• Sonuç bulunamadı

5 İş Darülfünunu Dr. Ömer Buyse p P

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "5 İş Darülfünunu Dr. Ömer Buyse p P"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I d j t i h a d

5^-xvn.-n_n-KİK

j-u t.

j-Trı

İÇİNDEKİLER

5 İş Darülfünunu Dr. Ömer Buyse p P

5 Edebî tenkid: Yollar ve İzler. Dr. Ab. Dj. I

? Tevfik Fikretin ruhunu tetkik. Dr. izzettin

Kıt’a AB. DJ. f

l İnkilâp şi’ir Dr. Kaya

j Sinir hastası (Manzume) Suud Kemaleddin p

§ Bir ahlâkın icmali J. M. Guyau J

\ Felsef î sanihalar Franklin v. s.

2

g

l Yeni neşriyyat.

S

ffxjrıx\riJTJT-rT_raxxrtJT-rTJTj-ırif-if-t

I-I

nnn n n nLrvru-LrTjT_rxrıxıxvjTJiJTJTjnj-T-^^

İçtihat p

I Sayı ]

ON BEŞ GÜNLÜK FIKIR VE Kuruş | 287 |

i— ,J

SAN’AT MECMUASI

* : ıo

Istanbul 15 Kanuni evvel 1929

“İŞ„ Matbaası

(2)

Emrazı dahiliye

Beyoğlu VenedikSokağt No 5 Cum‘a ve Cum’a İrtesinden başka

Hergün l f dan 7 ye kadar.

Çarşamba gühleri parasızdır.

T elefon : p. 4707.

Şâiri Âzami Tebcil

Güzide şair Florinali Nazım Beyin Abdulhak Hamid Beyi ateşli bir ihlas ile tebcil eben yeni eseridir.

Mutala’asım tavsiye ederiz bir Çok resimleri muhtevidir.

Adabı Muaşeret Rehberi

[SAVOİR VİVRE]

Dr. Abdullah Cevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tahniti ediyor. 500 küsür sahifalı ve resimlidir.

Cildlisi 175, ciltsizi 150 kuruş posta pa­

rası yüzde 20 nisbetinde zam edilir.

Müderris İsmail Hakkı Beyin kitabları

Kuruş içtimaiyat noktaî nazarından terbiye 20

Kalbin gözü 20

İzmir konferansları 50

Terbiye ve iman 25

Bu eserlerin nüshaları tükenmek üzere­

dir idarehanemizde ve kitabçılarda bulunur.

Tek şutunun her 3 centimètre irtifai yani 3 X 8 centimètre murabbai yer ve herdefa’i derç için ücret 1 liradır.

İlanların ücretleri dere edildikten so­

nra muntazam makbuzla tahsil olunur.

İ’Ilanı muhtevi “İctihad,, nushalari, İ’lanı verenlere meccanen gönderilir.

Her derç için İlân asgari 1 liradır.

Tarif de publicité dans T «ldjtihad»

Ltq 1 pour chaque 3 centimètres de haut­

eur dans les colonnes de l’“Idjtihad„. soit 3 X 8 cent, carrés, par insertion.

Le prix des avis et annonces est en­

caissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de l’“Idjtihad„ dans les quels les avis et annonces ont paru sont enuoyés aux intéressés, â titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq. au minimum, par insertinon.

M. ÜTÜCİYAN Çinkoğraf

Fincancılarda Kalifidi Han

L’Anthologie Française Üniverselle

1 9 2 8 - 1 9 2 9

P a r :

J. L. L D’ARTREY

5 0 0 sahifelik ve bütün dünyanın Fransız lisanile yazan şa’irlerinin en güzel şi’irlerini muhtevi olarak basılmakdadır.

iki dürlü tab’ı vardır biri fevkelâde a ’la kâğıd üzerinedir, bu lüks tab ’ın fiati 150 frankdır; alelâde kâğıdlıdır. Bu sade tab’ının fiati 3 0 frankdır ayrıca 3 frank da taahhüdlü posta ücreti ilâve olunmak icab eder. Arzu edenler şu adrese bu mikdar parayı gönderiıb bir nüsha isteyebilirler.içinde büyük şa’irlerin resimleri vardır.

Monsiear D’artrey 17 Rue de La Rochefaucould Paris

(3)

içtihat

ABONEMENÎ Pour un an D . 2 Edition spéciale500Ptrs.

ADRESSE

“ Idjtihad„Constantinople Téléph. St. 865 X X V ème ANNÉE 15 Décembre 1929

Türkçe ve Fransızca

İLMÎ, EDEBÎ, İKTİSADÎ

No: 2 8 7

ABONEMAN:

Seneliği [24Nüsha]Türki- ye için 21/2, hariç için 2 D. Âlâ kâğıdlısı 5Liradır

İDAREHANESİ Cığaloğlunda İçtihat Evi

Tarihi T e ’sisi:

1904 — Genève Yirmi beşidci sene 15 Kânunuevvel 1929

İktisadî ayna

İŞ ÜNİVERSİTESİ /

DERDİMİZİN DEVALARINA DOÖRU

Basında asri fikirler ve nurlarla mü- sellah ve mücehhez büyük bir zekâ bu­

lunan genç ve tuvana hükümeti cümhu- riyemiz, istiklâl, selâmet ve refah yolla­

rım genişletmekde devam etmekde- dir ve bunu muhlis, garaz ve ivazdan münezzeh vatandaşlar yürekden sevinçle görmekdedir ve daima daha yüksek daima daha ileri demekdedir. Zaten vatandaş­

ların yüksek nidası susduğu gün bir millet için ölüm başlar.

B ism arck in “biz bir asırdayiz ki bir saat uyumak ölmekdir„. demesinin hikmeti barizdir. Kanaetin kenzi layufna,, olduğu zemanlar çokdan geçmişdir, aza malik olmak için çok istemek lâzımdır.

Bu mukaddemeden sonra asil mes’eleye girebiliriz.

Belçika hükümetinin Maarif Nezareti­

nin san’at tedrisleri şu’besi müdürü aziz ve fazil muhibbimiz Dr. Ömer Buyse ta­

rafından gönderilmiş olan!

L a D ernière Hoeıırc

gazetesinin 17 Novembre 1929 tarihli nüshasının beşinci sahalı tab’ı nüshasında:

L ’université du Iravil surgit de terre sernameli bir mekale vardır. Bu mekale unvanından da anlaşıldığı üzre Belçika

da yeniden inşa edilmekde olan bir İş Darülfünunundan bahs ediyor.

