklava, Soran, Revanduz ve Hacı Umran’a uzanan alanda saha araştırması gerçekleştirilmiştir. Son olarak Koysancak ve Dokan üzerinden Süleymaniye vilayeti ve çevresinde saha araştırması gerçekleştirilmiştir.

Proje kapsamında Irak’ta saha araştırmasına konu olan bölgelerden Türkiye sınırına yakın olan bölgeler ile PKK militanların hareketli olduğu alanlarda PDK ve İslami parti taraftarlarının etkili olmasına karşın, halkın Türkiye’deki Kürt sorunu ve barış süreci konusunda daha aktif bir ilgiye sahip olduğu dikkat çekmiştir. Erbil’de tüm kesimlerin Türkiye konusunda ve barış sürecine dönük bir bakış açısına sahip olmakla birlikte tüm görüşlerin bulunduğu dikkat çekmektedir. Süleymaniye’de Türkiye’deki Kürt sorunu ve çözümü konusunda Erbil’le karşılaştırıldığında daha net bir bakış açısının olduğu;

buna karşın genel itibariyle Türkiye konusundaki bilginin yetersiz olduğunu belirtmek gerekir.

Saha araştırmasında genel olarak katılımcı profili şu şekilde belirlenmiştir:Akademisyen

• Yerel Medya

• Yerel Otorite

• STK

(11)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI

• Kanaat Önderleri

• Farklı siyasal grup ve örgütlerden temsilciler

• Yerel halktan kesimler

Saha araştırmasında genel olarak katılımcılarla ele alınan konular şu başlıkları içermektedir:

• Türkiye’de yaşanan Kürt sorununa bakış ve bu sorunun nasıl algılandığı

• Barış sürecine yönelik beklenti ve eleştirileri

• Türkiye’deki Kürtlerin yeni çözüm ve barış süreciyle elde ettikleri konum ve bunun bölgesel yansımaları

• Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin bölgesel etkileri

• Kürt siyasi hareketinin silahlı mücadelesine bakış

• Bölgede dört ülkede yaşayan Kürtlerin birbirileri ve yaşadıkları bölgelerdeki diğer gruplarla ilişkiler

• Kürtlerin liderliği ve önemli Kürt liderle ilgili algı

• Türkiye’deki silahlı Kürt direnişçilerin Kandil’e çekilmesinin bölgesel yansımaları-muhtemel senaryolar

• Büyük Kürdistan kurulması tartışmaları ve bu konuyla ilgili algılar

• Kürt sorununun çözümü noktasında öneri, eleştiri, beklenti ve taleplerin belirlenmesi

• Ortadoğu’daki gelişmeler ve Kürt hareketleriyle ilişkileri

• Suriye’deki Kürt sorunu ve çözüm beklentileri

• Farklı Kürt siyasi hareketlerinin Kürtler açısından karşılıklı nasıl algılandığı (Örneğin;Goran’nın PKK’ya bakışı ya da PDK’nin YNK’ye algısı gibi)

Irak Kürdistanı’nda gerçekleşen saha görüşmelerinde ve araştırmasında toplam 101 derinlemesine mülakat, onlarca yüz yüze görüşmeyle alınan notlar ve gezi gözlemleri gerçekleştirilmiştir.

(12)

METODOLOJİ

ARAŞTIRMADA İZLENEN YÖNTEM

Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan Kürt sorununa yönelik algıyı araştırırken bize yön veren birkaç açı vardı:

Başkalarının nasıl algılandığı, başkalarının gözünde kendi sorun alanının nasıl algılandığı, kendisiyle ortak sorun alanı tanımı ve çözüm için düşündüklerini bu yolla kendisinden olan diğeri için algı inşa etme süreçlerinin nasıllığı gibi…

Bütün bu algılar, sorun algısının çeşitlendiği bir manzara çıkarıyordu ortaya. Birinin bir şekilde algıladığını, diğer taraf simetrik olarak algılamamaktaydı, başka türlü algılama ihtimali de vardı.

Başkasının sorun alanındaki tecrübeleriyle ilgili yoğun gözlem ve anlatımlar, ortada beraber yaşamakla ilgili çok farklı algıları da ortaya çıkarıyordu. Bu bulgu, bir hareket noktası olarak önemliydi. Yüz yüze görüşme tutanaklarımızdan açıkça ortaya çıkan bir sonuç, insanların başkaları tarafından yaşadığı sorunları anlatırken, kendilerinin de sorunlarını içselleştirdiğinin tipik bir durumunu ortaya çıkarıyordu. Başkası tarafından sorun olarak tanımlanan bir durum, diğeri

tarafından temel bir hak olarak görülebilmekteydi.

Başkaları tarafından önemsizmiş gibi gözüken bir durum, konuya muhatap olan açısından bir hayati bir mesele olabilmekteydi.

Algı araştırmalarındaki başkasının sorunu algısı ve söylemlerindeki bu karşılıklılık nedeniyle, insanların doğrudan mağdur veya mazlum, haklı ya da haksız olarak kategorize edilmeleri de pek mümkün görünmemektedir. Birbirlerine tamamen sempatiyle bakan insanların dahi birbirleriyle tecrübelerini siyasi bir hınçtan ya da uzun yıllar içinde ve karmaşık süreçler sonucunda biriken karşıtlıklardan bağımsız bir şekilde anlatmaları kolay değildir. Dolayısıyla yöntem olarak Kürtlerin sorun alanlarına yönelik tecrübeleri veya algıları hakkında olabildiğince çapraz değerlendirmeler yapmak çok önemlidir. Bu nedenle araştırmanın odağını derinlemesine görüşme teknikleri oluşturmuştur.

Dolayısıyla araştırmamıza konu kıldığımız sorun alanlarının ve bunların çözüm yollarının algısıyla ilgili daha sağlıklı ve isabetli bir biçimde sonuç ortaya koyulabilmesi için, nicel araştırma ağırlıklı olarak çalışmanın odağında yer almıştır.

(13)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI

ARAŞTIRMANIN MODELİ

Kürt sorunu ve bölgedeki Kürtlerin yaşanan sorunlara yönelik algısının farklı grup ve kişilerde nasıl şekillendiğinin ve bu grup/kişilerin gündemdeki olaylar karşısında takındıkları tutum ve görüşlerin belirlenmesi amacıyla yapılan bu araştırma, tanımlayıcı nitelikte bir durum saptama çalışması olarak gerçekleştirilmiştir.

Bir başka deyişle, bu araştırma kesitsel (Crosssectional) nitelikte bir durum saptama modeli üzerine inşa edilmiştir.

Bu model, bir durumu var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma modelidir. Araştırmada, Irak Kürtler arasındaki ideolojik ve kültürel özellikler dikkate alınarak, Amaçlı Örnekleme Yöntemlerinden “maksimum çeşitlilik örneklemesi” kullanılmıştır.

Patton’a göre, olasılık temelli örnekleme, temsiliyeti sağlama yoluyla evrene geçerli genellemeler yapma konusunda önemli yararlar sağlarken; amaçlı örnekleme, zengin bilgiye sahip olduğu düşünülen

durumların derinlemesine çalışılmasına imkân vermektedir. Bu anlamda, amaçlı örnekleme yöntemleri pek çok durumda, olgu ve olayların keşfedilmesinde ve açıklanmasında yararlı olur. Maksimum çeşitlilik örneklemesi, farklı problemlere muhatap olan kitlelerin sorunlarının tespit edilmesi açısından en zengin bilgi toplama yöntemlerinden birisidir.

