• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE ANAYASA HUKUKU İÇİNDEKİLER HEDEFLER TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER II

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE ANAYASA HUKUKU İÇİNDEKİLER HEDEFLER TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER II"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇİ NDEKİLE R • Türkiye’de temel Hak ve

Özgürlüklerin Anayasal Gelişimi

• 1982 Anayasası'nın Temel Hak ve Özgürlükler Sınıflandırması

• 1982 Anayasası'nda Temel Hak ve Özgürlüklerin Genel Rejimi

HEDE FL ER

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

• Türkiye'de temel hak ve

özgürlüklerin tarihî seyri hakkında genel bilgi edinecek,

• Temel hak ve özgürlüklerin 1982 Anayasası'nda nasıl

sınıflandırıldığını öğrenecek,

• Temel hak ve özgürlüklerin sırnırlandırılması rejimini kavrayacak,

• Temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulması ve hakları kötüye kullanma yasağı

hakkında bilgi sahibi olacaksınız. ÜNİ

TE

4

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER II

ANAYASA HUKUKU

ÜNİTE

8

0

(2)

TÜRKİYE’DE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ANAYASAL GELİŞİMİ

1982’ye Kadar Olan Dönem

Tarihimizde yazılı olarak ilk anayasa 1876 tarihinde ilan edilen Kanun-u Esasî’dir. Bununla birlikte, 1808 tarihli Sened-i İttifak, 1839 tarihli Gülhane Hatt-ı Hümayunu (Tanzimat Fermanı) ve 1856 tarihli Islahat Fermanı, Kanun-u Esasî öncesi gelişmeler ve ilk anayasal nitelikte belgeler olarak kabul

edilmektedir.

Merkezî hükûmet ile âyan temsilcileri arasında imzalanan bir belge olan Sened-i İttifakta, fukara ve reayanın korunması ve onlara zulmedilmemesi, vergilerin ölçülü olması, suç işlenmesi hâlinde soruşturma yapılmadan ceza verilmemesi yolunda hükümler bulunmakla birlikte bunların uygulanmasını temin edecek bir mekanizma öngörülmüş değildir.

Tanzimat Fermanı, devlet yönetimine ilişkin bir kısım ilkelerin yanı sıra dağınık da olsa bir haklar ve özgürlükler listesine de yer vermiştir. Fermanda, kişi dokunulmazlığı, can, mal ve ırz güvenliği, suç ve cezaların kanuniliği, yargılamanın aleniliği, cezaların şahsiliği, vergi ve askerlik ödevinde adalet, mülkiyet hakkı, genel müsadere yasağı gibi haklar ve özgürlükler iç içe geçmiş bir şekilde sayılmıştır. Tanzimat Fermanı’ndaki hak ve özgürlükleri tekrar eden ve onlara Müslüman olanlar ile olmayanlar arasındaki eşitsizlikleri gidermeye yönelik hükümler ekleyen Islahat Fermanı da Osmanlı Devleti zamanında haklar ve özgürlüklere yer veren bir diğer anayasal belgedir. Tanzimat ve Islahat Fermanları -aksini ileri sürenler bulunmakla birlikte- dönemin Osmanlı Devleti için birer haklar beyannamesi olarak nitelendirilmektedir. Ancak bu

fermanlarda sayılan haklar ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını

sağlayacak hükümlerin ve koruyucu mekanizmaların bulunmaması bir eksiklik olarak ifade edilebilir.

Kanun-u Esasî’nin ilanı dolayısıyla her ne kadar uzun sürmese de, bu döneme I. Meşrutiyet denilmiştir. “Meşrutiyet” terimi, Kara Avrupa’sında yaygınlaşan anayasal yönetimleri-meşruti monarşileri ifade etmek üzere kullanılmıştır. “Meşrutiyet”, kelime anlamı ile meşrut yani şarta bağlı yönetimi ifade eder. Buradaki şartlar ise, anayasal normları karşılamak üzere

kullanılmaktadır. Zaten anayasanın hükûmet sistemine ilişkin düzenlemelerine

“yapısal şartlar”, temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerine de “haklar şartı” nitelemeleri yapılmaktadır.

Kanun-u Esasi, 8-26. maddelerinde dönemin anayasalarına paralel biçimde hak ve özgürlüklere yer vermekteydi. “Osmanlı Devleti Tebaasının Genel Hakları” başlıklı bu bölümde; vatandaşlık, kişi hürriyeti ve güvenliği, ibadet hürriyeti, basın hürriyeti, şirket kurma hakkı, dilekçe hakkı, öğretim hürriyeti, eşitlik ilkesi, devlet memurluğuna girme hakkı, mali güce göre

(3)

vergilendirme ilkesi, mülkiyet hakkı, konut dokunulmazlığı, kanuni hâkim ilkesi, genel müsadere ve angarya yasağı, vergilerin kanuniliği ilkesi, işkence ve eziyet yasağı düzenlenmekteydi.

