• Sonuç bulunamadı

KONYA BAROSU AVUKAT HAKLARI MERKEZİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KONYA BAROSU AVUKAT HAKLARI MERKEZİ"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KONYA BAROSU AVUKAT HAKLARI MERKEZİ

KAMUOYUNDA ‘İÇ GÜVENLİK PAKETİ’ OLARAK BİLİNEN VE HÜKÜMET TARAFINDAN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNE GÖNDERİLEN “POLİS VAZİFE VE SALAHİYET KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI” HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER

(2)

1 - RAPOR- A. GİRİŞ

Son zamanlarda evrensel hukuk ilkelerine aykırı olarak yapılan yasal değişiklikler torba vs. isimler altında alelacele çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu durumun hukukta istikrar, güvenilirlik ve öngörülebilirlik ilkelerini de ortadan kaldırdığı açıktır. Artık bu şekilde yapılan yasal değişiklikler istisna olmaktan çıkmış ve süreklilik teşkil etmeye başlamıştır.

Bu bağlamda yapılan düzenlemeler ile demokratik hukuk devleti görüntüsünden hızla uzaklaşıldığı ve daha çok polis devletine geçişe yönelik yasal değişikler yapılmaya çalışıldığı müşahede edilmektedir.

Ne yazık ki, son yıllarda Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde yapılan düzenlemelere aykırı şekilde, temel insan haklarını sınırlamaya veya ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme girişimiyle karşı karşıyayız.

Komisyonda yeterince tartışılmadan, eleştirel yaklaşımların göz ardı edildiği bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde bireylerin hukuk güvenliği ortadan kalkacak, hukuk devleti alanında ülke olarak gelmiş olduğumuz seviyeyi belki de on yıllarca geriye götürecektir.

İç Güvenlik Yasa Tasarısı, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu ve İl İdaresi Kanunu’nda, özgürlükleri sınırlayıcı düzenlemeler getirmektedir.

Toplumsal olaylarda taş atılıyor, camlar kırılıyor gibi çok basit bahanelerle polis silahla karşılık verebilecek, bu da yargısız infazlara yol açabilecektir.

Ceza Muhakemesinin soruşturma evresinde ikinci yetkili bir makam oluşturulmakta “suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması” gerekçesi ile Mülki amire, adli kolluğa ilişkin yetkiler verilmektedir. Soruşturma aşamasında yetkili makam sadece Cumhuriyet Savcılığı’dır. Ancak tasarı ile Mülki Amire, görevlendireceği polise ve onun emrindekilere kişilerin üzerini veya aracını arama yetkisi verilmektedir. Bu şekilde

“süper vali” oluşturulmakta, İçişleri Bakanlığı’nın ve valilerin yetkilerini olağanüstü genişleten özgürlüklere darbe vuran bir düzenleme yapılmaktadır. Yargısal yetkilerin yönetsel kişi ve kuruluşlara veriliyor olması fonksiyon gaspına yol açacaktır.

Tasarı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun sistematiğini bozmakta, hukuk güvenliği, hukuk devleti ilkesini de açıkça zedelemektedir. Şöyle ki, ulusal/uluslararası düzeyde hak ihlallerine neden olduğu için çokça eleştirilen eski CMUK sistemine geri dönülmüş olunacaktır.

Polisin yakalama yetkisini düzenleyen 13’üncü maddedeki ‘Yakalar ve Gerekli Kanuni İşlemleri Yapar' ibaresi ‘Koruma Altına Alır, Uzaklaştırır ya da Yakalar' şeklinde değiştirilmiştir. Hukukumuzda koruma altına almak diye bir hukuki kavram yoktur.

(3)

2

Tasarıda belirtilen “koruma altına alma” ve “tehlike yakalaması” kavramları hukukumuzda karşılığı olan kavramlar değildir.

Polise “tehlike yakalaması” uygulaması ile “koruma altına alma” ve

“uzaklaştırma” gibi muğlak ifadeler ile farklı bir gözaltına alma çeşidi yetkisi verilmesi gibi birçok konuda geniş yetkiler veren bir çalışma ile demokrasinden uzaklaşılmaktadır.

