• Sonuç bulunamadı

MESLEKÎ TAKSİR İÇİN CEZAÎ SORUMLULUK (*) Heinrich GEBAUER v Çev.: Asis Dr. Kayıhan İÇEL

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "MESLEKÎ TAKSİR İÇİN CEZAÎ SORUMLULUK (*) Heinrich GEBAUER v Çev.: Asis Dr. Kayıhan İÇEL"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MESLEKÎ TAKSİR İÇİN CEZAÎ S O R U M L U L U K (*)

Heinrich G E B A U E R v Çev.: Asis Dr. Kayıhan İÇEL

Aşağıdaki açıklamalarda, Genel Raportör Profesör Sahir Erman tarafından hazırlanan şema esas t u t u l m u ş b u l u n m a k t a d ı r (**). Mü­

lâhazalardan önce, münferit maddeler için yöneltilen soru her defa­

sında belirtilmektedir :

1) Meslekî taksir, belirli durum ve olaylarda cezaî sorumlulu­

ğa mı, yoksa sadece Medenî hukuk veya disiplin sorumluluğuna mı tâbi olmalıdır? Ülkenizde bu husustaki hukukî durum ne şekilde­

dir?

Y ü r ü r l ü k t e k i Avusturya Ceza Kanununun 335. ve 431. parag­

rafları (1), vücût emniyetinin tehlikeye sokulması ve zarara uğra-

(*) Bu çeviri, Heinrich Gebauer (Avusturya) in Uppsala V I I . M i l ­ letlerarası Mukayeseli Hukuk Kongresine «6-13 Ağustos 1966» verdiği ra­

porun esaslarına bağlı k a l ı n a r a k serbest bir şekilde yapılmıştır. «Straf­

rechtliche Haftung für berufliche Fahrlässigkeit» başlığını t a ş ı y a n rapor y a y ı n l a n m a m ı ş t ı r .

(**) Çevirenin notu: Genel R a p o r t ö r Prof. Dr. E r m a n ' ı n genel rapo­

ru için Bk.: La responsabilité pénale pour négligence professionnelle (An­

nales de la Faculté de droit d'Istanbul, Tome X V I I , Nos. 26-27-28, 1967, sh.

41 vd-).

(1) Ceza Kanununun 335. p a r a g r a f ı : «Fail, her icra ve ihmalinin so­

n u ç l a r ı n ı n doğal ve herkes t a r a f ı n d a n kolayca farkedilebilir olması ha­

linde veya durumuna, görevine, mesleğine, san'atma, meşgalesine yahut genel olarak İçinde bulunduğu özel ş a r t l a r a göre, icra ve ihmalinin insan­

ların h a y a t ı , sağlığı ve vücût emniyeti için bir tehlikeye sebep olacağını ya da böyle bir tehlikeyi a r t ı r m a y a m ü s a i t b u l u n a c a ğ ı n ı kavrayabilecek bir durumda olduğu takdirde, bundan bir insanda ağır müessir f i i l (§. 152)

meydana gelmişse, her suç failinin 1 ilâ 6 ay, ölüm meydana gelmişse, 6 aydan 1 yıla kadar hapisle cezalandırılması gerekir.».

(2)

MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 305

tılmasma ilişkin esasen mevcut bulunan hükümleri ile, bir kimse­

nin, durumuna, mevkiine, mesleğine ,san'atma, meşgalesine ya da içinde b u l u n d u ğ u özel şartlara göre tutumunun böyle bir tehlikeye sebep olacağını veya bu tehlikenin büyümesine müsait bulunacağı­

nı kavrayabilecek durumda olması halinde, Ceza hukuku yönün­

den sorumlu olacağını açık bir şekilde belirtmektedir. Böylece bu maddelerde, meslekî taksir için cezai sorumluluğa işaret edilmekte­

dir. Ek h ü k ü m l e r d e n (5) no. lu metin maddesinde söz edilmiştir.