Kanun-u Esasi’de 1909 yılında önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı temel hak ve özgürlükleri genişletici mahiyet

taşımaktadır. Buna göre sansür yasağı ve kanun dışı tutuklama yasağı getirilmiş, haberleşmenin gizliliği, toplanma ve dernek kurma hakları tanınmış, padişahın sürgün yetkisine son verilmiştir. Kanun-u Esasi ile tanınan haklar ve özgürlükler listesinin, dönemin Avrupa ülkelerinin birçoğunda tanınanlardan geri kalmadığı belirtilmektedir.

Millî mücadele yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) temel hak ve özgürlüklerden söz etmemektedir. Ancak Cumhuriyetin ilanından sonra kabul edilen 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1924 Anayasası) ise beşinci faslını

“Türklerin Kamu Hakları”na ayırmıştır. Bu hak ve hürriyetler arasında eşitlik ilkesi, kişi hürriyeti ve güvenliği, işkence ve eziyet yasağı, mülkiyet hakkı, din ve vicdan hürriyeti, konut dokunulmazlığı, basın hürriyeti, seyahat hürriyeti, sözleşme, çalışma, toplanma, dernek ve teşebbüs hürriyeti, eğitim öğretim hürriyeti, haberleşmenin gizliliği, dilekçe hakkı gibi koruyucu haklar (negatif statü hakları) yer almaktadır. Bunların yanı sıra vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı, devlet memurluğuna girme hakkı gibi bazı siyasi hak ve özgürlüklere de yer verilmiştir. O dönemde birçok Avrupa ülkesi anayasalarında tam olarak görülmeyen sosyal ve ekonomik haklardan ise söz edilmemiştir.

Fransız Devrimi’nden beri süregelen tabii hak anlayışını benimsemiş bulunan 1924 Anayasası’na göre “tabii haklardan olan hürriyetin herkes için sınırı, başkalarının hürriyeti sınırıdır. Bu sınırı ancak kanun çizer.” Özgürlüklerin sınırının kanun koyucu tarafından çizilmesi, bu hususta anayasada güvencelere yer verilmemiş olması, meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidarların hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandırabilmesini mümkün kılmaktaydı.

Cumhuriyetin nitelikleri arasına “insan haklarına dayanan devlet” olmayı da ekleyen 1961 Anayasası, 1924 Anayasası’ndan farklı olarak temel hak ve özgürlüklerin adlarını saymakla yetinmemiş, onları geniş kapsamlı ve güvenceli bir şekilde düzenlemiştir. Klasik kişi hak ve özgürlükleri ile siyasi hakları

geliştirmiş, bir ilk olarak sosyal ve ekonomik haklara da yer vermiştir. Temel hak ve özgürlükler, kanunla sınırlanabilecektir ancak bunların korunması amacıyla yasama organına da sınırlar getirilmiştir. 1961 Anayasası, temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamaların anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak yapılabileceğini, getirilecek sınırlamaların hakkın özüne

dokunamayacağını da öngörmüştür. Buna göre eğer bir sınırlama bir hak veya hürriyetin kullanılmasını imkânsızlaştırıyor ya da aşırı derecede güçleştiriyorsa o hak veya özgürlüğün özüne dokunmuş olacaktır. Kanunla sınırlama,

anayasanın sözüne ve ruhuna uygun sınırlama, öze dokunma yasağının temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından önemli güvenceler teşkil

(4)

1982 Anayasasının temel hak ve hürriyetlere bakışı,

2001 yılı öncesi ve sonrası ayrı ayrı ele alınarak daha sağlıklı bir

biçimde ortaya konulabilir.

etmektedir. Diğer yandan 1961 Anayasası, sosyal hakların hayata geçirilmesi amacıyla devlete bir kısım ödevler yüklemiştir. Yine ilk kez bu anayasa ile Türk hukuk düzenine kazandırılan Anayasa Mahkemesi de temel hak ve

özgürlüklerin yasama organınca anayasaya aykırı şekilde sınırlandırılmasını engelleyebilecekti.

1960’ların sonundan itibaren yaygınlaşmaya başlayan siyasal şiddet ve terör olaylarının artması, zayıf bırakılan yürütmenin bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmede yetersiz kalması gibi sebeplere dayanılarak verilen 12 Mart 1971 tarihli muhtıra sonrasında bir ara rejim dönemine girilmiş ve bu dönemde 1971 ve 1973 yıllarında anayasa değişiklikleri yapılmıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı temel hak ve özgürlükler alanını daraltıcı nitelik taşımaktaydı. Bu değişikliklerle temel hak ve özgürlüklerin tümü için genel sınırlama sebepleri öngörülmüş ve özel sınırlama sebepleri artırılmıştır. Devlet memurlarının sendika kurma hakkı kaldırılmış, tabiî yargı yolu yerine kanuni yargı yolu ilkesi kabul edilmiştir. Bu değişiklikler 1961 Anayasasının temel hak ve özgürlükleri güçlendiren yaklaşımından bir geriye gidiş ve 1982 Anayasasının bir habercisi niteliğinde görülmektedir.

