• Sonuç bulunamadı

BİÇİMCİLİK VE GERÇEKÇİLİK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BİÇİMCİLİK VE GERÇEKÇİLİK"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİÇİMCİLİK VE GERÇEKÇİLİK

• Film kuramlarının gelişim döneminde sinemanın yeni bir sanat dalı olduğunu kanıtlamak için çeşitli görüşler ortaya atılmış; bu amaç doğrultusunda sinema ve diğer sanat dalları arasında karşılaştırmalar yapılmıştır.

• 1920’li yıllardan 2. Dünya Savaşı’na kadar devam eden sinema tartışmalarını Dudley Andrew, “gerçekçiler” ve “biçimciler”

arasındaki tartışma olarak nitelendirmiştir (Gürata, 2010, s.61).

Hugo Münsterberg, Rudolf Julius Arnheim, Vsevolod Pudovkin, Sergei Eisenstein ve Bela Balazs gibi biçimciler, sinemanın müdahale eden, yaratan yönünü öne çıkarmıştır. “Sanat yapıtının öneminin, doğrudan sanatçının malzemeyi biçimlendirme düzeyiyle ilişkili olduğunu” savunmuşlardır. Siegfried Kracauer ve Andre Bazin gibi gerçekçiler ise “ham gerçekliği filme almakla ilgilen(mişlerdir).” (Gürata, 2010, s.61). Sanatçının malzemesine olabildiğince az müdahale etmesini savunmuşlardır.

(2)

HUGO MÜNSTERBERG

• Hugo Münsterberg biçimci yaklaşımı savunan teorisyenlerden biridir. Yeni Kantçılıktan ve Gestalt psikolojisinden etkilenmiştir.

1916 yılında yayınladığı Sinema: Psikolojik Bir Çalışma adlı kitabında sinemanın temel ilkeleri üzerine gözlemlerini sunmuştur.

• Film çalışmaları ve zihnin işleyiş yapısı arasında bir paralellik kuran Münsterberg, görüntülerin insan zihninde birleştiğini savunmuştur. Sinemada zihnin işleyişi sayesinde durağan görüntülerin hareketli olduğu yanılsaması yaratılmaktadır. Yine sinemada iki boyutlu görüntünün insan zihninde üç boyutlu hale getirildiğini söylemek mümkündür. Münsterberg, bu görüşleri ileri sürerken Gestalt’ın bütünün parçaların toplamından daha fazlasını ifade ettiği görüşünden esinlenmiştir (Özarslan, 2013, s.17).

(3)

• Münsterberg, yakın plan, kurgu, flashback (zamanda geri gitme) ve flashforward (zamanda ileri gitme) gibi teknikler aracılığıyla sinema dilinin nasıl oluşturulduğunu açıklamış ve bu tekniklerin sinema sanatını tiyatrodan ayıran önemli noktalar olduğunu vurgulamıştır (Özarslan, 2013, s.17).

RUDOLF ARNHEIM

• Gestalt psikolojisini benimseyen ve Münsterberg’in görüşlerinden etkilenen bir diğer biçimci kuramcıdır. 1932 yılında yayınladığı Sanat Olarak Sinema adlı kitabında, sinemanın estetik özelliklerini ortaya koyarak sanatsal yönünü vurgulamıştır.

• 1. Dünya Savaşı öncesinde fotoğrafçılık için dile getirilen sanat olmadığı görüşü, sinema için de ifade edilmiş, sinemanın sadece gerçeğin optik yanılsaması olduğu söylenmiştir. Bu anlayış çerçevesinde resim sanatı ve sinema arasında çeşitli karşılaştırmalar yapılmıştır. Resimde sanatçının doğayı algıladığı, algıladığı doğayı zihinsel süzgecinden geçirdiği ve tuvale yansıttığı; oysa sinemada doğanın herhangi bir zihinsel işlemden geçirilmeden doğrudan peliküle kaydedildiği vurgulanmıştır (Erdikmen, 2013).

(4)

• Arnheim yukarıda sıralanan görüşlere karşı çıkmış ve sinemanın sanat olma potansiyeli taşıdığını ileri sürmüştür. Filmin sanatsal nitelik kazanması algılanan gerçeklikten farklılığıyla ilgilidir. Filmin teknik sınırlılıkları (sinemada iki boyutlu düzlem söz konusudur, derinlik ve renk yoktur vb.) sanatçıyı gerçekliği yeniden düzenlemeye zorlamakta ve bu sayede yaratım süreci özgürleşmektedir.

