• Sonuç bulunamadı

Beşiktaş’ta yaşamak güzel!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Beşiktaş’ta yaşamak güzel!"

Copied!
96
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayı: İlkbahar ’13/20

Türkçe Dil Devrimi’yle özgürleşti Kuzulu Parti

Uğur Mumcu gazeteciliği

Emin Barın: Beşiktaş’ta bir Bolu Beyi

Beşiktaş’ta yaş almak güzel

Beşiktaş’ta yaşamak güzel!

(2)

Y

eniden sizlerle birlikteyiz. Öncelikle B+ Dergisi’ne gelen olumlu görüşlerinize, sınırlı da olsa eleştirilerinize teşek- kür ederim. Kentlilerimizin duyarlı olması bizler için ayrı bir mutluluk ve güven kaynağı. Çünkü B+ Dergisi, benzerle- rinden oldukça farklı bir “kent kültürü dergisi”. Kentimizi anlatırken hiçbir zaman kendimizi belediye hizmetlerinin anlatımı ile sınırlayan bir yayın anlayışının peşinde olmadık. Elinizdeki 20.

sayımızı bu felsefe ile paylaşıyoruz. Sizin de izlediğiniz gibi, en başından bu yana kentimizi, Beşiktaşımızı var eden değerlerin tümünü sarmalayan, bel- lek üreten ve geleceği tartışabilen bir dergi çıkartmayı amaçladık. Kaldı ki Beşiktaş kenti, sahip olduğu doğal ve fiziksel olanaklardan önce, toplum- sal tarihimizin en belirleyici yerinde duran birikimleriyle çok özel bir konuma sahiptir.

Modernleşme tarihimiz nerdeyse Beşiktaş’ta başlar ve bütün modernleş- me hareketleri Beşiktaş eksenli oluşur. Söz konusu olan sadece mekân- sal oluşumlar değildir; fikri gelişmelerin ve fikir üretenlerin de ağırlıklı olarak Beşiktaşlı olmaları, Beşiktaş’ta yaşamaları tesadüf sayılmamalı. Bu anlam- da Beşiktaş kenti ne denli saraylı ise; o denli de ulusalcı, kurtuluşçu ve cum- huriyetçidir.

Osmanlı hanedanı Topkapı Sarayı’nda yüzlerce yıl oturduğu divanı (sedi- ri) bırakarak Dolmabahçe Sarayı’na taşındığında, artık masa ve sandalye kullanmaya başlar. Ama aynı Dolmabahçe Sarayı, ilk kez dış borçlanma yapılarak bitirilmiş bir yapıdır. Bu garip trajedi, yani modernleşirken borç sarmalına takılma; 16 Mayıs 1919’da bir Osmanlı paşası olarak “Bağımsızlık İçin İlk Adım”ları atan ve bu niyetle yola çıkan Gazi Mustafa Kemal’i yıllar sonra Dolmabahçe Sarayı’na Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ola- rak getiren özel bir tarihi şansa dönüşür.

Bakıldığında bu ve benzeri gelişmelerin mekânsal ve kentsel tanığı hep Beşiktaş’tır. B+ Dergisi’nin en sürekli ve önemli yazı köşesi kuşkusuz

“Cumhuriyet Kazanımları” dizisidir. Her bir bölümü ayrı bir uzmanın kale- me aldığı bu dizi, unutulan, çoğu kez de unutturulmak istenen Cumhuriyet mirasımızla ilgili belleğin peşindedir… Bu sayıda “Dil Devrimi” konusu ele alınıyor. Bilim insanı ve dil bilimci Hikmet Altınkaynak’ın yazısı çok değerli bilgilerle dolu. Ve Atatürk’ün ne denli önemli bir kimlik ve önder olduğunu bir kez daha anlama şansı veriyor.

Çoğumuz bugün kullandığımız “üçgen”, “beşgen”, “açıortay” gibi pek çok geometri teriminin Atatürk tarafından önerildiğini bilmeyiz. Aynı şekilde Atatürk’ün geometri kitabı yazdığını da… Okuyunca sizlerin de benzer min- net duyguları yaşayacağınızdan eminim. Yeri gelmişken Dil Devrimi’nin çalışma organları sayılan Dil Kurultayları’nın da Beşiktaş’ta, Cumhuriyet’in Dolmabahçe Sarayı’nda toplandığını hatırlatalım.

Geleneksel olarak dergimizin orta sayfalarını fotoğraf veya çizerlere ayı- rıyoruz. Bu sayımıza Nehar Tüblek’in anısına düzenlenen yarışmaya katı- lan karikatüristlerin çizgileri eşlik ediyor. Hem Nehar Tüblek’i anmış ola-

lım, hem de eleştirinin sonsuz gücünü anımsayalım istedik. Yaratıcılık için hoşgörü koşulunu anlayamayanlar, belki biraz durup düşünür...

Araştırma ve eleştiri çağdaş toplumların kendine çeki düzen vermek için baş tacı ettikleri bir alan. Bu alanı akademinin sağır duvarlarından hayata, gazeteciliğe taşıyan ve bu yüzden de gerici güçlerin, karanlık tetikçilerin hedefi olan sevgili Uğur Mumcu da bu sayının bellek tazeleme köşelerin- den. Başta Özge Mumcu olmak üzere onun akıl ve yürek çizgisinden yü- rüyen değerli dostlarının Mumcu’nun gazeteciliği üzerine kısa hatırlatmaları var. Günümüzün angaje olmuş, güçlünün sözcülüğüne soyunmuş ana akım medyasının halini gördükçe, Uğur Mumcuları anmamak; özgür düşünceye ve insana haksızlık olur. Bu köşemizi sadece zevkle değil, ibretle okuyaca- ğınızı varsayıyorum.

Bu arada kişisel atılımlarla Beşiktaş’a yeni sanat kurumları kazandırma girişimleri artıyor. Osmantan Erkır da bu öncülüğü üstlenen sanatçı dost- larımızdan. Artık Balıkçılar Pazarı’na komşu, gündelik kalabalığın, alış-ve-

Bellek üreten ve geleceği

tartışabilen

bir dergi

(3)

B+ İLKBAHAR 03 riş renklerinin arasından geçerek ulaşacağımız bir yeni salonumuz daha

var: Sahne Beşiktaş… Burası sadece bir tiyatro salonu değil; konserlerin, stand-up’ların, sinema gösterimlerinin yapıldığı çok amaçlı bir kültürel bu- luşma mekânı olarak planlanmış. Bu mekânı virane halde kiralayıp kül- tür-sanatın hizmetine sokan Sayın Erkır’a teşekkür ediyorum. Yakın bir gelecekte Beşiktaş Çarşı, var olan zenginliklerinin yanına kültür ve sanat merkezi olma niteliğini de ekleyecek…

Sosyal demokrat belediyecilik felsefemizin yeni bir hizmeti olan “Esenlik Hizmetleri”ni sizlerle paylaşıyoruz. 75+ yaş grubuna yönelik kentlilerimizin ihtiyaçlarına yönelik olarak planlanan bu çalışmalara yenileri de eklenecek kuşkusuz. Haberlerde Beşiktaş çevresinde gelişen sanat ve kültür etkin- likleri her zamanki gibi ağırlık taşıyor. Aslında mevsim nedeniyle Beşiktaş Kenti’nin sanat ve kültür etkinliklerini en yoğun olarak yaşadığı dönemden geçiyoruz.

Yakında yitirdiğimiz Türk kadınının önemli simgelerinden Günseli Başar

hanımefendi de B+’nın 20. sayısının konuklarından. Beşiktaş aynı anda, kadın enerjisinin ve güzelliğinin en çok var olduğu, yaşama katılıp bizlere yön verdiği özel yerleşmelerin başında gelir. Toplumsal yaşamın kadınları- mızın katıldığı oranda özgür, saygılı ve erdemli ilişkilerle donanacağı orta- da. Bunu başaramazsak erkek toplumunun bütün sert, savaşçı ve acımasız sonuçlarını yaşamaya devam edeceğiz.

Henüz, onbinlerce yıl öncesinde kalan “avcı” atalarımızdan daha “medeni”

olduğumuz iddiasını kanıtlayacak aşamada değiliz.

Sevgiyle kalın!

İsmail ÜNAL

Beşiktaş Belediye Başkanı

Bellek üreten ve geleceği

tartışabilen

bir dergi

(4)

Kapak Fotoğrafı: Levent Özer BEŞİKTAŞ KENTLİSİNİN DERGİSİ İlkbahar ’13 / 20

06 Cumhuriyet Kazanımları Türkçe Dil Devrimi’yle özgürleşti.

02 Başkan’ın Beşiktaşlılara Mesajı

06

30 Bir Usta: Emin Barın Beşiktaş’ta bir Bolu Beyi Emin Barın.

36 Portre: Nuri Demirağ

“Kuzulu Parti” Beşiktaş’ta kuruldu.

12 Koruma: 4. Levent Mozaikleri Mozaikler yeniden gün ışıgında.

16

30

16 23 Nisan

Beşiktaş’ta 23 Nisan coşkusu.

24 Kazanım: Esenlik Hizmeti Beşiktaş’ta yaş almak güzel!

52 Portre: Uğur Mumcu Uğur Mumcu gazeteciliği.

12 44 Albüm: Nehar Tüblek

Karikatürler bu yıl İstanbul’u çizdi.

40 Benim Beşiktaşım

“Rengârenk Beşiktaş”a objektiften bakmak.