1982 Anayasası’nın Yaklaşımı

1982 Anayasası’nın temel hak ve hürriyetlere bakışı, 2001 yılı öncesi ve sonrası ayrı ayrı ele alınarak daha sağlıklı bir biçimde ortaya konulabilir. Zira 1982 Anayasası’nda yürürlüğe girdiği tarihten itibaren gerçekleştirilen çok sayıda değişiklik içinde en önemlilerinden birini 2001 yılında 4709 sayılı kanunla yapılan değişiklik oluşturmaktadır. Söz konusu düzenleme ile, anayasanın temel hak ve hürriyetler rejimi bakımından eleştirilen birçok yönünde iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir.

2001 Değişikliğinden önceki dönem

12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrasında yapılan 1982 Anayasası, kendinden öncekinin aksine hürriyet-otorite dengesinde otoriteden yana tercihte bulunmuş ve hürriyetleri daraltıcı bir yaklaşım benimsemiştir.

1961 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri bireylere ödev yükleyen bir mahiyette düzenlememişti. 1982 Anayasası ilk şeklinde temel hak ve

özgürlükler konusunda 1961 Anayasası’nda da benimsendiği gibi herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu hükmüne yer verdikten sonra temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumlulukları da ihtiva ettiğini belirtmiştir.

Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması rejimi bakımından 1982 Anayasası’nın ilk şekli hem tüm hak ve hürriyetler için geçerli genel sınırlama sebepleri öngörmüş, hem de her bir hak ve hürriyetin düzenlendiği maddede belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak ikili bir sınırlama sebepleri

(5)

1982 Anayasası’nın ilk düzenlemesinin 13.

maddesinde yer alan ve her temel hak ve özgürlük için geçerli olan genel sınırlama hükmü 2001 yılı

değişikliği ile kaldırılmıştır.

sistemi oluşturmuştur. 1961 Anayasası’nın temel hak ve hürriyetlerin korunması bakımından bir güvence olarak öngördüğü “hakkın özü” kriteri, 1982 Anayasasında yerini “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütüne bırakmıştır. Keza hak ve hürriyetlere getirilen sınırlamaların amaçları dışında kullanılamayacağı hükmüne de bir güvence olarak Anayasa metninde yer verilmiştir. Temel hak ve hürriyetlerin Anayasasının sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlandırılacağı esası ise 1961 Anayasasında olduğu gibi 1982 Anayasası’nın ilk ve son şekillerinde de muhafaza edilmiştir.

2001 Değişikliğinden sonraki dönem

1982 Anayasası, kabul edildiği ilk günden bugüne birçok kez değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı temel hak ve hürriyetlerin genişletilmesi ve güçlendirilmesi amacına yöneliktir.

Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması rejimine dair en önemli değişikliğin 2001 yılında gerçekleştirildiği söylenebilir. Buna göre çokça

eleştirilen genel sınırlama sebepleri kaldırılmış, her hak ve hürriyetin ancak ilgili maddede belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak kanunla

sınırlandırılabileceği esası kabul edilmiştir. 2001 yılı değişiklikleri ile öze dokunma yasağına dönülmüş, ölçülülük ilkesi kabul edilmiştir. Bu değişiklikler 1982 Anayasası’nın temel hak ve hürriyetleri olabildiğince sınırlayan ama bunların korunması bakımından yeterli güvenceler oluşturmakta çekingen davranan karakterini büyük ölçüde ortadan kaldırmış ve temel hak ve hürriyetler rejimini geliştirip güçlendirmiştir. 2001 yılı değişikliği ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla somutlaşan Avrupa sistematiği kabul edilmiştir.

Buna göre, her hak ve özgürlük ayrı bir maddede düzenlenmiştir. Önce ilk fıkrada hak ve özgürlüğün ne olduğu ifade edilmiş, takip eden

fıkra/fıkralarda ise kullanımı düzenlenmiştir. Kullanıma ilişkin düzenlemelerde eğer o hak ve özgürlük sınırlandırılabilir/müdahale edilebilir olarak öngörülmüş ise, bunlar özel sınırlama sebepleri olarak tüketici bir biçimde sayılmıştır. 1982 Anayasası’nın ilk düzenlemesinin 13. maddesinde yer alan ve her temel hak ve özgürlük için geçerli olan genel sınırlama hükmü kaldırılmıştır.

1982 ANAYASASI’NIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER SINIFLANDIRMASI

Temel hak ve özgürlükler çeşitli açılardan değişik sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır. Bu tasnifler içinde en yaygın olanlardan biri Alman Georg Jellinek’e aittir. Onun sınıflandırmasına göre hak ve özgürlükler negatif statü hakları, pozitif statü hakları ve aktif statü hakları şeklinde tasnif edilmektedir.

