• Sonuç bulunamadı

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ. ORSAM REYHANLI RAPORU 11 Mayıs. ORSAM REPORT ON REYHANLI May 11

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ. ORSAM REYHANLI RAPORU 11 Mayıs. ORSAM REPORT ON REYHANLI May 11"

Copied!
88
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ORSAM REYHANLI RAPORU “11 Mayıs”

ORSAM REPORT ON REYHANLI “May 11”

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIESOrtadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Center for Mıddle Eastern Strategıc Studıes

ةيجيتارتسلاا تاساردلل طسولأا قرشلا زكرم

(2)

ISBN:978-605-4615-57-5 ORSAM Rapor No: 156

Mayıs 2013

RAPORU “11 Mayıs”

ORSAM REPORT ON

REYHANLI “May 11”

(3)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

Tarihçe

Türkiye’de eksikliği hissedilmeye başlayan Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun ve dış politika çevrelerinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla, 1 Ocak 2009 tarihinde Or- tadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) kurulmuştur. Kısa sürede yapılanan kurum, çalışmalarını Ortadoğu özelinde yoğunlaştırmıştır.

Ortadoğu’ya Bakış

Ortadoğu’nun iç içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Ortadoğu ne de halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferber- liği başlatacak potansiyele sahiptir. Bölge halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin egemenlik halklarına, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında ge- rek ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır. Ortadoğu’daki sorun- ların kavranmasında adil ve gerçekçi çözümler üzerinde durulması, uzlaşmacı inisiyatifleri ce- saretlendirecektir. Sözkonusu çerçevede, Türkiye, yakın çevresinde bölgesel istikrar ve refahın kök salması için yapıcı katkılarını sürdürmelidir. Cepheleşen eksenlere dâhil olmadan, taraflar arasında diyalogun tesisini kolaylaştırmaya devam etmesi, tutarlı ve uzlaştırıcı politikalarıyla sağladığı uluslararası desteği en etkili biçimde değerlendirebilmesi bölge devletlerinin ve halk- larının ortak menfaatidir.

Bir Düşünce Kuruluşu Olarak ORSAM’ın Çalışmaları

ORSAM, Ortadoğu algalımasına uygun olarak, uluslararası politika konularının daha sağlıklı kavranması ve uygun pozisyonların alınabilmesi amacıyla, kamuoyunu ve karar alma meka- nizmalarına aydınlatıcı bilgiler sunar. Farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretir. Etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıla- rın ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik eder. ORSAM; bölgesel gelişmeleri ve trend- leri titizlikle irdeleyerek ilgililere ulaştırabilen güçlü bir yayım kapasitesine sahiptir. ORSAM, web sitesiyle, aylık Ortadoğu Analiz ve altı aylık Ortadoğu Etütleri dergileriyle, analizleriyle, raporlarıyla ve kitaplarıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte Ortadoğu literatürünün gelişimi- ni desteklemektedir. Bölge ülkelerinden devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve STK temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak bilgi ve düşüncelerin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır.

(4)

Reyhanlı’da gerçekleşen terör saldırısı komşu ülkelerde yaşanan istikrarsızlığın Türkiye’ye nasıl kolayca yayılabileceğinin acı bir göstergesi olmuştur. Irak’ta 2003 işgali ve Suriye’de Mart 2011’de başlayan ayaklanma sonrası görmeye alıştığımız acı sahnelerin bir benzeri Hatay-Reyhanlı’da yaşanmıştır. Resmi açıklamalar ve Türk kamuoyundaki genel bakış saldırının faili olarak Suriye rejimini işaret etmektedir. Buna göre eylemi, Beşşar rejiminin Türkiye’yi Suriye politikası nede- niyle cezalandırma ve çatışmanın içine çekerek savaş sahasını genişletme çabası olarak okumak mümkündür.

“Kara 11 Mayıs” olarak anılacak olan Reyhanlı saldırısı Türkiye’yi derinden etkilemiştir. Ancak bölge insanı, Reyhanlı halkı doğrudan şiddete maruz kalmıştır. Bu da zaten Suriye ile sınır ilçesi olması dolayısıyla doğrudan etkiye maruz kalan ve gergin bir havanın hakim olduğu bölgede kutuplaşmaları daha da körüklemiştir. Reyhanlı, Suriye’deki olayların başlamasından bu yana ne- redeyse kendi nüfusu kadar Suriyeli misafiri ağırlamaktadır. Bu da bölgedeki sosyal, ekonomik, güvenlik durumunu radikal biçimde etkilemektedir. ORSAM olarak Suriye olaylarının başlamasın- dan bu yana Reyhanlı’ya yerleşmiş olan Suriyeli misafirler ile hayat hikayelerini dinlediğimiz çok sayıda röportaj gerçekleştirdik. Dolayısıyla ORSAM olarak Reyhanlı konusunda geniş bir birikime sahibiz. İlçede gerçekleşen terör saldırısını da Türk dış politikasını değiştirecek çapta uzun süreli etkileri olacak bir olay olarak değerlendirmekteyiz. Bu nedenle Reyhanlı saldırılarına özel önem veriyoruz. Elinizdeki çalışma söz konusu düşüncenin ürünüdür. ORSAM’ın Reyhanlı konusunda- ki birikimine, bölgeden gelen gözlemlere ve Reyhanlı istatistik verilerine dayanan bu çalışmanın Reyhanlı saldırılarının kamuoyu tarafından daha iyi anlaşılması açısından son derece faydalı olaca- ğını düşünüyoruz. Reyhanlı’daki Suriyeli misafirlere bakışa olumlu katkı sunması dileğiyle raporu kamuoyunun ilgisine sunuyor ve emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Hasan Kanbolat ORSAM Başkanı

(5)

Takdim ...3

Özet ...7

1. Reyhanlı’da 11 Mayıs Saldırısı ve Sonrası İzlenimler ...8

1.1. Birinci Bombalı Saldırı ...8

1.2. İkinci Bombalı Saldırı ...9

1.3. İkinci Bombalı Saldırıda Ölüm Nedenleri ...9

1.4. Reyhanlı’da Suriyeliler ...9

1.5. Reyhanlı’da 4 Mayıs’ta “Reyhanlı’da Suriyeli İstemiyoruz” Yürüyüşü Düzenlendi ...10

1.6. Reyhanlı’da 11 Mayıs Sonrası Siyasi İzlenimler ...10

1.7. Reyhanlı’da Suriyelilere Yönelik Kutuplaşma ...10

1.8. Reyhanlı’da 18 Mayıs’ta “Reyhanlı’ya Ses Ver” Mitingi Düzenlendi ...11

1.9. Reyhanlı’da 11 Mayıs’ta Ölenlerin Kader Çizgileri ...11

1.10. Reyhanlı’da 11 Mayıs’ın Derin İzleri ...12

2. Reyhanlı Saldırısı ve Türkiye’nin Suriye İkilemi ...12

2.1. Reyhanlı Saldırısına Giden Süreç ...12

2.2. Reyhanlı Saldırısını Kimler, Neden Gerçekleştirmiş Olabilir ...15

Sonuç ...17

3. Reyhanlı Hakkında Genel Bilgiler ...18

3.1. Reyhanlı’nın Konumu ...18

3.2. Reyhanlı Tarihi ...18

3.2.1. 20. Yüzyılda Hatay ve Reyhanlı’nın Kısa Tarihi ...21

3.3. Reyhanlı Ekonomisi ...22

3.3.1. Reyhanlı Tarım Tarihi ...22

3.3.2. Günümüzde Reyhanlı’da Tarım ...25

3.3.3. Ticaret ...25

3.3.4. Sanayi ...25

3.3.5. Ulaşım ...25

3.4. Reyhanlı’nın Kültürel ve Tarihi Mirası ...26

4. Reyhanlı İstatistikleri ...27

4.1. 2012 Nüfus Sayım Sonuçları ...27

4.2. 2012 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Nüfusu ...27

4.3. 2012 Nüfus Yoğunluğu ...27

(6)

4.6. Okuma Yazma Durumu ve Cinsiyete Göre Nüfus (6+ Yaş), 2011 ...28

4.7. Bitirilen Eğitim Düzeyi ve Cinsiyete Göre Nüfus (15+ Yaş), 2011 ...29

4.8. Yasal Medeni Durum ve Cinsiyete Göre Nüfus, 2011 ...29

4.9. Cinsiyet ve Yaş Grubuna Göre Evlenmeler ...29

4.10. İlçe ve Cinsiyete Göre Doğumlar ...30

4.11. Cinsiyete Göre Ölümler ...30

4.12. Cinsiyet ve Yaş Grubuna Göre Ölümler ...30

4.13. Aile Sağlığı Merkezi Başına Düşen Nüfus ...30

4.14. Devlet Hastaneleri ve Yatak Sayısı ...30

4.15. İl ve İlçe Merkezi ile Belde Köylere göre Ortalama Hane halkı Büyüklüğü, 2011 ...30

4.16. Tarım Alanı Kullanımı, 2011 ...31

4.17. Seçilmiş Tahıl ve Diğer Bitkisel Ürünlerin Üretimi, 2011 ...31

4.18. Seçilmiş Sebze Ürünleri Üretimi, 2011 ...31

4.19. Seçilmiş Meyve Ürünleri Üretimi, 2011 ...31

4.20. Niteliklerine Göre Örtü Altı Tarım Alanları, 2011 ...31

4.21. Seçilmiş Örtü Altı Ürünlerin Üretimi, 2011 ...31

4.22. Seçilmiş Tarımsal Alet ve Makineler, 2011 ...32

4.23. Hayvansal Üretimi, 2011 ...32

4.24. Milletvekili Genel Seçim Sonucu, 2011 ...32

4.25. 29 Mart 2009 İl Genel Meclisi Üyeleri Seçim Sonucu ...32

4.26. 29 Mart 2009 Belediye Başkanlığı Seçim Sonucu ...33

4.27. 29 Mart 2009 Belediye Meclisi Üyeleri Seçim Sonucu ...33

4.28. Halk Oylaması Sonucu, 2010 ...33

Kaynakça ...34

(7)
(8)

Hazırlayan: Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi, ORSAM

ORSAM REYHANLI RAPORU “11 Mayıs”

ORSAM

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

Özet

- Reyhanlı’da 11 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleşen terör saldırısı komşu ülkelerde yaşanan is- tikrarsızlığın Türkiye’ye nasıl kolayca yayılabileceğinin acı bir göstergesi olmuştur. Irak’ta 2003 işgali ve Suriye’de 2011 ayaklanma sonrası görmeye alıştığımız acı sahnelerin bir benzeri Hatay Reyhanlı’da yaşanmıştır. Olay tüm Türkiye’yi derinden etkilemiştir. Ancak bölge insanı, Rey- hanlı halkı doğrudan şiddete maruz kalmıştır. Bu da zaten Suriye ile sınır ilçesi olması dola- yısıyla direk etkilenen ve gergin bir havanın hakim olduğu bölgede kutuplaşmaları daha da körüklemiştir.

