• Sonuç bulunamadı

FEBAYDER Genel Sekreteri Çi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "FEBAYDER Genel Sekreteri Çi"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FEBAYDER Genel Sekreteri Çiğdem Şahin'in, Bakanlar Kurulu'nun Fener Balat Ayvansaray için aldığı acele kamulaştırma kararının uygulanamayacağını, çünkü bölgenin çalık Holding'e satıldığını söyledi. _ahin, "Siz bir kamulaştırmayı özel bir şirket ya da şahıs için yapamazsınız. Biz bu kararı, bizi oradan çıkmaya zorlamak için, sopa olarak kafamıza vurmak için kullanacaklarını biliyoruz. Bu kararın bir geçerliliği yoktur" dedi.

Kentsel dönüşüm kapsamında olan Fener Balat Ayvansaray halkı, Bakanlar Kurulu'nun acele kamulaştırma kararını tanımıyor. Uzun zamandır yıkımlara karşı mücadele eden halk, bugün de mahallede eylem yapacak.

Eylem öncesi ETHA'ya açıklama yapan FEBAYDER Genel Sekreteri Çiğdem Şahin, kentsel dönüşüm yıkımlarının, 5 Ekim'de Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı törenle, gövde gösterisi yapılarak başlatıldığını belirtti. Şahin, Kentsel Dönüşüm Yasası'na işaret ederek, şöyle konuştu: "Simgesel bir olaydı. çünkü bu işin hukuki altyapısı zaten hazırlanıyordu. Meclis'teki çoğunluklarına dayanarak bütün kentin arsalaşmasının önünü açacak, bütün İstanbul'u hatta Türkiye'yi müteahhitler için şantiyeye çevirerek yasaları bir bir çıkardılar zaten. Önce 5366 sayılı yasa ile tarihi alanları imara açtılar, daha sonra 2B ile orman arazilerini imara açtılar. Bunlar yeterli olmayınca bu sefer anahtar bir yasa buldular, maymuncuk yani, her bölgeye uygulanabilecek bir yasa. Şu anda Türkiye'de istenen her alan inşaata açılabilir. Hiçbir koruyucu yasa kalmadı. Hiçbir koruyucu kurul kalmadı. Bütün Türkiye müteahhitlerin iştahını kabartacak şekilde inşaat sektörüne kurban edildi. Buna tarihi alanlar da dahil, Taksim gibi simgesel, toplumsal hafızamızda önemli yeri olan, kültürel açıdan önemli yeri olan alanlar da dahil."

ACELE KAMULAŞTIRMA GEÇERSİZ

Fener Balat Ayvansaray'ın 2007 yılında halkın haberi olmadan, özel bir sözleşme ile Çalık Holding'e satıldığını hatırlatan Çiğdem Şahin, bölge için alınan acele kamulaştırma kararının kanunsuz olduğu gibi, geçerliliği de

olmadığını söyledi: "Olağanüstü Hal Yasası'nın 27. maddesine dayanıyor. İki halde acele kamulaştırma yapılabiliyor. Bir; savaş ya da seferberlik halinde. Yani ülkenin kurtuluşu buraya bağlı olacak ya da ülkenin çıkarı için önemli bir durum olacak ki siz bir bölgeyi acele kamulaştırabilesiniz. İkincisi; Bakanlar Kurulu, özel bir kararla gerek gördüğü yerlerde acele kamulaştırma yapabiliyor ama onun da gerekçesi olması gerekir. Keyfine göre bir yeri acele

kamulaştırma yapamaz. Buradaki Bakanlar Kurulu'nun özel kararı ama gerekçesi açıklanmıyor. Yanin kanunsuz bir karar.

