• Sonuç bulunamadı

RUTİN. Geçtiğimiz günlerde İMKANSIZLAŞIRSA SAĞLIK. 18 Ekim, 2020 DİPLOMATİK GÖZLEM. Mehtap KAÇAR*

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "RUTİN. Geçtiğimiz günlerde İMKANSIZLAŞIRSA SAĞLIK. 18 Ekim, 2020 DİPLOMATİK GÖZLEM. Mehtap KAÇAR*"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

18

Ekim, 2020 | DİPLOMATİK GÖZLEM

SAĞLIK

Mehtap KAÇAR*

RUTİN

İMKANSIZLAŞIRSA

G

eçtiğimiz günler-

de kaybettiğimiz Türkiye’nin önde gelen iş insanla- rından, bir Cum- huriyet kadını ve eğitim sevdalısı Suna Kıraç yıllarca mücadele ettiği Amiyotrofik Lateral Skleroz - ALS hastalığına yenik düştü. Kendi- sinin kaleme aldığı “Ömrümden Uzun İdeallerim Var” kitabında hastalığının 53 yaşındayken ses kısıklığıydı ile başladığını öğreni- yoruz. O dönem yapılan testler ve muayeneler her şeyin normal olduğunu söylüyordu. Daha sonra ellerde uyuşukluk, konuşmasında pelteleşme gibi bulgular başlamıştı, ancak tanısı 2 yıl sonra konulabil- mişti. Hastalığını ilk öğrendiğinde Doktoru acı gerçeği tüm çıplaklı- ğıyla açıklayarak 3 ila 5 yıl içinde solunum cihazına bağlanacağını, 7 yıl içinde de yaşamını yitireceğini söyledi. Bu haberle başa çıkmak, hayatında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını öğrenmek hiç kimse için kolay olmaz, onun için de kolay olmadı. Hastalıklar sadece bireyin değil tüm ailenin ve yakın çevrenin de hayatını değiştirmekte ve etkilemektedir. Suna Kıraç’ın öyküsünde de böyle olmuştur; eşi

İnan Kıraç’ın sabah erken kalkıp muslukları, diş macunu tüpünün kapağını gevşetip eşi için hazır etmesinden tutun, o günlerde henüz 13 yaşında olan kızı İpek’in Biyoloji alanında eğitim almaya karar vermesinden, bu hastalığın araştırılması için ailenin vakıfla- rınca Laboratuvarlar kurulmasına verilen desteklere kadar pek çok alanda etkilerini göstermiştir1. Bana göre tüm hastalıklar da ani trafik kazaları gibi bir anda gelen haberle bomba gibi düşer haya- tımızın tam ortasına, sonrasında farklı mücadeleler başlar. ALS has- talarının öykülerine baktığımızda da bunu görüyoruz. Pek çoğunu- zun adını bildiği bu hastalık ilk olarak 1869 yılında Fransız Nöro- log Jean-Martin Charcot tarafından tanımlandı. Ancak hastalığın tüm dünyada duyulması ve ilgi çekme- si 1941 yılında ünlü beyzbol oyun- cusu Lou Gehrig’in bu hastalığa yakalanmasıdır. ALS, Lou Gehrig hastalığı olarak da adlandırılır.

Dünya genelinde her yıl 100.000 kişide ortalama 1 ila 2 kişi ALS tanısı almaktadır. Erkeklerde kadınlardan daha sık görülmek- tedir. Çoğu hasta 50’li yaşların ortalarında ALS tanısı alır, ancak

(2)

ALS 30-40 yaşlarında da görü- lebilir. Hastaların bir kısmında genetik olarak hastalığın akta- rılmış olması söz konusuyken geri kalan grupta gerçek neden bilinmemektedir. Hastaların

%10’nunda ailede başka bireyler- de de ALS hastalığı görülmekte- dir2. İlginç olarak bu hastalık tüm dünyada futbolcular, beyzbolcu- lar arasında sık görülmektedir.

Hastalığın risk faktörleri; sigara içmek, pestisit maruziyeti, kur- şun, civa, alüminyum gibi ağır metallere maruziyet, menopoz sonrası hormon kullanımı, aşırı/

ağır fiziksel egzersiz, tekrarlayan kafa travması, profesyonel bazı

sporlar özellikle atletizm, boks, beyzbol, futbol oyunculuğudur.

Hastalığın tarihçesinde dikkati çeken konulardan biri de 1.ci Kör- fez Savaşı’na katılan askerlerde ALS hastalığının sık görülmesidir;

sebebi hala açıklanamamıştır.

