VARA
ü k
/ >-
v f c /-16 SAYFA# 100 LİRA
(KDV DAHİL)
/ . f ) y a id ^ i SJ& 6
12 • MİLLİYET
t7
-Ö L Ü M Ü N Ü N
M Ü Z İK T E N B İ R
I
5 0 . Y IL IN D A
LEYLA SA.
Z
G E Ç T İ
T A H A TOROS
# Z e k â , iyi huy... Sevimlilik... İşte bir İstanbul hanımefendisinin meziyetleri...
Ve onun toplantılarına katılanların unutamadıkları güzellik:
Leyla Hanım'ın
tebessümü
Nuruosmaniye'nin bugünkü gürültülü halinden çok
o uzak eski günlerinde, evinin salonunda toplanan
kalabalığa hâkim olmayı çok iyi bilirdi...
Genç yaşta eşi Sırrı Paşa dan boşanan Leyla Hanım, ondan hiç söz etm ezdi...
r.
SUNUŞ-EÇM /ŞTE yetişmiş sa- muş kişilerle doludur,
natçıların, uygun vesile- Ailenin simgesi olan Leyla
lerle gelecek kuşaklara Hanım ilk kültürünü, eğitimini, aktarılması, ihmal edilmemesi
gereken bir görev...
Bu tür sanatkârları, mazinin derinlikerinden yüzeye çıkartıp tanıtmak, toplumu onurlandırır.
Bugün, yakın tarihimizin sosyal hayatını uygarca toplan tılar düzenleyerek etkilemiş, ko nağının kapısını yabancıların ve sefirlerin sohbetlerine açmış, yazdığı ve bestelediği şarkılar la tanınmış aydın bir kadını
—ölümünün 50. yılında— ünlü
besteci Leyla S a z’ı tanıtıyoruz. Besteci Leyla Hanımefendi, aile çevresi itibariyle de, kültür ve sanat ağırlıklı bir ortamın temsilcisidir. Hepsi de şöhret sa
hibi doktorlar, valiler, milletve- yansıtacaktır.
çocukluk çağında saraydan al mış, 12 yaşında şiir yazmış ve müzikte olağanüstü kabiliyetiy le dikkatleri çekmiş, 4-5 yaban cı dil öğrenmiş, olgunluk çağın da da sarayla ilgili ve yabana dilde anılarını yayınlamıştır. 6 Aralık ¡936 günü, 86 yaşını ta mamlayıp, dünyamızdan ayrılır ken, türlü makamlardan 100' den çok beste ve Batı düzeninde marş bırakmıştır.
Leyla Hanım 'la ilgili bu ya zı dizisini, bestecinin sohbet top lantılarına 55 yıl önce katılan biri olarak ben hazırladım. Dizi, ay nı zamanda, 19. yüzyıl gelenek lerini, parıltılı panoramasını da killeri, mimarlarla mühendisler,
profesör, politikacı, belediye başkanı, diplomat, müzisyen, ressam, sigortacı, avukat, kısa ca hep aydın kişiler yetiştiren bu
„ aile, ülkemize hizmetleri
dokun-Radyolarda ve televizyonda güzel şarkılarını sık sık dinledi ğimiz ünlü bestecimizi 50. ölüm yılında rahmet ve saygı ile anı yoruz.
______________________e tJ
Geçmişten bir anı Besteci Leyla Hanım 19. yüzyıhn sonlarına doğru, kibar hanımlara öz gü kıyafet geleneğinin görkemli temsilcilerinden- dİ. Bu fotoğraf, tarihe mal olmuş, kadın kıyafetini yansıtıyor.
LU
İ
AİR ve besteci Leyla Hanım, 19. yüzyılın tam ortasında doğ du. Çocukluğu, babasının padl şaha yakınlığı ve doktoru olması ne deniyle, Osmanlı saraylarında geçti Sultanlar arasında ilk eğitimini yaptı Gönlündeki ilk musiki titreşimi, saray da başladı. Zekâsı, iyi huyu, sevimlili ği, başta gelen meziyetleri arasınday dı. •Saray yaşantısının ardından, vali tayin edilen babası He birlikte Girit’e gitti. Babası modern düşünceli, Batı kültürüne yatkın bir kişiydi. Çocukla rının yetiştirilmesine büyük önem ve riyordu. Girit’ten başka, Osmanlı ülke sinin değişik yerlerinde valilik yapan. Hekim İsmail Paşa, Rumeli ve Anado lu’da, yüksek idari görevlerde bulun du. iki kez İzmir Valiliği yaptı. Leyla Hanım, babasının bulunduğu şehirler de, zengin anılar ve duygular içerisin de olgunlaştı. İzmir'deyken, babasının refakatinde çalışan, kültürlü, edip ve şair bir gençle evlendirildi. Bu genç daha sonra ünlü bir vali olan Sırrı Pa- şa’ydı.
Bir taraftan beş padişah devrindeki hizmetleriyle tanınmış ünlü bir baba, diğer taraftan iç dünyalarında mevcut benzerlikleri paylaştığı edebiyatçı bir koca, daha sonraları öğrenimlerini Av rupa’da yaparak Türkiye’deki mimarlık ve mühendislik sanatını doruğuna çı kartan şöhretli oğulları, öte yandan da tanınmış iki damadından birinin büyük bir düşünür ve bilim adamı, diğerinin de bir eğitimci oluşu ve eşinin konser- vatuvar hocalığı, onun kızının da Ba- tı’da müzik öğrenimi yapan bir sanat çı olarak yetiştirilmesi, diğer torunla rının da kültür ağırlıklı kişilerden oluş ması, Leyla Hanım’ı aile çevresi için de, herkese nasip olmayacak bir mut luluğa eriştirmiştir.
