• Sonuç bulunamadı

6360 Sayılı Kanun un Kır Kent Karşıtlığı Bağlamında Çarşamba Kırsalı Üzerine Etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "6360 Sayılı Kanun un Kır Kent Karşıtlığı Bağlamında Çarşamba Kırsalı Üzerine Etkileri"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

265

6360 Sayılı Kanun’un Kır Kent Karşıtlığı Bağlamında Çarşamba Kırsalı Üzerine Etkileri

The Effects of Law No. 6360 on the Rural Areas in Çarşamba Within the Contex of Rural-Urban Divide

Cuma YILDIRIM

Arş. Gör., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, cumayildirim2706@gmail.com

Harun BIÇAKÇI

Arş. Gör., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, harunbicakci@gmail.com

ÖZET

Türk kamu yönetiminde 6360 sayılı Kanun ile birlikte önemli değişiklikler yaşanmıştır. Öncelikle büyükşehir belediyelerinin bulunduğu kentlerde il özel idareleri ve köylerin tüzel kişilikleri kaldırılmıştır.

Böylece büyükşehir belediyesi sınırları il sınırlarına genişletilerek bir anlamda kırsal alanlar kentsel alanlara dahil olmuştur. Bu durum, kır-kent karşıtlığının doğasını ve yaşantısını ihmal ederken; kırsal kesimleri ve özelikle tarım sektörünü etkilemiştir.

Yeni yasayla birlikte, kentsel alanlara hizmet sunan büyükşehir belediyeleri daha önce köy olan mahallelere belediye hizmetleri götürmek, tarımsal alt yapı hizmetleri, hayvancılık yatırımları ve diğer faaliyetleri desteklemek gibi kırsal alanlara yönelik yeni yetki ve sorumluluklara sahip olmuşlardır. Bu noktada, önemli bir tarımsal üretim mekanı olan Çarşamba Ovası’nın kırsal kesimlerini de artık birer kentsel mekan olarak görmek gerekmektedir. Bu da kırsal kesimde yaşayanların önemli bir geçim ve istihdam kaynağı olan tarımsal faaliyetleri etkilemiştir.

Bu çalışmada, Çarşamba özelinde büyükşehir düzeninin kırsal kesimi ve tarım sektörünü nasıl etkilediğini ortaya koymak hedeflenmektedir. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde 6360 sayılı Kanun’un kır/kent karşıtlığına olan etkileri ele alınacaktır. İkinci bölümde 6360 sayılı Kanun’un Çarşamba kırsalı ve tarım sektörüne olan etkileri analiz edilecektir. Çalışmamızda, literatür taraması ve Çarşamba ilçesinden seçilecek olan köylerdeki muhtarlarla ve/veya köylülerle görüşmeler yapılacaktır.

Anahtar Sözcükler: Büyükşehir Belediyesi, 6360 Sayılı Yasa, Kırsal Alan, Tarım, Çarşamba Ovası.

ABSTRACT

There have been significant changes in the Turkish public administration together with the Law No. 6360.

At first, the provincial special administrations and the legal personality of the villagers were removed in the cities where the metropolitan municipalities were located. Thus, the borders of the metropolitan municipalities were extended to the provincial borders, which meant that rural areas were included in urban areas. While this situation neglects the nature and the experience of the rural-urban divide; this has affected the rural areas and especially the agricultural sector.

By the law, the metropolitan municipalities serving urban areas have had new powers and responsibilities for the rural areas, such as transferring municipal services to rural areas, supporting agricultural infrastructure services, animal husbandry investments and other activities. At this point, it is necessary to see the rural areas of Çarşamba Plain, an important agricultural production place, as an urban space. This has also affected agricultural activities, which are an important source of livelihood and employment for people living in rural areas.

In this study, it is aimed to how the new metropolitan arrangement influences the rural sector and agriculture sector in Çarsamba. The study is divided into two parts. In the first part, the effects of Law no 6360 on rural / urban divide will be discussed. In the second part, the effects of Law no 6360 on the rural and agricultural sector in Çarşamba will be analyzed. Our work will include interviews with the village headmen and / or villagers who will be selected from the city of Çarşamba and also the literature review will be conducted.

Key Words: Metropolitan Municipality, Law Numbered 6360, Rural Area, Agriculture, Çarşamba Plain.

(2)

266

1. GİRİŞ

Türkiye’de, 2012 yılında yayınlanan 6360 sayılı Kanun çerçevesinde yerel yönetim sistemi başta olmak üzere kırsal alanların yönetiminde de önemli değişiklikler yaşanmıştır. Büyükşehirlerde bu yasayla birlikte köylerin ve il özel idarelerinin tüzel kişilikleri kaldırılmış ve belediyelerin hizmet sınırları, il mülki sınırlarına kadar genişletilmiştir.