Bu çerçevede, görece daha kozmopolit (çok kültürlü) bir nitelik taşıyan bölgelerden biri olarak Erbil seçilmiştir. Duhok ve Süleymaniye ise belli parti ve kesimlerin etkin olduğu dikkate alındığında Erbil’in tüm kesimleri daha net yansıttığı ileri sürülebilir.

Örneklem yoluyla seçilmiş toplam 101 kişi ile yapılan görüşmelerde, mümkün mertebe aynı sorularla başlayan ve her birinin kendine özgü niteliklerine uygun olarak farklılaşan mülakatların dökümünden zengin görüşme tutanakları ortaya çıkmıştır.

(14)

VERİ TOPLAMA ARAÇLARI

Nicel Araştırma Veri Toplama Araçları

Kürt sorunu algısının, Türkiye’nin ve bölgenin toplumsal yapısı içindeki yansımalarının ve bu toplumsal yapıyı oluşturan farklı bileşenlerin gündemdeki olaylara ilişkin tutum ve görüşlerinin, mümkün olan en doğru şekilde ve bilimsel yöntemlerle tespit edilebilmesi için, ilk olarak literatür taraması yapılmış ve ardından danışman akademisyenlerin görüşleri doğrultusunda yarı yapılandırılmış açık uçlu sorular hazırlanmış ve nitel görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Soru formunda 26 soru yer almış, ancak görüşme sırasında görüşmeciler görüşülen kişinin aktardığı bilginin denetlemesini yapmak, daha sağlıklı ve objektif sonuçlara ulaşmak amacıyla “alt sonda” sorular kullanmak yoluyla, görüşmelerin akışına bağlı olarak, yarı yapılandırılmış soru formunda olmayan soruları da muhatap oldukları kişilere yöneltilmiştir.

Araştırmanın Etik Boyutu

Araştırma, ulaşılan kişi ve gruplara araştırma konusu hakkında kısa bilgi verildikten ve mülakat uygulamasına katılacakları yönünde bir onay alındıktan sonra, çalışma gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla raporda öne sürülen görüşler doğrudan mülakatlara katılan kişilerin görüşleri olup, kurumsal olarak IMPR ve çalışmayı destekleyen kurumların görüşlerini yansıtmaz.

Araştırmanın Yapıldığı Tarih

Araştırmanın saha araştırması ve mülakatları IMPR tarafından ilki Nisan-Haziran 2013, ikincisi Eylül- Kasım 2013 ve son eklemelerle birlikte Nisan 2014’de tamamlanmıştır.

(15)

Tarihsel olarak Irak Kürtleri ile Türkiye Kürtleri arasındaki ilişkiler oldukça derin ve kapsamlıdır.

Araştırma kapsamında Irak Kürt kesimlere sorduğumuz ve bölgede gözlemleme fırsatı bulduğumuz konulardan biri de, Türkiye ve Irak Kürtleri arasındaki ilişkilerin boyutu ve karşılıklı etkileşim alanları ile potansiyelleri oldu.

Bu kapsamda öncelikli olarak Şırnak ve Hakkâri bölgesindeki aşiretlerin önemli bir kısmı arasında akrabalık bağları bulunduğu dikkat çekmektedir. Sınır boyunda yaşayan aşiretler, 1926 yılında iki ayrı ülkenin vatandaşı olarak bölünmek zorunda kalmasına karşın;

toplumsal ilişkiler günümüzde de farklı şekillerde varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla Türkiye-Irak sınırı bölgedeki Kürt aşiretleri tarafından suni ve yapay sınırlar olarak görülmüştür. Nitekim, sınırın iki yakasında da Behdinan lehçesinin kullanılması, benzer aşiretlerin iki tarafta da yer alması ve akrabalık ilişkilerinin sınırlara rağmen sürmesi, toplumsal ilişki ağlarının devlet sınırlarıyla sınırlanamayacağını bir kez daha ortaya koymaktadır.

Öte yandan Irak Kürtlerin, tarihsel olarak yaşadıkları tecrübelerin de etkisiyle İran ve Türkiye Kürtlerini en iyi bilen Kürt gruplarının başında geldiği görülmektedir. 1960’lardan itibaren Barzani hareketine ilgi duyan Türkiye Kürtleri KDP’nin mücadelesine farklı şekillerde destek vermiştir. 1970’lerde Türkiye’de örgütlenmeye çalışan KDP hareketinin Türkiye Kürtlerine

askeri, siyasi ve kültürel düzeyde de yoğun bir etkileşim yaşandığı dikkat çekmektedir.

Irak Kürtlerinin Türkiye Kürtleri ile sınırı bulunan bölgelerde yaşayan kesimin lehçe olarak Kurmanci lehçesini kullanması, sınırın her iki yakasında benzer aşiretlerin bulunması ve yıllardır bölgede var olan farklı etkileşimler, özellikle Behdinan Kürtlerinin Türkiye’deki Kürt hareketini daha yakından tanımamasına yol açmıştır. Diğer yandan Soran bölgesi olarak kabul edilen ve Erbil’den başlayıp Süleymaniye’ye uzanan hatta ise özellikle ideolojik ve örgütlenme itibariyle Türkiye’deki Kürt hareketine önemli bir sempatinin olduğu gözlemlenmiştir. Bununla birlikte toplumsal düzeydeki karşılıklı etkileşim bağlamında bakıldığında Behdinan bölgesindeki Kürtlerinin Türkiye’deki Kürtlerle daha yakın bir işbirliği kurduğu dikkat çekmektedir. Ancak özellikle Kandil bölgesinde ise tam tersi bir şekilde Sorani kesimlerin Kürt hareketi karşısında daha fazla bir bilgiye sahip oldukları yapılan mülakatlarda ortaya çıkmıştır.

Benzer bir biçimde Zaho ve Duhok bölgesinde yaşayan Kürtler de Türkiye’deki Kürtlerle en yoğun ilişkiyi yaşayan kesimler arasında yer aldığı gözlemlenmiştir. Duhok’a yakın olmasına karşın Amediye halkının Türkiye Kürtlerine yönelik algısının şekillenmesinde ise birincisi bölgedeki PKK militanlarının hareketliliği, ikincisi bölgede yaşanan Kürtler arasında iç savaş, üçüncüsü ise bölgede kurulu

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE

KÜRTLERİYLE İLİŞKİLERİ VE ALGISI

(16)

IMPR RAPOR

ise Türkiye’deki Kürtlerle toplumsal, siyasal ve ekonomik etkileşimleri ve ilişkilerini sürdürmüşlerdir.

Dokan, Koysancak ve Süleymaniye bölgesinde yaşayan Kürtler ise siyasal düzeyde Türkiye’deki Kürt hareketini yakından tanımasına karşın, toplumsal düzeyde iki Kürt toplumu arasındaki ilişkiler sınırlı düzeyde kalmıştır.

Bölgede ağırlıklı olarak Sorani lehçesinin konuşulması, coğrafik uzaklık ve Behdinan Kürtlerinin iki toplum arasında tampon bölge oluşturması ilişkilerin sınırlı düzeyde kalmasına yol açmış unsurlar arasında sayılabilir.