Negatif statü hakları, devletin müdahale etmeme yükümlülüğü altında

(6)

1982 Anayasası’nın

“Genel Hükümler”

başlığı altında düzenlenen 12-16.

maddelerinde yer alan hükümler temel hak ve özgürlüklerin genel

rejimini oluşturmaktadır.

bulunduğu hak ve özgürlüklerden oluşan bir kategoridir ki bunlara koruyucu haklar da denir. Pozitif statü hakları ise bireylerin devletten olumlu bir edimde bulunmasını talep etme imkânına sahip olduğu haklardır ki bunlara isteme hakları da denir. Katılma hakları biçiminde de adlandırılan aktif statü hakları ise bireylerin devlet yönetimine katılmasını temin etmeye yönelik hak ve

ödevlerden oluşur. 1982 Anayasası, Jellinek’in bu sınıflandırmasına uygun biçimde fakat farklı isimlendirme ile tanıdığı hak ve özgürlükleri

sistemleştirmiştir. Buna göre 1982 Anayasası, temel haklar ve ödevlere ayırdığı ikinci kısmında önce bu hak ve ödevlerin niteliği, sınırlanması, kötüye

kullanılamaması, kullanımının durdurulması gibi hususları düzenlediği genel hükümlerden sonra “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında negatif statü haklarına, “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında pozitif statü haklarına, “Siyasi Haklar ve Ödevler” başlığı altında aktif statü haklarına yer vermiştir.

 Birinci bölüm: Genel Hükümler (m. 12-16):

1982 Anayasası’nın ikinci kısmının birinci bölümünde temel hak ve hürriyetlerin niteliği, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması, temel hak ve hürriyetlerin

kullanılmasının durdurulması ve yabancıların durumunu düzenlemiştir.

 İkinci bölüm: Kişinin hakları ve ödevleri (m. 17-40)

Koruyucu (negatif-olumsuz) temel hak ve özgürlüklere yer verilmiştir.

 Üçüncü bölüm: Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler (m. 41-65) Pozitif statü (olumlu-isteme) temel hak ve özgürlüklerine yer verilmiştir.

 Dördüncü bölüm: Siyasi hak ve ödevler (m. 66-74)

Katılma (aktif statü) temel hak ve özgürlüklerine yer verilmiştir.

1982 ANAYASASINDA TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN GENEL REJİMİ

1982 Anayasası’nın “Genel Hükümler” başlığı altında düzenlenen 12-16.

maddelerinde yer alan hükümler temel hak ve özgürlüklerin genel rejimini oluşturmaktadır.

(7)

Temel Hak ve Özgürlüklerin Niteliği (m. 12)

Anayasanın 12/1. maddesine göre, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir”.

Bu düzenleme 1961 Anayasası’nın 10. maddesinin tekrarı niteliğindedir.

Bu düzenlemede yer alan kavramların her birinin insan hakları bakımından özel bir anlamı bulunmaktadır. Buna göre “herkes” ile “kişiliğine bağlı” kavramları temel hak ve özgürlüklerin öznesini belirlemektedir.

“Herkes” kavramı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenlik alanı içerisinde bulunan tüm insanlar ifade edilmektedir. Bunlar ister vatandaş olsun, isterse vatandaş olmasın (yabancılar ve vatansızlar) Devletin egemenlik

alanında bulunan herkes temel hak ve özgürlüklere sahiptir. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1. maddesindeki (“Yüksek Sözleşmeci Taraflar, kendi yetki alanları içinde bulunan herkese bu Sözleşme’nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlükleri tanırlar”) yaklaşımı ile paraleldir. Ancak siyasi haklar ve özgürlüklerin birçoğu nitelikleri gereği yalnız Türk vatandaşlarına tanınmıştır. Bu husus ilgili haklar ve özgürlüklerin düzenlendiği maddelerde

“herkes” biçiminde değil, “vatandaşlar” ya da “her Türk” sözcükleriyle ifade edilmiştir.

“Kişiliğine bağlı” kavramı hem temel hak ve özgürlüklerin öznesi, hem de niteliği ile ilgilidir. Özne durumu bakımından, temel hak ve özgürlüklerin öznesi sadece gerçek kişiliği olan insanlardır. Tüzel kişiler temel hak ve özgürlüklerin öznesi değillerdir.

Temel haklar ve özgürlükler, genellikle başkasına devredilemeyen, rıza ile de olsa vazgeçilemeyen niteliktedirler.

Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması (m. 13)

Temel hak ve özgürlükler rejiminin bel kemiğini oluşturan sınırlanmaya ilişkin esaslar ise 13. maddede düzenlenmiştir. Her demokratik devlet bazı istisnalar hariç temel hak ve özgürlüklere müdahale edebilme yetkisine sahiptir. Bu müdahale keyfi bir müdahale olmayıp, bazı koşullara bağlanmıştır.

Uygulamada Amerikan sistematiği ile Avrupa sistematiğinden söz edilebilir.

Bunların arasında ayrı noktalardan çok ortak noktalar bulunmaktadır. 1982 Anayasası 2001 ve 2004 yılı değişiklikleri ile Avrupa sistematiğini benimseyerek düzenlenmiştir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere şu koşullarda müdahale edilerek bir temel hak ve özgürlük sınırlamaya tabi tutulabilir:

Bireysel Etkinlik

• Herhangi bir hak ve özgürlüğü niteliği itibarıyla somutlaştırınız.

(8)

Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ancak kanunla ve Anayasanın

ilgili maddelerinde belirlenen sebeplere bağlı olarak yapılabilir.

Sınırlamanın Nasıl Olacağı:

 Sınırlama ancak kanunla yapılabilir. Buna göre, kanun altı hukuki düzenleyici işlemlerle (tüzük-yönetmelik) temel hak ve özgürlükler sınırlandırılamayacaktır. Anayasanın, yasama organının hükûmete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermesini düzenleyen 91. maddesi, sıkıyönetim ve olağanüstü hâller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğini öngörmektedir. Buna göre sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler dışındaki hak ve özgürlüklerin kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi mümkün değildir.

