• Sonuç bulunamadı

16 SAYFA# 100 LİRA (KDV DAHİL)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "16 SAYFA# 100 LİRA (KDV DAHİL)"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VARA

ü k

/ >-

v f c /

-16 SAYFA# 100 LİRA

(KDV DAHİL)

(2)

/ . f ) y a id ^ i SJ& 6

12 • MİLLİYET

t

7

-Ö L Ü M Ü N Ü N

M Ü Z İK T E N B İ R

I

5 0 . Y IL IN D A

LEYLA SA.

Z

G E Ç T İ

T A H A TOROS

# Z e k â , iyi huy... Sevimlilik... İşte bir İstanbul hanımefendisinin meziyetleri...

Ve onun toplantılarına katılanların unutamadıkları güzellik:

Leyla Hanım'ın

tebessümü

Nuruosmaniye'nin bugünkü gürültülü halinden çok

o uzak eski günlerinde, evinin salonunda toplanan

kalabalığa hâkim olmayı çok iyi bilirdi...

Genç yaşta eşi Sırrı Paşa dan boşanan Leyla Hanım, ondan hiç söz etm ezdi...

r.

SUNUŞ-EÇM /ŞTE yetişmiş sa- muş kişilerle doludur,

natçıların, uygun vesile- Ailenin simgesi olan Leyla

lerle gelecek kuşaklara Hanım ilk kültürünü, eğitimini, aktarılması, ihmal edilmemesi

gereken bir görev...

Bu tür sanatkârları, mazinin derinlikerinden yüzeye çıkartıp tanıtmak, toplumu onurlandırır.

Bugün, yakın tarihimizin sosyal hayatını uygarca toplan­ tılar düzenleyerek etkilemiş, ko­ nağının kapısını yabancıların ve sefirlerin sohbetlerine açmış, yazdığı ve bestelediği şarkılar­ la tanınmış aydın bir kadını

—ölümünün 50. yılındaünlü

besteci Leyla S a z’ı tanıtıyoruz. Besteci Leyla Hanımefendi, aile çevresi itibariyle de, kültür ve sanat ağırlıklı bir ortamın temsilcisidir. Hepsi de şöhret sa­

hibi doktorlar, valiler, milletve- yansıtacaktır.

çocukluk çağında saraydan al­ mış, 12 yaşında şiir yazmış ve müzikte olağanüstü kabiliyetiy­ le dikkatleri çekmiş, 4-5 yaban­ cı dil öğrenmiş, olgunluk çağın­ da da sarayla ilgili ve yabana dilde anılarını yayınlamıştır. 6 Aralık ¡936 günü, 86 yaşını ta­ mamlayıp, dünyamızdan ayrılır­ ken, türlü makamlardan 100' den çok beste ve Batı düzeninde marş bırakmıştır.

Leyla Hanım 'la ilgili bu ya­ zı dizisini, bestecinin sohbet top­ lantılarına 55 yıl önce katılan biri olarak ben hazırladım. Dizi, ay­ nı zamanda, 19. yüzyıl gelenek­ lerini, parıltılı panoramasını da killeri, mimarlarla mühendisler,

profesör, politikacı, belediye başkanı, diplomat, müzisyen, ressam, sigortacı, avukat, kısa­ ca hep aydın kişiler yetiştiren bu

aile, ülkemize hizmetleri

dokun-Radyolarda ve televizyonda güzel şarkılarını sık sık dinledi­ ğimiz ünlü bestecimizi 50. ölüm yılında rahmet ve saygı ile anı­ yoruz.

______________________e tJ

Geçmişten bir anı Besteci Leyla Hanım 19. yüzyıhn sonlarına doğru, kibar hanımlara öz­ gü kıyafet geleneğinin görkemli temsilcilerinden- dİ. Bu fotoğraf, tarihe mal olmuş, kadın kıyafetini yansıtıyor.

LU

İ

AİR ve besteci Leyla Hanım, 19. yüzyılın tam ortasında doğ du. Çocukluğu, babasının padl şaha yakınlığı ve doktoru olması ne deniyle, Osmanlı saraylarında geçti Sultanlar arasında ilk eğitimini yaptı Gönlündeki ilk musiki titreşimi, saray da başladı. Zekâsı, iyi huyu, sevimlili­ ği, başta gelen meziyetleri arasınday­ dı. •

Saray yaşantısının ardından, vali tayin edilen babası He birlikte Girit’e gitti. Babası modern düşünceli, Batı kültürüne yatkın bir kişiydi. Çocukla­ rının yetiştirilmesine büyük önem ve­ riyordu. Girit’ten başka, Osmanlı ülke­ sinin değişik yerlerinde valilik yapan. Hekim İsmail Paşa, Rumeli ve Anado­ lu’da, yüksek idari görevlerde bulun­ du. iki kez İzmir Valiliği yaptı. Leyla Hanım, babasının bulunduğu şehirler­ de, zengin anılar ve duygular içerisin­ de olgunlaştı. İzmir'deyken, babasının refakatinde çalışan, kültürlü, edip ve şair bir gençle evlendirildi. Bu genç daha sonra ünlü bir vali olan Sırrı Pa- şa’ydı.

Bir taraftan beş padişah devrindeki hizmetleriyle tanınmış ünlü bir baba, diğer taraftan iç dünyalarında mevcut benzerlikleri paylaştığı edebiyatçı bir koca, daha sonraları öğrenimlerini Av­ rupa’da yaparak Türkiye’deki mimarlık ve mühendislik sanatını doruğuna çı­ kartan şöhretli oğulları, öte yandan da tanınmış iki damadından birinin büyük bir düşünür ve bilim adamı, diğerinin de bir eğitimci oluşu ve eşinin konser- vatuvar hocalığı, onun kızının da Ba- tı’da müzik öğrenimi yapan bir sanat­ çı olarak yetiştirilmesi, diğer torunla­ rının da kültür ağırlıklı kişilerden oluş­ ması, Leyla Hanım’ı aile çevresi için­ de, herkese nasip olmayacak bir mut­ luluğa eriştirmiştir.