40

44 36

52

İMTİYAZ SAHİBİ Beşiktaş Belediyesi adına

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal YÖNETİM YERİ

Beşiktaş Belediyesi

Nisbetiye Mahallesi Aytar Caddesi Başlık Sokak No:1

34340 Beşiktaş, İstanbul www.besiktas.bel.tr - 444 44 55 YAYIN TÜRÜ

Dergi/Yaygın YAYIN KURULU

Hasan Özgen, Görkem Kızılkayak, Yüksel Türkili

PROJE YÖNETMENİ Hasan Özgen

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Can Aydın

EDİTÖR Görkem Kızılkayak Pınar Arat

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Aybüke Sakaoğlu GÖRSEL YÖNETMEN Merve Vural

SANAT - FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Neslihan Orhan

MARKA YÖNETMENİ Yasemin Özyurt YAZI İŞLERİ

Murat Çelik, Gülhan Bakır, Metin Altay, Ayşe Üngör, İrfan Talyak, Cengiz Erdil KATKIDA BULUNANLAR

Etem Çalışkan, Cengiz Kahraman, İhsan Çalapverdi, Ferda Çağlayan, Hikmet Altınkaynak, Orhan Erinç, Özge Mumcu, Turgay Olcayto, Özge Arasan, um:ag, Akiko Yamada

FOTOĞRAFLAR

Emre Bilgiç, Aybüke Sakaoğlu, Ferda Çağlayan, Levent Özer, Şenol Kaşıkçı

MATBAA PRODÜKTÖRÜ Niyazi Yılmaz

YAPIM

Dörtbudak Yayınları Tanıtım Org. ve Tic. Ltd. Şti.

Mecidiyeköy Mah. Kervangeçmez Sk. No:10 K:3 D:8 Şişli/İSTANBUL

0212 356 09 43 BASKI YÖNETİMİ

HTS Baskı Yönetimi Yayıncılık Reklam A.Ş.

0212 269 88 85 BASKI

A4 Grafik Mat. Yay. Ltd. Şti.

0212 452 40 99 BASKI TARİHİ Haziran 2013

(5)

91 76 64

68

72

Beşiktaş’ta ulusal egemenlik coşkusu...

Artı

Yeniden birlikteyiz... Ayrılığımız kısa sürdü. B+

Dergisi haber dosyaları, araştırmalar, Türkiye’ye yön veren kişilerin yaşam öyküleri ve Beşiktaş kentinin havasını soluyan hayatın içinden ha- berlerle yoluna devam ediyor.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bay- ramı’nın İstanbul’da coşkuyla kutlandığı yer- lerdendi Beşiktaş kenti... Cadde ve sokaklar çocuk sesleriyle şenlendi. Düzenlenen karna- vala binlerce çocuk katıldı. Beşiktaşlı çocuklar bayram coşkusunu yaşarken Cumhuriyet’in değerlerine bir kez daha sahip çıktılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün aydınlık yolunun taşları buradan döşenmişti. Beşiktaş sokaklarını dolduranlar bunun bilincindeydi.

Bu sayımızda Mustafa Kemal’in aydınlık yolu- nun takipçilerinden gazeteci Uğur Mumcu’ya da geniş yer ayırdık. Uğur Mumcu’nun soruş- turmacı gazeteciliğini gazetecilerle ve uzman- larla değerlendirdik.

Cumhuriyet devrimlerinin temeli olan Dil Devrimi de “Cumhuriyet Kazanımları” başlıklı yazı dizimi- zin bu sayıda yeralan konusu. Devrim coşku- suyla toplumu saran okuma yazma seferberliği, ülkenin en önemli kazanımıydı. Dil Devrimi’nin yıllar geçtikçe ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Halk idaresinin, halkın kendi kendine yö- netiminin en temel direğiydi bu devrim...

Beşiktaş, Cumhuriyet döneminde pek çok olaya damgasını vuran bir kent oldu. Devrimlerin dü- şünce ve anlayış olarak şekinlendiği mekânlara ev sahipliği yaptı. Bununla gurur duydu. Türki- ye’nin yetiştirdiği en önemli işadamı ve siyaset-

çilerinden olan Nuri Demirağ’ın Milli Kalkınma Partisi de kentimizde kurulmuştu. Bu partinin öyküsünü de sayfalarımızda bulacaksınız.

Ve kadın gözüyle Beşiktaş... Beşiktaş Bele- diyesi’nin Atlas Dergisi ile birlikte düzenlediği yarışma sonrasında dereceye giren üç kadın fotoğrafçıyla yapılan röportaj da dergimizin bu sayısında yeralıyor.

Beşiktaş Belediyesi hizmetlerine aralıksız de- vam ediyor. Esenlik Hizmeti 75 yaş üstü in- sanlarımıza her türlü sağlık, temizlik ve bakım hizmetini götüren bir proje... Belediye Başkanı İsmail Ünal bu projeyi dergimize anlattı.

4. Levent’te kayıp mozaiklerin izini sürmeye devam ediyoruz. Sanat haberleri ve hayatın içinden renkler her zaman olduğu gibi yine bu sayımızda da olacak..

Hoşçakalın.

besiktasarti@besiktas.bel.tr

92 Rehber / 24 saat 68 Dayanışma

Dünya engellilerle iş hayatını buluşturuyor.

76 Portre: Günseli Başar

Çağdaş Türk kızını taçlandıran Günseli Başar.

91 Mercek

Fuzuli’den Boğaziçi’ne selam.

72 Söyleşi: Osmantan Erkır Artık Sahne Beşiktaş’ın 64 Vefa: Sadri Alışık Ödülleri

“Bu da mı gol değil?”

60 Festival: Japon Film Festivali Perde bu kez Japon filmlerine açıldı.

80 Haberler

Beşiktaş’ta gerçekleşen

etkinliklerden özetler.

(6)

Cumhuriyet kazanımları

Yazı: Hikmet Altınkaynak Fotoğraf: Hikmet Altınkaynak Arşivi, Cengiz Kahraman Arşivi

Bin yıllık yolculuğundan sonra bağımsızlığına kavuşan “dil”, Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından biri oldu. Ulusal birliğin temel taşı olmakla kalmayan dil, aynı zamanda çağdaş yaşam biçiminin yarattığı kültürün de taşıyıcısı konumunda.

Türkçe

Dil Devrimi’yle

özgürleşti

(7)

B+ İLKBAHAR 07

C

umhuriyet yönetimiyle birlikte toplum değişti ve yenilen- di. Hak ve özgürlüklerle donanımlı yurttaşlar yetiştirmek amaçlandı. Yeni bir devlet olmanın kimliğiyle doğal ola- rak devlet, yeniden örgütlendi, yapılandırıldı. Kurulan bu ulus-devlette, eğitimden sağlığa, ekonomiden sanata, spordan edebiyata, ulaşımdan iletişime Cumhuriyet için gerekli tüm çağdaş kurumlar oluşturuldu. Bu kurumlar içinde “dil” çok önemli bir yer tutar. Çünkü dil, hem ulusal birliğin temel taşı, hem de oluş- turulan kurumların işleviyle ortaya çıkan yaşam biçiminin yarattığı kültürün taşıyıcısı ve yaygınlaştırıcısıdır.

Cumhuriyet’e gelene kadar kullanılan Türkçe, bin yıl Arapça ve Farsça’nın etkisinde kalmıştı. Dilin bağımsızlığına kavuşması, Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından biri oldu. Bu kavuşma ise, Türkçenin bin yıl süren bir yol- culuğundan sonra gerçekleşti.

Türkçenin içinden geçtiği dönemler

Türkçe çok eski, köklü, güçlü bir dildir. Türkçe’nin tarihi Türkler’in tarih sahnesinde yer almaya başladığı M.Ö. 3.000 yıllarına, yani günümüzden 5.000 yıl öncesine kadar uzanır. Büyük savaşlar, büyük göçler yaşanır.

Sonunda Oğuz Türkleri Türkçeyi Anadolu’ya taşırlar. Bu dil, 16 Türk Dev- leti’nin içinde değişimler yaşar. 17. devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin dili olur. Bu tarihi süreçte beş büyük alfabe kullanılır.

İlk Türk alfabesi olan Orhun alfabesi yedinci 7. tarihlenir. Edebiyat değeri taşıyan metinlerse, 8. yüzyılın ortalarına doğru yazılır. Bugün Moğolistan’da Çin-Rusya sınırında bulunan Orhun Anıtları, Göktürk (Köktürk) devletinin yöneticileri Tonyukuk, Köl Tigin ve Bilge Kağan adına dikilen mezar taşla- rını örnek alarak verebiliriz.

Türk adı ilk kez bu yazıtlarda geçti. Metinler de Türk edebiyatının ilk me- tinleri olarak kabul edildi. İkinci Türk Alfabesi, 8-15. yüzyılları arası kullanı-

lan Uygur alfabesidir. Üçüncü büyük alfabe Arap alfabesidir. 10. yüzyıldan başlayarak kullanılır. Günümüzdeki kullanılanlar ise, Arap, Kiril, Latin alfa- beleridir.

Türkler’in İslam dinini benimsediği 8. yüzyıla (M.S. 751) kadar olan deği- şimleri ayrı tutarsak, bu tarihten başlayarak özellikle de alfabe değişikliği yaşanan 10. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar geçen 1000 yılda Türkçe, Arapça ve Farsça’nın etkisi altında kaldı. Bu süreçte Türkçenin zengin bir dil ol- duğunu ortaya koyan sözlükler, dilbilim kitapları yazıldı. Karahanlılar döne- minde (11. yüzyıl) Kaşgarlı Mahmut’un sözlüğü “Divanü Lûgati’t Türk” ile Yusuf Has Hacip’in siyaset kitabı “Kutadgu Bilig” günümüze kadar gelen çok önemli yapıtlar oldu. Buna karşın yöneticilerin dil politikası değişmedi.

Bu etkiyle Osmanlıca ya da Osmanlı Türkçesi dediğimiz Arapça-Fars- ça-Türkçeden oluşan karma bir dil ortaya çıktı. Bu dilde halkın konuş- tuğu dil ile kamusal (resmi) dil, edebiyat dili olmak üzere üç ayrı yapı egemendi.

Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya Sarayını ele geçirip 13 Mayıs 1277’de

“Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmaya” fermanıyla Türkçeyi devlet dili haline getirse de ne yazık ki etkisi sürekli ve kalıcı olamadı. Gerçi o dönemde Yu- nus Emre gibi, duru bir Türkçeyle yazan, Türkçenin yüz akı bir halk ozanı da yetişti, ama Osmanlıca egemenliğini yine sürdürdü.

