ÜNİTE: 9
TÜRK DİN MÛSİKÎSİNDE PROZODİ (Söz ve Nağme Uyumu)
A- Prozodi’nin Anlamı, Tarifi ve Çeşitleri
“Prosody”, şiirde veya konuşmada ritim ve seslendirme şekli veya çalışması olarak tarif edilmekte ve bu işe ayrıca aruz ilmi de denilmektedir (Oxford, 937).
“Prozodi” kelimesi Yunanca’da “Prosodia” kelimesinden kaynaklanmaktadır.
Hecelerin vurgularına, uzunluk ve kısalıklarına uyularak kelimeleri düzgün okumak ilmidir ve Arapça’daki “Tecvîd” kelimesinin karşılığıdır denilmiştir (Arel, 1950, 3-4).
Bir dilin hecelerinin nasıl vurgulanıp telaffuz edileceği konusu olup, dilde ve güfteli mûsikîde hayatî bir öneme sahiptir. Kulaktan öğrenilir ve uygulanır. Kaidelerini ancak özel olarak tahsil görmüş olanlar bilir, o dili iyi konuşmayan çevrelerden yetişenler, bozuk şive ile konuşurlar (Öztuna, TMA, II. 2. Kısım, 152-153).
Prozodi konusu, kelimelerin bestede kullanımı ile ilgilidir. Müzik prozodisi, müziğin sözlere, sözlerin nağmelere, çeşitli vasıtalarla uygulanmasına ve her ikisinin de beste diksiyonu, mânâ ve âhenk bakımından başarılı bir şekilde kaynaşmasıdır. Bu sebeple “Prozodi” sözlü mûsikînin en önemli konularından biridir.
• Prozodinin çeşitleri vardır:
• Mûsiki prozodisi: Sözlü mûsikî eserlerinde, sözün besteye nasıl taksim edileceğini bildiren yani sözlerin, nağmeli okuyuş esnasında düzgün telaffuz edilmesini sağlayan prozodi çeşididir.
• Dil prozodisi: Hecelerin vurgularına, uzunluk ve kısalıklarına riayet ederek kelimeleri düzgün okumakla ilgili olan prozodidir.
•
• Bu açıklamalardan sonra Mûsikî Prozodisi bir bakıma Dil Prozodisinin aynı veya daha genişletilmiş şekli olarak düşünülebilir. Dolayısıyla Hecelerdeki uzunluk-kısalıkların, usûl zamanındaki uzunluk-kısalıklara uygun düşmesi durumunda doğru bir prozodiden söz edilebilir. Aksi halde uzun hecenin kısa zamana, kısa hecenin uzun zamana karşılık gelmesi durumunda ise prozodi hatası dediğimiz yanlışlık meydana gelir.
Kısaca, sesli harfle biten heceler “açık ve kısa”, sessiz harfle biten heceler “kapalı ve uzun”durlar. Mûsikî açısından kısa heceler, melodik olarak uzatmaya uygun değildirler ve değerlerinden farklı olarak kullanılmaya tahammülleri yoktur. Uzun heceler, uzatmaya müsait fakat kendi değerlerinden daha da kısaltmaya uygun değildirler (Hatiğoğlu, 1988, 3).
Burada dikkat edilmesi gereken, hecelerin isimlerine bakarak hareket etmemek gerekir.
Doğru olan, açık hecelerin kısa, kapalı hecelerin uzun olmasıdır.
Mûsikî prozodisinde meydana gelen hataların çoğu, usûllerin kullanımından doğan hatalardır.
Türk Mûsikîsi Formlarının hemen hemen her çeşidinde prozodik hatalar mevcuttur.
Özellikle son zamanlarda yeni bestelenen ilâhilerde çok daha fazla kendini göstermektedir.
Türkçe bestelerde meydana gelen prozodik hatalardan bir kısmı da, Türkçe bir güfteyi, Batı müziği tarzında bestelemeye kalkmaktan ortaya çıkan hatalardır. En çok bilinen Türkçe prozodi hatası İstiklâl Marşı'ndadır. "korkma sönmez bu şafak-larda yüzen alsancak" şeklinde sözün besteye uymadığı bir durum söz konusudur.
Zülfü Livaneli de Nazım Hikmet’in Karlı Kayın Ormanı şiirini bestelerken prozodi hatası yapmıştır. Yanı sıra, Grup Yorum da yine Nazım Hikmet'in Hoşça Kalın Dostlarım şiirinin bestesinde prozodi hatası yapmışlardır. Bu ve buna benzer prozodi hatalarını çokça görmek mümkündür. Şarkılarımızda, Türkülerimizde ve besteli dînî formlarımızda prozodi hatası ile ilgili çokça örneklere rastlayabiliriz.