- Reyhanlı saldırısı ile birbiri ile bağlantılı farklı amaçlar güdülmüş olabilir. Türkiye’yi Suriye politikası nedeni ile cezalandırmak ve geri adım atmaya zorlamak, Türk kamuoyu ve muha- lefetini hükümetin Suriye politikasını sorgulatmaya yönlendirmek, Türkiye’de mezhepsel ay- rışımları körükleyerek iç çatışma ortamı yaratmaya çalışmak ve böylece Türkiye’nin daha içe dönük bir politika izlemesini sağlamak, Türkiye’nin sınırlarında uyguladığı “açık kapı politi- kasının” nasıl kendine karşı bir silah olarak dönebileceğini göstermek bunlar arasında olabilir.

- Reyhanlı saldırısı Suriye sorununa doğrudan müdahil olmanın ve çözüm üretilememesinin Türkiye açısından maliyetinin giderek hangi boyutlara ulaşabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Suriye sorunu dış kaynaklı saldırılara açık hale gelmenin yanı sıra toplumsal barış ortamının bozulmasına neden olmaktadır. Ortadoğu’da şiddet ne yazık ki birçok zaman siyasi amaca ulaşmanın aracı olarak kullanılmaktadır. Reyhanlı saldırısı bölge sorunlarına taraf olmanın sonuçlarından birinin söz konusu yöntemin hedeflerinden biri haline gelme riskini açıkça ortaya koymuştur.

- Suriyelilerin Reyhanlı’dan göçü patlama öncesinde başlamıştı ve halen devam ediyor. Zengin- ler Türkiye’nin her tarafına, fakirler ise kendi ülkelerine. Reyhanlı’da kalanlar da evlerine ka- panmış, güvendikleri, samimi oldukları komşuları aracılığı ile ekmek aldırıyor, gıda maddesi aldırıyor ve cezaevi hayatı yaşıyorlar. Devletin, hükümetin alacağı kararları bekliyorlar. Neti- ceye göre hareket edecekler. Ya Türkiye’nin bir başka bölgesine ya da Suriye’ye göç olacak. Onlar da Reyhanlı’nın ikiye bölündüğünün farkında. Zira bir komşuları onlara iyi davranırken, diğer bir komşuları da yüz çevirmiş durumda. Türkçe bilmeseler de hissediyorlar.

- Reyhanlı’ya yerleşmiş bir Suriyeli patlamalardan sonra şu ifadeleri kullanıyor: “Bu kötü bir kader. Ben eşimi çocuklarımı bombalardan kurtarmak için buralara geldim ama bombalar peşimden gelmiş. Bütün Suriyelileri aynı kefeye koyuyorlar ve Reyhanlı halkının bir kısmı bizi düşman gözü ile görüyor, bu ölümlere sebep olarak bizler gösteriliyoruz. Hedef haline geldik.

Her gün telefonla ekmek sebze isteyemem. Penceremi dahi açamıyorum. Çalışıp para kazanma imkânım da kalmadı gitmek zorundayım.” Bu ifadeleri kullanan Suriyeli ertesi gün ülkesine geri dönüyor.

(9)

1. REYHANLI’DA 11 MAYIS SALDIRISI VE SONRASI İZLENİMLER

1.1. Birinci Bombalı Saldırı

11 Mayıs 2013 Cumartesi saat 13.35’de ger- çekleşen birinci bombalı saldırının olduğu yer Reyhanlı Belediyesi’nin arka kısmıdır. Araç, Belediye’nin güneyinde bulunan elektrik tra- fosunun altına yerleştirilmişti. Burası İlçe Emniyet Binası’na batı tarafından yüz metre mesafededir. Suriyeli sığınmacıların yaşadı- ğı evlerin ve namaz kıldıkları caminin kuzey tarafıdır. Her perşembe semt pazarı olarak kullanılan “dört yol çatı” denilen mevkidir.

Bu bölgede fotoğrafçı, berber, züccaciye, he- diyelik eşya, bakkal, tavukçu, kuaför, mühen- dislik bürosu, kadın giyim mağazası, emlakçı ve pastane vardır. İnfilak eden araç bu iş yer- lerinin tam karşısına yerleştirilmiştir. Aynı

sokakta seyyar satıcılar, ticari araçlar ve özel araçlar vardır. Yan tarafında ise şehir merke- zinden, Yenişehir Mahallesi bölgesine giden Atatürk Caddesi yani Antakya yolu vardır. Bu yol güzergahında her meslekten esnaflar, iş yerleri ve bürolar bulunmaktadır. Ayrıca Ata- türk Caddesi üzerinde de çoğunlukla Suriyeli kiracıların yaşadığı apartman ve müstakil ev- ler vardır.

Birinci bombalı saldırının bulunduğu bölge- de genelde Suriye’nin İdlib vilayetinden ve ilçelerinden göç eden insanlar yerleşmiştir.

İlk bombalı saldırının İdlibliler hedef alınmış olunabilir. Bu bölgede yaralanan ve ölen Suri- yeliler İdlib’dir. İdliblilerle birlikte Türk vatan- daşları da bu patlamada hayatlarını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Bu bölgedeki bombalı saldırı sonucunda ölen insanların sayısı tam olarak bilinmiyor. Ancak, görüşmeler neticesinde 10

(10)

kişi olduğu yönünde bir kanaat olduğu anlaşı- lıyor. Bunların 2’si Suriye uyruklu diğerleri ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Yaralı sayısı ise bir hayli fazladır.

Birinci bombalı saldırının olduğu yere yakın mesafedeki iş yerleri ve meskenler tamamen yıkılmıştır. Bir bölümü oturulamaz hale gel- miştir, bir bölümü ise yarı hasarlıdır. Atatürk Caddesi’nin yaklaşık 500 metrelik kısmı da cam patlaması, raf düşmesi ve eşya devrilmesi sonucu hasarlı iş yerleri ve evler ile doludur.

Bu alanda bulunan evlerin camları kırılmıştır, kapıları sarsılmıştır ve pencereleri düşmüştür.

1.2. İkinci Bombalı Saldırı

Birinci ve ikinci bombalı saldırı arasında 10- 15 dakikalık bir zaman vardır. İkinci bombalı saldırının olduğu bölge Reyhanlı’nın tam orta yerindeki PTT binasının önüdür. PTT’nin sağında ve solunda iş hanları, Halk Bankası, ticari yazıhaneler ve dershane vardır. PTT binası Atatürk caddesi’nin başladığı yerdedir.

Yan tarafında Cumhuriyet Caddesi, diğer ta- rafında Kanatlı Caddesi, eski Belediye binası, şehir göbeği, Belediye pasajı, her meslekten dükkanlar ve çarşı camisi bulunmaktadır. Bu bölgede tam bir katliam yaşanmıştır. Çarşı merkezi tamamen hasar görmüştür. Bu bölge- nin tamamında maddi hasar vardır. Patlama- dan dolayı evlerde ağır hasarlar oluşmuştur.

Bazı evlerde çatılar çökmüştür, bazılarında ise balkonlar hasar görmüştür. Camlar patlamış- tır. Esnaf büyük ölçüde zarar görmüştür.

1.3. İkinci Bombalı Saldırıda Ölüm Nedenleri

Birinci neden: Birinci bombalı saldırıda ara- cın bırakıldığı yerin geniş bir cadde olmasına karşın ikinci bombalı saldırıda aracın bırakıl- dığı yer kaldırımlar dahil en fazla 20 metrelik dar bir caddedir. PTT binası ile karşısındaki, sağındaki, solundaki iş hanları bitişik ve niza- mi olarak yapılan inşaatlardır. Bu dar alanda

patlama olunca hem yankılanma çok olmuş- tur hem de meskun yerlerdeki zarar.

İkinci neden: Birinci bombalı saldırıda be- lediye binasının yanında olması nedeniyle, şehir merkezindeki insanlar hem korkmuş hem de meraklanmıştır. Çoğu insan aracına, motosikletine atlayıp belediye önüne gitmek üzere yola koyulmuştur. Ancak PTT önün- deki yığılma caddenin tıkamasına sebep ol- muştur. İkinci bombalı saldırının planlanması bu şekilde olabilir. Taksiciler, motosikletliler, iş yerlerinden çıkan insanlar, yakın yerdeki kahvehane müşterileri, dershane öğrencileri ve banka önündeki bankamatikte bekleyen- ler… Bütün bu kalabalık yaklaşık 100 metrelik bir alanda sıkışmıştır. Bomba yüklü araç tam ortalarındaydı. Tıkanan trafik ve dolup taşan kaldırımlar, bu bölgede çok ölümlü bir faci- aya sebep olmuştur. İkinci patlamada kırkın üzerinde insan ölmüştür. İki yüze yakın yara- lanma olmuştur. Yıkılan ve yanan iş yerlerinin sayısı ise yüzlercedir.

Saldırı günü olarak cumartesi seçilmiştir.

Bombalı saldırı bir mesai gününde olsaydı Reyhanlı için “Hiroşima” olabilirdi. Çünkü gerek belediye personeli gerek bankalarda çalışan ve işi olan insanlar gerek emniyet, he- men emniyetin yanındaki anaokulu, esnaflar, market, iş yerleri ve semt pazarı derken fa- cia büyürdü. İkinci bombalı saldırının oldu- ğu PTT binası ve Halk Bankası’nda bir maaş günü ya da bir mesai günü olsaydı yüzlerce insan ölebilirdi.

İkinci patlamada en fazla tır nakliyat şirketleri zarar görmüştür. Ölümler bu şirketlerin yazı- hanelerinde olmuştur.

1.4. Reyhanlı’da Suriyeliler

Reyhanlı’da ortalama 60 bine yakın Suriye- li vardır. Bunların yüzde 75’i Suriye’nin İdlib vilayetindendir. Diğerleri Halep, Hama, Hu- mus, Şam ve Lazkiye vilayetlerindendir.

(11)

Reyhanlı ilçesinde 2012-2013 yılları içerisin- de Suriye’ye özgü yemekleri, ekmekleri ve tatlı çeşitlerini yapan onlarca işyeri açılmış- tır. Ayrıca sarraf, telefoncu, ikinci el ev araç gereçleri satan, ticari taksi ve kamyonet ça- lıştıran Suriyeliler vardır. Seyyar el arabaları ile ekmeğini kazanan onlarca Suriyeli vardır.