BİR ESKİ ZAMAN EVİ...

Şair ve besteci Leyla Hanımefen- di’yi, üniversite öğrenciliğimin son yı­ lında tanımıştım. Sonraları —bundan 52 yıl önce— “Türk Kadın Şairleri” adındaki kitabımı yayına hazırlarken ve “7 Gün” dergisi için yaptığım röpor­ tajlar nedeniyle, ilişkimi ölümüne ka­ dar sürdürmüştüm.

O sıralarda Nuruosmaniye’de, bü­ yük oğlu Yusuf Razi Bey’le birlikte otu­ ruyorlardı. Yaz aylarını, Kızıltoprak’ta, damadı Prof. Mehmet Ali Ayni Bey'in köşkünde geçirirdi.

"i

IraWtv- f tj'Ulf

infri é

U

¡JÍ

é$m m

«ftîTLif’fVrsiiört ı« i

ö p i p ® V İ U T i t f ’f i ş iff’g t llhy t j Vu ı (I Tr j i'jp t f

Anılan yabana dillere çevrildi

Leyla Hanım'in Fransızca yayınlanan “Saray Hatıraları", Almanca ve Çekçeye de çevrildi.

I Şair re be»«*«*' Le yli H » ıw *« t» n i en yayı, hadan yatnmlıdtr |

I 87 yayanda oUnaeana rağmen n i l i kalamini terhetmamay v ^ »eardtğa piyanosundan uıahlaymaanaylır

Elyazısı Leyla Hanım’ın el yazısı...

Güftesi ve bestesi kendisine ait hicaz şarkı:

Nerdesin, nerde acep, gamle bıraktın beni, Aradım, çok aradım, ah a

gözüm nuru seni.

Nuruosmaniye’de, şark zevkiyle döşenmiş salonunun duvarları, tablo­ lar, levhalar ve seçkin sanat eserleri ile süslüydü. Leyla Hanım ufak tefek, saç­ ları bembeyaz, her an gözlerinin içi gü­ len, dudaklarından tebessüm eksilme­ yen kibar, ara sıra karşımdakilerin mahcubiyetini gidermek için şakalar yapan, Osmanlı üslubu ile çok tatlı ko­ nuşan bir eski zaman hanımefendisiy- di.

Misafirlerine anılarını, çok net ve canlı olarak yansıtırdı. Dinlediklerimin özetini, konaktan çıkınca kafamda tek­ rarlar, bunları, o zamanlardaki sağlam sandığım belleğimin bir köşesine yer­ leştirirdim. Bugün sizlere, o mazi cen­ netinden bazı pasajlar aktarmaya gay­ ret edeceğim.

Leyla Hanım’ın ölmez manevi port­ resini çizmeye çalışırken, bu tabloya —renkli aile çevresinden bazı fotoğ­ raflarla biyografiler katarak— yaraşa­ cağını sandığım bir çerçeve yapmaya uğraşacağım.

★ ★ ★

Yukarıda belirttiğim gibi besteci Leyla Hanım, çoğunlukla —şimdi gü­ rültüsünden geçilmeyen— Nuruosma- niye'deki oğlunun evinde kalırdı. O sı­ ralarda bu sokaktan geçenlerin kulak­ larına ya mahalle çocuklarının çevirdi­ ği çemberlerin hışırtıları, ya gezginci yoğurtçuların sesleri ulaşırdı. Leyla Hanım, sohbet sırasında, bunları

duy-Sözlerl de kendine alt

12 yaşında beste yapmaya başlayan Leyla Hanım 'in çocuk­ luğu, Sultan Abdülm ecid’in sa­ rayında geçti. Leyla Hanım, 86 yıllık uzun yaşamında, lOO’ii aş­ kın beste yaptı. Peşrevleri, alaf­ ranga müzik düzenindeki marş­ ları, valsları ve mazurkalarıyla

—dörtbaşı mamurilk kadın

bestecisidir. Şarkı sözlerinin ço- untı da, kendisi yazmıştır.

Yarım yüzyıl önce! Taha

To-ros’un 52 yıl önce, Leyla Hanım'la yap­ tığı röportaj, dönemin tek haftalık der­ gisi olan 7 Gün’ün, 11 Temmuz 1934 tarihli sayısında yayınlanmıştı.

mamazlıktan gelir, iç dünyasındaki seslere önem veren bir tutum içinde konuşurdu.

Sorularını, daima tatlı bir gülüşle sorardı. Bu zengin anılar hâzinesinde, sanırım, pas tutmuş tek mücevher yoktu. Hepsi pırıl pırıldır.

GÜÇLÜ BİR HAFIZA

80’ini aşmış bulunduğu halde yıl­ larca önce duyduğu, gördüğü veya okuduğu olayları, tarihi tarihine, hat­ ta saatini dahi belirterek, net bir şekil­ de anlatırdı. Bu anı zenginliği ve hafı­ za gücü karşısında, dinleyenler hayret­ ten hayrete düşerlerdi.

Sohbetlerinde büyük oğlu Yusuf Razi Bey, yakınında oturur, önemli ga­ zete haberleri ile, müzik ve edebiyata ilişkin makaleleri annesine okurdu. Leyla Hanım bu konular üzerine ken­ di düşüncelerini, şakalar yaparak, te­ bessümlerle açıklardı.