6360 sayılı yasa, yerel yönetimlerde reform niteliğinde bir değişim ortaya koymakla birlikte; sadece kent yaşamını ve kentliyi değil kır yaşımını ve köylüyü de doğrudan etkilemiştir. Ayrıca yasadan sonra kent ve kır arasında idari anlamda bir fark kalmamış; kırsal nüfus, kırsal alan gibi kavramların nitel ve nicel olarak içeriği değişmiştir. Bu durum, kır-kent karşıtlığının doğasını ve yaşantısını ihmal ederken; kırsal kesimleri ve özelikle tarım sektörünü etkilemiştir. Bu konuda yapılan araştırmalarda ağırlıklı olarak, köyde yaşayanların idari anlamda kentli olmasının, köy yaşamını sekteye uğratacağı, tarım topraklarının arsa olarak kullanılacağı, kültürel değerlerin kaybolacağı, tarımsal sulama yatırımlarının azalacağı, kırdan kente göçün artacağı, büyükşehir belediyelerinin uzakta olan köylere hizmet götürecek olmasının hizmetleri aksatacağı vurgulanmaktadır. 6360 sayılı yasanın kırsal kesime etkisi konusunda yapılan çalışmaların bazıları sahadan veri toplama şeklinde yapılmıştır. Bazıları mevzuata ve idari kayıtlara göre yapılmıştır. Bir kısmı ise konuya kavramsal olarak yaklaşmıştır.

Zengin (2014:13) tarafından yapılan çalışmada 6360 sayılı yasayla birlikte tarımsal üretimin zarar göreceği, üretim kapasitesinin düşeceği, kırsal kesimin hukuki, idari ve mali kayıpları sonucunda kırdaki yaşantısını sürdürmede zorluk çekeceği ve geleneksel ve doğal tarımsal üretim yerine ticarileşmiş tarımsal üretim sisteminin yaygınlaşacağı ifade edilmiştir. Ayrıca Keleş (2014), özellikle köyler açısından kimlik ve aidiyet duygusunun kaybolacağını, taşınır ve taşınmaz mallarının köylülerin elinden alınmasıyla ve içme ve kullanma suları için ödenecek ücretler nedeniyle tarımsal etkinliğin güçleşeceğini, genel olarak artan vergilerin ve harçların kırsal alanlarda yaşamı kolaylaştırmayacağını aksine güçleştirebileceğine dikkat çekmiştir. Genç ve Korkın (2017:90) ise Aydın İli’nin Sultanhisar İlçesi’ne bağlı Atça belde belediyesinin kapatılmasına dair yaptıkları alan araştırmalarında, kapatılan belde belediyesinin, mevcut büyükşehir belediyesine oranla daha etkili ve verimli çalıştığını, dönüşümden sonra belde de sosyo-kültürel ve siyasi katılımda düşüş yaşandığını tespit etmişlerdir.

Göküş ve Alptürker (2016), Silifke Köyleri örneğinde 6360 sayılı yasanın etkin hizmet sunumuna ilişkin muhtarların görüşlerini incelemişlerdir. Araştırmanın sonuçlarına göre, muhtarların tüzel kişiliklerinin ellerinden alınmasından dolayı ciddi bir itibar kaybı yaşadıkları, belediyelerin sundukları hizmetin belediye başkanının keyfine bırakılmaması gerektiği ve büyükşehir belediyelerinin hizmet alanlarının artması, yasanın yeni olması ve belediyelerin idari teşkilatlanmasının tam olarak gerçekleşmemesinden dolayı etkili bir hizmet sunumunun söz konusu olmadığını tespit etmişlerdir. Kır-kent ayrımını ortadan kadıran 6360 sayılı yasanın köylüye ekonomik ve sosyal getirilerinin tarımı ne yönde etkileceği, özelllikle verimli tarım topraklarının arsa olarak kullanılma sürecinin tarımsal üretimi etkileyeceği ve bu toprakların sanayi, konut, turizm amaçlı kullanıma dönüşüsünün hızlanacağı Gün (2014:473) tarafından vurgulanmıştır.

Yaman ve Kutlar (2017:1300) da yaptıkları çalışmada yerel halka sorulmadan çıkarılan 6360 sayılı yasanın, yerelin değerlerini ve sosyo ekonomik yaşam biçimini etkileyeceğini, kırın kır gibi kalmayacağını, kırsalda yaşayanlara yeni mali yükler getireceğini, bitkisel ve hayvansal üretim yapmaktan vazgeçireceğini ve kırdan kente yeni göç dalgalarının oluşmasına neden olacağını ortaya koymuşlardır. Ayyıldız vd. (2016:284) tarafından ise 6360 sayılı Kanun’un kırsal kesime olası etkilerinin azaltılabilmesi için, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin norm kadrolarında kırsal alana ilişkin zorunlu birimler oluşturulması ve bu birimlere bütçe ayrılması gerektiği ifade edilmiş ve kırsala hizmet sunma deneyimi bulunmayan büyükşehir belediyelerinin yapısal olarak düzenleme yapmalarının zorunlu olduğu belirtilmiştir.

6360 sayılı yasanın kırsal kesime ve tarım sektörüne etkilerinin tespit edilmesine yönelik yapılan çalışmalarda ortaya konan önerilerin önemli bir kısmı yasanın tekrar gözden geçirilmesi ya da büyükşehir belediyelerinin kırsala hizmet sunma kapasitlerinin geliştirilmesi gerektiği yönünde olduğu söylenebilir.