Suriyeliler arasında el arabası dahi alamaya- cak derecede fakir olup ellerinde karton ya da poşet ile kahve, çay, sigara, zahter, simit, poğaça, börek, lokum ve helva satanlar var- dır. Hiçbir şeyi olmayıp, hamallık yapanlar, kahvehanelerde işçilik yapanlar, lokantalarda çalışanlar ve tarlalara tarım işçisi olarak giden Suriyeliler vardır. Suriyeliler arasında daya- lı döşeli ev kiralayıp ayda 1500 lira verenler vardır. Gecekondu bölgelerinde 200-300 lira arasında evlerde oturanlar da vardır. Semt pa- zarlarının bitiminde çöplerden dökülen sebze ve meyveleri toplayanlar da vardır.

Kimse Yok mu, Ufuk-Der (Reyhanlı Ufuk Eği- tim Derneği), İHH (İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı) ve Suriye’ye ait El Selam el İttihad ve El Arabit el Huvviyye adlı sivil toplum kuruluşları halka para, gıda, giyim, buzdolabı ve battaniye yardımı yapmaktadır.

Ortadoğu, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerin- den toplanılan yardımlar Reyhanlı’da ikamet eden bazı Suriyelilere gelmektedir. Bu Suri- yeliler de yardımları hem Reyhanlı’da oturan Suriyelilere hem de Suriye’de Bab el Hava ve Atme’de bulunan çadırkentlere gönderiliyor- lar.

1.5. Reyhanlı’da 4 Mayıs’ta “Reyhanlı’da Suriyeli İstemiyoruz” Yürüyüşü

Düzenlendi

Reyhanlı’da 2013 yılının ilk aylarından itiba- ren provakatörler Reyhanlılar ile Suriyelilerin arasını açmaya çalışıyordu. 11 Mayıs’tan bir hafta önce 4 Mayıs 2013 Cumartesi tarihinde bazı Reyhanlılılar “Reyhanlı’da Suriyeli İste- miyoruz” diye kısa bir yürüyüş yaptı. Suriyeli- ler tartaklandı, bazı araçlara zarar verildi. Bu nedenle Suriyeliler zorunlu olmadıkça soka-

ğa çıkmamaya ve şehir merkezine inmemeye başladı.

1.6. Reyhanlı’da 11 Mayıs Sonrası Siyasi İzlenimler

11 Mayıs’da hayatını kaybeden Suriyeli sayısı- nın Türk vatandaşlarına göre az olmasının ana nedeni 4 Mayıs yürüyüşü sonrası Reyhanlı’da Suriyelilere yönelik şiddetin başlamasıdır.

Reyhanlı’da muhalefet parti teşkilatları bunu Reyhanlı’ya gelen kendi parti mensuplarına doğru olarak yansıtmamışlardır. Kendilerine verilen bilgiler ile gerçekler farklıydı. 11 Mayıs saldırısından bir hafta önce 4 Mayıs’ta yapılan yürüyüşün Suriyelileri korkuttuğu, endişeye düşürdüğü, Suriyelilerin can ve mallarına za- rar geldiği, bu nedenle Reyhanlı’da Suriyelile- rin 4-11 Mayıs arasında sokağa çıkmaya bile çekindiği aktarılmamıştı.

1.7. Reyhanlı’da Suriyelilere Yönelik Kutuplaşma

Reyhanlı’da yaşayan Suriyelilere yönelik ola- rak Reyhanlı halkı ikiye bölünmüştür. Suriye- lilere ekmek veren, iş veren, yardım eden ai- leler vardır. Reyhanlı’da Suriyeliler ağırlandı, ikram gördü. Dostluklar edinildi. Bazı aileler Suriyelilerden kız aldı. Akrabalık bağları ge- nişledi. Aynı Reyhanlı’da Suriyeliler taşlandı, hakaret gördü, aşağılandı, tehdit edildi.

Suriyelilerin Reyhanlı’dan Suriye’ye ve Türkiye’nin diğer illerine doğru göçü 11 Mayıs öncesi başlamıştı. 11 Mayıs sonra- sı artarak devam etmiştir. Suriyeli zenginler Türkiye’nin her tarafına, fakirler ise tekrar Suriye’ye. Reyhanlı’da kalanlar da evlerine ka- pandı. Güvendikleri, samimi oldukları kom- şuları aracılığı ile ekmek ve gıda maddesi al- dırıyorlar. Hükümetin aldığı kararların uygu- lanmasını bekliyorlar. Neticeye göre hareket edecekler. Türkiye’nin bir başka bölgesine ya da Suriye’ye doğru yeni bir göç olacak. Suri-

(12)

yelilerde Reyhanlı’nın ikiye bölündüğünün farkında. Reyhanlılı bir komşuları onlara iyi davranırken, diğer bir komşuları yüz çevir- miş durumda. Reyhanlı’da bazı mahallelerde, cadde ve sokaklarda Suriyelilere karşı kişisel saldırı ve sataşma sürüyor.

Bir Suriyeli Reyhanlılar için şunları söyledi;

“Siz iki bombadan sarsıldınız, perişan oldu- nuz. Şok oldunuz, kendinizi kaybettiniz. Biz ise her gün onlarca bomba ile yanıyorduk.

Yüzlerce ölü ile karşılaşıyorduk. Bu kadar sarsılmadık. Bizi kendi devletimiz bombalı- yordu. Sizi ise bilinmeyen bir örgüt bomba- lıyor. Acınız büyük haklısınız ama halkınızın bir kısmı da bu meseleyi Suriyeliler açısından abartmış durumda”.

1.8. Reyhanlı’da 18 Mayıs’ta “Reyhanlı’ya Ses Ver” Mitingi Düzenlendi

18 Mayıs 2013 Cumartesi saat 13.45’de muha- lefet partileri Hatay Reyhanlı’da ortak bir yü- rüyüş gerçekleştirildi. Hatay’ın çeşitli ilçele- rinden ve Antakya merkezden iştirak edenler de oldu. Hükümetin Suriye politikasını eleş- tirildi ve Suriyelilerin Reyhanlı’yı terk etmesi istendi.

1.9. Reyhanlı’da 11 Mayıs’ta Ölenlerin Kader Çizgileri

11 Mayıs’da ölenlerin yarısına yakını işyeri sa- hibi. Diğer kısmı da ya meraktan ya da bir iş nedeni ile orada bulunanlardır.

Reyhanlı Belediyesi yanındaki ilk patlama- da berber Mustafa Kuday ağır yaralanıyor, yanında çalışan Suriyeli kalfası ölüyor, müş- terisi Cemal Cünedioğlu çeşitli yerlerinden yaralanıyor. Aynı güzergâhta fotoğrafçı var.

Bilgisayarın önünde fotoğraf dizaynı yapar- ken patlamanın etkisiyle bilgisayar patlıyor ve gözünden oluyor. Berberin bitişiğinde hedi- yelik eşya satan bir esnaf ve müşterisi patla-

manın etkisiyle ölüyor ve dükkân yok oluyor.

On metre ileride bakkal var. Bakkal Ahmet Kazan yaralanıyor. Eşyalar her yana dağılı- yor. Üç katlı bina tamamen harabeye dönü- yor. Bakkal’ın yan tarafı lokanta, Suriyeliler işletiyor. Şarapnel parçaları içeriyi vuruyor iki kişi ağır yaralanıyor. Hemen yanında kuaför, sahibi ağır yaralanıyor ve sakat kalıyor. Bir ça- lışanı ölüyor. İşyeri ise darmadağın. Kuaförün yanındaki kadın giyim dükkânında çalışanlar yaralanıyor ve işyeri dağılıyor. Yanlarında pas- tane ve cep telefon bayii var. Hafif yaralanma sonucu ayakta tedavi oluyorlar. Fakat işyerleri dağılıyor. Aynı güzergâhta seyyar satıcı Suri- yeliler var. İki Suriyeli seyyar satıcı da ölüyor.

Biri ise yaralı. Belediye parkı içinde olanlar ve 50 metre uzaklıktaki işyerlerinde bulunanlar yaralanıyor.

Diş doktoru Nihat Dağ muayenehanesinde, hastası Azize Yumuşak muayenehaneden çıkarken patlama sonrası şarapnel parçala- rından hayatını kaybetti. Telefoncu Karakuş kardeşlere ölüm işyerlerinde geldi. Nakliyat şirketi sahibi Ceyhan ve Uyan ile çocukları iş- yerlerinde öldü. Baba Mehmet Ceyhan yaralı kurtuldu. Tahir Yumuşak ve Hüseyin Çolak belediye önündeki patlama sonrası neler olu- yor merakı ile motosikletle çarşı merkezinden PTT önüne geliyorlar. Trafik yoğunluğundan dolayı PTT önünde motosiklet üzerinde bek- lerken ikinci patlamada ikisi de yanarak ölü- yor. Patlamadan birkaç dakika önce dershane- den çıkıyor bir öğrenci ve ilk patlama olunca PTT önündeki dershane kapısında bekliyor.

Trafiği seyrediyor, herkes yukarı doğru yol alırken o duraklıyor ve ikinci patlamada ora- da ölüyor.

11 Mayıs saldırısı sonrası anne ve babalar ev- latlarını arıyor bulamıyorlar. Saatlerce, sonra ya bir enkaz altında ya da bir hastane mor- gunda buluyorlar. Teşhis için gidiyor yakın-

(13)

lar ama teşhisi yapamıyor, yapmak istemiyor, gözlerine inanamıyor. Kabullenemiyor anne babalar ama gerçek ortaya çıkıyor. Ölümün hak olduğunu biliyorlar da böyle bir ölümü çocuklarına, yakınlarına hak olarak görmü- yorlar.

1.10. Reyhanlı’da 11 Mayıs’ın Derin İzleri Reyhanlı’da yaralı olanlar her gün göz önün- de. Sakat kalanlar Reyhanlı’daki olayın canlı birer şahidi. Onların acısı her gün Reyhanlı halkına 11 Mayıs patlamasını hatırlatacak bir iz bırakmış durumda. Reyhanlı’da işyerlerinin ve evlerin hasar tespiti yapıldı. İnsanlara eko- nomik yönden bir moral verildi. Hasarların bedeli sırasıyla ödendi ve ödeniyor. Şehirde onarım ve tadilat başladı. Patlamanın izleri siliniyor.

Semt pazarları kuruldu ama insanların pa- zarlara gitmeye cesareti kalmadı. Kalabalığın olduğu ve olacağı yerlere de pek giden yok.

Kişisel ihtiyaçlar en kısa yoldan ve süratle ta- mamlanıp hemen evine veya işyerlerine dö- nüyor insanlar. Her yabancıya şüphe ile bakıl- dığı gibi halk birbirine de şüphe ile bakmaya başladı. Zira bu olaylar halkı ikiye hatta üçe böldü. Çünkü kararsızlar da az değil.

Reyhanlı’da Yenişehir gölü bulunuyor. Yaz mevsiminde etrafı dolup taşardı. Bombalı saldırının öncesi Suriyeliler ve Reyhanlı hal- kı birlikte otururlardı. Öyle kalabalık olurdu ki turistik bir bölgede sanırdınız kendinizi.