Salonu ne kadar kalabalık olursa olsun, tatlı sözleri ile ve nükteleriyle, havaya hemen hâkim olurdu. Konunun ağırlığı müzik veya eski anılara dönüş­ türülmüşse, o, dakikalarca geçmiş yıl­ lara bir canlılık verirdi. Bembeyaz sa­ çının pek yakıştığı sevimli çehresi, sanki eski yazma tarih kitaplarının zevkli minyatürlerle işlenmiş süslü ciltlerini andırırdı.

Genellikle sohbetlerin konusunu, babası Hekimbaşı İsmail Paşa, caray- daki çocukluk anıları, eski devirlerin gelenekleri teşkil ederdi. Ünlü müzis­ yenlerin yaşantıları, babasının ve ko­ casının vali olarak bulunduğu vilayet­ lerdeki olaylara da değinen besteci Leyla Hanım, genç yaşta boşandığı ünlü bir hatip ve edip olan eşi Sırrı Pa- şa’dan, tek kelime ile de olsa bahset­ mezdi.

YARIN :

SEVİMLİ BİR

B A B A N IN Ö YK Ü SÜ

İşte, Ol Bu fotoğrafın altına Leyla Hanım'a ait olduğu yazıl masa bile, böyle bir tipin bir şair ya da besteci ve herhalde güçlü bir sanatçı olduğunu rahatlıkla sezmeniz mümkün... Geç­ mişteki bestelerini, şarkılarını düşüne­ rek, adeta yeni Pir ilham bekliyor gibi..

iş te şarkıları...

Şair ve besteci Leyla Hamın ’m, bazı hüzünlü şarkıları— üzerinden bir yüzyıla yakın zaman geçmiş olmasına rağmen— zaman aşımına uğrama­ mıştır. Zaman zaman radyolarda ve televizyonda tekrarlanmakta ve zev­ kine doyulmayan bir duygusallıkla dinlenilmektedir:

Nerdesin, nerde acep, gamle bıraktın da beni. Aradım, çok aradım, ah a gözüm nuru seni...

Harab-ı intizar oldum, aman gel... Yeter, üzme efendim, heman gel...

(3)

MİLLİYET * 12

%

1 ^ ^ '■

Ö L Ü M Ü N Ü N

5 0 . Y IL IN D A

M Ü Z İK T E N B İR

3 padişah sünnet

le d e n b a b ıM B

O

SMANLI Sarayı'nın sevimli si­ malarından hekim İsmail Paşa, --- Leyla Hanım’ın babasıydı. Tıp

mesleğinde olduğu kadar, valiliklerin­ de, bakanlıklarında da ün yapan İsmail Paşa, güçlü bir devlet adamıydı.. Sa­ kız Adası'nda doğmuştu. Kumral, be­ yaz tenli, güleç yüzlü bu zeki çocuk 10 yaşındayken, İzmir’in şefkatli bir dok­ toru olan Hacı Ishak Bey’e verilmiş ve Müslüman terbiyesiyle yetiştirilmişti.

Sonraları Türk saraylarında sağlık hizmeti gören, Paris’e giderek beş yıl tıp tahsili yapıp yurda dönen İsmail Pa- şa’nın, doğum ve ölüm tarihleri, bütün ansiklopedilerimizde yanlış şekilde belirtilmiştir.

S

PADİŞAHI SÜNNET EDEN ADAM İsmail, Sakız’dan İzmir’e getirildi­ ği sırada 10-11 yaşlarındaydı. Onu ev­ lat edinen İzmirli Hacı Ishak’ın yanında, pratik olarak hekimlik ve ec­ zacılık gibi işlerde, çırak olarak yetiş­ tirildi. Manevi babasının İzmir’de ölümü üzerine, İstanbul’a giden İsma­ il, bu meslekte öylesine ilerledi ki, kı­ sa zamanda kendisini, Topkapı Sa- rayı’nda buldu. Hatta II. Sultan Mah­ mut’a yapılan bir operasyonda asistan­ lık yaptı. Veliaht (daha sonra padişah olan) Abdülmecit’i de, bizzat sünnet etti! Bu acısız sünnet ameliyatından dolayı sarayda sağlık hizmetlerinin şefliğine getirildi. Abdülmecit padişah olunca, İsmail'i ihtisasını ilerletmek üzere Paris’e gönderdi. Paris’te 5 yıl kaldıktan sonra İstanbul'a dönünce, sarayın özel doktorluğuna atandı.

1846 yılında, padişahın annesi has­ talanınca onu tedavi etti. Veliahtlığın­ da Sultan Abdülmecit’i sünnet eden İsmail Paşa, -sonradan padişah olan- iki oğlunu,Sultan Murat ile Sultan Re­ şat’ı da, şehzadelikleri sırasında sün­ net etti.

Valide Sultan’ın bu tedaviden memnun kalması Sultan Meclt’i sevin­ dirdi. Vaktiyle kendisini, ağrısız sün­ net eden bu saray doktoruna, Beşik­ taş’ta bir konak ile, karşısında eczane olarak kullanılmak üzere bir dükkân hediye etti. Cerrahpaşa unvanı ile, if­ tihar nişanı verdi. 1848’de İsmail Pa­ şa, bakan oldu. Bu tarihten itibaren 4 ay kadar Trabzon, Erzurum, Kars vila­ yetleri umumi müfettişliği yaptı. Ayrı­ ca Fransa hükümeti tarafından Lejyon Dönör nişanı verildi. 1852’de Tıbbiye Müdürü, 1853 yılında birinci kere İzmir valisi, daha sonra Arnavutluk valisi olan Hekimbaşı is mail Paşa, bu idari görevleri sırasında, doktorluk mesle­ ğini bırakmadı.

