• Sonuç bulunamadı

DÜŞÜNEN MUSİKİÇıkdı, okuyun, fi: 50 k.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DÜŞÜNEN MUSİKİÇıkdı, okuyun, fi: 50 k."

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ D J T t H A D

İ Ç İ N D E K İ L E R

Çocuklara güzel bir ki lap

Hatıralar Londra « Yacht Clüb » ii

Dilin dehası hakkında [

K ıt‘ a ]

Bey pazarında fikir hayatı

Halk için sıhhat dersleri «Tebdili hava»

Garb edebiyyatı «Charles Baudelaire»den

Çmğıı ak [

Şi‘ ir ]

Kari’ler sütunu «Tokadî zade hakkında»

Son Mersiye

Tokadizade ye

Yeni neşriyyat

Ba‘zı harpler hakkında

İçtihad

Hikmet Silahor

A. D.

A . Erip

Dr. Şükrü

Tevfik Fuat

Ahmed Kudsl

Ali İffet

Morali zade Rif‘at

F. Nazım

A. D.

Dr. G. Le Bon

DÜŞÜNEN MUSİKİ

Çıkdı, okuyun, f i : 50 k.

Oıı beş giinde bir çıkar

İlmî Edebî lktsadî Mecmu'a

1 Teşrini sani 1932

(2)

P O S T A KUTUSU

Tashih: M. N. B. ye : 351 sayılı İçtihad da Celâl Nuri B . in makalesinin 17 inci satırında ki ihmalciyim kelimesinin doğrusu icmalciyim dir; sizi iğlak eden budur .

KİRALIK AVRUPA’i MESKENLER

içtihad Evi nin 2 inci ve 3 üncü katlarında 2 da’ire kiralıkdır. 3 üncü katdakinde sıcak su- teşkilâtı da vardır. Her gün , her sa‘ at görüle bilir. Her ikisi de altışar odalıdır. T e le : 20865

DÜŞÜNEN MUSİKİ

Dr. Ab. Djevdet Beyin şi‘ irleri. Hep kıt‘a dır. 96 sahilelikdir. f i : 50 k.

AMA L I K

SEBEBLERİ VE KORUNM A YOLLARI Bir kaç ay evvel intişar eden ve nüshası kalmayan bu küçük ve halk için yazılmış Göz hıfzısıhhası, ikinci def‘a basılmişdır . daha ziyade sadeleşdirilmiş ve resimleri artırılmışdır- [Gayet nefis kâğıd üzerine basılmişdır. Üç renkli iki levha ve müte'addid resimle kitab kıymetlendirilmiş olduğu halde fi’atı 20 kuruş tenzihle 30 kuruş konmuşdur. Bu kitabın neşri Ma'arif Vekâletimiz tarafından himaye buyu ru bai ¡d ır. K ö y mektebleri ve halk için yazılan

bu risale mu‘ allimler, mildirler, valiler , kay­ makamlar, belediye ınüdirleri , bölük ve tabur kouıandanları velhasıl her gözü olan ve kör olmamak isteyen için elzemdir.

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıhalar bu ‘ unvanla intişar etdi 185 sahifeliK ve iyi kâğıd üzerine basıl- mışdır. fi: 1, «Luxe» tabı ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır.

İstanbulda BabFâli kitabcılarında ve Beyoğ- lunda

Librairie Momliale

de satılıyor.

Dr. Yorği Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı M

5

Cuma ve cumartesinden başka hergün

2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır.

Telefon : B. 4707

GLİSERO FOSFATLI ŞARK

M A L T H Ü LÂ SA SI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i‘ mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ec»za Deposu

Telefon: İstanbul: 78

Rafale de Parfums

SONNETS

PAR LE Dr. A B . DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, P r ix : 100 piastres

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi‘ ağrı

için

müessirdir.

İçtihad ın huluııdufju ba‘zı yerler

“ İçtihad „ ın İstanbulda satıldığı ba‘ zı yerler :

Kadı köyünde

Muvekkithane

caddesinde

Tütüncü

Dikran Efendi, Köprü üzerinde

M. Kemal Efendi, Büyük Ada da İske­

le başında Tütüncü

Nike Efendi, Üsküdar

da

İskele başında Tütüncü

İlharni Efendi

Dükkânları

İSTA N B U L

ÇİNKOGRAFHANESİ

Ankara caddesinde İthami matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür'atle

(3)

a b o n n e m e n t Pays étrangers

Pour un an : 2 Dolars

*•5- « *5**

Edition spéciale : 3 Dolars

ADRESSE

«Idjtihad» Constantinople Téléph : 20865 xxvinème ANNÉE

1 Novembre 1 9 32

İÇTİHAT

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No : 356

ABONNEMAN

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1,2, Â ‘ lâ kâğıdlısı

5 liradır

ADRES

Cığaloğlunda Içtihad Evi

Tarihi T e’sisi :

1904 — Genève Yirmi sekizinci sene

1 Teşrinisani 1 9 3 2

İNTİKAD

ÇOCUKLARA GÜZEL BİR KİTAP

Avrupada, bahusus Almanya da ve daha ziyade Amerikada çocuklar için çok mühim mikdarda kitapçıklar vardır. Oeçeıı sene «Deli­ kanlı Hıristiyanlar Gem‘ iyyeti » r.in Bey oğlun­ daki binasında yapılan bir kabulde te; lıir edil - miş çocuk kitaplarının güzelliğine , malıirane ve ruh âşinâ tertibleriııe ne kadar hayran ol - duğumuta‘ rif edemem. Çocuklara az elıemmiy- yet veriyoruz, bu itinasızlığımız, diğer millet­ lerin çocuklara verdiği ehemmiyyet göz önüne getirilmedikçe meydana çıkmaz.

Terbiye ve Veraset

kitabının çok nurlu mübdiMnin şu sözleri ne kadar yürek ürpertici dir ve ruhun derinliklerine ne kadar çok nüfuz edicidir:

« Yalnız babalıkda, fakat tam , şu'urlubaba- lıkda yani terbiyededir, ki insan bütün yüreğini his eder. » Oh! çocuğun mini mini ayaklanılın tıpırdısı! Yeni nesilleri terbiye etmek, yetindir­ mek tarzımızla atiyi belki biz takarrür etdireceğiz Flaubert hayat inkita'sız bir terbiye olmalı - dır, her şey’i öğrenmelidir, söylemekden ölme­ ye kadar her şey’i öğrenmelidir [*] demişdir .

[•] ı Karlı Dağdan Ses > in şadri, torununa ve toru­ nunun nesil arkadaşlarının her birine ,

Ölmüş aslanlığı tercih ile gör, Ömri mes'udunu kıskanma itin Yaşa vaz'iyyeti pür ‘ izzetini Ölmeye hazır olan bir yiğitin.

Tesadüfe terk olunduğu vakit bu uzun terbiye her lahze inhiraf eder, ebeveynler hile ekseriya bahusus çocuklar henüz pek genç bulundukları zaman terbiyenin maksadı h ■ kikîsî hakkında hiç bir fikirleri yokdtır A’ ilede çocukların e k ­ serine verilen ahlâkî mefkure nedir? Fazla şa - matacı olmamak, parmaklarını burnuna, ağzına koymamak, sofrada çatalsız yemek yememek , yağmur yağdığı vakit ayaklarım suya, ya‘ ni su birikintilerine sokmamak ... »

Bu düşündürücü ve derin satırlar terbiyenin» çocukları yetindirmenin ne kadar hükümran bir iş ve bir vazife , ne kadar çok geniş bir iştigal mevzu‘ u olduğunu sezdirmiş olmak gerekdir. Bu satırları bize yazdıran İstanbul Ma‘ arif Mildir Mu'avini Hifzırralıman Râ-it beyin Alman- cadan Türkceye çevirdiği ve « Sinan matba‘ ası neşriyyat evi » ııiıı basdığı ( Çocuklara resimli Yardımcı Kıra‘ at ) hayvanlar hikâyeleridir.

Bu kitabı büyük bir lezzet ve nıemnuniy - yetle okuduk . Hikâyeler nefisdir, çocuk ruhu üzerinde enfes te’sfr yapacak ve terbiye edici bir güzellikle güzeldir . İşte baŞdan üç küçük hikâye :

SADIK KÖPEK

Bir tüccaıın çok sadık ve uyanık bir köpeği vardı. Bu tüccar, günün birinde epice para ka­ zandığı büyük bir pazardan âtına binmiş olduğu halde evine dönüyordu. Parayı bir keseye

(4)

5840 i ç t i h a t

doldurmuş bunu da arka çantasına yerleştirerek eğerin gerisine bağlamıştı. Köpek , hayvanın yanı sıra koşuyordu . Beygir epice yol aldıktan sonra çantanın bağlı olduğu kayışları yavaş , yavaş gevşedi ve içinde para kesesi bulunan Çanta, yere düştü .