Bombalı saldırı oldu ne Suriyeli kaldı ne de yerli halk. Oradaki esnaf ve çalışanlar bir- birlerini seyrediyorlar. Hayat durmuş, neşe yok, kazanç yok. Şehir merkezinde de benzer durum, öğleye kadar halk mecbur kalmadık- ça şehre inmiyor. Öğleden sonra marketlere inenler oluyor. İşi olmayanlarda kahvehanele- re gidiyor. Şehir saldırı öncesine göre hayalet bir manzara arz ediyor.

2. REYHANLI SALDIRISI VE TÜRKİYE’NİN SURİYE İKİLEMİ

Reyhanlı’da 11 Mayıs 2013 tarihinde gerçek- leşen terör saldırısı komşu ülkelerde yaşanan istikrarsızlığın Türkiye’ye nasıl kolayca yayıla- bileceğinin acı bir göstergesi olmuştur. Irak’ta 2003 işgali ve Suriye’de 2011 ayaklanma son- rası görmeye alıştığımız acı sahnelerin bir benzeri Hatay Reyhanlı’da yaşanmıştır. Resmi açıklamalar ve Türk kamuoyundaki genel ba- kış saldırının faili olarak Suriye rejimini işaret etmektedir. Buna göre eylemi, Esad rejiminin Türkiye’yi Suriye politikası nedeniyle cezalan- dırma ve çatışmanın içine çekerek savaş saha- sını genişletme çabası olarak okumak müm- kündür.

Olay tüm Türkiye’yi derinden etkilemiştir.

Ancak bölge insanı, Reyhanlı halkı doğrudan şiddete maruz kalmıştır. Bu da zaten Suriye ile sınır ilçesi olması dolayısıyla direk etkile- nen ve gergin bir havanın hakim olduğu böl- gede kutuplaşmaları daha da körüklemiştir.

Reyhanlı Suriye’deki olayların başlamasından bu yana neredeyse kendi nüfusu kadar Suri- yeli misafiri ağırlamaktadır. Bu da bölgedeki sosyal, ekonomik, güvenlik durumunu olum- suz biçimde etkilemektedir. Reyhanlı saldırısı söz konusu etkiyi daha da derinleştirmiştir.

Bu çalışmada öncelikle Reyhanlı saldırısına giden süreç ele alınacak, ardından olayın ar- kasındaki güçler ve hedefleri analiz edilmeye çalışılacaktır. Çalışma Reyhanlı saldırısının Türkiye’nin Suriye politikasına etkisinin ele alınacağı kısım ile sonlandırılacaktır.

2.1. Reyhanlı Saldırısına Giden Süreç Türkiye-Suriye ilişkileri 1999 yılından bu yana kademeli olarak gelişmiş ve son olarak vize- lerin kaldırılmasıyla toplumsal, ekonomik bü- tünleşme yolunda önemli bir adım atılmıştı.

Ancak 15 Mart 2011 tarihinde Suriye’ye sıç- rayan halk ayaklanması bu süreci tersine çe-

(14)

virdi. Bunun temel nedeni Türkiye’nin uzun zamandan beri dış politikanın merkezine

“meşruiyet ve değer merkezli dış politika”

kavramlarını oturtmasından kaynaklanmıştı.

Bu yaklaşım Türkiye’nin Ortadoğu’daki deği- şim dalgasında “demokrasi” taleplerinin yani bölge halklarının yanında yer almasını gerek- tirmekteydi. Aksi bir tutum söylem ile eylem arasında çelişki yaratarak Türk dış politika- sında meşruiyet krizi yaratabilirdi. Ancak reel politikanın gerekleri Türkiye’nin bazı sorun- larda hızlı adım atmasına engel olmuştu. Suri- ye bu açıdan en çarpıcı örneklerden biri oldu.

Türkiye 2000’ler boyunca Suriye’ye yönelik ABD’nin sertlik yanlısı politikalarına karşılık uzun vadeye yayılmış, iç dinamikler yoluy- la sağlanacak bir değişimi savunmuştu. Bu anlamda bazı alanlarda sonuç da alınmıştı.

Suriye’nin Batı ile ilişkileri Türkiye sayesinde nispeten düzelmiş, Suriye içindeki reformcu kanat güçlenmişti. Ancak “Arap Baharı” böl- gede hızlı ve köklü bir değişim talebini be- raberinde getirdi. İşte bu durum Türkiye’nin uzun yıllardır başarmaya çalıştığı ve mesafe kat ettiği Suriye’de değişim sürecini çok kısa bir süreç içinde gerçekleşmesi zorunluluğu- nu beraberinde getirdi. “Değer merkezli dış politika ve reel politika” ikilemi içinde kalan Türkiye son 10 yılda yakın ilişkiler kurduğu Esad yönetimine karşı eleştirel bir tavır almak durumunda kaldı.

“Rejim bekası” sorunu ile yüzleşen Suriye yönetimi Türkiye’nin sorunu “sivil halkın meşru talepleri” olarak tanımlamasından ra- hatsızlık duydu. Buna karşılık Türkiye, uzun yıllardır desteklediği Esad yönetimine ilettiği reform telkinlerinin dikkate alınmamasından

“hayal kırıklığı” duyduğunu açıkça ifade etti.

Türkiye ayaklanmanın Suriye’ye sıçramasını takiben belli bir süre “Suriye’den umudunu kesmediğini ve halen reform yapabileceğine olan inancını” dile getirmişti. Ancak Suriye ordusunun Humus, Deyr ez Zor ve özellik-

le Hama’ya düzenlediği askeri operasyonlar Türkiye’nin umutlarının neredeyse tüken- mesine yol açtı. Hama operasyonunun 1982 yılındaki “Hama Katliamını” hatırlatma- sı ve Başbakan Erdoğan’ın daha önce “yeni Hama’lar istemiyoruz” açıklamasını yapmış olması, operasyonun Türkiye açısından bir dönüm noktası olmasına neden oldu. Dışişle- ri Bakanı Davutoğlu da daha sonraki açıkla- malarında “Hama’da başlayan olayların ken- dilerini derinden etkilediğini, Hama’da yaşa- nan olayların yönteminin ve zamanlamasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını” ifade etti. Türkiye operasyonlar sonrasında, Baş- bakan Erdoğan’ın ifadesi ile “sabrının sonuna geldi.” Bu sert dış politika söylemi “Suriye’nin olayları şiddet yoluyla bastırmaya devam et- mesi durumunda Türkiye’nin hangi yeni dış politika araçlarını hayata geçireceği” sorusu- nu beraberinde getirmişti.

10 yılı aşkın bir sürede kurulan çok boyutlu ve derin ilişkiler birkaç ay içinde kısaca özet- lenmeye çalışılan süreçte hızla geriledi. İşte böyle bir ortamda Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin mesajlarını ve beklentilerini iletmek üzere 9 Ağustos 2011 tarihinde Şam’a kritik bir ziyaret gerçekleş- tirdi. Bu görüşme iki ülke ilişkileri açısından dönüm noktası oldu. Türkiye her ne kadar halk ayaklanmasının bastırılış şekline eleştirel yaklaşsa da olaylar başladığı tarihten bu yana Batı ile Suriye yönetimi arasında bir “kalkan”

vazifesi görmüştü. Ancak Esad-Davutoğlu görüşmesinde Türkiye’nin beklentilerinin karşılanmaması neticesinde Türkiye’nin Batı ile Suriye arasında kalkan olma durumu sona erdi ve bundan sonra Türkiye Suriye’de deği- şimi gerçekleştirmek için baskı ve izolasyon politikaları uygulamaya başladı.

Bu süreçte her türlü diplomatik, siyasi, eko- nomik baskı araçları kullanılmaya başlandı.

En önemli ayaklardan biri ise Suriye muha-

(15)

lefetine destek verilmesiydi. Suriye siyasal muhalefeti örgütlenme çabalarını büyük öl- çüde Türkiye’de sürdürdü ve ilk çatı muhalif yapı olan Suriye Ulusal Konseyi kuruluşunu İstanbul’da ilan etti. Muhalefete destek açısın- dan Türkiye-Suriye sınır hattının Suriye mu- haliflerin lehine kullanımına izin verilmesi kritik önem taşıyordu. Sınır hattının kontro- lünün zayıflatılması muhalefetin rejime karşı mücadelesi açısından kritik önem taşıyordu.

Suriye rejimi de Türkiye’nin verdiği destek olmasa muhalefetin çok fazla yaşama şansı olmadığını ya da bu denli güçlenemeyeceği- ni düşünüyordu. Bunun neticesinde Suriye tarafı Türkiye’yi Suriye politikası nedeniyle

“cezalandırma” çabası içine girdi ve 1998 yı- lından itibaren destek vermeyi kestiği PKK’ya ülkesinde yeniden alan açmaya başladı. Bu süreç içinde Türkiye ile Suriye arasındaki en büyük kriz Haziran 2012 ayı içinde Türk uça- ğının Akdeniz’de uluslararası sularda Suriye hava savunma sistemleri tarafından düşürül- mesi ile yaşandı. Suriye bu saldırı ile rejimin varlığını koruma konusunda ne kadar ciddi olduğunu ve nereye kadar gidebileceğini gös- termişti. Diğer taraftan bu saldırı Türkiye’yi Suriye politikasında geri attırmaktan ziyade daha sertleştirdi. Başbakan Erdoğan’ın ifade- si ile “Suriye muhalefetine her türlü destek verilmeye başlandı”, saldırının hemen erte- sinde Suriye sınırına askeri sığınak yapıldı ve Suriye’nin artık düşman ülke olarak görül- düğü ilan edildi. “Suriye’den Türkiye sınırına güvenlik riski ve tehlikesi oluşturacak şekilde yaklaşan her askeri unsurun bir tehdit olarak değerlendirileceği ve askeri hedef olarak mu- amele göreceği” açıklandı. Bu durum Suriye ordusunun sınıra çok yakın bölgelerde ope- rasyon yapmasını zorlaştırdı ve böylece takip eden dönemde sınır bölgesinde muhaliflerin etkinliği giderek artmaya başladı. Sınırdan 40- 50 kilometrelik bir hat boyunca rejim kontro- lü ortadan kalkmaya başladı. Türkiye’nin sınır hattındaki kontrolleri daha da zayıflatması ile muhaliflerin kontrolündeki kuzey Suriye ile

Türkiye’nin güney bölgesi arasındaki geçiş- kenlik inanılmaz boyutta arttı.