• B- Genel Olarak Mûsikîde Söz ve Nağme Uyumunun Önemi
• Mûsikîde söz, nağme ve usûl bütünlüğünün önemi büyüktür. Sözün usûlle uyumsuzluğu durumunda hecelerin telaffuzunda tuhaflıklar ortaya çıkar, konuşma dilinde alışkan olmadığımız kelime okuyuşları ortaya çıkar. Tabii ki bu çeşit telaffuzlar da estetik olarak kulağa hoş gelmeyeceği için, bestedeki garâbet kendini açıkça gösterir.
•
• Sözün nağme ile uzun veya kısa okunuşu yanında bir diğer dikkat edilmesi gereken husus ta sözün ne söylediği, makamının neyi ifade ettiği meselesidir. Çoğu zaman bestekârların dikkat etmedikleri hususlardan birisi de budur. Güfte gülerken ve sevinç belirtirken, makamın ağladığını ve hüzün belirttiğini görürüz. Bu da bestede makamsal olarak hatadır. Çünkü XIII. Yüzyıldan beri Türk Mûsikîsi nazariyat kitaplarında, makamların ifade ettikleri haller konusu kaynaklarda açıkça belirtilmiştir. Bunlar bizim müzik geleneğimiz içinde yüzyıllar boyu böyle uygulanıp gelmiştir.
• Ayrıca bu makamların ifade ettikleri psikolojik haller, nazarî ve âfâkî şeyler olmayıp, bizzat uygulamalar ve deneyler sonucu tecrübe edilmiş önemli bilgilerdir.
Hiçbir kimse Sabâ makamında sevinç ve neşeyi bulamadığı gibi, kimse de Buselik ve Nihâvent makamında keder ve tasayı duyamaz.
• C- Dînî Mûsikîde Söz ve Nağme Uyumunun Önemi
• Dînî mûsikîde veya dînî formlarda prozodi hataları daha da yaygındır. Çünkü dînî formlarda güfteler Arapça, Farsça, Türkçe veya bunların karışımı olan Osmanlıca’dır. Bu yüzden, kelimelerin telaffuzu farklı olan bu dilleri bir arada idare edecek bir usûl bulmak çok zordur.
• Meselâ Ezânların notaya alınışında birçok hatalar yapılmaktadır. Bu hatalar kıraat talimi almış olan ve Tecvîd bilenler tarafından düzeltilmektedir, ancak Tecvîd bilmeyen ve solfeji iyi olan kişiler, direkt notadan okuma durumunda çok fahiş prozodik hatalar yapmaktadırlar ki, bu hatalar bazen anlamı bozarak, kıraati fâsit hale getirmektedir. Özellikle bir şiir edâsıyla ve vezinle yazılmamış olan dînî güfteler, bir usûle sokulmaya çalışıldığı zaman çok büyük hatalar meydana gelmektedir. Bir şiir tarzıyla yazılan Arapça güftelere uygun Arap darpları bulunabilir, ama Ezân gibi, Kur’ân gibi nazım biçiminde olmayan metinlerin, bir usûl içinde besteli okunması mümkün değildir. Çünkü çekilecek veya çekilmeyip kısa okunacak yerler bu iki formun metni içinde sabittir, bunların yer değiştirmesi mümkün değildir. Buna en kolay örnek olarak “Salât-ı Ümmiye” yi verebiliriz. İki satırlık bir Segâh beste içinde 4-5 tane usûl kullanılmak zorunda kalınmasının nedeni de bu olsa gerektir.
• D- Prozodi Üzerinde Çalışmalar
• Prozodi gibi ciddî bir konu üzerinde maalesef kaynak çok azdır. Özellikle Cumhuriyet dönemi Türk Mûsikîsi Müzikologlarından Hüseyin Sadettin Arel’in 1950’lerde yapmış olduğu araştırmalar dışında bu konu üzerinde müzik açısından durulmamıştır.
• Ahmet Hatipoğlu Bey’in bu konuyu ele alarak, konu ile ilgili açıklamalarda bulunması, yapılan hataları örneklerle izah eden bir kitap ortaya koyması takdire şayan bir husus olup, Türk Mûsikisi için fevkalâde bir adımdır. Sayın Hatipoğlu uzun süre Türk müziğinde çeşitli beste formlarında görmüş olduğu prozodik hataları tespit etmiş ve bunlara ait çözüm önerilerini de ilgili kitapta sunmuştur.