Acele kamulaştırma yapılamaz, çünkü burası çalık Holding'e satılmış. Siz bir kamulaştırmayı özel bir şirket ya da şahıs için yapamazsınız. Kamu yararı için yine kamuya devretmek üzere acele kamulaştırma yaparsınız. Onun için zaten cesaret edemeyecekler. Biz bu kararı, bizi oradan çıkmaya zorlamak için, sopa olarak kafamıza vurmak için kullanacaklarını biliyoruz. Bu kararın bir geçerliliği yoktur. Kamulaştırılsa bile Çalık'a veremezler. Bu engeli aşmak için ya TOKİ'yi devreye sokacaklar ya da başka bir şey. TOKİ'ye de veremezler çünkü TOKİ kat karşılığı anlaşma

yapamaz. Her taraftan handikap. Düşünülmeden verilmiş bir karar. Bu başlarına çok iş açacak."

Acele kamulaştırma kararını tanımadıklarını belirten Şahin, evlerinin haberleri olmadan Çalık Holding'e satılmasına da tepki gösterdi. Şahin, şöyle konuştu: "Düşünsenize bir gün uyanıyorsunuz ve evinizin yüzde 58'inin sizden habersiz bir şirkete devredildiğini duyuyorsunuz. 2007'de gizli gizli anlaşma yapıp, 2009'da duyurmak hangi hukuka sığar? Bu bir kere mülkiyet hakkı ihlalidir. Mülkiyet hakkı bu sistemin en kutsalıysa, ben bu sistemi savunduğum için

söylemiyorum ama kendi kutsalına saldırıyor. Bugün tapularımızın hiçbir güvencesi yoktur. Müteahhitlere peşkeş çekmek için, inşaat firmalarının önünü açmak için nasıl bütün koruyucu yasalar, kurullar kaldırıldıysa tapular da güvencesizleştirildi. Müteahhit bir alana girdiğinde karşısında direnecek halk vardır, halkın tapusu vardır. Ama bu yasalarla her engel kaldırıldı."

'BİREYSEL DEĞİL OLAĞANÜSTÜ HAREKET ETTİK'

Fener Balat Ayvansaray'daki mücadeleyi de anlatan Şahin, başından beri örgütlü hareket ettiklerini söyledi. Sulukule ve Tarlabaşı'nda yaşananlardan ders aldıklarını belirten Çiğdem Şahin, şöyle devam etti: "Hemen dernek kurduk. Bire bir belediye ile görüşüp pazarlık yapmak yerine toplu halde taleplerimizi ilettik. En büyük tehlike halkın kendisinin bire bir belediyeye pazarlığa gitmesi. çünkü belediye her türlü ikna yöntemlerini kullanıyor; yalan-dolan, yalan belge, düzenbazlık her şeyi... Hele yaşlı ve bilgisiz insanları korkutarak, baskı uygulayarak... Bu tehlikeden korunmak için

(2)

bir kurum haline gelmek, örgütlenmek ve kendi ortak iradenizi belgeleyerek taleplerinizi iletmek önemli. Biz, her zaman 'hepimize aynı muameleyi yapmak zorundasınız' dedik. 'Bizim amacımız bölgemizde kalmak. Bir dönüşüm yapacaksınız da yerinde dönüşüm yaparsınız, fikrimizi sorarak yaparsınız' dedik. Hatta, yasa bize izin veriyor, evimizi kendimiz yapalım dedik, bu hakkımızı kullandırmadılar."

Şahin, yürüttükleri mücadele sonucu yargının da örnek bir karar ile projeyi iptal ettiğini belirtti. Çiğdem Şahin, duruşmalarda hep "burası bir yaşam alanı, insanlar üç kuşaktır bu mahallede yaşıyor, siz bir mahalleyi hiç yaşayan yokmuş gibi temizleyemezsiniz" diye savunduklarını hatırlatarak, mahkemenin de iptal gerekçesinde mahalle kültüründen bahsettiğini, dünya mirası olduğu, tarihi-mimari dokunun bozulacağı gerekçesiyle projeyi iptal ettiğini hatırlattı.

