Ocak 1999 11 S ı ğ ı r l a rdaki “deli dana” ya da
“süngersi beyin hastalığı”, insan da - hil birçok hayvan türüne bulaştıktan sonra, şimdi koyunlara bulaşma teh- likesi göstermektedir. İngiltere’deki s p o n j i f o rm ensefalopati uzmanlar komitesine göre tehlike gerçektir.
Yine de bugün için bu risk kuram- s a l d ı r. Bugüne kadar sığırlard a k i sponjiform ensefalopatinin koyunla- ra geçtiği görülmedi. Bu durumu ko- y u n l a rda görülen skrapi (titre m e ) hastalığıyla karıştırmamak gere k i r.
Hem sığırlardaki sponjiform ensefa- lopati, hem de koyunlardaki skrapi, prion denilen (DNA ve RNA içer- meyen, proteinden ibaret) en küçük mikroplarca meydana getirilmekte- dir; fakat bu iki hastalığın patolojile- ri benzese de aynı değildir. İngiliz uzmanların korktuğu şey şudur: Sı- ğır sponjiform ensefalopatisi tür en- gelini aşıp koyunlara bulaşırsa, bu hastalık hem deli dana, hem de skrapi özellikleri taşıyabilir; deli da- na hastalığı kadar öldürücü ve skrapi kadar kolay bulaşıcı olabilir. Çünkü deli dana hastalığının aksine, skrapi ağız yoluyla (aynı otlaktan otlayarak ya da enfekte plasentayı yalayarak) koyundan koyuna çok çabuk bulaşır.
Bir koyun sürüsünün %2-5’i hastalı- ğa yakalanabilir. Ayrıca deli dana’lı koyunların yalnız sinir sistemi ve da-
lağı mikrop taşırken, skrapili koyun- ların birçok organı mikrop içerir. Bu nedenle İngiltere’de Reading Üni- versitesi’nden mikrobiyoloji profe- sörü Jeffrey Almond, skrapili koyun- ların herhangi bir parçasının (et, sa- katat, beyin vb.) yenmesinin yasak - lanmasını istemektedir. P rof. Al- mond skrapili koyunlara deli dana mikrobunun bulaşmış, fakat maske- lenmiş olabileceğini düşünmekte ve hatta ulusal bir alarmdan söz etmek- t e d i r. Fakat diğer bilim adamları onu eleştirmektedirler. İngiltere ve Fransa’da skrapiye yakalanmış ko- yunlar doğru kesimevine gönderilir.
Öteki Avrupa birliği ülkelerinde bu uygulanmamaktadır.
Science et Vie, Ekim 1998
İnsanda ve Koyunda Deli Dana Hastalığı
Resimde sığır bey - ninde süngersi boşluklar (oklar) görülüyor.
Fareler ve filler doğal koşullarda pek bir arada bulunmazlar. Ancak geçtiğimiz Ekim ayında
yapılan bir araştırm a y a g ö re ( K. Gunasena, Animal Repro d u c t i o n S c i e n c e, 53:265-75, Oct. 30, 1998) Afrika filleri ve yok olma teh- likesi altındaki başka hayvanlar, türlerini devam et- t i rebilmek için belki de bir gün fare gibi daha kü- çük canlılara ihtiyaç duyacaklar.
Indianapolis hayvanat bahçesinin fillerinde yapay dölleme pro g r a m ı için sperm toplayan, Purdue Üniver- sitesi ve Methodist Hastanesi bilim adamlarının ortak çalışmasında, Afri- ka fillerinin yumurtalık dokuları top-
lanıp dondurularak İndiana’ya geti- rilmiş. Burada da, fil yumurta- lık dokusu farelere nakle- dilmiş. Sonuçta fare an- nelerin yumurtalıkların- da, fil yumurtası taşı- yan foliküller oluştur- muş.
Daha önceleri bilim adamları, türleri yok olma tehlikesi altındaki canlılar için gen bankaları ya da üreme dokusu bankaları ku- rulmasını önermişlerdi. Ge- netik materyal dondurularak sakla- nabilir. Spermleri toplamak ve don- durmak da oldukça kolaydır. Ne var ki yumurtalara gelince iş değişir. Bu d u rumda yumurtalık dokusunun nakli gereklidir.
1 9 5 0 ’ l e rde yumurtalık dokusu nakli denenmişti, ancak bu bilim adamlarının pek ilgisini çekmemişti.
Ama, Purdue Üniversitesinden araş- tırmacı John Critser yapılan bu son çalışmayı olumlu buluyor, yumurta dokusu naklinin soyu tükenmekte olan canlıları kurt a rma konusunda yeni bir yöntem olabilmesi açısından çok önemli olduğunu vurguluyor.
Çalışmanın bir sonraki aşaması, oluşturulan yumurtaların fil annelere nakli olacak. Ama henüz farelerin ürettiği bu fil yumurtalarının yaşam- larını sürdürüp sürdüremeyeceği bi- linmiyor. Araştırmacılar da, bu konu- da daha öğrenilmesi gereken pek çok şey olduğunu ve araştırmalarına devam edeceklerini belirtiyorlar.
Armağan Koçer Sağıroğlu
Fil Taşıyan Fareler mi?
Gila canavarı denilen kertenke- lenin ve Meksika incili kertenkele- sinin zehirleri yüksek tansiyon te- davisinde kullanılabilecek.
Kertenkeleler arasında yalnızca bu iki tür zehir taşıyor. Fakat yılan zehirlerinin çoğundan (örn e ğ i n kobra zehirinden) farklı olarak, bu zehirler kaslarda felç yapmazlar;
ama bölgesel şişliğe (ödem) ve kan damarlarının genişlemesine yol açarlar.
Colorado Üniversitesi biyokim- yacıları, bu hayvanların zehirinin, insan vücudunda çok şiddetli bir damar genişletici olan kallikrein’e çok benzediğini buldular.
Damarların genişlemesi tansiyo- nu düşürdüğünden, toksik etkileri giderildikten sonra zehir tansiyon düşürülmesi için kullanılmaya baş- lanacak.
Science et Vie, Ekim 1998