• Sonuç bulunamadı

G Nerede O Eski Domatesler… G Aynı Düzlemdeler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "G Nerede O Eski Domatesler… G Aynı Düzlemdeler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bilim ve Teknik Ağustos 2012 düşünüyor. Geleceğin arkeologlarının

ya da başka amaçlarla kazı yapanların bu atıkların depolandığı yerlere ulaş-ması ve radyoaktif atıklarla karşı-laşması son derece olası.

Fransa’nın Nükleer Atık Merkezi’nden (ANDRA) Patrick Charton’un bu konuda bir önerisi var: bilginin platinle işlendiği sa-fir bir disk. Hatta 25.000 Avro harcayarak bu diskin bir prototipini de yapmış durumda-lar. Bu disk geçtiğimiz ay İrlanda’nın Dub-lin kentinde düzenlenen Euroscience Open

Forum’da (Avrupa Açık Bilim Forumu)

ser-gilendi. Charton, diskin bir milyon yıllık bir “eskimeyi” temsil edecek, çeşitli kimyasal ve fiziksel yöntemlerle hızlandırılmış bir daya-nıklılık testine sokulduğunu ve testi başarıy-la geçtiğini söylüyor. Hatta diskin 10 milyon yıl dayanabileceğini de belirtiyor.

Söz konusu disk sayısal veri içeren bir disk değil. Tamamen metin ve görüntüler-den oluşuyor. 20 cm çapındaki diske toplam 40.000 sayfa sığdırılabiliyor ve bu sayfaların içerdiği bilgiler basit bir mikroskopla oku-nabiliyor. Yani gelecekteki bir arkeoloğun bu diski okuyabilmesi için bir mikroskop-tan fazlasına ihtiyacı olmayacak.

Elbette disk ne kadar dayanıklı olursa olsun, içeriği onu bulanlar tarafından anla-şılmadıkça hiçbir işe yaramayacaktır. O ka-dar uzak bir gelecekte insanların hangi dili konuşacağını, nasıl düşüneceklerini tahmin etmek zor. O nedenle içerik en az diskin ya-pısı kadar önemli.

Bunun bilincinde olan ANDRA malze-me bilimi, arşivlemalze-me, arkeoloji, antropoloji, dilbilim gibi birçok alandan uzmanı ve hatta sanatçıları bir araya getiren bir proje başlat-tı. Bu projenin amacı diskin içeriğinin ge-lecek nesiller tarafından anlaşılabilir olması için ne yapılacağını bulmak. Projenin 2014 ya da 1015 yılında olası en iyi önerileri orta-ya çıkarması bekleniyor.

Nerede O Eski

Domatesler…

Alp Akoğlu

G

üney Amerika kökenli olan domates bugün tüm dünyaya yayılmış durum-da. Bunun da ötesinde dünyanın her yerin-de çok büyük miktarda tüketiliyor. Ne var ki, marketlerden aldığımız domatesler par-lak renkleri, düzgün şekilleriyle göze ne ka-dar hoş görünse de eski tatlarının kalmadığı

bir gerçek. Almanya’daki Max Planck Enstitüsü Moleküler Bitki Fizyolojisi Bölümü’nde yapılan bir araştırma

bunun nedenini ortaya çıkarmış. Yetiştiriciler özel seçilmiş çe-şitleri, yaklaşık 70 yıldır tam olgunlaşma-dan, açık yeşil renge ulaştığında topluyor. Böylece domatesler süpermarket raflarına ulaştığında ancak olgunlaşmış oluyor ve raf ömürleri uzuyor. Yabani çeşitlerdeyse meyvelerin saplarının çevresi koyu renkte oluyor ve bu durum zamanında hasadı zor-laştırıyor. Ayrıca tüketici genellikle eşit de-recede kırmızılaşmamış domatesleri çekici bulmuyor. Bu nedenle daha lezzetli olan bazı çeşitlere marketlerde rastlamak zor.

Domatesin renklenmesini sağlayan geni bulmak üzere araştırmacılar kültür doma-teslerinin genlerini yabani domateslerinki-lerle karşılaştırmış. SlGLK2 adlı genin foto-sentezi sağlayan kloroplastların oluşumunu hızlandırdığı bulunmuş. Kloroplastlar klo-rofil denen koyu yeşil renkli pigmentler sa-yesinde güneş ışığını soğurur ve besin üreti-minde kullanır. Kloroplast ne kadar fazlaysa henüz olgunlaşmamış domatesin rengi de o kadar koyu yeşil olur.

Avrupa ve Asya’daki süpermarket rafla-rındaki domatesleri inceleyen araştırma-cılar, bu domateslerdeki SlGLK2 geninin aktif olmadığını keşfetmiş. Bu mutasyonun ne zaman ve nasıl olduğu bilinmese de ye-tiştiricilerin işine yaradığı kesin. Ne var ki tüketici bundan memnun değil. Çünkü bu domatesler görüntüleriyle vaat ettikeri lez-zeti sunmaktan uzak.