Tasarının 1. maddesi ile Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nun 4, 13, 15, 16, ek 7. maddelerinde değişiklikler yapılmaktadır. Polis artık daha rahat silah kullanabilecektir. Mülki Amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı ve sözlü emriyle arama yapılabilecektir. Tasarı ile kolluğa, mevcut yasal düzenlemelere göre çok daha fazla yetkiler verilmektedir. Bu şekildeki bir düzenleme ile kolluk olağanüstü hal rejimini hatırlatan çok geniş yetkilerle donatılmaktadır. Hukuken bir olağanüstü hal rejimi yokken fiili bir olağanüstü hal rejimi oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Yapılan düzenleme ile Anayasada yer alan “yetkili merciin yazılı emri” kuralına uygun olmasını sağlamak amacı ile kolluk amirinin yazılı emrini alma kuralı getirilmektedir. Aslında adli nitelikli olması gereken bu arama işlemi bu şekilde önleyici arama gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Arama için somut belirtiler ve göstergeler aranmalıdır. Aksi durumda kolluk bu düzenlemeye istinaden herkesi aramaya tabi tutmak gibi genel bir tutum benimseyebilecektir. Önleyici bir görev olan durdurma ve kimlik sorma yetkisi kapsamında getirilen “istisnai nitelikli arama yetkisi” kanunun sistematiğini bozmaktadır. Aynı zamanda Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu’nun Ek 6’ncı maddesinde belirtilen “adli görev ve yetkiler” ile uyuşmamaktadır. Adli görev ve yetkiler geçtiğimiz yıllarda 5681 sayılı Kanun ile Kanunun Ek 6’ncı maddesinde düzenlenmiştir.

Durdurma ve kimlik sorma yetkisi de Kanunun 1 ve 2’nci maddelerinde düzenlenen koruyucu, önleyici ve caydırıcı yetkilerle Kanunun sistematiğini bozmayacak şekilde düzenlenmiştir. Ancak getirilen düzenleme ile istisnai nitelikte ve adli arama benzeri, ancak önleme araması ile ilgili Kanunun 9’uncu maddesi ile çelişkili bir düzenleme yapılmaktadır. Bu şekildeki bir düzenleme ile kişiler, kendileri ve eylemleri tehlike oluşturuyor gerekçesi ile koruma ve yakalama yoluyla, özgürlükleri kısıtlanabilecektir.

Tüm açıklamalar neticesinde denilebilir ki adli arama ile önleyici arama arasındaki fark ortadan kalkacaktır.

Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda yapılacak değişiklik ile Emniyet Teşkilatının hiyerarşik yapısı ve kurumsal yapılanması ile ilgili birçok yenilik getirilmektedir.

Getirilen yasa tasarısının söz konusu bu maddeleri Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir.

Kuruluş Kanununun 76’ıncı maddesi gereğince hem meslek mensuplarının haklarını hem de “hukukun üstünlüğünü” koruma görevi bulunan Konya Barosu olarak ilgili makamlara sunulmak ve kamuoyunun konu hakkında doğru bilgilendirilmesini sağlamak üzere bu çalışma yapılmıştır. Çalışma Baromuzun ilgili alt birimi olan Avukat Hakları Merkezi Hukuka Aykırılıkları İzleme Birimi tarafından hazırlanmış ve rapor haline getirilmiştir.

(4)

3

B. 2559 SAYILI POLİS VAZİFE VE SALAHİYET KANUNU’NDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER

1. Hâkim Kararı Olmaksızın Kolluğa Durdurma Ve Arama Yetkisi Verilmektedir.

Tasarının birinci maddesinin birinci fıkrasıyla kolluğun arama ve gözaltına alma yetkisi genişletilmektedir. Bu yetki ile kolluğa hakim kararı gerekmeksizin detaylı arama yapma ve 24 saate kadar gözaltına alma yetkisi verilmektedir. Bu şekilde Anayasa ile güvence altına alınan eşitlik ilkesi, özel hayatın gizliliği, kişi dokunulmazlığı ve hâkim güvencesi ihlal edilmektedir. Aynı zamanda hakim kararı ile kolluk amiri arasında yetki konusunda bir karmaşa oluşturulmaktadır. Bu tasarı aynı zamanda AB uyum sürecinde atılan olumlu adımlar konusunda da bir geriye gidişin açık göstergesidir.