 Sınırlama ancak Anayasanın ilgili maddelerinde belirlenen sebeplere bağlı olarak sınırlanabilir. Her hak ve özgürlüğü düzenleyen

maddede, o hak ve özgürlüğün hangi sebeplerle sınırlanabileceği düzenlenmiştir. Örneğin 17. maddede düzenlenen yaşama hakkı bu maddenin son fıkrasına göre “Meşru müdafaa hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri...” demek suretiyle tüketici biçimde meşru müdahale durumlarını saymıştır. Artık bunun dışında bir sebebe dayanarak yaşama hakkına müdahale edilirse, yaşama hakkı ihlal edilmiş olacaktır.

Sınırlamanın Sınırları:

Anayasa sınırlamanın nasıl olacağını belirlemekle yetinmemiş, bunlara dahi birtakım sınırlamalar getirmiştir. Bunlar;

 Öze dokunma yasağı: 1961 Anayasası’nda temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamaların hakkın özüne

dokunamayacağı belirtilmekteydi. 1982 Anayasası ilk şeklinde bu güvenceye yer vermemiş, bunun yerine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de kabul ettiği sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı esasını benimsemişti.

2001 yılında yapılan Anayasa değişiklikleriyle 1982 Anayasası’na dâhil edilen hakkın özü kriterine (ya da diğer bir deyişle “öz güvencesi”ne) göre bir hakka getirilen sınırlama o hakkın kullanımını imkânsızlaştırıyor ya da çok büyük ölçüde güçleştiriyorsa hakkın özüne dokunuyor demektir.

(9)

Ölçülülük, kendi içinde elverişlilik, gereklilik ve orantılılık gibi alt ilkeleri

içermektedir.

 Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmak: Anayasanın 13’üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, “temel hak ve hürriyetler...

Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak... sınırlanabilir”.

Buna göre temel hak ve hürriyetler sınırlandırılırken Anayasanın metni (lafzı) ile birlikte bütünü ve ondan çıkan anlam göz önünde bulundurulmalıdır.

 Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmak: Hakkın özü kıstasına göre daha belirgin ve uygulanabilir olduğu

gerekçesiyle 1982 Anayasası’nın kabul ettiği temel hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı esası, çağdaş batılı demokrasinin gerekleri göz önünde bulundurularak sınırlandırma yapılması ihtiyacını doğurur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, çeşitli kararlarında demokratik toplum düzeninin gerekleri olarak çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik, özgürlük, hukukun

üstünlüğü, azınlıkların korunması gibi hususlara işaret etmiştir.

 Laik Cumhuriyetin gereklerine uygun olmak: 2001 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri ile temel hak ve hürriyetlerin

sınırlanmasının bir sınırı olarak anayasanın 13. maddesine dâhil edilen bu ölçüt, cumhuriyetin laik niteliğine vurgu yapmaktadır.

 Ölçülülük ilkesine uygun olmak: Ölçülülük ilkesi 1961 Anayasası’nda da 1982 Anayasası’nın ilk şeklinde de yer almamakla birlikte yargı kararlarında zaman zaman zımnen de olsa başvurulan bir kıstas olmuştur. Bu ilke 2001 yılı değişiklikleri ile anayasada açıkça yer almış olup kendi içinde elverişlilik, gereklilik ve orantılılık gibi alt ilkeleri içermektedir. Buna göre temel hak ve hürriyeti sınırlandırmak için başvurulan aracın amacı gerçekleştirmek için elverişli olması, gerekli olması, araç ile amaç arasında dengeli bir oran ilişkisinin bulunması icap eder.

Belirtmek gerekir ki temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, olağan dönemlerde farklı, olağanüstü dönemlerde farklı hukuki rejime tabidir.

Yukarıdaki açıklamalar, temel hak ve hürriyetlerin olağan dönemlerde sınırlanması rejimine ilişkindir. Olağanüstü dönemlerde hak ve hürriyetler, olağan dönemlere kıyasla daha geniş bir sınırlandırmaya tabi tutulabileceği gibi, bunların kullanılmaları kısmen veya tamamen durdurulabilir.

(10)

Temel Hak ve Özgürlüklerin Kötüye Kullanılamaması (m. 14)

1982 Anayasası’nın 14. maddesi Anayasada yer alan hak ve

hürriyetlerden hiçbirinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağını öngörmektedir.

Keza aynı maddenin ikinci fıkrası Anayasa hükümlerinden hiçbirinin, devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamayacağı hükmünü içermektedir.