Tanzimat’la (1839) birlikte “toplum için sanat” anlayışından hareketle “dil”in yalınlaştırılması da amaçlandı. Başarı sınırlı kaldı, yalınlık yalnızca düzyazı- da kullanılabildi. Şiir, Batıdan gelen yeni formlarla zenginleşti, ama dili yine ağdalıydı, anlaşılmazdı. Servet-i fünun dönemi (1896-1901) edebiyatı ise, bireyciliği, Osmanlıcayı baştacı etti. Bir de buna Fransızcayı kattı. Belki de tek ayrım, çocuk ve gençlik edebiyatında, özellikle Tevfik Fikret’in çocuklar için yazdığı şiirlerdeki yalınlıktı.

Yeni yazının hızla öğretilmesi için Atatürk de kara tahta başına geçti. TDK’nin üç kurultayı (1932, 1934, 1936) Atatürk’ün başkanlığında Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirildi.

(8)

Fransız Devrimi ve “Genç Kalemler” dergisinin etkisi

Fransız Devrimi tüm dünyada etkisini çok yönlü olarak gösterdi; feodalite yıkıldı, aydınlanma başladı, özgürlük, adalet, eşitlik ilkeleri yayıldı. Ulus dev- letler kurulmaya başladı. Halk tarafından seçilen parlamentonun benimse- diği anayasa kabul edildi. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi yayımlandı. Tüm bunların etkisi, çok gecikmiş olarak yüz yıl sonra Osmanlı Devleti’nde de görüldü. Diğer yandan farklı nedenlerle Balkanlar parçalandı, ayrı devletler ortaya çıktı. Ardından Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin işgali, em- peryalist devletlere karşı Mustafa Kemal’in önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı ile elde edilen zaferler geldi.

İşte bu savaşlar sürerken 20. yüzyılın başında Selanik’te Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip (Yöntem), “ Genç Kalemler “ adlı bir dergi çıkardılar (1911). Dili sadeleştirme, yalın bir Türkçe yaratma çabasına girdiler. ‘Ulusal edebiyat yaratma’ hedefiyle yola çıkan şair ve yazarlar, özellikle hece ölçü- süyle kelime aldıkları aşk, doğa, yurt sevgisi üzerine yalın, didaktik şiirlerle dikkat çekip, etkili oldular. Edebiyatımızda bir “Ulusal Edebiyat Dönemi”

başladı. Bu 1923’e kadar sürdü.

Öğretim Birliği Yasası

Cumhuriyet kurulduğunda okuma yazma oranının yüzde 3 ila 5 arasıydı;

nüfusun ise 9 ila 10 milyon dolayında olduğu tahmin ediliyordu. Çünkü ilk nüfus sayımı 1927’de yapılabildi ve nüfusun tam olarak 13.648.000 oldu- ğu belirlendi. Eğitimde Osmanlı Devleti’nden alınan miras, mektep-med- rese ikiliğiydi. İlk olarak bu ikiliğin ortadan kaldırılması gerekiyordu ve 3 Mart 1924‘te Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarıldı. Böylece mektep-med- rese ikiliği kaldırılarak öğretim birliği ilkesi benimsendi. Arapça ve Farsça dersleri kaldırıldı. Türkçeye özen gösterilmeye, ulusal bilinç oluşturulma- ya başlandı.

1923‘te 479 medrese ve 1800 medrese öğrencisi bulunuyordu. İlkokul sayısı 4.894, öğrencisi 341.941, öğretmeni 10.234’tü. Ortaokul sayısı 72, öğrencisi 5.905, öğretmeni 796’ydı. Lise sayısı 23, öğrencisi 1.241, öğret- meni 513’tü. Meslek okulu sayısı 44, öğrencisi 4.019, öğretmeni 258’di.

Yüksekokul ve fakülte sayısı 9, öğrencisi 2.914, öğretim kadrosu 307’ydi.

Tüm bu kurumların yönetimi Şer’iye ve Evkaf Nezareti’nden alındı, Maarif Vekaleti’ne verildi.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu bazı konularda yenilikler getirdi. Din adamlarının yetiştirilmesi, İstanbul Üniversitesi’ne bağlı bir ilahiyat fakültesinden yapıl- ması benimsendi.

Özetle Cumhuriyet yönetimi, Osmanlı Devleti’nden okur yazar olmayan bir nüfus devraldı. Henüz Cumhuriyet ilan edilmeden Mustafa Kemal, Mart 1922’de Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, “devletin eğitim po- litikasının köylülere okuma-yazma öğretmek, onlara tarih, coğrafya, din ko- nularında temel bilgiler vermek olduğunu” vurguladı. Yıl içinde yetişkinlere okuma yazma öğretmek ve temel eğitim vermek üzere Halk Mektepleri ile gece dersleri başlatıldı. MEB kaynaklarına göre, 105 değişik yörede 7-8 bin kişi bu kursları bitirdi.

1923’te Millî Eğitim Bakanı İsmail Safa, 25 Kasım 1923 tarih ve 7971/3655 sayılı vali ve milli eğitim görevlilerine gönderdiği genelgeyle okullar ve öğ- retmenlerden halkla iletişim kurulmasını, onların eğitim gereksinimlerinin sağlanmasını istedi.

1925’te İzmir milletvekili Mustafa Necati, Türk Öğretmenler Birliği’ne bağlı Halk Dershaneleri’nin açılmasını sağladı, yetişkinlere okuma yazma öğre- tildi. Aynı yıl Mustafa Necati’nin Millî Eğitim Bakanı olması bu dershaneleri güçlendirdi. 1926’ya kadar buralardan 26 bin kişi kurstan geçirildi. 789 sa- yılı MEB kuruluş yasası kabul edildi, Halkı Okutma Mektepleri Genelgesi yürürlüğe kondu.

Alfabe - 1928

(9)

B+ İLKBAHAR 09 1927’de Halk Derslikleri ve Konferansları Yönetmeliği yürürlüğe girdi,

“Eğitimsiz ya da istediği öğretim düzeyine gelememiş halkı, bir Cumhuriyet vatandaşının bilmesi gereken temel yurttaşlık bilgileriyle donatmak, ulusal kültür ve ülküyü güçlendirmek görevi” bu dershanelerde yerine getirildi.

Tüm bunlar yapılırken, halkın okuma yazmada güçlük çektiği gözlemleni- yor, bu soruna bir çözüm getirmek gerekiyordu. Bunun üzerine Türk harf- lerine gereksinim duyulduğu saptandı.

Dil Devrimi’nin ilk adımı: Harf (Yazı) Devrimi

O güne kadar kullanılan Arap harfleri Türkçe’nin ses değer- lerini yansıtamıyor, ayrıca yazılması, kavranması kolay olmadığı için de halk bilgisiz kalıyordu. Oysa Musta- fa Kemal, halkın okuma yazma seferberliğiyle bir an önce bilgisizlikten kurtulmasını, okur yazar olmasını, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını istiyordu. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden, 23 Mayıs 1923’te Bakanlar Kurulu kararıyla bir “Dil Encümeni” ku- ruldu. Hemen oluşturulan iki alt kurulda alfabe ve yazım konusu ele alında. Mus- tafa Kemal, beş yıl süren çalışmanın müj- desini, 8 Ağustos 1928 günü, Sarayburnu Parkı’nda halka kendi verdi: “Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli zengin dilimiz yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Vatandaşa, ka- dına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki bir milletin, bir toplumun

yüzde 10’u okuma yazma bilir, yüzde 80’i bilmezse, bundan insan olanlar utanmalıdır”.

Yazı devrimi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Kasım 1928’de Yeni Türk Harflerinin Kabulü Kanunu ile gerçekleşir. Benimsenen Türk harflerinin bi- çimi, sayısı, sırası bu yasayla belirlenmiş olur. Büyük ve küçük harfler, harf- lerin ünlü ve ünsüzleri, okunuşları bu yasada yer alır. 29 harfin 8’i ünlü, 21’i ünsüzdür. Ünsüz harfler, yanına (e) harfi getirilerek okunacaktır. Bu kurala uymayan (g) ve (k) harfleri vardır. Bunlara (a) harfi getirilecektir. Tüm bu ku- rallar hızla kavranırken bununla okuma yazma yeni bir boyut kazanır. Halk

eğitimine kolaylık sağlanır. Yeni Türk Harfleri 1929 yılbaşından başlayarak her alanda kullanılır. Sayıları yedi olan Devrim Yasaları arasında yerini alır.

Anayasamıza göre bu yasalar değiştirilemez.

Bu arada daha önce kurulmuş olan Halk Mektepleri, Halk Dershanele- ri ve gece kursları, Millet Mektepleri’ne dönüştürüldü, büyük bir okuma yazma seferberliği başlatıldı. Amaç, halkı okur yazar hale getirmek, ona yaşamda gerekli olan temel bilgi ve becerileri kazandırmaktı. Atatürk, Millet Mektepleri’nin Başöğretmeni olan Atatürk, kara tahta başına geçti, beyaz tebeşiri eline aldı, halka okuma yazma öğretti. Daha son-

raki yıllarda bu tarih 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kut- lanmaya başladı.

1929’da Millet Mektepleri Kanunu kabul edildi, okulların yanı sıra tüm devlet kurumlarında, köylerde, kahvehanelerde, hapishaneler-

de Millet Mektepleri açıldı. 16-45 yaşları arasındaki tüm yurttaşların okuma yazma kurslarına katılması zorunlu hale getirildi.

Millet Mektepleri A ve B dershanelerin- den oluştu. A dershaneleri okuma yazma bilmeyenlere eğitim verdi. B Dershane- leri ise, yurttaşlık hak ve ödevleri ile temel yaşam becerileri kazandırmayı amaçladı.

