• Sonuç bulunamadı

Santral Sinir Sisteminin ve Endojen Opıyat Peptidlerin Rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Santral Sinir Sisteminin ve Endojen Opıyat Peptidlerin Rolü "

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FAT3AD Farın. Bil. Der.

ll, 175 - 180, 1986

FAJ-3AD J. Pharın. Sci.

il, 175 - 180, 1986,

İmmün Sistem Regülasyonunda

Santral Sinir Sisteminin ve Endojen Opıyat Peptidlerin Rolü

Rümeysa SUNAL(") Gt\I A YANOGI ,U - DÜLGER("''') - - - - Özet: Son yıllarda yapılan çalışınalarda, bazı nöropeptidlerin ve özellikle endojen opiyat peptidlerin naturel killer (doğ·al öldürücü, NI() hücrelerin, tün1örlerin, ve T-Ienfositlerin büyüme, olgunlaşma,

aktivite, ve proliferasyonunu etkiledikleri bulunmuştur. Bu derlen1ecle Imn1ün sisteınin regülasyonuııda santral sinir sistcn1inin ve cndojen opiyat peptidlerin olası rolüne ilişkin araştır111alar özetlenıniştir.

ROLE OF THE CENTRAL NERVOUS SYSTEM AND THE ENDOGENOUS OPIOID PEPTIDES IN IMMUNOREGULATION

Suınınary : Recent studies indicate that sorne neuropeptidcs, endogenous opioid peptides in particular regulate the ınatura­

tion, activatioıı, gro\·Vth arıd proliferation of ııatural killer cells (NK), tumors, and T-lyınphocytes.

In this ·article, llteralure data conccrning the possible role of the Central Nervous Systen1 and thc endogenous opioid peptides in the regulation of In1n1une System vvere revie>ved,

Key \Vords: Central Nervous Systeın, Endogenous Opioid Pcpti- des, Irnmunoregulation.

("'-) H.Ü. Eczacılık Fakültesi, Farınakoloji Anabilin1 Dalı,

I-Iacettepe · AN.KA.RA.

C~'") lVLÜ. Eczacılık Fakültesi, Farmakoloji Anabili111 Dalı,

Nişantaşı -İSTANBUL.

(2)

Organizn1anın kendisi ile ken"

disinden olmayanı ayırdeden sis·

ten1i olan «in1mün sisten1)), bilin-

diği gibi tek bir organ veya fonk- siyondan meydana geln1en1iştir.

Tıpkı sinir sistemi ve nöroenclok- rin sis tem gibi yaygındır, bu ne- denle de immün cevaplar ·vüculun hcn1en her yerinde oluşabilir.

Hün1oral ve selüler düzeyde

lişen immün cevaplar1n oluşun1u ve gelişimi n1ekanizn1aları günfi

ınüze değin yapılan çalı0n12larl::ı aydınlanmıştır, ancak

İMMÜNOREGÜLASYON NASIL

GERÇEKLEŞİYOR?

sorusu henüz yeterli açıklama bu-

l:ıman1ıştır.

İınmün cevapları inceleyen

araştırmalar sonucu biriken bilgiler bu cevapların farklı hücreler VL'

nıediyatörler arasında gelişen son derece karmaşık bir etkileşinı ol-

cluğunu göstermektedir. Bu ctkile-

şin1in her bir basaınağı da bir çok kontrol mekanizmasının yönctinı i

altındadır. Bu mekanizmalarclaıı

irnmiin cevaplar pozitif veya ne gatif yönde etkilenirler. Ancak, in1-

ınünoregülasyonu sadece cevap dLizeyinde bir başlatma ve gclişn1c

olarak düşünmen1ek, immünoregü- ]asyonu .daha geniş ·kapsanılı bir bütün olarak ele aln1ak gerekir.

Bilinenlere göre imn1ünorcgU- lasyon genetik,, nöroendokrin, ve idiyotipik mekanizmalar aracılığıy­

la gerçekleşmektedir. İn vitro üı"

cclendiğ'inde immün sistemin fonk-

siyonel olarak otonoın hareket et-

tiği görülür. Bu da immün cevap.

larJn santral kontrolü olasıhğ1n1ıı gözardı edilmesine neden oln1uştur.

}Ialbuki in1mün sisten1 tü111 orga.

nizn1an1n integral bir parçasıdır.