Köpek bunu görmüştü. Beygirin önüne geçerek kesik, kesik adeta ağlar gibi bağır - mağa başladı. Tüccar ise» köpeğin bu hareke­ tine İliç aldırış etmiyordu . t akat hayvan git - tikçe yüksek sesle havladığı için onu kırbaçla dsğnıeğe başladı • Buna rağmen köpek bir türlü susmıyordu. Sahibinin daha ileri gitmesini is - tenıiyen köpek, bu sefer beygirin üzerine sıç - rayarak onu bacağından ısırdı- Hayvan o derece yorulmuştu ki ağzından köpük saçıyor ve mü - temadiyen soluyoıdu. Tüccar, köpeğin kudur - muş olacağını düşündü ve silâhını çekerek kö­ peğinin üzerine boşalttı. Zavallı hayvan , bir anda yere yuvarlandı .Tüccar da yoluna devam etti .

Bir parça yol aldıktan sonra tüccar, eğere bağlı olan çantanın yerinde olmadığım görünce fena halde şaşırdı. Hemen geriye döndü ve çantayı aramağa başladı. Her tarafta köpeğin kanlı izlerini buluyordu . Nihayet para kesesinin düştüğü yere g e ld i. Orada fedakâr köpek , çantanın yanında uzanmış yatıyordu . Zavallı hayvan, yaralandıktan sonra sürüne , sürüne buraya kadar gelebilmişti. Efendisini görünce kuyruğunu hafifçe sallıyahildi ve efendisinin ayakkabılarını yalamağa başladı. Bu halden son derece müte’essir olan sahibi, mendilini çıkarıp köpeğin kanlarını sildi. Ve arkadan gelen ara­ bacılara, köpeği alıp evine götürmeleri ve onu dikkatle tedavi etmeleri için yalvardı.

k ö p e ğ i n ö l ü m d e n k u r t a r d i ö i ç i f t ç i

Bir çiftçi iki köpeğini alarak ormana gitti . Ve çok yüksek bir gürgen ağacına çıkmağa başladı. Fakat birden ayağı kayarak düştü. Çatala benzer iki dal arasında baş aşağı fena halde asılıp kaldı. Adamcağız kendi kendine toplanaırııyacak bir vaziyette gök ile yer ara - smda sallanıp duruyordu .

Köpekler a cı, acı sesler çıkarıyor ve öteye beriye kokarak efendileri hesabına duydukları korkuyu ve te’essürü anlatıyorlardı. Nihayet bir tanesi eve ko$tu ve sahibinin akrabaları önünde acı, acı ulumağa başladı. Köpek fevkalâde asa­ bi, yorğutı bir hareketle kojuyor, tekrar geli - y o r , gidiyor, öteye , beriye koşuyor ve bütün bu hareketlerde kendisini takib etmek lüzumunu anlatıyordu. Nihayet bir çok insanlar köpeğin arkasından gittiler. Köpek sahibinin asılı olduğu ormana doğru koşuyor ve kendisini takib eden insanların kâfi derecede sür'atle gitmediğini görünce tekrar geriye dönüyor ve sonra yine ileri koşuyordu • Bu suretle arkasındaki adanı - lan tam zamanında sahibinin asılı bulunduğu ağacın yanma getirebildi. Bu sayede kazaya uğrayan sahibini kurtarmağa muvaffak oldu

Diğer köpek de bu esnada orada sahibinin yanında kalmış ve mütemadiyen havliyarak d i ­ ğer insanların dikkatini celb etmek ve biraz uzaktan geçenlerin sahibi için yardımlarım ka - zanmak istemiştir.

b i r k e d i n i n CESARETİ

Bir kedi Anadolu köylerinden birinde , ilk bahar güneşinin ısıttığı bir ahır kapısının öııün de yavrularile oynıyordu. Birden büyük biı atmaca havadan inip yavrulardan birisini yaka­ ladı. Yavrunun annesi, biranda atmacanın üzerine atıldı. Ve yavrusunu kurtarmağa çalıştı. Bu sefer atmaca yavruyu bıraktı, büyük kedinin üzerine atıldı. Her ikisinin arasındaki müca - dele pek müthiş oluyordu . Atmaca kuvvetli kanat darbelerde, sivri gagasile ve keskin pen- çesile bir müddet hakimiyeti muhafaza etmiş ve zavallı kediyi bağırla bağırta mütemadiyen didikleyerek bir gözünü bile çıkarmıştı. Fakat kedi, cesaretini kaybetmedi . Hasmını pençe - lerile sim sıkı tuttu ve bir sıçrayışta sağ kana­ dını ısırıverdi . Şimdi kedi gerçi hâkim bir vaziyete gelmişti . Fakat atmaca ondan vine çok kuvvetli idi • Bu sebeple boğuşma devam ediyordu. Kedi o kadar takatsiz düşmüştü ki nerede ise bırakıp kaçacaktı. Fakak son kuv­ vetini topladı ve seri bir hareketle kabararak

(5)

i ç t i h a t 5841

tekrar bir hücuma kalkdı ve atmacayı altına a ld ı. Etrafa dehlet verir yakaladığım parça - Iamak ister, bir halde atmacayı bu defa da başından ısırdı • Artık zafer , kedide kalmış , atmaca için firardan başka çare kalmamıştı . Kedi, gözünün kaybolmasına ve yaralarına bakmadı . Yavrularının yanına gitt; . Ve atma canın, evvelâ ele geçirdiği yavru kdedide a ç ­ tığı yaralardan akan kanl ın yalıyarak yarala - rını sildi ve hiç bir şey olmamış gibi onları okşayarak, yalayarak miyavlamağa ba ladı .

* * *

Bu hikâyeler hep resimlidir ve ekserisi renkli resimlidir ve yine üç renkli bir kapak içine konmuşdur. 72 sahifelik ve eyı kâğıd üzerine basılmış bu kitaba pek vezi‘ bir baha» 25 kuruş konmuşdur. Babalar ve mu‘ allimler çocukların önüne bu emsalsiz güzel kitapdan etek etek götürmelidirler- Bu satırları bize yazdıran ancak terbiye ve irfanın memleketimizde intişar etmesi iştiyakıdır. Çocuklar bizim dünümüz ve yarını­ mız dırlar- Bizim ancak bu günümüz var!

10 Teşrini evvel 1932

AB. DJ.

HATIRALARIM

Yacht - club

Bir tarihte iş zımnında Londra da bulun - makta idim . Temas ettiğim bir çok iş adam - lan arasında, vaktıle bahriye ümerasından iken, benim gibi tekaüt edilmiş , bir zat vardı ki Victoria caddesinde mühim bir inşaat şirketini idare ediyordu.

tngilizler her şeyden ziyade denizciliğe ehemmiyet verdikleri malûmdur. Sporu da çok severler , hususile deniz sporlarına fevkalâde meraklıdırlar . Bu sporculukta yelkenli yat yarışları başta g e lir.

Ingiliz kıralı hazretleri aslan bahriyedeıı yetişmişdir. Vaktile yüzbaşı rütbesinde iken, amcasının kumanda ettiği Akdeniz donanma - sında id i. O vakitler büyük kardaşı hayatta olmakla, bir gün tahta çıkması akla gelmez idi. Bir gece resmi bir vesilede saatlerce b e ­ raber bulunmuş idik .

Müşarünileyhin pek güzel yelkenli bir yatı vardır ki büyük yarışlara bizzat iştirak ettiği vakidir .

Ingilterede müteaddit yat clübleri vardır . Bunlar aralarında , ayda bir kerre , Londra da Coııııaught House namında pek cesim bir bina da toplanup akşam yemeği yerler ve yatlar hakkında fikir teati ederler. Londra nııı bir çok mason locaları da bu kâşane içinded r.

Bu deniz clüblerinin anane hal ne girmiş bir U8ulleride her ziyafete bir Amiral davet etmektir.

Yukarıda bahsettiğim bahriyeli dostum ve diğer mtiarefeler m dolayisile , ecnebi olmama rağmen , o ayın yat clübler ziyafetine davet edilen amiral ben oldum .

Salona girdiğimde beni Reis karşıladı ve mühim âzalara takdim e tti. Sonra sofraya otur­ duk , bana bir mevkii ihtiram verdiler. Reisin sağında kısa boylu , kamilen matruş , ihtiyar bir deniz kurdu oturmuş idi : Kiralın yatının « Barınan » denilen dümencisi yahut kaptanı.