Bu dönemde Türkiye-Suriye sınırında yer alan ile ve ilçelerde Suriyelilerin varlığı hissedilir biçimde artmaya başladı. Türkiye’nin Suriye üzerinden Ortadoğu’ya açılan en önemli ka- rayolu sınır kapısı olan Cilvegözü’nü barındı- ran Reyhanlı ilçesinde yaşananlar söz konusu süreci ve tüm Türkiye-Suriye sınır hattı bo- yunca yaşananları yansıtması açısından son derece çarpıcı bir örnek oluşturuyordu. OR- SAM Başkanı Hasan Kanbolat, Temmuz 2012 ayı içinde kaleme aldığı “Hatay-Reyhanlı’dan Suriye’ye Bakış” ve “Reyhanlı-İdlib Sınırında Sakin Günler” başlıklı ve kişisel gözlemlerine dayanan iki köşe yazısında şu tespitlerde bu- lunuyordu.

“19 Temmuz’da Bab-el Hava sınır kapısı Su- riyeli mücahitlerin eline geçti. Aynı saatlerde Türkiye-Suriye sınırındaki Gaziantep-Karka- mış sınır kapısının Suriye tarafındaki Carab- lus sınır kapısı ve Suriye-Irak sınırındaki Abu Kemal Sınır Kapısı’nın da mücahitlerin eline geçtiği öğrenildi. Reyhanlı sokakları Suriyeli sivillerle ve üniformalı Suriyeli askerlerle dolu.

Türkiye sığınılacak güvenli bir liman. Reyhan- lı halkı da üniformalı Suriye askerlerine alış- mış durumda. Dışardan gelen biri, Türkiye ile Suriye’nin birleştiğini veya Reyhanlı’nın Suri- ye ordusu tarafından işgal edildiğini düşüne- bilir. Yaklaşık 70 bin nüfuslu Reyhanlı’da son birkaç ayda Suriyeli nüfusu birden bir arttı ve artmaya devam ediyor. Suriyeli aile sayısı 1500 civarını bulmuş durumda. İlçede kiralık ev kalmadı. Aylık ortalama 100-200 TL olan ev kiraları 300 TL’ye çıktı. Reyhanlı devlet has- tanesi Suriyeli hastalarla dolu. Ambulanslar her gün sınırdan hasta taşıyor. Reyhanlı’da jet krizinin etkilerini açıkça görmek mümkün.

Kriz sonrası Türkiye’nin çekingenlik bariyerle- rinin ortadan kalktığı rahatça gözlemlenebili- yor. Askeri birlikler silah ve mühimmat olarak güçlendirilmiş, füze rampaları yerleştirilmiş.

(16)

Türkiye, Suriye’deki çatışmalara katılmamak- la birlikte artık çok daha rahat bir şekilde mü- cahitleri desteklemeye başlamış. Son birkaç aydır Reyhanlı dahil olmak üzere Türkiye sı- nır il ve ilçelerine yoğun bir Suriyeli yerleşimi oldu. Reyhanlı, Suriye ile içi içe günlük yaşa- mına devam ediyor.”

Sınır hattının buharlaşması jet krizinin ardın- dan yeni gerginlikleri beraberinde getirdi. Su- riye ordusu ile Özgür Suriye Ordusu arasında Tel Abayad kasabasının kontrolü için yürü- tülen silahlı mücadele Türkiye’ye sıçradı. Tel Abayad kasabası ve Akçakale’ye açılan sınır kapısının kontrolünü kaybeden Suriye ordu- su bölgeyi yakın çevreden top atışına tutmaya başlamıştı. Suriye ordusu bu saldırılar sırasın- da 3 Ekim 2012 tarihinde, Şanlıurfa’nın Akça- kale ilçesini hedef alan 6 top atışı gerçekleş- tirdi. Saldırıda 5 Türk vatandaşı hayatını kay- betti. Türkiye karşılık olarak tespit edilen 14 hedefe 40 top atışıyla karşılık verdi. Bu saldırı ile Suriye yönetimi jet krizinde olduğu gibi gerekirse her türlü “çılgınlığı” yapabileceği mesajını veriyordu. Suriye yönetimi daha ne

kadar ileri gidebileceğini 11 Şubat 2013 tari- hinde Cilvegözü sınır kapısı ile Suriye tarafın- daki Bab el Hava sınır kapısı arasında kalan tampon bölgede bomba yüklü araç ile gerçek- leştirdiği saldırı ile gösterdi. Bu saldırı Suriye ve Türkiye-Suriye sınır hattındaki istikrarsız- lık ve otorite kaybının, kontrollerin gevşekli- ğinin Türkiye’nin güvenliğine nasıl olumsuz yansıyacağının açık göstergesiydi. Türkiye 11 Mayıs 2013 günü tarihinin en büyük terör sal- dırısına işte böyle bir ortam içinde gidiyordu.

2.2. Reyhanlı Saldırısını Kimler, Neden Gerçekleştirmiş Olabilir?

11 Mayıs 2013 tarihinde Reyhanlı, Hatay’da iki ayrı bombalı terör saldırısı düzenlenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör eyleminde 51 kişi ölmüş, 146 kişi yaralanmış- tır. Eylem Reyhanlı Belediyesi’nin de bulun- duğu Atatürk Caddesi’nde art arda meydana gelen 2 patlamada şeklinde gerçekleşmiştir.

Bombalı araçlarla düzenlenen saldırılarda patlamalardan biri belediye diğeri postane bi- nası önünde meydana gelmiştir.

(17)

Reyhanlı terör saldırısı Irak ve Suriye’deki dehşet sahnelerini andıran son derece üzücü görüntüler ortaya çıkarmıştır. Bu görüntüler neticesinde söylenebilecek ilk söz Türkiye’nin Ortadoğu sorunlarına doğrudan müdahil olması ile beraber bir taraftan etkinliğini ar- tırmakla birlikte bölge sorunlarının tarafı ol- ması ve bölgede siyasetin yürütülüş biçiminin hedeflerinden biri haline geldiğidir. Türkiye her ne kadar “haklının” yanında yer aldığı ar- gümanı ile meşruiyeti güçlü bir dış politika izlediğini savunsa da “düzen kurucu”, “statü- koya meydan okuyan” bir dış politika izlen- diğinde buna yönelik “karşı meydan okuma- lar” ile karşılaşılacağı açıktır. Reyhanlı’daki terör saldırısını; failleri ve arkasındaki güçler kim olursa olsun her şeyden önce söz konusu

“karşı meydan okumanın” bir parçası olarak görmek gerekmektedir.

Saldırı ile birbiri ile bağlantılı farklı amaçlar güdülmüş olabilir. Türkiye’yi Suriye politikası nedeni ile cezalandırmak ve geri adım atma- ya zorlamak, Türk kamuoyu ve muhalefetini hükümetin Suriye politikasını sorgulatmaya yönlendirmek, Türkiye’de mezhepsel ayrı- şımları körükleyerek iç çatışma ortamı yarat- maya çalışmak ve böylece Türkiye’nin daha içe dönük bir politika izlemesini sağlamak, Türkiye’nin sınırlarında uyguladığı “açık kapı politikasının” nasıl kendine karşı bir silah ola- rak dönebileceğini göstermek bunlar arasın- da olabilir. Bu tarz saldırılar ile Türkiye ciddi bir ikileme zorlanmaktadır. Suriye’deki iç sa- vaş artan bir şekilde Türkiye’nin güvenliğini olumsuz etkileyen bir soruna dönüşmektedir.

Ancak diğer taraftan sorunu sonlandırmak adına uygulanan politika Türkiye’yi doğru- dan çatışmanın tarafı haline getirmekte ve daha fazla güvenlik sorunu ile karşılaşmasına neden olmaktadır. Türkiye, Suriye sorununa çözüm bulunamaması durumunda ya artan şekilde şiddet sarmalının içine çekilecek ya da Suriye politikasında radikal bir değişikliğe gitmek durumunda kalacaktır. Her iki seçe-

nek kendi içinde Türkiye açısından ciddi zafi- yetleri beraberinde getirecektir. Birinci şıkkın seçilmesi durumunda bir şekilde uluslararası toplum ikna edilerek Esad yönetiminin yıkıl- ması için gerekli “uçuşa yasak bölge ilanı, mu- haliflere ağır silah yardımı, doğrudan askeri müdahale” gibi önlemlerin alınması sağlan- malıdır. Bu mümkün değilse Türkiye, sınırlar- dan kaynaklanan güvenlik risklerinin ortadan kaldırılması için doğrudan kendisi sorumlu- luk almak durumunda kalacaktır. Suriye so- rununda aktif ülkelerin pozisyonlarına bakıl- dığında birinci şıkkın gerçekleşmesi mümkün gözükmemektedir. İkinci şık ise Türkiye’nin Suriye sınır bölgelerini kapsayan bir askeri müdahalesini gerektirmektedir. Bu da Türk ordusunun Suriye içinde saldırıya açık bir hale düşmesine ve Suriye rejiminin Türkiye’ye yönelik misilleme saldırılarına açık kalması anlamına gelecektir. Suriye politikasında ra- dikal bir değişikliğe gidilmesi ise Türkiye’nin uzunca bir süre Ortadoğu’ya yeniden sırtını dönmesi ve dış politikanın ana unsuru olan yaptırım gücünün zayıflaması sonucunu be- raberinde getirecektir. Dolayısıyla Suriye meselesi bu noktadan itibaren sonuçları her halükarda Türkiye açısından sıkıntılı alter- natifler arasında tercihi zorunlu kılmaktadır.

Bu geniş fotoğraf çerçevesinde değerlendiril- diğinde, Reyhanlı saldırısı Türkiye’nin Suriye politikası bağlamında daha fazla baskı altında kalmasına neden olacaktır.

Büyük resmin dışında Reyhanlı saldırısının sonuçları ve olası failleri hakkında şu değer- lendirme yapılabilir. Bu saldırı her şeyden önce Suriye rejiminin en azından Hatay içinde eylem düzenleme kabiliyetine sahip olduğunu göstermiştir. Türk yetkililerin açıklamaları da terör saldırısının Suriye istihbaratı destekli olmakla birlikte Türkiye içinden yürütüldüğü ve olayın içinde Türk vatandaşlarının olduğu şeklindedir. Bu durum Cilvegözü ve Reyhanlı saldırılarının ardından önümüzdeki dönemde aynı yönde girişimlerin olabileceği düşün-

(18)

cesini doğurmaktadır. Hatay; Türk, Sünni Arap, Arap Alevi, Kürt, Hıristiyan ve Erme- ni topluluklarının bir arada olması itibarıyla yüzyıllardır barış içinde bir arada yaşamayı başaran bir il olarak örnek gösterilmektedir.

Ancak Suriye’deki iç savaşın mezhepsel boyu- tunun giderek keskinleşmesi Hatay’daki farklı toplumlar arasındaki barış ortamını da sars- mıştır. Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı bu tarz eylemler zaten var olan gergin ortamının körüklenmesine neden olabilir. Türkiye’nin Suriye politikasının en önemli sonuçlarından biri de Ortadoğu’da siyasetin temel dinamik- lerinden olan etnik ve mezhepsel ayrışımlara dayalı tartışmaların Türkiye’ye taşınması ol- muştur.