ALS liderleri de etkilemiştir.

Komünist Çin’in kurucusu ünlü lider Mao Zedong gücünün zir- vesindeyken 1976 yılında ALS tanısı aldı. Mao 1956 yılında 62 yaşında iken kendi yaşam süresi için bir tahminde bulunmuş ya da diktatörlüğünden gelen alış- kanlıkla bu konuda da bir karar vermişti: “2000 yılına kadar yaşa- yıp sonra Marx’ı Cennette görmek için yukarı çıkacağım”. Ancak

bu emre vücudu uyamamıştı, 1976’da, diktatörlüğünün 27. ve son yılında, ALS hastalığının en ağır evresini yaşıyordu ve solu- num yetmezliği ile mücadele edi- yordu. 9 Eylül 1976’da geçirdiği kalp krizi ile hayatını kaybetti3. ALS hastası olan tanınmış kişi- ler arasında ünlü fizikçi Stephen Hawking, Türk futbolunun unu- tulmaz isimlerinden İlyas Tüfekçi ve Sedat Balkanlı da vardır. Step- hen Hawking hastalığın tanısın- dan sonra 55 yıl yaşamıştır, bu süre ALS hastalığı olan hastalar arasında şu ana kadar bilinen en uzun yaşam süresidir.

Hastalığın karakteristik bulgu- ları, ellerde, bacaklarda güçsüz-

(3)

20

Ekim, 2020 | DİPLOMATİK GÖZLEM

lük ile fonksiyon kaybı, kol ve bacak kaslarında seğirmeler ve kramplar, kilo kaybı, yorgunluk, ses tonunun kalınlaşması ve ses volümünün azalması, dilde tit- remeler, dizartri (motor konuş- ma bozukluğu) yani kelimelerin doğru söylenememesi, konuşma- nın anlaşılmaz hale gelmesi, ses tonunun ayarlanamaması gibi konuşmanın tüm bileşenlerinin bozulması, yutma güçlüğü, solu- num güçlüğü, iskelet kaslarının zayıflaması ve erimesidir. Diğer yandan ilginç olarak ALS hastala- rında işitme, tat, koku, dokunma, görme, entellektüel fonksiyonlar, seksüel fonksiyonlar, mesane ve bağırsak hareketleri etkilenmez.

Hastalığın son evresinde bile has- taların bilinci tamamen açıktır ve göz kırpma hareketini yapabi- lirler. Ancak hastalık ilerledikçe bulgular ağırlaşır ve genellikle solunum yetmezliğinden kaybe- dilirler2.

Bu noktada aklımıza öyleyse biz nasıl hareket ediyoruz, nasıl karar veriyoruz, iletişimi nasıl sağlıyoruz, gibi sorular gelebilir.

Öyleyse gelin hep birlikte cevap- ları bulalım.

Vücudun iletişim sistemi olan sinir sistemi; hem iç hem de dış çevremizle iletişimimizi sağlamak üzere sinir ağlarıyla adeta elektrik kabloları gibi tüm bedeni kuşatır.

Sinir sisteminin, temel yapısal ve işlevsel birimleri nöron hücrele- ridir. Sinir sisteminde duyusal, motor ya da internöron gibi farklı nöron türleri bulunur. Nöronlara ek olarak nöroglial hücreler adı verilen farklı yapı ve fonksiyon- ları olan destekleyici hücreler de mevcuttur ve nöronlar bu hücre-

lerden oluşan özel doku, paran- kim içinde yerleşirler.

Sinir sistemi; merkezi ve perife- rik (çevresel) sinir sistemi ola- rak adlandırılan iki farklı ama birbiriyle iletişim halindeki doku ve organlardan oluşur. Merkezi sinir sisteminde beyin ve omuri- lik organları bulunur. Beyin sağ- lam bir kemik kutu olan kafata- sı içinde oldukça korunaklı bir bölgede bulunur. Beyin ve beyin sapı, beyincik gibi ilişkili diğer yapıları; iç ve dış çevreye far- kındalık, hareket, denge, duyu- lar, duygulanımlar, düşünceler, konuşma, yazma, karar verme, yeme içme, ve hafıza gibi pek çok fonksiyonumuzu kontrol eder.