Bu çerçevede, araştırmada şu sorulara cevaplar aranmıştır; kent ve kır ayrımını ortadan kaldıran bu yasa, kırsal nufüsü ekonomik ve sosyal açıdan nasıl etkilemiştir? Tarım sektörü üzerinde ne gibi etkiler ve sonuçlar doğurmuştur? Bu kapsamda çalışmanın amacı, 6360 sayılı Kanun’un, kırsal kesime ve tarım sektörüne etkilerini, nüfusunun önemli bir bölümü köylerde yaşayan ve kırsal karakteri güçlü olan Samsun’un Çarşamba ilçesinde incelemektir. Çalışmada veriler, Çarşamba kırsalında yaşayan köylülerle ve muhtarlarla yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiyle toplanmış ve analiz edilmiştir.

(3)

267

2. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ VE KIRSAL HİZMETLER

Türkiye’de yerel yönetim birimleri 1982 Anayasası hükümlerine göre; il özel idaresi, belediye ve köylerdir.

Belediyeler, bu üç birim arasında birçok yönden ön plana çıkmaktadır. Özellikle ülke nüfüsünün yüzde 93,3’ü belediye yönetimleri altında yaşamakta ve belediyelerin kentle ve kırsal alanla ilgili çeşitli görevleri ve sorumlulukları yerine getirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Belediyeler içerisinde de büyük yerleşim yerlerine dair kentsel ve kırsal hizmetlerden sorumlu büyükşehir belediyeleri ön plana çıkmaktadır. Türkiye’de büyükşehir belediyeleri, gerek nüfüs oranının fazla oluşu gerekse de ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeylerinin bazı kentlerde farklılık göstermesi nedeniyle kentlere yönelik özel yönetim biçimlerinin kurulmasını zorunlu kılmıştır. 1982 Anayasasının 127. maddesinde yer alan; “büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir”

şeklindeki ifade ise büyükşehir yönetiminin kurulması için hukuki zemini hazırlamıştır.

Türkiye, büyükşehir belediyesi yönetim biçimiyle 1984 yılında çıkarılan 195 sayılı “Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakıkında Kanun Hükmünde Kararname” ile tanışmış, yine aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ise yeni sistemin kurumsal, yönetsel ve hukuksal temellerini ortaya koymuştur. Büyükşehir belediyelerinin yetki, görev ve çalışma usullerini düzenleyen 3030 sayılı Kanun ise 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanun ise büyükşehir sisteminde önemli değişiklikler getirmiştir.

6360 sayılı yasayla birlikte 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’na “büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler” hükmü eklenmiştir. Bu değişiklikle birlikte büyükşehir belediyesi olan illerde kırsal alanlara hizmet götürme görevi büyükşehir belediyelerine aktarılmıştır. Yasayla birlikte büyükşehir belediyeleri sadece kente yönelik hizmetleri değil tarım sektörüne ilişkin farklılaşan yeni görevlerini aynı alt yapıyla götürmek durumunda kalmışlardır. Ayrıca yeni kurulun büyükşehir belediyelerinde bu sorun daha fazla hissedilir olmuştur. Bu durum görev ve yetki alanları il sınırına kadar genişleyen büyükşehir belediyelerinin, kırsal alanlara etkili hizmet sunumu için, kapasitelerinin geliştirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Nitekim kapasite geliştirme yaklaşımı, 2014–2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nda; başta yeni kurulanlar olmak üzere büyükşehir belediyelerinin yeni görev alanları ve kırsal kesime hizmet sunumu kapasitesinin geliştirilmesi, kırsal yerleşimlerin yatırım ve hizmet ihtiyaçlarının tespiti ve takibi yönünde yerel sahiplenmeyi sağlayabilecek, kırsal kesimin sorun çözme kapasitesini geliştirebilecek yerel nitelikteki kalkınma girişimlerinin desteklenmesi gerektiği ortaya konulmuştur. Bununla birlikte, AB uyum süreci hazırlıkları kapsamında 2007–2013 döneminden itibaren düzenli olarak hazırlanan Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi (UKKS) belgeleriyle kırsal kesimin daha yönetilebilir bir yapıya kavuşturulması gerektiği belirtilerek Onuncu Kalkınma Planı hedefleri ışığında; kırsal kesimdeki ekonomik ve beşeri kaynak potansiyelinin ulusal kalkınma yolunda en verimli şekilde değerlendirmeye imkân verecek kırsal politikaların belirlenmesinin gerekliliğine vurgu yapılmıştır ve bu kapsamda Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi belgesinin ikincisi (UKKS II) hazırlanmıştır. UKKS II’de stratejik çerçeve nihai olarak, UKKS-I döneminde gerçekleştirilen kırsal kalkınma faaliyetleri ile kırsal alandaki kamusal hizmetlerin sunumu ve ilişkili yatırım projeleri ile merkezi ve yerel düzeydeki kurumsallaşma deneyimleri esas alınarak belirlenmiştir.

Büyükşehir belediyelerinin kentte olduğu gibi kırsal alanlarda da etkili bir şekilde yeniden yapılanarak kırsala hizmet götürmesi gerektiği artık bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Büyükşehir belediyelerinin öncelikle tarım sektörünü koruma ve geliştirmeyi hedefleyerek kırsal alanlara yönelik politika üretmesi gerekmektedir. Daha sonra mevcut kırsal alan analizi yaparak arz yönlü temel ihtiyaçları belirlemeli ve bu çerçevede de kapasitesini geliştirmelidir.