Germiyan bölgesi Kürtlerine gelecek olursak, bunlarda coğrafik uzaklık, lehçe farklılığı ve ideolojik nedenlerden dolayı Türkiye’deki Kürt hareketi ve sorunu konusunda yetersiz bir bilgiye sahip oldukları dikkat çekmiştir. Son dönemde Halepçe’den Suriye’ye el Kaide saflarında PYD karşı savaşmak için birçok Kürdün gitmesi de bölgenin diğer Kürt hareketlerine yönelik ilgisi karşısında tartışmaların yaşanmasına yol açmıştır. Bazı gözlemciler ise Halepçe merkezi ile köyleri arasındaki farlılığa dikkat çekerek, el Kaide ideolojisinin İran’a yakın köylerde güç kazandığına dikkat çekmektedir.

Irak Kürtlerinde Türkiye’deki Kürt nüfusa yönelik ciddi bir algı farklılaşması olduğunu belirtmek gerekir. Süleymaniye bölgesinden olan Avukatlar ile yaptığımız görüşmede Türkiye Kürtlerine yönelik genel bilgilerin olduğu dikkat çekmiştir. Avukatlar Birliğinde gerçekleşen görüşmelerde görüşmeye katılan ve KYB’li olduklarını ifade eden sivil toplum derneğindeki avukatların önemli bir kısmı Türkiye’deki Kürt nüfusun 25 milyonun üstünde olduğunu belirtmişlerdir. Başkanlık Divanında görevli bir yetkili ise Kürt nüfusun 30 milyonun üstünde olduğuna inandığını ifade etmiştir.

11 yıl KDP’de Peşmergelik yapan Sorçi ise Kürtlerin nüfusunun 25 milyonun üstünde olduğunu belirtmiştir.

KDP’ye bağlı yayın yapan Xebat gazetesinde çalışan ve kendisini milliyetçi olarak tanımlayan Gazeteci Mirhac Mustafa ise Kürtlerin nüfusunun 30 milyonun üstünde

alınması durumunda sayının çok daha yüksek olacağını ifade etmiştir. Gazeteci Mustafa’ya göre Germiyanoğulları Beyliği de Süleymaniye bölgesinde bulunan Germiyan aşiretlerindendir. Duhok’ta taksi şoförlüğü yapan ve aslen Akre’li olan bir görüşmeci de her hafta Türkiye’ye gidip geldiğini ve Kürtlerin nüfuslarının 30 milyonun üstünde olduğunu düşündüğünü ifade etmiştir.

Diğer yandan mülakatlara katılanlardan yaklaşık

% 85’ine göre, Türkiye, Saddam dönemi Irak, İran ve Esad dönemi Suriyesi’nden daha demokratik bir ülke olduğundan Kürtler örgütlenme ve temel insan haklarına ulaşım konusunda daha iyi durumda olmuşlardır. Irak’ta etnik düzeyde bir soykırıma tabi tutulduklarını ifade eden görüşmeciler, Türkiye’de ise Kürtlerin daha ileri düzeyde sistemde kendilerine yer bulabildiklerine dikkat çekmişlerdir. Bununla birlikte Irak Kürtlerinin önemli bir kısmı Türkiye’de ana dilde eğitim hakkının tanınmamasına bir anlam veremediklerini belirtmektedirler.

Irak Kürtlerinin önemli bir kısmının Türkiye’de sürmekte olan KCK

davalarının farkında olduğu görülmektedir. Sorçi’ye

göre Türkiye’de 10 binin

üstünde KCK’den tutuklu

Kürt bulunmaktadır. Kandil

bölgesinden Soran’a göre

de sayı 10 binin üstündedir.

(17)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI Irak Kürtlerinin önemli bir kısmının Türkiye’de

sürmekte olan KCK davalarının farkında olduğu görülmektedir. Sorçi’ye göre Türkiye’de 10 binin üstünde KCK’den tutuklu Kürt bulunmaktadır. Kandil bölgesinden Soran’a göre de sayı 10 binin üstündedir. Kendisini KDP’li olarak tanımlayan Amediye bölgesinden iş adamı ve mühendis de KCK davaları son bulmadan, barış yönünde adım atılmasının zor olduğunu dile getirmiştir. YNK Parti sözcüsü Azad Cundiyani de KCK tutuklularının barışın önünde engel oluşturduğunu görüşme esnasında dile getirmişti. Kürt bölgesinde genel itibariyle KCK tutukluları siyasi tutuklamalar bağlamında değerlendirilmektedir.

Genel itibariyle bakıldığında Irak Kürtleri ile Türkiye Kürtleri arasında tarihsel, toplumsal, siyasal ve askeri ilişki boyutunun derin olduğu dikkat çekmektedir.

Irak Kürtlerinin I. Dünya Savaşından itibaren bağımsızlık ve özerklik için yürüttüğü siyasal ve askeri mücadele zaman içerisinde Irak Kürtlerinin tüm Kürt bölgeleri ve coğrafyası üzerinden etkili ve bilinebilir bir aktör olmasına yol açmıştır.

Bu durum Türkiye ve Irak Kürtleri arasındaki ilişkilerin sürekli canlı tutulmasını da beraberinde getirmiştir.

(18)

Türkiye’deki Kürt sorunun demokratik yöntemler çözümü konusunda Irak Kürtlerinin büyük bir beklenti içinde olduğu bölgedeki gözlem ve mülakatlarda ortaya çıkmıştır. KRG Başkanı Mesut Barzani bölgedeki halkların ortak bir medeniyetten geldiğini ve insan hakları temelinde sorunlarını konuşarak çözebileceğini ifade etmişti. Kardeşler arasında sorunları olabileceğini dile getiren Başkan Barzani, çözümün güç kullanmak değil, diyalogdan geçtiğine inandığını dile getirmişti.

KDP Dış İlişkiler Ofisi Başkanı Hemin Hewrami de Kürtlerin sorunlarını barışçıl yöntemler çözüme kavuşturulmasını desteklediğini ifade ederken,

“Türkiye’de görmek istediğimiz manzara aktif ortaklar, kardeşler olarak kardeşlik içerisinde halkların birlikte yaşaması” olduğunu dile getirmişti. “Kan dökmenin hiç kimseye barış getirmeyeceğini biliyoruz ve dolayısıyla kan dökülmesine karşıyız” diyerek Türkiye’deki Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümüne destek verdiklerini açıklamıştı. KDP olarak Türkiye’deki bu sorunun çözülmesini özellikle önemsediklerini belirten Hemin’e göre hiçbir güvenlik çözümü, hiçbir bastırma, hiçbir inkar hiçbir asimilasyon Kürtlerin varlığını ortadan kaldırmamıştır. Ancak silahlı mücadele şunu da göstermiş oldu ki, Kürtler şiddet yoluyla sorunlarına kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm de bulamazlar. Bu yüzden de bu sorunu tanımladıktan sonra bir yol haritası üzerinde barış görüşmelerine başlamak çok önemlidir. Çünkü Kürt meselesi bir güvenlik meselesi değildir, askeri mesele değildir, aksine siyasi bir sorundur ve çözümü de siyasi yöntemlerle olacaktır”.

Goran Hareketi parlamenteri Muhammed Yusuf da silahların barış ve istikrar getirmediğini dile getirmiştir.