Yetişkinlerde beyin, 1300-1500 gram ağırlığında, sağ ve sol ola- rak iki loptan oluşan, beyaz ve gri

cevherleri olan, yüzeyine özgün şeklini veren girinti ve çıkıntıla- rıyla adeta bir bütün cevize ben- zeyen görünümdedir. En dışta korteks denilen kabuk tabakası vardır. Beyinde bulunan yakla- şık 200 milyar nöron, uzunluğu birkaç milyon kilometreyi bulan aksonları ve dendritleri ile sinaps adı verilen yüz trilyonlarca küçük temas bölgelerinde birbirine bağ- lanırlar. Sinapslarda, bir nöron boyunca hareket eden bir elekt- riksel akım diğerine iletilir, bu da ikinci sinirin kendi elektriksel aktivitesini başlatır veya engeller.

Bir nöron, diğer nöronlarla on binlerce sinaptik bağlantı yapa- bilir. Yeni sinaps oluşumları her zaman mümkündür ve öğrenme- nin temelinde de yeni sinaps olu- şumu yatmaktadır4.

(4)

Omurilik ise omur kemiklerimi- zin oluşturduğu kanalda boynu- muzdan kuyruk sokumumuza doğru uzanan, yetişkinde ortala- ma 40-45 cm uzunluğunda olan, yaklaşık 1 milyar nöron içeren, beyin sapıyla beyne bağlı olan organımızdır. Böylece Omuri- lik, bir bağlantı bölgesi oluştu- rur; beyin ve vücudun geri kalan tüm yapı ve organları arasındaki bilgi alışverişini sinir sinyalleri ile her iki yöne taşır. Omuriliğin her iki yanından boyundan kuyruk sokumuna kadar 31 farklı seviye- den periferik sinirler çıkar ve çev- resel dokulara giderler5. Periferik sinir sistemi (PNS) ise merkezi sinir sistemine sinyal gönderen ve buradan gelen sinyalleri alan sinirlerden oluşur. PNS ise soma- tik sinir sistemi ve otonom sinir sistemi olarak ikiye ayrılır. Soma- tik sinir sistemi, yürüme, koşma, yüzme gibi kendi isteklerimize göre kontrol edebildiğimiz vücut hareketlerini yapabilmemizi sağ- layan sistemdir. Otonom sinir sis- temi ise iç organlarımızı kontrol eden, buralardan gelen bilgileri beyine ilgili merkezlere taşıyan, solunum, salgı, boşaltım ve sindi- rim gibi vücudun otonom olarak yaptığı istemsiz işlevleri yerine getirir. PNS merkezi sinir siste- mine bilgi akışı sağlar; üst mer- kezler dediğimiz adeta yönetimin en tepesindeki yerlerden çıkan kararları hiç değiştirmeden doku ve organlara taşır. Yani merkezi sinir sistemimiz vücudumuzun tüm faaliyetlerini kontrol altında tutan, düzenleyen, yorumlayan, uygun cevapların verilmesini planlayan en üst komuta merke- zidir. Bu noktada bilim adamları bu sistemin her birimizin bireysel

davranışsal seçimler yapmamıza nasıl izin verdiğini sorguladı- lar. Bazı sinirbilim uzmanları bu konuyu açıklamak için hükümet metaforunu kullandılar. Nöronlar nasıl çalışıyor? Bir diktatör gibi mi, yoksa demokratikler mi, ya da hizipçi gruplar mı var? Yapı- lan çalışmalar ülkelerin aksine, sinir sisteminde hükümetin aynı anda birden fazla yönetim biçimi- ni uygulayabildiğini göstermiştir.

Sinir sistemlerinde diktatörlükten oligarşiye ve demokrasiye bir dizi karar verme yapısı bulunmakta- dır. Nöronal bir diktatörlük, bir oligarşi veya demokrasi ile birlik- te var olabilir. Diktatör nöron en hızlı hareket ederek bir davranı- şın başlangıcını tetiklerken, diğer nöronlar sonraki hareketlere ince ayar yapabilir. Örneğin elinize bir iğne battığında hiç düşünmeden bir anda hızla elinizi çekersiniz;

bunu yapan diktatör nöronlar size seçme şansı vermez, sizin yerinize doğru bulduğu kararı verir ve bu kararı uygulamasına da kimse engel olamaz. Demok- ratik nöronlar ne gördüğümüzü, ne duyduğumuzu, ne hissettiği- mizi ve neyi kokladığımızı belir- ler. Örneğin, renkleri her biri farklı bir ışık dalgaboyuna en iyi yanıt veren üç tür fotoreseptörün orantılı oylamasıyla algılıyoruz.

Sonuçta verilen kararlar hayat- ta kalma ve üreme olasılığını artırdığı sürece farklı yönetim biçimlerinin var olması problem değildir6. Farklı yönetsel beceri- lerinin yanında nöronların farklı uyarıları taşıyan tipleri de vardır.