Hekimbaşı İsmail Paşa, saraya mensup Tatar asıllı bir kızla evlendi- rilmişti. Bundan iki kızı ile bir oğlu ol­ du. Kızlarından Adeviye Hanım, sadrazam Kadri Cenani Paşa ile evlen­ di. Tek oğlu, Fuat Bey’di. Diğer kızı, besteci Leyla Hanım, eski edebiyatı­ mızın tanınmış simalarından, vali Gi­ ritli Sırrı Paşa’yla evlendirildi. 1 2 YAŞINDA ŞİİR VE BESTE

52-53 yıl önce, Leyla Hanım’la yap­ tığım iki röportajın biri, 1934 yılında ya­ yınlanan “Türk Kadın Şairleri” adlı kitabım, diğeri “7 Gün” dergisi içindi.

O zamanki notlarıma göre, Leyla Hanım özetle şöyle konuşmuştu:

“...10-11 yaşlannda iken, Girit’e vali tayin edilen babamla birlikte vapurla, İstanbul’dan ayrıldık. Sezai Bey’in ba­ bası Sami Paşa da aynı vapurdaydı. Benimle meşgul olsun diye, kamara­ mıza bir matmazel gönderdi. Elisabet Vasiiaki Kontaksaki adındaki bu mü- rebbiye, bana kamaramızda, önce La­ tin harflerini öğretti. Vapur Girit’e varıncaya kadar, yolda, bu harfleri öğ­ reniverdim. Bu kadınla dostluğumuz,

^ D u y g u lu bir şair ve besteci

olan Leyla Hanım'ın babası

Hekimbaşı İsmail Paşa, kızı­

nın meziyetlerini keşfetmiş

başarılı bir babaydı...

a 12 yaşında şiir ve beste ya- w pan Leyla Hanım ın, 100 ü aş­

kın bestesi var...

uzun zaman devam etmişti. Bana Fran­ sızca İle Rumcayı öğreten de bu mü- rebbiyedir. Babam lisana olan yete­ neğimi takdir ettiğinden her İki lisa­ nın edebiyatı üzerinde çalışmamı iste­ di. Gerçekten uzun müddet çalıştım. Hatta meşhur vali ve Mesnevi müter­ cimi Abidin Paşa’nın, Rumca bir şiiri­ ni Türkçe’ye çevirmiştim!

“Bir insanın gıdasının, ekmekle su­ dan ibaret olmadığını, 12 yaşımda öğ­ rendim. Bu tarih, benim ilk şiire ve besteye başladığım bir çağdır...” BEĞENDİĞİ ŞAİRLER

“Ben şiirde ve bestede esaslı bir ders görmedim. Tanrı vergisi, Tann bit­ kisi gibi bir şey bu. Hatta şiirimin ço­ ğu aruza dayansa da aruz okumadım!

“Şiir alanında en çok Fitnat Ha- mm’ı ve benden bir yaş küçük olan Ab- dülhak Hamit’i beğenirim. Hayran olduğum kadın şairler arasında yine benden bir yaş küçük olan ve genç yaşta ölen Makbule Leman ile Şair Ni- gâr Hanım yer alır. Her ikisinin ölümü­ ne, ebcetle tarih yazdım. Fakat Anadolu'da öyle bir kır çiçeği gördüm ki, kokusu beni mest etti. Onun şairli­ ğine hayran kaldım. Bu kadın, Kasta­ monu’da tanıdığım ‘Baharzade Feride’ Hanım’dır. O dar çevrede, öylesine kül­ türlü bir kadının yetişmiş olması gö­ ğüs kabartıcıdır. O, benim görüşüme göre, Anadolu’nun sessiz bir tepesin­ de nefis kokusu ile bir vadiyi dolduran kırçiçeği gibidir.”

Çocukluk yıllarını saraylarda geçir­ diğini belirttiğimiz Leyla Hanım’ın, o senelere ait, sanki filmlerle tespit

edil-E s f r i zaman kibarı Leyla Saz, 86 yıllık hayatında, 100’den çok bes­ te yaptı. Bunların çoğunun güfteleri de kendisine aitti. Bu sevimli pozunda minyon tipi ve zarif kıyafetiyle, hayal ettiğimiz bir eski zaman kibarlığını gö­ rür gibi oluyoruz.

Hekimbaşı İsmail başa

Sultan 2. Mahmut’a yapılan ameliyat­ ta asistan olarak bulundu. Baba-oğul 3 padişahı ağrısız sünnet etti. Devlet­ çe gönderildiği, Paris’te beş yıl tıp ihtisası yaptı. Dönüşünde büyük vila­ yetlerde valiliklerde, bakanlık görevle­ rinde bulundu. Saray başhekimi oldu.

miş gibi, anıları vardır: Tipler, kıyafet­ ler, gelenekler, ziyafetler ve bütün bir saray yaşamını böylesine bilen bir ka­ dına rastlamak mümkün değildir. Ley­ la Hanım o devirlere ait anılarını, Mütareke yıllarında, “Vakit” ve “ileri” gazetelerinde yayınlamıştı. Yakın yıl­ larda, bazı tarih dergilerinde de tekrar­ lanan bu anılar kitap haline de konulmuştur. Leyla Hanım’ın ayrıca eski İstanbul'a ait anıları da kısmen Al- mancaya çevrilmiştir. Saray anıları ise, oğlu Yusuf Razi Bey tarafından Fran­ sızca’ya çevrilerek Paris’te yayınlan­ mıştır.

RÖPORTAJ SÜRÜYOR

“ilk bestemi, 12 yaşımda hazırla­ dım. Hacı Arif Bey’in, hocalarım Me­ deni Aziz Efendi ile hanende Astik Ağa'nın etkilerini inkâr edemem. Ka­ nuni Sarıyan Agop Efendi ile Kemani Aieksan Usta’mn bestelerinden yarar­ landım. Öyle sanıyorum ki, Hacı Arif Bey, Şark müziğinin en büyük ustası­ dır.

