• Sonuç bulunamadı

Sayın Hasan Ali Yücel'e ithaflar:Nasılsınız üstad?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sayın Hasan Ali Yücel'e ithaflar:Nasılsınız üstad?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

Ş E H î İt

I k U l I M l l H l «»«■»...»»• a ■« m T V n i - O . . . i ■ • ■ » » ■ ■ ■ i ■■<■»« ***•■*'

Sayın Haşan

Ali-Yücel’e

ithaflar

N a s ı l s ı n ı z Ü s ta d ?

Şimdi daha nasılsınız, iyi

misiniz üstadım? Bendeniz

sizin daima afiyette olmanızı

dileyenlerdenim. Yusufun

tâbiri veçhile, yedi bolluk ve devletlilik yıllarını yedi kıt­ lık ve felâket yılları takip ettiği için, bundan sonra da yine saadet ve feyzü bereket yıllarınızın tekrar başladığı­ nı tahmin ederek çok iyi ol­ duğunuzu sanıyorum. Bunun la beraber, hatır soranlarını­ zın bazısından maalesef incin miş olduğunuzu gazetenizdei j ki yazılarda belirttiğimizi oku yarak cidden pek üzüldüm. İşte buna hiç dayanamıyarak artık şimdi ben de sizin hatı­ rınızı sormak istedim. Ancak uzun yıllardan beri, büyük j kusur yaparak, konuşmak fır

sat ve imkânını bulamadığım dan dolayı önce size özür di­ lerim. B usebeple de, kolay 1 kolay hatırlıyamıyacağınız

için, bu yeni hatır soranın kim olduğunu size hatırlat« m ak istedim:

İkinci Cihan Harbi esnasın da> Bolayırda Nâmık Kema­ lin türbesi karşısında kuru, lu çadırımdan yazdığım bir mektup üzerine, ordudaki ye dek subayların terhisine öğ­ retmenlerden başlanılması i- çin emir çıkartmıştınız. Ben

de buna bir cemile olarak,

aynı çadırımda bir gece rü­ yada Hazreti İsa ile bu ikin

ci Cihan Harbine dair yaptı­ ğım mülakatı size ithafen ka leme almış ve altı üç (18 ay süren askerlik müddeti) ayla

mühürlü bir zarf içinde 18

nüsha size yollamıştım. İşte o, bendenizim. Binaenaleyh, fam 17 yıl sonra, ikinci yazı­ mı size ithaf ediyorum. K u. suruma bakmayınız. Yalnız, sizin gibi, sevdiklerimin ar­

kasından gazete vasıtasiyle

fâtiha yollamasını bilmediğim

için, ben onların yüzlerine

karşı, hayatlarında iken ithaf etmek istiyorum, ki Dünya kulağıyla daha güzel dinlesin ler diye. Zira. Ahret küleğiy­ le ne biçim dinlendiğini tec­ rübe etmediğim için, ben bil miyorum. Yine şu ciheti de arzedeyim ki, size karşı olan bu ithaf borcumu bir defada

hepsini birden veremîyece-

ğim. amma herhalde arkası kesilmiyecek olan taksitlere bağlı olarak ödemeye devam i edeceğime söz veriyorum ve bu hususta yüksek müsaade­ nizi rica ediyorum.

24 Şubat 957 tarihli Cumhu riyet gazetesindeki: «Nasılsı- ! nız?» başlıklı makalenizi oku dum ve pek sevdim. Yazının can damarı ve yazılma sebebi olduğunu anladığım: «Nassm ' Hoca?» cümlesinin kulağımda , bıraktığı tatlı aksinin müte. vali ihtizazları, bana ilk ceva bıma makalenizdeki başlığı aynen başlık yazdırdığı gibi, diğer taraftan —sizin daima yazdığınız maarif işlerine da

ir— bana da kocaman bir

mektup yazdırdı ve ilgililere gönderdim.

Zira, «Nassın Hoca?» şek.

linde hatır sormak; kültür

seviyeleri büyük iki kişi ve hele öğretmenle öğrenci ara- j smda kayıtsız ve şartsız ola­ rak ne kadar tatsız ve çir­ kin ise de (ve sizin de bir gün nasılsa böyle bir hitaba

mâruz kalışınız hakikaten

kızdığınız kadar teessüre ve teselliye şâyan ise de) fakat kültür farkları hemen hiç bu

(2)

• •

Nasılsınız Ustad

(B a s ta r a fı * İnci sayfad a)

lunmıyan iki öğretmen arasın da, karşılaştıkları saman biri birlerine âdeta bir parola gi. bi verecekleri bundan daha tabiî ve daha samimî İçten bir selâm yoktur sanıyorum.

Şimdi sözü geçen bu maka- leniz üzerine benim çok ma- ■ rak ettiğim bir şey var usta, dım: Acaba eski meşhur mah lasının değiştirerek, yenisini mi aldınız ve bu İkincisini ondan daha mı iyi buluyor, sunuz? Çünkü, o mahut ma­ kalenizden sonra ben hangi

arkadaşıma rastlasam soru,

yorum:

— «Nassm Hoca» yı okudu ,

b u z mu?

Onlar da bana gûya ieca. hülü arifane yaparak:

— Hangi Nasrettin Hocasyı. Diye cevap veriyorlar ve sonra düzelterek:

— Hâ şu «Nassm Hoca» yı mı? söylüyorsun, evet evet okuduk diyorlar ve o zaman hep beraber gülüşüyoruz.