Duyusal nöronlar ısı, renk, koku, dokunma, tat, işitme gibi uyarıla- rı taşırken, motor nöronlar mer- kezi sinir sisteminden gelen bildi-

rimleri kaslara taşıyarak hareketi, bir diğer deyişle kas kasılmasını sağlarlar. Beynimizdeki korteks bölgesi en üst komuta merkezi- dir, tüm entelektüel faaliyetleri- miz buradan yürütülür. Korteks gelen bir uyarıyla hangi hareketin yapılması gerektiğine karar vere- rek bunu üst motor nöronlara iletir. Üst motor nöronlar özel yollardan adeta otobanlardan son sürat geçerek beyin verdiği emri omurilikteki sinirlere iletir. Emri alan aşağı motor nöronlar da ile- tiyi yine özel otobanları kullana- rak hızlıca kaslara iletirler. Motor sinirler kaslarla birleştikleri sinir- kas bileşkesinde kas hücresini uyararak kasılmayı başlatırlar.

Sonuçta biz hareketi gerçekleşti- ririz. Nöronlarda uyarı başlama- sı demek hücre içine giren veya hücreden çıkan sodyum, kalsi- yum, potasyum, klor gibi iyonla- rın hareketinin yarattığı adeta bir elektriksel akımdır, akım diğer nöronlara kolayca geçmektedir.

Sinir sisteminin tüm bu karma- şık yapılarından herhangi biri- nin fonksiyonunda yetersizlik ya da hücre hasarı olduğunda artık nörolojik hastalıklardan söz edil- mektedir. Nörolojik hastalıkların fizyopatolojik mekanizmalarına baktığımızda ise multifaktöriyel olduğunu görmekteyiz. Genetik nedenler, ağır metal maruziyeti gibi çevresel faktörler, iyon kanal- larının bozuklukları, çeşitli ilaç- lar, toksik maddeler, akson hasar- ları, ve bugün tam olarak bileme- diğimiz diğer nedenler sonucu nöronlar ölmekte veya ağır hasa- ra uğramakta, ve veya parankim dokusunda da hasarlar olmakta- dır. Bu bozukluklar klinikte Mul- tipl Skleroz, Alzheimer hastalığı,

(5)

22

Ekim, 2020 | DİPLOMATİK GÖZLEM

Parkinson hastalığı, Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) gibi farklı nörolojik hastalıklar olarak karşı- mıza çıkmaktadır.

Bu hastalıklardan ALS, özellik- le motor sinirlerin yani istemli kaslarımızı hareket ettirmemizi sağlayan nöronların hasarlan- ması ile ortaya çıkar. ALS has- talarında beynin korteks bölge- sinden omuriliğe doğru gelen hareket yollarındaki nöronların (üst motor nöron) ve omurilikten kaslara doğru ilerleyen nöronla- rın (aşağı motor nöron) hasarı söz konusudur. Bu hasar sonu- cunda korteksimizi kullanarak bilinçli olarak yapmaya karar verdiğimiz hareketlerin sinyalini omuriliğe ve oradanda kaslara iletmemiz mümkün olmaz. Yani emirler yerine getirilemez, kortek bir diktatör gibi emirler yağdır- sa da bunlar eyleme dönüşemez.

Sonuçta yukarıda saydığımız bulgular ortaya çıkmaya başlar.

Hasta sesinin kontrolünü kaybe- der, dil-damak, ses telleri gibi konuşmak için hareket etmesi gereken kaslar çalışmaz, kelime- ler doğru söylenemez, yürüme bozulur, el hareketleri bozulur.

Kaslar çalışmadığı için zaman- la atrofiye uğrar yani kas kitle- si küçülür. İleri evrelerde tüm seviyelerdeki sinirler giderek daha çok kayba uğrar, milyon- larca olan nöron sayısı sıfıra iner.

Sonuçta hasta en temel yaşam- sal fonksiyonlar etkilenir, yutma, solunum durma noktasına gelir7. Her geçen gün görülme sıklığı artan bu hastalığın ne yazıkki henüz tedavisi bulunamamıştır.

Hastalara egzersiz, fizik tedavi, beslenme ve solunum desteği gibi

destekleyici tedaviler verilmek- tedir. Teknolojideki ilerlemeler bu hastaların iletişim kurmaları, hayata bağlı kalmaları ve bakıma muhtaç hale geldiklerinde bile üretebilmeleri için destek olmak- tadır. Genç yaşta ALS hastalığına yakalanan İngiliz ressam Sarah Ezekiel ALS ile yaşadığı ilk beş yılını “kasvetli bir vahşi doğada yalnız kalmak” diye tanımlıyor.