Eğitim haftada 6 saat olmak üzere 4 ay süre- liydi. Erkeklere gece, kadınlara gündüz dersleri düzenlendi. A dershanelerinde 1928-1929 döne- minde 199.534’ü kadın, 397.476’sı erkek olmak üze- re toplam 597.010 yetişkine okuma yazma öğretildi. Bu yıllarda yaklaşık 600.000 yetişkine okuma yazma öğretilmesi, eğitim tarihimizde çok önemli bir örnek oluşturdu. 1930’da Halk Okuma Odaları açıldı. Bunların sayısı 1936’da 500’e çıktı. Ama daha sonraki yıllarda önem verilmediği için sayıları düşmeye başladı. Oysa buralarda okumayı, kazanılan bilgileri geliştirmek gibi çalışmalar yapılıyordu. Mil- let Mektepleri, 1930 sonrası Okuma Yazma Kursları, 1953’ten sonra ise Halk Dershaneleri adlarını taşıdı. Halkın okuma yazma oranı yüzde 3-5’lerden 1930’lara varıldığında yüzde 10’lara kadar yükseldi. Belki de geçti. Bu alandaki istatistiklere göre 1938’de bu oran yüzde 20’ye ulaş- tı. Bunun nedeni dil devriminden sonra benimsenen yazı devrimiydi.

1928-1929 döneminde

597.010 yetişkine okuma yazma

öğretildi.

1929 tarihli Millet Mektepleri kanunundan sonra Sıhhiye Müdüriyeti’ndeki okuma-yazma kursuna katılan yurttaşlar.

(10)

Türk Dil Kurumu ve Dil Devrimi

Yazı Devriminin ikinci aşaması olarak, Cumhuriyet’in kazanımlarından Dil Devrimi’nin koşulları da hazırlanır. Bunun kalıcı ve sürdürülebilir olması için kurumsal bir yapıya gereksinim vardır. Bu amaçla Atatürk’ün isteğiyle 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dilini Tetkik Cemiyeti (TDTC) adıyla bir der- nek kuruldu.

Mustafa Kemal, o ünlü özdeyişiyle bizi boşuna uyarmamıştı: “Ülkesi ve ba- ğımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyundu- ruğundan kurtarmalıdır!”

TDK’nın kurucuları arasında Samih Rifat, Ruşen Eşref (Ünaydın), Celal Sahir (Erozan), Hasan Âli (Yücel), Reşat Nuri (Güntekin), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) gibi, milletvekilleri, yazarlar, gazeteciler, eğitimciler var- dı. Başkanlığa Samih Rifat seçildi. Yunus Nadi ve Falih Rıfkı Atay’ın da üye olarak katıldığı ilk kurultay Dolmabahçe Sarayı’nda 26 Eylül 1932’de toplandı. Dokuz gün süren toplantıya yaklaşık 750 üye

katıldı. Bin kişiden kutlama telgrafı geldi. Üç bine yakın kişi izledi. Türkçenin kaynağı, yapısı, lehçeleri, öteki dil- lerle ilişkisi, halk dili, dilin gereksinimi, gelişmesi ve zengin bir kültür dili olması için yapılması gerekenler üzerinde tartışıldı. Kurultayın son günü şair Halit Fahri Ozansoy, 26 Eylül’ün “Dil Bayramı” olarak kutlanması önerisi kabul edildi. Yıllar sonra, 2001’de toplanan “Avrupa Diller Yılı”

toplantısında TDK’nın başvurusuyla Avrupa Konseyi de 26 Eylül’ü Avrupa Diller Günü olarak kabul etti.

Birinci Dil Kurultayı’nın seçtiği yönetim kurulu Atatürk’ün başkanlığında toplanıp bir bildiri kaleme aldı. 17 Ekim 1932 günü yayımlanan bu bildiri şöyle:

1. Türk dilini ulusal kültürümüzün eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek,

2. Türkçeyi çağdaş uygarlığımızın önümüze koyduğu bütün gereksinmeleri karşılayacak bir yetkinliğe er- dirmek,

3. Bunun için, bugün yazı dilinden Türkçeye yabancı kalmış öğeleri at- mak,

4. Halkçı bir yönetimin istediği biçimde, halk ile aydınlar arasında nitelikçe ayrı bir dil varlığını ortadan kaldırmak,

5. Ana öğeleri öz Türkçe olan ulusal bir dil yaratmak. (Şerafettin Turan, Atatürk ve Ulusal Dil, TDK Yayınları, Ankara 1981, s.20)

İkinci Dil Kurultayı 18 Ağustos 1934’te yine Dolmabahçe Sarayı’nda top- landı, altı gün sürdü. Yöneticilerini seçti. Yönetsel ve bilimsel komisyonlar oluşturuldu. Üçüncü Dil Kurultayı Dolmabahçe Sarayı’nda, 24 – 31 Ağustos 1936 tarihleri arasında toplandı, 1000’i aşkın üye katıldı. Yurtdışından on beş dil bilimci geldi. “Güneş-Dil Teorisi” tartışıldı. Kurum Türk Dil Kurumu (TDK) adını aldı. Çalışma programı yaptı. Böylece ilk üç kurultay Atatürk’ün koru- yucu başkanlığında ve Dolmabahçe Sarayı’nda yapıldı. Bu üç kurultay Dil Devrimi’nin temellerini atan ve başarıyla sonuçlanmasını sağlayan kurultaylar oldu. Böylece dil devriminin başarıyla sürdürülmesi için o güne kadar yayım-

lanan yayınlar tarandı, Türkçe sözcükler toplandı, Ta- rama Sözlüğü, yurdun dört bir yanında öğretmenler, eğitmenler yerel sözcükleri derledi, Derleme Söz- lüğü yapıldı. Türkçe Sözlük, Türkçe Yazım Kılavuzu yayımlandı. Türkçenin tarihsel öneme sahip kitapları gün yüzüne çıkarıldı, yeniden basıldı.

Atatürk’ün geometri kılavuzu kitabı

TDK’da dilbilimciler, dil uzmanları yıllarca çalıştı, ya- bancı sözcükler için sözcükler ürettiler. Çok yoğun bir dil seferberliği başladı. Buna Atatürk de katıldı.

1936-1937 yıllarında 44 sayfalık Geometri Kılavuzu adlı bir kitap yazdı. 1937’de Kültür Bakanlığı’nca im- zasız, 1971’de TDK tarafından Atatürk adı yer ala- rak, Ocak 1998’de Cumhuriyet gazetesi tarafından (haz. Nurer Uğurlu) ‘Okurlara Armağan’ olarak ve

“Atatürk’ün Yazdığı Geometri Kılavuzu” adıyla ya- yımlandı. Kitapta Atatürk’ün benimsediği, önerdiği tüm terimler, bugün de kullandığımız tüm sözcükler-

Yazı devriminin önemli bir parçası olan daktilo, zaman içinde geliştirilerek kullanımı kolaylaştırıldı, yaygınlaştırıldı. Mağazalarda satılır duruma geldi.

(11)

B+ İLKBAHAR 11 di. Ayrıca bugün kullanılan birçok matematik terimi de aynı yalınlıkta Türkçe

terimlerdi. Örneğin Atatürk’ün kullandığı aşağıdaki terimlerin Osmanlıcala- rını bilen var mı? Onları da anımsayalım ki Türkçe sözcüklerin önemi daha iyi anlaşılsın.

Ataç’ın katkısı

Türkçenin arılaşması, yazı diline kavuşması için büyük uğraş verenlerin en önde geleni denemeci, dilci Nurullah Ataç’tır. Onun tek başına bir kurum gibi sözcükler üretmesi çok büyük önem taşır. Dil devriminin kuramcısı ve uygulayıcısıdır. Onun dil evrenimize kattığı sözcükleri çıkarsak, konuşma- mız, yazmamız anlamını yitirir.

TDK ödülleri

1932’den 1982’ye kadar tam 50 yıl hizmet veren TDK dili gereç olarak kul- lanan yazar, şair ve bilim insanlarına verdiği ödüllerle Dil Devrimi’ne önemini vurgulamaya devam etti. Bu, dilin edebiyatın ve bilimin gelişmesi, zengin- leşmesi yolunu açtı. Sözlükler, kitaplar, dergiler dışında Eylül 1955 – Eylül 1982 tarihleri arasında, 14 bilim, 106 sanatçı, 18 dil ile 1964 – 1982 arası 9 yapımcıya radyo televizyon dil ödülü verdi. Bu bilim, sanat, dil insanlarıyla toplumu kucaklaştırdı. Çağdaşlaşmaya katkı sağladı. Türkçeyi evrensel dil- ler düzeyine çıkardı. Ama 12 Eylül bunu da ortadan kaldırdı.

Dil Devrimi’ne 12 Eylül Darbesi

Ne var ki geçen yıllar, Dil Devrimi’ni baltalayan siyasilerin arada bir ortaya çıkıp suları bulandırmasıyla varılmak istenen hedef, geçen yıllara göre ya- kınlaşması gerekirken tam tersine hep uzaklara taşındı. 12 Eylül yönetimi TDK’yı kapattı. 12 Temmuz 1932’de kurulan TDK bir dernekti. Günümüz söylemiyle gönüllü “sivil bir örgüt”tü. Yerine 1982 Anayasası’nın 134. mad- desiyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu adıyla resmi bir kurum oluşturuldu. 1983’te de 2876 sayılı yasayla bu kurum bir devlet dairesi bi- çimine dönüştürülmüş oldu. Bu süreçte Atatürk’ün kurduğu bu kurumun üyelerinin büyük çoğunluğu tarafından Dil Derneği adıyla yeni bir dernek kuruldu. Dil Derneği eski TDK gibi çalışmalarını sürdürüyor. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altındaki bugünkü TDK ise, dildeki “dev- rimci” tavrı bir yana bıraktı, “Yaşayan dil” sloganıyla evrimci bir yol izlerken bir yandan da hemen ilk çalışmalarında “215” Türkçe sözcüğü yasakladı, ardından başka çalışmalarıyla üstlendiği amacından uzaklaşmakta olduğu- nu gösterdi. TDK’nın bu tutumu dil uzmanlarınca Türkçeyi değil, Arapça ve Farsçayı savunuyor, biçiminde değerlendirildi.