Belçika, sanayi tedrisatına en çok ehemmiyet veren memleketdir. Orada kilometremurabbaı başlna 220 nufus düş- mekdedir .

Belçika arazisi bu kadar nufusu bes- lemekden acizdir.

Bu sa’ik Belçikada sanayi’in a’zami inkişafım zarurî kılmışdır. İngiltere de ayni vaz’iyetdedir. Büyük Britanyanın arazisi mahsulatı arzıyesile, büyük Bri­

tanya nufusunu senenin 360 gününden yalnız 52 gün beslemeye kâfidir. Şu hal­

de 348 günlük mevaddi gıdaiyesini sa­

nayi’ vasıtasile, ve mübadele tarikiıe elde etmeye mecburdur. Britanya adası 52 gün vesaiti munakeleden mahrum olsa 53 üncü gün açlık başlar ve beş altı gün sonra bütün halk açlıkdan ölmüş bulunur.

Bu istatistik rakamlarını yazmakdan bir muradınız vardır. O da sanayi’ tedrisatı­

nın, sanayi te ’sisatının ne kadar mühim hayat ve beka menba’ı olduğunu bariz bir suretde göstermekdir.

Muhibbimiz Dr. Ömer Buyse ün, Bruxelles de yapılmakda olan İş Darulfununu hak­

kında verdiği ma’lumata nazaren bu bina 4 katlı olacakdır. 23,000 metre terbi’inde bir sahe işgal etmekdedir. Şimdiye kadar 28 mektepde icra olunan meslekî tedrisat bu binada temerküz ettirilecekdir.

Hükümeti cümhuriyemizin, ve Maarif Vekâletimizin meslekî tedrisata büyük

(4)

ehemmiyet ve vus’at vermesi çok musip ve şükrana şayandır. Zira mevaddı gıda- iyeden ma’ada ihtiyacatımızı temin için harice milyonlarla lira vermemiz pek kıskanç bir muhabbetle merbut olduğu­

muz İstiklâl ile bir gün uygun gelmez.

Biz kendi kendimize kifayet edecek bir milletiz, tarlalarımız mahsuldar ve orman larımız, ma’denleriniz, siyah ve beyaz K öm ür umuz bitmek tükenmek bilme­

yecek kadar çokdur. Dünyanın pek az milleti tabi’atın bu ni’metlerine bizim kadar na’il olmuşdur. Türkiyenin tabiî servetleri hakkında bir fikir almak için güzide coğrafya mütehassısımız Faik Sabri Beyin ehiren yeni tiirk harflerile nefis ve mükemmel bir halde basılmış olan

“Türkiye coğrafiyası„nı gözden geçirmek kâfidir. Bu güzel kitaptan ayrıca bahse­

deceğiz.

Biz sanayi’ efendileri iâzım kalem efendilerimiz var.

Bunun için Avrupaya göndereceğimiz gençlerin sanazi tahsil etmeleri tercih olunacakdır. Belçikanın teknik mektep­

lerine elyevm devam eden kız ve erkek talebenin yekûnunun 220,000 [iki yüz yirmi bin] olduğunu kaydetmeliyin. İşte bu mektebler sayesinde dir ki Belçika sanayi ve maliye müesseseleri hemen bütün Avrupanın büyük tramvay hatla­

rına, elekrik imtiyazlarına malik bulun- makdadır. Bir derecde ki Londra ni tah- telarz ehemmefer demek olan Tub hattı Belçikalı ve Amerikalı iki malî grup ta­

rafından yapılmış ve ısletılmekde bulun­

muş olduğunu 1903 de Londrada öğren­

diğin vakit mütehayyir olmuşdnm. Siyasi istiklalini bu kadar kahrimancasına istih­

sal etmiş olan milletimin hiç bir şey için kimseye muhtaç olmayacak bir vaz’ıye- ti de feth edeceğine i’timadımız kuvvet­

lidir. Daima daha ileri!

9 K. evvel 1929 Dr. AB. DJ.

Edebî tahlil

Y O LLA R ve İZ LER

2 -

“Fran maçonerie = Frrnc-maçonnerie„

manzumesi bir az haksızdır.

Beşeri uhuvvet mafevkelhayal O zemin hilkattanberi kuraktır.

Diyor. Fakat bazı mühali mümkirie çok tercih ederiz. Bununla beraber beşerî uhuvvet muhal değildir. Bu, yanlış bir zihaptır, beşeri uhuvveti miimkin gör­

mek za’f değildir; Kuvvettir. On doku­

zuncu asrın en büyük mütefekkir Fran- sızı saydığımız ve pek genç iken ölen filosof J . M. Guyau ya, Sympathie üni­

verselle tasavvurundan dolayı zaiflik isnad edenlerin kendileri kâfi derecede kuvvetli değillerdir, Ferdi hayat, hücre­

lerin ahenk ve tesaniidile mevcut ve paydar iken İçtimaî hayatın inkişafı ne­

den aynı şerait dahilinde mütekâmil ol­

masın? Fertler cemiyetlerin uzviyetinde hücrelerdir. Bu ahenk, umum zevil- lıayat için mümkin görünmesede “Beni Adem„ için her halde “Azayı yekdiger„

olarak yaşamak, mes’ud olmak pek mümkin ve lâzımdır kanaatindeyiz.

Filhakika Doktor Kaya bey oğlumuzun lisanı da bu bapta bir inkâri kafi ifade etmiyor. “Zemin kuraktır.„ diyor kurak zemin daima kurak kalmaya mahkûm değildir, Tehammiilzar olan iklimin azm âdat olduğunu çok görmüşüzdür..

Bundan bir kaç sene evvel buna:

Kardaşlık ağlarsa kardaşlık için Olur bütün kurak tarlalar sulak;

Melıabbet nağmemiz yaptı binlerce İşitmez kulaktan dinliyen kulak Kıt’asile cevap vermişiz demektir.

(Gemiyi kurtaran kaptan) büyük hisseli bir kıssa tazammun eden kâmil ve tam bir manzumedir.