DÜ;NYA MİRASI EVLER YIKILACAK

AB'nin restore ettiği binaların da yıkım kapsamına alındığını dile getiren Şahin, "Bu nasıl bir zihniyettir? Emek verilmiş, para harcanmış, dünya mirasına girmiş bir yeri yıkmaya kalkmak nasıl bir cürettir. Burada acil bir durum olsaydı zaten yargı böyle bir karar vermezdi. Yargı kararı geçerlidir. Daha Danıştay süreci tamamlanmadı. Süreç devam ederken siz neye dayanarak acele kamulaştırma yapıyorsunuz? Özel şirkete devretmek için nasıl acele kamulaştırma yaparsınız?" diye sordu.

BU ORTAK BİR SORUN

Şahin, Fener Balat Ayvansaray'da yıkım kararlarına gereken cevabı vereceklerini söyleyerek, bugünkü eylemi

hatırlattı. Şahin, mücadeleye bundan sonra da devam edeceklerini dile getirdi ve ekledi: "Bütün Türkiye halkını ortak sorunumuz için dayanışmaya çağırıyoruz. Bugün evlerimize devlet eliyle el konulması kanunlaşmış durumdadır. Yani barınma hakkımız, konut hakkımız, insanca yaşama hakkımız tehdit altındadır. Bir eşya gibi bizi bir yerden alıp bir yere koymayı kendine hak olarak görmektedir bu zihniyet. Oysa bu uluslararası yasalara ve en temel insan haklarına aykırı" diye konuştu.

'BÖL PARÇALA YÖNET TAKTİĞİ UYGULANIYOR'

FEBAYDER Genel Sekreteri Çiğdem Şahin, bütün bölgeyi kapsayan planın hazır olduğunu ama projeleri 'böl, parçala, yönet' taktiğiyle, sokak sokak, cadde cadde hayata geçirdiklerini söyledi. _ahin, şunları söyledi: "Aslında İstanbul müteahhitler tarafından paylaşılmış durumda. Tepkinin toplumsallaşmaması için halkı bir mahallede boğuyor, ana akım medya zaten yazmıyor. Bir yerde başarısızlık olduğu zaman başka bir mahalleye de 'ibret' oluyor. Fener Balat Ayvansaray'daki o iki caddede, yani 280 bin m2'lik alandaki başarı, bütün Fatih'in yıkılması anlamına gelir. Diyelim ki bizi geri püskürttü ve evimizi yıktı, hemen ikinci etaba geçecek. Zaten bizim başarısızlığımızı görüp korktuğu için ikinci etap onlar için daha kolay olacak, o zaman 3. etaba geçecek. O yüzden artık alan mücadelesi diye bir şey yok, artık toplumsal mücadele ver. Toplu halde karşı koymak gerekiyor. Fener Balat halkı toplandığı zaman bütün İstanbul'un Fener'e gelmesi, Esenler toplandığı zaman bütün İstanbul'un Esenler'e gitmesi gerekiyor. Hepimizin birbirimize sahip çıkması gerekiyor. çünkü barınma ve konut hakkımız elimizden alınıyor ve bize hukuk ile

saldırıyor. Evimizi başımıza yıkan yasaları meşrulaştıran hukuk değişmedikçe Fener Balat projesinin iptal edilmesi de bir işe yaramıyor. Mesela Sulukule'de mahkeme kararına rağmen yerleşiyor insanlar.

Kentsel Dönüşüm ile ilgili bütün uygulamalar ve yasalar belirsiz. Yani güçlü tarafa pazarlık ve kendini diretme hakkı veriyor. Böylece evime hukuk yoluyla el koyuyor. Öncelikle buna karşı koymak lazım."

DEVLET HALKI BİRBİRİNE DÜŞÜRDÜ

Toplumsal değerlerin yitirilmesinin de mücadeleyi olumsuz etkilediğini söyleyen Şahin, şöyle devam etti: "Hisseler için birbirine düşen aileler, komşusu ile kavgalı hale gelenler, 'sen verdin, ben vermedim' kavgasına düşenler... Düşünün bunu devlet yapıyor. Halkının huzurunu, asayişini, barışını sağlamakla görevli devlet, mal-mülk için, iki kuruş para için, bütün halkı birbirine düşürmüş durumda. Yani fitne fesat sokuyor halka. İkna etmek için diyor ki 'sen kardeşini ikna et, sana şunu vereceğim.' Bunun üzerine kardeş kardeşine silah bile doğrultuyor. 'Senin yüzünden proje gerçekleşmiyor, ben alacağım parayı alamıyorum' diyor. Her mahallede bu kavga var. Ü;lkede inanacak değer