Eğitimdeki bu yanlı ve yanlış politika, Türkçenin yanlış kullanılma nedenle- rinden biri oldu. Okullardaki eğitimin yetersizliği, küreselleşmenin olumsuz etkisi ve basının büyük bir kesiminde dil bilincinin olmayışı da dil sorunları yarattı. Ortada bilimsel bir TDK olmayınca da Türkçe her geçen gün hem bozuldu, hem de anlaşma aracı, ulusal kimliğin temel taşı olacakken, bu de- ğerlerini yitirme yoluna girdi. Oysa hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Türkçe, dün- yanın en zengin en köklü dillerinden biridir ve onun bir başka dilin egemen- liğine girmesi düşünülemez. Ne diyordu Fazıl Hüsnü Dağlarca; “Türkçem, benim ses bayrağım!” Evet Türkçe hepimizin ses bayrağıdır! Yahya Ke- mal’in dizeleriyle söylersek “Türkçe, ağzımızda annemizin ak sütü gibidir.”

Mustafa Kemal, o ünlü özdeyişiyle bizi boşuna uyarmamıştı: “Ülkesi ve ba- ğımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyundu- ruğundan kurtarmalıdır!” Bu amaçla Türk Dil Kurumu’nu kurdu, sorunun çözümünü uzmanlara, dil bilimcilere, edebiyatçılara bıraktı. Ne var ki geçen yıllar, Dil Devrimi’ni baltalayan siyasilerin arada bir ortaya çıkıp suları bulan- dırmasıyla varılmak istenen hedef, geçen yıllara göre yakınlaşması gerekir- ken tam tersine hep uzaklara taşındı. Özellikle 12 Eylül yönetiminin TDK’yı kapatmasıyla dilde 1980 sonrası Osmanlıcalaşma süreci, 1990 sonrası küreselleşme etkisiyle İngilizcenin kuşatmasıyla da dilde yozlaşma süreci başladı. Cumhuriyet’in dil kazanımlarını yıkmaya yönelik iki süreci de anlat- mak, apayrı bir yazı konusudur.

Özetle Cumhuriyet kazanımlarının başında “dil” gelir. Dile bağlı olarak öteki kazanımları da anımsayalım ki, “Cumhuriyet”in ne demek olduğu ortaya çıksın.

• Cumhuriyet demek, demokrasi demek.

• Cumhuriyet demek, bağımsızlık, insan hakları, özgürlük demek.

• Cumhuriyet demek, daha 1934’te kadın erkek eşitliği, sonra seçme

• ve seçilme hakkı demek.

• Cumhuriyet demek, uygarlık demek, çağdaşlık demek.

• Cumhuriyet demek, ilkellikten kurtulmak demek.

• Cumhuriyet demek, İstiklal Marşı demek.

• Cumhuriyet demek, Nazım Hikmet demek.

• Cumhuriyet demek, Reşat Nuri Güntekin demek.

• Cumhuriyet demek, Nurullah Ataç demek.

• Cumhuriyet demek, Can Yücel demek.

• Cumhuriyet demek, Türk edebiyatı, Türk sanatı, Türk müziği demek.

• Cumhuriyet demek, türkü demek.

• Cumhuriyet demek, yaşamak demek.

Türkçenin büyük ustası Nâzım Hikmet’e göre de “Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür,/ Ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamak demek…

Evet Cumhuriyet kazanımlarımız bunlar. Ama her şeyden önce de Cumhu- riyet, “dil kazanımı” demek.

Bunun için Cumhuriyet’i korumalıyız, Cumhuriyet’i savunmalıyız, Cumhu- riyet’i yaşatmalıyız. Bu nedenle de Cumhuriyet’i alabildiğine coşkuyla ve her yerde kutlamalıyız.

Matematik Terimleri

Bölme - Taksim Çarpma - Zarb Çıkarma - Tarh Toplama – Cem’ Toplam olarak –Cem’an

açı - zâviye

açıortay - hattı munassıf alan - mesâha-i sathiyye beşgen - muhammes boyut - Bu’ud çap - kutur

çember - muhit-i daire çevre - muhit dar açı - zaviyei hadde dikdörtgen - mustatîl dikey - amûd

düşey - şâkulî eğik - hattı mail

eşit - müsavi

kare - murabba

dikey üçgen - kaim zaviyeli müselles eşkenar üçgen - müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’

iç ters açılar-zâviyetan’ı mütabâdiletân-ı dâhiletan ikizkenar üçgen-müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn

ters açılar - re’sen mütekabil zâviyeler yöndeş açılar - zâviyetân-ı mütevâfıkatân

köşe - re’s koni - mahrut

oran - nisbet orantı - tenasüb koşut - paralel taban - kaaide

teğet - mümâs toplam - mecmû türev - müştak uzay - mekân

varsayı - faraziye yamuk - şibh-i münharif yarıçap - nısf-ı kutur yatay - ufkî yüzey - satıh

Geometri Terimleri

B+

(12)

MozAiKlEr

yEniDEn gün ışığınDA

Beşiktaş Belediyesi, reklam panoları ve dükkân tabelaları altında tahrip olup kaybolan 20 mozaiğe yeniden hayat verdi. Bedri Rahmi’den Nurullah Berk’e çağdaş sanatın önde gelen temsilcilerinin işlediği 4. Levent mozaikleri kentlilerin eşsiz dayanışmasıyla gün ışığına çıkacak.

Yazı: Görkem Kızılkayak Fotoğraf: Görkem Kızılkayak

B

+’nın 18. sayısında Ferda Çağlayan imzalı bir yazı yayım- ladık. “4. Levent Hazineleri” başlıklı yazıda, aslında uzun zamandır ihmal ettiğimiz bir değerimizi yeniden hatırlama fırsatını yakaladık. Ferda Çağlayan’a ne kadar teşekkür etsek azdır. O bir fotoğraf sanatçısı ama bir başka kimliği daha var: İstanbul’da kamusal alanda sanat denince akla gelen ilk isim. Yıllardır kıyıda köşede kalmış heykelleri, mozaikleri belgeli- yor, bu eserlerin hikâyelerini araştırıyor.

Ferda Çağlayan’ın yazısının sonrasında, kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için hızla çalışmalarımıza başladık. Elimizdeki veriler oldukça kısıtlıydı; Çağ- daş Türk sanatının en önemli altı temsilcisinin yaptığı yirmi duvar mozaiği.

Bu mozaiklerin yarısından fazlası algılanamaz durumdaydı. Bir tanesi yı-

kılmıştı. Bir diğer veri de bu mozaiklerin bulunduğu bölgenin 2008 yılında

“kentsel sit alanı” edilmiş olmasıydı.

Hemen harekete geçip mozaiklerle ilgili bir envanter çalışmasına giriştik.

Gördük ki, 1950’li yılların sonunda yapılmış mozaiklerle ilgili herhangi bir kurum basit bir envanter bile yapmamış. Ferda Çağlayan’ın yaptıkları ol- masa, İstanbul III. Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na 23 Ekim 2012 tarihinde sunduğumuz dosyayı hazırlamakta çok zorlanır- dık. 20 Kasım 2012 tarihinde, yirmi mozaik kurul tarafından koruma altına alındı. İlk aşama tahminimizden de çabuk geçilmişti. Hemen mozaiklerin bulunduğu binaların sakinleri için bir bilgilendirme yazısı hazırladık. Kurulun koruma kararını da ekleyerek yazıyı 4. Leventlilerle paylaştık. “Aradığımız Parça Sizde Olabilir” sloganıyla 4. Levent mozaiklerini koruma çalışmamı-

Koruma

(13)

B+ İLKBAHAR 13 zı tüm kentte duyurduk. Ama hâlâ eksikle-

rimiz vardı. Mozaiklerin yapıldığı döneme ait makale, anı, eskiz ve benzeri belgelere ihtiyaç duyuyorduk. Araştırmaya Koruma Kurulu arşivinden başladık. Çağdaş Le- vent Derneği’nin çabaları dışında çok az bilgiye ulaştık.

Ziraat Bankası’nın klima dış üniteleriyle tahrip ettiği Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun mozaik, Haziran 2010 tarihinde dernek tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı Kül- tür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlü- ğü’ne bildirilmiş, Koruma Kurulu devreye girerek mozaiğin üzerini kapatan klimaları kaldırmıştı. Bu olumlu gelişme maalesef diğer mozaiklere yansımamıştı.

Sergi kataloglarından Ferruh Başağa ve Sabri Berkel’in yaptığı mozaiklerin bir bölümünün eskizlerine bulduk. Kütüp- hane araştırmaları sayesinde bir dergiye ulaştık. “Yeni Boyut” isimli plastik sanat- lar dergisinin, Kasım 1982 sayısında du- var resimleriyle ilgili kapsamlı bir dosya vardı. Sırf Thomas M. Messer’in kaleme aldığı yazıyı okumak bile bizleri başka bir

noktaya taşıdı. Şöyle diyordu Messer, Burhan Doğançay’ın 1982 yılında Paris’teki Pompi- dou’da açtığı serginin kataloğu için yazdığı önsözde: “Duvarların bir özelliği de bir şeyin dışı olmaları, hiç değilse bir dış yüzeye sahip olmalarıdır. Bu yüzey genellikle geniştir, kulla- nılmamıştır, korunmamıştır ve yasa ile olmasa da herkese aittir.

Onun için duvarlar toplu bir anlatımın ve iş- lenmemiş duyguların alıcıları olarak kendilerini topluma sunarlar ve böylece görsel düşünce- lerin, gösterge ve simgelerin taşıyıcıları olur- lar. Boş bir sayfa bir ozanın duyguları için ne ise duvarlar da toplumun yaratıcı dürtüsü için odur.”

Doğançay da, 10 bine yakın duvar fotoğrafı arasından seçilerek düzenlenen sergisinin ka- taloğuna şu notu düşmüştü: “Duvarlar bir çeliş- ki sunuyorlar: Önce bir ayrım ve koruma aracı olarak başlamışlar. Ancak, tüm dünyada du- varların grafik anlatımındaki simge evrenselliği insanlar arasındaki iletişimi kanıtlıyor.”

Bu iki önemli sanat insanının 1982 yılında söy- ledikleri 4. Levent Mozaikleri koruma proje-

Duvarda bulunan tabelanın mozaiği kapatan bölümü kaldırıldı - 14 Şubat 2013 Demir kontruksiyonlar sökülürken - 2 Nisan 2013

Yeni Boyut plastik sanatlar dergisi - Kasım 1982

4. Levent’te yer alan mozaiklerinin bulunduğu binalar

(14)

sinin de ufkunu açtı. Kütüphane çalışması sürerken mozaiklerin üzerini kapatan elemanların kaldırılması için vatandaşlara resmi tebligatlar gön- derildi. Bu sayede Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun iki, Ferruh Başağa’nın bir mozaiği yeniden gün ışığına çıktı. Eren Eyüboğlu’na ait bir mozaik de ta- mamen açıldı.