Büyükşehir belediyelerinin kırsala hizmet sunma kapasitlerinin geliştirilmesinin öncelikli olarak şu başlıklar altında yapılması gerekmektedir. Bunlar; (1) insan kaynağı, (2) alt yapı, (3) hizmet sunma yöntemleri ve (4) kurumsal yapı.

İnsan kaynağı kapasitesinin geliştirilmesi hem nitelik hem de nicelik olarak gerekmektedir. Öncelikli olarak ziraat mühendisleri istihdam edilerek tarımsal yayım ve danışma hizmetleri yerine getirilmelidir. Alt yapı kapasitesinin geliştirilmesi, belediyenin sadece temel hizmetler bağlamında alt yapıya sahip olmaması, kırsal alanların ve özellikle tarım sektörünü sekteye uğratmayacak alt yapıya da sahip olması gerekmektedir. Hizmet sunma yöntemlerinde kapasitenin geliştirilmesi, tarımsal üretimin etkili, etkin ve verimli şekilde gerçekleşmesi için önemlidir. Kurumsal yapıda kapasitenin geliştirilmesi ise, kırsal kesime etkili hizmet götürme amacıyla planlama, örgütlenme, eşgüdüm ve denetimin sağlanarak kurumsallaşmanın sağlanmasını içermektedir.

(4)

268

3. MATERYAL VE YÖNTEM

6360 sayılı yasanın kırsal kesime, kırsal alanlara ve tarım sektörüne olası etkilerinin neler olacağı alanyazında yasa uygulamaya konulduktan sonra sürekli çalışılan bir konu olmuştur. Ancak yapılan çalışmaların büyük kısmında 6360 sayılı yasanın tarım sektörüne ve kırsal kesime etkilerinin somut olarak neler olduğu incelenmemiş, daha ziyada yasanın olası etkileri, fırsatları ve tehditleri irdelenmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla 6360 sayılı yasanın kırsal kesime ve tarım sektörüne etkilerinin ortaya çıkarılmasına yönelik alan uygulaması eksikliği göze çarpmıştır. Bu araştırma ile alandaki boşluğun doldurulması amaçlanmıştır.

Samsun ile sahip olduğu coğrafi konum ve doğal kaynaklarıyla önemli bir tarımsal potansiyele sahiptir. İlin toplam yüzölçümü 957. 900 ha olup, bunun yüzde 40,3’ünü tarım alanları oluşturmaktadır. Samsun ilinde Çarşamba ilçesi, nüfusunun büyük bir bölümünün kırsalda yaşamasıyla ve 54.041 hektarlık tarım alanına sahip olması bakımından ön plana çıkmaktadır. İlçe nüfusu yıllar itibariyle pek değişmemekle birlikte, özellikle il merkezi olmak üzere başka büyükşehirlere göç vermektedir. Çarşamba’nın sosyo-ekonomik yapısı değerlendirildiğinde ise tarım sektörünün yoğun etkisini görmek mümkündür. İlçenin ticaret hayatı ve imalat sanayi tarıma bağlı olarak biçimlenmiştir.

Özellikle sebzecilik ve meyvecilikte fasulye, biber, fındık gibi bazı ürünlerde yurtiçi üretimin büyük bir kısmını sağlamaktadır.

Çalışmanın ana materyalini yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiyle, Çarşamba kırsalında yaşayan muhtarlar ve köylülerden elde edilen birincil veriler oluşturmaktadır. Bu kapsamda Çarşamba Muhtarlar Derneği aracılığıyla 25 muhtar ve 85 köylü ile görüşme yapılmıştır. Ayrıca, konu ile ilgili yerli literatür verilerinden ve bulgularından yararlanılmıştır. Araştırmada, 6360 sayılı yasanın kırsal kesime ve tarım sektörüne etkileri, elde edilen bulgulara bakılarak analiz edilmiştir.

3.1 Araştırma Bulguları

Karadeniz sahil şeridinin orta bölümünde Yeşilırmak ve Kızılırmak nehirlerinin Karadeniz’e döküldükleri deltalar arasında yer alan Samsun, Karadeniz’in önemli illerinin başında gelmektedir. 6360 sayılı yasadan önce 2012 TÜİK verilerine göre Samsun’un yüzde 67.14’ü kent, yüzde 32.86’sı ise kırsal alanları kapsamaktaydı. Ancak yasadan sonra kırsal nüfus kentsel nüfusa dahil edilmiş ve kent nüfusu yüzde yüze çıkmıştır. Samsun İl nüfusu, 2013 yıllarından itibaren artış göstermeye başlamıştır. Bununla beraber nüfus artış hızı hala Türkiye ortalamasının altında seyretmektedir. Samsun, ekonomisi ve nüfusu ile Karadeniz Bölgesi'nin halen en büyük kentidir. Karadeniz havzasında önemli bir coğrafi konuma sahip olan Samsun, deniz, kara, hava ve demiryolu ulaşım imkânları ile büyük potansiyele sahiptir. Bafra ve Çarşamba ovalarında yetiştirilen ürünler öncelikle bölge ihtiyacını gidermekle birlikte, yurdun dört bir yanına da pazarlanmaktadır. Tarım ürünlerinin ihracat imkânları şehrin ekonomisine ciddi katkı sağlayacak potansiyele sahiptir. Samsun’da yapılan hayvancılık ise ailelerin kendisini geçindirmesine yönelik olmakla birlikte gelişmeye müsait ve yatırım yapılabilecek bir alandır.