SERGEI EISENSTEIN

• Eisenstein da biçimci kuramcılardan biridir. Mimarlık ve mühendislik eğitimi alan Eisenstein gelecekçilikten ve inşacılıktan etkilenmiştir.

Eisenstein, materyalist düşünceden yola çıkmış; soyutlamaya başvurmuş ve sinemanın müdahale eden yönünü ön plana çıkarmıştır.

• “Kurgu tekniklerinin anlatımsal işlevlerinden çok entelektüel işlevleri üzerinde dur(muş), görüntüden duyguya, duygudan teze geçilmesini savun(muştur” (Abisel, 2006, s.252).

(5)

• Montajın seyirci üzerindeki etkisi Eisenstein’ın kuramının merkezi unsurlarından biridir. Eisenstein izleyicilerin duygularının kontrolüyle ilgilenmiştir.

• Brain Henderson’un deyişiyle, Eisenstein’ı parça-bütün kuramcısı olarak yorumlamamız mümkündür. Eisenstein için montajlanmamış film parçaları sanat değildir, sadece gerçekliğin mekanik yeniden üretimidir. Bunlar ancak montajla yeniden biçimlendirilirse sanatsal işlev kazanır. “Bütün, parçaların toplamından başka bir şeydir.”

(2011).

• Eisenstein’ın montaj kuramında, birbiriyle ilgisiz gibi görünen görüntülerin çatışmaya neden olabilecek şekilde bir araya getirilmesi ve yeni bir fikre ulaşılması söz konusudur.

• Montaj kuramını yönetmenliğini üstlendiği, 1917 Şubat ve Ekim devrimlerindeki güç değişimlerini konu alan Ekim filmiyle örneklendirmemiz mümkündür.

(6)

• Film beş ana bölümden oluşmaktadır. Eisenstein, her bölüme tezle başlamakta, daha sonra anti-tezi göstermekte ve sonunda çatışmayı çözen senteze ulaşmaktadır. Bu sentez ise bir sonraki bölümün bölümün tezi olarak kullanılmaktadır. Ekim filminin açılış sekansını bu duruma örnek olarak verebiliriz. İlk çekimde alt açı çekimiyle tacıyla ve tahtıyla ekranı kaplayan bir çar heykeli gözümüze ilişir, fonda kilise dikkat çeker, tez: “eski düzen”dir. Daha sonra merdivenlerden yukarı çıkan, işçi ve köylülerden oluşan topluluk görüntülenir, işçi ve köylüler anti tezi meydana getirirler. Ara yazıda Şubat kelimesi dikkat çeker. İşçi ve köylüler Çarın heykelini yıkarlar ve sentez: burjuva iktidarı olarak ortaya çıkar. Şubat devrimi ilan edilmiştir (Sperber’den akt. Özarslan, 2013, s.55).

• Filmde merdiven metaforu ise iktidarla ilişkili bir anlamı ifade eder.

Merdivenden yukarı çıkmak iktidarı ele geçirmek, merdivenden inmek ise iktidarı kaybetmek olarak yorumlanır (Sperber’den akt.

Özarslan, 2013, s.55).

(7)

Andre Bazin

• Bazin etkili kurgu tekniklerine karşı çıkan ve gerçekçi yaklaşımı savunan kuramcılardan biridir. Bazin için bütün, yalnızca parçaların bir toplamıdır. Her çekimde ve bütünde gerçeğe sadık olmak gerekir.

Bazin, sinema kuramında, görüntüye inanan ve gerçeğe inanan yönetmenler biçiminde ikili bir ayrım yapar. Ona göre görüntüye inananlar, plastik müdahaleyle (ışık, renk vb.) ya da kurgudan yararlanarak nesneye müdahalede bulunurlar. Murnau gibi gerçeğe inanan yönetmenler ise var olan gerçekliğe sadık kalır; onu deforme etmeye çalışmaz (Henderson)

• Bazin sinemanın gerçekçilik yönündeki yeteneğinden bahsederek;

sinemada plan sekansı, alan derinlikli kompozisyonu savunur.