Sofrada yüz kişi kadar idik . Masaların ü s­ tüne büyük şampanya şişeleri kondu. Yemek - lere başlamadan reis ayağa kalkup bu akşamki yemeğe bir Türk amirali şerel'bahş olduğundan dolayi beyanı memnuniyet etti . Hazırûn alkış ladılar, kalkup münasip bir kaç söz ile teşekkür ettim . Kaplombağa çorbasından başlayarak pek nefis yemekler yedik . Sonuna doğru yat sahiplerinden meşhur bir zat kıyam edüp Av rupanın şimalindeki İzlanda adasına yatla yap­ tığı uzun bir seyahatin müşkül , eğlenceli ve fennî cihetlerinden bahsetti, alkışlandı. Diğer b r zat Battık denizinde seyahatte başına gelen maceraları anlattı. Seyahoti kısa fakat uğradığı güçlükler pek çok olmakla hikâyesi çok İst'ia­ deli idi . Sonra diğer bir yatçı , İngiltere den kalkup Fransa ve İspanya sevahiliııi dolaşarak Cibraltar a kadar gittiğini anlattı. Bu seyahat hayli uzun olmakla beraber fırtınalı , sisli ve

(6)

5842 İ Ç T İ H A T

bir çok vapurların güzergâhında olduğundan yatçılık noktai nazarından müşkülat, avarız ve hattâ tehlikelerle dolu id i. Buda çok al' ışlaııdı.

Sonra yatçılar arasında mühim bir mübahase başladı : Yatlar yalnız yelkenli mi olmalı, yoksa itabında işe yarayacak,Sütliman havada limana sokacak ınotörü bulunmalı mıdır ? Bu mes’elede fikirler ikiye ayrıldı, mübahase uzanmak isti­ dadını gösterdi. İki tarafda re’ylerinde sebat ediyorlar :d i . Reiş mübaheseye nihayet vermek için olmalı ki « Yat tenezziihleri hakkında be- nimde següzeştlerimdeıı hazıruııun istifadesine lutf eylemekliğim » ricasıııba bulundu. Bu teklif, benden başka, herkesin hoşuna gitti , çünkü hem mübahase ke ilecek hem d e , ilk defa olarak, bir Türk Amirali dinlenecek idi. Herkes bir vazi miieirrane ile alkışlamağa başladılar . Ben

ise hiç umma - dığım bu ısrar karşısında şa - şırmış ol ma k la beraber kal kup bir şey söyle - m e ğ e uıec b u r oldum.

Mesleğimde yelkenli sandallar ve kotralar ile vazife ve eğlence dolayisile dolaşmış isem- de, büyük yelkenli yatlar ile seyahate bir ves le maatteessüf çıkmadığını, hattâ çıkmış olsaydı bile ömrünü yatlarda geçirmiş , dinlediğimiz seyahatleri yapmış olan deniz kurdu meslek - daşlarımdan sonra, mucibi istifade ne söyleye­ bileceğimi itizar makamında beyan ettim . B e­ yanatım lâkaydane dinlendi . Fakat sözümü kesmeyerek, « maamafih İstanbul da Prens ada­ larının ( İngiliz haritalarında bizim marmara

adaları bu isimle marufdur ) en büyüğünde bir yat culübü vardır, ben de müessis âzalarııı - damın » deyince bütün yüzler bana teveccüh etti ve heaı* h e a r ( Ingilizlerin «dinleyiniz» makamında bir nevi takdir ve alkışlarıdır ) diyerek alâka gösterdiler Ben devam ile « bizim yat culiibünde ııârin sandallar , ¡balıkçılık ( 0 tarihlerde vardı ) muzika, dans, tenis ve kâğıt oyunları vardır, amma yat yoktur yani yatsız bir yacht culübtur.O halde ben sizlereyat hak­ kında ne söyleyebilirim ? » diyerek yerime oturdum . Bu hitabem öyle devamla alkışlan - dı ki , bir kaç defa kalkup başımla teşekküre mecbur oldum . Diğer taraftan da acaba benimle alay mı ediyorlar diye vesveseye düştüm. Reis kadehini kaldırarak afiyetime içti , bir çok zevat da onu takip etti . Fakat benim halâ

tereddüdüm devam ediyordu.Nihayet dostum eski bah­ riyeli yanıma gel­ di, o da tebriklere

başladı . Sözünü kestim , «Kuzum arkadaş ! ben bu kadar alkışlara de­ ğer bir şey söylemedim ki adeta mahçup oluyorum»

dedim. Bana cevaben«yok emin olunuz ki latif bir eda ile söylediğiniz bu kısa nutuk çok hoşa gitti.» Çünkü bundan evvelki ziyafete davetli bir İngiliz amirali teklifi çok ciddî telakki ederek, deniz seyahatleri hakkında bir saati mütecaviz ağır ve fennî beyanatta bulundu ve herkesi tıraş e tti. Bu sefer de sizin öyle yapacaksınız zannile korkuyorlardı. Siz ise bilâkis beyana­ tınızı hem kısa hem de hoşça kestiniz cevabını verdi.

Hikmet Silahor

DİLİN DEHASI HAKKINDA

Yağmurda , yağmura yağ diyen de o ;

Biz onsuz yılın bir kurak yazıyız ;

Dilin dehasıdır yükselten dili :

Yazan , bozan odur , bizler yazıyız .

Teşrini evvel 1932 A. D.

BEY HAZARINDA FIKIR HAYATI

Kaymakamı Erip Bey oğlumuzun himmetile bu kazada bir Halk Okuma jEvi ve bir Kütüp­ hane açılmışdır. Ev resmen açılırken Erip Beyin irad etdiği nutukdaıı bir kaç satır alıyoruz :

Münevver gençlerimiz kadar, ilk mektebini

bitirmiş çocuklarının da Kahve köşelerinden kurtarılmasını istiyen ehâlimiz tarafından bir

Okuma Evi

, bir

Kütüphane

açılması

hakkında hararetli temenniler izhar olundu . Duyulmuş bir ihtiyacın ifadesi olan bu

(7)

İ Ç T İ H A T 5843

istekde biiyiik bir kıymet var: Halkımızda fikir hayatimi) başladığını, okuma zevkinin uyandı­ ğını gösteriyordu . Yüreğimize kuvvet veren bu mutlu dileklerden aldığımız hızla bu fikrî yuva meydana geldi .

Bu Ev ehalimizin okuma iştiyakını mümkün mertebe tatmin edecek ve gençlerimize temiz bir köşe viicude getirecek ...

On yıl evvel milletimiz imkânsızlıklar içinde varlıklar yaratarak istiklâlini kurtardık dan sonra istikbalini te’min için, çürümüş telâkki - leri bir tarafa attı. Artık Mutlakıyyetci esas - lardaıı uzak . Democratca kurulmuş , yeni bir ruh ve zihniyyetle mücehhez Cümhuriyyetiuıiz var.

Cümhuriyyet, halk vasıtasile, halk

iyin, halk Hükümeti demelidir.

Bu İda­ rede her vatandaş söz ve re’y sahibidir. Kendi kendinin efendisi olan millet, vatandaşlar ara­ sında serbestçe seçdiği vekilleri vasıtasile ken­ disini idare ed er.

Bü suretle Devleti şekillendirerek ona is - tikanıet veren vatandaşlardan Cümhuriyyet , okuyan, öğrenen, düşünen , eyi gören birse -

viyye, bir seciyye arar .

Eski Hükümetler milletin emeğini kaparak zevk ii safa hayatı sürmeyi düşündüklerinden vatandaşların cahil kalmalarında, batıl akide­ lere bağlı ölü bir zihniyyetde bulunmalarında be’s görmezlerdi . Fakat bir vatandaşlar ma‘ - şeri , bir vatandaşlar idaresi olan

Türk

C ü m h u r i y y e t i n d e, her Türkün ferdî ve içtima‘ î vazifelerini , hukuku müdrik , insani kabiliyyetleriııden a‘ zamî derecede müstefid , becerikli ve eyi bir vatandaş olması iktiza eder.

HALK İÇİN SİH HAT DERSLEİ

TEBDİLİ HAV

Birisi size deseki üç gün kadar hiç bir şey yemeycek ve uyku uyumayacaksınız, ilk evvel onun hakkında hatırınıza gelen şey aklını boz

muş olmasına hiikm etmekdir. Bunun gibi, sene de bir veya iki kerre tebdili hava etmeden ve yer değişdirmeden yaparım derseniz, yemeksiz

Cümhuriyyet, Miistebid idareler gibi , kud­ retini milletin cehaletinden değil, millî ruhun­ dan, millî uyanıklıkdaıı alır.

Artık Cümhuriyyet Türkiyesinde, İnkilâbııı ihyakâr mefkuresini kavramış, düşünen, işliyeıı ve yaratan , vatandaşların , uzviyyete yayılıp viicude hayat ve kuvvet veren kan gibi, mem­ lekete dağılarak, müreffeh bir yaşayış ve hür düşünüş iştiyakile çırpman , köylülerimizi asri insanlık icablarından» mcdeniyyet nurundan müstefid etmeye çalışması lâzımdır.