3.1.1. Görüşmeye Katılanların Yasa ve Hizmetler Hakkındaki Görüşleri

Katılımcılar, büyükşehir belediyelerinin yerelde politika oluşturmada çok da etkili olmadıklarını düşünmektedirler.

Ayrıca araştırmaya katılanların çoğu, merkezi hükümet politikalarının tarım sektöründe ve yönetiminde daha etkili olduğuna dikkat çekmiştir.

6360 sayılı yasaya ilişkin olarak ise muhtarlar ve köylüler, öncesine kıyasla yasanın olumlu getirileri olduğu kadar olumsuz yönlerinin olduğunu da ifade etmişlerdir. Özellikle yol, su ve elektrik gibi temel hizmet ihtiyaçları giderilmiş mahalle (köy) muhtarlarının ve köylülerin yasaya daha olumlu baktıkları söylenebilir; diğer yandan, daha hizmet alamamış yerlerin ise sıranın artık kendilerine de gelmesini beklediklerini ifade etmişlerdir. Bu noktada, tüm görüşmecilerle yapılan derinlemesine mülakatta yol, su ve elektrik acil hizmetler olarak öne çıkmıştır. İl Özel İdaresi’ndeki döneme kıyasla önemli iyileşmelerin varlığı çok sayıda muhtar tarafından ifade edilmiştir. Bir görüşmeci bu iyileşmeyi şu şekilde belirtmiştir: “Önceden,, Çarşamba’ya 10 km yol hakkı veriliyordu ve herkes İl Özel İdaresi’nde kendisine pay almak için uğraşıyordu. Ancak şimdi belediye 200 km yol yaptı”.

Yasanın hem kırsal kesime hem de tarım sektörüne olan etkilerine dair katılımcıların görüşleri farklılık göstermektedir. Katılımcılar, belediyenin kırsala hizmet sunmalarının, “köylerinin şehre yakınlığına ya da uzaklığına göre değiştiğini” ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra rakımı yüksek olan köylerde tarımsal ürün çeşitliliğinin az olmasının da belediye hizmetlerinin yeterli olarak sunulmamasında etkili olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda, hem merkeze yakın hem de rakımı sıfır olan ve tam ovanın göbeğinde olan yerleşim yerlerinin temel bazı hizmetleri aldığı belirtilmiştir. Ancak bazı görüşmeciler belediyenin, ihtiyaç analizi yapmadan, kendi belirlediği şekil ve yöntemlerle yaptığını ifade etmiştir. Görüşmeciler gelinen noktada, belediyenin yaptığı hizmetlerden memnuniyet duyduklarını ifade ederek; yol, su ve elektrik konusundaki çalışmaların varlığı ve kalitesinin eskisine kıyasla daha iyi olduğunu belirtmişlerdir. Ancak katılımcıların belediye ve tarım sektörü arasında bir ilişki kurmadığı, tarımsal hizmetleri daha çok İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, Ziraat Odası ve muhtarlarla ilişkilendirdikleri tespit edilmiştir.

(5)

269

benimsemediği ya da bunun bilincinde olmadığı söylenebilir. Bir görüşmeci “köylü danası kaçsa hala muhtar danam kaçtı, suyu kesilse ya da arızalansa muhtar su gitti, elektrik kesilse muhtar elektrik deyip halen yanımıza geliyor. Belediye ya da gerekli kurumu aramasını söylediğimizde de sen muhtarsın seni dinlerler deyip eskisi gibi tüzel kişiliğimiz varmış gibi düşünüyorlar” şeklinde ifade etmiştir. Bir diğer görüşmeciye göre ise “sadece nikah kıyma yetkimiz gitmiş gibi ama köylü diğer her şeyi yine yapmamızı bekliyor”.

Tarımsal alanlara ve üretime ilişkin olarak genel olarak yasanın şu ana kadar olumsuz bir etkisinin olmadığı değerlendirilmektedir. Ovanın göbeğinde olan ve çok çeşitli tarımsal ürünün ekildiği yerlerde de bir azalma olmadığı belirtilmiştir. Diğer yandan bazı görüşmeciler ise “şu anda kırsal alanda bir azalma yok ancak ilerde belediye sizin köyün merasına depo vb. inşaat yapacağım diyebilir ve bunu yaptığında da bizim yapabileceğimiz bir şey yok” demektedirler.

Ayrıca, belediyenin tarımsal çeşitliliği ve verimliliği artırmak için bazı ufak adımları attığı da kimi görüşmeciler tarafından ifade edilmiştir. Örneğin, köylere işçi maliyetinin azaltılması adına fındık toplama filelerinin verildiği;

verimi artırmak için kimi yerlere ise gerekli ekipman yardımı yapıldığı; kimi köylülere ise süt tankları verildiği belirtilmektedir. Ancak bu yardımları alanların sayısının az olduğu ve kimi zaman da iyi bir planlama yapılmadığı için ihtiyacı olmayanların da yararlanabildiği ifade edilmiştir.