Mizansendeki etkili düzenlemelerle gerçekliğin süreklilik içinde yakalanabileceğini ifade eder. Gerçekçi yaklaşımda seyircinin düşünsel olarak daha aktif olduğunu ifade eder.

(8)

• Örneğin Bazin, Amerikalı belgeselci Robert Flaherty’nin Kuzeyli Nanook filmini gerçekçi yaklaşıma örnek gösterir. Tek çekimden oluşan filmde eylemin kendiliğinden gerilim barındırdığını, müdahale edilmemesi gerektiğini savunur. Nanook’un balık tutamazsa aç kalacak olması zaten yaşamın içindeki gerilimi etkili biçimde seyirciye sunmaktadır (Henderson)

Siegfried Kracauer

• Siegfried Kracauer, sinemada gerçekçi yaklaşımı savunan bir diğer kuramcıdır.

• “Ona göre sinemayı sanat yapan, fiziksel gerçekliğin kurtarılmasıdır.

Sinema gerçekliğin gizli yönlerini açığa çıkarır, gerçek dünyada göremediklerimizi görürüz perdede, yani kurtarılmış gerçekliği. Nasıl bir mikroskop sayesinde gözle göremediğimiz çok küçük parçaları görebiliyorsak, sinemada da örneğin ayrıntı çekimlerle (mesela ellerin hareketi, yüzdeki mimikler vb.) normalde gözümüzün önünde olan ama fark edemediğimiz gerçekleri görürüz” (Özarslan, 2013, s.153).

(9)

KAYNAKÇA

• Henderson, Brian (2011). Sinema Kuramlarının İki Türü. Filmde Yöntem ve Eleştiri. E. Yılmaz (Ed. & Çev.). Ankara: De Ki. 19- 33.

• Bazin, Andre (1995). Fotoğraf Görüntüsünün Varlıkbilimi. Çağdaş Sinemanın Sorunları (N. Özön, Çev.). İstanbul: Bilgi. 30- 41.

• Özarslan, Zeynep (2013). İlk Film Kuramcıları. Sinema Kuramları 1. Z.

Özarslan (Ed.). İstanbul: Su. 13- 18.

• Özarslan, Zeynep (2013). Gerçekçi Film Kuramcıları. Sinema Kuramları 1. Z.

Özarslan (Ed.). İstanbul: Su. 151- 153.

• Abisel, Nilgün (2006). Sessiz Sinema. Ankara: De Ki.

• Erdikmen, Arda (2013). Rudolf Julius Arnheim. Sinema Kuramları 1. Z.

Özarslan (Ed.). İstanbul: Su. 35-49.

• Gürata, Ahmet (2010). Sinema ve Kuram. Sinema: Tarih-Kuram-Eleştiri S.

Büker & Y. G. Topçu (Ed.). İstanbul: Kırmızı Kedi. 60- 65.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sanatçı 6 Mart 1988'de tedavi edilmekte olduğu İstanbul Tıp Fakülte­ sin d e geçirdiği bir beyin kanamasından sonra kurtarılamadı ve yaşama veda etti.

[r]

Çalışmamızda cem kavramı, cem töreninin uygulanışı, on iki hizmet sahiplerinden olan zakirlik kavramı genel hatlarıyla açıklanmış daha sonra cem töreninin Damal

Sayılı dosyasına ait karar örneği ile sanık ve arkadaşları hakkında bu dosyada iddia olunan eylem ve müteakip eylemler nedeniyle yapılan yargılama sonucu sanık hakkında

InterDom is a database of putative interacting protein domains derived from multiple sources, ranging from domain fusions (Rosetta Stone), protein interactions

□ 6 ay önce iş dönüşü bir taksi kapısında sol elinin orta parmağı ezilen Neca­ ti Tokyay, bugün felçli kız kardeşi ve yeğeniyle bü­ yük bir dram

Turfandan Babile, Babilden Ber­ gamaya kadar toprak altındaki çok es­ ki tarihler; parça parça yerin içinden çıkarılıp müzelerde birer birer çatıl - mak

Uzay aracının arkasındaki roketler yere temastan yaklaşık 1 saniye önce ateşlenerek daha yumuşak bir iniş gerçekleştirilmesini sağlıyor.. O anın yakalandığı