(3)

kalmadı; saygı, sevgi, kardeşlik, komşuluk... Bunlar devlet eliyle bozuluyor. Kimse olaya hak mücadelesi olarak bakmıyor, herkes rant mücadelesi olarak bakıyor. Ve halk da bu rantın bir parçası haline getiriliyor. Ama bu politika sağlam değil, sürdürülebilir değil.

'TOKİ KONUTLARINDA TOPLUMSAL PATLAMALAR OLACAK'

Bir süre sonra görecekler ki vaatlerin hiçbiri yerine getirilmemiş, kentin dışına itilmişler. Herkes sanki aynı kimlik aynı sosyal yapıya sahipmiş gibi TOKİ'nin o insan yüzü olmayan, hapishane -ben artık TOKİ hapishaneleri diyorum-oraya tıkılan insanların, bir süre sonra toplumsal patlamalar göreceğiz o TOKİ konutlarında. Bu dışlanan insanların, güvenlikli sitelere sığınan insanlara saldırdıklarını göreceğiz. O zaman devlet halkına silah doğrultacak. Bu da iyi bir sonuç değil hiçbir ülke için."

Tüm bunların halka anlatılamadığını, bunun en büyük sebebinin ana akım medya olduğunu ifade eden Şahin, "Ağaoğlu reklamında çıkıyor size rüyalar ötesi bir hayat sunuyor. Sitenin üstünde garden bahçeler, yeşillikler, havuzlar... Sanki o hedefe herkes ulaşabilecekmiş gibi. O rüyalar sitesini yapan Ağaoğlu'nun başına yıktığı insanları bu sistem göstermiyor. O sitelerin altında evi başlarına yıkılmış insanlar var. Sabahlara kadar ağlamış, çadırlara sokaklara düşmüş insanlar var. Medya bu yönünü hiç göstermeden sadece reklam bombardımanı yapıyor. çünkü o reklamla besleniyor. Ana akım medya bu ülkenin geleceğini öldürdü. Medya bu kadar kendisini sermayeye, ranta teslim etmeseydi ne yargı bu hale gelirdi, ne halkımız bu yoksulluğa ve çaresizliğe sürüklenebilirdi, ne de ülkenin altı üstüne gelirdi."

Referanslar

Benzer Belgeler

Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi kampus alanında bulunan Hevsel Bahçeleri'ndeki ağaç katliamına karşı eylem yapan ö ğrencileri ziyaret eden BDP Genel Başkanı

Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve buna paralel düzenlemeler içeren Engelliler Hakkında Kanun ve Türkiye İnsan Hakları ve

Oysa, bugün ülkemizin karĢı karĢıya olduğu ulusal sorunlar, ancak milyonlarca iĢçinin, emekçinin tüm ilerici güçlerin anti-emperyalist, anti-tekel, demokratik

savunmaya iliĢkin sorunlarla hiçbir politik güç tek baĢ baĢa çıkamaz. Hele hele bu sorunların varlığından kâr eden asalak çevrelerin ve emperyalizmin yıkıcı

Taze biçimde sofralarda tüketildiği gibi şirelik ve pekmezlik olarak da çokça tercih edilmektedir.. Eylül ayının ortaları

Sermaye Piyasaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (SERPAM) 2006 yılında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı olarak kurulmuştur.. SERPAM, sermaye

Komite, Basel III çerçevesinde merkezî karşı taraflarca takası gerçekleştirilen tezgâh-üstü türev işlemler için risk ağırlıklarını (%2) düşük seviyelerde

Brezilya Merkez Bankası, ekonominin resesyona gireceği yönündeki endişelere rağmen Mart ayında politika faiz oranını arttırarak, son altı yılın en yüksek seviyesi