BİR ESKİ ZAMAN EVİ...
Şair ve besteci Leyla Hanımefen- di’yi, üniversite öğrenciliğimin son yı lında tanımıştım. Sonraları —bundan 52 yıl önce— “Türk Kadın Şairleri” adındaki kitabımı yayına hazırlarken ve “7 Gün” dergisi için yaptığım röpor tajlar nedeniyle, ilişkimi ölümüne ka dar sürdürmüştüm.
O sıralarda Nuruosmaniye’de, bü yük oğlu Yusuf Razi Bey’le birlikte otu ruyorlardı. Yaz aylarını, Kızıltoprak’ta, damadı Prof. Mehmet Ali Ayni Bey'in köşkünde geçirirdi.
"i
IraWtv- f tj'Ulf
infri é
U
¡JÍ
é$m m
«ftîTLif’fVrsiiört ı« i
ö p i p ® V İ U T i t f ’f i ş iff’g t llhy t j Vu ı (I Tr j i'jp t f
Anılan yabana dillere çevrildi
Leyla Hanım'in Fransızca yayınlanan “Saray Hatıraları", Almanca ve Çekçeye de çevrildi.
I Şair re be»«*«*' Le yli H » ıw *« t» n i en yayı, hadan yatnmlıdtr |
I 87 yayanda oUnaeana rağmen n i l i kalamini terhetmamay v ^ »eardtğa piyanosundan uıahlaymaanaylır
Elyazısı Leyla Hanım’ın el yazısı...
Güftesi ve bestesi kendisine ait hicaz şarkı:
Nerdesin, nerde acep, gamle bıraktın beni, Aradım, çok aradım, ah a
gözüm nuru seni.
Nuruosmaniye’de, şark zevkiyle döşenmiş salonunun duvarları, tablo lar, levhalar ve seçkin sanat eserleri ile süslüydü. Leyla Hanım ufak tefek, saç ları bembeyaz, her an gözlerinin içi gü len, dudaklarından tebessüm eksilme yen kibar, ara sıra karşımdakilerin mahcubiyetini gidermek için şakalar yapan, Osmanlı üslubu ile çok tatlı ko nuşan bir eski zaman hanımefendisiy- di.
Misafirlerine anılarını, çok net ve canlı olarak yansıtırdı. Dinlediklerimin özetini, konaktan çıkınca kafamda tek rarlar, bunları, o zamanlardaki sağlam sandığım belleğimin bir köşesine yer leştirirdim. Bugün sizlere, o mazi cen netinden bazı pasajlar aktarmaya gay ret edeceğim.
Leyla Hanım’ın ölmez manevi port resini çizmeye çalışırken, bu tabloya —renkli aile çevresinden bazı fotoğ raflarla biyografiler katarak— yaraşa cağını sandığım bir çerçeve yapmaya uğraşacağım.
★ ★ ★
Yukarıda belirttiğim gibi besteci Leyla Hanım, çoğunlukla —şimdi gü rültüsünden geçilmeyen— Nuruosma- niye'deki oğlunun evinde kalırdı. O sı ralarda bu sokaktan geçenlerin kulak larına ya mahalle çocuklarının çevirdi ği çemberlerin hışırtıları, ya gezginci yoğurtçuların sesleri ulaşırdı. Leyla Hanım, sohbet sırasında, bunları
duy-Sözlerl de kendine alt
12 yaşında beste yapmaya başlayan Leyla Hanım 'in çocuk luğu, Sultan Abdülm ecid’in sa rayında geçti. Leyla Hanım, 86 yıllık uzun yaşamında, lOO’ii aş kın beste yaptı. Peşrevleri, alaf ranga müzik düzenindeki marş ları, valsları ve mazurkalarıyla
—dörtbaşı mamur— ilk kadın
bestecisidir. Şarkı sözlerinin ço- untı da, kendisi yazmıştır.
Yarım yüzyıl önce! Taha
To-ros’un 52 yıl önce, Leyla Hanım'la yap tığı röportaj, dönemin tek haftalık der gisi olan 7 Gün’ün, 11 Temmuz 1934 tarihli sayısında yayınlanmıştı.
mamazlıktan gelir, iç dünyasındaki seslere önem veren bir tutum içinde konuşurdu.
Sorularını, daima tatlı bir gülüşle sorardı. Bu zengin anılar hâzinesinde, sanırım, pas tutmuş tek mücevher yoktu. Hepsi pırıl pırıldır.
GÜÇLÜ BİR HAFIZA
80’ini aşmış bulunduğu halde yıl larca önce duyduğu, gördüğü veya okuduğu olayları, tarihi tarihine, hat ta saatini dahi belirterek, net bir şekil de anlatırdı. Bu anı zenginliği ve hafı za gücü karşısında, dinleyenler hayret ten hayrete düşerlerdi.