Bu düzenleme; Anayasaya aykırı olarak kolluğa, sokakta, acele hallerde, istediği kişiyi ve aracı, hakim, savcı veya kolluk amiri tarafından verilmiş yazılı emir olmadan durdurma ve arama yetkisi vermektedir. Söz konusu düzenleme ise Anayasamızın 20.

maddesindeki “… bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz.” hükmüne açıkça aykırıdır.

2. Polise Koruma Altına Alma Ve Uzaklaştırma Yetkisi Verilmektedir.

Tasarının 1’inci maddesi İkinci fıkrası ile polise “tehlike yakalaması” uygulaması ihdas edilmektedir. Bu kapsamda polise “koruma altına alma” ve “uzaklaştırma” gibi muğlak ifadeler ile farklı bir gözaltına alma çeşidi yetkisi verilmektedir.

3. Kolluğun İfade Alma Şekli Düzenlenmektedir.

Tasarının 1’inci maddesi üçüncü fıkrası ile polisin, müşteki, mağdur ya da tanık ifadelerini bu kişilerin ikametgâhlarında ya da işyerlerinde alabileceği yönünde düzenleme yapılmaktadır. Bu durum uygulamada karışıklıklara yol açabilecek niteliktedir. Ayrıca ifade, şüphelinin kollukta ya da savcılıkta verdiği beyanına denir.

Burada ifade terimi müşteki, mağdur ya da tanık içinde kullanılarak yanlış seçilmiştir.

4. Kolluğun Silah Kullanma Yetkisi Genişletilmektedir.

Tasarının 1 inci maddesi dördüncü fıkrası ile kolluğa geniş bir şekilde silah kullanma yetkisi verilmektedir. Bu düzenleme Anayasa m. 17/3’de korunan “yaşama hakkı”nı ihlal edebilecek niteliktedir.

Tasarı maddeye d fıkrasını ilave ediyor. Bu fıkra şu şekildedir: “Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara saldırı halinde polis, kişiyi etkisiz kılma amacıyla ve etkisiz kılacak şekilde silah kullanabilir.”

(5)

4

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki polisin orantılı olmak kaydıyla kendisine yönelik eylemlere karşı meşru savunma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca bu durum değiştirilecek olan aynı maddenin a bendin de belirtilmiştir. Getirilmek istenen bu hükümle polisin silah kullanma yetkisi oldukça genişlemiş olacak ve neticesinde polislerin eylemlerinden dolayı sorumluluğuna da gidilemeyebilecektir. Hali hazırda gündem de olan bazı davalara da lehe kanun uygulamasından dolayı da etkisi olacaktır.

Gerekçede mevcut düzenlemenin soyut olmasından mütevellit tereddüdün hâsıl olduğu ve aynı zamanda polisin silah kullanamaması sonucunda mağduriyetlerin yaşandığı belirtilmiştir. Mevcut düzenlemeyi baz aldığımızda; polisin TCK’da yer alan meşru savunma hakkını kullanmasında, polisin işini yaparken direnişle karşılaşması halinde direnişi kırmasında ve mahkemece verilen kararların(yakalama gibi) yerine getirilmesinde silah kullanabilmesine imkan tanınmaktadır. Yeni hükümle polisin kendisinin dışında başka yerlere/kişilere saldırı durumunda da silah kullanma yetkisine yer verilerek bu yetkinin kapsamı oldukça genişletilmiş olunacaktır. Ayrıca silahın ölçülü ve orantılı kullanımının tespiti, yukardaki gibi saldırıya teşebbüs edenlere dahi silahın kullanılabildiği düşünüldüğünde oldukça zordur. Toplumsal olaylarda ise bu tespitin yapılması neredeyse imkânsızlaşacaktır. Silah kullanma yetkisinin bu denli genişletilmesi keyfiliği ve toplumsal olaylarda ölüm vakıalarını artıracak mahiyettedir.

5. İstihbari Amaçla İletişimin Tespiti

PVSK’nın EK 7/2 maddesinde gecikmesinde sakınca bulunan hallerde önleme amacıyla yapılan iletişimin tespitine ait Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanının yazılı emrinin hakim onayına sunulma süresi 24 saatten 48 saate çıkarılması planlanmaktadır. Tasarının gerekçesinde gecikmesinde sakınca bulunan hallerde hakim onayının alınmasının 24 saatten 48 saate çıkarılması sebebi olarak verilen yazılı emrin tatil gününe denk gelmesi sebebiyle hakimin onayına sunulamaması gösterilmiştir.