“Müzik aletleri içerisinde, piyano­ yu severim. 80’imi geçtiğim halde hâ­ lâ bırakamadım. Geçen gün torunu­ mun oğlunun sünnet düğününde sa­ baha kadar, belki 8 saat, piyano çal­ dım! Piyanodan kalkarken, sanki yerimi başkası alacakmış gibi kıskanı­ yordum!

1 0 0 ’DEN ÇOK BESTE

“25 makamdan 100’den çok bes­ tem var. Hicaz, Suzidil, Bestenigâr ma­ kamlarını tercih ederim. Alafranga müzikle de uğraştım. Mazurka ve vals üzerine bazı bestelerimle marşlarım vardır. Bunlardan birinin güftesi Celal Nuri (İleri) Bey’indir. Genellikle beste­ lerimin sözleri kendime aittir. YANCINDA KÜL OLAN BESTELER

“Yazdığım şarkılarla gazellerim, özetle bütün bestelerim, Bostancıda­ ki köşkümüzde yandı. Buna çok üzül­ düm. Bu yangından sonradır ki, çocuklarımda ve hafızamda kalanları derleyip topladım.”

Leyla Hanım’ın renkli aile çevresi de, kendi sanatkârlığı kadar önemlidir.

Leyla Hanım, 1869 yılında, 19 ya­ şında, babasının İzmir’de vali bulundu­ ğu sırada evlendi. Vali Hekimbaşı İsmail Paşa’nın, mektupçu muavinliği­ ni yapan Giritli Sırrı Efendi adında, ka­ lemi ile dili kuvvetli, resmi yazışma­ larda yetenekli, gözde bir memuru var­ dı. Kısa boylu, şişmanca olan bu genç çalışkanlığı, devlet işlerine vukufu ba­ kımından amirlerinin özellikle valinin, gözüne girmişti. Sonunda valiye da­ mat oldu.

YARIN:

(4)

MİLLİYET • 13

v'î/**’" '- ! ' ’ -MS

ÖLÜMÜNÜN

M Ü Z İK T E N B İR

LEYLA SAZ

a

T A H A TOROS

Soyadı Kanunu çıkınca, Leyla Hanımla oğulları arasında anlaşmazlık

çıktı ve ayrı ayrı soyadları seçildi...

Soyadı kavgası

Leyla Saz, 86 yıllık uzun

ömrünü mutlulukla geçi­

rip tamamlarken bile mü­

zikten kopmamıştı...

EYLA Hanım’ın eşi Sırrı Paşa, gençliğinde sarıklı imiş. Med- --- reseden yetişmiş. Türk edebi­ yatından gayrı, Yunan, Arap ve Acem edebiyatına vukufu ile tanınmış. Bu dilleri, ana dili gibi bilirmiş. Hatta Kuran'ı Türkçeye çevirmiş. Ancak, bazı tefsir çevirilerini yayınlayabilmiş.

Leyla Hanım'la İzmir’de evlendik­ ten bir yıl sonra, tekrar G irit’te görev alan Sırrı Efendi, sırasıyla Arnavutluk, Tuna, Bulgaristan en sonunda da İstan­ bul'da görevini sürdürmüş. 33 yaşın­ dayken paşalığa yükseltilip Vidin'e vali olarak gönderilmiş.

Sırrı Paşa, son defa vali bulundu- u Bağdat'tan sağlık nedeniyle ayrılıp stanbul'a gelmiş; genç denilebilecek bir çağda 51 yaşında ölmüştür. Sujtan Mahmut türbesine gömülmüştür. Ölü­ münden bir-iki hafta önce, kızı Feride Hanım, ünlü bilim adamımız Prof. Mehmet Ali Ayni ile evlendirilmiştir.

Şair ve besteci Leyla Hanım’la Sırrı Paşa’nın yaşamlarında, uzun yıllar sa­ adet ve bahar havası varken, zamanla bu tatlı hava sislenmiş ve müşterek konuları birbirine benzeyen bu iki ede­ biyat mensubunun sıcak yuvaları yıkıl­ mıştır.

Leyla Hanım, boşanmalarının se­ bebine hiç değinmezdi. Belki de koca­ sının taşrada sık değişen valiliklerinin, bir bakıma gezginci hayatın verdiği usanç bu ayrılığa neden olmuştur.

SOYADI KAVGASI

“ Soyadı Kanunu” uyarınca herke­ sin alması gereken soyadı, Leyla Ha­ nımla oğulları arasında adeta, uyum­ suzluğa neden oldu.

Leyla Hanım, soyadını, çocuklu­ ğundan beri iç içe yaşadığı müzikten almak istedi. Bu nedenle kendisine çok yaraşan “ Saz” soyadını seçti.

Bü-i ş t e to ru n u L e y la

(1891-1974)

Güzelliği ve kibarlığıyla tanınan Leyla­ ktanım, Balkan ve Birinci Dünya savaş­ larında gazileri tedavi eden bir grup fah­ ri hemşirelerdendi. İstanbul Radyosu' nun kurucularından ve ilk müdürlerin­ den Hayrettin Hayreden'in eşiydi.