1961 Anayasası’nda önceleri bulunmayan kötüye kullanma yasağı 1971 yılında yapılan değişiklikle anayasa metnine dâhil edilmiş, 1982 Anayasası da temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılamamasını ayrı bir maddede düzenlemiştir. 2001 yılında gerçekleştirilen anayasa değişiklikleri öncesinde kötüye kullanma yasağı, temel hak ve hürriyetler bakımından daha sınırlayıcı şekilde yorumlanabilecek belirsizlikler ve özgürlüğü genişçe kısıtlama

potansiyeli taşımaktayken söz konusu değişiklikler sonrasında kötüye kullanma hâlleri azaltılmıştır. Ayrıca, kötüye kullanma yasağının düşünceyi suç

sayabilecek şekilde yorumlanmasını önlemek için fikir ve amaca değil faaliyete vurgu yapılmıştır. Belirtilen hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyidelerin kanunla düzenleneceği de hükme bağlanmıştır.

Temel Hak ve Özgürlüklerin Kullanılmasının Durdurulması (m. 15)

15. maddede temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulması düzenlenmektedir. Buna göre, “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek

kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir”. Anayasanın bu maddesinde düzenlenen

Tar tışm a

• Sınırlamanın sınırlarını güvenlik güçlerinin bir yasadışı eyleme müdahale etmesi bakımından tartışınız.

• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.

(11)

husus temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması değil kullanılmasının durdurulmasıdır. Temel hak ve özgürlüklerin kısmen veya tamamen

sınırlandırılması ya da Anayasadaki güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi, sınırlandırmanın çok ötesinde çok ağır bir daraltma anlamı taşır. Hak ve özgürlüklerin kullanımını bu derece etkileyen veya ortadan kaldıran yetkilerin yalnızca savaş, seferberlik, sıkıyönetim ya da olağanüstü hâl gibi olağan olmayan dönemlerde ve bu hâllerin hüküm sürdüğü yerlerde kullanılabilmesi gerekir. Belirtmek gerekir ki bu sınırlamalar, keyfî olarak değil daha ciddi tehlike veya zararların önlenmesi amacıyla yapılmaktadır.

Temel hak ve hürriyetlere olağanüstü dönemlerde getirilecek

sınırlamalar da belirli kayıtlara bağlıdır. Anayasa koyucu, bu hâllerde dahi temel hak ve özgürlüklerin gereksiz sınırlamalardan korunmasını temin etmek üzere bir kısım garantiler öngörmüştür. Her şeyden önce temel hak ve özgürlüklerin kısmen veya tamamen durdurulabilmesi ya da bunlar hakkında Anayasada belirtilen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi için savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerden birinin varlığı gereklidir. İlgili mevzuatta savaş; devletin bekasını temin etmek, millî menfaatleri sağlamak ve millî hedefleri elde etmek amacıyla, başta askeri güç olmak üzere devletin maddi ve manevi tüm güç ve kaynaklarının hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan

kullanılmasını gerektiren silahlı mücadele olarak tanımlanmaktadır. Seferberlik ise devletin tüm güç ve kaynaklarının, başta askeri güç olmak üzere, savaşın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması, toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasına ilişkin bütün faaliyetlerin uygulandığı; hak ve hürriyetlerin kanunlarla kısmen veya tamamen sınırlandırıldığı hâldir. Bu durumlarda olağan (normal) dönem hukukunun yeterli olamayacağı kabul edilmektedir. Bunların yanı sıra olağanüstü hâl ve sıkıyönetim olmak üzere iki olağanüstü yönetim usulü de bulunmaktadır. Olağanüstü hâl; tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hâllerinde ya da Anayasa ile kurulan hür

demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması durumlarında ilan edilen, geçici olarak temel hak ve hürriyetlerin kısmen veya tamamen durdurulmasına veya vatandaşlar için para, mal ve çalışma yükümlülüklerinin getirilmesini mümkün kılan bir olağanüstü yönetim usulü şeklinde

tanımlanmaktadır. Sıkıyönetim ise, savaş, savaşı gerektirecek durum,

ayaklanma, vatanın ve milletin bölünmezliğini tehlikeye düşüren hareketlerin yaygınlaşması gibi olağanüstü hâli gerektiren durumlardan daha vahim hâllerde söz konusu olabilir. Anayasada belirtilen sebeplerle, Cumhurbaşkanının

başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca yurdun bir veya birkaç yerinde uygulanmasına karar verilir ve temel hak ve hürriyetlerin kullanılması geçici bir süre için kısmen ya da tamamen durdurulabilir veya Anayasada belirtilen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Sıkıyönetimde kolluk yetkileri askeri makamlara geçer.

(12)

Olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması bakımından uyulması gereken bir diğer şart, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlâl edilmemesidir. Bununla insan hakları konusunda Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli milletlerarası sözleşmeler kastedilmektedir.

Olağanüstü dönemlerde temel hak ve hürriyetlerin kullanımının durdurulabilmesi ya da anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” mümkündür. Bu ibare, ölçülülük ilkesine vurgu yapmakta ve temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından bir garanti işlevi görmektedir.

Anayasa 15. maddesinde, olağanüstü dönemlerde temel hak ve hürriyetler rejimine ilişkin bir dokunulmaz alan da oluşturmuştur ki buna çekirdek alana dokunma yasağı da denir. 2. fıkrada olağanüstü durumlarda bile dokunulamayacak bazı hak ve özgürlükler bulunmaktadır. Anayasa ile korunan ve müdahale yasağı öngörülen bu temel hak ve özgürlüklere “çekirdek haklar”

da denilmektedir. Bunlar;

 Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, dokunulamayacağı,

 Kimsenin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı (işkence yasağı),

 Kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı ve bunlardan dolayı suçlanamayacağı,

 Suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceği,

 Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağıdır (masumiyet karinesi).