SlGLK2 geninden yoksun olan doma-tesler daha düşük miktarda şeker içeriyor. Çünkü şekeri yapan kloroplast miktarı bu domateslerde düşük. Araştırmacılar eksik olan geni ekleyerek domatesin içerdiği gli-koz ve fruktoz miktarını % 40’a kadar ar-tırmayı başarmış. Üstelik sağlık açısından faydaları bulunan likopen adlı antioksidan miktarı da artmış. Yönetmelik gereği genle-riyle oynanmış domateslerin tadına baka-mayan araştırmacılar bu domateslerin daha lezzetli olduğunu tahmin ediyor.

Aynı Düzlemdeler

Alp Akoğlu

G

üneş Sistemi’ndeki gezegenler üç aşa-ğı beş yukarı aynı düzlemde dolanır. Bu elbette başka gezegen sistemlerinde de beklenen bir durum. Ama yakın geçmişe kadar bunu kanıtlayan bir gözlem yapıla-mamıştı.

Ötegezegenleri ararken kullanılan en yaygın yöntem, onları yıldızlarının önünden geçerken yakalamak. Nitekim NASA’nın gezegen avcısı Kepler Teleskobu da bu şekilde çalışıyor. Kepler sayesinde bu yöntemle yüzlerce yeni gezegen keşfedildi. Kepler’le gözlenen Kepler-30 adlı yıl-dızın çevresindeki gezegenlerin yörünge düzlemlerini hesaplayan gökbilimciler araştırma sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladı. Kepler-30 yaklaşık Güneş bü-yüklüğünde bir yıldız. Gökbilimciler bu yıldızın çevresinde gezegen ararken bir de devasa bir yıldız lekesi (Güneş lekelerine benzer) keşfetti. Bu lekenin hareketini iz-leyerek yıldızın yaklaşık 16 günde bir ek-seni çevresinde döndüğünü hesapladılar. Güneş’in dönme süresi bunun yaklaşık iki katı olduğundan ve dönme hızlarının zamanla yavaşlaması nedeniyle Kepler-30’un görece genç bir yıldız olduğu sonu-cuna varıldı.

Gelelim gezegenlere. Kepler Telesko-bu’yla yapılan gözlemler sonucunda Kepler-30’un çevresinde üç gezegen keş-fedildi. Bunlardan biri dört Dünya kütle-sinde ve yıldızın çevrekütle-sinde 29 günde bir tur atıyor. Diğerleri yaklaşık 10’ar Dünya kütlesinde. Biri 60, diğeri 143 günde bir yıldızın çevresinde dolanıyor.

MIT’de (Massachusetts Teknoloji Ens-titüsü) Kepler Teleskobu kullanılarak ya-pılan ve yaklaşık 30 ay süren gözlemlere dayanan araştırma bu gezegenlerin yıldı-zın önünden geçmekle kalmayıp geçiş sı-rasında lekeyi de örttüğünü gösteriyor. Bu gözlemler sonucunda gezegenlerin yörün-ge düzlemlerinin tıpkı Güneş Sistemi’nde olduğu gibi birbirleriyle yalnızca birkaç derecelik açılar yaptığı sonucuna varılmış.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu yıldızın kütlesi Güneş’inkinden sadece %30 daha fazla olsa da şu sıralar Güneş’ten 400 kat daha fazla ışık yaydığı için buz bölgesinin sınırları. 40

Daha önce ırmağın içinde hiç bu kadar parlak bir şey görmemişlerdi.. Önce korkudan geriye çekilen balıklar, yavaş yavaş parlak şeyin etrafın- da

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Şimdilik görebildiklerimizin yalnızca yıl- dızına yakın olanlar olduğunu düşününce, yıldız başına belki de bizim sistemimizdeki gibi çok sayıda gezegen düştüğü

Öncelikle Mars’ın yörüngesine eşit uzaklıkta en az beş Neptün benzeri gezegeni olan bu sistemin iç bölgesi Güneş sistemininkinden daha kalabalık; yeni sistemin

“Güneş benzeri yıldızların %30’unun çevresinde yörüngesi yıldıza yakın, süper Dünyalar ya da Neptün benzeri gezegenler olduğu görüşü çok dikkate değer. Bu çok

Ancak Trapezyum bölgesindeki küçük kütle- li yıldızlarda böyle parlamaların görül- memesi ve Chandra’nın belirlediği yıl- dız tayflarındaki sıcaklığın parlama

Arches kümesi öylesine yoğun ki, içinde bulunan 100 000 yıldız, ancak Gü- neş’imizle en yakın komşusu olan Alpha Centauri yıldızı arasındaki 4.2 ışık yılı ya- rıçaplı