MESLEKÎ TAKSİR İÇİN CEZAÎ S O R U M L U L U K (*)
Heinrich G E B A U E R v Çev.: Asis Dr. Kayıhan İÇEL
Aşağıdaki açıklamalarda, Genel Raportör Profesör Sahir Erman tarafından hazırlanan şema esas t u t u l m u ş b u l u n m a k t a d ı r (**). Mü
lâhazalardan önce, münferit maddeler için yöneltilen soru her defa
sında belirtilmektedir :
1) Meslekî taksir, belirli durum ve olaylarda cezaî sorumlulu
ğa mı, yoksa sadece Medenî hukuk veya disiplin sorumluluğuna mı tâbi olmalıdır? Ülkenizde bu husustaki hukukî durum ne şekilde
dir?
Y ü r ü r l ü k t e k i Avusturya Ceza Kanununun 335. ve 431. parag
rafları (1), vücût emniyetinin tehlikeye sokulması ve zarara uğra-
(*) Bu çeviri, Heinrich Gebauer (Avusturya) in Uppsala V I I . M i l letlerarası Mukayeseli Hukuk Kongresine «6-13 Ağustos 1966» verdiği ra
porun esaslarına bağlı k a l ı n a r a k serbest bir şekilde yapılmıştır. «Straf
rechtliche Haftung für berufliche Fahrlässigkeit» başlığını t a ş ı y a n rapor y a y ı n l a n m a m ı ş t ı r .
(**) Çevirenin notu: Genel R a p o r t ö r Prof. Dr. E r m a n ' ı n genel rapo
ru için Bk.: La responsabilité pénale pour négligence professionnelle (An
nales de la Faculté de droit d'Istanbul, Tome X V I I , Nos. 26-27-28, 1967, sh.
41 vd-).
(1) Ceza Kanununun 335. p a r a g r a f ı : «Fail, her icra ve ihmalinin so
n u ç l a r ı n ı n doğal ve herkes t a r a f ı n d a n kolayca farkedilebilir olması ha
linde veya durumuna, görevine, mesleğine, san'atma, meşgalesine yahut genel olarak İçinde bulunduğu özel ş a r t l a r a göre, icra ve ihmalinin insan
ların h a y a t ı , sağlığı ve vücût emniyeti için bir tehlikeye sebep olacağını ya da böyle bir tehlikeyi a r t ı r m a y a m ü s a i t b u l u n a c a ğ ı n ı kavrayabilecek bir durumda olduğu takdirde, bundan bir insanda ağır müessir f i i l (§. 152)
meydana gelmişse, her suç failinin 1 ilâ 6 ay, ölüm meydana gelmişse, 6 aydan 1 yıla kadar hapisle cezalandırılması gerekir.».
MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 305
tılmasma ilişkin esasen mevcut bulunan hükümleri ile, bir kimse
nin, durumuna, mevkiine, mesleğine ,san'atma, meşgalesine ya da içinde b u l u n d u ğ u özel şartlara göre tutumunun böyle bir tehlikeye sebep olacağını veya bu tehlikenin büyümesine müsait bulunacağı
nı kavrayabilecek durumda olması halinde, Ceza hukuku yönün
den sorumlu olacağını açık bir şekilde belirtmektedir. Böylece bu maddelerde, meslekî taksir için cezai sorumluluğa işaret edilmekte
dir. Ek h ü k ü m l e r d e n (5) no. lu metin maddesinde söz edilmiştir.
Meslekî taksirin, bu kusur şeklinin diğer halleri yanında bir ayrıcalığa saHip olmaması ve sadece Medeni hukuk ve disiplin yö
nünden sonuçlar doğurmaması yerinde gözükmektedir. Son olarak zikredilen müeyyideler, burada cezaî sorumluluğun yerini alma
makta, ancak onu tamamlayabilmektedirler. Gerçekten de, meslekî faaliyeti sebebiyle geniş çapta görüş ve anlayışa sahip bulunan bir kimsenin, taksiri ile tehlike veya zarara sebep olması halinde ceza
landırılmaması açıklanamaz.