Sohbetlerinde büyük oğlu Yusuf Razi Bey, yakınında oturur, önemli ga zete haberleri ile, müzik ve edebiyata ilişkin makaleleri annesine okurdu. Leyla Hanım bu konular üzerine ken di düşüncelerini, şakalar yaparak, te bessümlerle açıklardı.
Salonu ne kadar kalabalık olursa olsun, tatlı sözleri ile ve nükteleriyle, havaya hemen hâkim olurdu. Konunun ağırlığı müzik veya eski anılara dönüş türülmüşse, o, dakikalarca geçmiş yıl lara bir canlılık verirdi. Bembeyaz sa çının pek yakıştığı sevimli çehresi, sanki eski yazma tarih kitaplarının zevkli minyatürlerle işlenmiş süslü ciltlerini andırırdı.
Genellikle sohbetlerin konusunu, babası Hekimbaşı İsmail Paşa, caray- daki çocukluk anıları, eski devirlerin gelenekleri teşkil ederdi. Ünlü müzis yenlerin yaşantıları, babasının ve ko casının vali olarak bulunduğu vilayet lerdeki olaylara da değinen besteci Leyla Hanım, genç yaşta boşandığı ünlü bir hatip ve edip olan eşi Sırrı Pa- şa’dan, tek kelime ile de olsa bahset mezdi.
YARIN :
SEVİMLİ BİR
B A B A N IN Ö YK Ü SÜ
İşte, Ol Bu fotoğrafın altına Leyla Hanım'a ait olduğu yazıl masa bile, böyle bir tipin bir şair ya da besteci ve herhalde güçlü bir sanatçı olduğunu rahatlıkla sezmeniz mümkün... Geç mişteki bestelerini, şarkılarını düşüne rek, adeta yeni Pir ilham bekliyor gibi..
iş te şarkıları...
Şair ve besteci Leyla Hamın ’m, bazı hüzünlü şarkıları— üzerinden bir yüzyıla yakın zaman geçmiş olmasına rağmen— zaman aşımına uğrama mıştır. Zaman zaman radyolarda ve televizyonda tekrarlanmakta ve zev kine doyulmayan bir duygusallıkla dinlenilmektedir:
Nerdesin, nerde acep, gamle bıraktın da beni. Aradım, çok aradım, ah a gözüm nuru seni...
Harab-ı intizar oldum, aman gel... Yeter, üzme efendim, heman gel...
MİLLİYET * 12
%
1 ^ ^ '■
Ö L Ü M Ü N Ü N
5 0 . Y IL IN D A
M Ü Z İK T E N B İR
3 padişah sünnet
le d e n b a b ıM B
O
SMANLI Sarayı'nın sevimli si malarından hekim İsmail Paşa, --- Leyla Hanım’ın babasıydı. Tıpmesleğinde olduğu kadar, valiliklerin de, bakanlıklarında da ün yapan İsmail Paşa, güçlü bir devlet adamıydı.. Sa kız Adası'nda doğmuştu. Kumral, be yaz tenli, güleç yüzlü bu zeki çocuk 10 yaşındayken, İzmir’in şefkatli bir dok toru olan Hacı Ishak Bey’e verilmiş ve Müslüman terbiyesiyle yetiştirilmişti.
Sonraları Türk saraylarında sağlık hizmeti gören, Paris’e giderek beş yıl tıp tahsili yapıp yurda dönen İsmail Pa- şa’nın, doğum ve ölüm tarihleri, bütün ansiklopedilerimizde yanlış şekilde belirtilmiştir.
S
PADİŞAHI SÜNNET EDEN ADAM İsmail, Sakız’dan İzmir’e getirildi ği sırada 10-11 yaşlarındaydı. Onu ev lat edinen İzmirli Hacı Ishak’ın yanında, pratik olarak hekimlik ve ec zacılık gibi işlerde, çırak olarak yetiş tirildi. Manevi babasının İzmir’de ölümü üzerine, İstanbul’a giden İsma il, bu meslekte öylesine ilerledi ki, kı sa zamanda kendisini, Topkapı Sa- rayı’nda buldu. Hatta II. Sultan Mah mut’a yapılan bir operasyonda asistan lık yaptı. Veliaht (daha sonra padişah olan) Abdülmecit’i de, bizzat sünnet etti! Bu acısız sünnet ameliyatından dolayı sarayda sağlık hizmetlerinin şefliğine getirildi. Abdülmecit padişah olunca, İsmail'i ihtisasını ilerletmek üzere Paris’e gönderdi. Paris’te 5 yıl kaldıktan sonra İstanbul'a dönünce, sarayın özel doktorluğuna atandı.1846 yılında, padişahın annesi has talanınca onu tedavi etti. Veliahtlığın da Sultan Abdülmecit’i sünnet eden İsmail Paşa, -sonradan padişah olan- iki oğlunu,Sultan Murat ile Sultan Re şat’ı da, şehzadelikleri sırasında sün net etti.
Valide Sultan’ın bu tedaviden memnun kalması Sultan Meclt’i sevin dirdi. Vaktiyle kendisini, ağrısız sün net eden bu saray doktoruna, Beşik taş’ta bir konak ile, karşısında eczane olarak kullanılmak üzere bir dükkân hediye etti. Cerrahpaşa unvanı ile, if tihar nişanı verdi. 1848’de İsmail Pa şa, bakan oldu. Bu tarihten itibaren 4 ay kadar Trabzon, Erzurum, Kars vila yetleri umumi müfettişliği yaptı. Ayrı ca Fransa hükümeti tarafından Lejyon Dönör nişanı verildi. 1852’de Tıbbiye Müdürü, 1853 yılında birinci kere İzmir valisi, daha sonra Arnavutluk valisi olan Hekimbaşı is mail Paşa, bu idari görevleri sırasında, doktorluk mesle ğini bırakmadı.