“Aradığımız Parça Sizde Olabilir” sloganıyla başlattığımız kampanyaya gön- derilen bir bilgi sayesinde Ferruh Başağa’ya ait olduğunu düşündüğümüz yeni bir mozaik bulduk. Böylece mozaik sayısı 21’e ulaştı.

Bütün bu olumlu gelişmeler olurken iki apartman yönetimi de kendi inisi- yatifleriyle mantolama altında bulunan Sabri Berkel’e ait üç mozaiği ortaya çıkardı. Bu durumu haber alır almaz apartman yönetimleriyle konuşarak bu işlemlerin Koruma Kurulu’nun izniyle ve restoratör eşliğinde belediye tarafın- dan yapılacağını bir kez daha duyurduk.

4. Levent mozaikleriyle uğraşırken, İKSV’nin bu yıl 13.’sünü düzenleye- ceği İstanbul Bienali’nin tanıtım kitapçığı elimize geçti. İlk cümlesi şöyley- di: “13. İstanbul Bienali’nin odak noktası, siyasi bir forum olarak kamusal alan fikri olacak.” Hemen bienal yetkilileriyle iletişime geçerek projemizi anlattık.

İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’ndaki benzerleriyle birlikte Türkiye’de ka- musal alanda sanat fikrinin ilk örneklerini oluşturan 4. Levent Mozaikle- ri’yle İstanbul Bienali arasında bir bağ kurulabilir mi, sorusunun cevabını aradık. Aramaya da devam ediyoruz.

Artık mozaiklerin rölövesinin alınmasına sıra geldi. Yaz dönemi boyunca 21 mozaiğin rölövelerini alacağız. Böylelikle bir ayıbı daha kapatmış ola- cağız. 1950’li yılların sonunda yapılmış bu mozaiklerin maalesef rölöveleri yok.

Hasar gören

mozaikler Beşiktaş Belediyesi’nin

başlattığı çalışmalarla koruma altında.

Sundurma kaldırıldı - 27 Mart 2013

Beşiktaş Belediyesi, mozaikleri koruma çalışmalarına 4. Levent sakinlerini bu broşürle davet etti.

(15)

B+ İLKBAHAR 15 Nitekim 1990’lı yıllarda yıkıldığını öğ-

rendiğimiz Nurullah Berk’in yaptığı mozaiğin elimizde sadece fotoğraf- ları bulunuyor. Ayrıntılı bir çizimi yapıl- mış olsaydı bugün bu eserin röpro- düksiyonunun yapılması da çok kolay olacaktı. Rölöveler, en azından bugüne kadar ayakta kalmış diğer mozaikler için çok büyük bir önem taşıyor. Mozaiklerin restorasyonun yapılabilmesi için de olmazsa olmaz bir etap.

B+ dergisi, 4. Levent mozaiklerinin koruma projesini, bu bölgenin bir açık hava sanat müzesine dönüş- türme sürecini izlemeye devam edecek.

Beşiktaş Belediyesi’nin Konaklar Mahallesi sakinleri, sivil toplum ku- ruluşları ve üniversitelerin de des- teğini alarak yürüttüğü çalışmanın gözü kulağı olacak. Umarız önü- müzdeki sayılarda restorasyonu yapılan mozaiklerin pırıl pırıl fotoğ- raflarını da sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşayacağız. B+

Cumhuriyet gazetesi - 5 Mayıs 2013

Demir konstruksiyonlar sökülürken - 2 Nisan 2013

(16)

Beşiktaş’ta

23 nisan Coşkusu

Atatürk’ün ulusal egemenliği emanet ettiği çocuklar, 23 Nisan’da Beşiktaş’ta buluştu.

G

eleceğimiz, herşeyimiz, çocuklarımız... Dünyada adı ço- cuklarla birlikte anılan bayramı olan tek ülkeyiz. Büyük önder Atatürk, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı sadece Türkiye çocuklarına değil tüm dünya çocuklarına armağan etti. Onun “Yurtta barış dünyada barış” öğretisi çocukların yürek ve beyinlerinde anlamını bulmalıydı. Çocuklar gelecek güzel günlere, yaşanası bir dünya için çaba göstermeye inandırılmalıydı. Atatürk, ırkçığın dünya gündeminde ilk sıra- larda olduğu yıllarda tüm dünya çocuklarının rengine, diline ve dinine ba- kılmaksızın biraraya gelmesi için çaba harcadı… Gelecek, barış ve sevgiyle büyüyen çocuklara emanet edilmeliydi.

23 Nisan’da Beşiktaş...

Beşiktaş Belediyesi, bu yıl da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı zengin bir programla kutladı. 23 Nisan Resim Yarışması, Satranç Turnuvası, Çocuk Kitapları Festivali gibi renkli etkinliklerle sü- ren kutlamalar, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın da katıldığı muhteşem bir çocuk karnavalı ile son buldu.

Çocuk karnavalı ilgi ve katılım büyük oldu. Beşiktaş kentindeki tüm okullar-

dan gelen yüzlerce öğrenci, Beşiktaş’ın cadde ve sokaklarını şenlendirdi.

Burger King ve Pal FM desteğiyle düzenlenen çocuk karnavalında gün boyu çeşitli etkinlikler yapıldı… Çocuklar en sevdikleri müzikler eşliğinde alana kurulan şişme oyun gruplarında oynayıp yarıştı...

23 Nisan

Yazı: B+ Fotoğraf: Levent Özer, Şenol Kaşıkçı

(17)

B+ İLKBAHAR 17

Kutlamalar, resim yarışmasından

satranç

turnuvasına kadar pekçok renkli etkinliğe sahne

oldu.

Çocuklar 23 Nisan’da gerçekleşen okul törenlerinde renkli kostümler giyerek gösteriler düzenledi.

(18)

Bunun yanı sıra yüz boyama, sürpriz hediye çekilişine katılma, spor yapma ve kurulan onlarca stanttaki yiyeceklerin tadına bakma imkânına sahip ol- dular.

Yurttaşlar da karnavala katılan çocuklarla yakından ilgilendi. Kent bir kez daha Atatürk ve devrimlerine bağlılığını gösterirken, sanatçılar konser ver- di. Karnavala katılan çocuklara çeşitli hediyeler dağıtıldı.

23 Nisan Resim Yarışması

Çocuklar arasında kardeşlik ve dayanışmayı güçlendirmek amacıyla ilkokul ve ortaokul düzeyinde gerçekleştirilen 23 Nisan Resim Yarışması’nın bu yılki teması “Çocuk Oyunu” olarak belirlendi.

Cahit Baran Çekin - 2. Kategori ikincisi

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, 23 Nisan’da Çilekli Spor Tesisleri’nde çocuklarla buluştu.

23 Nisan resim yarışmasında dereceye girenlere ödüllerini Beşiktaş Kaymakamı Sadettin Yücel ve Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal verdi.

(19)

B+ İLKBAHAR 19

Resim

yarışmasının odağında kardeşlik

ve dayanışma

yer aldı.

(20)

Beşiktaş’ta bulunan okulların katıldığı yarışmada dereceye girenlere ödülleri verildi. Birinciler tablet bilgisayar, ikinciler fotoğraf makinesi, üçüncüler içi dolu hediye çantası, mansiyon ödülünü hak edenler ise hediye çeki sahibi oldular.

Dereceye giren çocuklar ise şu şekilde sıralandı;

1. Kategori

1. Sude KUCAK - Özel İstek Atanur Oğuz İlkokulu 2. Deniz YARDIMCI - MEF İlkokulu

3. İdil SÖNMEZ - Şair Nedim Ortaokulu

1. Kategori Mansiyon Ödülü

İpek Burcu AYDINER - Beşiktaş İlköğretim Okulu

2. Kategori

1. Berat ARABUL - Mahmut Erseven İlköğretim Okulu 2. Cahit Baran ÇEKİN - Gazi Osmanpaşa Ortaokulu 3. Göksu AKSOY - Cumhuriyet Ortaokulu

2. Kategori Mansiyon Ödülü

Adem NURDOĞAN - Şair Mehmet Emin Yurdakul Ortaokulu

16-22 Nisan tarihleri arasında Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nde düzenlenen Çocuk Kitapları Festivali’nde ise çocuklara özel indirimli kitapların satışı ya- pıldı ve imza günleri düzenlendi.

Sude Kucak - 1. Kategori birincisi

Berat Arabul - 2. Kategori birincisi

(21)

B+ İLKBAHAR 21

İpek Burcu Aydıner - 1. Kategori Mansiyon ödülü

İdil Sönmez - 1. Kategori üçüncüsü

(22)

Çocuk meclisi...

Beşiktaş Kent Konseyi Çocuk Meclisi Genel Kurulu ise 18 Nisan’da Etiler Turizm Otelcilik Meslek Lisesi’nde 100’e yakın katılımla gerçekleşti.

Çocuk meclisi Başkanı Edanur Savun’un açılış konuşmasında şöyle diyor- du;

“Bugün burada Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamak için toplandık.

Öncelikle eşi benzeri başka bir ülkede bulunmayan bu bayramda, Beşiktaş Belediyesi Çocuk Meclisi başkanı olmaktan gurur duyuyor, sizlerin de bay- ramını kutluyorum.