Mevcut metni ile (2) yeni Avusturya Ceza Kanunu Projesi. 6.
maddesinde (3), taksiri tanımlarken, y ü r ü r l ü k t e k i kanunda olduğu gibi, meslekî çalışmalardan doğan cezaî sorumluluğu açık bir şe
kilde göstermemekte, buna karşılık failin bedeni ve aklî şartlarına göre sahip olduğu yeteneğin sonucu olarak kendisinden beklenilen dikkat ve ihtimamı yerine getirmemesinden söz edilmektedir ki.
bu formül meslekî taksir için cezaî sorumluluğu da kapsamaktadır.
Ceza Kanununun 431. p a r a g r a f ı : Bu paragrafta, vücut emniyetini tehlikeye sokabilecek olan kanuna aykırılık hallerinin hepsi tamamen s a y ı l m a m a k t a d ı r . Bu sebeple, 335 ve 337. paragraflarda belirtilen icra ve ihmallerden herbiri, gerçek anlamda bir zarara sebebiyet vermemiş olsa dahi, sırf kanuna aykırılık sebebiyle, 25 000. S. e kadar para cezası ile ve
ya 3 g ü n d e n 3 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Ceza Kanunu Projesi ve ilgili açıklamaları, Genel ve ö z e l kısım.
Adalet Bakanlığı, Viyana, 1964.
(3) Paragraf 6 ( D E.: «Fail, bedenî ve akli ş a r t l a r ı n a göre muktedir ve mecbur olduğu dikkat ve i h t i m a m ı göstermediği takdirde taksirle ha
reket etmiş sayılır ve bu sebeple de, kanunda gösterilen ve hukuka aykırı bulunan bir durumu kabul e t m e m i ş olur. (Çevirenin notu: F ı k r a n ı n son kısmını — neticeyi öngörmemiş kabul edilir — şeklinde anlamalıdır. Ger
çekten burada söz konusu olan husus, şuursuz taksir - unbevvussle Fahrlassigkeit'den başka bir şey değildir.
(2) Keza böyle bir durumu gerçekleştireceğini m ü m k ü n gören, fakat buna sebep olmak istemeyen bir kimse de, taksirle hareket etmiş olur.».
(Çevirenin notu: Burada belirtilen husus ise, taksirin, şuurlu taksir - be- wussle Fahrlässigkeit denilen çeşididir.).
Huk. Fak. Mec — F.: 20
306 RAYİHAN İÇEL
Ancak projenin 112.. maddesi (4), vücût emniyetinin taksirle tehlikeye sokulmasının cezalandırılması imkânını, failin ağır ted
birsizlik veya ağır kayıtsızlıkla hareket etmesi gereğini aramak su
retiyle, sübjektif yönden sınırlamaktadır. Bu sebeple, vücût bü
t ü n l ü ğ ü n ü n meslekî yönden tehlikeye sokulmasına ilişkin belirli fiillerin cezalandırma dışında kalması gerekecektir. Taksirle mü
essir f i i l için (projenin 111. maddesi) (5) böyle b i r sınırlama öngö- rülmerriiştir.
2) Bir cezaî koğuşturmayı gerekli gösterecek meslekî taksir hangi türdendir? Yani Ceza hukuku yönünden bir sorumluluğu gerektiren ve cezaî kokuşturmayı zorunlu ve haklı duruma sokan bir san'at hatasını nasıl tanımlamalı ve sınırlarını nerede sonuçlan-
dırmalıdır?,
a — Meslekî taksirin cezaî koğuştur masını hangi sebepler haklı gösterirler?. 4
Bu soruya yukarıda birinci maddede su anlamda cevap veril
miştir: Meslekî taksirin cezaî koğuşturmaya tâbi tutulmaması için sebep yoktur.
b — Cezalandırılabilen taksir ile cezalandırılamayan taksir ara
sındaki sınır nereden geçmektedir? (Yanlış teşhis problemi).
Bu sınırın tesbiti için, öncelikle belirli tutumun ne dereceye kadar hukuka aykırı olduğunun araştırılması gerekir. Fakat bu
nunla da her zaman bir h ü k ü m vermek kolay olmamaktadır; çünkü zorunlu dikkat ölçüsü istisnaî olarak yazıl: hukukta bulunmakta ve orada da normatif kavramlarla ifade edilmektedir; fakat olayla
rın çoğunda ortak tecrübeye veya örf ve âdete başvurulmakta veya başvurulmak zorunda kalınmaktadır Meslekî taksiri tesbit için, bu
(4) Paragraf 112 E.; «Her k i m kasden veya tedbirsizlik veya ağır ka
yıtsızlık ile ve dolayısiyle taksirli olarak, diğer bir kişinin h a y a t ı , sağlığı ve vecût emniyeti b a k ı m ı n d a n bir tehlikeye sebep olursa, 3 aya kadar h ü r r i y e t i bağlayıcı ceza veya 50.000 S.'e kadar para cezası ile cezalandırı
lır. Özellikle hafif olaylarda mahkeme c e z a l a n d ı r m a d a n vazgeçebilir.»