Hekimbaşı İsmail Paşa, saraya mensup Tatar asıllı bir kızla evlendi- rilmişti. Bundan iki kızı ile bir oğlu ol du. Kızlarından Adeviye Hanım, sadrazam Kadri Cenani Paşa ile evlen di. Tek oğlu, Fuat Bey’di. Diğer kızı, besteci Leyla Hanım, eski edebiyatı mızın tanınmış simalarından, vali Gi ritli Sırrı Paşa’yla evlendirildi. 1 2 YAŞINDA ŞİİR VE BESTE
52-53 yıl önce, Leyla Hanım’la yap tığım iki röportajın biri, 1934 yılında ya yınlanan “Türk Kadın Şairleri” adlı kitabım, diğeri “7 Gün” dergisi içindi.
O zamanki notlarıma göre, Leyla Hanım özetle şöyle konuşmuştu:
“...10-11 yaşlannda iken, Girit’e vali tayin edilen babamla birlikte vapurla, İstanbul’dan ayrıldık. Sezai Bey’in ba bası Sami Paşa da aynı vapurdaydı. Benimle meşgul olsun diye, kamara mıza bir matmazel gönderdi. Elisabet Vasiiaki Kontaksaki adındaki bu mü- rebbiye, bana kamaramızda, önce La tin harflerini öğretti. Vapur Girit’e varıncaya kadar, yolda, bu harfleri öğ reniverdim. Bu kadınla dostluğumuz,
^ D u y g u lu bir şair ve besteci
olan Leyla Hanım'ın babası
Hekimbaşı İsmail Paşa, kızı
nın meziyetlerini keşfetmiş
başarılı bir babaydı...
a 12 yaşında şiir ve beste ya- w pan Leyla Hanım ın, 100 ü aş
kın bestesi var...
uzun zaman devam etmişti. Bana Fran sızca İle Rumcayı öğreten de bu mü- rebbiyedir. Babam lisana olan yete neğimi takdir ettiğinden her İki lisa nın edebiyatı üzerinde çalışmamı iste di. Gerçekten uzun müddet çalıştım. Hatta meşhur vali ve Mesnevi müter cimi Abidin Paşa’nın, Rumca bir şiiri ni Türkçe’ye çevirmiştim!
“Bir insanın gıdasının, ekmekle su dan ibaret olmadığını, 12 yaşımda öğ rendim. Bu tarih, benim ilk şiire ve besteye başladığım bir çağdır...” BEĞENDİĞİ ŞAİRLER
“Ben şiirde ve bestede esaslı bir ders görmedim. Tanrı vergisi, Tann bit kisi gibi bir şey bu. Hatta şiirimin ço ğu aruza dayansa da aruz okumadım!
“Şiir alanında en çok Fitnat Ha- mm’ı ve benden bir yaş küçük olan Ab- dülhak Hamit’i beğenirim. Hayran olduğum kadın şairler arasında yine benden bir yaş küçük olan ve genç yaşta ölen Makbule Leman ile Şair Ni- gâr Hanım yer alır. Her ikisinin ölümü ne, ebcetle tarih yazdım. Fakat Anadolu'da öyle bir kır çiçeği gördüm ki, kokusu beni mest etti. Onun şairli ğine hayran kaldım. Bu kadın, Kasta monu’da tanıdığım ‘Baharzade Feride’ Hanım’dır. O dar çevrede, öylesine kül türlü bir kadının yetişmiş olması gö ğüs kabartıcıdır. O, benim görüşüme göre, Anadolu’nun sessiz bir tepesin de nefis kokusu ile bir vadiyi dolduran kırçiçeği gibidir.”
Çocukluk yıllarını saraylarda geçir diğini belirttiğimiz Leyla Hanım’ın, o senelere ait, sanki filmlerle tespit
edil-E s f r i zaman kibarı Leyla Saz, 86 yıllık hayatında, 100’den çok bes te yaptı. Bunların çoğunun güfteleri de kendisine aitti. Bu sevimli pozunda minyon tipi ve zarif kıyafetiyle, hayal ettiğimiz bir eski zaman kibarlığını gö rür gibi oluyoruz.
Hekimbaşı İsmail başa
Sultan 2. Mahmut’a yapılan ameliyat ta asistan olarak bulundu. Baba-oğul 3 padişahı ağrısız sünnet etti. Devlet çe gönderildiği, Paris’te beş yıl tıp ihtisası yaptı. Dönüşünde büyük vila yetlerde valiliklerde, bakanlık görevle rinde bulundu. Saray başhekimi oldu.
miş gibi, anıları vardır: Tipler, kıyafet ler, gelenekler, ziyafetler ve bütün bir saray yaşamını böylesine bilen bir ka dına rastlamak mümkün değildir. Ley la Hanım o devirlere ait anılarını, Mütareke yıllarında, “Vakit” ve “ileri” gazetelerinde yayınlamıştı. Yakın yıl larda, bazı tarih dergilerinde de tekrar lanan bu anılar kitap haline de konulmuştur. Leyla Hanım’ın ayrıca eski İstanbul'a ait anıları da kısmen Al- mancaya çevrilmiştir. Saray anıları ise, oğlu Yusuf Razi Bey tarafından Fran sızca’ya çevrilerek Paris’te yayınlan mıştır.