M im a r V e d a t T ek

(1873-1942)

Leyla Hanım'ın Paris’te mimarlık ve

mühendislik eğitimi yapan, Güzel Sa­ natlar Akademisinden de diploma alan küçük oğlu Vedat Bey, Türk mimarlığı­ na büyüklük ve yeni bir hava getirdi. Sultan Reşat’ın arzusu üzerine saray mimarlığı yaptı. Sirkeci'deki Büyük Postane, Sultanahmet'teki Tapu Ka­ dastro binası, Çiftehavuzlar'daki Cemil Topuzlu Köşkü, Ankara’daki eski Bü­ yük Millet Meclisi binası, eski Çanka­ ya Köşkü, Evkaf Apartmanı ve bazı iske­ le binaları ile apartmanlar Vedat Bey' ■ in eserleridir.

yük oğlu Yusuf Razi Bey —bir söylen­ tiye göre— Fransız asıllı eşini düşüne­ rek “ Bel” soyadını aldı! Küçük oğlu, ünlü mimar Vedat Bey ise —son yüz­ yıllar Türkiye’deki büyük yapıların ya­ ratıcılarından ilk Türk o|uşu bakımın­ dan— “ Tek” soyadını benimsedi. Böy- lece ana ve oğullar ayrı ayrı görüşle­ rinin etkisi ile, tek heceli, üç değişik, soyadı aldılar. Ancak Leyla Hanım’ın seçtiği “ Saz” soyadı onun yaşamını tam anlamı ile simgeleyen bir soyadı oldu.

BÜYÜK BİNALARIN ÜNLÜ MİMARI

Leyla Hanım’ın ikinci oğlu, Profe­ sör Yüksek Mimar Vedat Tek (1873-1942), yükseköğrenimini Paris’ te yaptı. Eserleri arasında İstanbul’da ihtişamlı bir biblo gibi yaşantısını sür­ düren “Büyük Postane" binası baş­ ta gelir. Sirkeci’deki Liman Han, Fa­ tih'teki Tayyare Şehitleri Abidesi, Sul­ tanahmet’teki Tapu ve Kadastro bina­ sı, Haydarpaşa ve Moda iskeleleri, An­ kara’daki ilk Büyük Millet Meclisi bi­ nası, Çankaya'daki ilk Cumhurbaşkan­ lığı Köşkü, Vedat Bey’in değerli eser­ lerindendir.

İstanbul’da pek çok ev ve apart­ man yapan Vedat Bey’in en güzel eser­ lerinden biri, kendi ikameti için yaptı­ ğı binadır kİ, bugün tarihi eserler ara­ sında bulunuyor. Bu bina, Valikonağı Caddesi’ndeki Yekta Lokali'nin bulun­ duğu apartmandır.

Profesör M imar Vedat Tek’in, iki kı­ zı ile bir oğlu vardır. Oğlu, baba mes­ leğini seçmiş, Almanya'da yüksek mü­ hendislik ve mimarlık öğretimi yapmış olan merhum Nihat Tek’tir. Tek kızı Nermin, doktor olan eşi dolayısıyla Al­

manya’ya yerleşmiştir. Vedat Tek’in kızları güzel sanatlar alanında Pari: te eğitim görmüş olan Saadet Hanım’

la, ressam ve rehber Selime’dir. Seli­ me Işıtan, gece hayatının sevimli si­ ması Yekta’nın eşidir. Ünlü Yekta Lo­ kantasının sahibidir.

- Leyla Hanım’ ın büyük oğlu Yusuf Razi Bey (1870-1947), 1877-1885 yılla­ rında Galatasaray’da okudu. Paris'te yüksek aritmetik ve mühendislik yap­ tı. Yurda döndükten sonra mühendis mektebinde resim ve buhar makineleri öğretmenliğine atandı. Yollar ve köp­ rüler, sanayi ve nafıa müdürlükleri gö­ revlerinde bulundu. 1909’da Danıştay azalığına, 1918 tarihinde Milli Sanayi Müdürlüğü’ne, 1919’da Posta ve Telg­ raf Umum Müdürlüğü’ne, 1920 yılın­ da da Şehreminliği’ne (İstanbul Bele­ diye Başkanlığı) atandı. Padişahlık dö­ neminde, kısa süren, bakanlığı davar­ dır. Eski eserlerin değerlendirilmesi­ ne, şehirciliğe ve güzel sanatlara tut­ kun bir kişiydi. Evi, küçük bir müze gibiydi.

Yusuf Razi Bey, ilk kızı doğunca —annesinin ilk torunu olması nede­ niyle— ona Leyla adını verdi. Bu Ley­ la Hanım, Birinci Dünya Savaşı’nda fahri hemşirelik yaparak cephelerden getirtilen yaralılara gece-gündüz hiz­ met eden kadınlar arasında yer aldı. Türkiye’nin ilk radyocusu olan Hayret­ tin Bey’ie evliydi. Leyla Hayreden 1974 yılında 83 yaşında öldü. Kızı Siret, yıl­ lar öncesi Paris’e yerleşmiş bu­ lunuyor.

Yusuf Razi Bei’in tek oğlu İsmail Sırrı idi. Bu adın, bir nedeni vardı. Şa­ ir Leyla Hanım’ın babası İsmail ile ko­ cası Sırrı’nın adlarının birleşiminden oluşturulmuştu. 1970 yılında öldü. Onun tek oğlu Selim Bel’dirki, NATO’ nun Türk görevlilerindendir.

LEYLA HANIM’IN KIZLARI

Leyla Hanım’ın iki kızı vardı. Her ikisi de tanınmış kültür adamlarıyla ev­ lendirildiler. Feride Hanım, dinler fel­ sefesi ve tasavvuf konularında otor: te olan Mehmet Ali Ayni ile Nezihe Ha­ nım da tanınmış bir eğitimci olan Tev- fik Daniş ile evlendi*

Leyla Hanım’ın diğer kızı, kendisi gibi müzisyen oldu. Konservatuvarda hocalık yaptı. Leyla Hanım’ın kızların­ dan iki erkek torunu Sırrı ile Mahmut, genç yaşta öldüler.