Meslekî taksirin, bu kusur şeklinin diğer halleri yanında bir ayrıcalığa saHip olmaması ve sadece Medeni hukuk ve disiplin yö­

nünden sonuçlar doğurmaması yerinde gözükmektedir. Son olarak zikredilen müeyyideler, burada cezaî sorumluluğun yerini alma­

makta, ancak onu tamamlayabilmektedirler. Gerçekten de, meslekî faaliyeti sebebiyle geniş çapta görüş ve anlayışa sahip bulunan bir kimsenin, taksiri ile tehlike veya zarara sebep olması halinde ceza­

landırılmaması açıklanamaz.

Mevcut metni ile (2) yeni Avusturya Ceza Kanunu Projesi. 6.

maddesinde (3), taksiri tanımlarken, y ü r ü r l ü k t e k i kanunda olduğu gibi, meslekî çalışmalardan doğan cezaî sorumluluğu açık bir şe­

kilde göstermemekte, buna karşılık failin bedeni ve aklî şartlarına göre sahip olduğu yeteneğin sonucu olarak kendisinden beklenilen dikkat ve ihtimamı yerine getirmemesinden söz edilmektedir ki.

bu formül meslekî taksir için cezaî sorumluluğu da kapsamaktadır.

Ceza Kanununun 431. p a r a g r a f ı : Bu paragrafta, vücut emniyetini tehlikeye sokabilecek olan kanuna aykırılık hallerinin hepsi tamamen s a y ı l m a m a k t a d ı r . Bu sebeple, 335 ve 337. paragraflarda belirtilen icra ve ihmallerden herbiri, gerçek anlamda bir zarara sebebiyet vermemiş olsa dahi, sırf kanuna aykırılık sebebiyle, 25 000. S. e kadar para cezası ile ve­

ya 3 g ü n d e n 3 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Ceza Kanunu Projesi ve ilgili açıklamaları, Genel ve ö z e l kısım.

Adalet Bakanlığı, Viyana, 1964.

(3) Paragraf 6 ( D E.: «Fail, bedenî ve akli ş a r t l a r ı n a göre muktedir ve mecbur olduğu dikkat ve i h t i m a m ı göstermediği takdirde taksirle ha­

reket etmiş sayılır ve bu sebeple de, kanunda gösterilen ve hukuka aykırı bulunan bir durumu kabul e t m e m i ş olur. (Çevirenin notu: F ı k r a n ı n son kısmını — neticeyi öngörmemiş kabul edilir — şeklinde anlamalıdır. Ger­

çekten burada söz konusu olan husus, şuursuz taksir - unbevvussle Fahrlassigkeit'den başka bir şey değildir.

(2) Keza böyle bir durumu gerçekleştireceğini m ü m k ü n gören, fakat buna sebep olmak istemeyen bir kimse de, taksirle hareket etmiş olur.».

(Çevirenin notu: Burada belirtilen husus ise, taksirin, şuurlu taksir - be- wussle Fahrlässigkeit denilen çeşididir.).

Huk. Fak. Mec — F.: 20

(3)

306 RAYİHAN İÇEL

Ancak projenin 112.. maddesi (4), vücût emniyetinin taksirle tehlikeye sokulmasının cezalandırılması imkânını, failin ağır ted­

birsizlik veya ağır kayıtsızlıkla hareket etmesi gereğini aramak su­

retiyle, sübjektif yönden sınırlamaktadır. Bu sebeple, vücût bü­

t ü n l ü ğ ü n ü n meslekî yönden tehlikeye sokulmasına ilişkin belirli fiillerin cezalandırma dışında kalması gerekecektir. Taksirle mü­

essir f i i l için (projenin 111. maddesi) (5) böyle b i r sınırlama öngö- rülmerriiştir.

2) Bir cezaî koğuşturmayı gerekli gösterecek meslekî taksir hangi türdendir? Yani Ceza hukuku yönünden bir sorumluluğu gerektiren ve cezaî kokuşturmayı zorunlu ve haklı duruma sokan bir san'at hatasını nasıl tanımlamalı ve sınırlarını nerede sonuçlan-

dırmalıdır?,

a — Meslekî taksirin cezaî koğuştur masını hangi sebepler haklı gösterirler?. 4

Bu soruya yukarıda birinci maddede su anlamda cevap veril­

miştir: Meslekî taksirin cezaî koğuşturmaya tâbi tutulmaması için sebep yoktur.

b — Cezalandırılabilen taksir ile cezalandırılamayan taksir ara­

sındaki sınır nereden geçmektedir? (Yanlış teşhis problemi).