RÖPORTAJ SÜRÜYOR
“ilk bestemi, 12 yaşımda hazırla dım. Hacı Arif Bey’in, hocalarım Me deni Aziz Efendi ile hanende Astik Ağa'nın etkilerini inkâr edemem. Ka nuni Sarıyan Agop Efendi ile Kemani Aieksan Usta’mn bestelerinden yarar landım. Öyle sanıyorum ki, Hacı Arif Bey, Şark müziğinin en büyük ustası dır.
“Müzik aletleri içerisinde, piyano yu severim. 80’imi geçtiğim halde hâ lâ bırakamadım. Geçen gün torunu mun oğlunun sünnet düğününde sa baha kadar, belki 8 saat, piyano çal dım! Piyanodan kalkarken, sanki yerimi başkası alacakmış gibi kıskanı yordum!
1 0 0 ’DEN ÇOK BESTE
“25 makamdan 100’den çok bes tem var. Hicaz, Suzidil, Bestenigâr ma kamlarını tercih ederim. Alafranga müzikle de uğraştım. Mazurka ve vals üzerine bazı bestelerimle marşlarım vardır. Bunlardan birinin güftesi Celal Nuri (İleri) Bey’indir. Genellikle beste lerimin sözleri kendime aittir. YANCINDA KÜL OLAN BESTELER
“Yazdığım şarkılarla gazellerim, özetle bütün bestelerim, Bostancıda ki köşkümüzde yandı. Buna çok üzül düm. Bu yangından sonradır ki, çocuklarımda ve hafızamda kalanları derleyip topladım.”
Leyla Hanım’ın renkli aile çevresi de, kendi sanatkârlığı kadar önemlidir.
Leyla Hanım, 1869 yılında, 19 ya şında, babasının İzmir’de vali bulundu ğu sırada evlendi. Vali Hekimbaşı İsmail Paşa’nın, mektupçu muavinliği ni yapan Giritli Sırrı Efendi adında, ka lemi ile dili kuvvetli, resmi yazışma larda yetenekli, gözde bir memuru var dı. Kısa boylu, şişmanca olan bu genç çalışkanlığı, devlet işlerine vukufu ba kımından amirlerinin özellikle valinin, gözüne girmişti. Sonunda valiye da mat oldu.
YARIN:
MİLLİYET • 13
v'î/**’" '- ! ' ’ -MSÖLÜMÜNÜN
M Ü Z İK T E N B İR
™
LEYLA SAZ
aT A H A TOROS
Soyadı Kanunu çıkınca, Leyla Hanımla oğulları arasında anlaşmazlık
çıktı ve ayrı ayrı soyadları seçildi...
Soyadı kavgası
Leyla Saz, 86 yıllık uzun
ömrünü mutlulukla geçi
rip tamamlarken bile mü
zikten kopmamıştı...
EYLA Hanım’ın eşi Sırrı Paşa, gençliğinde sarıklı imiş. Med- --- reseden yetişmiş. Türk edebi yatından gayrı, Yunan, Arap ve Acem edebiyatına vukufu ile tanınmış. Bu dilleri, ana dili gibi bilirmiş. Hatta Kuran'ı Türkçeye çevirmiş. Ancak, bazı tefsir çevirilerini yayınlayabilmiş.
Leyla Hanım'la İzmir’de evlendik ten bir yıl sonra, tekrar G irit’te görev alan Sırrı Efendi, sırasıyla Arnavutluk, Tuna, Bulgaristan en sonunda da İstan bul'da görevini sürdürmüş. 33 yaşın dayken paşalığa yükseltilip Vidin'e vali olarak gönderilmiş.
Sırrı Paşa, son defa vali bulundu- u Bağdat'tan sağlık nedeniyle ayrılıp stanbul'a gelmiş; genç denilebilecek bir çağda 51 yaşında ölmüştür. Sujtan Mahmut türbesine gömülmüştür. Ölü münden bir-iki hafta önce, kızı Feride Hanım, ünlü bilim adamımız Prof. Mehmet Ali Ayni ile evlendirilmiştir.
Şair ve besteci Leyla Hanım’la Sırrı Paşa’nın yaşamlarında, uzun yıllar sa adet ve bahar havası varken, zamanla bu tatlı hava sislenmiş ve müşterek konuları birbirine benzeyen bu iki ede biyat mensubunun sıcak yuvaları yıkıl mıştır.
Leyla Hanım, boşanmalarının se bebine hiç değinmezdi. Belki de koca sının taşrada sık değişen valiliklerinin, bir bakıma gezginci hayatın verdiği usanç bu ayrılığa neden olmuştur.
SOYADI KAVGASI
“ Soyadı Kanunu” uyarınca herke sin alması gereken soyadı, Leyla Ha nımla oğulları arasında adeta, uyum suzluğa neden oldu.
Leyla Hanım, soyadını, çocuklu ğundan beri iç içe yaşadığı müzikten almak istedi. Bu nedenle kendisine çok yaraşan “ Saz” soyadını seçti.