Halbuki adliyelerde nöbetçi hakim ve savcı bulunmaktadır ya da bulunması gerekmektedir. Ayrıca bu durum Anayasa’nın 22. maddesinin “Yetkili merciin kararı 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.” hükmüne de açıkça aykırıdır.

Yine iletişimin tespitinde onay makamı talepte bulunan kolluk biriminin bulunduğu yer itibariyle yetkili olan ağır ceza mahkemesi üyesi iken, tasarıyla yetkili ve görevli makam Ankara Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak değiştirilmektedir. Gerekçede yapılacak değişikliğin istihbarat faaliyetlerindeki gizliliğin korunması ve karar mekanizması ile denetimde etkinliğin sağlanmasına hizmet edeceği ifade edilmektedir.

Böylesi bir gerekçe, söz konusu hâkim dışındaki hakimlere güvenilemeyeceği, onların kararlarının hukuka uygunluğundan şüphe edilebileceği anlamına gelmektedir. Hali hazırda böylesi bir düzenleme açıkça tabii hâkim ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

(6)

5

C. 2911 SAYILI TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ KANUNUN YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLER

1. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yapmak Zorlaşacak

Yasalaşan paketin 2’inci maddesinin üçüncü fıkrasında toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde bulundurulan maddeler ve göstericilerin fiziki görünümleri nedeniyle göstericilerin adli sicil durumlarına da bakılmaksızın doğrudan cezaevine girebilmeleri sağlanmak istenilmektedir. Mevcut düzenlemede yer alan yasaklı maddelerin kapsamı genişletilmiş ve ayrıca mevcut ceza miktarlarının artırılması yönünde bir tercihte bulunulmuştur. Gösteride veya yürüyüşte ateşli silah bulundurmak ile yüzünü örtenler açısından gerekçede de yer aldığı üzere hiçbir ayrım gözetilmemiştir. Söz konusu tehlike suçu nedeniyle verilecek cezaların alt sınırı 2,5 yıl olarak belirlenmiştir. Ceza hukukunda pek rastlanılmayan, alışılmışın dışında bir alt sınır getirilerek kişinin cezasının seçenek yaptırımlara çevrilebilmesinin önü kapatılmak istenmektedir. Yine CMK 100’üncü maddede somut delil ve tutuklama nedeninin aranmayacağı katalog suçlara bu suç da eklenerek tutuklama, olağan hale getirilmek istenmektedir.

Sonuç olarak kişi, ilk defa yukardaki tehlike suçunu işlemiş olmasından dolayı yukarda belirtilen hapis cezasına mahkûm olabilecek; yargılama sonunda beraat etse dahi cezaevine girmesi olanaklı hale gelmiş olacaktır. Tüm açıklamalar neticesinde ceza adaleti ve ceza orantılığı noktasında yerinde bir düzenleme olmadığı açıktır. Toplumsal olaylarda özel kastı ortaya koymak ise çok güç bir durumdur. Örneğin kişinin yüz kapama eylemini hangi saikle gerçekleştirdiğini belirlemek kolay olmayacaktır. Yine 2911 sayılı yasanın 33/1’e eklenen b fıkrasıyla gösteri ve yürüyüşe yasadışı örgüt ve topluluklara ait işaret, arma, sembol içeren unsurlarla katılmak suç kapsamına alınmıştır. Ancak burada problem teşkil eden husus “üniformayı andırır giysi giyilmesi”

şeklindeki ibaredir. Ceza hukukunda temel ilkelerden birisi suçlar ve cezalar bakımından kanunilik ilkesinin geçerli olmasıdır. Bu ilkenin bir uzantısı olarak muğlak veya belirsiz ibarelerinin suç tanımında yer almaması gerekir (nulla poena sine lege certa). Dolasıyla bu ibare keyfiliğe neden olabilecek niteliktedir.

Tasarının 3’üncü maddesi ile kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü tanımı yapılmakta toplananlar ya da göstericiler tarafından bulundurulması halinde bir toplantı ya da gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı olmasına yol açan vasıta ya da maddeler arasına havai fişek de eklenmektedir. Zarar vermek amacıyla ya da bir silah gibi kullanılmayan havai fişeğin dahi bir toplantı ya da gösteri yürüyüşünü kanuna aykırı hale getirmesi mümkün kılınmaktadır.