Fiziksel ve mental gerginliğin

immün cevapları etkilediği eskiden beri gözlenmiştir. Yüzyılunızın ba-

şında santral sinir sisten1inin (SSSJ ele imnTi.in olayların gelişiminde rol

oynadığı düşünülmüşse de .1910 1920 arasında yapılan bazı araştıı·­

n1alarda deserebre hayvanlarda d8

in1ınün cevapların görii.ln1esi, ol- dukça uzun bir süre SSS in ihınal edilmesine neden olmuştur.

1950'den sonra yapılan klinik gözlemlerin yanında pek çok de- neysel bulgu, iı1feksiyonlara direnç- te psikososyal faktörlerin ele rolü

olduğunu göstermiştir. Rasmussen

\'C ark. (1956) yaptıkları bir dizi

çalışmada farelerde, deneysel stress

oluşturmuşlardır. Stress oluşturu­

lan farelerde Herpes sin1plcx, po"

liyoınyelitus virus, ve polioına \'İ­

rus infeksiyonlarının kontrollere k1yasla çok çabuk geliştiğini göz-

lemişlerdir.

Anaflaksi ve SSS'nin ilişkisini

ilk inceleyen ise Szentivanyi ve Fi- lipp (1958) dir. İncelemelerinde hi·

potalan1usm1 tuberal bölgesinde

yapılan lokal lezyonların kobay ve

tavşanlarda letal anaflaksiyi ön-

lediğini göstermişlerdir. Stein \'e ark. (1976) ise kobayda letal anaf·

!aksinin anteriyör hipotalamik lcz- yonlarla inhibe edildiğini bulrnuş­

lardır. Araştırmalarında bir grup

(3)

kobaya anteriyör lıipotalamik lez- yon yapmışlar, kontrol grubu ola·

rak da yalancı - lezyonlu (sham operated) kobay kullanmışlardır.

Lezyon yapıldıktan sonra her iki grubu da ovalbumin ile duyarlı ha- le getirmişlerdir. Kontrol grubu olarak kullanılan ve daha sonra

sırasıyla 0.25, 0.5, ve 1.5 111g. oval-

bunıin ile duyarlı hale getirilıniş

kobaylarda letal anaflaksi rnor- talitesinin sırasıyla l}(ı 17,25 ve 73

olduğu saptanmıştır. I-Ialbuki, an- teriyör hipotalamik lezyonlu ko- baylarda antijenin ilk iki dozu ile

ölüın görüln1en1iş (0,25 ve 0.5 nıg

ovalbumin), 1.5 mg ovalbunıin ve- rilen kobaylarda ise mortalite ora-

rıı 0/o 36 olmuştur. Lezyonlu hay·

vanlarla, yalancı lczyonlu hayvan- lar arasındaki mortalite oranı da istatistiksel anlamlı bulunmuştur.

Ayrıca bu anaflaksi

hayvanlarda görülen

şiddetinin de düşük ol-

duğu saptanmıştır. Bu hayvanlzı, rın letal anaflaksiden konınnıa- s1nın Periferik Sirkülasyon Anti- korlarının (PSA) azalmasına bağlı

olup olmadığını araştırmak anıa­

cıyla, ovalbumin verdikten sonra kobaylarda sirkülasyondaki anti- kor ıniktarını ölçmüşler, ancak PSA düzeyinde herhangi bir değ.iş­

ıne bulan1amışlardır.

Anteriyör hipotalanıik lezyon-

ların letal anaflaksi mortalitesini

azaltn1asına karşın PSA clüzey'ine

etkinıemesi, araştırıcıları, bu lcz·

yanların ,antijen - antikor bağJ::ı.11- 1nası safhasına etkiyip etkiınediğini

incelemeye yöneltmiş ve bu arnrıı:,:-

la iki aşaınalı bir deney yapmışlar­

clır. Bunlardan birincisinde lezyun- lu ve kontrol grubundan alınan ko- bay ileumlarının ·antijene cevaphg·ı·

na bakmışlar ve o/o .kontraks;yun cinsinden cevapların ch:ğ~şınccLği saptanınca diğer deneye, deri anal- laktik cevaplarının araştırılma-'ın;:ı geçınişlerdir. Bu grup üeneycle hi-

potalanıik lezyonlu kobaylara, in·

Tradermal ovalbunıüı ile duyart.