Fakat, bendeniz sizin o es­ ki beynelbasm çok meşhur olan adınızı daha güzel, ve

daha yerinde buluyorum:

(Hindistanda ilk Türk devle, tini kuran Kuşlumlar sülâle, sinden, kuşkulanmak masda* rmdan ve nihayet Evliya Çe­

lebilikten kinaye Kuş!

Çünkü, soyadınız gibi dâi. ! ma yükseklerde uçan ve yük seklerden takla alan bir ya­ ratık (mahlûk). Hakkında ne kadar da doğru bir Ata sözü, müz var: Garip Kuşun yuva, j sini Allah yapar (onun yuva­ sını bozanın da yuvasını yap­ tığı gibi).

Haniya, bu ismi sis ne gü- j sel bir vesile ile vaktiyle kendinize lakmış veya taktır mıştmız, hatırlıyor musunuz? Bir gün Maarif Vekili elbise-

sile Ankaradan kanadlana.

rak, Londraya kadar uçmuş, gece Londra radyosunun mik , rofonu başına konarak:

« B i r k u ş g ib i, u c tjım geldim y u v a d a n

E cel a y ırm a sın aııa _ babadan

A y r ılm a k n e zorm u ş, »u A n k a . Tadan

A r t ık yü rü m ek yok ban a k a ra

d a n

U ç m a k n e güzel şey im iş h a v a I

d an . i t e l e n e hoş o lu r , b ö y le c a b a , j d an» D iy e b ü lb ü l g ib i ö tm e y e b a ş | la m ış tınız. E r te s i sa b a h da. gaze 1 t e l e r « B u k u ş k im d ir? » t a n ıd ı­ n ız m ı, diye tü rlü y a z ıla r y az m a y a b a şla m ışla rd ı. A m a, n e k a d a r da ço k is a b e tli isim İm iş i b u y a ! D e v le t k u şu , C e n n e t k u ş u , T a v u s ku şu , P a p a ğ a n g ib i n e k a d a r da güzel şe k ille rd e n i s o n ra , b u g ü n e k a d a r sa h ib in i ! .y in e ne k a d a r ço k ç e şitli isim ,

l e r alan şe k ille re so k tu , d u rd u. İ k lim le r e göre ik lim , m e v s im le ­ r e göre tü y ve p o st d e ğ iştire n , ,

•dis v e yaş d eğ iştiren c in slerd en m i yan m ad ığ ı kald ı. R u lıu lk u d . d iis ıııii ü flen d i ona, n ed ir b ilm i­ yoru m .

l!v r t, üstad ım , h a k ik a te n ö y le. G azeteıüzdp. lıen siıiıı y a z ıla rın ı

7 ' ok u rk en k f h İsta n b u l'd a , k â h A ııkarad a. olduğunuzu öğren m ek 1« k a îm ’ yorıın ı. ilir de b akıyoru m ki , b ir K ıb rısta . İÜ çiin İsra il de. 15 etin l.M id rada k ald ığ ın ız ı o ra 'a rd a ıı gazetenize m e k tu p la r y ğdıvdığmızı ve çoğunu b e ra b e rlh îzd e getird iğ in izi görüyorum . Son ra üstat, sizin oralard an Cum lıu rly e t g azetesin e y ü k sek dalga uzunluğundan uçu rd u ğu n u z n ıek | to p la r bana ne b içim g e iiy o .r M liy o r m usunuz? Hanı C u m h u ri. y e t B a y ra m la rın d a d on an m a o -

J

lu r , gece şelıray in olu r da T a k . | «im — B e y a z ıt . F a tih m ey d an larm d atı lıav aya m e k tu p la r, f i . S e k le r p a tla tırla r ve b u n la r h a vada u ç a rla r k e n iç in d in re n k Sonu y ıld ızlar sa ç a rla r? tş te tıp k ı o h av ai fişe k le re b en zetiy o ru m k e n o m ek tu p la rın ız ı?

Y a r ın : « K a ş h a z re ile rll» b ir « . e u ı , . ı . S a k i* V arlh m en

Referanslar

Benzer Belgeler

(Lac Léman) m etrafını geceleri nura gark eden yine bu beyaz kömür dür. Honoré diyor ki « bir kaç manetle mü­ zeyyen bir mermer levhanın arkasına 10,000 ve

Araflt›rmac›lar, daha önce bir morötesi (dalgaboylar›nda parlayan) halka ve optik (görünür) ›fl›kta parlayan s›cak noktalarla ayn› yerde bir X-›fl›n›

Neyzen çok içki içerdi, ben ağzıma koymam; Neyzen sigarayı yutardı, ben tadını bilmiyorum, ama ikimizin bir müştereği var: İkimiz de dilimizi tutamıyoruz. O

[r]

Elektronun elektrik yükünün karesinin, ›fl›k h›z›yla Planck sabitinin çarp›m›na bölünmesiyle elde edilen ince yap› sabiti, son bir kurama göre ancak ›fl›k

Fakat o tarihlerde de kayık bütün bu vasıtalar İçinde halk tara­ fından kâh ucuzluğu, kâh her an j emre hazır oluşu bakımından ve yük­ s e k sınıf

lej’de ve Almanya’nuı Magdeburg şehrinde yüksek tahsilini ise An­ kara Hukuk Fakültesinde yap­ mıştır. 17 Nisan 1927 de Dışişleri Bakanlığına intisap

Çiçekleri neredeyse tamamen kapalı sikonyum’lar içerisinde hap- sedilen dişi incir ağaçlarının tozlaşmasına ilek arıcığı (Blastophaga psenes) denilen ve