Bü-i ş t e to ru n u L e y la
(1891-1974)
Güzelliği ve kibarlığıyla tanınan Leyla ktanım, Balkan ve Birinci Dünya savaş larında gazileri tedavi eden bir grup fah ri hemşirelerdendi. İstanbul Radyosu' nun kurucularından ve ilk müdürlerin den Hayrettin Hayreden'in eşiydi.
M im a r V e d a t T ek
(1873-1942)
Leyla Hanım'ın Paris’te mimarlık ve
mühendislik eğitimi yapan, Güzel Sa natlar Akademisinden de diploma alan küçük oğlu Vedat Bey, Türk mimarlığı na büyüklük ve yeni bir hava getirdi. Sultan Reşat’ın arzusu üzerine saray mimarlığı yaptı. Sirkeci'deki Büyük Postane, Sultanahmet'teki Tapu Ka dastro binası, Çiftehavuzlar'daki Cemil Topuzlu Köşkü, Ankara’daki eski Bü yük Millet Meclisi binası, eski Çanka ya Köşkü, Evkaf Apartmanı ve bazı iske le binaları ile apartmanlar Vedat Bey' ■ in eserleridir.
yük oğlu Yusuf Razi Bey —bir söylen tiye göre— Fransız asıllı eşini düşüne rek “ Bel” soyadını aldı! Küçük oğlu, ünlü mimar Vedat Bey ise —son yüz yıllar Türkiye’deki büyük yapıların ya ratıcılarından ilk Türk o|uşu bakımın dan— “ Tek” soyadını benimsedi. Böy- lece ana ve oğullar ayrı ayrı görüşle rinin etkisi ile, tek heceli, üç değişik, soyadı aldılar. Ancak Leyla Hanım’ın seçtiği “ Saz” soyadı onun yaşamını tam anlamı ile simgeleyen bir soyadı oldu.
BÜYÜK BİNALARIN ÜNLÜ MİMARI
Leyla Hanım’ın ikinci oğlu, Profe sör Yüksek Mimar Vedat Tek (1873-1942), yükseköğrenimini Paris’ te yaptı. Eserleri arasında İstanbul’da ihtişamlı bir biblo gibi yaşantısını sür düren “Büyük Postane" binası baş ta gelir. Sirkeci’deki Liman Han, Fa tih'teki Tayyare Şehitleri Abidesi, Sul tanahmet’teki Tapu ve Kadastro bina sı, Haydarpaşa ve Moda iskeleleri, An kara’daki ilk Büyük Millet Meclisi bi nası, Çankaya'daki ilk Cumhurbaşkan lığı Köşkü, Vedat Bey’in değerli eser lerindendir.
İstanbul’da pek çok ev ve apart man yapan Vedat Bey’in en güzel eser lerinden biri, kendi ikameti için yaptı ğı binadır kİ, bugün tarihi eserler ara sında bulunuyor. Bu bina, Valikonağı Caddesi’ndeki Yekta Lokali'nin bulun duğu apartmandır.
Profesör M imar Vedat Tek’in, iki kı zı ile bir oğlu vardır. Oğlu, baba mes leğini seçmiş, Almanya'da yüksek mü hendislik ve mimarlık öğretimi yapmış olan merhum Nihat Tek’tir. Tek kızı Nermin, doktor olan eşi dolayısıyla Al
manya’ya yerleşmiştir. Vedat Tek’in kızları güzel sanatlar alanında Pari: te eğitim görmüş olan Saadet Hanım’
la, ressam ve rehber Selime’dir. Seli me Işıtan, gece hayatının sevimli si ması Yekta’nın eşidir. Ünlü Yekta Lo kantasının sahibidir.
- Leyla Hanım’ ın büyük oğlu Yusuf Razi Bey (1870-1947), 1877-1885 yılla rında Galatasaray’da okudu. Paris'te yüksek aritmetik ve mühendislik yap tı. Yurda döndükten sonra mühendis mektebinde resim ve buhar makineleri öğretmenliğine atandı. Yollar ve köp rüler, sanayi ve nafıa müdürlükleri gö revlerinde bulundu. 1909’da Danıştay azalığına, 1918 tarihinde Milli Sanayi Müdürlüğü’ne, 1919’da Posta ve Telg raf Umum Müdürlüğü’ne, 1920 yılın da da Şehreminliği’ne (İstanbul Bele diye Başkanlığı) atandı. Padişahlık dö neminde, kısa süren, bakanlığı davar dır. Eski eserlerin değerlendirilmesi ne, şehirciliğe ve güzel sanatlara tut kun bir kişiydi. Evi, küçük bir müze gibiydi.
Yusuf Razi Bey, ilk kızı doğunca —annesinin ilk torunu olması nede niyle— ona Leyla adını verdi. Bu Ley la Hanım, Birinci Dünya Savaşı’nda fahri hemşirelik yaparak cephelerden getirtilen yaralılara gece-gündüz hiz met eden kadınlar arasında yer aldı. Türkiye’nin ilk radyocusu olan Hayret tin Bey’ie evliydi. Leyla Hayreden 1974 yılında 83 yaşında öldü. Kızı Siret, yıl lar öncesi Paris’e yerleşmiş bu lunuyor.