3.1.2. Görüşmeye Katılanların Tarım Sektöründeki Sorunları ve Belediye Yönetiminden Beklentileri

Katılımcılara göre yasanın, kıra ve kırsal alanlara olumlu ve olumsuz etkisinden ziyade, kırsaldaki asıl sorun tarım sektöründeki yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bu noktada, temel sorunlar olarak dengesiz maliyet-fiyat ilişkisinin olması, satış ve pazarlama olanaklarının kısıtlı olması ve üretim planlamasının yapılmamasıdır. Nitekim katılımcılar hangi ürünleri ekeceklerini “deneme-yanılma” şeklinde belirlediklerini ifade etmişlerdir.

Görüşmecilerden biri bu durumu “bizim burda karadüzen var; o yıl hangi ürün para ediyorsa gelecek yıl da o ekiliyor” şeklinde gözler önüne sermektedir. Bu noktada, görüşmeciler acil olarak üretim planlamasının yapılması gerektiğini ve bunu da belediye başta olmak üzere sektördeki diğer aktörlerin katılımıyla olmasını gerektiğini ifade etmişlerdir. Ayrıca kentli-köylünün ürünü bekletme gibi bir şansı olmadığı, ürünü topladıktan sonra hemen sebze meyve halini götürüp sattığı belirtilmektedir. Depolama imkanı mevcut olsa bile üreticinin gerek gübreciye, tohumcuya, işçilere olan borçları ödeyebilmesi için ürünü elden çıkarması zorunluluğunun olduğu görüşmeciler tarafından vurgulanmıştır. Bu açıdan belediyenin bu konuda da küçük aile üreticilerini bir araya getirerek, lisanslı depoculuğu desteklemesinin katılımcıların beklentileri arasında olduğu söylenebilir. Diğer yandan katılımcılar, gelirlerinin büyük kısmının bir önceki yıl alınan borçları ödemeye gittiğini ve diğer kısmıyla da geçimini sürdürmede zorluk çektiğini ifade etmiştir. Bu noktada katılımcılar, aradaki açığı kapatabilmek için bankalardan kredi almayı tercih etmektedirler. Diğer yandan, var olan bazı üretici birliklerinin de piyasaya benzer oranda faizle borç verdiği bu bağlamda üreticiye çok da fazla katkısının olmadığına dikkat çekmişlerdir. Birkaç görüşmeci ise köylerinin adının neredeyse “denizbank köyü, akbank köyü, finansbank köyü olarak değişecek konuma geldiğini”

vurgulamıştır. Bir köy muhtarı bu konuda “köyünde 90 hanenin olduğunu ve bunların 80 tanesinin bankaya borcu olduğunu ve borcu borçla ödediğini söylemiştir”. Bu konuda belediyelerden kendilerine finansal okuryazarlık konusunda yardım ve destek sunmalarını beklediklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca katılımcılar kooperatif örgütlenmesinin ilçede çok aktif olarak işlemediğini yine bu konuda da belediyenin öncülük etmesi gerektiğini ifade ederken, bunun yanı sıra belediyenin maliyet-fiyat dengesini gözeterek gıda sanayisine girmesi ve şirket kurması gerektiği de beklentiler arasında sıralanmıştır.

3.1.3 Yasanın Kır-Kent Karşılığı Bağlamında Çarşamba Kırsalına Etkileri

Uygarlıkların temeli tarım devrimi ile atılmış, sanayileşme ile devam ederek başlayan yerleşik düzen bugünkü kentsel yerleşimlerin temelini oluşturmuştur. Bu kentleşme eğilimi, hiçbir zaman kırsal alanların önemini ortadan kaldırmamıştır. Ancak son yıllarda kırsal alanları kentsel olmayan alanlar ya da tarımın yapılmadığı mekanlar olarak tanımlamak bugünkü kır/kent yerleşimlerini tanımlamakta yetersiz kalmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’de, 6360 sayılı yasayla birlikte, kent ve kır ayrımına dayanan kavramsallaştırma bir kenara itilerek önemli değişikliklere adım atılmıştır (Tekeli, 2016: 58). Dolayısıyla mevcut kır ve kent kavramlarının var olan yerleşme yapısını temsil etmekte yetersiz kalması üzerine, yerleşmeler alanında yeni kavram ve kuram arayışlarına girildiği söylenebilir.

Araştırma kapsamında yasayla kentsel alana dahil edilen köylerde kültürel ve bilinç düzeyi olarak çok fazla bir değişim olmadığına işaret edilmiştir. Diğer bir deyişle kırsal alanlar her ne kadar yasada artık kentsel alanlara dahil edilse de praktikte halen eski yaşam ve değerlerin önemli ölçüde korunduğu katılımcılar tarafından ifade edilmiştir.

İlerleyen yıllara dönük olarak ise daha fazla kültürel dönüşüm olup olmayacağı, katılımcılar tarafından “eğer mahallelere park, sosyal merkez, ulaşım olanaklarının iyileştirilmesi vb. gibi şeyler yapılırsa kültürel olarak da değişimin az da olsa hız kazanabileceğini” ifade etmişlerdir. Yasa sonrası kırsalda yaşayanların profili ise görüşmeciler tarafından şu şekilde betimlenmiştir; “bizim köyde eskiden 80 hane vardı şimdi ise 30 hane kaldı ve kalanlar da sadece bir karı koca. Gençleri tutamıyoruz artık. Benim çocuklar da şehre gitti. Eskiden 150 hane vardı bizim köyde şimdi ise 80 hane kaldı. Insanlar gidiyorlar. Yeni yasa çıktıktan sonra da şehre göç devam ediyor”.