Çocuk Meclisi toplantısında ‘çocuklara ilk önce kendi çocukluklarını vermek isterdim’ cümlesini kurmuştum. Bu cümleyi sizlerle de paylaş- mak isterim. Unutmayalım ki, geleceğe sağlam bir temel atmak istiyor- sak çocuklara yatırım yapmamız gerekir. Ben de bir başkan olarak ön- celikle engelli arkadaşlarımızın okuldaki yaşam alanlarını daha modern ve kaliteli bir hale getirmek için çalışırdım. Bakıma ihtiyacı olan, maddi durumu yeterli olmayan arkadaşlarımıza maddi destek sağlardım. Yeni

yapılan inşaatlarda oyun parklarını ve yeşil alanları şart koşardım. Ya- pacağım her şeyi öncelikle insanlar için değerlendirirdim. Mesela, oyun sahaları, bisiklet yolları ve dinlenme alanları inşa ederdim. Ben ve diğer arkadaşlarım, büyüklerimiz gibi sokakta, kırlarda dilediğince koşmak, eğlenmek isteriz. Bu hayalin gerçekleşmesi için ben de yeşil alanları çoğaltacağım. Ama görüyorum ki zaten Beşiktaş Belediye Başkanımız Sayın İsmail Ünal, düzenlediği etkinliklerle biz çocukları ne kadar dü- şündüğünü gösteriyor. Ve biz çocuklar da bu etkinliklerde yetenekleri- mizi ortaya koyabiliyoruz.

Bu hizmetleri için başkanımız Sayın İsmail Ünal’a çok teşekkür ediyor, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı Cumhuriyeti sadece bay- ramlarda değil, her zaman koruyacağımıza ve Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gideceğimize söz veriyoruz.

Şanlı Türk bayrağımız uğruna nice canların feda olduğu, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ile anı- yoruz. Biz de bayrağımızı daima göklerde dalgalandıracağımıza söz ve- riyoruz.

Ne mutlu Türk’üm diyene! B+

Beşiktaş Kent konseyi Çocuk Meclisi Genel Kurulu başkanlarını seçmek için toplandı.

Çocuklar oy kullanarak başkanlarını seçtiler.

(23)

Çilekli Spor Tesisleri binlerce

çocuğu 23 Nisan

coşkusuyla

biraraya getirdi.

(24)

B

eşiktaş Belediyesi tarafından veriye dayalı proje üretme çerçevesinde projelendirilen “Esenlik hizmeti”, ihtiyaçları- nı karşılayamayan, öncelikli olarak 75+ yalnız yaşayan ve engelli dezavantajlı hemşehrilerimize yönelik olarak plan- landı. Proje bu vatantaşlarımızın hayatını kolaylaştırmayı hedefliyor. Proje kapsamında;

• Evde kuaför hizmeti,

• Evde temizlik ve hijyen desteği,

• Pratik ev düzenlemeleri hizmeti,

• Çilingir hizmeti ücretsiz olarak sunuluyor.

Neden Esenlik hizmeti?

Beşiktaş kenti eğitim durumu, nüfus artış hızı gibi gelişmişlik düzeyiyle doğrudan ilintili olan konularda olduğu gibi nüfus yapısı konusunda da Tür- kiye genelinin çok dışında AB standartlarında bir kent profili çiziyor. Türki- ye İstatistik Kurumu’nun 2011 yılında yayınladığı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre Türkiye genelinde 75+ nüfusun genel nüfusa oranı

%2,9 iken, Beşiktaş’ta bu oran 11.810 ile yüzde 6.31 düzeyinde. Bu veriler, Beşiktaş Belediyesi tarafından yapılan saha çalışmaları ve mevcut bilgiler ışığında yeniden değerlendirildiğinde; ilçedeki yaşlılık profiline ve bu dö-

Beşiktaş’ta yaş almak

güzel!

Kazanım

Yazı: B+ Fotoğraf: Levent Özer

Beşiktaşlı yaşlandıkça yaşadı . Yaşlı ve dezavantajlı kent sakinlerine özel “Esenlik Hizmeti”

ev temizliğini sorun olmaktan çıkardı. Özellikle 75 yaş ve üstü kentlilerimiz çağrı merkezini

arayarak hijyenden, kuaför ve çilingir desteğine kadar her ihtiyaca yanıt alabiliyor.

(25)

B+ İLKBAHAR 25 nemde öne çıkacak öncelikli ihtiyaçlara dair spesifik verilere ulaşıldı. 551

kişiyle yapılan anket sonuçlarına göre Beşiktaşlıların yaşlılık dönemlerinde en çok ihtiyaç duyacaklarına inandıkları gereksinimlerinin başında yüzde 33,27 ile kişisel bakım ve temizlik konusu geliyor. Bunu, yüzde 29,8 ile ev temizliği ve hijyen desteği takip ediyor. Bunun yanı sıra anket sonuçları, görüşülen kişilerin yüzde 28,86’sının günlük aktiviteleri yerine getirme ve kişisel bakım ihtiyaçlarını karşılama noktasında tam yada kısmen bağımlı olduğunu ortaya koyuyor.

Evde kuaför hizmeti;

Saç kesimi, sakal tıraşı, kaş ve kirpik bakımı, kısmi fön ve saça şekil verme, burun ve kulak kılı kesimi, kısmi ağda, tırnak kesimi ve bakımı gibi geniş bir yelpazeye sahip... Bu hizmetler erkek ve kadın kuaförü ve yardımcıları tarafından sunuldu.

Evde temizlik ve hijyen desteği;

Banyo, tuvalet ve odaların yüzey temizliğini, halı ve zeminin süpürülmesi ve silinmesi, evde bulunan mobilya ve eşyaların silinmesi, pencere ve camla- rın silinmesi, kapıların silinmesi, banyo ve tuvalet yüzeylerinin yıkanması ve silinmesi ve benzeri hizmetleri kapsıyor. Bu hizmet temizlik ekibi tarafından veriliyor.

Pratik ev düzenlemeleri;

Evde kullanılan araç ve gereçlerin basit tadilat ve bakımı -perdelerin çıka- rılması ve takılması, eşya yerlerinin değiştirilmesi, eşyaların sabitlenmesi, sökülmesi, takılması gibi hizmetler- evdeki eşyaların hizmet alacak gruba göre dizayn edilmesi; özellikle engelli ve yaşlıların barındıkları evlerde kay- gan zeminler, kesici-batıcı eşyalar ve yetersiz aydınlatma gibi kişinin gü- venliğini tehdit edecek unsurların kişi güvenliğini tehdit etmeyecek unsur- lara dönüştürülmesi gibi hizmetleri kapsıyor.

Çilingir hizmeti;

Bu hizmetlere ek olarak yaşa bağlı rahatsızlıklarla ortaya çıkan unutkanlık ve benzeri nedenler sıkça görülen ev dışında kalma ya da ev içinde kilitli kalma durumlarında öncelikle 75+ yalnız yaşayan kişiler ücretsiz olarak çi- lingir hizmetinden yararlanabiliyor.

Bu hizmet nasıl talep edilebilir?

Beşiktaş ilçe sınırları içerisinde yaşayan ve kişisel bakım ihtiyaçlarını kar-

şılayamayan, öncelikli olarak 75+ yalnız yaşayan hemşerilerimiz ve engel- li/dezavantajlı bireyler, 444 44 55 numaralı çağrı merkezinden randevu alarak bu hizmetlerden hafta içi ayda bir kere ücretsiz olarak faydalana- biliyor. B+

(26)

Esenlik Hizmeti, ev temizliğinden kuaför hizmetine kadar pek çok konuda Beşiktaş’lı yaşlılarımıza yardım sağlıyor. Yaşlılara evlerinde sunulan tüm bu hizmetler Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı çalışanlar tarafından gerçekleştiriliyor.

(27)

B+ İLKBAHAR 27

Beşiktaş’ta

yaşlı nüfus 11.810’a ulaşırken, anketler yaşlıların en çok hijyen

desteği istediğini

gösteriyor.

(28)

Beşiktaş Belediyesi olarak “Esenlik Hizmeti” kapsamında bir dizi projeyi hayata geçirdiniz. İlk olarak “Beşiktaş’ta Yaş Almak Güzel – Beşiktaş’ta Yaşamak Güzel” sloganıyla uygulamaya geçen hizmeti konuşalım. Bu proje nasıl ortaya çıktı?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; Beşiktaş kentini Türkiye genelinin çok öte- sinde AB standartlarında bir kent olarak değerlendiriyoruz. Açıkcası Be- şiktaş’ı yönetirken gözettiğimiz ilke bu. AB standartlarında bir kent yarata- caksanız “veri tabanlı” kararlar üretmelisiniz.

Örneğin; “Esenlik Hizmeti” başlığı altında gerçekleştirdiğimiz özel uygu- lamalar bu tür verilerden yola çıkarak var edildi. Türkiye İstatistik Kuru- mu’nun 2012 yılında yayınladığı “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi” ve- rilerine göre Türkiye genelinde yaşı 75+ olan nüfusun genel nüfusa oranı

%2,98’dir. Beşiktaş’ta ise bu oran %6.40. Bir başka ifadeyle Beşiktaş’ın bu alandaki ortalaması Türkiye ortalamasının iki katından daha fazla. Bu veriler, Beşiktaş Belediyesi tarafından yapılan yaşlılık alanındaki saha ça- lışmaları ve daha önce yaptığı projelerden elde edilen deneyim ve bilgiler ışığında yeniden değerlendirildiğinde, ilçedeki yaşlılık profiline denk düşen ve aynı anda da yeni dönemde oluşan ihtiyaçların ortaya çıkardığı özel ve- rilere ulaştık: Yaşlılık dönemlerinde en çok ihtiyaç duyulan gereksinim nedir sorusuna yaşı 75+ olan nüfusun % 29,8’i “ev temizliği ve hijyen desteği”,

%33,27’si “kişisel bakım ve temizlik” cevaplarını verdi. Ayrıca yine anket kapsamında görüşülen kişilerin % 28,86’sının “günlük aktiviteleri yerine getirme ve öz bakım” ihtiyaçlarını karşılama noktasında tam bağımlı ve kıs- men bağımlı olduğu ortaya çıktı. Tüm bu istatistiklerin bize söyledikleri; yaşı

75+ olan kişilerin hayatlarının bu dönemlerindeki ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda bizim bir şeyler yapmamız gerektiğiydi. Dolayısıyla projenin çı- kışı tam olarak bu noktadan filizlendi.

Projenin detayları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Proje tamamen belediye tarafından mı yürütülüyor yoksa başka kurumlarla işbirliğiniz de var mı?