(5)

İÇTİHAT 5305

“Guyau,, nun “bir filosofun şiirleri,, nde

“Reconnaissance,, adlı bir manzumenin mevzuile arkadaştır. [*]

“Sırıtgan hakikat,, mağrur adam oğul­

larına havale oıunmus bir baba saman-"> t dır, Bu çok luzumlu ve faidelidir.Bu şamar karun için de dilenci için de şifadır.

1902 de mağrur bir hükümdara:

O toi qui marches fier de ta vaste puissance, Peux-tu ne pas vieillir? peux tune pas mourir?

Demiş olduğumuzu hatırlayoruz. Bu gün o imperatorun da, o imperatorluğunda ye­

rinde yeller esiyor!..

Avcı, manzumesi nazik bir şairin yüre­

ğine yakışır bir nağmei şefekettir. (Kış ve fakir) manzumesi gayr endiş bir he­

yecandır.

Hugues Leroux nun

Au soleil chacun a sa place,

Le manteau d’un heureux qui passe, Offense notre nudité.

Tersesinide ihtiva eden: “Droit au bon- hour„ sernameli manzumesile hem âhenk- dir.(Dilencinin bayramı)da aynı refatdedir.

“Balıkçılar,, enfestir:

Hayat çelikten bir ağ, bizler içinde balık Tabiat kanunları, balıkçı tayfaları;

Koşarken bir yem için denizde alık alik Bir gün ağa çarparız bu mağrur kafaları.

Diyor ne kadar acı, ve doğru!..

(B o ra ), (Motorda), (Laçe-na) hep pek âlâdırlar.

Ay ve şair,hayat gibi vapesin bir nefesle bitiyor.

Dönen de, döndüren de, sanide sanat da sen Eşyanın tahlilinden öğrendiğim benim bu!..

Saraya konan kumru soruyor halâ: Gû?. Gû?.„

[* « Bir filosofun şiirleri » Devlet Matbaasında basılmaktadır. Maarif Vekâleti size bir fikri ziyafet hazırlıyor.

[*] Hayatın sonu ve iptidası, sormak ve cevab almamaktır, demek istiyor yine biz anudane soracağız mutlaka su­

al almak için değil, kürrei arzın almış olduğu istifham işareti şeklini pek âlâ gördüğümüzün muz’iç ilânı olarak sora­

cağız ve Hazreti Allaha:

Kadritü nügûn geşt zikadri hiredem Ey abi tu ateşîikeni harmeni tü!.

Deyerek geçip gidenlerden olacağız..

Hülâsa:

Doktor Kaya bey oğlumuz, edebiyat ve tefekkür alemimize, iddiasız, nıütevazi mütevekkil giriyor. İhtisasatının sahala- larında topladığı çiçekler ne rayihaları, ne renkleri itibarile şammemızın ve gözle­

rimizin çok alıştıkları ve hatta duymak­

tan ve görmekten bıktıkları rayiha ve renkler değillerdir. Şiir ve san’at eser- lerinedn istenilen bu şarti iptidai (Yollar ve izler) de mevcuttur şiir ve san’at eserlerinden istenilen ikinci vasf, feyyaz ve velûd bir heyecan uyandırmaktır, bu vasf dahi onda mefkut değildir. Fakat bu kaynak, çabuk kuruyacak bir tabi­

atta görünmiyor. Bu ilk nebe’anın arka­

sında daima gür daha berrak, daha büyük nebe’anlar vardır. Yüksek dağların bu kaynağı besliyen ve suyunun üzerine kuvvetli bir tazyik yapan karları ve yağ­

murları eksik değildir. Susayan ruhlar çok beklemiyeceklerdir. Kana kana iç­

meye hazır olabilirler.

Dr. AB.Djevdet

[*] « Ömer Hayanı » m telmih olunan rubaisi şu­

dur ki « Riibaiyat hayam ve türkçeye tercümeleri » miz- de 460 inci rubai olarak 365 inci sahifede mukayyettir.

An kasr ki ber çarh hemi zed pehlu, Ber dergehi o şehan nihadendı ru;

Didimki ber kengere eş fahtei Benşeste hemi kuft ki gü? gû? gû?

Son mısrada tekerrür eden « g û » kelimeleri gûca?

guca? yani nerede? nerede? demektir.

(6)

Vecibesiz ve müeyyidesiz

Bir Ahlakın icmali [*]

Yazan: J. M. GUYAU

Tabiatın lakaydliği tarziyesi

Ben ise bu kabaran denizde, seyrini idare etmeği, bendlemeyi, onu zapt etmeyi biyhude isteyen beşeriyet üzerine çöken bütün tabietin ayinesini görüyordnm. insan cesurane muba- reze eder, cehtlerini çoğaltır, muzaffer oldu- ğnnu zan ettiği zamanlar olur, bu zannın se­

bebi şudurki kâfi derecede uzağı görmez ve ufkun arkasından er geç eserini yıkacak ve kendisini de alup götürecek olan büyük dalgaların geldiğini müşahede etmez. Alem­

lerin, denizin dalgaları gibi temevvüç ettiği bu kâinatta efvacı mahlukat tarafından ihata edilmiş ve layenkati hucuma maruz değilmiyiz Hayat etrafımızda girdablanır , bizi ihata eder bizi batırır (gark eder). Lâyemutlukdan, ebe­

dilikten bahs ederiz; fakat tükenmeyenden daima ölçüsüz, tartısız verecek kadar kör ve zengin olandan başka ebedi olan yoktur.Kuv­

vetlerinin bir hududu, olduğunu, dinlenmek ihtiyacım his ettiğini, işden çalışmadan sonra kollarının (bitab) düşdüğünü ilk d efa öğrenen, ölümle tanışır. Ebedi olacak kadar yorulmak bilmeyen yalnız tabiet vardır. Bir idealden de bahs ederiz; Tabletin bir maksadı olduğunu, bir yere gıtdiğini zan ederiz; bunun sebebi şudurki Tabieti anlamayız: mansabına doğru akan ve günün birinde mansabına vasıl ola­

cak olan bir ırmak yerine koyuyoruz fakat Tabiet [payansız] ummandır. Ona bir maksad vermek, onu daraltmakdır,zira bir maksad, bir intihadır. Payansız (immense) olanın maksadı yokdur. [**]

Hiç bir şey boşuna değildir; “Rien n’est envain„ sözü ekseriya tekrar olunmuşdur. Bu,

[*] Baş tarafı «İçtihad» ın 268 ve müteakip nuıne- rolu nushalarıtıdadır.