Bu sınırın tesbiti için, öncelikle belirli tutumun ne dereceye kadar hukuka aykırı olduğunun araştırılması gerekir. Fakat bu­

nunla da her zaman bir h ü k ü m vermek kolay olmamaktadır; çünkü zorunlu dikkat ölçüsü istisnaî olarak yazıl: hukukta bulunmakta ve orada da normatif kavramlarla ifade edilmektedir; fakat olayla­

rın çoğunda ortak tecrübeye veya örf ve âdete başvurulmakta veya başvurulmak zorunda kalınmaktadır Meslekî taksiri tesbit için, bu

(4) Paragraf 112 E.; «Her k i m kasden veya tedbirsizlik veya ağır ka­

yıtsızlık ile ve dolayısiyle taksirli olarak, diğer bir kişinin h a y a t ı , sağlığı ve vecût emniyeti b a k ı m ı n d a n bir tehlikeye sebep olursa, 3 aya kadar h ü r r i y e t i bağlayıcı ceza veya 50.000 S.'e kadar para cezası ile cezalandırı­

lır. Özellikle hafif olaylarda mahkeme c e z a l a n d ı r m a d a n vazgeçebilir.»

(5) Paragraf 111 (1) E.: «Her kim, diğer bir kişinin y a r a l a n m a s ı n a sebep olur veya bu kişinin sağlığına zarar getirirse, 6 aya kadar h ü r r i y e t i

bağlayıcı ceza veya 100.000 S.'e kadar para cezası ile cezalandırılır, ö z e l ­ likle hafif olaylarda mahkeme c e z a l a n d ı r m a d a n vazgeçebilir.

(2) Fiil, ağır bir müessir f i i l ile (| 106) sonuçlanırsa, bu takdirde fail i k i yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza veya 500.000 S-'e kadar para

cezası ile cezaland'rılır.».

(4)

MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 307

hususta herhalde bir bilirkişi celbetmek suretiyle, ilgili meslek branşının bilinen kurallarına ve bu meslekte edinilen tecrübe ve bilgilerin durumuna göre zorunlu dikkat ölçüsüne sadık kalınmış olup olmadığının incelenmesi gerekecektir.

Yanlış teşhis ile ilgili bir olayda, hekimin tutumunun, tıp mes­

leğinin kurallarına ve tıp ilminin mevcut durumuna uygun olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir: İstisnaî bir olayda, böyle ha­

reket etmesine rağmen yanlış teşhis koymuş olsa, gereken kuralla­

ra uygun hareket etmiş olduğundan cezaî sorumluluğu kabul edile­

mez.

c — Şuurlu ve şuursuz taksir arasında bir fark gözetilmeli mi­

dir? Veya gözetilebilir mi?

Avusturyada Ceza hukuku alanında şuurlu ve şuursuz taksir arasında fark gözetilmektedir. Söz konusu ayırım, kusur şekilleri­

nin smırlanmasmdaki çıkar yönünden zorunlu gibi görünmektedir;

Luxuria, dolus*a. komşudur; buna karşılık negligentia kusursuzlu­

ğun sınırında bulunmaktadır; bundan başka bu ayırım, çeşitli şe­

kilde ortaya çıkan, f i i l i n sübjektif yönü — anlama» öngörme vs. — dolayısiyle anlıyabilme ve öngörebilme durumları bakımından ye­

rindedir.