Yabancıların Temel Hak ve Özgürlükleri (m. 16)

Genel hükümler yabancıların durumunu düzenleyen 16. madde ile sona ermektedir. Buna göre “temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir”. Yabancılardan maksat Türk vatandaşı olmayanlardır.

Anayasa, tanıdığı hak ve hürriyetlerin bir kısmının ve yüklediği bazı ödevlerin öznesinin herkes değil sadece vatandaşlar olmasını tercih etmiştir.

Buna göre kişinin hak ve ödevleri ile sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin hemen hemen tamamı kural olarak herkes için geçerli iken siyasi haklar ve ödevlerin büyük bir kısmı yalnız vatandaşlar için geçerlidir. Örneğin siyasi haklar ve ödevlerden seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma, parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma, kamu hizmetlerine girme hakları ile mal bildiriminde bulunma, vatan hizmeti gibi ödevler yalnız vatandaşlar bakımından söz konusudur. Dolayısıyla bu hak ve hürriyetlerden Türk vatandaşı olmayanlar yararlanamaz ve bu ödevlerle yükümlü olmazlar. Buna mukabil vergi ödevi ile

(13)

bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakları ise herkes için geçerlidir.

Yani siyasi haklar ve ödevler arasında yer alan bu haklar ve ödevler yabancılar için de geçerlidir. Diğer yandan kişinin hakları ve ödevleri bölümünde yer alan bazı hak ve hürriyetler bakımından vatandaşların yabancılara nazaran daha geniş bir koruma ve yararlanma imkânına sahip olması Anayasada (örneğin seyahat hürriyeti bakımından 23. maddede) öngörülmüştür.

Bazı siyasi haklar ve özgürlüklerden yararlanma ve ödevlerle yükümlü olma karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar bakımından da kabul edilmiştir. Anayasanın 74. maddesine göre vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar

kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yazı ile başvurma (dilekçe) hakkına sahiptir.

Bazı siyasi haklardan yararlanma ise herkes için mümkündür. Anayasanın 74. maddesi, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma haklarını herkese tanımaktadır.

(14)

Ö ze t

•Anayasacılık tarihimizde Sened-i İttifak, Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı Osmanlı Devleti zamanında haklar ve özgürlüklere yer veren ilk anayasal belgelerdir. İlk anayasamız olarak kabul edilen 1876 tarihli Kanun-u Esasî’nin 8-26. maddelerinde dönemin anayasalarına paralel biçimde hak ve özgürlüklere yer

verilmekteydi. Milli mücadele yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu temel hak ve özgürlüklerden söz etmemektedir. Ancak Cumhuriyetin ilanından sonra kabul edilen 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ise beşinci faslını “Türklerin Kamu Hakları”na ayırmıştır.

•Cumhuriyetin nitelikleri arasına “insan haklarına dayanan devlet”

olmayı da ekleyen 1961 Anayasası, 1924 Anayasasından farklı olarak temel hak ve özgürlüklerin adlarını saymakla yetinmemiş, onları geniş kapsamlı ve güvenceli bir şekilde düzenlemiştir. Klasik kişi hak ve özgürlükleri ile siyasi hakları geliştirmiş, bir ilk olarak sosyal ve ekonomik haklara da yer vermiştir.

•1982 Anayasası, kendinden öncekinin aksine hürriyet-otorite dengesinde otoriteden yana tercihte bulunmuş ve hürriyetleri daraltıcı bir yaklaşım benimsemiştir. 1982 Anayasasında 2001 yılında gerçekleştirilen değişiklik sonucunda çokça eleştirilen genel sınırlama sebepleri kaldırılmış, her hak ve hürriyetin ancak ilgili maddede belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak kanunla sınırlandırılabileceği esası kabul edilmiştir. 2001 değişiklikleri ile öze dokunma yasağına dönülmüş, ölçülülük ilkesi kabul edilmiştir.

(15)

Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi ilk kez temel haklar ve ödevler bakımından Müslüman olanlar ile olmayanlar arasındaki eşitsizlikleri gidermeye yönelik hükümler getirmiştir?

a) Sened-i İttifak

b) Tanzimat Fermanı c) Islahat Fermanı

d) 1876 tarihli Kanun-u Esasi

e) 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu

2. Aşağıdakilerden hangisinde temel hak ve özgürlüklere yer verilmemiştir?

a) Tanzimat Fermanı b) Islahat Fermanı

c) 1876 tarihli Kanun-u Esasi

d) 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu e) 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu

I. Düşünce ve kanaat hürriyeti II. Kişi hürriyeti ve güvenliği III. Yerleşme ve seyahat hürriyeti IV. Din ve vicdan hürriyeti V. Mülkiyet hakkı VI. Konut hakkı

3. 1982 Anayasası’na göre, yukarıdakilerden hangileri kişinin hakları ve ödevleri arasında yer alır?