Bugün ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyor ama “teknoloji

hayatımı yaşamaya değer kıldı”

diyor. Ezekiel, göz hareketle- riyle iletişim kurmayı sağlayan

“Eye Gaze” sistemini kullanarak resimler yapmaya devam ediyor ve hatta eserleri sergilerde yer alı- yor8. Elbette teknolojik destekler bu hastalar için çok anlamlıdır.

Korunmak için ne yapılabileceği net olmamakla birlikte daha önce söz ettiğimiz risk faktörlerinden uzak durmak iyi bir başlangıç olacaktır. Yine yapılan çalışma- larda Viatmin D eksikliğiyle ALS görülmesi arasında bir ilişki olduğu gösterilmiştir; bu nedenle Vitamin D eksikliğinizin olmama- sına dikkat etmelisiniz. Ve tabiki sağlıklı yaş almanın temel kural- ları burada da karşımıza çıkıyor;

düzenli ve dengeli beslenme, yaşa ve kişiye özgü yapılandırıl- mış egzersiz, tütünden uzak dur- mak, stresi yönetmek, kaliteli bir uyku düzeni her türlü hastalıktan korunmada destek sağlayacaktır.

Sağlıkla ve sağlıklı bir dünyada kalın..

NOTLAR:

* Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi

1- Ömrümden Uzun İdeallerim Var, Suna Kıraç (2006) Suna ve İnan Kıraç Vakfı, İstanbul 2- https://my.clevelandclinic.org/health/diseases/16729-amyotrophic-lateral-sclerosis-als 3- https://foreignpolicy.com/2016/09/08/mao-the-man-mao-the-god-how-mao-zedongs-

legacy-bedevils-china-40-years-after-his-death/

4- Stanford University Medical Center. (2010, November 17). Stunning details of brain con- nections revealed. ScienceDaily. Retrieved September 16, 2020 from www.sciencedaily.

com/releases/2010/11/101117121803.htm 5- https://faculty.washington.edu/chudler/facts.html

6- Is Your Nervous System a Democracy or a Dictatorship? By Ari Berkowitz on July 21, 2016 https://theconversation.com/is-your-nervous-system-a-democracy-or-a- dictatorship-when-controlling-your-behavior-61888

7- Van den Bos, M., Geevasinga, N., Higashihara, M., Menon, P., & Vucic, S. (2019). Pat- hophysiology and Diagnosis of ALS: Insights from Advances in Neurophysiological Techniques. International journal of molecular sciences, 20(11), 2818. https://doi.

org/10.3390/ijms20112818

8- (https://edition.cnn.com/style/article/sarah-ezekiel-artist-als-eye-gaze-spc-intl/index.

html#:~:text=The%20eye%2Dtracking%20technology%20gives,when%20she%20was%20 aged%2034.)

Referanslar

Benzer Belgeler

The smell sense was evaluated by using CCCRC smell identification test and n-butanol thresold test where taste sense was evaluated by using 3 different concentrations

• Kabukların subuharı distilasyonuyla % 1—2 oranında uçucu yağ elde edilir ki bu yağa Oleum Cinnamomi cassiae adı verilmektedir.. • Uçucu yağ sarımsı

İşitme yetersizliği olan bebekler kendi mırıldanmalarını, seslerini işitemediklerinden, dil gelişimlerinde işiten bebeklere göre farklılıklar ortaya

Aşağıda, dokunma duyusu için anne baba ve eğitimciye yönelik duyusal deneyim önerileri sunulmuştur (Fox ve Schirrmacher;.. 2012, MEBa, 2013; MEBb, 2013 ve

“Duyuların Gelişimi”, Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde (0-36 ay) Gelişim Duyuların Gelişimi ve Desteklenmesi, ed. Bebeklik ve İlk Çocukluk Dönem, Atipik Gelişim

“Duyuların Gelişimi”, Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde (0-36 ay) Gelişim Duyuların Gelişimi ve Desteklenmesi, ed. Bebeklik ve İlk Çocukluk Dönem, Atipik Gelişim

Nörogliyal hücreler sinir dokusundaki başlıca hücre tiplerinden biridir, yapısal bütünlük ve sinir sistemi için gerekli olan besini sağlayarak homeostaziyi (Finch, 2002)

Elektro fizyolojik ölçüm yapmak için günümüzde var olan ve kullan›lan teknolojiler, yeni gelifltirilen teknolojiye oranla yetersiz: Hücrelerin içine yerlefltirilen