De lege ferenda bakımından, kanunda bu ayırımın açık bir şe­

kilde yapılması öngörülmüştür. Böylece projenin 6. maddesinin 1.

fıkrası şuursuz taksiri; 6. maddesinin 2. fıkrası da şuurlu taksiri ele almaktadır.

d — Ağır, hafif ve çok hafif taksir arasında bir ayırım yapılabi­

lir mi? Yoksa yapılmalı mıdır? Bu ayırım, cezalandırılabilen ve cezalandırılamayan taksir arasında bir sınır olarak geçerli olabilir

mi? Veya olmalı mıdır? Yoksa sadece cezanın ayarlanmasında mı gözönünde tutulmalıdır?

Kusur derecesine göre ayırma hususu, özellikle Avusturya taz­

minat hukukunda, zararın ne şekilde tazmin edileceği probleminin karara bağlanabilmesi için yer almaktadır (ABGB., § 1324, 1331 ve 1332); yeni olarak da hizmet erbabının tazminat mükellefiyetleri yönünden önem kazanmıştır (6). Avusturya Ceza hukukunda, lege lata bakımından (1961 tarihli Çocuk Mahkemeleri Kanununun 12.

<6> Hizmet Erbabı Sorumluluk Mükellefiyeti Kanunu <31 Mart 1965, BGB1. No.: 80).

(5)

308 K A Y I H A N İÇEL

maddesinin ikinci fıkrasındaki h ü k ü m hariçtir k i , bu kusurun en hafif derecesinde dahi uygulanmaktadır) (7), taksirin şekilleri ara­

sındaki ayırım keyfiyeti, cezalandırılabilen davranışları cezalandı- rılamayan davranışlardan sınırlamak için yeterli değildir, buna karşılık cezanın miktarı bakımından önemlidir. Meselâ Şarta Bağlı Mahkûmiyet ile i l g i l i 1949 tarihli kanunun 1. maddesinde, cezanın infazının teciline dair karar verildiği sırada failin kusurunun de­

recesinin de gözönünde bulundurulması gerektiği açık bir şekilde gösterilmiştir.

Projenin 47. paragrafının 1. fıkrasındaki h ü k ü m ile, özellikle hafif olaylardaki belirli suçlarda cezadan vazgeçilebileceği öngö­

rülmüştür. Kanunî tanıma göre, böyle bir durum, diğer önşartlarm yanısıra failin kusurunun hafif olması halinde de bulunabilir. Proje­

nin y u k a r ı d a zikredilen 111 (1) ve 112. maddelerinden de anlaşıla­

cağı üzere, özellikle vücût emniyetinin tehlikeye sokulması veya taksirle müessir fiilde, olay hafif olduğu takdirde cezalandırmaktan

vazgeçilebilir.

Projedeki bu h ü k ü m l e r amaca uygun görünmektedir, çünkü burada cezalandırmaya karşı olan sebepler daha çoktur, daha ağır basmaktadır. Bu konuda mevcut b ü t ü n itirazlara rağmen, bu gibi durumlarda, hukuk ş u u r u n u tehlikeye sokmamak ve hukuk em­

niyetini rencide etmemek suretiyle cezalandırmadan vazgeçilebile­

cektir.

Projenin 48 (1) paragrafına göre, yukardaki hallerin dışında da kusurun derecesi gözönünde tutulacaktır.

e — Yardımdan kaçınmak, cezalandırılabilen bir taksir olarak telakki edilebilir mi?.

Cezalandırılabilen taksir, bir ihmâlde ve böylece yardım etme­

me halinde de bulunabilir. Ancak bu gibi durumlarda gerçek bir

(7) § 12 (2) JGG- 1961: «Hukuku ihlâl eden bir kimse h a k k ı n d a , ce­

zayı gerektiren bir çocuk suçu işlemiş olması dolayısiyle az miktarda para veya hapis cezası vermek gerektiği takdirde, mahkeme, ona sadece bir ihtarda bulunmakla da yetinebilir.»

§. 45 (1) JGG. 1961: «Hukuku ihlâl eden kimseye bir ihtarda bulu­

n u l d u ğ u n a dair h ü k ü m kararda gösterilecektir ve böylece hukuku ihlâl eden kimsenin kusurlu b u l u n d u ğ u n a dair h ü k m ü n sebepleri özel­

likle belirtilecektir. Bunlar cezası h a k k ı n d a k i h ü k m ü temsil eder­

ler.».