(5) Paragraf 111 (1) E.: «Her kim, diğer bir kişinin y a r a l a n m a s ı n a sebep olur veya bu kişinin sağlığına zarar getirirse, 6 aya kadar h ü r r i y e t i
bağlayıcı ceza veya 100.000 S.'e kadar para cezası ile cezalandırılır, ö z e l likle hafif olaylarda mahkeme c e z a l a n d ı r m a d a n vazgeçebilir.
(2) Fiil, ağır bir müessir f i i l ile (| 106) sonuçlanırsa, bu takdirde fail i k i yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza veya 500.000 S-'e kadar para
cezası ile cezaland'rılır.».
MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 307
hususta herhalde bir bilirkişi celbetmek suretiyle, ilgili meslek branşının bilinen kurallarına ve bu meslekte edinilen tecrübe ve bilgilerin durumuna göre zorunlu dikkat ölçüsüne sadık kalınmış olup olmadığının incelenmesi gerekecektir.
Yanlış teşhis ile ilgili bir olayda, hekimin tutumunun, tıp mes
leğinin kurallarına ve tıp ilminin mevcut durumuna uygun olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir: İstisnaî bir olayda, böyle ha
reket etmesine rağmen yanlış teşhis koymuş olsa, gereken kuralla
ra uygun hareket etmiş olduğundan cezaî sorumluluğu kabul edile
mez.
c — Şuurlu ve şuursuz taksir arasında bir fark gözetilmeli mi
dir? Veya gözetilebilir mi?
Avusturyada Ceza hukuku alanında şuurlu ve şuursuz taksir arasında fark gözetilmektedir. Söz konusu ayırım, kusur şekilleri
nin smırlanmasmdaki çıkar yönünden zorunlu gibi görünmektedir;
Luxuria, dolus*a. komşudur; buna karşılık negligentia kusursuzlu
ğun sınırında bulunmaktadır; bundan başka bu ayırım, çeşitli şe
kilde ortaya çıkan, f i i l i n sübjektif yönü — anlama» öngörme vs. — dolayısiyle anlıyabilme ve öngörebilme durumları bakımından ye
rindedir.
De lege ferenda bakımından, kanunda bu ayırımın açık bir şe
kilde yapılması öngörülmüştür. Böylece projenin 6. maddesinin 1.
fıkrası şuursuz taksiri; 6. maddesinin 2. fıkrası da şuurlu taksiri ele almaktadır.
d — Ağır, hafif ve çok hafif taksir arasında bir ayırım yapılabi
lir mi? Yoksa yapılmalı mıdır? Bu ayırım, cezalandırılabilen ve cezalandırılamayan taksir arasında bir sınır olarak geçerli olabilir
mi? Veya olmalı mıdır? Yoksa sadece cezanın ayarlanmasında mı gözönünde tutulmalıdır?
Kusur derecesine göre ayırma hususu, özellikle Avusturya taz
minat hukukunda, zararın ne şekilde tazmin edileceği probleminin karara bağlanabilmesi için yer almaktadır (ABGB., § 1324, 1331 ve 1332); yeni olarak da hizmet erbabının tazminat mükellefiyetleri yönünden önem kazanmıştır (6). Avusturya Ceza hukukunda, lege lata bakımından (1961 tarihli Çocuk Mahkemeleri Kanununun 12.
<6> Hizmet Erbabı Sorumluluk Mükellefiyeti Kanunu <31 Mart 1965, BGB1. No.: 80).
308 K A Y I H A N İÇEL
maddesinin ikinci fıkrasındaki h ü k ü m hariçtir k i , bu kusurun en hafif derecesinde dahi uygulanmaktadır) (7), taksirin şekilleri ara
sındaki ayırım keyfiyeti, cezalandırılabilen davranışları cezalandı- rılamayan davranışlardan sınırlamak için yeterli değildir, buna karşılık cezanın miktarı bakımından önemlidir. Meselâ Şarta Bağlı Mahkûmiyet ile i l g i l i 1949 tarihli kanunun 1. maddesinde, cezanın infazının teciline dair karar verildiği sırada failin kusurunun de
recesinin de gözönünde bulundurulması gerektiği açık bir şekilde gösterilmiştir.