Olayın doğrudan faili olarak THKP-C Acil- ciler örgütü ve lideri Mihraç Ural öne çıka- rılmaktadır. Mihraç Ural yakın zaman önce gerçekleşen Banyas katliamının da faili olarak görülmektedir. Esad rejiminin yıkılması duru- munda Arap Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye, Tartus vilayetleri ile Humus ve Hama vilayetlerinin batı kanadını içeren bir Alevi devleti kurmayı alternatif olarak düşündüğü söylenebilir. Banyas ili Tartus vilayeti için- de Sünni Arapların yaşadığı bir il olarak söz konusu planın hayata geçirilişi önünde engel teşkil etmektedir. Banyas katliamı Sünni hal- kın korkutularak göçe zorlanması, güvenli ve homojen bir Arap Alevi bölgesi yaratılma he- definin önemli bir ayağı olarak düşünülmüş- tür. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğ- lu da Banyas katliamını bu şekilde okuduğunu

“rejim ülkenin tümünü kontrol altına almak mümkün değilse belli bir bölgeyi etnik te- mizliğe tabi tutup o bölgede etkin olma stra- tejisine geçmiştir.” sözleriyle dile getirmiştir.

Banyas katliamından kısa süre önce Mihraç Ural’ın internette yayınlanan görüntülerin- de “Banyas ilinin Sünnilerin tek denize çıkış noktası olduğu, bu şehrin önce kuşatılıp sonra temizlenmesi gerektiği ve başında olduğu Su- riye Mukavemeti isimli örgütün sahaya inerek

bunu gerçekleştireceği” yönündeki ifadeleri yer almıştır. Reyhanlı saldırısı sonrası Dışişle- ri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Banyas kat- liamını kim yapmışsa Reyhanlı saldırısında da onların ayak izleri var.” açıklaması Türk karar alıcıların her iki olayın faili olarak söz konusu örgütü ve başındaki ismi gördüğünü ortaya koymaktadır. Ural, Reyhanlı saldırısı sonra- sında kendisiyle yapılan röportajda “Suriye’de şu anda faaliyette bulunan örgütün Acilciler olmadığını, Suriye Mukavemeti isimli yeni bir direniş hareketi” olduğunu kaydetmiş ve “ör- gütün kurucuları arasında Türkiyelilerin bu- lunduğunu” belirtmiştir. Başbakan Erdoğan da Reyhanlı saldırısına ilişkin yaptığı açıkla- mada “Suriye rejiminin Türkiye’de uzantıları var” ifadelerini dile getirerek söz konusu milis grubu ve arkasındaki Suriye istihbaratını ola- yın faili olarak işaret etmiştir.

Sonuç

Reyhanlı saldırısı Suriye sorununa doğrudan müdahil olmanın ve çözüm üretilememesinin Türkiye açısından maliyetinin giderek hangi boyutlara ulaşabileceğini göstermesi açısın- dan önemlidir. Suriye sorunu dış kaynaklı sal- dırılara açık hale gelmenin yanı sıra toplumsal barış ortamının bozulmasına neden olmak- tadır. Ortadoğu’da şiddet ne yazık ki birçok zaman siyasi amaca ulaşmanın aracı olarak kullanılmaktadır. Reyhanlı saldırısı bölge so- runlarına taraf olmanın sonuçlarından birinin söz konusu yöntemin hedeflerinden biri hali- ne gelme riskini açıkça ortaya koymuştur.

Saldırının zamanlaması Başbakan Erdoğan’ın kritik ABD ziyareti öncesi gerçekleşmesi açı- sından önemli olabilir. Başbakan Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleştir- diği ziyaret öncesinde, Amerikan televizyonu NBC’ye bir röportajda kritik mesajlar vermiş- ti. Gazetecenin “Suriye’de uçuşa yasak bölge ilan edilmesi durumunda Türkiye’nin de buna destek verip vermeyeceği sorusuna Erdoğan,

(19)

“Buna evet deriz” yanıtını vermiştir. Ayrıca

“Suriye rejiminin halkına karşı kimyasal silah kullandığını belirterek Washington’ı bu ko- nuda da harekete geçmeye çağırmış, “kırmı- zı çizgi”nin çoktan aşıldığını da belirtmiştir.

Başbakan Erdoğan’ın bu ifadeleri Washing- ton ziyaretinde Başkan Obama’yı Suriye ko- nusunda daha sert bir pozisyon almaya ikna için çabalayacağı yönünde beklenti oluştur- muştur. ABD’nin uçuşa yasak bölge ilanına destek vermesi ya da muhaliflerin ağır silah- lar dahil olmak üzere silahlandırılması kara- rı alması Suriye’de dengeyi değiştirebilecek gelişmeler olacaktır. Ancak Esad rejimi kritik görüşme öncesi Reyhanlı saldırısını planlaya- rak Türk tarafının ABD’de elini zayıflatmaya çalışmıştır. Gerçekten de ziyaret sonrasında Türkiye’nin ABD’yi ikna etmesinden ziyade Türkiye’nin ABD pozisyonuna yakınlaşma- sı söz konusu olmuştur. Dolayısıyla Reyhanlı saldırısı ilk aşamada Türkiye’nin Suriye poli- tikasında elini zayıflatmıştır. Ayrıca Suriye re- jiminin Hatay’daki gelişmeleri manipüle etme kabiliyeti ve iradesi olduğunu göstermiştir. Bu da zaten hassas bir konumda olan Hatay’daki toplumsal barışı sarsacak yeni terör saldırıla- rının rejim tarafından gerçekleştirilebileceği düşüncesi oluşturmuştur. Bu durum Suri- ye’deki istikrarsızlığın bir an önce çözülmesi- nin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

3. REYHANLI HAKKINDA GENEL BİLGİLER

3.1. Reyhanlı’nın Konumu

Reyhanlı’nın denizden yüksekliği 100 m., yıl- lık yağış ortalaması 531 mm. ve yüzölçümü de 592 km²’dir. İlçe yerleşim merkezi hariç olmak üzere Reyhanlı’nın dönüm olarak yüzölçümü 401.146 ve bunun 14.717 dönümü dağlıktır.

Ovadaki arazi 348.985 dönümü bulmaktadır.

Kalan 37.444 dönüm dağ çevrelerinde oluşan kırmızı topraktır.

Reyhanlı ilçesi Akdeniz bölgesinde ve Hatay’ın doğusunda yer alır. Akdeniz iklimi hakimdir.

Doğusunda ve güneyinde Suriye, batısında Antakya merkez ilçesi ve kuzeyinde Kumlu ilçesi bulunmaktadır. Ayrıca önemli bir gelir kaynağı olan Cilvegözü sınır kapısı da bu il- çededir.

3.2. Reyhanlı Tarihi

Reyhanlı bölgesine adı belirli ilk yerleşen kavim Hurriler olmuştur. Hurriler, Hint- Avrupa kökenlidir. Reyhanlı’ya yerleşmeden önce Doğu Anadolu’nun Van gölü çevresin- de oturmaktadır. Kavimler Göçü nedeniyle bulundukları yeri bırakıp Güney Anadolu’ya indiler. Yukarı Mezopotamya ve Hatay dahil Kuzey Suriye’yi işgal edip yerleştiler. Hurri- lerin yaptığı bu göçün M.Ö. 1950 yıllarında olduğu tahmin edilmektedir. Hurriler M.Ö.

1800 yılında Mitanni Krallığı’nı kurdular.

Devlet, konfederasyon niteliğindeydi, yani küçük kent krallıkların bir merkez çevresinde birleşmesiydi. Başkent Vaşşugani’nin bugün- kü Rasülayn’ın yeri olduğu tahmin edilmek- tedir. Sınırların Bitlis’ten başlayıp, Akdeniz’de bittiği sanılmaktadır. Ancak Çatalhöyük, Cü- deyde ve Atçana höyüklerinde yapılan kazılar sayesinde, Reyhanlı bölgesinin daha Hurriler gelmeden önce, bugün adını bilmediğimiz kavimler tarafından yerleşiği olduğunu anla- maktayız. Cübeyde Höyüğü’nde, Neolitik dö- nemle ilgili bir tabaka bulunmuştur. Atçana Höyüğü’nde yapılan kazılar ise, buranın M.Ö.

3200 yılından daha gerilerde de iskan gör- düğünü ve M.Ö. 2100 yılından itibaren par- lak bir uygarlığın başladığını göstermektedir.

Çatalhöyük ve Cüdeyde Höyüğü’nde M.Ö.

4500-1780 yılları arasıyla ilgili çeşitli mühür- lerin bulunması, burada yerleşmiş kabilelerin başka devletlerle siyaset ve ticaret yaptıklarını belgelemektedir. Nitekim Çatalhöyük, Cü- deyde ve Tainat Höyüklerinde Mitanni, yani Hurri uygarlığıyla ilgili mühürler ve koyu ze- min üzerine çizgili beyaz desenli keramikler

(20)

bulunmuştur Hurriler M.Ö. 1950 yıllarında Reyhanlı bölgesine gelince, burada yerleşik bir uygar toplum bulmuş ve onları egemen- likleri altına alarak kendi küçük kent krallık- larını kurmuşlardır.

Bölgedeki Hurri uygarlığı en gelişmiş ye- rini Atçana’da sağlamıştır. Çünkü Atçana Höyüğü’nde yapılan kazılarda, daha yaygın kalıntılar bulunmuştur. Kazılarda, kerpiçten inşa edilmiş bir kent ortaya çıkarılmıştır. Ken- ti surlar çevrelemektedir. İçeride bir saray, ta- pınaklar, iki tarafında evler yer alan caddeler ve askeri yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ka- zılarda Hurri dilinde yazılmış önemli tablet- ler ele geçirilmiştir. Tabletlerden anlaşıldığı- na göre bu kentin adı Alalah’tır ve küçük bir Huri Krallığı’dır. Yine bu tabletlerden Alalah Kralı İdrmi’nin otuz yıl hükmettiğini ve Mi- tanniler Kralı Barratarna’nın vassalı olduğu- nu öğrenmekteyiz. Ayrıca M.Ö. 15. yüzyılda Nikmedad adlı kişinin Alalah Kralı olduğu ve bunun da Mitanniler Kralı Şauşşatar’a bağım- lı bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Kazılarda Hurri sanatına ait mühürler, altın ve gümüşle- re de rastlandı. Atçana’da Hurri sanatıyla ilgili bazalttan yapılmış bir sunak, kadın ve erkek heykelcikleri, kurban masaları, aslan heykeli ön kısmı bulunmuştur. Çevrede bazalt taşı bulunmadığına göre, bu taşın Yayladağı’ndan getirilmiş olması gerekmektedir. Bu dönem- de tarım ve hayvancılık bölgede önemli bir yer tutmaktadır. Tainat höyüğünde M.Ö.