(6)

MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 309

ihmali suç yoksa, h u k u k î bir mükellefiyetin bulunup bulunmadı­

ğını araştırmak gerekir.

/ — Yeni ve çevresinde tartışma ceryan eden bir tekniğin uy­

gulanması veya ilmî bir tecrübe, cezalandırılabilen taksir şekilleri olarak mütalâa edilmeli midir?

Yukarıda (1) no. lu açıklamalarda görüldüğü üzere, meslekî taksir, diğer aynı durumdaki kusurlu davranışlar karşısında bir ayrıcalıktan yararlanamayacağı gibi, yeni bir tekniğin uygulanması veya ilmî bir tecrübeye girişilmesiyle i l g i l i suçluluk hakkında da

götürü bir h ü k ü m verilmesi m ü m k ü n değildir. Hele böyle bir hü­

küm, söz konusu davranışın eo ipso cezadan hariç tutulması yolun­

da hiç bir şekilde verilemez. Bu seb?ple, sözü geçen faaliyetler husu­

sunda, yukarıda (2 b.) no. da belirtilen esaslara uygun olarak, ce­

zaî sorumluluğun incelenmesi gerekir.

özellikle tıbbî tedavide yeni bir tekniğin uygulanması veya canlı bir insanda ilmî bir tecrübeye girişilmesi hallerinin gözönüne alınması gerekir. Bu i k i faaliyet hakkında, birbirlerinden çok ciddî şekilde ayırarak, h ü k ü m verilmelidir. Çünkü, yeni ve çevresinde tartışmada bulunulan bir tekniğin uygulanması yönünden, bu.

tıbbî faaliyet alanında tedavî amacının izlenmesindeki diğer tedavî muameleleri gibi gerçekleşmektedir; buna karşılık, ilmî tecrübe, bu amaca yöneltilmiş olmadan belirli fizyolojik olayların pratik ola­

rak tesbitine ve böylece sadece yeni bilgilerin kazanılmasına hiz­

met etmektedir.

Yeni bir tekniğin ilk defa uygulanmasının bir tedavî muamelesi olarak kabul edilebilmesi için, önceden tecrübe edilmiş bulunan sağlık metotlarından hiç olmazsa daha kötü bir sonuç göstermeyece­

ği hususundaki haklı arzunun gerçekleştirilmesi gerekir. Bundan başka, yeni tekniğin, tıp ilminin mevcut durumuna uyup uymadığı­

nı ve bu durumda da yeni metodun başarı sağlayabilip sağlayama­

yacağı konusunda bir inceleme yapılması talep edilmelidir. Yeni tedavî şeklinin özellikle tıbbî ahlâkın temel kurallarına uyması ge­

rekir. Bundan sonradır k i , cesetlerde ve hayvanlarda ön tecrübe­

lerin yapılması talep edilebilecektir.

Buna karşılık, ilmî tecrübe, bu gibi tecrübelerden tıp için ka­

zanç meydana gelmiş olsa dahi, tıbbî tedavî gibi ayni sebepten hak­

lı görülemez. Bu konuda ilmî amaç da haklı sebep olarak kabul edilmemektedir. Bunun haklı sebebi, yalnız tecrübe konusu kişinin

(7)

K A Y I H A N İÇEL

rızasına dayanabilir, ancak bu halde de rızanın sınırları içinde ka­

lınmak gerekir. Canlı bir insan üzerinde yapılacak bir ilmî tecrübe, örf ve âdete aykırı değilse, üzerinde tecrübe yapılan kişinin rızası

varsa ve tıp mesleğinin genel olarak kabul edilmiş kurallarına ve tıp ilminin mevcut durumuna göre hafif müessir f i i l dışında ağır bir sonuç öngörülmediği takdirde kabul edilebilir.

3) Meslekî taksir irin verilecek ceza, sebep olunan zararın ora­

nına göre mi, yoksa taksirin ağırlık derecesine göre mi tayin edil­

melidir? Meslekî taksir sonucunda meydana gelen kanun ihlâlleri bakımından hangi nev'i ceza en uygun olabilirdi?