Sonuç olarak değerlendirildiğinde teorik olarak köy yaşamı ve kültürü ve pratikte ise mahalle ve kentsel yaşam alanı olarak görülen bu yerlerde yaşayan insanlara “kentli-köylüler” denilebilir. Köy kültürünü devam ettirmenin yanında

(6)

270

kent kültürüne ait ürün ve giyim tarzının yavaş yavaş hakimiyet kurması sonucu buralar geleneksel olarak ifade ediliş biçimiyle ne tam kırı ne de tam bir kenti betimlemektedir. Kentli-köylülük olarak tanımlayabileceğimiz yeni bir ara geçişi ifade etmektedir diyebiliriz.

SONUÇ

Bu çalışmada 6360 sayılı yasanın kırsal kesime ve tarım sektörüne etkileri Çarşamba kırsalı örneğinde ele alınmıştır.

Yeni düzenlemeyle birlikte Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin sınırları il mülki sınırlarına kadar genişletilmiş ve kır kent ayrımı ortadan kaldırılmıştır. İlgili yasal düzenlemeden önce Samsun İli’nin toplam nüfusunun yüzde 33’ü kırsal alanlarda yaşarken, yasadan sonra köylerin tamamı mahalle olmuş, kırsal nüfus oranı diye bir şey kalmamıştır.

Araştırma alanı olan Çarşamba İlçesi’nde ise çok önemli değişiklikler olmamakla birlikte, uzak yerleşim yerlerine götürülen hizmetlerin kalitesinde ve zamanında sunulması hususunda aksaklıklar olduğu söylenebilir.

Yasaya ilişkin olarak, muhtarlar ve köylüler öncesine kıyasla yasanının olumlu getirileri olduğu kadar olumsuz yönlerinin olduğuna da dikkat çekmişlerdir. İl Özel İdaresi’ndeki döneme kıyasla önemli iyileşmelerin varlığı çok sayıda katılımcı tarafından ifade edilmiştir. Yasanın hem kırsal kesime hem de tarım sektörüne olan etkilerine dair katılımcıların görüşleri farklılık göstermektedir. Belediyenin kırsala hizmet sunmalarının, köylerin şehre yakınlığına yada uzaklığına göre değiştiği belirtilmiştir. Ayrıca belediyenin tarımsal çeşitliliği ve verimliliği artırma adına bazı ufak adımları attığı da kimi görüşmeciler tarafından ifade edilmiştir. Katılımcılar yasanın, tarımsal alanlara ve üretime ilişkin olarak genel olarak şu ana kadar olumsuz bir etkisinin olmadığına dikkat çekmişlerdir.

Görüşmeciler, gelinen noktada belediyenin yaptığı hizmetlerden memnuniyet duyduklarını ifade ederek; yol, su ve elektrik konusundaki çalışmaların varlığı ve kalitesinin eskisine kıyasla daha iyi olduğunu belirtmişlerdir. Ancak katılımcıların, belediye ve tarım sektörü arasında bir ilişki kurmadığı, tarımsal hizmetleri daha çok İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, Ziraat Odası ve muhtarlarla ilişkilendirdikleri tespit edilmiştir. Yasayla her ne kadar köy muhtarlarının tüzel kişiliği kaldırılmış olsa da köylülerin bu değişimi tam olarak benimsemediği ya da bunun bilincinde olmadıkları da söylenebilir.

Görüşmeciler tarım sektöründe üretim planlamasının yapılması gerektiğini ve bunu da belediye başta olmak üzere sektördeki diğar aktörlerin katılımıyla olmasını gerektiğini ifade etmişlerdir. Yine belediyelerin kendilerine finansal okuryazarlık konusunda yardım ve destek sunmalarını beklediklerini de ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra katılımcılar, kooperatif örgütlenmesinin ilçede çok aktif olarak çalışmadığını yine bu konuda da belediyenin öncülük etmesi gerektiğini ifade ederken; belediyenin maliyet-fiyat dengesini gözeterek gıda sanayisine girmesi ve şirket kurmasının gerekli olduğunu belirtmişlerdir.

Türkiye, 6360 sayılı yasayla birlikte, kent ve kır ayrımına dayanan kavramsallaştırmayı bir kenara iterek önemli değişikliklere adım atmıştır. Buna bağlı olarak da mevcut kır ve kent kavramlarının var olan yerleşme yapısını temsil etmekte yetersiz kalması üzerine, yerleşmeler alanında yeni kavram ve kuram arayışlarına girildiği söylenebilir.