Yusuf’a göre “öyle bir zamanda yaşıyoruz ki elinizde en güçlü ordu ve silahlar olsa bile bu size istikrarı ve barışı

getirmiyor. Medeniyetin temeli sadece barıştır ve kan dökmenin hiç kimseye barış getirmeyeceğini tarihsel tecrübelerimizden biliyoruz. Dolayısıyla kan dökülmesini karşı olmamız gerekir. Toplumlar birlikte kendi barışlarını inşa etmelerini destekliyoruz. Medeniyetin temeli olan barışı sağlamak için silahları ve savaşı bırakmak zorundayız” ifadesini kullanmıştır.

Silahlı mücadeleye yönelik bir diğer bakış açısı da Irak Kürtleri içerisinde önemli bir konuma sahip olan Yekgirtû Îslamî Partisi’nden gelmiştir. Yekgirtû Îslamî Partisi Yönetim Kurulu Üyesi Abu Bekir Ali ile yapılan görüşmede tarafların güce başvurmasının hiçbir olumlu sonuç vermeyeceği dile getirilmişti. Sözlerinin devamında “bu yüzden sivil yöntemlerin barışçıl süreci ve diyalogu geliştirmesi gerekir. Milletlerin tarihi tecrübesi ve Kuran’ın bize söylediği gibi barış ancak adaletle ve biribirinin hakkını tanıyarak olur” diyerek Türkiye’de Kürt sorunun barışçıl ve adaletli bir yaklaşımla kısa sürede çözülebileceğine inandığını ifade etmiştir. Abu Bekir Ali, Başbakan Erdoğan’ın liderliğinde atılan atımların bölgede barış umutlarını güçlendirdiğini dile getirirken, Ak Partinin sorunu barışçıl yöntemlerle çözeceğine inandığını da sözlerine eklemiştir.

Yıllarca dağda KDP saflarında Peşmergelik yapan Şoreş Surçi’de silahlı mücadeleye yönelik fikirlerinin değiştiğini ve çatışmaların çözüm getirmediğini belirtmiştir. Surçi özellikle Türkiye’de süren silahı

IRAK KÜRTLERİNİN DİYALOG VE SİLAHLI MÜCADELEYE BAKIŞLARI

Yekgirtû Îslamî Partisi Yönetim Kurulu Üyesi

Abu Bekir Ali: Sivil yöntemlerin barışçıl süreci

ve diyalogu geliştirmesi gerekir. Milletlerin tarihi

tecrübesi ve Kuran’ın bize söylediği gibi barış

ancak adaletle ve biribirinin hakkını tanıyarak

olur”

(19)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI

çatışmalara dönük yaptığı tespitlerde yıllardır tarafların birbiriyle çatıştığını, binlerce insanın yaşamını yitirdiğini ancak kazanın olmadığının farkına varılması gerektiğini ifade etmiştir.

Amediye’den görüştüğümüz bir yetkili de eskiden Amediye bölgesinin sürekli operasyonlarla gündeme geldiğini ifade etmiştir. Görüşmeciye göre “ilk önce KDP ile PKK birbiriyle savaştı ve yüzlerce insan hayatını kaybetti. Ardından da bölgede bulunan Türk askerleri ile PKK arasında çatışmalar yaşandı. “Halk her gün uyandığında bölgeden geçmek isteyen PKK’lilerin öldürüldüğü haberlerini duymaktaydı. Bu durum halka PKK’ya karşı yeniden bir ilginin oluşmasına yol açtı.

Nitekim, son sınır ötesi operasyonda Amediye halkı Türk askerlerinin karargahlarından dışarı çıkmasına izin vermedi. Çünkü, biz savaşla, öldürmekle bir sorunun çözülemeyeceğini gördük” diyerek sorunun çözümünde diyalogun ve barışın tek seçenek olduğunu belirtmiştir.

çözülse de diğer bölgelerde varlığını sürdüreceğinden silahlı mücadele de ortadan kalkmayacaktır.”

Diğer yandan 2009-2012 arası dönemde KRG’de Eğitim Bakanlığı yapan Prof. Dr. Dilaver Alaaddin’e göre bir ülkede başlayan bir iç savaş eğer çözüme kavuşamazsa, belli şartlar oluştuktan sonra doğrudan bölgesel ve hatta küresel bir savaşa dönüşebilir. Irak tecrübesinden hareketle Saddam’ın 1974’de Kürtlere karşı savaş kararı almasının ardından bölgedeki savaşların yaşandığına dikkat çeken Alaaddin’e göre, eğer Saddam Kürtlerle barış ve demokrasi temelinde anlaşsaydı Orta Doğu bugün çok farklı bir yapı içinde yer alacaktı. Saddam ilk önce Kürtlerle savaş kararı aldı, sonra İran ve Kuveyt’e ve Irak işgallerine giden savaşlar yaşandı. Dolayısıyla Kürtlerin de silahlı mücadeleye zorlandığını ifade eden Alaaddin’e göre içsel sorunları çözme iradesi ortaya koymayan yönetimler, zaman içerisinde bölgesel savaşlara giden süreci başlatırlar.

Bundan dolayı Türkiye’deki Kürt sorunun bir an önce barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşması gerektiğine dikkat çekmiştir.

Öte yandan KYB Parti Sözcüsü Azad Cundiyani de Kürtler silahlı mücadele yöntemlerini kullanarak sorunlarına çözüm bulamadıkları son 30 yılı aşan PKK tecrübesiyle de ortaya konmuş bulunmaktadır. Kürt meselesinin bir güvenlik veya askeri mesele olmadığının altını çizen Cundiyani, devletin de güç kullanarak Kürtlerin mücadelelerini yok edemediğinin anlaşılması gerektiğini ifade etmiştir. Bu aşamada tarafların güç kullanmadan diyalog ve görüşmeler yoluyla çözüm

Irak Kürtlerinin yüzyıla varan askeri mücadelenin ardından barış konusunda çok daha hassas olduğu dikkat çekmektedir. Bölgenin

yeni bir çatışma süreci içerisinde girdiğinin farkında olan Irak Kürtleri bölgesel istikrar ve barış için

Türkiye’nin önemli bir role sahip

olduğunu düşünmektedir.

(20)

Irak Kürdistanı’nda gerçekleşen mülakatlarda Türkiye’deki Kürt sorunu ve çözüm sürecine dönük önemli bir bilginin olduğu dikkat çekmiştir. Mülakata katılanların % 90’ı PKK’yi Kürtler için mücadele eden bir parti olarak tanımlarken, % 85’i ise Türkiye’deki Kürt nüfusunun 20 milyonun üstünde olduğunu dile getirmiştir.

Diğer yandan görüşmeye katılanlardan % 80’inin ise Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiğine vurgu yapması dikkat çekicidir. Geriye kalan % 20’lik kesim ise Kürt sorunun askeri yöntemlerle çözüleceğini dile getirdiğini belirtmek gerekir. Aynı zamanda barışçıl yöntemleri savunan kesimler içerisinde yaklaşık % 50’lik kısmında ise sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanacağı konusunda farklı kaygıların olduğu gözlemlenmiştir.

Başbakanlıkta bir dönemler kültürel danışman olarak görev alan bir yetkili Türkiye’deki Kürt sorunun demokratik yöntemlerle uzun vadede çözüleceğini dile getirirken, Irak Kürtleri ile Türkiye arasında entegrasyona giden bir sürecin yaşanacağına dikkat çekmiştir. Türkiye’nin yerinde yönetimleri güçlendirmesi durumunda Irak Kürtlerinin Arap ve Farslarla yaşamaktansa Türklerle yaşamayı seçeceğine inandığını belirten yetkili, Türkiye’deki Kürtlerin demokratik zeminde hareket kabiliyetine sahip olduğuna dikkat çekmişti. Türkiye’deki sorunun halklar arasında değil, devlet politikasından kaynaklandığına inandığını belirten yetkiliye göre, Türkler ile Kürtlerin birlikteliği Kürtlerin Araplar ve Farslarla olan birlikteliğinden daha güçlü durumdadır.