(1) ve (2) no. larda belirtilmiş olduğu gibi, meslekî taksir için cezaî sorumluluğun diğer taksirlere ait sorumluluktan ayırtedil- memesi gerekir. Bu, keza tayin edilecek ceza yönünden de böyle­

dir. Ceza kanununun 335 ve 431. paragraflarında ve keza projenin 111 ve 112. paragraflarında belirtilen h ü k ü m l e r d e n , gerek de lege lata'nm gerek de Zege ferenda'nın kapsamından taksirin neticeleri­

ne göre cezanın ayarlanması gerektiği sonucu çıkmaktadır.

Kusurun yoğunluğu ile ilgili soruya yukarıda (2 d.) no. da cevap verilmiştir.

Meslekî taksirin cezalandırılması bakımından, ileride (7) no.

da açıklanacağı üzere, emniyet temin edici tedbirler de yerinde gö­

rünmektedir.

4) Şayet hürriyeti bağlayıcı bir ceza verilecekse, bu ceza hangi muhakeme usulüne göre talep edilebilecektir?

Y ü r ü r l ü k t e k i Avusturya Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'na göre, muhakeme usulü, verilecek cezanın para cezası veya hürriyeti bağlayıcı ceza olmasına göre değil, fiilin, dolayısiyle işlenmiş olan

suçun nev'ine göre yön almaktadır. Kabahatlerde görevli mahke­

meler bölge mahkemeleri olup, bu mahkemelerde bir h u k u k ç u hâ­

kim bulunur. Kabahatlerde bazı belirli şartlar ile Ceza Kararna­

mesi alınması m ü m k ü n d ü r . Cürümlerde ise, görevli mahkeme, b i ­ rinci derece mahkemesi olarak, i k i h u k u k ç u ve i k i de meslekten ol­

mayan hâkimden müteşekkil mahkemelerdir (Schöffengericht).

Ancak bazı hallerde, bu sonuncu mahkeme bir h u k u k ç a hâkimden meydana gelmiş olabilir.

(8)

MESLEKİ TAKSİR İÇİN CEZAİ SORUMLULUK 311

5) Ülkenizin Ceza hukukunda san'at hatalarının veya meslekî taksirlerin genel tanımları mevcut mudur?

Taksirle tehlikeye sokmak durumuna ait (1) no. da belirtilmiş olanlardan başka, mevcut Avusturya Ceza hukuku özel hükümler ihtiva etmektedir. Bunlar belirli meslek grupları mensuplarının taksirli tutumlarını suçlandırmaktadırlar. Bu hükümler bizzat Ce­

za Kanununda olduğu gibi, çeşitli yan (özel) kanunlarda da bulun­

maktadırlar.

Şunlarm belirtilmesi yerinde olur :

Eczane işletilmesinde kusur (StGB. § 345), hekimin bilgisizliği sebebiyle kusuru (StGB. §. 356 ve 357), bir hekim tarafından gebe bir kadına yapılan düşüncesizce müdahale (StGB. §. 357 Suçun ko­

nusu cenin'dir.), hekimin bir hastaya karşı gösterdiği ihmalkârlık (StGB. §. 358), bir ebe tarafından bulaşıcı bir hastalığın gizli tutul­

ması (StGB. §. 379), bir binanın yıkılması dolayısiyle mühendisin sorumluluğu (StGB. §. 383).

Yan (özel) kanunlarda bulunan sayısız cezaî h ü k ü m l e r konu­

sunda şu hususu belirtmemiz gerekir k i , belirli meslekî taksirlerin cezalandırılması Ceza mahkemelerine değil idarî makamlara bira- kılmıştır.

6) Ülkenizin mevzuatında, belirli meslek kategorilerinin yap­

tıkları hataları cezalandırmak için özel kurallar var mıdır?

Esasen (5) no. da eîe alman özel haller mahsus suçları göster­

mektedir. Avusturya Ceza hukukunda diğer bazı mahsus suçlar bulunmakla beraber, bunlarda taksir söz konusu olmamaktadır. Bu

gibi mahsus suçlar için örnek olarak, Ceza kanununun 101 vd. pa­

ragraflarında yeralan görev suçlan gösterilebilir.