a) II, IV ve V b) I, II, IV ve VI c) Yalnız II d) I, II, IV ve VI e) I, II, III, IV ve V

4- Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasası’nda “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında düzenlenmemiştir?

a) Konut dokunulmazlığı

b) Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi c) Sendika Kurma Hakkı

d) Çalışma hakkı ve ödevi

e) Sanatın ve Sanatçının Korunması

(16)

5- 1982 Anayasası’na göre, dilekçe hakkı aşağıdakilerden hangisi ile aynı bölümde yer almaktadır?

a) Düzeltme ve cevap hakkı b) Vergi ödevi

c) Dernek kurma hakkı

d) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı e) Çalışma ve sözleşme hürriyeti

6- 1982 Anayasası’na göre temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a) Temel hak ve hürriyetler olağan dönemlerde sınırlanamaz.

b) Temel hak ve hürriyetler tüzükle sınırlanamaz c) Temel hak ve hürriyetler yönetmelikle sınırlanamaz.

d) Siyasi hak ve hürriyetler kanun hükmünde kararname ile sınırlanamaz.

e) Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler kanun hükmünde kararname ile düzenlenebilir.

7- 1982 Anayasasına göre temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında aşağıdakilerden hangisi aranan şartlarından biri değildir?

a) Sınırlamanın kural olarak kanunla yapılması b) Sınırlamanın genel sınırlama sebeplerine dayanması

c) Sınırlamanın Anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olmaması d) Sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı

olmaması

e) Sınırlamanın laik cumhuriyetin gereklerine aykırı olmaması

8- I. Temel hak ve hürriyetlere ilişkin sınırlamalar ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

II. Temel hak ve hürriyetler İçişleri ve Adalet bakanlarınca sınırlanabilir.

III. Temel hak ve hürriyetler sadece Anayasanın ilgili maddesinde belirtilen sebeplere dayanılarak sınırlanabilir.

IV. Temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunan sınırlama yapılamaz.

1982 Anayasası’na göre, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ile ilgili yukarıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?

a) II ve III b) II ve III c) I, III ve IV d) I, II ve IV e) I, II, III ve IV

(17)

9- 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi temel hak ve hürriyetler bakımından savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde dahi uyulması gereken kurallar arasında yer almaz?

a) Savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hâllerde, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlamalar ölçülülük ilkesine uygun olmalıdır.

b) Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde dahi suç ve cezalar geçmişe yürütülemez.

c) Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde temel hak ve hürriyetlerin kullanımına yönelik düzenlemeler yapılırken milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilemez.

d) Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde dahi kimse zorla çalıştırılamaz.

e) Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde dahi suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

10- 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisinde hak ve

özgürlüklerden yararlanma ve ödevlere tabi olma bakımından vatandaş ile yabancı arasında bir ayrım bulunmamaktadır?

a) Seçme hakkı

b) Kamu hizmetlerine girme hakları c) Mal bildiriminde bulunma ödevi d) Siyasi faaliyette bulunma hakkı

e) Kamu denetçisine başvurma hakkı

Cevap Anahtarı

1.C, 2.D, 3.E, 4.A, 5.B, 6.A, 7.B, 8.C, 9.D, 10.E

(18)

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK KAYNAKLAR

Atar, Yavuz, (2011). “Türk Anayasa Hukuku”, Konya: Mimoza Yayınları.

Tunç, H.- Bilir, F., Yavuz, B., (2011). “Türk Anayasa Hukuku”, Ankara:

Berikan Yayınevi.

Özbudun, Ergun, (2011). “Türk Anayasa Hukuku”, Ankara: Yetkin Yayınları.

Referanslar

Benzer Belgeler

Derhal Hâkim veya Adli Görev Yapmaya Kanunun Yetkili Kıldığı Diğer Bir Görevli Önüne Çıkarılma Hakkının İçerdiği Hukuki Denetimin Özellikleri .... Makul

KAYNAKLAR DOĞRUDAN KAYNAKLAR (TEMEL) YAZILI HUKUK MEVZUAT ANAYASA ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER KANUN İDARİ İŞLEMLER KHK* YÖNETMELİK DOLAYLI KAYNAKLAR (YARDIMCI) İÇTİHADİ

Örneğin: Kişi dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti, düşünce hürriyeti, haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı, toplantı ve gösteri

Örneğin: Kişi dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti, düşünce hürriyeti, haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı, toplantı

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERIN NITELIĞI – SINIRL AMA REJIMI KÖTÜYE KULLANMA YASAĞI – KULLANIMIN DURDURULMASI... Temel Hak ve

Fazıl Sağlam, Temel Hakların Sınırlanması ve Özü, AÜSBF Yayını, Ankara, 1982.. “Temel Hak ve Özgürlükler” Konusu için Seçilmiş

Çam pamuklu koşnili (Marchalina hellenica Gen.), ülkemizde kızılçam ağaçlarından beslenen ve salgıladığı bal şebnemi özelliği ile çam balı üretiminde kullanılan

Mevlânâ, hayatında yeni bir devir açacak, ondaki yan inak, tutuşmak için yanan kabiliyeti yakacak varlığın geleceğini bilmiş gibi Sey­ yid Muhakkike izin