Yeni Reglinin feyizli semereler vermesi , iııkilâb esaslarının köylere kadar uzanarak , köylülerimizin ruh ve vicdanlarında , hayata ve tarzı mesa‘ îye mü’essir , derin sarsıntılar yapmasına bağlıdır.

Asırlardan beri millet olarak terakki ve medeııiyyet yolunda kayb etdiğimiz zemaıı ve mesafeyi kazanmak maksadile köylülerimizi , fikren yükselterek, medenî nimetlerden hisse­ dar etmek , onlara asri çalışmayı , eyi yaşa - mayı öğretmek en birinci vazifemizdir. Bunun için mes‘ud ve ma'mur bir vatan gayesini , modern ve müreffeh bir millet olmak mefkure­ sini göz önünde tutarak mütemadiyen bizden nur ve insanlık bekleyen köylülerizi aydınlatalım .

Tarihimizin en bahtiyar ve şerefli bir dev­ rini geçiriyoruz, artık 11e kafamızda , ne ida - remizde İnsanî kıymetleri çürüten , nıüsbet gayretlerimizi , akamete mahkûm edecek engel kalmamışdır. Türk milletinin Yurdunu sever , vatandaşlarını düşünür, büyük küçük her fay­ dalı işi yapmakdaıı çekinmeyen asıl gençliğine sahalar açıkdır.

A. Erip

A HAKKINDA

Y azan: Dr. Şükrü Paşa

ve uykusuz yaşamakdan vücudunuza gelecek ayni zararı yapmış olursuıız.

Bunun sebebi şudur ki herkes için bir müd­ det hayatında değişiklik yapmak elzemdir ve bu lüzum a‘ ile efradının hepsi için vardır . Gençlere mektep ve evlerinden uzaklaşmak

(8)

5844 İ Ç T İ H A T

lâzım olduğu gibi onların büyükleri de hem gençleşmek hem de iş ve vazifelerinde heves ve muvaffakıyyetle çalışmak ve hayata daha ziyade alâka göstermek için tebdili havaya gitmelidir. Değişiklik insanın fikrini açar, ak­ lını keskin yapar.

Bununla beraber da’ima tebdili hava ve ge­ zinti ile vakit geçirenler iş yapmak ve vazife görmek için vakit bulamadıkları gibi , da’ iuıa çalışan ve iş görenlerin işleri de vakit vakit ta'- til ve paydoslarla fasıla verilen işler kadar temiz ve faydalı olm az.

İki veya üç hafta tebdili hava ile pek istifa deli vakit geçirilir. Tebdili havaya gidenlerin ekseri son sa‘atde acele ve halecan ile hazır - lıklar için koşup yoruldukları, bedence ve fi - kirce dermansız bir hale diişdükleri görülür . Bunun için tebdili hava müddetinin bir veya iki gününü yavaş yavaş hazırlanmak için ayırup hiç telâş etmemeli , yorgun yola çıkmamalı . Ba‘ zı kimseler gidecekleri yer intihabda mü- tereddid bulunurlar ve bir türlü karar vere - ınezler ve nereye gitmelidir diye ötekine beri - kine sorarlar . Sıhhati yerinde kuvvetli bir kimse için yer seçmeye lüzum yokdur, nereye arzu ederse ve neresini canı çekerse oraya gidebilir

ve istifade eder. Halbuki herkesin sıhhati s e - lâmetde olmaz , vücudu kuvvetli bulunmaz , bunun için böyleleri , ba‘ zı kaydlar ve şartlar nazarı dikkate alınmak icab eder . Tebdili hava demek başlıca değişiklik hasıl etmek o l ­ duğuna göre burada işsizlik ve istirahatdan ma‘ada değişikliğin her türlüsü olmalıdır. Can sıkıntısı, tenbellik, miskinlik insanın hayatına en büyük düşmandırlar. Bunlar ma‘nen ve mad­ deten insanı boğar ve hayatı yaşamağa lâyık yapan her şey’i mahv ederler , onu nebâtî bir hayata kalb ederler .

Hava, manzara, muhit, gıda, âdet, arkadaş değişiklikleri çok şey ifade eder, bunlar kâfi derece istirahat ve hareketlerle birlkde insanın»

vücudunda yeni kuvvetler uyandırır ve taze - likler viicude getirirler.

Deniz havası rutubetli havadır, ayni za - manda kuvvetli ve sıkıcı olabilir , tabii ‘ i kara

havasından daha ağırdır , bu i'tibarla teneffüs edilmemesi kalb ve ciğerler için daha zahmetli olur, İşte bunun için çabuk yorulan ve kuv . vetsiz olan kimseler için dikkatli bulunmak lâzımdır . Bununla beraber deniz havasında daha ziyade ozon bulunduğu cihetle ounun munebbi te'siri bizi ziyade cehd yapmağa ve kuvvet sarf etmeğe sa’ik olduğundan kalbleri bozuk olanların müteyekkız bulunmaları lâzımdır Diğer tarafdan dağ havası kesif ve ağır olmadığı için lüzumu kadar Oxigen ciğerleri - uıize sokabilmek için göğsümüzü ziyade fa‘ a- liyyete getirmek ve işletmek iktiza eder. Bunun için dağ tepeleri fazla sa‘ y, tırmanmak ve kuv­ vetli nefes almak gibi sebeblerle vereme ıııüs - ta‘ id olanlar gibi ciğerlerini ziyade açmak ihtiyacında bulunanlar için faydalıdır.

Ma‘ amafih Bronşit ve Astına gibi rahatsız­ lıklara mübtelâ olanlar için bu hava ve cehdler eyi gelmez. Bina’en‘ alevh bu gibilerin bu türlü yerler temamen istirahat halinde bulunmadık­ ları halde ikametleri da’ima faydalı görülmez. Ma‘ ahaza nevi‘ ve ş killeri pek çok olan nefes darlığı için kat‘ î suretde bir şey denemez .

Sinir rahatsızlıklarına mübtelâ olanlar için açık ve ferah yerler ve muhitler lâzımdır . işte deniz ve tepelerden müteşekkil latif vadiler ve hoş manzaralı yerler onlar için en miinasibdir hazımsızlık çekenler için serin yerler lâzımdır. Sıcak onların rahatsızlıklarını artırır ve zarif ve tahammülsüz olan ıni‘delerini haddinden fazla uğraşmağa sebebiyyet verir . Derdine deva ve sükûn ve şifa aramak kayğusile serseri yehudi gibi dolaşmağa mahkûm olan ve fakat onu hiç bir yerde bulamayan bir bîçare bed baht varsa o da müzmin kara ciğer rahatsız - lığına mübtelâ olan kimselerdir. Onunu yeğâııe ümidi da’ima yer ve manzara değişdirmekdir .

Sıhhatinin vikayesi için medenî bir insanın mücadele etmeğe mecbur olduğu bir sürü en - geller, manirier vardır. Bunlardan meselâ saf ve temiz hava almak, tabiri fa‘ aliyyetde bu - lunmak, fikren meşğul olmak her günkü mu‘ - tad hareketlerini yapmak için bir çok mani‘ ve müşkülâta tesadüf eder. İşte tebdili havanın

(9)

İ Ç T İ H A T 5845

en büyük faydalarından biri bu gibi mani' ve ha’illeri hiç olu'azsa bacılarının ortadan kalk­ masına sebep olmasıdır ve bundan en ziyade istifade eden ve sıhhati iç ıı fayda gören er - kekdir. Çünkü bu günkü medenî hayatda sıh­ hatini korumak için tesadüf edilen bir takım müşkülatla mücadele etmeğe mecbur olan en ziyade erkeklerdir . Bu i Ciharla tebdili hava bunların pek çoğunun ber taraf edilmesine imkân hasıl etdi .

Şehir hayatında erkeklerin geyinhıe tarzı sıhhatlarım tehdid edici bir şekildedir, başdan başlayalım ve ne derece nıuz‘ic ve sıkıntılı bir halde olduğun derhal anlarız. Şapka sıkı sıkıya başa geçirilmişdir , bü hal ve vaz‘ iyyet kadar hiç bir şey insanı terletmeğe , baş ağrısına ve vaktından evvel saçlarının dökülmesine sebep olamaz. Şapkanın renğide siyah olursa büsbü­ tün güneşli havada hararet şuV ları başka renkler gibi aks etdiriip kendinde saklar, teb­ dili havada ise şapka başdan atılır . Başdan sonra boyun gelir, işte sıhhat üzerinde işlenen en büyük cinayet buradadır . Boyun vücudun öyle bir noktasıdır ki her yerden ziyade bura da hiç bir tazyik olmamalıdır. Burada yapılan her nevi* tazyikin başımıza giden ve dimağımızı besleyen kan üzerine te’siri olu ”. Boyun etra­ fından yapılan tazyik muhtevilerini temamen boşaltmak üzre beyinden aşağı veridleriıı taşı­ dıkları kana mani1 olduğu halde büyük kır - mızı kan damarlarile yukarıya doğru be­ yine giden kana mani* olmadığından başda zarurî bunun neticesi olarak ihtikana sebebiy- yet verilmiş olur. Fakat şık geyinmek sevda­ sında olan kimse bunun için boynunu sıkınak- dan vaz geçerini ? Hakikat şudur ki zarafet ve şıklık için sert bir yakalık ile boyunlarını sıkmakda devam edenler sıhhatlerine ne kadar fenalık yağdıklarını hiç düşünmezler .