Yusuf Razi Bei’in tek oğlu İsmail Sırrı idi. Bu adın, bir nedeni vardı. Şa ir Leyla Hanım’ın babası İsmail ile ko cası Sırrı’nın adlarının birleşiminden oluşturulmuştu. 1970 yılında öldü. Onun tek oğlu Selim Bel’dirki, NATO’ nun Türk görevlilerindendir.
LEYLA HANIM’IN KIZLARI
Leyla Hanım’ın iki kızı vardı. Her ikisi de tanınmış kültür adamlarıyla ev lendirildiler. Feride Hanım, dinler fel sefesi ve tasavvuf konularında otor: te olan Mehmet Ali Ayni ile Nezihe Ha nım da tanınmış bir eğitimci olan Tev- fik Daniş ile evlendi*Leyla Hanım’ın diğer kızı, kendisi gibi müzisyen oldu. Konservatuvarda hocalık yaptı. Leyla Hanım’ın kızların dan iki erkek torunu Sırrı ile Mahmut, genç yaşta öldüler.
MÜZİKLE KAPANAN GÖZLER
Bir sanat dalına aşırı tutkunluğun, sanatçının yaşamındaki etkileri üzerin de cok söz söylenmiştir, insanların iç dünyasını renklendirerek, canlılığı İle,tazeliğini sürdüren etki« olaylar ara
sında, güzel sanatların payı büyüktür. Bu nedenledir ki, sanatçıların çoğu, uzun yaşarlar ve yaşlılıklarında da ka fa dinçliğini koruyabilirler.
Şair ve besteci Leyla Hanım da müzik sanatının tılsımı ve gücüyle, Tanrı’sının bağışladığı bir bahtiyarlık la, 86 sene mutlu bir yaşam sürmüş tür. Ölümünden bir ay önce gelen nü- zûlden sonra bile, hastalığını adeta müzikle tedavi ettirmiş, devrin tanın mış musikişinasları onun başucunda, onun güzel ve sihirli şarkılarını, peş revlerini tekrarlamışlardır.
1936 yılının 6 Aralık günü nağme leri gökkubbemizde, bir hoş şada ola rak yaşayacak olan Leyla Saz Hanım, gözlerini bu dünyaya kapatmıştır... Nur ola...
— BİTTİ—
Hacizli köylüler
Baş tarafı 3. sayfada
ni söylediler.
Borçlanın uygun taksitlerle za m anında ödemek için bankaya mü racaat ettiklerini ancak görevlilerin paralannı tüm köylülerin toplu ola rak kendilerine getirmelerini istedik lerini söyleyen hacizli köylüler“ Ban- kaya borçlanmızı ödemek için za manında müracaat ettik ve borç süremizi yenileyerek kredi alma ta lebinde bulunduk. Ancak banka görevlileri bu şartımızı kabul etme yerek paramızı almadılar. Aradan geçen her yılla birlikte faizi de üze rine yüklenince borcumuz gerçek borcun birkaç katına yükseldi. Me sela bankadan 100 bin lira alan bir kişi bankaya 212 bin 765 Hra borçlu duruma düştü. Bizim borcumuzu ödeyip yeniden kredi alma isteği mizi kabul etmeyen banka görev lileri hacizli duruma düşmemize neden oldular” diye konuştular.
HACİZSİZ KÖY YOK
Karayazı Yenimahalle m uhtan Mehmet Kamış, Çakm aközü köyü m uhtan Selabattin Özmen, merkez Göksu nahiyesi m u htan Abdullah Güler, Çullu köyü m u htan İdris Helvacı, Santaş köyü m u htan Ha lil Kırmaç ile Aşağı Söylemez köyü m uhtan Ahmet Söylemez şöyle ko nuştular; “ Konuyu bakanlık ve TBMM’ye kadar götürmek için tüm girişimlerimizi yaptık. Karaya zı’ya bağh olan köylerden kredi alıp da haczi bulunmayan köy yok."
YAKLAŞIK 3.5 MİLYAR BORÇ
Edinilen bilgilere göre, 3 bine yakın kişinin tan m ve işletme kre disi aldığı Karayazı ilçesinde en fazla hacizli çiftçisi bulunan yerler mer keze bağlı M abyarkatra Mahallesi, Çakmaközü, Santaş ve Çullu. Bu ralarda oturan çiftçilerin bankaya şu anda 3.5 milyar lira civarında borç lan olduğu belirtiliyor.
Gazetecilikte
uzay
çağı
Baş tarafı 2. sayfada
ğm bütün sorunlannı bilmeleri gerekmektedir” dedi.
ALAYLI-MEKTEPLİ AYRIMI
TGS Genel Başkam Oktay Kurtböke ise önceden gazeteciler arasında alaylı-mektepli ayrımının yapıldığını, ancak bunun bugün alaylı-mektepli değil de, mektepli ama hangi mektepli aşam asına gel diğini, gazeteciler arasında eğitim y ap anlara sayısının hızla arttığını
belirtti. K urtböke, gazetecilerde mesleki eğitimin büyük önem taşı dığını ifade etti.
Seminerde konuşan Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Yılmaz Büyükerşen de basının temel elema nı olan m uhabirin kıtalararası uy dular aracılığıyla gazetenin kalıbı na doğrudan haber girebilen ve bu nun için kompütürize cihazları kul lanmayı bilen bir ihtisas elemanı ha line geldiğini bildirdi.
işte yüzokıımz
şoförler sabahladı
Baştarafı 2. sayfada
mayan şoförler, sabahı banka önün de ateş yakarak beklediler.