MÜZİKLE KAPANAN GÖZLER

Bir sanat dalına aşırı tutkunluğun, sanatçının yaşamındaki etkileri üzerin­ de cok söz söylenmiştir, insanların iç dünyasını renklendirerek, canlılığı İle,

tazeliğini sürdüren etki« olaylar ara­

sında, güzel sanatların payı büyüktür. Bu nedenledir ki, sanatçıların çoğu, uzun yaşarlar ve yaşlılıklarında da ka­ fa dinçliğini koruyabilirler.

Şair ve besteci Leyla Hanım da müzik sanatının tılsımı ve gücüyle, Tanrı’sının bağışladığı bir bahtiyarlık­ la, 86 sene mutlu bir yaşam sürmüş­ tür. Ölümünden bir ay önce gelen nü- zûlden sonra bile, hastalığını adeta müzikle tedavi ettirmiş, devrin tanın­ mış musikişinasları onun başucunda, onun güzel ve sihirli şarkılarını, peş­ revlerini tekrarlamışlardır.

1936 yılının 6 Aralık günü nağme­ leri gökkubbemizde, bir hoş şada ola­ rak yaşayacak olan Leyla Saz Hanım, gözlerini bu dünyaya kapatmıştır... Nur ola...

— BİTTİ—

Hacizli köylüler

Baş tarafı 3. sayfada

ni söylediler.

Borçlanın uygun taksitlerle za­ m anında ödemek için bankaya mü­ racaat ettiklerini ancak görevlilerin paralannı tüm köylülerin toplu ola­ rak kendilerine getirmelerini istedik­ lerini söyleyen hacizli köylüler“ Ban- kaya borçlanmızı ödemek için za­ manında müracaat ettik ve borç süremizi yenileyerek kredi alma ta­ lebinde bulunduk. Ancak banka görevlileri bu şartımızı kabul etme­ yerek paramızı almadılar. Aradan geçen her yılla birlikte faizi de üze­ rine yüklenince borcumuz gerçek borcun birkaç katına yükseldi. Me­ sela bankadan 100 bin lira alan bir kişi bankaya 212 bin 765 Hra borçlu duruma düştü. Bizim borcumuzu ödeyip yeniden kredi alma isteği­ mizi kabul etmeyen banka görev­ lileri hacizli duruma düşmemize neden oldular” diye konuştular.

HACİZSİZ KÖY YOK

Karayazı Yenimahalle m uhtan Mehmet Kamış, Çakm aközü köyü m uhtan Selabattin Özmen, merkez Göksu nahiyesi m u htan Abdullah Güler, Çullu köyü m u htan İdris Helvacı, Santaş köyü m u htan Ha­ lil Kırmaç ile Aşağı Söylemez köyü m uhtan Ahmet Söylemez şöyle ko­ nuştular; “ Konuyu bakanlık ve TBMM’ye kadar götürmek için tüm girişimlerimizi yaptık. Karaya­ zı’ya bağh olan köylerden kredi alıp da haczi bulunmayan köy yok."

YAKLAŞIK 3.5 MİLYAR BORÇ

Edinilen bilgilere göre, 3 bine yakın kişinin tan m ve işletme kre­ disi aldığı Karayazı ilçesinde en fazla hacizli çiftçisi bulunan yerler mer­ keze bağlı M abyarkatra Mahallesi, Çakmaközü, Santaş ve Çullu. Bu­ ralarda oturan çiftçilerin bankaya şu anda 3.5 milyar lira civarında borç­ lan olduğu belirtiliyor.

Gazetecilikte

uzay

çağı

Baş tarafı 2. sayfada

ğm bütün sorunlannı bilmeleri gerekmektedir” dedi.

ALAYLI-MEKTEPLİ AYRIMI

TGS Genel Başkam Oktay Kurtböke ise önceden gazeteciler arasında alaylı-mektepli ayrımının yapıldığını, ancak bunun bugün alaylı-mektepli değil de, mektepli ama hangi mektepli aşam asına gel­ diğini, gazeteciler arasında eğitim y ap anlara sayısının hızla arttığını

belirtti. K urtböke, gazetecilerde mesleki eğitimin büyük önem taşı­ dığını ifade etti.

Seminerde konuşan Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Yılmaz Büyükerşen de basının temel elema­ nı olan m uhabirin kıtalararası uy­ dular aracılığıyla gazetenin kalıbı­ na doğrudan haber girebilen ve bu­ nun için kompütürize cihazları kul­ lanmayı bilen bir ihtisas elemanı ha­ line geldiğini bildirdi.

işte yüzokıımz

şoförler sabahladı

Baştarafı 2. sayfada

mayan şoförler, sabahı banka önün­ de ateş yakarak beklediler.

Halk Bankası’na pey akçelerini dün akşamın geç saatlerine kadar y atıranlara sayısının dört bine yak­ laştığı görüldü.

16 Aralık 1986 Salı günü İstan­ bul’da 501, Yalova’da 8, Ç atalca’ da 52 ve Silivri’de de 30 taksi pla­ kası satılacak.

İstanbul İl Trafik Komisyonu 1987 yılında da İstanbul şehrinde bin taksi plakasını gene kapalı zarf usulüyle satışa çıkaracak.

Baştarafı 3. sayfada

zenlediği “ Barış” konulu şiir yarış­ masında birinci oldu.

16 yaşındaki Ayşe Aydeniz, ha­ beri önceki gece saat 22.00’de Mil- liyet’ten öğrendiği zam an, adeta se­ vinçten uçuyordu. Ayşe, yarışma­ ya katılışını şöyle anlattı:

“ MUliyet’in Kültür-Sanat köşe­ sinde, uluslararası nitelikte ‘Barış’ konulu şiir yarışmasına, Türkiye’ deki gençlerin ilgi göstermediğini okuyunca çok üzüldüm. Bunun üzerine, dünya barışının gereklili­ ğini. banşın olduğu hayali bir dün­ yayı anlatarak ortaya koymaya ça­ lışan bir şiir yazdım ."