(7)

6

2. Tasarı ile “Yasa dışı topluluk” ifadesine yer verilmiştir

Ceza kanunlarında ‘yasa dışı topluluk’ tanımı bulunmamaktadır. Bu tür düzenleme ile keyfi cezalandırmaların önü açılmaktadır. Ceza kanunda olmayan bir tanım ile kimseye ceza verilemez. Aksi durum Anayasa’nın 38. Maddesindeki “suçta ve cezada kanunilik “ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

D. 5271 SAYILI CEZA MUHAKMESİ KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLER

1. Kolluğa CMK’ya Göre Gözaltı Yetkisi Verilmektedir

Tasarının 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında gözaltı tedbirine ilişkin olarak, belirli suçlar bakımından suçüstü haliyle sınırlı olmak kaydıyla kolluk amirine normal olarak 24 saat, toplumsal olaylarda 48 saate kadar gözaltına alabilme yetkisi tanınmıştır. Akabinde gözaltı kararının nedeninin ortadan kalkması ya da işlerinin tamamlanması üzerine derhal en geç yukarda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet Savcısına bilgi verilerek talimatı beklenilecektir. Kişinin serbest bırakılmaması halinde, en geç 48 saat, toplu işlenen suçlarda 4 gün içinde hâkim önüne çıkarılacağı düzenlenmektedir. Buradaki kolluk amiri ise, mülki amir tarafından vazifelendirilmektedir. Tasarının bu maddesi ceza muhakemesi sistemiyle uyuşan hiçbir yanı yoktur. Şöyle ki, suçun işlendiği andan itibaren polisin önleyici kolluk(idari kolluk) vazifesi son bulmaktadır. Buna rağmen kolluk amiri soruşturma aşamasında mülki amir tarafından görevlendirilerek, soruşturma aşamasına yani adli bir sürece katılmış olmaktadır. Böylece CMK’da kabul edilen savcının soruşturmanın «imparator» u olduğu anlayışı bu yolla terk edilerek eski kanun dönemine dönülecektir. Ayrıca polislerce yapılacak gözaltılarda uygulanacak süreleri, CMK savcılara bile tanınmamıştır(91/3). Son olarak polisin yapmış olduğu gözaltı işlemlerine nereye nasıl itirazda bulunulacağı belli değildir. Zira yapılan işlemler nedeniyle, sadece belirtilen süreler dahilinde Savcının bilgilendirilmesi yoluna gidilebilmektedir.

E. 5442 SAYILI İL İDARESİ KANUNU’NDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLER 1. Valilere Adli Kolluk Yetkisi Verilmektedir

Tasarının 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11 inci maddesine eklenen fıkra ile İl İdaresi Kanunu’nda değişiklik yapılarak Valilere kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için emir verme yetkisi getirilmektedir.

Suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması ceza muhakemesinin nihai amacıdır. Bu halde adli soruşturmada yetkili makam C. Savcısıdır. Soruşturma ise suçun oluşması anı ile başlar. Ancak tüm bu prensip bertaraf edilerek, idarenin sadece suçun

(8)

7

oluşmasından önce olan yetkisi adli makamların yetkisini gasp edecek şekilde genişletilmesi planlanmaktadır.

Bu düzenleme ile kolluk, adli konularda çift başlı hale getirilmektedir. Mevcut durumda vali, kolluğa sadece idari konularda, suçun önlenmesi, savcı ise adli konularda, suç sonrası emir verebilmektedir. Bu düzenleme ile vali, suç sonrasında da suçun aydınlatılmasına müdahale etmekte, suçun aydınlatılması noktasında olay yeri incelemesi, arama, elkoyma, yakalama gibi tedbirlerden hangilerine başvurulabileceğine karar vermektedir. Hâlbuki bu yetkiler, CMK’ya göre, savcıların yetkisinde olan hususlardır. Valinin adli alana girmesi yürütmenin yargıya açık bir müdahalesidir. Ayrıca, bu düzenleme Anayasanın başlangıç hükümlerinde ifade edilen ve Anayasanın 7, 8 ve 9 maddelerinde şekillenen “kuvvetler ayrılığı” ilkesine de aykırıdır.