Goran listesinden parlamentoda temsil edilen Muhammed Yusuf’un Türkiye’deki Kürt sorunu algısı oldukça dikkat çekicidir. Yusuf’a göre “Tarihe baktığımız

Kürtler kendilerini daima Türklerin partnerleri olarak görüyorlardı. Birbirleri ile olan ilişkileri Osmanlı döneminde eşit partnerler temelindeydi. Fakat aniden, Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Kürtler dilleri ve kimlikleriyle beraber inkar edildiler. Türkiye’deki Kürt sorununun kaynağı budur. Bir ulusun reddi ve inkarı. Yeni anayasa ile bu problemler çözümlenmeli ve Kürtlere kendilerinden alınan hakları iade edilmelidir.

Kürtler resmi düzeyde tekrar tanınmalıdır. İnanıyorum ki, Kurtuluş Savaşı dönemi de dahil olmak üzere, Kürtler hiçbir zaman Türkiye’yi bölme niyetinde olmadığının artık anlaşılması gerekilir. Onların istediği eşit yurttaşlar olarak bir arada barış içinde var olmaktır.”

KYB Parti Sözcüsü Azad Cundiyani’ye göre Kürt Sorunun tanımlanma süreci hem Türkiye’de hem de bölgede devam etmektedir. “Bu hem anayasal hem de siyasal bir süreçtir. Türkiye’deki Kürt sorunu Ortadoğu’daki Kürt sorununun bir parçasıdır ve Ortadoğu’daki Kürt sorunu da temelde demokrasinin, barışın ve birlikte yaşamanın eksikliğidir. Kürt sorununun ortaya çıkmasında, Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde eşit yurttaş olamamalarından kaynaklanmaktadır.

Demokrasi ve barışın eksik olması ve Kürtlerin bu ülkelerde yurttaş olarak tanınma sorunları, eşit haklara sahip olmamaları, etnik temizlik, inkar ve asimilasyon sorunudur. Bütün bunlar iktidarların Kürtleri etnik düzeyde olduğu gibi kabul etmeme fikrinden ve anlayışından kaynaklanmaktadır. İktidarı ele geçiren kesimler Kürtlerin nasıl konuşması ve yaşamasını istiyorsa, bunu yasal olarak da onlara dayatmaktadır.”

Azad Cundiyani’ye göre Türkiye’deki Kürt sorununun ortaya çıkması da Kürtlerin etnik düzeyde haklarının

IRAK KÜRTLERİNDE PKK VE KÜRT SORUNU ALGISI

(21)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI

Kürt sorununun bir güvenlik sorunu değil siyasi yönü olan bir sorun olduğunu ve çözümün de siyasi tanıma ile başlayacağını sözlerine eklemiştir.

Selahaddin Üniversitesinde siyaset biliminde öğretim üyesi olan Muhammed Salih’in bakış açısından hareket edildiğinde ise Iraklı Kürtlerinin bir kısmının sorunu tanımlayışında bölünme değil birlikte yaşamaya odaklı bir çözüm modeli ortaya konduğu dikkat çekmektedir. Diğer yandan PKK algısının bölgede nasıl olduğu sorulduğunda ise şöyle bir cevaplandırılmıştır

“PKK’ye gelince, onu bir Kürt partisi olarak görüyorlar.

Aynı zamanda geçmişte PKK ve Irak Kürt partileri arasında yaşanmış bazı çatışmalar da var. Bazıları bunun etkilerini halen koruyorsa da geneli PKK’yi Türkiye’de Kürtlerin hakları için mücadele eden bir parti olarak görüyor.”

Nitekim, bu kapsamda özellikle Zaho, Duhok ve Amediye’de bulunan yerel kesimlerle gerçekleşen görüşmelerde Türkiye’deki Kürt sorununun olduğu dile getirilmesine karşın, PKK’ya yönelik olumsuz bir

azaldığına dikkat çekilmiştir. Duhok Üniversitesinden bir grup öğretim üyesiyle gerçekleşen görüşmede 1994- 1995 yılları öncesinde Türkiye’deki Kürt sorunu ve Kürt hareketlerine karşı bölgede büyük bir hassasiyet ve desteğin olduğu belirtilmiştir. Ancak söz konusu tarihten sonra PKK’nin birçok köy ve yerleşim birimine yönelik uyguladığı baskının ters teptiği ve halk desteğinin azaldığı ifade edilmiştir. Bununla birlikte Kürt sorunun barışçıl çözümü konusunda beklentinin oldukça yüksek olduğu da gözlemlenmiştir. Ana dilde eğitim, özerk yönetimler, KÇK tutuklamaları, askeri operasyonlar barış süreci ile bağlantılı dile getirilen temel konular arasında yer almıştır.

Öte yandan Duhok’tan farklı olarak Kandil bölgesinde ise PKK açısından, yerel halkın desteğini alma noktasında önemli bir güç elde edildiğine vurgu yapılmaktadır. Bu durum söz konusu bölgelerde Türkiye’deki Kürt sorununa dönük algının da çerçevesini oluşturmaktadır. Örneğin, Kandil Belediyesi ve bölgesi sanki ayrı bir siyasi ve askeri yapıya bürünmüş gibi PKK’lıların halkla iç içe yaşadığı tespit edilmiştir. Aynı şekilde Erbil’de de halkın Türkiye’deki Kürt sorununa dönük algısının farklı unsurlardan etkilendiği dikkat çekmektedir. Erbil’de çok fazla Türkiye’den gelen Kürt olması ve Mahmurluların şehir merkezinde yaşaması Kürt sorunu konusunda oluşan algıyı etkilemiştir. Süleymaniye’de ise özellikle KDP karşıtlığı ve Türkiye’deki Kürt siyasal hareketlerinin KYB ve Goran’la yakın bir işbirliği içinde olması Sorani kesimlerde de Türkiye’deki Kürt sorununa dönük algının oluşmasına yol açmaktadır.

Selahaddin Üniversitesinde siyaset biliminde öğretim üyesi olan Muhammed Salih: “PKK’ye gelince, onu bir Kürt partisi olarak görüyorlar.

Aynı zamanda geçmişte PKK ve Irak Kürt partileri arasında yaşanmış bazı çatışmalar da var. Bazıları bunun etkilerini halen koruyorsa da geneli PKK’yi Türkiye’de Kürtlerin hakları için mücadele eden bir parti olarak görüyor.”

(22)

IMPR RAPOR

gerçekleşirse, sınırların da ortadan kaldırılacağının ifade edilmesi dikkat çekmektedir.

Yaklaşık 14 yıldır bölgede gazetecilik yapan Mirhac Mustafa ya göre ise “Türkiye’deki temel sorun Kürt sorunu veya PKK varlığı değildir. Türkiye’deki esas sorun bir Kürdistan ve toprak sorunudur, sonra o coğrafya üzerinde yaşayan halkın, Türkiye’deki diğer halklar ile arasındaki hak eşitsizliği sorunudur. Elbette barış süreci ve görüşmeleri önemlidir. Ancak bundan önce Türkiye’nin Osmanlı arşiv belgelerinde var olan Kürdistan haritalarını kamuoyuna paylaşması ve Kürdistan coğrafyasını kabul etmesi gerekmektedir. Elbetteki neredeyse bir yüzyıldır kendi kamuoyuna Kürdistan diye bir yer yoktur diyen anlayışın, bu tarihi gerçekliği kabul etmesi güçtür.