Tebdili havada yakalıklar bir tarafa atılır vücudunu sıkan yelek de çıkarılır , gevşek kumaşdan yapılmış hafif bir şey giyer, kemer kuşak evde brakılır, bunlar sıhhî yaşamağa doğru yapılan hareketlerdir . Daha ne kadar zaman medeniyyet iddiasında bulunan insanlar sıhhi hayatla taban tabana zıd olan bu kıya­ fetleri muhafaza edeceklerdir . Her halde bir zaman isyan edeceklerdir amma zaman, hayatda

kendilerine refakat eden kadınların geyinme tarzını kısmen olsun taklid etseler ve boyun - larını örtmeseler sıhhat yolunda büyük bir adım atmış olurlar . Boynunu açmamak ve serbest brakıııamak da bu kadar ta‘ annüd etmek ve ta‘assup göstermek erkeklere yakışır mı ?.

G ARB EDEBİYYAT1

ARTİSTİN CONFİTEORU IH

Son baharın akşam üzerleri ne kadar tesir edicidir ! . ah 1 iztirap verecek kadar tesir edicidir ! zirâ bazı öyle nefis hisler vardır ki müphemiyet şiddetini ga’ip ettitrtmez [21 , lâ tenâhînin nüfüzu kadar keskin nüfuz yoktur .

Denizin ve semanın Füshati içinde nazarlarını boğmak ne büyük hazdır ! yalnızlık bir sükût, semanın bî manend iffeti! titreyen ve yelken küçüklüğü ve tekliği ile , benim deva kabul etmez hayatımı taklit ediyor, salıntıların mut­ tarit âlıengi; bütün bu şeyler beniml ben de onlarla düşünüyoruz ( zirâ tahayyülatın büyük­ lüğü içinde

Benlik

çabuk k a y b o lu r ); düşü­ yorlar , diyorum , fakat musiki âhenğile nüktesiz , mukayesesiz, istidlâlsiz.

Herhalde bu fikirler benden de doğsa, eşya­ lardan da fırlasa müteakiben şiddet kesb eder­ ler . Huzuzatta Energie nıiisbet bir iztirap ya . ratır. Fazla gerğin âsabıuı artık yaygaracı ve vecalı ihtizazlardan başka bir şey vermiyor.

Ve şimdi semanın derinliği beni hayrette bırakıyor. Berraklığı beni öfkelendiriyor. Denizin hissizliği, manzaranın değişiksizliği beni isyan ettiriyor .... A h ! ebeden iztirap çekmek mi lâzım, yoksa ebediyen güzellikten kaçmak mı? 13] Beni bırak 1 Merhametsiz sehlıar tabiat daima muzaffer olan rakip ^ İsteklerimi ve gururumu tahrik etmeğe bir nihayet ver 1

Güzelliğin tetkiki öyle bir doellodur ki artist, mağlup olmadan evvel tedehhiişteıı feryad eder.

Charles Baudelaire den nakl eden T e v f i k

Fuat

[1] Hristiyanlıkta isim koyma din ayininde okunan dua. [2] Bu kısım «Karlı Dağdan Ses» in şu kıtasını hatırlatır.

Göklerin bağçesinde nağme derer, Doludur nur ü nar ile destim ; Y a r , ruhumda gül açan yaradır Bu nefis iztirab ile mestim . [3] Shakespear de derki:

(10)

5846 I Ç T Î H A T

ÇINGIRAK

Bir gün parmaklığa elin varmadan , Bir titreyiş gibi çalar çıngırak . Mevsimler geçtikten sonra aradan , Bu ses beni bir gün çağırsın, bırak ..

Kumluktan , serperken dallar başına, Geç hızla, merdiven gelir karşına, Eşikten atlarken ayak taşma, Bu sesler içimde yer etsin, bırak..

İt, işte önünde kapım, aralık, Oda bırakdığııı gün Kadar ılık , Bir ince su sesi g ib i, — lık, îık, lık, Gönlünden nedamet boşansın bırak ..

Ahıııcl Kutsi

Dr. Abdullah Cevdet lî.

y e : Şa'iri hekim ve edibi âlim !

Sen bana « Şekib » i yaz! dedin. İşte em­ rinizi infaz ediyorum . Anıma Şekib bir iki makale ile bitecek mevzulardan değildir.

Şunu da arz etmekden kendimi alamam ki bu vazifeyi bana tevdi1 etmekle pek ziyade isabet buyurmuşsunuzdur, çünkü ihvanı ara - sıııda Şekibi benim kadar tedkik eden , uıer -» huırıun ruhunu , vicdanını , imanını, ahlakını hulâsa ma'nevî hüveyyetiııi , maddî mhhiyye - tini, hakikî medlulünü anlayan daha bir ferdin mevcudiyyetine ka’il değilim . O derece keıı - dişini tetebbu4 etmiş ve anlamışımdır ki iki ay mukaddem merhuma gönderdiğim Gir mektupda bu ilmimi bir münasebetle şöyle bildirmişdinı :

Sen seni bilmiyorsun üstadım ! Ben seni bildiğim kadar billâh Anlatırdım sana seııi amma

Her dem olmakdasın bana gfimrah !.

§

Şimdi pişin esefli vak‘ ayı ve Şekibin ter ceme’ i halini yazalım . Merhum Şekib , yirmi sekiz yaşlarında , gayet güzel ahlaklı, pederine ita‘atlı sağlam vücudlu ve dilber bir delikanlı, Fransızca ve İngilizceye mükemmel aşina ve İzmir Emlâk ve Eytam Bankasında yüz on lira ma'aşlı bir me’rnur olan oğlu Nasır Beyin Tifo

hastalığından bir kaç gün zarfında vefat etme­ sine dayanamıyarak vefat etmişdir . Nasırın

hastalığının pek ziyde şiddetlendiğini ve artık kurtulmasının imkânsız olduğunu anlayan za - vallı peder vak'adan 24 sa‘at evvel - refikasını ve kızını akribasından birinin evine götürüb bırakdıkdan sonra - boş kalan evine dönmüş ve orada yalnız olarak ciğer paresina ağlamış ağlamış ve dövünmüş ve nihayet evlâdının acısına dayanamıyacağına ve onun için kıy - metli çocuğunun mersiyesini kendi kanile yaz masına karar vermişdir . Merhumun cebinde bulunan vasiyyetnameler şunlardır :

1

Nasır vasiyyet etdi Soğuk Kuyunun ileri - sinde Halim Ağa zade Halil Beyin yanına me­ zarların birine gömülecek . Annesine, kardeşine bir kaç dostumuza bu vasiyyeti bildirdim . Beni de onun yanına gömünüz . Yeni tabut istemem . Üzerime bir şey örtüluıiyecek. Soğuk kuyu cami‘ i şerifinden bir tabut getirilmesini rica ederim . Şekib

Bu vasiyyetiıııi bozanlara la'ııet. olsun. Ce­ nazemin eve götürülmemesini, diğer bir yerde yıkanarak yukarıda bildirdiğim mezara defn edilmesini aziz dostlarımdan rica ederim. Şekib

2

Vefat etdiğinı yere gelecek olan Adliye ve Zabıta me’muru efendilere:

Muhterem me’mur efendiler!

Oğlum Nasırın vefatından dolayı duyduğum acılara dayanamıyarak öldüm . Bundan kimseyi rahatsız etmemenizi rica ederim .