Bu düzenleme yürürlüğe girerse, aynı konuda, savcı ve validen farklı emir alan kolluk amir ve memurları, hangi amirin emrini uygulayacağı konusunda kararsız kalacaklardır. Bu da kamu düzeninin korunması adına olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

Kolluk amirleri tercih yapmak zorunda kaldıkları zaman, aynı zamanda sicil amirleri olan Valileri tercih edecek, bu da dolaylı yoldan, suç soruşturmasında savcının devre dışı kalması anlamı taşıyacaktır.

F. 4483 SAYILI MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLER

1. Hukuksuz soruşturma ve mobbing uygulamalarına dokunulmazlık zırhı getirilmektedir

Tasarının 38 inci maddesi ile 4483 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna Ek Madde ekleme suretiyle hukuksuz soruşturmalara

‘dokunulmazlık’ getirilmek istenmektedir. Bu madde ile hukuksuz bir şekilde mevcut kanunlara göre suç işleyenlere dokunulmazlık kalkanı oluşturulmaktadır. Daha önce Torba Kanunla getirilen ilgililerin mahkeme kararlarının uygulanmaması nedeniyle yargılanamayacaklarına dair düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Ancak tekrar buna benzer bir düzenleme ile geri getirilmektedir.

G. 3201 SAYILI EMNİYET TEŞKİLATI KANUNU’NDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLER

1. Emniyette Personele Ceza Verme Kolaylaştırılmaktadır

Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu ek 1 inci maddesinde yapılan değişiklik ile polis müdürü, amiri ve memurlarına disiplin cezası verme usulü kolaylaştırılmaktadır. Emniyet teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya ceza yetkili olanlar değişiklik ile tek tek sayılmakta, polis merkezi amirine, şube müdürüne, ilçe müdürüne, kaymakamlara, valilere, emniyet genel müdürüne, bakana kendilerine bağlı bütün personele rütbe ayırımı olmaksızın soruşturma açma ve aylık kesimi dahil resen

(9)

8

ceza verme yetkisi verilmektedir. Bu şekildeki bir uygulama keyfiliğe, amir baskısı ve parti polisi oluşturulmasına sebebiyet verebilecektir.

2. Genel Bir Hukuk Kuralı Olan Ceza Verme Zamanaşımı, Sadece Emniyet Teşkilatı Personeli Yönünden Ortadan Kaldırılmaktadır

Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu EK 5 inci maddesine eklenen fıkra ve geçici 28 inci maddesi ile de genel bir hukuk kuralı olan zamanaşımı, bu tasarı ile sadece Emniyet Teşkilatı personeli açısından ortadan kaldırılmaktadır.

Herhangi bir sebeple hakkında meslekten ve devlet memurluğundan çıkarma cezası gerektiren iddialar bulunan personele bir cezai müeyyide olarak zorunlu emeklilik getirilmektedir. Emeklilik işlemleri adı altında başka devlet personeline uygulanmayan ve bu uygulama ile personelin meslekten ve devlet memurluğundan çıkarılması sonucunu doğuracaktır. Bu yasa tasarısı ile; zamanaşımı müessesi korunmakla birlikte Danıştay içtihatlarına da aykırı olarak memur ve kamu görevlilerinden sadece Emniyet Teşkilatı personelinde geçerli olmak üzere işlendiği iddia edilen disipline aykırı fiillerin zamanaşımına uğradığı halde, ceza verilmesini ve bu cezaya göre soruşturma dosyası işlemden kaldırılmış olması halinde bile, zamanaşımı ile ilgili yasa hükmü Emniyet Teşkilatı personeli yönünden etkisizleştirilerek, kurumdan ilişik kesilmesi sonucunu doğuran zorunlu emeklilik işlemine tabi tutmaktadır.