1600 yılından itibaren çeşitli mühürlere rast- lanmıştır. Bu benzer kalıntılar, Atçana merkez olmak üzere Amik Ovası’nda Çatalhöyük, Cüdeyde, Tainat ve diğer höyükleri kapsayan küçük bir Hurri konfedere devletinin kurul- duğunu belgelemektedir. Bazalt taşı olayı, At- çana, yani Alalah merkezli Amik Ovası’ndaki Hurri Devleti’nin, Mitannilere bağımlı olması nedeniyle siyaset ve ticaret bakımından Suri- ye, Mısır ve Mezopotamya ile çok sıkı ilişkiler içinde bulunması doğaldır.

Reyhanlı’da Hurri uygarlığına son veren Hitit’ler olmuştur. Hititler, Hint-Avrupa kö- kenlidir ve Kafkasya üzerinden M.Ö. 2000 yıl- larının başında Anadolu’ya geçtikleri tahmin edilmektedir. Hititler, Kızılırmak kavsi içinde- ki bölgeye yerleşmişlerdir. Ele geçen Hititçe ve Akadça yazılara göre Hititler M.Ö. 1750 yılın- da yerleşik bir devlet kurmuşlardır. Hitit Kralı Hattuşil M.Ö. 1680-1650 yılları arasında hü- kümdarlık yapmıştır. Bu kral Mitanniler’den Halep’i almış, Amik ovasına girmiş ve oradaki Hurri kent devletlerini tek tek ele geçirmiştir.

Atçana’yı da, yani Alalah Krallığı merkezini, yağma etmiştir. I. Suppilulium, M.Ö. 1380 ve 1340 yılları arasında Hitit Kralı olmuştur.

Hurrilerle anlaşarak Halep ve Amik Ovası’nı tekrar kendine bağlamıştır. Ancak Hitit’lerin Amik Ovası’ndaki etkileri sürekli olmuştur.

III. Hattuşil’in M.Ö. 1275-1250 yılları arasında geçen krallığı döneminde, Mısır hükümdarı II. Ramses ile ünlü Kadeş Barış Antlaşması’nı Asurlulara karşı yapmıştır. Bu antlaşmaya göre, Fırat Nehri’nden itibaren Kuzey Suriye dahil Akdeniz’e kadar ki bölge Hititlere aittir.

(21)

Böylelikle Hititlerin Amik Ovası’ndaki Hur- riler üzerindeki egemenlikleri M.Ö. 13. yüz- yıl ortalarından itibaren kesinleşmiştir. Hitit Konfederasyonu M.Ö. 1180 yılında dağılınca, Kuzey Suriye ve Amik ovasında Hitit kent devletleri ortaya çıkmıştır. Atçana’daki Alalah kenti çok yağmalandığı için önemini yitirmiş- tir. Bu nedenle Hititler, Çatalhöyük başkent olmak üzere konfederasyon nitelikli Amik Ovası’nda bir devlet kurmuşlar ve bu devle- te Hatina adını vermişlerdir. Bu dönemden sonra Reyhanlı bölgesinde bir Hitit uygarlığı

ile karşılaşmaktayız. Çatalhöyük, Cüdeyde ve Tainat’ta Hititlerle ilgili mühürler, çivi yazılı tabletler bulunmuştur. Atçana’da Hititler’den kalma M.Ö. 13. yüzyıl’da yapılmış saray duva- rında freskler ve her iki yanı aslan heykelle- riyle süslenmiş bir mabet girişi ortaya çıkarıl- mıştır. Ayrıca Tainat’ta yine Hitit uygarlığıyla ilgili 13. yüzyıl’da yapılmış bir saray ve bir ta- pınak, yan yana yatmış ve ağzı açık iki aslanlı heykel, savaş arabasını betimleyen kabartma- lar bulunmuştur.

Asur Kralı II. Sargon, M.Ö. 717 yılında Amik Ovası’ndaki Hitit egemenliğine son vermiş- tir. Sonrasında Reyhanlı bölgesinde Asurlu kent devletler oluşmaya başlamıştır.  Nitekim M.Ö. 8. yüzyıl ortalarından itibaren Çatalhö- yük, Cüdeyde ve Tainat höyüklerinde Asurlu- larla ilgili mühürler görmekteyiz.

M.Ö. 538 yılında ise Persler yılında Asurlu- ların Amik Ovası’ndaki egemenliklerine son

verirler. Büyük İskender M.Ö. 333 yıllarında, Pers Kralı Daryüs’ü Hatay-Erzin’de yenilgiye uğratmıştır. Amik Ovası’na bu kez Makedon- lar egemen olmuştur.

Reyhanlı’nın çok eski bir yerleşim bölgesi ol- masına karşın, Hurri, Hitit ve Asur uygarlığın- dan sonra belgelerde uzun süren bir kesintiyle karşılaşılır. Bilindiği kadarıyla Pers, Makedon ve Roma uygarlıklarından kalma hiçbir kalıntı

(22)

yoktur. Cüdeyde kayalıklarında tek tük rastla- nan oyukların Romalılardan kalma mezarlar olduğu tahmin edilmektedir. Ama Bizanslı- larla ilgili buluntular vardır. Reyhanlı’da Yeni- şehir Mahallesi’ndeki askeri yapı kalıntıları ve ele geçen çeşitli paralar, Yenişehir ve Harran Köyü (Kavalcık) çevresinin Bizanslılar döne- minde önemli birer yerleşim merkezi olduğu- nu kanıtlamaktadır. Topraktan çıkarılmış dev küpler bölgede zeytincilik, bağcılık ve şarap- çılığın yaygınlığını belgelemektedir. Harran köy içme suyu kuyusu temizlenirken Bizans ve Osmanlılarla ilgili çeşitli paralar bulun- muştur. Ayrıca Cilvegözü ve çevresindeki ka- lıntılar, sarnıçlar ve büyük kesme taş bloklar, buraların Osmanlılar döneminde de askeri bir bölgeyi oluşturduğunu kanıtlamaktadır.

Reyhanlı, eskiden bir su değirmenleri ülke- sidir. Müşir Derviş İbrahim Paşa, 1865-1880 yılları arası Suriye Genel Valisi ve Dördüncü Ordu Komutanı’dır. Yenişehir’de güçlü bir su kaynağı vardır. Derviş İbrahim Paşa zamanın- da, Halepli  Hacı Bekri Kubbeni bu kaynağın önüne bir set çekip bugün gazinoya dönüş- müş olan değirmeni yaptırmıştır. Derviş İb- rahim Paşa, arka tarafta bulunan araziyi de- ğirmene bırakmıştır. O zamanlar çölden, Fırat bölgesinden, yıllık zahirelerini öğütmek için yüzlerce deve gelirdi. Deveciler burada üç ay kadar sırada beklerdi. Dönerlerken, hem ken- di gereksinmeleri hem de deveye denge olsun diye, bir yana un ve öbür yana tuz çuvalları yüklerlerdi. Değirmenler, o dönemin önemli birer fabrikası durumundaydı.

Türkmen aşiretleri Amik Ovası’na 1865 yılın- da Müşir Derviş İbrahim Paşa tarafından is- kan edilmişlerdir. Müşir Derviş İbrahim Paşa, 1880 yılında başka yere atanır. Yerine Hüseyin Cemil Paşa, Halep Valisi ve Ordu Komutanı olur. Valiliği 1880-1886 yılları arasındadır.

Çünkü ondan sonra gelen Müşir Osman Nuri Paşa 1886 yılında Halep Valisi ve Ordu Ko- mutanı olmuştur.

Çerkes Göçmenleri, Reyhanlı’ya 1882 yılında iskan edilmişlerdir. Hüseyin Cemil Paşa valiy- ken, Tatar ve Çerkes göçmenler Halep’e gel- miş ve camilere konuk edilmişlerdir. Önce Ta- tarlar on aile olarak Reyhanlı’nın Sifef ve Ap- talhöyük adlı iki yere yerleştirilmiştir. Ondan sonra Çerkesler 110 aile olarak Efnir (şimdiki Bayır Mahallesi), Yenişehir ve Harran’a, her aileye 71 dönüm arazi vererek iskan edildiler.

Osmanlı arşivine göre Reyhanlı’nın adı “Amik Abad” idi. Türkmen Büyük Reyhanlı aşire- ti Amik Ovası’na iskan edilince, resmi adı

“Reyhaniye Kazası”na dönüştü. Halk arasında Reyhanlı’nın başka adları vardı. Zengin de- ğirmen bölgesi olduğu için “Değirmenkaşı”

denirdi. Müşir Derviş İbrahim Paşa’nın Rey- hanlı ilçesinde 14 adet köyü vardı. Bugün ki Oğuzhan İlkokulu’nun yanı başında ve batı tarafında kendine bir saray yaptırdığı için Reyhanlı’ya “Saray”da denirdi.

3.2.1. 20. Yüzyılda Hatay ve Reyhanlı’nın Kısa Tarihi

30 Ekim 1918 Mondros mütarekesinin imza- lanmasıyla Hatay’ın da içinde bulunduğu Os- manlı Devleti’nin işgaline başlanmıştır. Eylül 1919’da Hatay’da Müdafaa-i Hukuk Örgütü kurulmuştur. Tayfur Sökmen, Dedebeyzade Hakkı, Türkmenzade Ahmet’in ve Yüzba- şı Asım Bey yönetiminde toplanarak işgalci Fransızlara karşı görev bölümü yapmışlardır.

Tayfur Sökmen Amik ovasındaki yerel dire- nişçilerin başına geçerek mücadeleye devam etmiştir. 20 Ekim 1921’de Hatay konusunda Türkiye ile Fransa arasında bir antlaşma im- zalandı. Buna göre Hatay’da özel bir yönetim kurulacaktı. 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşmasının imzalanması ile Suriye ve Lüb- nan’daki Fransa manda hakimiyeti Milletler Cemiyeti’nce kabul edildi. 9 Eylül 1936’da işgal altında bulunan Suriye’nin egemenliği Fransa tarafından kabul edildi. Bu sırada Ha- tay, Fransız işgaline karşı silahlı mücadeleye

(23)

devam ederek kurtulmaya çalışıyordu. 20 Mayıs 1937’de Hatay’ın uluslararası bir sta- tüye kavuşması Birleşmiş Milletler kararıyla oldu. Hatay adı ise İskenderun Sancağı adıyla geçiyordu. 1938’de Türk ve Fransız askerleri arasında varılan antlaşma gereğince Hatay’da asayişi sağlamak üzere 2500’er kişilik birer as- keri birlik Hatay’a girdi. 8 Temmuz 1938’de Türk askeri Albay Şükrü Kanatlı komutasın- da Reyhanlı’ya girdi. 2 Eylül 1938’de Hatay Millet Meclisi ilk toplantısını yaptı, devletin adı Hatay olarak kabul edildi ve devletin başı- na Tayfur Sökmen getirildi. 25 Ekim 1938’de Kırıkhan’a bağlı bir nahiye olan Reyhaniye ilçe oldu. 23 Haziran 1939’da Ankara’da yapılan Hatay antlaşması ile Türk-Fransız görüşme- leri sonucunda Hatay Türkiye’ye bırakıldı. 7 Temmuz 1939 tarihli ve TBBM’nin 3711 sa- yılı yasası ile Hatay il, Reyhaniye ise Reyhanlı adıyla ilçe oldu.