7) Meslekî taksir sebebiyle meydana gelen kanuna aykırılık­

ların önüne geçilmesi için en uygun ve yerinde tedbirler hangileri­

dir? Mevzuatınızda emniyet tedbiri olarak kabul edilen hukuk normları var mıdır?

Meslekî taksir için konulan hürriyeti bağlayıcı ceza ve para ce­

zalarına hiç bir zarar gelmeksizin, bazı emniyet tedbirleri öngörül­

melidir. Çünkü, özellikle bir mesleğin icrası sırasında tesbit edil­

miş cezayı gerektiren davranışta, yalnız ^.rasıra meydana gelen yanlış bir hareketin mevcudiyetinden değil, fakat meslekî faaliyet­

te bunun devamlı olarak tekrarlanmasından endişe edilmelidir. Bu

(9)

312 K A Y I H A N ÎÇEL

sebeple, sözkonusıı davranış yalnız y u k a r ı d a belirtilen cezalarla de­

ğil, aynı zamanda diğer tedbirlerle de (önemli olaylarda meslekten men) karşılanmalıdır. Avusturya hukukund? çeşitli hükümlerle, ge­

rek mahkemece, gerek idarî makamların yetkisine giren durum­

larda bunlar tarafından, bazı emniyet tedbirlerine başvurulması öngörülmüştür. Bir hekimin acemiliği sebebiyle düştüğü san'at ha­

tası için, Ceza kanununun 356 ve 357. paragrafları ilginç h ü k ü m l e r i ihtiva etmektedir. Bu şekildeki bir hata ağır bir müessir f i i l i veya hastanın ölümünü meydana getirdiği zaman, Ceza mahkemesi tara­

fından cezalandırılmaktadır. Böyle bir olayda, suçun varlığı kabul edilirse, hekimin yeni bir sınav ile gerekli bilgilere sahip bulundu­

ğunu ispat edinceye kadar mesleğini icra etmesi önlenmektedir.

Tarihi gelişime bağlı olarak, y ü r ü r l ü k t e olan kanunda cezalar ile emniyet tedbirleri arasında açık bir sınırlama yoktur. Bunun sonucu olarak da, birçok durumlarda emniyet tedbirleri ceza ola­

rak nitelendirilmektedir,

/ Heinrich G E B A U E R

Çev.: Asis. Dr. Kayıhan İÇEL

t

Referanslar

Benzer Belgeler

¨ Orne˘ gin g L ’ye yakınsayan basamak fonksiyonların mutlak toplan- abilir serilerin kısmı toplamalar dizisi-integrallenebilme varsayımından dolayı b¨ oyle bir dizi

Mimar Uğur Gündeş ortak projesinde, Şam şehrinin gelişmekte olan bir bölgesinde, önemli dairesel bir kavşak alanı üzerinde yer ala- cak olan kütüphane binasının

Bu itibarla, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından, 1952 inşaat mevsimi için kalın maktalı yuvarlak demir ithalini serbest bırakmak ve 8 m/m lik demiri de tahsisden ser- best

Senem el ýuwulýany (nämäni?) alyp, eýwanyň öňüni syryp gidýän kiçijik salmajykdan akyp ýatan suwuň üstüne egildi („O. 3.Işlikler semantik taýdan zadyň hereketini höküm

• 21 Mayıs günü Osmanlı lağımcıları, gözetleme kulelerinden yoksun Kaligaria Kapısı civarında ikinci bir tünel daha açtı ve o da şehirdekiler tarafından

[r]

Böyle durumlarda, sprey işlemi süresince, toz ve çözgen buharı derişimi maruziyet sınırlarının altına düşünceye kadar, basınçlı hava beslemeli solunum

Fakat Türk kültürde İncil sözcüğü daha geniş bir anlamı da içeriyor: İncil sözcüğü Yunanca Kutsal Yazılara ait olan 27 kitapların tümü için kullanılmaktadır..