hale getirildikten 18 saat sonra ju- gular ven yolu ile dilüe Evans Nia- visi ile karıştırılnıış ovalbun1in ve-

rilmiş, antikorun injekte edilıniş olduğu yerde oluşan ınaviliğin yay-

gınlığı ile de anaflaktik reaksiyo- nun derecesi ölçülmüştür. Sonuçta kontrol ve lezyonlu kobayların d~­

ri reaksiyonları arasında herhangi bir farklılık bulunanıamıştır. Bu- radan da lezyonların antijen anti- kor bağlanmasına etkimediği }aşılmıştır.

an-

Bunun

bulgularını;

üzerine araştırıcılar

a) Hipotalamik lezyonların

,e-adrenoseptörleri aktive ederek intraselüler sAMP düzeylerini yük- seltmesi, bun1u1 da histamin ve SRS-A salıverilimini düşürmesi ola-

sı1ığ1na,

b) I-Iipotalamik lezyonların

ACTH salıverilmesi ve kan korti, koid düzeylerini artırması, artan ACTH ve kortikoidlerin ise aııtikor­

ları suprese ederek anaflaksi şid­

detini azaltması olasılığına,

veya

c) Lezyonların ACTH salıve-

(4)

rilmesini artırması ve artan ACTI-{'

ın histidin dekarboksilazı inhibc ederek histamin oluşmasını azal

ması olasılığına bağlamışlardır,

Ancak araştırıcılar, bu çalışma­

larında hipotalamik lezyonların lo- kalizasyonu için histolojik: çalışma yapıp yapmadıklarını bildirmemiş­

lerdir. Bu nedenle de lezyonların

hangi bölgeleri tahribettiği, büyük- llikleri ve hipotalamustan başka

bölgelere taşıp taşmadığı belirtil,

nıenıiştir.

Morfin ve benzeri opiyatların

in vivo ve in vitro mast hücrelerin- den histamin salıverilmesine neden

olmaları Slıanahan ve arkadaşları­

(1984) endojen opiyatlar ve en- dorfinlerin mast hücreleri fonksi-

yonlarına etkiyip etkimediklerini incelemeye yöneltmiştir. Bu an1aç- la, farklı mast hücre tiplerini tem- sil ettiklerinden peritona! mast hüc- releri ve mukoza! mast hücrelerin- den bazı endorfinlerin histamin sa-

lıverilmesine etkilerini incelemiş­

lerdir. Çalışmalarında endorfinler- denDinorfin,

f3 -

endorfin ve u. -neo- endorfin'in Periferik Mast Hücrele- rinden histamin salıverilmesini ar-

tırdığını ancak Intestinal Mast Hüc- relerinden lıistanıin salıverilmesine etkimediğini saptamışlardır. Bu bulgulardan da mast hücrelerinin

fonksiyonlarının modülasyonunda rol oynadıklarının kesin olduğu an- cak elde etki mekanizmalarını açık­

layacak yeterli bilgi bulunmadığı,

hiperendorfin sendromları olan

ateş basması ve hipotansiyonun da endorfinlerin mast - hücresi mediya-

törü rollerinden kaynaklandığını bildirmişlerdir. Intestinal mast hüc·

relerinden endorfinlerin etkisiyle histamin salıverilmemesinin ise In- testinal Mast Hücrelerinin diğer

Mast Hücrelerinden fonksiyonel olarak farklı olduğunu ait bulguları

destekler nitelikte olduğunu vurgu-

lamışlardır. Marley (1981) ise akut hipoglisemik stres' de

13-

endorfin kan düzeylerinin arttığını bildirıniş­

tir.

Sirkülasyondaki bu opiyat pcp.

tidlerin fonksiyonları bilinmen1ek- le beraber son iki yıldır yapılJ.n çalışmalar bunların immün sisteın

modülasyonunda rolleri olabileceği varsayımını desteklemektedir.

İlk kez Hazum ve ark. (1979) beyin lenfositlerinin {3-endorfinlerc

bağlanma bölgesi taşıdıklarını gös-

termişlerdir.

dorfinlerin yatlar veya

Bu bölgelerde

f3 -

en-

bağlanmasını ise opi- enkefalinlerle bloke

edememişler (önleyeınemişler) ve bu bölgelerin beyindeki opiyat re- septörlerinden farklı olduğunu bil-

dirmişlerdir. Ancak araştırıcılar di-

ğer dokulardaki endorfin bağlanına

bölgelerinin incelenmesinin non - opiyat endorfin etkilerinin niteliği hakkında daha detaylı bilgi verece-

ğini de ilave etmişlerdir.