Halk Bankası’na pey akçelerini dün akşamın geç saatlerine kadar y atıranlara sayısının dört bine yak laştığı görüldü.
16 Aralık 1986 Salı günü İstan bul’da 501, Yalova’da 8, Ç atalca’ da 52 ve Silivri’de de 30 taksi pla kası satılacak.
İstanbul İl Trafik Komisyonu 1987 yılında da İstanbul şehrinde bin taksi plakasını gene kapalı zarf usulüyle satışa çıkaracak.
Baştarafı 3. sayfada
zenlediği “ Barış” konulu şiir yarış masında birinci oldu.
16 yaşındaki Ayşe Aydeniz, ha beri önceki gece saat 22.00’de Mil- liyet’ten öğrendiği zam an, adeta se vinçten uçuyordu. Ayşe, yarışma ya katılışını şöyle anlattı:
“ MUliyet’in Kültür-Sanat köşe sinde, uluslararası nitelikte ‘Barış’ konulu şiir yarışmasına, Türkiye’ deki gençlerin ilgi göstermediğini okuyunca çok üzüldüm. Bunun üzerine, dünya barışının gereklili ğini. banşın olduğu hayali bir dün yayı anlatarak ortaya koymaya ça lışan bir şiir yazdım ."
Ayşe Aydeniz’in babası avukat
Serbest bölge 1987'de hazır
Baştarafı 3. sayfada
ilgili yasa yürürlüğe girdi. Bu yasa ile öngörülen ve sadece ticari amaçlı olan Mersin ve Antalya serbest bölgelerinin kuruluşuna da hızla geçildi. Mersin Li manı yanında, 763 bin 456 m’Tik serbest bölge alanı nın hudutları belirlendi ve bu “ yeni dünya’’nın çev resi tel çitlerle çevrilip, gözetleme kuleleri dikildi. Devlet yatırımları burada, planlanandan önce bir bir hizme te girmeye başladı. 3 milyarlık bir ihale ile yapımı baş layan parsellerin betonlanması vc bazı altıyapı hiz metlerinin yapımı ise tam am lanm ak üzere. Devlet bu konuda 3.5 m ilyar lira dolayında bir harcam a ve tah sis ettiği yer ile kendi üzerine düşeni yerine getirmiş olacak.
Bundan sonra serbest bölgede faaliyet gösterecek yerli ve yabancı şirketler 115 ayrı parsel üzerinde kendi faaliyet gösterecekleri bina ve tesisleri yapacaklar. Ser
best bölgenin işletmesi verilen ve kısa adı MESBAŞ olan Mersin Serbest Bölge Anonim Şirketi, 208 ayrı firmaya inşaat ruhsatı verecek. Bu firm alar, üstfyapı çalışmaları tam am landığında DPT Serbest Bölgeler Başkanlığı, hukuki durum a işlerlik kazandıracak, açılış tarihini belirleyecek,
İçel Valisi ve MESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Çakmakoğlu, ilgili yasanın açılış tarihi ko nusunda D PT’ye yetki verdiğini kaydederek, “ Bu ko nuda çeşitli yanlış anlamalar oluyor. İlgili kanun ve yönetmelikler, açılışın ne demek olduğunu ve nasıl olacağını tarif etmektedir. DPT Serbest Bölgeler Baş kanlığı, açılış tarihi konusunda yetkili kılınmıştır" dedi.
Öncelikle döviz girdisi, ihracatı artırm a ve iş ola nağı sağlayabilmesi bakımından “ ekonominin yeni um udu” olarak nitelenen Mersin Serbest Bölgesi’niıı 1987 ortalarında açılabileceği tahm in ediliyor.
Kenan Aydeniz, kızının başarısını öğrenince, hasta yatağından kalka rak, “ Ben artık iyileştim” dedi.
Annesi avukat Olcay Aydeniz ile ağabeyi Barış Aydeniz de, Ay şe’nin bu mutluluğuna ortak oldu lar.
§ milyarlık
Baştarafı 3. sayfada
600 milyon liraya sattığı, iki ortak tan Eyüp Kemal Çuhacı Sanyer Adliyesi’ne gelmedi, diğer ortak İb rahim Cansız ise duruşmayı dışarı dan izledi.
Beş milyar lira değerinde oldu ğu ve imar ruhsatı bulunduğu öne sürülen arsanın ilk sahibi İrfan Çepni ise duruşm aya iki avukatıy la katıldı.
Ayrıca noksan harç ödenerek ilk bakışta H azine’nin oluz milyon al tı yüz bin lira dolandırıldığının anla şılması üzerine dünkü duruşmaya Hazine avukatı da katıldı.
Arsanın ilk sahibi İrfan Ç epni’ den habersiz, yerine bir başkası ta puya getirilerek gerçekleştirildiği öne sürülen dnblörlü satıştan sonra, bu arsayı satın alan Eyüp Kemal Ç u hacı ile İbrahim C ansız’ın avukat ları mahkemenin daha önce verdiği yürütmeyi durdurm a kararım kal dırmasını istedi. Avukatlar, müvek killerinin bu nedenle arsa üzerinde villa inşaatına başlayam adıklarını, zarar ettiklerini öne sürdü. Mahke me, davalı avukatlarının bu talebi ni reddetti.
Taha Toros Arşivi