[**] Ömer Khyyam ın şu rubaisi gösterirki şark garbden en aşağı 800 sene evvel böyle düşünebilmişdir.

t ı j j y ^

( ¡S->y j ö ' !;

*

l ^ jj» (j-u o je -u»l

Bu uzak yolun vasıl olacağı bir nokta yokdur diyor.

J. M. Ouyau da bunu söyliyor.

teferrüatda doğrudur. Bir buğday danesi diğer buğday daneleri vucude getirmek için yapıl- mışdır. Mahsul vermeyen bir tarla tesavvur edemeyiz; fakat Tabiet heyeti umumiyesile mahsuldar olmaya mecbur değildir. O ölümle hayat arasında büyük bir muvazenedir. [*]

Belki onun en yüksek sırı akimliğinden gelir.

Bir buğday tarlası bahrimnhit kıymetinde de­

ğildir, Tabiet, kendisi çalışmaz, istihsal etmez çarpınır, hayat vermez hayat ihtiva eder, ya­

hut daha doğrusu aynı lakaydlıkla hayatı verir ve geri alır, mevcudatı sallayan büyük ebedi yalpa (Roulis) dir. Derinliklerine bakıldığı vakit orada hayatın kaynadığı görülür; sakini bulunmayan tek bir damlası yoktur ve bunla­

rın cümlesi biribirile gavga ederler, biribirle- rini ta’kib ederler, biribirinden içtinap ederler,, biribirlerini parçalarlar. Gelişi güzel acı dal­

galarının gezdirdiği bu mahlûkat Kül (Tout)un nesine lâzım, derin ummanın nesine lâzım?

Kendiside bize bir harbin, fasılasız bir muba- rezenin manzarasını arz eder: Sahilde kırılan ve en kuvvetlisi en zaifini örten ve sürükleyen dalgaları alemlerin tarihini, kürei arzın ve insaniyetin tarihini muhtasaran tasvir eder.

O adeta gözlere şeffaf olmuş kâinatdır.Suların bufurtunası, havaların furtunasının devamının, neticesinden başka bir şey değildir. Denize intikal eden ürperme rüzgârların örpermesi de- ğilmidir? Hava temevvüçleride hareketlerinin izahlarını ziyanın ve hararetin temevvüçlerinde bulur.

Eğer gözlerimiz esir (ether) in bipâyanlığını ( “immensité« sini) ihata edebileydi, her ta- rafda kulak sağır idici dalgalar çarpışmasın­

dan, sebepsiz olduğu için nihayetsiz olan bir mubarezeden umumun, umuma karşı bir har­

binden başka bir şey görmezdik. Bu kasırga­

nın içine sürüklenmeyen hiç bir şey yokdur:

hatta arz, beşer, zekâyı beşer bütün bunlar bize üzerine istinad edebilmemiz mümkin olan sabit hiç bir şey arz etmez; bunların cümlesini daha batî olan fakat daha az mukavemetsuz

1*1 İnletir darbesi her zerreyi kör celladın Dinle yıldızları, deryaları, ferşu arşı ; Ölünün bestesine güfte yapar zuri hayat, Çalınır suri mesafatda matem marşı.

AB. DJ.

(7)

İÇTİHAT 5307 olmayan temevvüçler alır götürür.[l]Düşündük-

çe etrafında ummanı nkabardığını.her şeyi ihata ettiğini, her şeyi alup götürdüğünü görüyor gibi olurum. Artık bana öyle gelir ki bizzat ben bu dalgaların birinden, bu dalgaların dam­

lalarının birinden başka bir şey değilim; arz nabud olmuşdur; insan nabud olmuşdur ve ar­

tık nihayetsiz dalgalarile, medlerile, cezirle­

rde derin ve yekedâ vahdetini gizleyen sathı - daimi değişmelerde Tabietden başka bir şey kalmıyor.

Bir iyi Tabiet, bir fena Tabiet, bir lakayd Ta- biet; bu üç farziyyeden birini nasıl intihab et­

meli ve karar vermeli? “Tabiete uy = con­

form e-toi âla natur„ e hükmünü insana ka­

nun olarak vermek

Pk bir vehmü hayaldir.

Bu tabietîn ne ol­

duğunu bilmiyoruz.

Binaenaleyh “dog- matiqne “olan„“mé- taphysiquele„ kat’î bir siret kanunu (une loi certine de p)r, conduite) istememe-

tidir demekte Kant ■ B B ü ü haklıdır.

MEBHAS — II

Amelî yekin [Certitude pratique] in ahlakı.

İmanın ahlakı — Şekkin ahlakı.

' I

Amelî yekin in ahlaki [Morale de la certitude pratique]

Amelî yekinin ahlakı, o ahlakıdır ki, kat’î mutlak, mustedel [apodictique] ve âmir (im­

pérative) bir ahlaka malik olduğumuzu kabul eder. Ba’zıları bu kanunu, bir esas (matière), ferasetle anladığımız ve aklımız için herşeye faik bir kıymeti muhtevi bir kanun olarak ta­

savvur ederler. Kant ile beraber ba’zıları da bu kanunu temamen sırrî ve haddi zatında hiç bir esas, hiç bir hayri aslî, hiç bir muayyen gaye ihtiva etm eyen, ancak

[1] Hayanın şu rüba’isini de okuyun:

VI Aİ1 V

Lj JUAT Jile

j r y ta-»

Tercümesi için Rüba’iyyatı Hayam adlı kitabımızın ikinci basılısında 187 inci salıifeye bakın.

Şairin mezarından ses

Mesti şerabi hayret idim gerçi mest idim;

Devrimde kimse tatmadı ta’mi şerabımı;

Halkin leyali nuzhetine kıldı rüzgâr Bedri münîr mes’ale’i iztirabını.

AB. DJ.

kanuna muvafık yahud gayri muvafık gaye (fin) leri ayırmaya medar olan bir umumiyet (universalité) seciyesini muhtevi olarak tasav­

vur ederler. Mesela “intuitioniste„ lere göre bila vasıta bir teferrüsle, ismet, haya v. s.

gibi a’malin melekelerin, faziletlerin kıymet ve meziyetini anlarız. Kantcılara göre, bil’a- kis bir amelin ahlaki seciyesi ancak bu ame­

lin “maxime„ ı yta’mim ve bu vech ile hasbî olduğu gösterilebildiği zeman sabit olur.