Dolayısıyla herkesin Osmanlı arşiv belgelerini de ortaya koyarak Kürdistan neresidir, statüsü nedir gibi sorularına cevap vermesi gerekir. Kürdistanı kabul ettikten sonra, ondan sonra karşılıklı oturulup haklar ve yönetim tarzında konuşulabilir.”

Akre’den görüştüğümüz ve KDP’li olduğunu ifade eden bir görüşmeci Kürt partileri içinde en etkili partinin Türkiye’deki Kürt hareketi olduğunu ifade etmiştir. Irak Kürtlerinin 1990’ların ortasında yaşanan sorunlardan dolayı PKK’yi desteklemediğini ifade eden görüşmeciye göre “PKK zekice davrandı Güneye geldi. Azerbaycan’a, Erivan‘a Rusya’ya, doğuya (İran’a) ve Batıya (Suriye’ye) gitti. Kürtler arasında birleştirici rol oynama çalıştı. Mesela bugün Ezidilerin çoğu PKK’yi destekliyor” diyerek Türkiye’deki Kürt hareketinin tüm Kürtler içinde önemli bir güç haline dönüştüğünü vurgulamıştır.

(23)

Irak Kürdistanı’nda oldukça önemli tartışma konularından biri de Suriye meselesidir. Suriye meselesinin barış süreci üzerinde de etkisi olacağı öngörülmektedir. Birçok görüşmeci Suriye meselesini KDP, El Kaide, Türkiye’nin Suriye politikası ve PKK’nin pozisyonu bağlamında değerlendirmektedir.

Bu kapsamda Dr. Bayer Doski’e göre Suriye meselesi hem Türkiye-Irak Kürdistanı arasındaki ilişkiler hem de barış süreci açısından önemlidir. Dohuk’ta Suriyeli Kürtlerle ilgili çalışmalarda bulunan bir diğer akademisyen ise Türkiye’nin pozisyonunu farklı şekilde eleştirmiştir. Görüşmeciye göre “Davutoğlu ekibi PYD’yi İran ve PKK’nin yanına itti. Krizin başında PYD ve Suriye Kürtleri büsbütün PKK’nin kontrolünde değildi. Ancak, Türkiye’nin siyasi olarak Suriye Kürtlerine kapıyı kapatması, PYD’yi PKK’nin denetimine itti. Suriye Kürtleri de izlenen politikalardan dolayı buna zorlandı. İran’da etkisini genişletme fırsatı

Rudaw basın yayın kuruluşunun politikalarından sorumlu olan Ako Muhammed de Türkiye’nin Suriye politikasının Kürt halkı tarafından kabul görmediğine inanmaktadır. “Kürtler oradaki İslami grupların terör eylemlerini kabul etmiyorlar. Türkiye’nin bazı grupları desteklediğine dair yazılar yayınlanıyor. Bu Irak Kürt halkının kabul edebileceği bir durum değildir. Diğer yandan Türkiye Barzani üzerinden bölgede etkisini genişletebilir. El Parti’nin güçlü bir tabanı vardır.

Böylelikle Suriye Kürtleri Türkiye için istikrar doğuran bir komşu haline gelecektir.”

Azad Cundiyani de özellikle Suriye’deki Kürt sorununa ilişkin olarak; “Osmanlı Kürdistanı’nın bir parçası da Suriye Kürdistanı’dır. Dört ülkede Kürdistan ve Kürtler böylesi sorunları birlikte yaşadılar. Eninde sonunda bu bir ulusal mesele ve pek çok perspektiften bakıldığında her Kürdistan parçasının kendine özgü özellikleri olmamakla birlikte yine de bu merkezde Dohuklu bir diğer akademisyene göre “Davutoğlu ekibi PYD’yi İran ve PKK’nin yanına itti. Krizin başında PYD ve Suriye Kürtleri büsbütün PKK’nin kontrolünde değildi. Ancak, Türkiye’nin siyasi olarak Suriye Kürtlerine kapıyı kapatması, PYD’yi PKK’nin denetimine itti. Suriye Kürtleri de izlenen politikalardan dolayı buna zorlandı. İran’da etkisini genişletme fırsatı elde etti. Türkiye’deki yazarların önemli bir kısmı Kürt hareketleri ve Kürtler hakkında bilgi sahibi değildir. Bunlar da barışında önünde engel oluşturmaktadır. İsmi bilinen bazı araştırma merkezlerinin kamuoyunu yanlış bilgilerle Suriye Kürtleri konusunda yönlendirmesine izin verilmesi de sürecin yanlış okunmasında rol oynadı.”

SURİYE MESELESİNE BAKIŞ

(24)

IMPR RAPOR

vardık. Esad döneminde bile siyasal faaliyetler yürüttük. Biz baştan itibaren birlik içinde hareket edin diyoruz. Birlik tek parti olsun değildir. Irak Kürdistanı’nda bile birlik demek tek parti değildir. Bana göre Goran’ın birçok politikası yanlıştır. Ancak parlamentoda yer alıyorlar. Televizyonları var. Hükümetten ekonomik destek alıyorlar ve bu doğru bir yöntemdir. Yani birlik demek Suriye Kürtlerinin ortak bir mücadele yürütmesidir. Yoksa PYD’nin tek başına hâkim olduğu bir düzeni kabul edemeyiz. Bununla birlikte Suriye’de halk olarak el Parti yani Demokrat parti güçlüdür.

Askeri olarak ise onlar güçlüdür. Ancak, bizim güçlü bir tabanımız var ve Suriye meselesine kayıtsız kalmamız beklenmelidir”.

Bakanlıkta çalışan KDP’li bir görüşmeci ise;

Suriye’de bir kardeş kavgası yaşanacağını, kavganın ardından Kürt taraflarının oturup anlaşacağını öne sürmektedir. “PKK Suriye’de bizden daha başarılı oldu. Halk bizden olmasına karşın stratejisini ve saha kontrolünü iyi yaptı. Ancak uluslararası alanda tanınmada başarısız oldu.

Biz olmadan tanınmıyor. Askeri olarak güçlü ancak tanınma konusunda başarısızdır. Washington’da bile biz tanınıyoruz.

PKK iyi bilinmiyor. Cemil Bayık’la da görüştüm ancak İran etkisinde kaldılar. Suriye’de kurdukları sistemin başarılı olma şansı yok. Şimdilik tepkileri azaltmak için kantom sistemleri diyorlar. Ancak uygulama şansı zayıf gibi”

Öte yandan KDP’nin yayın organında görev alan bir gazeteciye göre ise, Suriye’de ( Irakta ) KDP hariç diğer tüm Kürt partileri PYD’yi destekliyor. Sözlerinin devamında “şu an realiteye bakıldığında KDP, PKK’nın Suriye’deki etkisinden rahatsız ve buna karşı çıkıyor. Suriye halkı benimle diyor. Ancak, Goran, Yekiti, Koministler açıkça PYD’yi destekliyor. PKK’nın izlediği stratejiklerin doğru olduğuna inanıyorlar.”