6 Teşrini evvel 1932 Tokadî zade Şekib Şekibin öliimile bütün İzmir mateme büriin- müşdii. iki cenaze yan yana ebedî mekânlarına götürülürken tzmirde ağlamadık kimse kalmad

§

Şekib , Tokadî zade şa‘ ir Mehıned Nuri Beyin oğludur . 1287 tarihinde İzmir de Şimdiki şelıid Fethi Bey mektebinin ileri - sinde Kantar ağası sokağında kâ’in pederinin hanesinde doğmuşdur. Tam altmış yaşında idi. İzmirdeki rîişdiye mektebinde okumuş ve bunu bîtirdikden sonra İzmir Müftüsü Rahmetullah

(11)

i ç t i h a t 5847

Efendinin pederi merhum Mehmed Sa‘id Efen­ diden ve gözlüklü Hafız Ali Efendiden ders almışdır. Ulemadan Kıbrıslı kâmil Efendi mer­

humdan farisî lisanını ta‘ allüm etmişdi. Acem lisanını İranîler kadar bilirdi , Efğanın sabık Emiri Emanullah Hanın Izmire geleceği şayi! olması üzerine müşariin ileyhe takdim olunmak üzre farisî olarak yazdığı kaside bir şah eser d ir. Farisî birçok güzel gazelleri vardır. Merhumun ahlakını ve muztarib ruhunu müc- melen tasvir eden aşağıdaki beytleri ve pederi Nuri Efendinin nâ temam bir gazelini yazdım :

Yüce ahlaklı , bir edibi lebib Şekli insanda bir melekdi Şekib.

Altmış senelik hayatı bî sud Şekli beşeride « Ahi ırıemdud ! ».

PEDERİNİN GAZELİ

Duş oîaldan nakşı ruyı yare çeşmi dikkatim Giilsitani dehri seyre mani1 oldu hayretim, öyle mecnuni belâ dide siyeli bahtım ki ben Lâne’i murğu felâketdir seri bî devletim. Her serimuyı tenimden berk urur eııvarı aşk Güyiya bir narı alemsuzdur mahiyyetiuı . Cür‘a’i zehrabı aşkile olaldaıı neşveyab Feyzi camı zindegâniden kesildi rağbetim.

Merhum Şekib bana bu gazeli verdiği vakit aynen şu sözleri de söylemişdi . « Görüyorsun ya Iffetciğiuı ! bu ruhî ıztırab pederimde de nıevcud id i. Demek ki irsen bana intikal etdi » Alı zavallı bedbaht kardaşım Şekib !

Hamiş

DÜŞÜNEN MUSİKİ HAKKINDA

Şimdiye kadar intişar eden şa‘ irâne, lıeki - nıâne ve b hakkin bütün ma'ııasile âlimane ve üstadane pırlanta eserleriniz arasında şek var bir inci olan nüshası bendenize ilıdâ buyurulan « D ü ş ü n e n

Musiki»

nizi büyük bir zevk ve ııeş’e ile okudum . Ne büyük saıdatdır bu ? Şiirleriniz doğrudan doğruya ruha hitab ediyor!

Benim telakkime göre bu eser ile suri İsrafil arasındaki fark şudur : seninki dirileri daha uıes‘ ud yaşamak için gafletden uyandırır.

Ütekinin ise vazifesi ma‘ lûm ! . Başdan başa bakir ve işidilmemiş mazmunlarla dolu o eserin mütalaasından hasıl etdiğim intiba* şudur :

« Düşünen Musiki » de fikret var ! Düşünür hem düşündürür zahir ! Lem‘ a lem‘ a furuğı hak bahir !. Her kelâmında berki himmet var 1.. baki ta'zimler, hürmetler ve şükranlar !

Eyub Sultan 20 - 10 - 1932 A l i İ f f e t

SON MERSİYE

<« Söyleyin, çoktnu te'essürle yüzüm gülmezse ?. Ağlatır ruhumu her mevti elimin acısı .

G eçiyor mersiye yazmakla zemanım , eyvah .. ... ... . . . »

T . Z. Şekip Üstadım Şekibin aziz ruhuna :

Şendin « Büyük adam » dedikleri şey .- Yıllarca yoruldun, irfanla yazdın.. San‘ ata bağladın bütün ömrünü : Derdinden aldığın dermanla yazdın ••

Eline geçirdin bir kafa tası , İçinde erittin her ihtirası ■. Bize bırakdiğın ulvî mirası

Temiz bir gönülle, vicdanla yazdın..

Kâ’inata baktın , gözün kamaştı, İdrakin yükseldi, arşı dolaştı- « Allah Allah . - » diye hayretin taştı, Bir « külli kudret » e imanla yazdın..

Fakat çok sürmedi bu tatlı rü’ya ; Gözünde cehennem kesildi dünya.. Çıkınca karşına bir kanlı derya , Bu kahpe feleğe isyanla yazdın ..

Ruhundan hayatın neş’esi kaçtı. Kalemin hilkate ateşler saçtı . Her ölüm kalbinde bin yara açtı , Bir lahza dinmeyen hicranla yazdın ..

Üstat... Son mersiyen çok hazin o ld u .. Nede fevkalbeşer bir şah eser bu ?.. « Nasır » ma ait şefkat duyğunu Göğsünden fışkıran al kanla yazdın..

(12)

5848

i ç t i h a t

Tokadî Zademize

Ölmeyen namına aldandın da ölümün kahrına kurban gitdin ; Beklenilmez acı bir hicranla Bizi bilsen ne kadar incitdin.

Filorinalı NAZ 1 M YENİ N EŞRİYYAT

Yeni Türk Mecmu ası

Gerek i ç i , gerek dışı güzel ve vekur bir ınecmu‘a . İki sütunlu 85 sahifelik bir güzel cild. Ayrıca bir ilâvesi var. Bergson un Les deux sources de la Relgion et de la Morale adlı eserini Mehmed Emin Bey tereeme ediyor. 32 sahifelikdir , Bergson un hemen her eseri gibi bu da hayli güç kavranılır, fakat , mütercimi hayli nıuvaifak olmuşdur. Bunu değme Fransız münevver de kolay kolay eki ü hazin edemez . Ahmed Şükrü Bey ( Beynelmilel nıünasebatm mihveri ) başlıklı ve 12 sahife dolduran yazı- . smda son zamanın ve bilhassa sulh ve tahdidi teslilıat etrafındaki siyasî maceraları icmal ediyor . Güzel ve öğreticidir. Falih Rifkı Beyin ber mu‘ tad güzel yazısnı , Reşad Nuri Beyin nefis bir tercemesi ta‘ kib ediyor. Ahmed Cevad Beyin burner lisanı ve Türkçe makalesi uzun tedkik eseridir, ancak uzun ve sonuna kadar okumak için ihtisas aşkı lâzımdır . Küçük İlmî haberler en cazib yazılardandır. Bu özlü m ec­ muanın mu‘ammer olmasını yürekdeıı temenni ve bunu kuranları tebrik ederiz.

The Spirit of World Politics

\a ni «Cihan siyasetlerinin ruhu»ismile, dost­ larımızdan Professeur Hocking in mühim bir eseri intişar etmişdir . Müellif , Amerikanın Harvard Darülfünununda felsefe müderrisidir . ( İçtihad ) m 255 numrulu nüshasında , bu hekimin İstanbulda seyahatde bulunduğu sırada İçtihad için yazmış olduğu mühim bir makale vardır. Eser büyücek 571 sahifelikdir. Bunun bir tahlilini İçtihad ın gelecek nüshalarında vermeye çalışacağız. Kitabı Newyork da «The Macmillan Company » basmışdır.

Ülker

Feyzullah Sacid Bey braderimizin şi‘ irler

mecmu‘asıdır. Çok güzel neşideler var . Ona mutlaka , hem de gelecek nüshada bir tahlil yapacağız . 73 sahifelik . f: 30 k.

Figan

Cahid Arif Beyin manzumeleridir . Güzel fakat fazla me’yus ve muztarib bir ruhun sesi duyuluyor . Ekseriya hikmeti vücudunu vaci- bülvücuda soruyor: O da Hayyam ğibi

AİU:y>

f

diyor. * ^ ^ j'ı>*

Cahid Arif B. de şa‘ irliğin bulunduğunda şüphe yok , fakat « Musicien » lik az: bu da olacak, daha tazedir.

BİR NÜFUS FAZLALIĞI NETİCESİ

OLAN HARPLER

[ Devam ]

Ecnebi memleketler, muhacirlere her gün daha ziyade kapaıımakda olduğundan müşkilât daha büyük olacak. .Muttehide’ i Amerika , Amrikaya girmesine miisa‘ade edebileceği mu­ hacirlerin mıkdarmı 4500 adedine indirmiş bu­ lunuyor. Cenubî Amerika euhuriyyetleri mem­ leketlerine muhacereti men‘ etmek için ittifak etmekdedirler.