Esenlik Hizmeti Beşiktaş Belediyesi tarafından personele dayalı hizmet alımı yoluyla istihdam edilen ekiple gerçekleştiriliyor ve Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğümüz tarafından yürütülüyor.

Proje kapsamında ne gibi hizmetler veriliyor? Şu ana kadar kaç kişiye ulaşıldı. Ayrıca bu projeden insanlarımız hangi koşullarda faydalanabiliyor?

Proje kapsamında sunduğumuz hizmetleri, “evde kuaför hizmeti”, “evde temizlik hizmeti”, “pratik ev düzenlemeleri” ve “çilingir hizmeti” oluşturuyor.

Şu ana kadar bu hizmetlerimizden toplamda 800’ü aşan sayıdaki hane halkı faydalandı. Bu projenin birincil hedef kitlesi yalnız yaşayan, yaşı 75+

olan kentlilerimiz ve evde yaşayanların tamamının 75+ olduğu hanelerdir.

Ancak hayatın kendi dinamikleri içerisinde, projenin hedef kitlesini sadece bu kadarla sınırlamak doğru değil. Dolayısıyla, bu saydığımız hizmetlerden dezavantajlı kişi ve grupların da yaralandığını söylemek isterim.

Bu proje, bir bakıma ilçede bulunan belli bir yaş üstündeki insanlarımıza ne oranda hizmetler götürülmesi gerektiğine de bir ışık tutuyor. Ne gibi geri dönüşler alıyorsunuzdur?

Felsefemiz

“insan odaklı hizmet”

Kentimizde yetmiş beş yaş üstü nüfusun günlük yaşamlarını kolaylaştırmak için

“Esenlik Hizmeti” projesini başlatan Beşiktaş Belediyesi Başkanı İsmail Ünal ile

B+ okuyucuları için bir söyleşi gerçekleştirdik.

(29)

B+ İLKBAHAR 29 Burada bizim temel anlayışımız, veriye dayalı ve katılımı esas alan proje ve

hizmetler geliştirmektir. Yaptığımız araştırmalar sonucunda, bu yaş grubu- nun çalışmalara katılımı ve görüşleri ışığında bu projeler ortaya çıkıyor. Bu tip projeler hakkında, Beşiktaş kentlilerinin düşünceleri genellikle olumlu.

Ama biz yine de dikkatliyiz. Yeni projede, yeni bir ekiple çalışıyoruz. Bu noktada şeffaf olmak zorundayız. Her türlü yorumu, şikâyeti dikkatle ince- liyor ve kısa sürede sonuçlandırıyoruz.

Artık yerel yönetimler topluma her türlü hizmetin götürülmesine öncülük eden bir rol üstlendiler. Bu genel yönelişten

farklı olarak, sizin sosyal demokrat belediyecilik anlamında

yaptığınız fark yaratan başka ne gibi çalışmalarınız var?

Yerel yönetimler olarak toplumun neredeyse tüm ihtiyaçlarına dönük proje ve hedefleri geliştirme konusunda, şu an eskiden olduğumuz konumdan çok daha ileri bir noktadayız.

Bu açıdan Türkiye geneline yayılan bir tablo görmek tabii ki mümkün. Ancak bizim sosyal demokrat belediyecilikten anladığımız ve uyguladığımız şey, toplumun geneline yayılan hizmet ve projelerden ötesinde özellikler gösterir. Bir kere “piyasa” esaslı bir bakış yerine “insan odaklı” bir felsefenin sahibiyiz. Yani hizmetin arkasında bir ticari alan yaratma dürtüsü yoktur; tam tersi kentlilerin yaşamlarını kolaylaştırma ve onlar için “fayda üretmek”

esastır. Bu hizmetleri gerçekleştirirken de kentlilerimizin katılımını da esas alan, kendilerinin ne istediği sorusu etrafında şekillenen bir yaklaşım sergiliyoruz.

Beşiktaş Belediyesi olarak bu temel bakıştan yola çıkarak yaşı 75+ olan kentlilerimizin düzenli ve dengeli beslenmelerini sağlamak amacıyla,

“Dost Eller Mutfak” hizmetimizi 2013 yılında faaliyete geçtirdik. Yine

“Evde Sağlık ve Sosyal Destek” projemiz kapsamında, yıllardır tüm va- tandaşlarımıza sunduğumuz acil sağlık destek ve psiko-sosyal destek hizmetlerimiz devam ediyor. Ayrıca önümüzdeki zaman diliminde bu alanda yapmayı düşündüğümüz yenilikçi, yenilikçi olduğu kadar önemli

bir ihtiyacı çözümleyecek düşen yeni bir projenin de haberini vermek is- terim; “Sosyal Alarm Projesi”. Bu proje ile, ihtiyaç sahibi 75+ yaş grubu kentlilerimizin evlerine kurulan ve üstlerinde taşıdıkları bir sistemle “acil yardım” ihtiyaçları karşılanacak… Her türlü acil ve hızlı müdahale gerek- tiren durumlarda, onlara güvence sağlayan bu projemiz çalışmalarında sona doğru gelindiğini ve en kısa zamanda hizmete gireceğini söyleye- bilirim.

Özellikle sağlık alanında belediyenin vatandaşa sağladığı ne gibi hizmetler var? Belediye

ihtiyaç sahiplerine ulaşma noktasında bir ilçe envanterine sahip mi?

Yoksa sadece kendi inisiyatifiyle belediyeye müracaatta bulunan

bireyler mi bu hizmetlerden faydalanıyor?

Sağlık alanında sunduğumuz klasik hizmetler şöyle: Beşiktaş Belediyesi olarak beş ayrı noktada kentlilerimize ücretsiz sunduğumuz poliklinik hiz- metleri var. “Acil sağlık desteği” ve

“psiko-sosyal destek” kapsamında sunduğumuz “evde bakım”, “hasta nakil ambulansı”, “acil yardım ambu- lansı” gibi taşımalı/taşınmalı hizmetle- rin yanı sıra çağrı merkezimiz aracılığıy- la sunduğumuz “psikolog”, “diyetisyen”

hizmetleri ile sosyal hizmet uzmanları tara- fından gerçekleştirilen “sağlık danışma hattı”

servislerimiz var.

Başta söylediğim gibi, hizmetleri belirler ve içeriğini şekil- lendirirken veri toplama, veri sahibi olabilme çok önemli… İlçe ge- nelindeki bilgileri toplama ve bu alandaki analizleri yapma alanında çalışan

“Kent Araştırmaları Birimi”ne sahibiz. Esenlik hizmetleri kapsamındaki tüm verilerimizi bu birimimizin çalışmalarıyla, bize yol gösteren hareket noktala- rına dönüştürüyoruz. Kentlilerin hizmetlere erişim ve haberdar olma konu- su da, üzerinde titizlikle çalıştığımız yeni bir hizmet alanı. Hizmetlerle ilgili bilgilenme ve hizmetlere erişme mesafelerini kısaltıcı projeler geliştirme, çaba harcadığımız yeni projemizin konusu. Hizmetlere erişim 444 44 55 numaralı çağrı merkezimize ulaşarak olabiliyor. Yine kişilerin Android ve Iphone işletim sistemli cep telefonları üzerine yükleyecekleri bir program sayesinde erişim konusunu daha da kolaylaştırıyoruz.

Özetle her yaştan, her cinsten, her sosyokül- türel gruptan insanımıza kentin her yerinde fayda üretmeye, yaşamlarını kolaylaştırmaya çabalıyoruz. Sizin söyleşinin başında belirtti- ğiniz “Beşiktaş’ta Yaş Almak Güzel – Beşik- taş’ta Yaşamak Güzel” sloganında da açıkça belli olduğu gibi; Beşiktaş Belediyesi olarak biz sadece fiziki bir mekân olarak kenti değil, insanla var olan kent yaşamını yönetiyoruz.

Bunun merkezinde de her zaman “insan”

var.

Bu açı sosyal demokrat belediyeciliğin ödünsüz bakış noktasını oluşturuyor. Beşik- taş elbette çok güzel fiziki mekânlara ve do- ğal imkânlara sahip. Ama onu canlı kılan, onu ete-kemiğe büründüren, ona o güzel ruhu veren insanlarımız, kentlilerimiz.

Biz hem Beşiktaş, hem de Beşiktaş kentlileri için görevdeyiz! B+

Bugüne kadar 800’ü aşkın haneye hizmet

verildi.

(30)

Bir Usta

Yazı: Etem Çalışkan Fotoğraf: Etem Çalışkan Arşivi

Beşiktaş’ta bir Bolu Beyi

Hattat, mücellit, hocam

Referanslar

Benzer Belgeler

a) Müdürlüğe gelen-giden evrak kayıtlarını tutmak. b) Müdürlüğe gelen evrakın ilgili birimlere havalesini, giden evrakın postaya verilmesini, ilgili kurum içi ve

B eşiktaş Belediyesi’nin yetkililerİ, Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nun yeniden sinema işle- viyle Beşiktaş kentlilerine ve sinemaseverlere hizmet

Benlik Saygısı Benlik saygısı ile dindarlık arasındaki ilişkiyi inceleyen yirmi dokuz araştırmadan on altısı (%55’i) dine daha fazla ilgili olanlar arasında daha

İffet ve istikametini Hüseyin Nazım paşa ağzın­ dan dinleyince, hâdiselerin tafsilâtına vakıf olunca, birkat daha Ziya paşaya meclûb oldu.. Ziya paşanın

Önder Ergönül, Koç Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Sarıyer, İstanbul, Türkiye E-posta/E-mail:

Ocak 2013-Aralık 2017 arasında çeşitli cerrahi kliniklerde operasyon öncesi istenilen anti-HCV testi pozitif bulunmuş olan hastalar hastane otomasyon sistemi kayıtları

Çalışmamızda GSBL pozitifliği olan hastalarda fosfomisin ve nitrofurantion dışın- da diğer antibiyotik gruplarında duyarlılık oranlarının istatis- tiksel olarak

Ayrıca Yılmaz (2014) ve Atılgan (2016) bu çalışmanın sonucundaki gibi hidroelektrik enerjide en yüksek toplam istihdama sahip olduğu sonucuna varmış ve Atılgan