Araştırma kapsamındaki yerleşim alanları, her kadar yasada artık kentsel alanlara dahil edilse de praktikte halen eski yaşam ve değerlerin önemli ölçüde korunduğuna dikkat çekmek gerekir. Nitekim katılımcılar yasayla kentsel alana dahil edilen köylerde kültürel ve bilinç düzeyi olarak çok fazla bir değişim olmadığını ifade etmişlerdir. Bu açıdan değerlendirildiğinde kırsal alanlar, idari olarak mahalle ve kentsel yaşam alanı, pratikte ise köy yaşamı ve kültürü görülen bu yerlerde yaşayan insanlara kentli-köylüler denilebilir. Köy kültürünü devam ettirmenin yanında kent kültürüne ait ürün ve giyim tarzının yavaş yavaş hakimiyet kurması sonucu buralar geleneksel olarak ifade ediliş biçimiyle ne tam kırı ne tam bir kenti betimlemektedir. Kentli-köylülük olarak tanımlayabileceğimiz yeni bir ara geçişi ifade etmektedir diyebiliriz.

Sonuç olarak, kırsal kesimin büyükşehir belediyesinin sunmuş olduğu temel hizmetler bağlamında (yol, su, elektirik) olumlu bir algısı olduğu tespit edilmiştir. Diğer yandan kırsal kesimin tarım sektörüne ilişkin büyükşehir belediyesinden herhangi bir beklentisinin olmadığı saptanmıştır. Ancak katılımcılar büyükşehir belediyelerinin kırsala hizmet sunma kapasitelerinin geliştirilmesi gerektiğini ve tarım sekörüne ilişkin planlama, örgütlenme ve pazarlamaya yönelik politikalar üreterek kırsal kesime destek sağlamasından da memnuniyet duyacaklarını ifade etmişlerdir.

(7)

271

KAYNAKÇA

AYYILDIZ, Merve, ÇİÇEK, Adnan ve AYYILDIZ, Bekir (2016), “6360 Sayılı Büyükşehir Yasasının Kırsal Kesime Olası Etkileri”, Nevşehir Bilim ve Teknoloji Dergisi, TARGİD Özel Sayısı, ss.280-285.

GENÇ, Fatma Neval ve KORKIN, Erhan (2017), “6360 Sayılı Kanun’la Tüzel Kişiliği Kaldırılan Belde Belediyelerinde Halkın Uygulamaya İlişkin Algısı: Atça (Sultanhisar-Aydın) Örneği”, KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, S.19(32), ss.84-95.

GÖKÜŞ, Mehmet ve ALPTÜRKER, Hakan (2016), “6360 Sayılı Yasa ile Köy Yönetiminden Mahalle Yönetimine Geçiş Sonrasi Etkin Hizmet Sunumuna İlişkin Muhtarlarin Görüşü: Silifke Köyleri Örneği”, Selçuk Üniversitesi Sosyal ve Teknik Araştırmalar Dergisi, S.11, ss.67-86.

GÜN, Sema (2014), “Köylerin ve Kırsal Alanın Yeniden Tanımlanması Sürecinde Tarım Topraklarının Kullanımı ve Korunması”, XI. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi Bildiriler Kitabı, ss.473-478.

KELEŞ, Ruşen (2014), "Anakent Yönetimlerini Yeniden Düzenleyen Yasa Ne Getirdi, Ne Götürdü?", Elektronik Makale, https://www.cekulvakfi.org.tr/makale/anakent-yonetimlerini-yeniden-duzenleyen-yasa-ne-getirdi- ne-goturdu (Erişim Tarihi: 05.08.2018).

KÖŞKER YAMAN, Ayşe ve KUTLAR, İlkay (2017), “6360 Sayılı Büyükşehir Yasasının Kırsal Yaşama Olası Etkileri: Kocaeli Örneği”, Türk Tarım-Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi, S.5(11), ss.1295-1300.

TEKELİ, İlhan (2016), Dünya’da ve Türkiye’de Kır Kent Karşıtlığı Yok Olurken Yerleşmeler İçin Temsil Sorunları ve Strateji Önerileri, İdealkent Yayınları, Ankara.

ZENGİN, Ozan (2014), “Büyükşehir Belediyesi Sisteminin Dönüşümü: Son On Yılın Değerlendirmesi”, Ankara Barosu Dergisi, S.2, ss.93-116.

View publication stats View publication stats

Referanslar

Benzer Belgeler

Yeni büyükşehir olmuş şehirlerden olan, çalışmanın da konusunu oluşturan Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi de 6360 Sayılı Kanun sonrası ulaşım hizmetlerinin

Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten günü- müze kadar geçen 1 yıllık süreç göz önüne alınarak büyükşehir ve ilçe belediye meclislerini nasıl

One of the periods that this relation is perceived at the highest level is the Second Constitutionalist Period which covers the last years of the Ottoman Empire.. During this

In this, the voltage of DC transport is

Bu deneysel çalışmada kayısı ve şeftali çekirdeği kabuğu ile badem kabuğu karışımından daha önceden hazırlanmış aktif karbon kullanılarak sabit yataklı

coli LPS may be involved in the activation of a nitric oxide/cyclic GMP pathway in platelets, resulting in inhibition of platelet aggregation. Therefore, LPS-mediated alteration

Tünel’in hemen girişinde bir yıl kadar önce açılan Cafe Gramofon, gerçekten çok hoş bir mekan.. Duvarları eski İstanbul

- 6 (altı) Adet USB Bellek (Özgeçmiş, Akademik Etkinlik Değerlendirme Formu, Doçentlik Belgesi Onaylı Sureti, Yabancı Dil Belgesi, Yayın Listesi, Bilimsel Çalışma