Bir çok milletler bir nüfus fazlalığının , bu nüfusu yerleşdirmek üzre müstemlikeler zabtı için, bir hak teşkil ettiğine ka’il olmakda te - reddüd etmezler . İngilizce Observer gazetesi 12 kânunı evvel 1926 tarihli nüshasında , bu babda pek musib olan şu mülâhazaları serd ediyor :

« Hiç bir memleket, sadece pek kuvvetli bir velu - diyyet sebebile başkalarına a’id araziyi zabt etmekde haklı değildir. Felsefi nokta'i nazarından pek fazla tevel- lüdatı tahdid etmeyi muvafık gören bir«these» ile b iolo- gia’i bir fazlalık vücude getirmeyi hoş gören bir ırk hakkında , cebrî ilhakları müdafa'a eden thèse kadar m u teberdir.A dedin, yalnız adedin gitdikce daha az dahili hisab edildiği bir devrde yaşıyoruz. »

Adedin yeni rolü hakkındaki bu son mülâ­ hazanın musibliği oldukça i‘tiraz götürür kal- »akdadır . Adedin , belki gitdikce daha az

(13)

i ç t i h a t 5849

ehemnıiyyet alması lâzımdır ; lakat hakikati halde ekseriya aded yavaş yavaş daha ziyade yer tutıııakdadır .

AsyalIlar dahi pek sıkı bir veludiyyetin kurbanıdırlar. Nüfusu yarım asır evvel otuz üç milyon olan Japonya bu gün altmış milyon nüfusa malikdir ; fazla’i nüfusu nereye koya - cağını kat'iyyen bilemediğinden, kabulden im­ tina' eden Muttehide'i Amerikayı, Japnya bun­ ları kabul etmeye cebr etmek istemekdedir.

Hiç bir mülâhaza veludiyyetlerini ta'dil e t ­ memiş olan bütün şark akvamı ayni müdhiş sür‘ ati e çogalmakdadırlar . Hindistan hadden fazla nüfusa malikdir, eğer meşhur Orissa kahtı gibi kahtlar bir çok milyon insanı helak ederek, nüfusu, vesa’iti ma‘işetle mütenasib bir mık - dara , sık sık, indirmemiş olsaydı bu fazlalık daha ziyade olurdu. [1]

Rusya, mümasil bir tezayiide rna'ruz oldu . 1850 de nüfusu yetmiş milyon iken bu gün yüz yetmiş milyondur. Halbuki tarihin derslerine ııazmen nüfus ına'işet imkânlarını, uııkdarca tecavüz eder etmez muhaceret yahud komşu - sunu askeriyyen istilâ etmesi lâzım g e lir. Bu sebepden muhaceretlerdir, ki, Gauleda , Roma medeniyyetini mahv etmişlerdir .

* ■ * *

Müşahede ve mu‘akala kolayca isbat eder ki nüfus hareketine hâkim olan İktisadî, Psy- chologia’î icabatı kararnamelerle ta'dil etmek- den kanun vazı'ları acizdirler . Yapılabilecek bir şey varsa o da münasib Hıfzıssıhha tedbir­ lerde vefiyatı azaltmakdır . Nitekim Almanya buna muvaffak olmuşdur. Filhakika İransa da çocuk vefiatı Germen memleketlerindeki çocuk vefiyatı mikdarınm iki mislidir.

Tarih nüfus hareketi üzerine kanunların bir tesir icra edemediğini gösteren bir çok misaller verıııekdedir . Bu misallerin en barizi İmperator Auguste unkidir ki hâkimi cihan 1

[1] Burada bizim koca şa‘ ir ve mütefekkir Akif Paşamızın ‘ Adem kasidesinden ,

Dehrin evlâdını başdan çıkarır d a y e’ i dehr Etmese terbiye sık sık onu lalayı ‘ adem . beyti hatıra gelmemek mümkin olm az . A. ‘ D.

olunca, urfî tedbirlerle, Roma nüfusunun azal­ ması derdine çare bulabilecek derecede ken dişinin kuvvetli olduğu zannında bulundu . Cümhuriyyetin mahvine ve yerine tacdar dik - tatörün gelmesine müncer olan içtima'î harp - lerin tevlid etdiği mukateleler» katli âınlar ne­ ticesi olarak Roma nüfusu pek ziyade azalıııışdı. Hakikati halde , Imperatorluk , cenazeler yığınları üzerine bina olunmuşdu.

Akideleri yeni socialistlerin akidelerinde* , farklı olmayan o devir socialistleri bu günün socialistlerinden daha mülayim , daha müşfik değillerdi . Elli sene dahilî cidal Roma nüfu - sunu azim bir mikdarda azaltmışdı . Yalnız başına Sylla , yirmi beş bin vatandaş öldürt - müşdü ; halk fırkası re’ isi Marius, Roma me - dinedaşlarının mümtazlarından binlerce zatı, iki yüz a'van a‘ zasını ve üç bin «chealier»yi boğazlatmışdı . Nüfus azalmasının tehlikesini pek eyi anlayarak Auguste emirkâr iradelerle vatandaşların adedini çoğaltmaya gayret etdi. Meselâ Julia kanunu bekârları ağır cezalara çarpıyor ve izdivacı ve baba olmayı muhtelif feva’id ile mükâfatlandırıyordu . Elde edilen neticeler sıfır oldu. Roma , Romalı sekeneden mahrum ve ecnebilerle meskûn kalmaya devam etdi ■ Bu keyfiyyet. inkırazın sebeplerinden biri old u .

* ’ *

Tabi'atın esasî meyelanı , besleyemeyeceği derecde nâ mütenâhî çok mahlûklar doğurt - makdır .

Edvarı geologia’ iyyede mahlûkatın tekâ - miilünde galib bir rol oynamış olan bu velu - diyyet, kavmlerin tarihinde de ayni derecede mühim bir te’sir icra etmişdir.

Kendi topraklarında ına'işet vasıtaları bu - laııııyacak derecede çoğalmış bulundukları vakit kavinler bu nıa'işet vasıtalarını hariçde aramaya gi­ derler. Muhtelif memleketlerin tarihi, ez cümle icra etdikleri yahud ma‘ ruz oldukları istilâların tarihidir

Bu istilâlar çoğaldığı vakit, istilâya uğra - yan kavmler uzun müddet mukavemet edemez, bütün kuvvetine rağmen Roma medeniyyeti , ancak ibtida’î bir harse malik müstevliler seli

(14)

5850 İ Ç T İ H A T

altında mahv oldu . Babilîler ve Âsuriler bu akibeti zaten görmüşlerdi .

Bina’en‘ aleyh bir kavmiıı veludiyyeti kom­ şuları için korkuııcdur . Harp , esnasında Al - manya henüz fazla nüfuslu değildi fakat biraz sonra fazla olacakdı. Bu yakın nüfus fazlalığı, mücavir milletleri istilâ etmeyi Alınanlara tav­ siye etmek için, muharrirleri tarafından ileri sürülmüşdü. Fakat Almanya tarafından tehdid edilen bütün kavmler, adede karşı aded çıkar­ mak için, birleşdiler şüphesiz istikbalde de böyle olacak, işte bu sebeple, yeni bir istilâ teşeb - büsüne girmeden evvel, Almanya , ihtimalki > uzun müddet tereddüd de bulunacakdır.

* * *

Auguste un, ve yeni mukallidleriııin kanun­ larının ademi muvaffakıyyeti, şüphesiz islâhat- cılarca meçhul olan şu esası prinsipdendir ki nüfus hareketi, kanun vazolarının arzularının fevkinde olan icabatm neticesi olarak hasıl olur.

Umumî bir suretde denilebilir ki zemanımı- zın « Bourgeoisie » sinde vaki’ olduğu gibi çocuğun taiim ve terbiyesi, vetişdirilmesi fazla masraflı olduğu vakit tevellüdler azalır.Çocuğun biPakis bir mentVat teşkil etdiği köylülerde tevellüdler çoğalıyor. İşçilerde izdivaç çoğal - dığı halde tevellıidat azalıyor : çiinki kadın müstahsildir ve çocuk ekseriya sıkıcı ve çok masraflı bir ârıza gibi görülür. Muhtelif-sunufi içtima*iyyede tevellüdlerin mikdarını tahavvül etdireıı hususî sebepler haricinde denilebilir ki cihan vazMvyeti iktisadiyyesinin hali hazırı yakında nüfusun muhakkak suretde tahdidi neticesini vererekdir. Fazla istihsal umumîdir, nâ kabili içtinab olan ikizlik dahi umumîdir . MaUûmdıırki Ingiltere, emti’ ası sayesinde, er­ zakının hemen kâffesini hariçden tedarik eder. Harpden beri kâfi mikdarda müşteri bulama - yar ık pmalatım tahdid ediyor ve ağır bir iş - sizliğe katlanıyor.

Büyük Britanya eski servetine avdet etmeden evvel nüfusu hayli tenakus etmek icab eder .

Cihanın inkişafı hazırında, toprağı, sekene - sini besleyemeyecek memleketler az refah ve sa‘ adete mazhar olacaklardır.