Bilhassa yekini ahlâkînin birinci telakkisine karşı dır ki, ahlakî hükümler, bunların tena­

kuzları, nisbiyetleri, meşkükiyetleri hakkında kadim delili reybi [argument sceptique] haizi kıymetdir. Bu delilin, mutlak bir suretde fu- lan ve ya felan fi’li, fulan veya felan fa­

zileti kabul etdir- mesi sebebile bizzat, kanun üzerine inhilal etdirici bir te’siri vardır. Bir mutla- kıyyetci [ absoluti­

ste ] dinin menasiki size bilvücuh ihmale şayan göründüğü ve te’abbüdetdiği Al - laha artık inanma­

dığınız vakit bir dinin menasikıne riayetkâr kalmak güçdur.

Vazifenin kabiliyet tehavvüliyesi hakkındaeDar- win tarafından dermeyan olunan ms’ele (Problème) mutlak amir, kat’î, cihanşümul bir hayr (bien) kabul eden her kes için endi­

şeyi mucip olmakdan hâli kalmaz : Eğer arilerin ahfadı olsaydık bizim için vazife for­

mülü temamen değişecek midi?

Her cem’iyetede muhtelif nevi’den işler vardır ki umumiyetle, müşterek iş (tachee), bir vazife bölümünü istilzam eder.Binaenaleyh bir hirfet ocağîndan diğer hirfet oca - gına vazifeler pek a’lâ değişe bilir ve arti- sanların ahlakının garib olacağı derece ga- rib ola bilir. Cem’iyyeti hazıremizde bile arı­

ların ve karıncaların cem’iyyetlerinde olduğu gibi bi taraf [meufre] 1er vardır. Ahlakları kurum vustada cem’iyyetin mütebaki kısmının ahlakına her noktadan uymamış olan ve belki hâlâ dahi uymayan rahibler böyledir.

Charle Vll zemanında, ilkahdan sonra erkeklerin imhasına da’ir bir kanun yapıldı:

Faidesiz olmuş olan aylıklı bölükler imha e- dildi; eyi yapıldığını zan ediyorlardı. Mars seyyaresinde, bizimkilerden temamen ayrı fa­

kat yine şeklen kat’î bir mecburiyetle kendi­

sini kabul ettiren san’at ocakları bulunabilirdi, bu ocakların mütekabil vazifeleri bizimkiler den pek farklı olabilirdi.

(8)

<?e>\

İ N K I L A P

Dedi ki “ Bu işler acele oldu Vakitsiz doğurduk cümhuriyeti Şapkayle hurufat mes’ele oldu Değildi birinin hiç daha vakti !„

Dedim ki: A hocam haklısın amma Bu yeni derslerden alacağın yok!

Atıldı Eskiyen papuçlar dama Zulmetsin nur ile dolacağın yok!

İnkılap yapılmaz istişareyle Kanunla, meclisle, istihareyle Paşayla, ağayle, 'efendi, beyle, Harp ile, minnetle yahut parayle!

İnkilâp: tarih, dil, adetler ve kan;

Maşerî bünyenin olgunluğudur.

Yahud da bu olgun bünyeden doğan Dehanın bir sırrî dolgunluğudur.

Ona yok proğram, ona yok nizam Hikmetin fevkinde, ilmin fevkinde!

“İş başı„ ibadet bizlere hocam Çalışmak ayindir bu yeni dinde!

Dr. Kaya 1928

b - r a

Sinir hastası ve fırtına

Dışarda fırtına var, işte gökreyor rü zg âr, Homurdayor deli rüzgâr, dışarda fırtına v a r, Odamdayım. Yine yalnız bakışlarım korkak...

Duyuşlarım yine çılgın; bir iskelet olarak

Önümde raks ediyor durmadan ölen her dem.

Odamda urkuyorum; benziyor buyuk gölgem

Tevfik Fikret

ve

Psychanalyse Tetkikleri

Doktor A. İzzettin

6

Fikretin en canlı parçalarını teşkil eden bu eserlerin manası şairin gayri meş’urunda pek büyüktür.

Haleti mekniyesini muhafaza eden peder husumeti şeklini değiştirerek, onu makul, muhik gösterecek vatanperverane bir isyan haline sokuyor. Bariz bir düşmanlık yerine tenkit ve telehhüfler ikame edilerek bütün kabahatler muhite atılıyor. Erkek çocukta pedere karşı duyulan bu adavet, aynı zaman­

da — Fakat bu yegâne sebep değildir!, — va­

lideye karsı şiddetli bir merbutiyet, bir me- - yelanı aşikanenin husulüne sebep olur, Peder valideye tesahup etmekle onu oğlunun elin­

den alır, bu ise çocuğun lâyezal hod peres- timini yıkmaya saidir. Valide tesebüttü bu suretle meydana çıkar. [1] Pederin evdeki tahakkümü (Tecdidi izdivace bakınız.) Çocuğu sıkar ve artık Oedip mudilâsı teessüs [2]

etmiş bulunur.

Peder husumeti ile sıkıca alâkadar olan diğer ve gayet mühim bir mudilâda (Complexe de mutilation) [3] = İhsa mudilâsıdır. Bu mefhum

gerek ruh hastalıklarında ve gerekse mitoco- jide oynadığı rol hasebile mühim olduğundan biraz malûmat vermek lâzımgeliyor.

Bu mefhum hakkında Freud: “Erkek çocuk diyor, nazarı istigramını ilk defa olmaküzere tenasüh sahaya çevirdimi kendi uzvi tezkiri- nin tahtı tesirine düşmekten hali kalmaz. Vu- cudunun bu kısmını o kadar mühim bir şey telekki eder ki kendisine benzeyen diğerle- rindede onun mevcudiyetinden şübhe etmez ve bu (Tip) den gayri bir cins olacağını keşf edemediğinden, kadınlarda dahil olmak üzere bütün nev’i beşerde bir nevi üzvi tenasüh kendi uzvine benzer bir uzvi tezkir arar bu

Karanlık aynada bir bikarar hasta dive.

Odamdan urkuyorum; bir fısıltı var yine. Ve

Masamda can çekişirken o benzi sap sarı mum , Elimle kendimi sessiz bulupda yoklıyorum, Gömûldeyen sesini iztırabımm boğarak.

