SAHİFE DÖRT
/Konuşmaları ve şiirleri ile
yorulmak bilmez bir
Milliyetçi ve Atatürkçü
BEHÇET KEMAL
m
w
ÇAĞLAR
1935 yılında Babıâlide Meserretkahvesinde oturuyorduk. İki ga zeteci arkadaş tavla oynuyor, biz de seyrediyorduk. Dışarıda kar yağıyordu.
Tavla seyircilerinden Akşam ga zetesi yazarı Hüseyin Avni Şen- da, dışarıdan, yokuş aşağı geç mekte olan birine eli ile işaret ettikten sonra hızlı hızlı cama vurdu. Acele adımlarla yürüyen genç adam ne işareti gördü, ne de sesi duydu. Hüseyin Avni’ye sordum:
— Kim o?
— Behçet Kemal Çağlar. — Niye çağırıyorsun?
— Atatürk kendisini İngiltere- ye yolluyor, gitmeden evvel biraz konuşalım diyecektim.
Ayağa kalktım, kapıyı açıp u- zaktan Behçet Kemal’i seyret tim. Fakat o kadar. Hızlı yürüyor du ki arkasından yetişmeye, vası ta gürültüleri arasında Hüseyin Avni’nin sesini duymasına imkân yoktu. Uzaktan görebildiğime gö re, üstünde kalın siyah bir palto, yine kalınca bir iötr şapka vardı. Boyu ortadan uzun, sıhhatli, dinç, ve canı tez bir insana ben ziyordu. Yağmakta olan sulu kar rüzgârları arasında uzaklaşıp git ti.
Yıllarca sonra Behçet Kemali yakından tanıdım. Yıl 1940. An kara Halkevinde bir şiir matinesi tertiplenmişti. Genç şairler birer birer sahneye çıkıp şiirlerini oku dular. Kimisi mahcup sesini ida re edemiyor, kimisi çok bağırıyor ve bu yüzden —okuduğu parça çok hissi bahar şiiri— dinleyicile rin zevkini kaçırıyor, kimisi de elindeki kâğıdı titreye titreye düz bir yazı gibi kekeliyerek okuma ya çalışıyordu.
Nihayet sahneye Behçet Kemal çıktı. Benzi hafifçe kırmızı, saç ları dalgalı, boyu bosu yerinde, kalabalıklara hâkim bir tavırla.
Bakışları cesur, hareketleri ölçü lü ve düzgün. Şiir matinesi ve genç şairler üzerine kağıtsız bir giriş konuşması yaptıktan sonra başladı kendi şiirlerini okumaya... Sesi giir, vurguları sert, heyecam yüksek. Şivesinde hafif bir Ana dolu diyalekti vardı. Her şiirin den sonra uzun uzun alkışlanıyor, alkışlandıkça coşuyor, sesinin to nunu yükseltiyor, terliyor, el ve kol hareketleriyle Halkevi salonu nu dolduran gençleri heyecanlan dırıyordu.
Bu, sahnede gördüğüm Behçet Kemaldi. Daha sonraları yüz yü ze, karşı karşıya gelip birlikte ça lıştık. Ankara ve İstanbul radyo larında çeşitli programları bir likte yürüttük. Behçet Kemal bir şair ve fikir adamı olarak hemen her konuyu millet ve Atatürk il kelerinden alarak yürüyen bir in sandır.
En hissi, en lirik şürlerinde bile bu iki temadan ayrılmaz. Mey daniarda, konferans salonlarında, okullarda, radyolarda müli heye canı yükselten konuşmaları ve şiirleriyle yorulmak bümez bir milliyetçi ve Atatürkçüdür. Ata türk sevgisi onda çok genç yaşın da bir aşk gibi başlamış, ilk şiir lerinin pek çoğunu onun için yaz mış ve nihayet bu aşk onu büyük Atatürk’ün huzuruna kadar çıkar mış, Atatürk’ten gördüğü takdir ve ilgi üzerine kendini büsbütün O'na adamış ve çok kısa zaman da büyük bir şöhret sağlamıştır.
Hele Faruk Nafiz Çamlıbel ila birlikte Onuncu Yıl Marşı’nın söz leri Behçet Kemal ismini yurt öl çüsünde daha yaygın bir hale ge tirmiştir.
Bir maden mühendisi olduğu halde mesleğini hemen hemen hiç kullanmıyan şairimiz, yurdumu zun her tarafım Halkevleri Mü fettişi iken adım adım gezmiş, son ra bu gezilerin izlenimlerini, çok renkli, çok duygulu şiirlerle yan sıtmıştır.
Ege kıyılarından başlıyarak Karsa, oradan güneye Mersin ve Antalya sahillerine giden, Kara deniz kıyılarım birer birer gören ve Orta Anadoluya belki yüz ke re geziye çıkan Çağlar’m şiirinde- buram buram memleket kokar.