Ayşe Aydeniz’in babası avukat

Serbest bölge 1987'de hazır

Baştarafı 3. sayfada

ilgili yasa yürürlüğe girdi. Bu yasa ile öngörülen ve sadece ticari amaçlı olan Mersin ve Antalya serbest bölgelerinin kuruluşuna da hızla geçildi. Mersin Li­ manı yanında, 763 bin 456 m’Tik serbest bölge alanı­ nın hudutları belirlendi ve bu “ yeni dünya’’nın çev­ resi tel çitlerle çevrilip, gözetleme kuleleri dikildi. Devlet yatırımları burada, planlanandan önce bir bir hizme­ te girmeye başladı. 3 milyarlık bir ihale ile yapımı baş­ layan parsellerin betonlanması vc bazı altıyapı hiz­ metlerinin yapımı ise tam am lanm ak üzere. Devlet bu konuda 3.5 m ilyar lira dolayında bir harcam a ve tah­ sis ettiği yer ile kendi üzerine düşeni yerine getirmiş olacak.

Bundan sonra serbest bölgede faaliyet gösterecek yerli ve yabancı şirketler 115 ayrı parsel üzerinde kendi faaliyet gösterecekleri bina ve tesisleri yapacaklar. Ser­

best bölgenin işletmesi verilen ve kısa adı MESBAŞ olan Mersin Serbest Bölge Anonim Şirketi, 208 ayrı firmaya inşaat ruhsatı verecek. Bu firm alar, üstfyapı çalışmaları tam am landığında DPT Serbest Bölgeler Başkanlığı, hukuki durum a işlerlik kazandıracak, açılış tarihini belirleyecek,

İçel Valisi ve MESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Çakmakoğlu, ilgili yasanın açılış tarihi ko­ nusunda D PT’ye yetki verdiğini kaydederek, “ Bu ko­ nuda çeşitli yanlış anlamalar oluyor. İlgili kanun ve yönetmelikler, açılışın ne demek olduğunu ve nasıl olacağını tarif etmektedir. DPT Serbest Bölgeler Baş­ kanlığı, açılış tarihi konusunda yetkili kılınmıştır" dedi.

Öncelikle döviz girdisi, ihracatı artırm a ve iş ola­ nağı sağlayabilmesi bakımından “ ekonominin yeni um udu” olarak nitelenen Mersin Serbest Bölgesi’niıı 1987 ortalarında açılabileceği tahm in ediliyor.

Kenan Aydeniz, kızının başarısını öğrenince, hasta yatağından kalka­ rak, “ Ben artık iyileştim” dedi.

Annesi avukat Olcay Aydeniz ile ağabeyi Barış Aydeniz de, Ay­ şe’nin bu mutluluğuna ortak oldu­ lar.

§ milyarlık

Baştarafı 3. sayfada

600 milyon liraya sattığı, iki ortak­ tan Eyüp Kemal Çuhacı Sanyer Adliyesi’ne gelmedi, diğer ortak İb­ rahim Cansız ise duruşmayı dışarı­ dan izledi.

Beş milyar lira değerinde oldu­ ğu ve imar ruhsatı bulunduğu öne sürülen arsanın ilk sahibi İrfan Çepni ise duruşm aya iki avukatıy­ la katıldı.

Ayrıca noksan harç ödenerek ilk bakışta H azine’nin oluz milyon al­ tı yüz bin lira dolandırıldığının anla­ şılması üzerine dünkü duruşmaya Hazine avukatı da katıldı.

Arsanın ilk sahibi İrfan Ç epni’ den habersiz, yerine bir başkası ta­ puya getirilerek gerçekleştirildiği öne sürülen dnblörlü satıştan sonra, bu arsayı satın alan Eyüp Kemal Ç u­ hacı ile İbrahim C ansız’ın avukat­ ları mahkemenin daha önce verdiği yürütmeyi durdurm a kararım kal­ dırmasını istedi. Avukatlar, müvek­ killerinin bu nedenle arsa üzerinde villa inşaatına başlayam adıklarını, zarar ettiklerini öne sürdü. Mahke­ me, davalı avukatlarının bu talebi­ ni reddetti.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yazınsal değeri olan yapıtlarından çok pandomim oyunları için yazdığı metinlerle para kazanmaya çalışmıştır.. Domitianus’un koruduğu biri olarak

yenlerin yaşantıları, babasının m ko- casınm.vali olarak bulunduğu vflayet- Terdeîa olaylara da değinen besteci Leyla Hanım, genç yaşta’ boşandığı ünlü

Türkiye’de bugün bir şehre isim olan Muş’un ne anlama geldiği ve ne zamandan beri Muş isminin kullanıldığını tespite yönelik yaptığımız bu çalışmada, öncelikle Muş

Laminat malzeme; iç (orta) tabakaları fenolik reçine ile doyurulmuş özel nitelikli kağıtlardan, üst tabakası veya tabakaları ise aminoplastik reçine ile

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100’üncü yılı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Muğla Büyükşehir Belediye ve 13 ilçe

Toplantıda bir konuşma yapan Vali Ünlü “Giresun İli Katı Sıvı Atık ve İçme Suları Birliği gerçekten Giresun için önemli bir birlik, bu birlik önemli bir görev

Otuz altı yaşında, teyze oğlu olan, polikliniğe ilk müracaatlarında hepatit B’ye bağlı karaciğer si- rozu ve HCC saptanan iki hasta kronik ya da inak- tif HBV

İzzet Molla’nın Sivas’a müşir olmasının müstezatlı tarihi ve şehzadelerin sünnet töreni tarihi sade (noktasız) harflerle yazıldığı görülmektedir. İlk