Sû'ud Kemaleddin

111 Pederin ortadan gaip olduğu “ vakit, seyyahat,, anlarında da valide tesebbütü şiddetlenir.

121 Mudilâ “ Compilekse,, . Burad bu mefhuma ait fazla izahata yer yoktur. Hullet veya teessüriyet cilıe- tile kıymeti yüksek ve gayri meşru’da kalan bir haleti tevettiiriye şeklinde alabiliriz.

Müracaat. “ Bleuler: psychiatry,, İngilizce

“ Brill: psychanoİBysei,, 131 Complekse de Castration.

(9)

İÇTİHAT fikir onda o kadar yerleşir ki küçük kızların âzasını reyelayn gördüğü halde de fikrini tas­

hih edemez.. Müşahede ona iki farklı uzvi tenasühü gösteriyor: Demek ki bu uzuv eksik..

İşte onun için korkunç b r şey! o vakit çocuk düşünür bu uzuv kızda yoksa da belki haleti mebvada kalmıştır zehabına varır. Müteakip müşahedeler bu fikri de sarsdığınden artık üçüncü bir nazariye baş gösterir, bu uzuv ( yani erkek uzvu ) kızlarda da vardı.

. . . . lâkin kesilmiştir faraziyesi yer tutar.

Düşüncenin bu terekkisi çocuğun acı fakat şahsi bir tecrübesile karşılaşır. O da kendi uzvi tezkerile oynarsa, uzvundan mahrum edi­

lebileceği zehabına düşer. Ceza olmak üzere pederinin, onun uzvunu keseceğini düşünür.

O günden itibaren nisa uzvi tenasülesi onun içini adi muhakkar, bir şey olur.

( İhsa Mudilesi) . Bu mudla husul bulma­

dan evvel çocuğun nazarında kadın cazip b ir’

mevcut iken çocuk temayülütı şehevaniyesini nisa uzvuna bakmakla tatmin ederdi. Basarı bir tecessüs hissi vardı, Kendi uzvile diğerle- rininkini karşılaştırmağa çalışırdı.

Validenin telkin ettiği aşk hissi yavaş ya­

vaş mertebei kusvaya erdiğinden, bu tecessüs hissi validenin uzvuna raptı kalp eylemesine sebep olur. Bilâhara bu uzvun bir uzvu tezkir olmadığı anlaşılınca bu merbutiyet ve temayül ekseriya aksi cihete döner. Nefret tevellüd eyler. O suretle ki bulûğ anında bu hal ruhî bir ademi iktidara, kadın nefretine, devamlı bir homoseksu [ 1 ] alite ye müncer olabilir.

Görülüyor ki Ihsa mudilâsı bir taraftan peder husumetine dayanıyor. Peder uzvi kesecek tehlikeli edilen bir adam oluyor. Diğer taraf­

tan da validenin uzvuna olan iştiyak dola- ylsile valide tesebbüti, bazan da valide ( kadın) Nefreti doğabiliyor. “ Çocuğun bu tenasüh merakı erken hatta 3 yaşın­

dan evvel başlar» [2] “ lâkin söyliyelim ki bu tecessüs merakı, cinsler arasındaki farkı görerek uyanmış değildir. Erkek çocuk iki cins oldu güuü bilmez „ Zaten “ çocuğun ilk tenasüh alâkası, bidayette, tevellüd filina ma’tufdur.» Yani mes’elenin esası, Thebes şehrindeki Sphinks [evibhevil] muammasından başka bir şey değildir „ Sphenk muamması, mitolojide ( Oedip ) muamması diye anıldığın­

dan Freud Oedip mudilasını buradan almıştır.

[1] Teonart « Freud » S. « 9 8 - 9 9 » [2] Psychalniyse « ınedhal » S. « 341 »

Sphenks (Ebulhevl) kadın vücuduna arslan pençesine malik bir Mısır ucubesidir. Yunan mitolojisi bunu kendi memleketine nakletmiş ve ( Thebes ) şehrine yerleşdirmiştir. Mars namındaki harp allahı, ( dragon ) un katli üze­

rine halkın başına musallat edecek bir şey aramış ve bu Sphenksi bulmuştur. Bu belâ Delphe ile Thebes ovasındaki yolda durarak yolculara muamma sorar ve halledemeyenleri denize [1] atarmış. Bu sıralarda kıral (Laius) ve kıraliça ( Jo c a s t) m bir oğlu olmuş kahin bu tevellüdü meş’um bulmnş ve çocuğun pe­

derini öldürüp validesile evleneceğini söyle­

miş, ( Oedip ) ödip ismi verilmiş olan nevzat tardedilmiş. Bir çoban nnu bulmuş ve böyüt- müş evlât edinmiş. Bir gün her nasılsa pede­

rini öldüreceği hakkındaki sözleri duymuşolan Oedip pederi zannettiği çobani öldürmemek için evden kaçmış. Fakat yolda Phocide geçi­

dinde, tanımadığı hakikî pederine rast gelmiş ve bir kavga üzerine onu öldürmüş.

Biraz sonra yolda muamma soran Sphenkse rast gelmiş ve muammayı derhal hallettiğin­

den.. bundan muğber olan Sphenk hiddetinden kendisini denize atarak intihar etmiş. Bu be­

lâdan kurtulan Thebes halkı Oedipi kıral yap­

mışlar ve dul kıraliçayı da ona vermişler..

Ondan Oedipin kızları bile olmuş . . Seneler sonra validesile evlendiğini keşfeden Oedip kederinden kendi gözlerini oymuş ( Ihsa mu- d ilası) ve sarayda inzivaya çekilmiş., ve bir müdet sonra oğulları onu hal ve tard etmiş­

ler. Oedip yanında kızı Antigone ile dağları dolaşmış, nihayet Attique vefat etmiş. İşte ker- raren bahsolunan Oedip muamması budur .

Dikkat olunursa peder husumeti (Kiralın katli ve valide tesebbüti (Kıraliçanın tezvici) şeklinde ifade edilmışdir. İhsa mudilâsı ise (Oedipin kendi gözlerini oym ası; Sphenks in intiharı) suretinde gözüküyor. Hikâyenin arkasındaki hakiki medlulu ararsak, Oedipin aradığı şey’in gizli bir aile sirrı ve han­

gisinin muammasında bütün bir şehir (ve ya dünya) halkını alâkadar eden bir mes,ele ol­

duğu anlaşılır. Bu da sırrı tevellüd ve tena­

süldür . Şunu söyleyememki sphinksin bu medlulu pychanalysin gayrı sahalarda çok evvelden meydana konulmuştu.

(Hal etmedi bu buğazin sırrını kimse Bin kafile geçdi, hükümaden fuzalardan tabirde bütün düşüncelerimiz bu sırrın bir zubdesidir.

III (Kompleks) lerin ifadesi.

Tevfik Fikretin aşiyanında

[1] Su ve deniz Psychanslys de mühimdir.

53Û9

(10)

Sa’yi hakkında felsefi sanıhalar:

Çalış: hayatını sa’ilerinle ödemelisin.

Tenbel cemiyetden çalar. Phocyüde İnsan çalışmak içün doğmuştur, bir şey yapmalıdır. Çalışmak her adımda, uyumuş bir kuvveti uyandırır ve bir bâtıl fikri kökünden çıkarır atar.

Şanın ve se ’âdetin babası çalışmadır.

En acı göz yaşları çalışmanın saye­

sinde kurur; çalışmak ciddi bir tesliyet- kârdır. Verdiğinden az va’d eder [va’d ettiğinden ziyade verir, ] diğer bütün huzuzatın tuzudur.

Meşgul olmak mes’ud olmaktır. Gray En mes’ut zamanların arzularının ve ümitlerinin mâ’nasi nedir? eğer çalışmayi bilirsek zemanı dahaeyi kılarız; çalışmanın temennilere ihtiyacı yokdur.Umitle yaşayân açlıktan ölmek tehlikesine marzdur.

Franklin

Çalışmayan fenalık yapmaya pek yakı­

ndır; çalışkan adamın bu ihtimali yoktur.

Franklin

Fakirliğe tahammül etmeyi bilmemek ayıpdır; fakirliği şayi sayesinde koğmayi bilmemek daha ziyade ayıpdır. Perides

---3 3G ---

Tedricen kendisini daha muktedir kılmayan kimse hayatda ilerliyecek yerde

g e r i l e r . Franklin

--- 33G ---

Meslekine can ve yürekden sarılan adam, eğer dehaye malikse harikulade bir adam olur; eğer dehası yoksa mu’anid bir çalışma onu aleladenin fevkine yük­

seltir . Diderot

---3 3S ---

Açlık, çalışkan adamın kapısından bakar, fakat kapıdan içeriye girmeye ce­

saret edemez. Franklin

Hayat kolay olurdu, eğer insan nef­

sini nazari itibare almasaydı.

Çalışma bizden üç fenalığı uzaklaş- dırır: can sıkıntısını, seyyieyi ve ihtiyacı.

Voltaire

Tenbel insan durgun su gibidir: te-

fessüd eder. Dr Latena

Tarlasını eken fenalık düşünmez.

Cieron.

Gençlikte sizi utandıran şey sinni ke­

malde sizi ağlatır, ihtiyarlıkta ise güldürür.

---33e ---

Tecrübe yaşlı bir kadına benzerki ma­

zisini nasıl olduğunu sormaksızın nona hür­

met etmelidir.

--- — -

Gençlik mahkûm, ihtiyarlık ise afv eder.

--- 3 s e ---

Bütün vasıtalar mükemmel olduğu za- mandadırki ( istemek ) ( muktadir olmak ) olabilir.

. --- »>S5cCEn g <( o —

İlk ananın ilk oğlu âsî ve kâtil olmu­

ştur.

Sinekler tıpkı gazetecilere benzer;

onlar için gizli hiç bir şey yoktur .

•--- -t— _

Güneş dünyayi yalnız nurlu ve hara­

retli olarak görür .

--- --- .

Allah afv eder , fakat Tabiat asla.

Allah tıpkı güneş gibi, ona bakan in­

sanların bulundukları yere göre tebdili şekl eder .

İlim size yükselmek iktidarını verir ; terbiye ise riza ve muvafakati' öğretir .

Büyük bir romancı demiştirki : insan­

ların bâzıları menbaa bazıları kuyuya, ba- zılarıda sahrınca benzer . Bu zat bir çe­

şit daha untmuş: bataklığa benziyen insa­

nları .

Ey biçareler! ma’sumiyyet zırhını kal­

dırmakla gençliği himaye ettiğinizimi zan ediyorsunuz.

imtiyaz sahibi: Dr. Abdullah Djevdet Mes’ul müdürü: Dr. Abdil Hüsnü

Düyunu umumiye karşısında “IŞ„ Matbaası

(11)

Diş Tabibi Mehmet R ifatB .

Cağal oğlu kapalı Furun karşısında her gün hasta kabul eder.

Telefon : İstanbul 264

Prof. Dr. Selâhattin Mehmet

Röntgen Laboratuvari

Mahmudiye Caddasi No. 2 8 _______

Muhit

Aylık ve resimli mecmuadır, çok müke­

mmel ve müte’kâmil olarak çikıyor. Her nü­

shası 80 sahifalik güzel ve amelî ma’lûmat ile dolu bir kitab halinde çıkar. Abonnemet bedeli 6 liradır. Adres : Istanbulda Dilsiz zade hanında No 2. _________ ____________

Kephalgine

kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için müessirdir.

‘U .S

o¡Z5 O uca D

Mesane ve böbrek rahatsızlıklarında müessir ilâçtır. T a’ırıı hoştur ilk istimalinde tebeuvülde, idrar yullarında rahatlık his olunur.

Gliserofosfatli Şark Malt Hulâsası

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede imal edilmektedir.

Deposu Ekrem Necip ecza deposu Telefon : İstanbul, 78

Apraham Ekşiyan

kerestecilerde No 412

Dépôt de bois de construction en tous genres

Telefon : Stanboul, 2826 Öksürük ve boğaz hastalıklari

OXymenthol Peraudin

Pastillerini alınız.

Endocrisine Fournier

Hasta ve yorgun uzuvları ayni cins a’za- nın cevheriyle tâmir etmek esasına mü- stenid opotherapia devalarındandır. Kaşe, pudra ve kompirime halinde kullandır.

içtihadın 2 4 üncü senesi kolleksiyonu

Bir kaç tam kolleksiyon v ar 2 1/2 lira gönderenlere taahud- lu olarak gönderiyoruz.

B IL E Y L

Safra ifrazı azalan hastaliklarda sarilıkda yarım baş ağrılarında, uykusuzlukda, zihin tembelliğinde, kanın ve bağırsakların bo­

zukluğunda, karaciğer kum sancılarında î kapsül alınır.

B İO LA C T Y L

Ferm ent lactipue sélectionne

Mide ve bağırsaklardaki tahamür ve tesemmümün maniidir. Çocuk ishallerinde eyi ilâçtır. Yemeklerden evvel 3 — 5 kap­

sül alınmalıdır.

Kimosine Rogier

Çocukların hazımsızlıklarında süte taham­

mül etmeyen her mi’e için müessir deva.

200 gram süte bir ölçü kaşığı KİMOSÎN kâfidir.

Dr. s ë m Ir a i s h a n im

Çocuk Hastalıkları

Dr. EKREM BEHÇET

Etfal hastahanesi kulak, burun, boğaz mütahassısı

App.. Lorando— Tepe başı Telefon: Pera 2496

GÜNDE 10 PARA

Anadolunun, her kâsesinde birer Çocuk sarayının yükselmesi için Hiınayei E lfalın hepimizden beklediği yardım.

Cumhuriyet Mücelithanesi

Babı Âlî caddesinde “kara göz„ ittisalinde kitablarını hem metin bir surette hem mu’tedil fiyatla citletmek isteyenle­

rin mücelithanesidir.

í9. Avencfe efe Vtlfierf

P A R İ S

ROGİER

(12)

Akşehir Bankası

Sermayesi 1 Milyon Bilumum banka muamelesiyle

İştigal eder Merkezi : AKŞEHİR

Şubeleri : İSTANBUL ve İZMİR Müsait şartla mevduat kabul eder . Af­

yon, tiftik gibi ihracat üzerine mubayaa ve sa­

tışa tevessüt eder. Her nevi emtia üzerine komisiyon ile muamele yapar .

Telefon : İstanbul 3341

OsmanlI Bankası

Banque Ottomane

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası Umumî merkez: Galata

Telefon : Beyoğlu 36

Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardır.

Veremin her derdinde en müessir deva

Tiırkive Sanayi ve Maadin Bankasına Merbut

Hereke, Beykoz, Bakırköy fabrikaları satış mağazası:

İstanbul, Bahçe Kapu Tramvay caddesi Numero 12

Telefon: İstanbul, 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulatından ipekliler ve döşeme­

likler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük ku­

maşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve ka­

lın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kon- duralar, ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

“İŞ„ MATBAASI

UCUZLUK, TEMİZ İŞ, SÜR’AT İstanbul Düyiinu umumiye Karşısında

Ticaret Bankası

TÜRK ANONİM ŞİRKETİ Sermayesi: 1,000,000 Türk lirası

Merkezi : ADAPAZARI

İSTANBUL ŞU BESİ: yeni postahane karşısı. Telefon : İstanbul — 2042

BİR FİLOZOFUN ŞİİRLERİi Ş a ’iri: j. M. Guyau

Devlet Matbaasında basıimakda olan bu çok nefis kitabın bilhassa genç şa’irlerimiz tarafindan hirzi can edilmesini temenni ederiz.

Diş tabibi

Muallim

H. HAMÎT B.

Muayenehanesi

Beyoglunda Lilrarire Mondiale karşısında Telefon B. 725

Dr. Abdullah Cevdet

Cuma ve Pazardan başka her gün

Göz hastalarını kabul eder. Cığal oğlu İd ih a d Evi, daire N o.6 .Telefon: Is. 865 Abonelerimize:

Abonelerimizin bir senelik aboneman- ları 24, nüsha tezammıin eder, “içtihadım 6 aylık abonemanı 12 nüsha tezammum eder. Abonemanları hitam bulan ve tec­

dit etmeyenlere irsalâtı kesmek usuli it­

tihaz olunmuştur.

Yeni neşriyat:

HAYAT — 144 üncü sayısı geldi, içinde canlı yazılar var. Ahlak terbiyesi­

nin müşkülleri en mugaddisidir. Yazıları­

nın tenevvüü’ünde tam bir ahenk var.

ÖDLÜ YURD — Millî Azerbeycan fikriyatını terviceden bu aylık mecmuanın 10 uncu sayısı çtkdı.' Azerbeycanın pek muztarib olduğu anlaşılıyor. Hurriyyetden orada eser yok Hürriyetin bulunmadığı yerde ise ancak zulüm ve isyan bulunur.

TOROS DEMETLER İ— Yazan Taha Ay efendi. Genç ve isti’dadlı bir muhay­

yile sahibidir.

Kahramanlar — Ş a ’iri: Yaşar Nabi B eyd ir.

Mezar manzumesine işaret koyduk.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

1 5 0 5 8 0 8 0 0 6 *

Referanslar

Benzer Belgeler

Tüm alt kümelerin sayısından a ve b’yi içerme- yen alt kümelerin sayısı çıkarılırsa, geriye a veya b’yi içeren alt kümelerin sayısı kalır.. Koşula uyan

BÜTÜNLEME SINAV TARİHLERİ Toplum ve Aile Temelli Sağlık Hizmetleri Staj Bloğu 19 Haziran 2023. Duyu Sistemi Staj Bloğu 20

Virtüel Yükleme Durumu (VYD) işlemleri... Uyumluluk Şartı ... Sistemin yatak ve kesit büyüklükleri ile dağılımları ... Sistemde moment dağılımı ve diyagramı ...

Bileşiklerin histaminin kobay ileumunda oluşturduğu kasılmayı in- hibc edici etkileri, Magnus tekniğinden yararlanılarak, izole organ banyosu içinde saptanmış ve

Sonuç: TEÖ ile rrombiis varlığı dışlanan hastalarda, ge- rek liZilll dönem OAK ile gerekse heparin/e yapılan anti- koagiilasyon sonrası EKV, mikroemboliye neden

Kaban ve Malezya Çevre Bakanı Azmi bin Khalid'in geçen Şubat ayında imzaladıkları deklarasyona göre, Borneo yağmur ormanlarında sanayi ve turistik tesis dahil hiçbir

6 İlgili mevzuatlarda belirlenen kullanım ömrü süresince malın azami tamir süresi 20 iş gününü, geçemez. Bu süre, garanti süresi içerisinde mala ilişkin arızanın

Füsu~ ARSA VA- Avrupa Topluhıklm Adalet Divanı ve Temel Haklar 117 Prof.. Füsun ARSA VA - Kurucu Anlaşmalar