Diğer yandan bölgede bilinen bir akademisyen ise olaya farklı yaklaşmaktadır. Görüşmeciye göre “yaklaşık 5 bin kişi KDP saflarında eğitim aldı. Bunların da Suriye

kabul etmeyeceğini ifade etmiştir. Çünkü gidecek olanlar bir anlamda PYD’nin de etkisini kırmak istiyorlar. Özellikle görüştüğümüz bazı komutanların PYD konusunda çok olumsuz olduklarına tanık olduk.

Dolayısıyla Suriye’de gelecekte Kürtler arasında bir çatışma olasılığı bulunmaktadır. PYD’yi tek başına bölgeye hâkim olmakla suçlamaktadırlar. Bir de PYD’nin Maliki’den ve İran’dan destek aldığı söylenmektedir. Özellikle ekonomik desteği aldığı ve bunun milyon dolarla ifade edildiği bilinmektedir.”

(25)

Kürdistan Bölgesi Başkanlık Divanı Başkanı Dr. Fuad Hüseyin’e göre Irak Kürdistanı hem halkı hem de liderleriyle Türkiye’deki barış sürecini açıkça desteklemektedirler. Dr.

Hüseyin Irak Kürtlerinin barış süreci sadece desteklemekle kalmayıp, her aşamasında, nasıl başlatılabilir, nasıl sürdürülebilir, nasıl başarıya ulaştırılabilir gibi konularında da düşünsel ve pratikte sürece katkı sağlamaya çalışmaktadırlar. Nitekim Dr. Hüseyin Türkiye’deki Kürt sorununun ve şiddetin sona erdirilmesinde tek yolun barış süreci olduğuna inandığının altını çizmektedir. Bu kapsamda sürece yönelik bir değerlendirmede bulunan Dr. Hüseyin’e göre Türkiye Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözme iradesini ortaya koymaya başlamıştır ve bu durum oldukça önemsenmelidir.

Nitekim, Irak Kürdistanı’nda Dışilişkiler Ofisinde Türkiye Masası Direktörü olan Dr. Abdulselam Raşhid de barış sürecinin doğru yolda atılmış bir adım ve küçük krizlere rağmen ilerlemenin olumlu yönde olduğunu ifade etmiştir. Dr. Abdulselam sözlerinin devamında “elbette zorlu ve uzun bir süreçtir ve bazen sorunlarla karşı karşıya kalınabilir. Aslında iki toplum arasında barış ve kardeşliğin hâkim olması gerektiği inancını uzun zamandır taşıyoruz ve bunu sağlamak için de çok yoğun çalışıyoruz. Biliyorsunuz, siyasi önderliğimizin Türkiye ile geliştirdiği ilişkiler, bulunduğu girişimlerin de barış sürecinin başlatılmasında katkı sağlamıştır. Süreç olarak ifade edilen diyalog

Başkan Talabani 1988’de BBC Arapçaya yaptığı konuşmaların birinde demişti ki: “İnanıyorum ki mantık ve gerçekçilik kazanacak, barış için, istikrar için bu birlikte yaşamam değerleri kazanacak ve Kürt sorununun doğru bir şekilde çözülmesi bölge halklarının çıkarına olacaktır. Ki biz bu sorunun çözülmesini savaşla değil, hukuk ve barış yolu ile olmasını arzuluyoruz. Kürt sorununa barışçıl çözüm Ortadoğu’nun istikrarlı olabilmesi için mecburidir.”

Cundiyani’e göre Talabani’nin yıllar önce dikkat çektiği barışçıl çözüm yolu günümüz koşulları dikkate alındığında alternatifi olmayan bir yoldur.

Öte yandan Salahaddin Üniversitesi Öğretim Üyesi Muhammad Salih’e göre tek bir çözüm modelinden bahsetmek kolay değil. Buradaki ana nokta, barış süreci çerçevesinde Türkiye’nin Kürt kimliğini nasıl tanımlayacağı olduğunu ileri süren Salih’e göre kültürel ve dilsel hakların öncelikli tanınması gerekmektedir. Sürecin ilerlemesi ve kalıcı çözüm için ise tarafların her ikisinin de üzerinde uzlaşabileceği bir idari yönetim sistemi üzerinde anlaşmaları gerekmektedir. Salih, bunun kolay bir süreç olmayacağını ve neredeyse otuz yıllık bir savaş döneminin getirmiş olduğu sorunların sadece birkaç ay içerisinde çözülemeyeceğinin tüm kesimler tarafından iyi anlaşılması gerektiğini ifade etmektedirler.

IRAK KÜRTLERİNİN BARIŞ

SÜRECİNE BAKIŞLARI

(26)

IMPR RAPOR

Hewrami de anayasal değişiklikler ve yasal değişikliklerin garanti edilmesi durumunda barış sürecinin başarıya ulaşacağını dile getirmektedir. Kürtlerin barış sürecine ya hep ya hiç mantığıyla yaklaşamayacağını ifade eden Hemin’e göre “bardağın aynı zamanda yarı dolu olduğu algısına sahip olmamız gerekiyor”. Barış sürecinde atılan adımlar ve açıklanan demokrasi paketlerinin Türk devletinin Kürt sorununa yaklaşım mantalitesinde bir değişiklik anlamına geldiğini belirten Hemin’e göre Türkiye’deki Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesine en büyük desteği Kürtler vermelidir.

Sözlerinin devamında “bu paketin kendisine bakacak olursak yeni bir dönemi tanımlıyor esasında ve bu dönemde Sayın Erdoğan’ın başlatmış olduğu Kürtlerin inkar edilmesi sürecini bitmiştir”. Sorunun çözümü yönünde atılan adımların önemsenmesi gerektiğini ifade eden PDK Dış ilişkiler sorumlusuna göre taraflar arasında güvenin inşa edilmesi için Anayasal düzeyde de değişikliklerin hayata geçmesinde yarar vardır.

Nitekim gazeteci Kerim Kadir’de, yüz yıllık mazisi olan bir soruna el atmanın başlı başına büyük

Kürtler tarafından büyük destek almaktadır. Kerim Kadir’e göre “Türk hükümeti ve PKK arasında şu an yaşanan barış süreci büyük ve önemli bir süreçtir.

Neden önemli? Çünkü bu güne kadar Türkiye’de hiçbir hükümet Türkiye’de Kürt halkının varlığını kabul etme cüretinde bulunmadı. Recep Tayyip Erdoğan defaatle Kürtlerin Türkiye’de Türklerden farklı bir halk olduğunu kabul eden ifadeler kullandı. Ayrıca büyük bir rahatlıkla Kürt sorunu Türkiye’nin en temel sorunudur dedi. Bu aşamadan sonra sorunun çözümü yönünde adımlar daha kolay atılacağını düşünmekteyim.”

Selahaddin Üniversitesinde Öğretim Üyesi olan Dr. Abdülhakim Kasro’ya göre ise Türkiye’deki barış süreci oldukça zorlu ve uzun dönemli olacaktır.

Dr. Kasro’ya göre “Türkiye’nin her yerinde bu sürecin kamuoyu nezdinde propagandası yapılmıştır.

Kamuoyunun desteği sürecin ilerlemesi için önemlidir ve bu yönde adım atılması doğru olmuştur. Diğer yandan bu sürecin hem iç politikaya hem de dış politikaya yönelik boyutları vardır. İç politika boyutunda kamuoyu ve yasal boyut öne çıkarken dış politika da ise Suriye, Irak ve İran boyutunun dikkate alınması gerekilir. Nitekim söz konusu aktörlerin süreç üzerinde etkileri kaçınılmazdır.