Projenin 47. paragrafının 1. fıkrasındaki h ü k ü m ile, özellikle hafif olaylardaki belirli suçlarda cezadan vazgeçilebileceği öngö
rülmüştür. Kanunî tanıma göre, böyle bir durum, diğer önşartlarm yanısıra failin kusurunun hafif olması halinde de bulunabilir. Proje
nin y u k a r ı d a zikredilen 111 (1) ve 112. maddelerinden de anlaşıla
cağı üzere, özellikle vücût emniyetinin tehlikeye sokulması veya taksirle müessir fiilde, olay hafif olduğu takdirde cezalandırmaktan
vazgeçilebilir.
Projedeki bu h ü k ü m l e r amaca uygun görünmektedir, çünkü burada cezalandırmaya karşı olan sebepler daha çoktur, daha ağır basmaktadır. Bu konuda mevcut b ü t ü n itirazlara rağmen, bu gibi durumlarda, hukuk ş u u r u n u tehlikeye sokmamak ve hukuk em
niyetini rencide etmemek suretiyle cezalandırmadan vazgeçilebile
cektir.
Projenin 48 (1) paragrafına göre, yukardaki hallerin dışında da kusurun derecesi gözönünde tutulacaktır.
e — Yardımdan kaçınmak, cezalandırılabilen bir taksir olarak telakki edilebilir mi?.
Cezalandırılabilen taksir, bir ihmâlde ve böylece yardım etme
me halinde de bulunabilir. Ancak bu gibi durumlarda gerçek bir
(7) § 12 (2) JGG- 1961: «Hukuku ihlâl eden bir kimse h a k k ı n d a , ce
zayı gerektiren bir çocuk suçu işlemiş olması dolayısiyle az miktarda para veya hapis cezası vermek gerektiği takdirde, mahkeme, ona sadece bir ihtarda bulunmakla da yetinebilir.»
§. 45 (1) JGG. 1961: «Hukuku ihlâl eden kimseye bir ihtarda bulu
n u l d u ğ u n a dair h ü k ü m kararda gösterilecektir ve böylece hukuku ihlâl eden kimsenin kusurlu b u l u n d u ğ u n a dair h ü k m ü n sebepleri özel
likle belirtilecektir. Bunlar cezası h a k k ı n d a k i h ü k m ü temsil eder
ler.».
MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 309
ihmali suç yoksa, h u k u k î bir mükellefiyetin bulunup bulunmadı
ğını araştırmak gerekir.
/ — Yeni ve çevresinde tartışma ceryan eden bir tekniğin uy
gulanması veya ilmî bir tecrübe, cezalandırılabilen taksir şekilleri olarak mütalâa edilmeli midir?
Yukarıda (1) no. lu açıklamalarda görüldüğü üzere, meslekî taksir, diğer aynı durumdaki kusurlu davranışlar karşısında bir ayrıcalıktan yararlanamayacağı gibi, yeni bir tekniğin uygulanması veya ilmî bir tecrübeye girişilmesiyle i l g i l i suçluluk hakkında da
götürü bir h ü k ü m verilmesi m ü m k ü n değildir. Hele böyle bir hü
küm, söz konusu davranışın eo ipso cezadan hariç tutulması yolun
da hiç bir şekilde verilemez. Bu seb?ple, sözü geçen faaliyetler husu
sunda, yukarıda (2 b.) no. da belirtilen esaslara uygun olarak, ce
zaî sorumluluğun incelenmesi gerekir.
özellikle tıbbî tedavide yeni bir tekniğin uygulanması veya canlı bir insanda ilmî bir tecrübeye girişilmesi hallerinin gözönüne alınması gerekir. Bu i k i faaliyet hakkında, birbirlerinden çok ciddî şekilde ayırarak, h ü k ü m verilmelidir. Çünkü, yeni ve çevresinde tartışmada bulunulan bir tekniğin uygulanması yönünden, bu.
tıbbî faaliyet alanında tedavî amacının izlenmesindeki diğer tedavî muameleleri gibi gerçekleşmektedir; buna karşılık, ilmî tecrübe, bu amaca yöneltilmiş olmadan belirli fizyolojik olayların pratik ola
rak tesbitine ve böylece sadece yeni bilgilerin kazanılmasına hiz
met etmektedir.