1982 ve 1983'de Schweigerer ve ark. çalışmalarında kompleman ter- minallerinde de endorfinlerin öz- gün bağlanma bölgelerinin olduğu­

nu göstermişlerdir.

Opiyat peptidler ve immün sis- tem arasındaki diğer -ilginç ilişki

(5)

ise infeksiyonlarda lenfositlerin iu- terferon yanında ACTH ve a-endor- fin benzeri maddeler scntezlcmelc- ridir.

Sundsmo (1982) ve Shavit (1983) bu konuda daha detaylı çalışmalar yapmışlar ve ACTH ile a-endorfinc

karşı oluşturulan antikorların

hIFN -

a

(human intcrferon - o;)'nın antiviral aktivitesini nötralize et-

tiğini saptamışlardır. hIFN -a'nın

antiviral ve fonksiyonel yapısına ilişkin çalışmalarında ise hIFN

-a

yapısının ACTH ve endorfine ben- zediğini, ve hIFN -a'nın fare be:yin opiyat reseptörlerine (3H) dihidro- n1or.fin ile yarışmalı olarak bağ­

landığını göstermişlerdir.

Bu arada meme kanserli, len-

fomalı ve lösemili hastalardan aşı­

n stres içinde olanların daha uzun

yaşadıkları da bildirilmiştir.

Neil Kay ve gr (1984) ,B-endor- finin lenfosit proliferasyonu artır­

n1a özelliğine ve yukarıda saydığ:ı­

mız özelliklerine dayanarak cndor- finlerin, insan periferik kan len- fosit (PBL) doğal öldürücü (NK) aktivitesine etkiyip etkimediğini in- celemişlerdir. Bilindiği gibi doğal öldürücü (NK, natura! killer) akti- vite spontan, sitotoksik bir fonksi- yondur ve viral kaynaklı ve diğer

infeksiyonlarda anında savunma n1ekanizmas1nda hayati önem taşır­

lar. Ayrıca maliyn hücrelere karşı ela doğal direnç görevini yüklcnnıiş.

lerdir.

Çalışınalarında 10-s M konsan- trasyonunda 13-endorfinin nornıal

PBL lerin NK aktivitesini artırdı­

ğını saptamışlardır. I<.üliür oria1111.

na ilave edilen NaJoksanın ise spontan sitotoksik aktiviteyi dü-

şürdüğü gözlenmiştir. Bu sonuç- lardan sonra araştırıcılar aynı de- neyleri opiyat agonisti endorfin

analogları ile de yapmışlar ve, NK aktivitesini en fazla j3-lipotropin ve

u. -

endor.finin artırdığını, a-endor-

fin ile leu m enkefalinin NK aktivi- tcsini stinıüle ettiğini ancak bu stin1ülasyonun j3 • endorfin ve j3" Jj.

potropinden daha düşük olduğunu,

n1orfinin ise NK aktivitesine hiç

ctkimediğini bulmuşlardır. Bu b,ul- guların ışığında endorfinlerin PBL' lerin NI<: aktivitelerinin fizyolojik rcgülasyonun da rolü olduğunu ve

sonuçların stres'li kanserlilerin cl:t- ha uzun yaşamlarım açıklayahi1c­

ceğini, ancak konunun dal1a detay araştırılması gerektiğ"ini bildirn1iş­

lcrdir.

Zagon ve Mc Laughlin ise (1983) .fareler üzerinde yaptıkları çahşn1a­

da uzun süreli uygulanan nal trck, son'un doza bağımlı olarak tümör

oluşumu ve gelişimini önleyerek,

yaşam süresini uzattığım saptamış lardır. Uzun süreli narkotik antago- nisti uygulanması ile opiyat-rcsep- tör bağlanma bölgelerinde artm;;ı.

ve opiyatlara aşırı hassasiyet ge- liştiğini ve uzun süreli naitrekso- nun plazma jJ-endorfin konsantras-

yonlarında artmaya neden olduğu­

nu bildirdikten sonra daha önce

yapılan araştırmalardan nöroblas·

torna hücrelerinin opiynt reseptör, lerine sahip olduğunun da bilindi·

ğini vurgulamışlardır. Nöroblasto-

(6)

ma hücrelerinin büyümelerinin en- clorfinlerle gerilediğinin saptandığı

da hatırlatılarak naltreksonun dü-

şük dozlarda ev sahibi veya nörob- lastoma hücrelerinde daha fazla opiyat bağlanma bölgesi oluştura­

rak endorfine duyarli1ığın artması­

na neden olduğu ve antitümör ak- tivitenin ortaya çıktığı varsayınıını savunmuşlardır.