Örneğin, hâlihazırda Irak hükümeti Türkiye ile PKK nasıl bir anlaşma yaptı ki PKK’nın silahlı mensupları Irak’a geçti sorusuna cevap aramaktadır. Ayrıca bunun yasal açıdan irdelenmesi ve bölge ülkeleriyle istişare edilmesi gerekmekteydi. Sonuç olarak barış sürecinin diğer bileşenlerinin de sürece dahil edilmesi gerekebilir.

Aksi durumda süreç içerisinde sorunlar ve krizler ortaya çıkar ve bunları yönetmekte oldukça güç olabilir.”

Öte yandan süreci farklı şekillerde okuyan kesimlerin de olduğunu belirtmek gerekir. Eskiden Komünist Partisi içinde yer alan ve Kandil bölgesinde yaşayan Soran’a göre, barış süreci kapsamında Türk devleti PKK’yi zayıflatıp yeni bir Kürt Partisi kurmayı

Kerim Kadir’e göre “Türk hükümeti ve PKK

arasında şu an yaşanan barış süreci büyük ve

önemli bir süreçtir. Neden önemli? Çünkü

bu güne kadar Türkiye’de hiçbir hükümet

Türkiye’de Kürt halkının varlığını kabul etme

cüretinde bulunmadı. Recep Tayyip Erdoğan

defaatle Kürtlerin Türkiye’de Türklerden

farklı bir halk olduğunu kabul eden ifadeler

kullandı. Ayrıca büyük bir rahatlıkla Kürt

sorunu Türkiye’nin en temel sorunudur

dedi. Bu aşamadan sonra sorunun çözümü

yönünde adımlar daha kolay atılacağını

düşünmekteyim.”

(27)

IRAK KÜRTLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ALGISI

bir Kürt partisi ortaya çıkaracaklardır”. Soran ayrıca PKK’nın da barış sürecine stratejik yaklaşmadığı eleştirisini yapmaktadır. Soran, “PKK’nin en büyük amacı da Öcalan’ı hapisten çıkarmaktır. Yani Kürdistan’ı kurmak değildir.

Bana göre PKK’nin izlediği siyasete bakınca Öcalan’ın özgürlüğünün Kürdistan’ın özgürlüğünden daha önemli olduğu düşüncesine yol açtığı açıktır” eleştirisi yapmaktadır.

Rudaw Medya Grubu Genel Koordinatörü Ako Muhammed’e göre barış süreci tarafların iradesiyle değil aslında zorunluluktan başladı. Sözlerinin devamında “Her iki tarafında birbirlerine güvenleri yok. Türkiye PKK dışında herkesle bu sorunu çözmeye hazır olduğunu söylüyordu.

Ancak süreç bu işi PKK ile çözmeye yöneltti. Gerek açlık grevleri gerek Şemdinli’de bir dönem yaşanan şiddetli alan hâkimiyeti mücadeleleri olsun Türkiye’yi böyle bir karar almaya itti. Çünkü Türkiye uluslararası konjonktürde istikrarını korumak, hâkimiyetini güçlendirmek ve söz sahibi olmak istiyor. Kendi içinde istikrarlı bir yapıya sahip olmadığı sürece de bunu başaramayacağı açıktır.”

Ako Muhammed sürecin bölgesel ve ülkesel koşullardan bağımsız olmadığını ifade etmesine karşın, barış sürecinin Kürtler ve Türklerin birlikteliği için en önemli yöntem olduğunu da sözlerine eklemiştir.

başlatması Kürtlerin Türkiye’yi kendi vatanları olarak kabul etmelerinde önemli bir rol oynayacaktır. Dr.

Bayer ve Dr. Serdar’a göre ise özellikle geri çekilme kararının alınmasından hemen sonra birçok Kürt partisi Kandil’e gitmiştir. İslami Parti Başkanları bile Kandil’de PKK yetkilileri ile görüşmeler gerçekleştirerek sürece destek verdiklerini doğrudan ifade etmişlerdir. Bundan dolayı Irak Kürtlerinin tüm kesimlerin barış sürecini desteklediğini görmek gerektiğinin altını çizmektedirler.

Öte yandan Gazeteci Mustafa ya göre her iki tarafın barış sürecin de dürüst hareket etmesi ve diğer kesimlerin katılımını da sağlamaları gerekmektedir.

Mustafa bence mumkun oldukça görüşmeler ve ya pazarlıklar perde arkası yada istihbarati düzeyden çıkıp herkesin olup bitenin farkında olması ve kamuoyunun bilgilenmesi gerekmektedir. Hatta mümkün ise görüşmelere AB veya BM veya bu iki taraf arasındaki üçüncü bir tarafa ihtiyaç vardır. Aksi takdirde barış süreci büyük bir zarara uğrayabilir.

Goran Hareketi liderlerinden Muhammed Yusuf ise barış sürecini başından itibaren desteklendiklerini ifade ederken şu sözlere yer vermişti “barış sürecine bakacak olursak geçtiğimiz yıldan itibaren başlıyor ve oldukça umut verici bir durum oluşturdu”. Öte yandan barış sürecinde ortaya çıkan krizlerin aşılamadığı ve sürecin yavaşladığını hissettiklerini ifade eden Yusuf tüm bunlara rağmen barışın tek mantıklı çözüm olduğunun taraflarca anlaşılacağını ileri sürmektedir.

Aynı şekilde Süleymaniye Üniversitesinde Öğretim Üyesi olan Dr. Hiva Berzinci de çözüm sürecinin başlı başına oldukça önemli olmakla birlikte

Prof. Dr. Dilaver Alaaddin’e göre ise Türkiye’deki barış süreci

Ankara merkezli başlatılmıştır.

Ankara’nın barış sürecini

başlatması Kürtlerin Türkiye’yi

kendi vatanları olarak kabul

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü güvenlikleştirme tanım itibariyle herhangi bir sorunun özellikle konuşma edimleri yoluyla güvenlik aktörleri tarafından referans objesinin varlığına

Yani somut olarak kendilerinin — ülkemizin önemli şahsiyetlerinden- dir— ne istiyorlar, Kürt sorununun nasıl çözüleceğini düşü­.. nüyorlar, bunu açıkça

25 Temmuz seçimleri bu geleneğin bozulması ve Türkiye ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki ilişkilerin yeni bir döneme girmesi için önemli bir nokta olarak

Ancak Irak Parlamentosunda 19 Şubat Cumartesi günü yapılan oturumda Kürt listesi ve Goran Hareketi milletvekillerinin tartışması, Irak politikasındaki ayrışmayı

Diğer taraftan Irak Kürtleri ile aynı lehçeyi konuşan Sorani Kürtlerinin bölgesinde ise silahlı mücadeleyi bıraksa da KDP-İ’nin hala belli bir ağırlığı

coli selektif agardan izole edildi ancak bunların 36’sı GSBL üreten izolat olarak tespit edildi.. CTX-M (grup 1) genleri tüm izolatlarda belirlenirken SHV genine hiçbir izolatta

2005 Irak Anayasasına göre resmen özerklik hakkı kazanan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), baĢta Türkiye olmak üzere birçok ülke ile diplomatik

"Yukarıda izah olunduğu üzere Genel Başkan ve Genel Sekreterle birlikte MYK üyesi on üç sanığın sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde