• Sonuç bulunamadı

Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Yangından korunma çabaları örgütlü olarak hernekadar uzun bir süredir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Yangından korunma çabaları örgütlü olarak hernekadar uzun bir süredir"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B i n a l a r d a y a n g ı n o l u ş t u r d u ğ u t e h l i k e l e r

P r o f . D r . Ş e v k e t S U N A R I.T.Ü. Mimarlık Fakültesi

Öğretim Üyesi

Yangından korunma çabaları örgütlü olarak hernekadar uzun bir süredir; ör- neğin M.S. 4. asrın başından itibaren ya- pılagelmekte ise de, ciddi ve bilimsel ibir araştırma düzeyine getirilmeleri an- cak 2. Dünya Savaşı sonrasına rastlar.

Bununla beraber; insanlar nasıl ki, barı- naklarını kurmak için inşaat, tarlalarını sürüp ekmek için tarım bilgilerinin geliş- mesini beklemedilerse; yangından korun- manın da yeterli düzeye gelmesine ge- rek duymadan, başta; kullanılan malzeme ve bileşenlerin yangın riskleri açısından Ikontrolu olmak üzere çeşitli önlem ve yapısal çözümleri deneyim, gözlem ve de sağduyuları ile günümüze değin sağlıklı biçimde ortaya koyup belirli ölçüde bina- larında uygulayageldller.

Bugün, birçok ülkede yürürlükte olan yangın güvenliği yönetmelikleri bu ger- çeği yansıtarak; ahşap gibi kolay yana- bilen yapı malzemelerini kırsal alanlar dışındaki kesimlerde inşa edilecek bina- ların taşıyıcı eleman ve cephelerinde kullanılmalarını yasaklamakta veya buna sınırlamalar getirmektedir.

Yalnız, gerçeği dürüstçe dile getir- mek gerekirse, dün olduğu gibi bugünde binalarımız devamlı bir yangın tehdidi altındadır; ne denli önlem alınırsa alın- sın, yangın çıkma olasılığı günümüzde her bina için sözkonusudur denilebilir.

Kuşkusuz bunu bir karamsarlık nedeni olarak yorumlamamak gerekir; zira bura- da önemli olan yangın başlangıçlarının meydana gelmesi değil, yangının gelişip büyümesi ve yöresini kısa sürede sarma- sıdır. Yangınlarda gecikerek uyarılmış ol- mak, bir bakıma daha gelişmiş ve şid- detli bir yangınla karşı karşıya gelmeğe neden olmaktadır. Günümüzde sorun gi- derek daha büyük boyutlara erişmekte, toplum mutluluğu yanısıra ülkelerin ge- lişme seyrini de tehdit e'der biçime dö- nüşmektedir.

Zira, bugün yangın istatistikleri in- celendiğinde kişi başına düşen yıllık or- talama enerji tüketimi ile yangın sonucu meydana gelen ölümlerin sayısı arasında gayet ilginç bir bağ ve ilişki olasılığı ku- rulabilmektedir. Örneğin, dünyada kişi başına en çok enerji kullanan ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, ve ingiltere'de yangın nedeniyle meydana gelen can kayıplarının 100.000 kişilik nü- fus dilimine düşen miktarı da; sırasıyla dünyada en yüksek düzeydedir.

Benzer şekilde; dünyada yangın so- nucu meydana gelen maddi kayıp ve ka- zaların son yıllardaki görünümünü yansı- tan resmi belge ve kayıtlar devamlı bir artışı gözler önüne sermektedir. Örneğin, İngiltere'de 1958 yılında yaklaşık 25 mil- yon sterlin olarak saptanan yıllık direkt maddî yangın zararları 1968'de 100 mil- yon sterline ulaşmıştır. Yine ingiltere'de İtfaiyenin müdahalesini gerektiren yangın başlangıçlarının sayısı 1957 yılında 50.000 İken, bu rakkam 1967'de 90.000 ne çık-

Amerika Birleşik Devletlerinde ise, yangınlar 1972 yılında 2,3 milyar dolara ulaşan bina ve mal kayıplarına neden ol- muştur. Bunlara ek olarak, aynı yıl için- de yaklaşık 12.000 kişi ölmüş; 300.000 den fazla 'kişi de bu tür olaylarda ciddi şekilde yaralanmıştır.

Yalnız, çok tuhaftır; binalardaki bu yüksek yangın riski ve olasılığının, araş- tırma örgütleri yada bazı kuruluşlar dı- şında; otoriteler veya toplum kesimlerin- ce anlaşılması şöyle dursun, çoğu kez farkına bile varılamamaktadır. Bu duru- mun bütün ülkeler için geçerli olduğu söylenebilir. Zira yangın olayları biz in- sanlar için 'devamlı bir tehdit ve tehlike unsuru olmalarına rağmen toplum ve ki- şi nazarında bir felâket olma görünümü- nü ancak ve çok kere neden olduğu can kayıpları, ya da maddi zararlar sonucu or- taya koymaktadır.

Halbuki, Otvvay ve arkadaşları ista- tistik! verilere ve geliştirdikleri değerlen- dirme yöntemine dayanaraktan; bina yan- gınlarındık! can kayıpları olasılığının ka-

za türleri içinde trafik ve düşme sonucu meydana gelen ölümlerden sonra üçüncü sırayı aldığını ve kişi başına 4.0x10-5 mertebesinde bir ölüm tehlikesi olasılığı oluşturduğunu, bunun ise toplumun tepki göstermek, harekete geçmek zorunluluğu duyacağı seviyeyi belirlediğini iddia ve öne sürmektedirler.

Bu bulgular, hiç kuşkusuz; "her yan- gın. başlangıcından söndürülünceye ka- dar toplumu yakından ilgilendirir" varsa- yımındaki gerçekleri de yansıtmaktadır.

Fakat maalesef; henüz bu konuda bir kaç ileri ülke dışında ciddi ve bilimsel araştırmalar yapıldığı pek söylenemez.

Kanımca yangından korunma ve bina yangın güvenliği araştırmaları "geç kal- mışlıklarını" her geçen gün biraz daha arttırmaktadırlar. Bunda, başta yapı ile uğraşanlar olmâk üzere her kesimin so- rumluluk payı bulunduğu açık, seçik or- tadadır.

Bilindiği gibi, geçmişin büyük felâket ve ölümlere yol açan salgın hastalıkları bugün artık İlmin ve özellikle tıp bilimi- nin giderek gelişmesi, farmasötik olanak- ların büyük ölçüde artması sonucu peşpe- şe önlenmiş; yaptıkları zararlar da elbir- llkçl çabalarla etkisiz hale getirilmişler- dir. Benzer şeklide, yangımda; sonuçla- rına bakarak ne zaman ve nerede mey- dana geleceği önceden kestirilemeyen 'bir afet veya çağımızın yeni boyutlar ka- zanmış modern bir salgını olarak tanım- lar ve bu yönde kapsamlı araştırmalara girişirsek, koruyucu hekimlik alanında kaydedilen başarıları tekrarlamak, pekâlâ toplum için yine de mümkün olabilir.

Kuşkusuz bugün; her alanda olduğu gi- bi, sürdürülen araştırma çabaları sorun- ların ihemen çözümlenme olanağını bizle- re veremiyorsa da; gelecek iyi günlerin yegâne ümit kaynağının bu tür çalışma- lar olduğu da bir gerçektir.

Kısaca, yangından korunma ve bina yangın güvenliğini sadece bir dizi yönet- melik maddesi ile çözümlenecek bir so- run olarak değil, aksine; öğrenilmesi, araştırılması ve bina bütünü içinde her yönü ile ele alınması zorunlu bir bilgi alanı gibi görmök ve değerlendirmek ge-

Uluslararası Standartlar Örgütü, yani İSO'nun tanımına göre yangın; zaman ve mekânda kontrol dışı gelişen bir yanma olgusudur. Yangının felâket olarak nite- lendirilmesi de; hiç kuşkusuz onun bu kontrol dışı bir olgu olmasından ileri gel- mektedir.

Normal çevre ısısında yanma işlemi- nin îkl temel bileşeni; yani, oksijen ile yanıcı madde genellikle denge halinde bulunurlar. Üçüncü bileşen durumunda

(2)

olan bir ısı kaynağı, bunları etkileyene kadar bu denge devam eder. Isı kayna- ğının yanıcı malzemenin ısısını yükselt- mesi, "Lokal bir dengesizlik oluşturur.

Sözkonusu üç temel öge arasındaki den- ge veya "lokal dengesizlik" halinin dina- mik dengeye dönüşmesi ise, yanma ola- yını belirler. Çok zaman, küçük ateş al- malar veya yangın başlangıçları kendi kendine söner veya kuvvetli bir şekilde gelişip yöresini sarmakta ve genellikle, bir veya bir kaç gerileyici periyottan son- ra "genel kavuşma" (Flash-over) başla- maktadır. Yalnız, çok kere bu evreler birbirinin içine girer ve hele ateş hızlı gelişiyorsa: bu evrelerin ayırtedilmeleri olanaksız hale gelebilir.

Konuyu biraz daha ayrıntılı biçimde ele alabilmek için, bir yangının bina için- den başladığını ve hemen kontrol altına alınamadığını varsayalım. Bu durumda:

şayet herhangi bir oksijen yetersizliği sözkonusu değil ise, yangın büyük bir olasılıkla gelişme olanağı bulacak ve İçerde bulunan yanıcı eşya ve malzeme- ler tamamen tükeninceye kadar sürecek- tir. (Grafik. 1)

Bununla beraber, olayın başlangıcın- da meydana gelen "ilk tutuşma evresin- de" uygun koşullar çoğu kez yeterince pek yoktur. Isı kaynağı tutuşmayı tam gerçekleştiremeden çok kere kendini tü- ketir; bazı durumlarda ise bu evre uzun bir zaman dilimine yayılır ve ancak mal- zeme için için yandıktan sonra yüzeyde aktif bir alevlenme görülür. Genellikle bu evrede bir oksijen yetersizliği Söz konusu değildir.

Yalnız, bu İlk tutuşma evresinin so- nunda mahal içi ısı ancak marjinal ölçü- de artmış olacağından, yangının bir son- raki safhaya geçebilmesi için yakınında bir diğer madde veya eşyanın bulunması Bina yangınlarında ikinci evre, ma- hal içinde bulunan bir diğer yanıcı mad- denin radyasyon ve/veya konveksiyon et- kisiyle tutuşması sonucu ortaya çıkar.

Ateşin yöresine yayılması; genellikle

° — Yakın çevrede bulunan malze- melerin yanma özelliklerine,

" — tutuşturucu ısı kaynağının cin-

° — bulunduğu yere,

° — mahal içi vantilasyon seviyesi-

° — hacmin form ve ölçülerine

° — teşhir müddetine bağlıdır. Bu evrede sözkonusu koşullar yeterince bulunmaz ise, herhangi bir müdahale olmadan da ateşin kendi ken-

dine sönmesi halâ mümkündür. Aksi olursa, oluşacak "pozitif denge" sonucu artan mahal içi işi kimyasal reaksiyonları hızlandıracak yanma olayı giderek gelişe-

Bundan sonraki evrenin başlangıcın- da; ateş, yakınındaki bir eşya, mobilya, yanıcı duvar kaplaması veya perdeye sıçrar; onu sarar ve alevler sıcak yanıcı gazların toplandığı tavana ulaşır. Bunun- la beraber, mahallin sıcaklığı henüz da- ha yanıcı yüzeylerin aniden peşpeşe tu- tuşmasına yetecek seviyeye gelmpmiştir.

(3a Evresi). Fakat, giderek hacmin temiz hava ile beslenmesi oranında; ateş yö- resindeki eşya, mobilya ve yanıcı mad- delere sirayet edecek ve yangının kısa sürede gelişip büyümesine neden olacak- tır.

Öte yandan hacmin üst kesimlerin- de tavan boyunca toplanan sıcak yanıcı gaz ve alevler oluşturacakları radyasyon ve konveksiyon akımları sonucu döşeme yüzeyi ve üstündekileri tutuşturup; yan- gını artık dönüşü olmayan kendi kendi- ne sönmenin olanaksız hale geldiği bir noktaya getirecektir. Bu durum, "genel kavuşma" (flash-over) dan hemen önce- ki gelişme seviyesini belirler. Bu sırada genellikle kompartıman içindeki bütün yanıcı maddeler oluşan ısı nedeniyle

"tutuşma noktasına" getirilmişlerdir.

Üçüncü evrenin son bölümünde ise, (3b Evresi); çek hızlı yükselen ve çok

kere 1000°Cnin üzerine çıkan ısı seviye- si ile, "Genel kavuşma flash över" ken- dini açık, seçik ortaya koyar. Bu çizgi- ye gelindiğinde, şayet kompartıman ve- ya mahal bol miktarda taze hava ile bes- lenmiyorsa; kimyasal ayrışımın artan hı- zı nedeniyle hacimde bir oksijen nok- sanlığı meydana gelir. Bunun sonucu,

"tam yanmamış" sıcak gazlar bina içine yayılır ve yeterli oksijen buldukları nok- talarda yanmağa başlarlar ve dolayısıyla yangının yayılmasına neden olurlar.

Dördüncü evre, sürekli yanma saf- hası olarak tanımlanabilir. Bu evrenin oluşması mahallin şekli, boyutları, için- deki ısıl-yük seviyesi, malzeme ve eşya- ların cins, bünye satıh/hacim oranları ile vantilâsyon olanakları ölçüsünde fark- lılık gösterir. Bu evre, genellikle mahal- içl bütün yanıcı malzemeler yanıp tü- kenme noktasına gelinceye kadar sürer.

Görüldüğü gibi, bu bölümde; herhan- gi bir müdahale olmadan bir mahalde başlayan ve gelişme sürecini tamamla- yan bir yangının ortaya koyduğu evre- leri varsayılan durumlar İçinde ele alrp incelemeğe çalıştık. Bunun, ayrıca yan- gın olayının ortaya çıkardığı tehlikelerin içeriğine de ışık tuttuğu söylenebilir.

Güvenlik açısından, bir binanın yan- gına karşı direnç gösterip göstermedi- ğini belirleyen daha çok onun strüktürel bileşenleridir. Genellikle bir binada dö- şeme, kiriş ve kolon gibi esas taşıyıcı

(3)

öğeleri oluşturan yapı malzeme, ve bi- leşenleri yangına karşı yeterli direnci gösterecek nitelikte veya bu şekilde dü- zenlenmek durumundadır. Fakat, bunların dışında kalan kaplama ve bitirme mal- zemeleri ile eşya ve mobilyaların mey- dana getirdikleri bina içi 'ısıl-yük yoğun- luğu' yangınların başlama ve gelişmele- rini o derece etkileyebilecek düzeye gele- bilir ki, dayanaklı olarak kabul ve varsa- yılan yapı malzeme ve bileşenlerinin bu nitelikleri çoğu kez büyük ölçüde ortadan kalkabilir. Zira ya. jın sırasında; bu "ısıl- yük" artışı etkisiyle meydana gelebilecek yüksek ısı, sözkonusu strüktür elemanla- rının yangına direnç gösterme sürelerini kısaltır ve binanın beklenenden daha kı- sa sürede harap olup göçmesine neden olur. Bu durum, kuşkusuz bina içinde bu- lunan kişilerin. söndürme ve kurtarma çabalarını sürdürenlerin can güvenlikleri- ni büyük ölçüde tehdit eder.

Öte yandan, bilindiği gibi; yangının bina içi ve binalar arası sirayet ve yayıl- masını etkileyen bina elemanlarından biri;

ve belki de en önemlisi dış-cephe duvar- larıdır.

Bu konuda, asıl sorun o çok katlı bina- larda ve özellikle "giydirme panolu hafif cephe" (murs-rideaux) düzenlemelerinde ortaya çıkmaktadır. Son 20-25 yıldır gide- rek artan bir hızla yapıya giren ve başta çok katlı yüksek binalar olmak üzere her türlü binada uygulanmağa başlanan "giy- dirme panolu hafif cephe" konstrüksiyon- ları;" geleneksel cephe düzenlemelerine oranla fazladan ek bir yangın tehlikesi oluşturmaktadırlar.

Yürürlükte olan yangın güvenliği yö- netmelikleri incelendiğinde; dış-cephe dü- zenlemeleri ile ilgili madde ve koşulların ülkeden ülkeye pek çok yönden farklılık gösterdikleri anlaşılır Bunun başlıca ne- deni; kuşkusuz, dış duvar ve pencerele- rin bir yangın sırasında oynadıkları rolün ve ortaya koydukları tehlikelerin gerçek boyutları ile henüz anlaşılmamış olmasın- dan ileri gelmektedir. Kanımca, sorun ne tamamen tasarlayıcı veya uygulayıcı kişi- lerin bilgi, tutum ve sağduyularına bırakı- labilir; ne de bügünkü gibi, yetersiz yö- netmelikler çıkarmakla çözümlenebilir. Bu yönde en akılcı ve doğru yaklaşım, bilim- sel deney ve uygulamalı araştırmalara ağırlık vermekle sağlanabilir.

Bilindiği gibi insan eylemlerinin en belirgin özelliği: "önceden bilinen a- maç" tır. Yangından korunma konusun- da bunu. kısaca

» — bina sakinlerinin can güvenli- ğini sağlama,

« — yangın başlangıçlarının çıkış ve yöresine yayılma olasılığını azaltma.

• — Her tü rlü ı naddi kayıp ve ha- şarlar. min imum düzeyde tut- şeklinde tanımla mak mümkündür. Kuş- kuşuz, yangından kon unma ve bina yan- gın güvenliği kı anda alınacak ön- lemleri belirleye ıcek olan da, bu amaç- lardır. Benzer şe ikilde bunların da; yan- gın sırasında or taya çrkan bir ıdizi "ön- ceden kestirilen ıeyer ı" tehlikelere dö - nük olarak saptı ığı ortadadır.

Araştırmalar, , bir yangında ortaya çı- kabilecek insan güvenliği sorunlarının

"alarm" ve "binayı boşaltma mühletleri"

ile çok yakından İlgili olduğunu açık, se- çik gözler önüne sermektedir. "Alarm mühleti" dediğimiz zaman dilimi; yangı- nın doğuşu ile farkedilip alarm verildiği an arasında geçen süredir.

Aalrm ile yanan bina veya hacmin içinde bulunan kişiler için ölümcül bir tehlikenin başgösteHdiği an arasında ge- çen zaman aralığı ise. binayı "boşaltma mühleti" olarak tanımlanır.

Bir yangın başlangıcı şayet bina I- çindeki ve/veya dışındaki kişilerce fark- edilip Iduyurulursa bu "doğal alarm" dır.

Yalnız, bu tür alarmda alarm mühleti; ki- şilerin gösterecekleri ilk tepkilere yan- gının başladığı an ve günlük çalışma dö- nemlerine. binanın iç düzeni ile kullanış biçimine bağlı olacağından daima bir ge- cikme olasılığı sözkonusudur. Buna kar- şı; bina. otomatik yangın bulucu ve uya- rıcı (detektör) bir sistemle donatılmış ise alarm mühletinde bir^ gecikme olası- lığı büyük ölçüede ortadan kalkar.

Bina boşaltma mühletine gelince; bu- nun tayin ve belirlenmesinde, sadece bi- na tür ve özelliklerinin değil binanın kullanış ve İşletilme şeklinin de hesaba katılması gerekmektedir. Örneğin, büro ve fabrika binalarında sağlam ve yetiş- kin personelin okullarda öğrencilerin bulunacağı varsayımına karşın, konutlar- da çocuk ve yaşlılardan başka az sayıda hasta ve sakatların bulunabileceği; has- tahane. kreş vc huzur evlerinde hasta, yaşlı ve çocuklar gibi bakıma muhtaç ki- şilerin barındırıldıkları hususu gözden u- zak tutulmamalıdır. Ayrıca, gecelevin van- gın alarmında vuku bulacak bir gecikme- nin; gündüz saatlerindeki "alarm" müh- letinde meydana gelecek olanlardan çok farklı nitelik taşıyacağı da dikkate alın- malıdır.

Kısaca, bir yangında alarmd ne ölçü- de erken ve ölümcül bir tehlikenin orta- ya çıkması da ne kadar geç olursa bi- nayı boşaltma mühletinin o oranda uza- yacağı ve Içerdekllerl kurtarma olanağı- nın bulunabileceği söylenebilir. Fakat bu süreler hakkında bilgilerimiz genel- likle çok yetersizdir; zira bizde veya dış

ülkelerde olsun, düzenlenen yangın ra- porlarında bu yönlü herhangi bir . kayıt ve bilgi bulunmamaktadır. Her nekadar, itfaiye raporlarında söndürme işlemleri için geçen süre belirtilmekte ise de. teh- likeyi uyarma mühletindeki bilgisizlikler nedeniyle gerçek söndürme ve boşaltma mühletlerini sapptamak yine de büyük ölçüde meçhul kalmaktadır.

Bazı yönetmelikler; o da, yalnızca çok katlı yüksek binalar için yanıcı ya- pı malzeme ve bileşenlerinin kullanıl- masını sınırlamak suretiyle bir "söndür- me süresi" belirleme yoluna gitmekte - dirler. Bu yaklaşım, genellikle; yanıcı ya- pı malzemelerinin yanma sonucu yok olmaları ve sönmeleri için geçecek sü- renin pratik olarak hesaplanabilmeslne dayanmaktadır. Fakat, yangınlarda İnsan güvenliği açısından çok önemli olmasına rağmen yönetmeliklerde zorunlu ve ive- di bina boşaltma süreleri hakkında her- hangi bir kesin hüküm ve koşul maalesef yer almamaktadır.

Yangınlarda can kayıplarına neden olan ölümcül çevre koşullarına gelince;

halâ çok eksik ve yetersiz olmakla bir- likte, bugün bu konuda epey yol alındığı söylenebilir. Örneğin, normal koşullarda insanın 120°c ye sadece 15 dakika da- yanabildiği 143° c lik bir ısının ise, kişi için 5 dakikada tahammül edilmez bir ortam yarattığı; sıcaklık şayet 177°c'ye yükselirse. 1 dakikadan daha az bir süre- de insan vücudunda onarılmaz yanıklara neden olduğu saptanmıştır. Hiç kuşkusuz bu değerler havanın rutubet ve kuruluk derecesi, koruyucu elbiselerin varlığı, fiziki güç ve dayanıklılık gibi parametre- lere bağlı olarak farklılık gösterebilmek- tedir.

Benzer şekilde, oksijen yönünden fa- kir ve az doymuş bir havayı teneffüs et- menin ortaya koyduğu hayati durumlar İlle belirli bir oksijen oranının altındaki havada kalabilmesi sınır süresi: de açık- lığa kavuşturulmuştur. Keza, ısı nedeniy- le meydana gelen kimyasal ayrışımlar ve- ya malzemelerin yanma sonucu ortaya çıkaracakları gaz ve uçucu bileşiklerin de neler oldukları artık bilinmektedir

Bugün, bazı ülkeler duman çıkarma miktarına göre yapıya giren malzemeleri sınıflandırıp yoğun duman oluşturanların binada kullanımlarını kısıtlamağa çalış maktadırlar, (örneğin. Alman normu DİN 4102). Günümüzde yandıkları zaman yo- ğun dumanı: hattâ sağlığa zararlı yan ürünler çıkardıkları bilinen pek çok yeni malzemenin giderek artan bir hızla yapı- ya girmiş olmaları, muhakkak ki bu tür önlemlerin alınmasında başlıca neden ol- maktadır. Yalnız, bunun uygulama ve teh- likenin gerçek boyutu açısından çok şey

(4)

ifade ettiği söylenemez. Zira, yapı yönet- meliklerinde yer almayan bazı bina İçi yanıcı madde ve eşyalar yangının ilk devrelerinde o derece çok duman ve ze- hirli yan ürünler oluştururlar ki; bunların yanırtda yanıcı tavan, döşeme ve duvar kaplamalarının duman çıkarma gücü çok kere önemsiz dahi kalabilir, örneğin, bir koltuğun döşeme kaplaması veya kı- tık gibi yanıcı dolgu malzemesinin her- hangi bir nedenle ateş alması; duman o- luşturması yönünden mahal İçi ahşap du- var kaplamaları için yönetmeliklere ko- nulmuş gayet sıkı koşul ve kısıtlamaları anlamsız hale getirebilir.

Benzer şekilde, bir yangında oluşa- cak sıcak hava, gaz ve dumanların bina içinde dağılım ve yer değiştirme hareket- leri de, insan güvenliği açısından ciddi tehlike ve sorunlar yaratmaktadır. Bu konuda yapılan deney ve araştırmalar en büyük tehlikenin daha çok dumanın yük- sek ısısı sonucu ortaya çıktığını; kar- bon oksit zehirlenmeleri ile oksijen nok- sanlığının bunu daha da arttırdığını açık, seçik gözler önüne sermektedir.

Son yıllarda meydana gelen ve bü- yük can kayıplarına neden olan bir çok yangında; örneğin, Seoul'dakl otel. Sao Paulo'dakl büro binası, Ödemişteki öğ

rencl yurdu, Ankaradakl YIBA çarşısı yan gınlarında sıcak hava, gaz ve dumanın kötü etkileri büyük bir açıklıkla ortaya çıkmıştır. Aslında, bu tür yangınlarda tra- jik sonuçlar alınmış olmasının gizli bir yanı yoktur; veya nedenler apaçık orta- dadır, denilebilir.

Yalnız, bugün binalarımızın giderek;

0 — karmaşıklanmasına,

• — kat adetlerinin çoğalmasına,

• — bina kullanıcı sayısının artma- sına.

« — farklı, değişik bünye ve özel- liklere sahip pek çok yeni mal- zemenin binaya girmesine kar- şın; toplum olarak, meslek ke- simleri olarak gerekli dikkat ve özeni gösterebildiğimiz, geçer- li olabilecek etkin önlem ve bi- na içi düzenlemeleri yeterince bildiğimiz pek söylenemez.

Sonuç olarak, bizlere; hernekadar ta- mamlayıcı. sorunlara dönük, her durum İçin ayrı bir usul ve yol gösteren ya da genel çözümlere götüren geniş kapsam- lı bir bilgilenme gerekil ve şart ise de;

kanımca, asıl önemli olan yapı ile uğra- şanlar ile yönetmelikleri hazırlayanların güvenlik gereksinmeleri kadar, bunları

tehdit elden tehlikelerin de neler olduğu- nu bilmeleridir.

Genel çizgisi içinde, bugün sürdürü- len şekli ile mimarlık mesleği; yangın - dan korunma önlem ve bilgileri dışında, yapının tüm yönleriyle ilgili çok boyut- lu olması amaçlanan bir mimari eğitim- le temellendirilmiştir. Bu durum; bir öl- çüde gerçek payı bulunsa bile. yangından korunma ve bina yangın güvenliği önlem ve yönetmeliklerinin mimari tasarımı kı- sıtladığı bine fonksiyonlarını zedelediği veya maliyetlerini arttırdığı düşünce ve yargısının ortaya çıkmasına neden olmuş- tur. Fakat, sorunun oluşturduğu sebeb - sonuç ilişkileri açık, seçik belirlendiği, yangın olayının kendine özgü çok para- metreli görünüşüne olanaklar ölçüsünde açıklık getirildiği kere; bir sentez adamı niteliği ile ilk önce günümüz mimarının bu tür peşin hüküm ve varsayımlara sırt çevireceğine ve yeterli çözümleri bulabi- leceğine içtenlikle inanıyorum. Bu konu- da kuşkusuz. Üniversite araştırma örgüt- lerine ve ilgili diğer eğitim kuruluşlarına büyük görev ve sorumluluk 'düşmektedir.

İstanbul, 20.1.1979 Dr. Şevket Sunar

Referanslar

Benzer Belgeler

Özellikle güvenlik odaları, değerli mal ve eşya bulunan bölmeler ve bilgi de- polanan server merkezleri için tasarlanan acil söndürme sistemleridir. Standart

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

En az yüz yıllık perspektifi olan; Bir Kuşak - Bir Yol Projesinin, Asya, Afrika ve Avrupa’yı kara deniz ve demiryolları ile entegre edeceği, projenin hat üzerinde bulunan

Göreceli olarak düz olan bir arazi haritası 3 m veya daha az bir aralığa sahip eş yükselti eğrilerine sahiptir.... Dağlık alanların haritaları ise 30 m veya daha fazla

Kısaca, organizma - içi faaliyet ke- simleri, bugün olduğu gibi, gelecekte de farklı görev ve ilişki düzeni içinde bulu- nacaklar, sayıca az veya çok, fakat farklı boyut

fi;-gerçekte bu tabir, yangından korunma sorununun artık, ülkenin dış güvenliği kadar önem taşıdığı, onunla paralel nite- Jlk kazandığı ve aynı sorumluluk

— Bu konuda; özellikle, hakiki bina- larda yapılan «gerçeğe yakın yangın de- neyleri» sırasında çekilen fotoğraf ve filmler; ya da yerleştirilen aygıt ve gös- tergeler,

• 34 üniversitenin mimarlık lisans eğitiminde içeriği kısmen yangın güvenlikli tasarım olan 46 ders bulun- makta, bu derslerin 30’u zorunlu, 16’sı seçmeli ders