Onun Atatürk ve Atatürk dev rimler! üzerine yazdığı şiirler do- layısiyle yaptığı büyük şöhret, di ğer şairlik yönlerini ister istemez gölgelemiş ve Behçet Kemal adı sadece Atatürk ve devrimlerin şai ri olarak bazı çevreler tarafından kasıtlı bir anlam içinde dondurul muştur.
Onun bütün şiirleri topluca in celenecek olursa, hele son yayın ladığı «Benden İçeri» adlı kitabı tarafsız bir gözle okunursa, gö rülür ki Behçet Kemal Çağlar yalın Türkçesi, renkli tasvirleri ve zaman zaman doğrudan doğruya ruhumuza hitap eden mısralariyle günümüzün güçlü bir şairidir.
Ancak Çağlar, kolay ve çabuk yazan bir şairdir. Onun bu halini görenler, bütün şürlerini itham etmeye kalkışmışlar, bu kadar ça buk, bu kadar kolay yazan bir in sandan gerçek şiir çıkacağına pek inanmamışlardır.
Halbuki benim büdiğim, Beh çet Kemal’in bir kolay bir de zor tarafı vardır. Kolay tarafı ile dost meclis'erinde, sofralarda hattâ yolda yürürken yarı şaka, yarı
BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR
Vazon: BAKI SÜHA EDIBOGLU
ciddî irticalen şiirler söyler, ö - zellikle tanıdığı güzel hanımların gönlünü almak için hemen oracık ta, anında şiirler yazar. Bazan bunların içinde çok güzel olan ları da vardır. Behçet Kemal bu yönüyle halk şairlerimize pek ben zer.
Fakat onun bir de zor tarafı vardır ki, işte bu tarafı ile gerçek şiirlerini verir. Bekâr odasmda kapanıp saatlerce kendi kendine kalır. Yazar, bozar, yeniden ya zar, yarım bırakır, daha sonra ta
mamlar.
Behçet Kemal Çağlar, —bir ke re teşebbüs etmiş ise de— hiç evlenmemiş, yakınlarda ölen sev- güi annesiyle birlikte oturmuş tur. Kendisine bu konuda bir su al sorulduğu zaman şu cevabı
ve-rir:
Çirkin alsak bize yazık olur Güzel alsak kıza yazık olur... Özel hayatında bir şairden bek- lenmiyecek kadar intizamlı, iş.e- rine ve randevularına sadık in sandır. Benim bildiğim özellikle radyodaki programlarını hayret e dilecek bir intizamla yürütür. Ba zı ufak tefek hastalıkları dolayı- siyle aksattığı bir iki program müstesna, yıllardanberi işinin ba şına saatinde gelir, saatinde gi der.
Bir çok yerlerde bir çok işleri vardır. Amerikan Kolejinde ede biyat hocalığı, özel bir müessese- deki neşriyat müdürlüğü, radyo daki programları, Halkevleri ve Devrim Ocaklarındaki görevleri o na boş bir dakika bırakmıyacak kadar çoktur. Bir yandan da gün geçmez konferanslar, törenler, a- çık oturumlar için okullara, der neklere dâvet edilir. Bunların hep
sini de kabul eder, küçük not def terine günlerini, saatlerini yazar, zamanında dâvet edilen yerde ha zır bulunur.
Çağlar’a ayırdığımız bu yazıyı onun gerçek şairlik yönünü yan sıtan bir şiiriyle bitirmek istiyo rum:
İs t i y o r u m
Bir çiçek istiyorum, ben bakım sam solacak Bir kanat istiyorum, beni yerden alacak Bir güneş istiyorum, gece bende
kalacak... Bir mermer istiyorum, gönlümce oymak için Bir kadın İstiyorum, ruhunu soy mak için Bir çift diz istiyorum, başımı
koymak için. Bir zincir istiyorum, hırsımı
bağ-İ S T A N B U L
06.25 A c il ıs. Droaram
ru? *m ■ ■ ■ ■ ■ ■ t .
Ocak 1968
CUMHURİYET
layacak Bir yangın istiyorum, İçimi dağ layacak Bir ana İstiyorum, başımda ağ layacak Bir bilinmez kaleyi fethetmek tek
başına, Vurulup düşmek birden son bur cun son taşına Uzanan bir çift dudak gözlerinim yaşma. Bir mihrap istiyorum, önünde
diz çökmeğe Biraz yer istiyorum yoldan, fidan
dikmeğe Ve tohum istiyorum, boş tarlamı ekmeğe... Bir sevgili, her derdim gözüne
yaş koyacak Bir yapı, temeline elimle taş ko yacak; Bir lyman istiyorum uğruna baş
koyacak.