3. Terfi Sisteminin Bozulmakta, Her Rütbe Terfisine Subjektif Değerlendirmelerle Mülakat Ve Yazılı Sınavın Getirilmektedir

Tasarının 10 uncu maddesi ile değiştirilen Emniyet Teşkilatı Kanunu 55 inci maddesi ve Tasarının 11 inci maddesiyle eklenen Geçici 26 ncı maddesi ile; bütün rütbelere terfi aşamasında yazılı sınav ve mülakat getirilmektedir. Halen mülakatın objektif olmadığı gerekçesi ile sadece yazılı sınav esas kabul edilmektedir. Bu uygulama liyakat yönünden uygun ama bir çok uygulamalarda görüldüğü üzere muhalif olduğu düşünülen kişilerin terfi edememesine yol açacaktır. Bu düzenleme ile ayrıca her rütbe terfilerinde yazılı sınav uygulaması uygulanacaktır. Birkaç yılda bir personelin aynı konu ve içerikten sürekli sınava tabi olacaklardır. Bu da memurun işine ve performanslarına yoğunlaşmasını engelleyecektir. Bunun yerine gelecek endişesi ile sürekli sınavlara çalışmakla meşgul olacaklardır. Bu ise yoğun çalışma gereği duyulan ve suçla mücadele edilen polis birimlerinde personelin başka alanlarda çalışmak isteyecek kimse bu birimlerde çalışmak istemeyecektir.

Ç. SONUÇ

İncelediğimiz, 4665 sıra sayılı kanun tasarısı temel insan hakları açısından önemli olumsuzluklar içermektedir. Başta yaşam hakkı-vücut bütünlüğü ve toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü olumsuz etkileyecek, kişi hak ve özgürlüklerini zedeleyecek hatta tamamen ortadan kaldıracak düzenlemeler bulunmaktadır.

(10)

9

İncelemelerimiz neticesinde bir takım tespitleri yapmakta fayda bulunmaktadır.

Şöyle ki;

- Yasalar, objektif olarak çıkarılır ve ayrım gözetmeksizin herkese uygulanabilmesi öngörülür. Binaenaleyh, belirli olaylar neticesinde anlık, tepkisel yasalar çıkarmak hukuki güvenliği zedeleyen neticeler ortaya çıkaracaktır.

- Bilinmesi gereken bir diğer durum ise, yakın zamanda yaşanılan toplumsal olaylarda ortaya çıkan olumsuz sonuçlar polisin, valinin kısacası idarenin daha az yetkili oluşundan kaynaklanmamıştır. Mevcut yasal düzenlemeler de işletilerek gerekli hukuki işlemler yapılabilirdi. Örneğin TCK 152. maddesinde

“Mala zarar verme suçu, kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında ya da yakarak, yakıcı ve patlayıcı madde kullanarak işlendiği takdirde ceza iki katına kadar(8 ay – 6 yıl), haberleşme ve ulaşım araçlarının kullanımı aksarsa dört katına kadar(16 ay – 12 yıl) artırılır.”

denilmektedir. Dolasıyla bu hükmün işletilemediği bir ortamda, ekstra yaptırımlar getirmek veya yeni ağır suçlar ihdas etmek ne derece faydalı olacaktır?

Sonuç olarak söz konusu teklif, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleriyle bağdaşmayan pek çok hüküm ihtiva etmekte olup; teklif bu haliyle Anayasamıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, hukukun temel ilkelerine ve evrensel hukuka aykırıdır.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerle düzenlemenin geri çekilmesi gerektiği yönündeki kanaatimizi kamuoyuna saygıyla sunarız. 23.02.2015

Hukuka Aykırılıkları İnceleme Biriminden Sorumlu Başkan Yardımcısı Av. Osman BUĞUR

Avukat Hakları Merkezi Başkanı Av. Özgür SOLAK

Referanslar

Benzer Belgeler

Taşınır Kayıt Yetkilisi Tüm işlemler sonucu evrakların birer sureti standart dosya düzenine göre dosyalanır. Taşınır

2013/ 5216 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına

Sorumlu s›fat›yla beyan edilmesi gere- ken KDV’nin beyan edilmedi¤i veya eksik beyan edildi¤i durumda vergi zi- ya› olup olmad›¤›, vergi ziya› varsa bu- na iliflkin

1/1/2018 olarak yeniden belir- OHQPLüWLU..   %RUoOXODU×Q ELrden fazla vergi dairesine olan ecrimisil ERUoODU×LoLQKHUELU vergi daire- sine ayU× D\U× EDüYXUPDODU×

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (c), (d) bendleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (e) bendi eklenmiştir. "a)

Tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilen 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ek 55 inci

1/306 Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş) 'nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı..

24) Tıpta Uzmanlık hariç diğer araştırma görevlisi kadrolarından ilişiği kesilenlerin, araştırma görevlisi kadrosuna dönemeyeceğine ancak istemeleri halinde