Görüldüğü gibi bu konuda ya-

pılan çalışmalar henüz yeterli değil­

dir. Opiyatlarla tümör büyümesinin regülasyonu ve immün sistem dü- zenlenmesi arasındaki ilişki de

açıklığa kavuşmamıştır. Ancak ko- nu daha detaylı inceleme ve araş, tırmaya değer bir konudur. Ayrı­

ca kanser tedavisine de yeni farma- kolojik görüş getirebilir.

(G. T. 23.1.1986)

KAYNAKLAR

1. Rasmussen, A.F., Marslı. J.T., Bri!L N,Q : Proc. Soc. Exp. Biol.

Med., 96: 183 (1957).

2. Stein, M., Schiavi, R.C., Can1e·

rina, M., Irıfluence of Brain and Behavior on the Immunc.

System. Science., 191 : 435 - 440 (1976).

3. Shanahan. F., Lee, T.D.G., Bie- nenstock, J., ve Befus. A.D., The influence of endorphins on peritoneal and mucosal mast cell secretion. J. Allergy.

Clin. Immnnol., 499-503 (1984).

4. Morley. J. E., Immunoreaclive j3-endorphin in hypoglycen1ic stres. Metabolism., 30 : 195-209 (1981).

5. Hazum, E., Chang, K.J., Gual- recasas, P., Specific Nonopiatc Receptors for j3-Endorphin Science., 205 : 1033 - 1035 (1979).

6. Schweigerer, L., Teschemacher, H., Bhakdi, S., ve Lcderle, M ..

Nature., 296 : 572.574 (l 982).

7. Sundsn10, J.S., Lymphocytcs produce ARTH like matrcri3l.

Fed. Proc. Fed. Am. Soc. Exp.

Biol., 41 : 3094-3098 (1982).

8. Shavit, L., Levvis, J.W., Tcrnıan

G.W., Gale. R.P., ve Liebeskin.

J.C., Ability of Natura! Killer Cells to lyse tumor cells. Scien- ce, 223 : 188-190 (1983).

9. Neil Kay, John Ailen., ve John E. Morley : Endorphins stin1u- late normal human periphcral blood Lymphocyte Natura! Kil- ler Activity. Life Sci., 35(1) : 53 - 59 (1984).

10. Zagon., ve Mc Laughlin., Nal- trexone Modulates Tuınor Rcs- pons in Mice With Neuroblas- toma. Science., 22 : 671 - 673 (1983).

lL Kwen - Jen Chang: (1984) Opi- oid Peptides have actions on the Immune System. Treds in Neurosciences. 7(1) 234 ~ 235 (1984).

Referanslar

Benzer Belgeler

“Voltage-Gated Sodium Channel Expression and Potentiation of Human Breast Cancer Metastasis”, Clinical Cancer Research, 2005, Vol.. “Voltage-Gated Sodium Channel Expression

Yapılan birçok çalışmada, değişik bitkilerden elde edilen yeni etken madde taramalarında ve yeni ilaç çalışmalarında meglumin antimonat (Glucantime ® , Fransa) ve

sında deği~tiği saptanmıs,tır( 6 l· Ama, negatif bir tüberkülin deri testi de tüberküloz en- feksiyonu veya hastalığı ol:madığını göster-. ınemektedir (Tablo

İleride zengin hir de v le t olııçsak e lb ette iyi va »iftar daha belirli bir şekilde ortaya çık ac aktır Biitiiıı

而且需耗費您寶貴的時間清潔與保養,萬一在此時有感染或發炎的情形,更是得不償失。 每三十分鐘閱讀休息五分鐘:

[r]

Çalışmanın birinci basamağında, in vitro ortamda, tirozinin, triiodotironin, tiroksin, östradiol ve alfa-tokoferolün serumda bakırla indüklenen lipid peroksidasyonu

Bunun yanı sıra sağlık hizmeti ihracatı olarak da tanımlanabilecek olan medikal turizmde, tedavi amaçlı başka ülkelere seyahat eden turistlere hizmet kalitesi adına