Bu âkibet , Fransa yı tehdid etmez , çiinki toprağı, havayici hayatiyyesinin hemen kâffe­ sini yetişdirir ve Almanyanın hayyizi fi‘ le çı - karmış olduğu tekemmülata mümasil tekem - müllere zira'atını mazhar edecek olursa Fran- sanın toprağı sekenesinin bütün havayicini

husule getirecekdir.

*

* *

Artması fazla sür‘ atli olan kavmlerin mu - kadderatı mehalik ile meşbu‘ dur .

Muttehide’i Amerikanın sabık Asya filo ku­ mandanı Amiral Rodge yeni bir eserde şu be- yanatda bulunuyordu.«Amerika nüfusu iki yüz milyona baliğ olunca , sekenesine yeni arazi vermek için, memleket, ta'arruzî harplere mec­ bur olacakdır . Bu , ekseriya münakaşa olun - makla beraber, isabetini Tarihin da’ima tevsik etmiş olduğu eski kanununun bir tatbikidir.»

* *

Bu mesrudatın neticesi olmak üzre diyebi - ' liriz ki insaniyyet muhiblerinin telehhuflerine rağmen nüfusunun hali tevekkufda kaldığından dolayı Fransanın keder etmesine mahal yokdur; hemen hunen kâfi mikdarda sekeneye malikdir. Ecnebi işçilerin istilâsına ma‘ruz olmamak için ancak biraz daha nüfus muktazidir.

Yirmi beş seneden fazla bir zamandan beri bu «thèse» le ri, bu nazarları mudaiVa etdim. 0 zaman « Paradoxal » bir da‘ vayi mücerred gö­ rünüyordu ; fakat vakayı1 nazarımın isabetini gösterdi .

Bir çok ekonomistler, nihayet, ayni neticelere vardılar . Bina’en‘ aleyh onlardan birile bera - ber şu sözleri tekrar etmekde kendimi haklı görürüm .

« Mütenıeddin beşeriyyeti tehdid eden bütün teh - İlkelerden , izdihamı nufus [ La Surpopulation ] , tehli - keşi en vazıh, en kat4î olanıdır ve en uzak olanı değildir; bir halde,ki bütün beynelmilel mes’ele , âtinin muhtemel harpleri, pek arzu olunan, bek emel edinilen terki tesli- hat, doğrudan doğruya izdihamı nüfusa bağlıdır. »

( Müessis sahibi : Dr. AB. Djevdet ) Mes’ ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin

(15)

Tarif de publicité dans

F « Idjtihad »

Ltq,

1 pour chaque 3 centimètres de.,hauteur dans |os colonnes de 1’ “ Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de I’ "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

‘ A K L İ S E L İ M

Meşhur Rahib M eslieı* nin Y o l t a i r e ta­ rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘ zı mühim haşiyeler Mlâvesile Tiirkceye çevrimi? ve basılmışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab‘ ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir siir'atle satılmış ve ııus - hası azalmışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci d ef‘ a ve yen, Türk 1 arflerile de basıl - nıışdır. Kitaba, mütercim, ba‘ zı nıa'nidar re - simler ‘ ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir danesini a çağı ya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 628 sahifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle­ r l e basılmış nüshalar 135 kuruşdur.

<<İÇTİHAD>>Kütübhanesi

Mevcud kitabları:

Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerile) 135 Rahib “Meslier„nin Vasıyyetnamesi 20 Kuh ul Ekvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » ) 254 » 100 İlmi ruhi ictima‘ i ( * » ) 287 » 50 Adabı muaşeret rehberi ( Resimli, eski harflerle ) 509 sahifc'i 150 üiullame Teli 100 Dilmesti'i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘ irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle) 219 sah ifelik 100 Asırların Panoraması ( Eski harflerle ,

resimli). 246 sahifelik 100 Felsefe’ i istibdad ( Eski harf JAlfieri nin, resimli 272 sahifeli 50

Ruba’iyyatı Klıayyam ve Türkceye - tercümeleri.(Eski harflerle)resimli Adi cildli 150

a‘ lâ kâğıdlı, a‘ lâ cildli ve imzalı 500 Düşünen Musiki 50 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle) resimli, 708 sahifelik ıoo Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50 ‘ Ameli Ruhiyyat 223 sahifeli 100 İngiliz Kavım 150

Dimağ ve Melekâti akliye [Resimli] 250

ihtar

: Haricden siparişlere yüzde yirmi nisbetiııde ta‘ ahhndlu irsaliyye ücreti zam olunur. Siparişlerle beraber posta havalesi gönderilir. Havalenamenin viisulu günü iste­

nilen kitab ta'ahhudlu olarak postaya verilir . (içtihat) abonelerine yüzde 20 nisbetiııde iskonlo

yapılır. Yahut ta‘ ahhüdlü posta ücreti alınmaz.

Cumhuriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde . Ki­ taplarını hem .netin bir suretde, hem mu'tedil

(16)

™ -

Bütün

«

dasstque

» Htaptarfa

diğer neşriyyatı ve mektep levazımın,zı

Utmak için İ s t a n b u l .!» B e y o ğ l u İ s t ik lâ l c a d d e s in d e 4 0 9 numarada.

LA G R A N D E L l B R A l R İ E MONDIAİLE

Müessesesine müraca'at ediniz

Ş a r k i k a r ib in e n b ü y ü k v e « i d l e r i e n iy i in t ih a l, e d i l m i ş k ita b b a n e s id ır . v Telefon: Beyoğlu: 2918

Türkiye SANAYİ' ve MA‘ ADİN BANKASI

Fabrikalarına ait

Y E R L Î M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vak.f han Telefon : 20517

„ « a t a d a m ü d i r e n bankaya merbut fabrikaiar

mamulâl,ndan

ipekliler re d ö ş e m e k ^ yünlüler, battaniyeler, kostümlük, kumaşları, sallar, eklim endüier, ince ve a m

ve zarif bavulu, çanta, kunduralar ve saire topdan

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂT1

Satış mahalleri:

Yalnız topdan, Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbuldaBahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

A ı ı k a r a d a Ç o c u k S a r a y ı c a d d e s i n d e

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşc*

mağazalarından ve terzilerden talep ediniz- _ _ _ _ _ _

T . C .

E M N İ Y E T

S A N D I Ğ I

Türkiyenin en eski millî bir müessese'! mâliyesidir . Muhtelif müddet ve fa’.zle

tevdiat

kabul v e Mücevherat ve Altın ve Gümüş ve Emlâk mukabilinde mutedil şeraitle para ikraz

eder. Merkezi idaresi Cagaloğlunda kâin dairei mahsusadır . H içbir yerdejubesı^yo

S A T 1 E

Her nevi* tenvirat ve kuvve’ i muharrike te’sisatım , motorlerı,

alâlı beytiyyeyi 0 - 1 8 ay va‘ de ile , veresiye ya,,ar ve satar .

Telef. B. 4 8 0 0 İstanbul 2 4 3 7 8

Öksürük ve boğaz hastalıktan

O x y m e n t h ol

PERRAUOİN

Pastillerini alınız

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon Ingiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 türkiyenin her şehrinde şu'beleri vardır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

2- Klima sistemlerinde bulunan ve yalnızca soğutma kulesi içinde hava ile temas eden soğutma suyu.. 3- Çelik sanayiinde olduğu gibi hem soğutma kulesinde hava ile

Restoran, açık hava tiyatrosu, çarşı ve bar birin- ci gruplaşmayı, hamam ve Türk kahvesi- ni merkez alan diğer bölüm ise ikinci gruplamayı oluşturur. Yapılar bağlantı

Alu-Foli kaplı malzemeler için PVC kaplı malzemeler için Camtülü kaplı malzemeler için fark alınır.. Cins Ebad Kalite

Yeni Yurd Gazetesi, bu kitap hakkında şunlara yer vermiştir: “Birinci umumî müfettişimiz Bay Abidin Özmen müfettişlik teşkilâtının muhit ve bölge üzerinde

Sistemin çalışmasını grafikle ve anahtarlama işaretlerinin ne zaman hangi yönde (iletim/kesim?) uygulandığını belirterek anlatınız. 4) Üç fazlı

Yani Ateş ilk hamlesini köşelerden birisine yaparsa, iki taraf da en iyi şekilde oynarsa oyun berabere biter.. Ateş’in ilk hamlesini kenara yapması durumunda da oyun

Gerçi Cameron say›y› bulmak için yaln›zca birkaç hafta zaman harcam›fl, ancak GIMPS a¤›ndaki bilgisayarlar›n, 100,000 öteki aday say›y› inceleyerek elemesi 2.5

Uygulamada kullanılacak kriterler iş değerlemesi metodu ile belirlenmiş ve kriterlerin birbirleri ile karşılaştırılması Bulanık SWARA ve Bulanık Analitik Hiyerarşi