3.3. Reyhanlı Ekonomisi 3.3.1. Reyhanlı Tarım Tarihi

Amik Ovası özellikle 1947 yılından bu yana hızlı bir ekonomik ve toplumsal yapı değiş- tirmiştir. Öncesinde Reyhanlı ilçesinde büyük ve orta mülkiyet egemendi. 500 dönümden yukarı 239 aile vardı ve bunlar ekilen toprak- ların yüzde 51’ini birini kontrol etmekteydi.

İki bin dönümden fazla mülk sahibi olanların miktarı 54 aileyi bulunmaktaydı. Fransızlar döneminde Reyhanlı ilçesi yoksuldu, toprak bol ama insan kıt idi. 1940’ta bile Reyhanlı’da 5050 kişi, köylerinde ise 12.950 insan otur- maktaydı. Tarımda karasaban ve çeki gücü olarak öküz egemendi. Her çift öküzün yıllık çalışma alanı 30-35 dönümdü ve çiftçi günde 3-4 dönüm sürerek yapabilirdi. At, hali vakti yerinde olanların binek hayvanıydı. Toprakla- rın bir kısmı ekilirdi, boş kalan yerler Halep tarafından gelen koyunculara otlak olarak ki- ralanırdı.

Pamuk bilinmezdi. Ovada buğday, arpa, bur- çak, yulaf, akdarı, bakla, mercimek ve nohut ekilirdi. Reyhanlı’da fazladan fasulye ve soğan vardı ve kayısıcılık gelişmişti. Sığır, manda, keçi, eşek beslenirdi. At çok az idi. Sığır ırkı kötüydü, bir inek günde bir-iki kilo süt sağar- dı ve her köylü ailesinde inek bulunmazdı.

Hayvan gübresi toprağa dökülmezdi. Köyle- rin çevresinde tepeler halinde yığın yığın hay- van gübresi bulunurdu.

Amik Ovası’nda büyük işletme yoktu ve üç çeşit ortakçılık vardı:

a) Mülk sahibi arazi ve tohum verir. Öküz, saban, sürek, biçme, dövme ve nakliye gibi kalan masraflar ortakçıdan ise mahsül yarı yarıyadır.

b) Arazi, tohum, öküz, sabanı mülk sahibi ve- rir ve kalan işler ortakçıdan ise, çiftçi ürü- nün üçte birini alır.

c) Eğer bu ortakçı “kuvvet” adı altında mülk sahibinden kışlık yiyeceği için zahire ve bir miktar da para almışsa, çiftçiye ürünün dörtte biri düşer. Mülk sahibi “kuvvet” ola- rak verdiklerini, mahsül bitiminde ortakçı- dan tahsil ederdi.

Tarımda tembel işgücü ile cılız sermaye birli- ği vardı. Traktör ve biçerdöverin işitilmediği, suni gübre ve ilaçlamanın bilinmediği, sula- manın yapılmadığı, iyi tohumun kullanılma- dığı ve hayvan gübresinin bile tarlaya dökül- mediği bir tarım düzeninde, kuşkusuz dönüm başına alınacak üründe düşük olacaktı. Yılda yüz elli çuval, yaklaşık on sekiz ton buğday alan kişi kendisini hali vakti yerinde sayardı.

Ayrıca tarımsal ürünlerin fiyatı da düşüktü.

Buğdayın batmanı, yani üç kilo iki yüz elli gra- mı iki buçuk-üç kuruştu. Çiftçinin geri tarım nedeniyle üretim kıt, fiyatlar düşük ama sa- tın aldığı mallar pahalıydı. Onun için ortakçı köylü karın tokluğuna çalışırdı ve mülk sahibi de parasızdı.

(24)

Tarım işletmelerinde “şıhne” yönetimi vardı.

Şıhne, mülk sahibini köyde temsil ederdi. Her köyün bir harman yeri vardı. Olgunlaşmış ürün orakla biçilirdi. Biçinciler, Kuseyr ve Ha- lep tarafından gelirdi. Biçinci, tarlaya tohum olarak atılan miktarın yarısını ücret olarak alırdı. Desteler halinde tarlada bulunan ürün, öküz arabasıyla harman yerine taşınırdı. Son- ra harman “carcar” adı verilen ve genellikle öküzün çektiği, demir tekerlekli ve kenarları sivri dişli bir dövenle kırılırdı. Ürün yeter de- recede kırıldıktan sonra, savurmak için uygun hava beklenirdi. Samandan arındırılmış ürün kümelenirdi ve tahta mühürle damgalanırdı.

Bu işler üç ay kadar sürerdi. Mülk sahibi ge- lince haymaya otururdu ve ürün “rublağı” adı verilen tahtadan yapılmış bir ölçekle bölüşü- lürdü.

Ortakçı köylü, kamış ve berdirden, ev ve ahı- rını kendisi yapardı. Bu evlere “huğ” denirdi.

Bataklık yaygındı. Hürriyet ve Killik köyüne dayanırdı. Bulgur, gömeç ve akdarıdan çeşitli yemekler yapılırdı. Ayranı herkes bulamazdı ve genellikle zeytinyağı kullanılırdı. Aydınlan- ma aracı olarak Reyhanlı’da gaz lambası yay- gındı. Ama köylü çoğunlukla fiske kullanırdı.

Ucu sivri ufak bir teneke kaptı. İçine zeytinya- ğı doldurulur ve sivri ucundan fitil sokulurdu.

Fitil yakılarak bir aydınlanma sağlanırdı. Köy- lü yakacak olarak tezek, payam sapı ve “kas- rin” adı verilen iri saman artıkları kullanırdı.

Köylere çerçiler gelirdi. Mallarını yumurta, buğday, arpa, akdarı gibi ürünlerle değişirler- di. Köylü sabun, iplik, fitil, kibrit, tuz, çorap, mendil, şeker gibi çeşitli mallar alırdı. Yeme- ni, mintan ve şalvar köylü giysisi idi. Ceket bilinmezdi. Kışın kullanılan yün abalar, Ha- lep ve İdlib tarafında dokunurdu. Reyhanlı ile ilişkileri azdı, yılda iki üç kez gidilirdi. Sıtma yaygındı. Köylerde doktorluk görevini bu işe meraklı kimseler ve din hocaları yapardı. Kı- rık çıkıkçılar ve ihtiyar ebeler iş görmekteydi, ama diğerleri bir şey bilmezlerdi. Kan alırlar,

kızdırılmış demirle dağlama yaparlar ve karnı ağrıyana pekmez içirirlerdi. Sıtmalı kimsele- rin bileğine okunmuş iplik bağlarlardı. Muska her çeşit hastalığın tedavisinde kullanılırdı.

Yalnız Reyhanlı’da biri erkek diğeri kız olmak üzere iki ilkokul vardı. Ayrıca pratisyen bir doktor da bulunmaktaydı.

Reyhanlı ilçesinin kaderi 1947 yılından itiba- ren değişmeye başladı. Marshall Planı nede- niyle tarıma, giderek artan kaynaklar akta- rılmaya başlandı. Çiftçi gerek fiyat ve gerek kredi bakımından himaye gördü. Reyhanlı’da 1946’da 12 adet traktör varken, bu miktar 1955’te 402 traktöre çıktı. Avrupa standart- larına denk modern bir işletmeciliğe geçil- di. 1985 yılına göre Hatay’daki traktör mev- cudu 7.006 adet idi ve bunun yaklaşık 2.000 kadarı Reyhanlı’da bulunmaktaydı. Zamanla Reyhanlı’nın mülkiyet yapısında çok önemli değişiklikler oldu. Amik bataklığının kuru- tulması sonucu pek çok topraksız köylü arazi sahibi yapıldı ve orada yüzlerce küçük işletme oluştu. Ayrıca büyük mülkiyet kendiliğinden tasfiye oldu. Eski kuşakların ölümüyle orta- ya çıkan miras yoluyla parçalanma ve bir kı- sım yeni mülk sahiplerinin vazgeçemedikleri tüketim alışkanlığı nedeniyle yapılan toprak satışları, Amik ovasında büyük mülkiyete son verdi. 1987’de yapılan bir araştırmaya göre, Reyhanlı’da en büyük mülkiyet 1300 dönüm- dür ve bu da ancak üç kişide vardır. Ovada ka- zanılan para, Reyhanlı’da birikmeye başladı.

Bunun sonucu on beşi aşkın çırçır fabrikası, un ve yağ fabrikası kuruldu. Yenişehir Gölü’ne doğru modern bir mahalle oluştu.

Reyhanlı 1940 yılında 5.050 nüfuslu büyük bir köydü. Bugün ise Reyhanlı yetmiş bini aşkın nüfusuyla, liseleriyle, hastanesi ve çeşitli dal- lardaki doktorlarıyla gelişen bir kenttir.

Reyhanlı’nın güneyindeki Barişa Dağı, 1932- 1933 yıllarında bodur meşeliklerle kaplıdır.

Köylü ağaçların bedenlerini kesmekle ye-

Referanslar

Benzer Belgeler

Bayram Sinkaya ORSAM Advisor, Middle East - Yıldırım Beyazıt University Department of International Relations Dr. Süreyya Yiğit ORSAM

Bayram Sinkaya ORSAM Advisor, Middle East - Yıldırım Beyazıt University Department of International Relations Dr. Süreyya Yiğit ORSAM

Bayram Sinkaya ORSAM Advisor, Middle East - Yıldırım Beyazıt University Department of International Relations Dr. Süreyya Yiğit ORSAM

ORSAM internet sitesinde Ocak 2009 - Ocak 2014 tarihleri arasında 1330 adet Türkçe ve 987 adet İngilizce dış politika analizi yayımlanmıştır...

30 Ekim 1918 Mondros mütarekesinin imza- lanmasıyla Hatay’ın da içinde bulunduğu Os- manlı Devleti’nin işgaline başlanmıştır. Eylül 1919’da Hatay’da Müdafaa-i

2 Ekim 2013: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye krizinde askeri çözümü öngören, ancak sonra Rusya’nın barışçıl çözüm için tüm araçların

23 Mart 2013: Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi Irak’ın Kerkük iline bağlı Tazehurmatu nahiyesinde Nevruz Bayramı kutlamalarına

Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi; tüm Türkmen parti ve siyasi kuruluşlarını Türkmen davasını, Türkmenlerin yaşadıkları