Yeni bir tekniğin ilk defa uygulanmasının bir tedavî muamelesi olarak kabul edilebilmesi için, önceden tecrübe edilmiş bulunan sağlık metotlarından hiç olmazsa daha kötü bir sonuç göstermeyece
ği hususundaki haklı arzunun gerçekleştirilmesi gerekir. Bundan başka, yeni tekniğin, tıp ilminin mevcut durumuna uyup uymadığı
nı ve bu durumda da yeni metodun başarı sağlayabilip sağlayama
yacağı konusunda bir inceleme yapılması talep edilmelidir. Yeni tedavî şeklinin özellikle tıbbî ahlâkın temel kurallarına uyması ge
rekir. Bundan sonradır k i , cesetlerde ve hayvanlarda ön tecrübe
lerin yapılması talep edilebilecektir.
Buna karşılık, ilmî tecrübe, bu gibi tecrübelerden tıp için ka
zanç meydana gelmiş olsa dahi, tıbbî tedavî gibi ayni sebepten hak
lı görülemez. Bu konuda ilmî amaç da haklı sebep olarak kabul edilmemektedir. Bunun haklı sebebi, yalnız tecrübe konusu kişinin
K A Y I H A N İÇEL
rızasına dayanabilir, ancak bu halde de rızanın sınırları içinde ka
lınmak gerekir. Canlı bir insan üzerinde yapılacak bir ilmî tecrübe, örf ve âdete aykırı değilse, üzerinde tecrübe yapılan kişinin rızası
varsa ve tıp mesleğinin genel olarak kabul edilmiş kurallarına ve tıp ilminin mevcut durumuna göre hafif müessir f i i l dışında ağır bir sonuç öngörülmediği takdirde kabul edilebilir.
3) Meslekî taksir irin verilecek ceza, sebep olunan zararın ora
nına göre mi, yoksa taksirin ağırlık derecesine göre mi tayin edil
melidir? Meslekî taksir sonucunda meydana gelen kanun ihlâlleri bakımından hangi nev'i ceza en uygun olabilirdi?
(1) ve (2) no. larda belirtilmiş olduğu gibi, meslekî taksir için cezaî sorumluluğun diğer taksirlere ait sorumluluktan ayırtedil- memesi gerekir. Bu, keza tayin edilecek ceza yönünden de böyle
dir. Ceza kanununun 335 ve 431. paragraflarında ve keza projenin 111 ve 112. paragraflarında belirtilen h ü k ü m l e r d e n , gerek de lege lata'nm gerek de Zege ferenda'nın kapsamından taksirin neticeleri
ne göre cezanın ayarlanması gerektiği sonucu çıkmaktadır.
Kusurun yoğunluğu ile ilgili soruya yukarıda (2 d.) no. da cevap verilmiştir.
Meslekî taksirin cezalandırılması bakımından, ileride (7) no.
da açıklanacağı üzere, emniyet temin edici tedbirler de yerinde gö
rünmektedir.
4) Şayet hürriyeti bağlayıcı bir ceza verilecekse, bu ceza hangi muhakeme usulüne göre talep edilebilecektir?
Y ü r ü r l ü k t e k i Avusturya Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'na göre, muhakeme usulü, verilecek cezanın para cezası veya hürriyeti bağlayıcı ceza olmasına göre değil, fiilin, dolayısiyle işlenmiş olan
suçun nev'ine göre yön almaktadır. Kabahatlerde görevli mahke
meler bölge mahkemeleri olup, bu mahkemelerde bir h u k u k ç u hâ
kim bulunur. Kabahatlerde bazı belirli şartlar ile Ceza Kararna
mesi alınması m ü m k ü n d ü r . Cürümlerde ise, görevli mahkeme, b i rinci derece mahkemesi olarak, i k i h u k u k ç u ve i k i de meslekten ol
mayan hâkimden müteşekkil mahkemelerdir (Schöffengericht).
Ancak bazı hallerde, bu sonuncu mahkeme bir h u k u k ç a hâkimden meydana gelmiş olabilir.
MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 311
5) Ülkenizin Ceza hukukunda san'at hatalarının veya meslekî taksirlerin genel tanımları mevcut mudur?
Taksirle tehlikeye sokmak durumuna ait (1) no. da belirtilmiş olanlardan başka, mevcut Avusturya Ceza hukuku özel hükümler ihtiva etmektedir. Bunlar belirli meslek grupları mensuplarının taksirli tutumlarını suçlandırmaktadırlar. Bu hükümler bizzat Ce
za Kanununda olduğu gibi, çeşitli yan (özel) kanunlarda da bulun
maktadırlar.
Şunlarm belirtilmesi yerinde olur :
Eczane işletilmesinde kusur (StGB. § 345), hekimin bilgisizliği sebebiyle kusuru (StGB. §. 356 ve 357), bir hekim tarafından gebe bir kadına yapılan düşüncesizce müdahale (StGB. §. 357 Suçun ko
nusu cenin'dir.), hekimin bir hastaya karşı gösterdiği ihmalkârlık (StGB. §. 358), bir ebe tarafından bulaşıcı bir hastalığın gizli tutul
ması (StGB. §. 379), bir binanın yıkılması dolayısiyle mühendisin sorumluluğu (StGB. §. 383).
Yan (özel) kanunlarda bulunan sayısız cezaî h ü k ü m l e r konu
sunda şu hususu belirtmemiz gerekir k i , belirli meslekî taksirlerin cezalandırılması Ceza mahkemelerine değil idarî makamlara bira- kılmıştır.
6) Ülkenizin mevzuatında, belirli meslek kategorilerinin yap
tıkları hataları cezalandırmak için özel kurallar var mıdır?
Esasen (5) no. da eîe alman özel haller mahsus suçları göster
mektedir. Avusturya Ceza hukukunda diğer bazı mahsus suçlar bulunmakla beraber, bunlarda taksir söz konusu olmamaktadır. Bu
gibi mahsus suçlar için örnek olarak, Ceza kanununun 101 vd. pa
ragraflarında yeralan görev suçlan gösterilebilir.
7) Meslekî taksir sebebiyle meydana gelen kanuna aykırılık
ların önüne geçilmesi için en uygun ve yerinde tedbirler hangileri
dir? Mevzuatınızda emniyet tedbiri olarak kabul edilen hukuk normları var mıdır?
Meslekî taksir için konulan hürriyeti bağlayıcı ceza ve para ce
zalarına hiç bir zarar gelmeksizin, bazı emniyet tedbirleri öngörül
melidir. Çünkü, özellikle bir mesleğin icrası sırasında tesbit edil
miş cezayı gerektiren davranışta, yalnız ^.rasıra meydana gelen yanlış bir hareketin mevcudiyetinden değil, fakat meslekî faaliyet
te bunun devamlı olarak tekrarlanmasından endişe edilmelidir. Bu
312 K A Y I H A N ÎÇEL
sebeple, sözkonusıı davranış yalnız y u k a r ı d a belirtilen cezalarla de
ğil, aynı zamanda diğer tedbirlerle de (önemli olaylarda meslekten men) karşılanmalıdır. Avusturya hukukund? çeşitli hükümlerle, ge
rek mahkemece, gerek idarî makamların yetkisine giren durum
larda bunlar tarafından, bazı emniyet tedbirlerine başvurulması öngörülmüştür. Bir hekimin acemiliği sebebiyle düştüğü san'at ha
tası için, Ceza kanununun 356 ve 357. paragrafları ilginç h ü k ü m l e r i ihtiva etmektedir. Bu şekildeki bir hata ağır bir müessir f i i l i veya hastanın ölümünü meydana getirdiği zaman, Ceza mahkemesi tara
fından cezalandırılmaktadır. Böyle bir olayda, suçun varlığı kabul edilirse, hekimin yeni bir sınav ile gerekli bilgilere sahip bulundu
ğunu ispat edinceye kadar mesleğini icra etmesi önlenmektedir.
Tarihi gelişime bağlı olarak, y ü r ü r l ü k t e olan kanunda cezalar ile emniyet tedbirleri arasında açık bir sınırlama yoktur. Bunun sonucu olarak da, birçok durumlarda emniyet tedbirleri ceza ola
rak nitelendirilmektedir,
/ Heinrich G E B A U E R
Çev.: Asis. Dr. Kayıhan İÇEL
t
•