• Sonuç bulunamadı

Koroner Yavaş Akımın Değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Koroner Yavaş Akımın Değerlendirilmesi "

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Koroner Yavaş Akımın Değerlendirilmesi

Türk Kardiyoloji

Derneği Arşivi, Aralık

2000

sayı­

sında çıkan Dağdelen

ve

arkadaşlarına

ait "Koroner Yavaş Akım ve Miyokard İskemisi ilişkisini n TIM/

Kare Sayısı ve İntrakoroner Ulu·ason Ölçümleri ile

Değerlendirilmesi" başlıklı çalışmayı

il giyle okuduk

(I).

Epika rdi yal büyük damarlarda önemli

darlıklar

olmadan, mikrosirkülasyonun

bozulmasına bağlı ınİ­

yokardiya t iskemi

fenoıneni

s on

yıllarda

daha faz la dikkat

çekınektedir. Sayın Dağdelen

ve

arkadaşları­

nın

ilgi çekici

çalışınası

da bu konuyu

farklı

bir

açı­

dan ele

almaktadır.

Ancak,

çalışmada bazı tasanın noktalarının, çalışmanın sonuçlarının yorumlanınası sırasında sıkıntılar yaratabileceğini düşünüyoruz.

Bu noktalar

aşağıda özetlenmiştir,

ı. Çalışınada

koroner

yavaş akım olduğu düşünülen

ve intrakoroner ultrasonografi

yapılan hastaların nasıl seçildiği açık değildir. Çalışmaya alınan

has- talarda koroner

yavaş akım olduğuna

vizüel ola- rak

ını,

yoksa belirli TIMI kare

sayısı

c utt-off

noktası alınarak ını

karar

verilmiştir? Eğer yavaş akım başlangıçta

görsel o larak

değerlendirildi

ise bu durumda

hastaların

toplanma

aşamasında

bir seçi m

hatası

(selection bias) olma

olasılığı

ortaya çıkmaktadır. Öte yandan eğer bir T IMI kare say ısı cutt-off

noktası

seçildi ise bunun neye göre seçil-

diğinin

(amprik mi,

kanıt

temelli mi)

yazıda

belir- tilmesi

gerektiğini düşünüyoruz.

2.

Çalışınaya alınan

hastalara

başlangıçta

ne amaçla anjiyo

yapıldığı açık değildir. Çalışmada,

IVUS incelemesi

yapıldıktan

sonra miyokard is kemisi- nin

araştırıldığı

belirtilmektedir. Bu durumda has- talara

başlangıçta

neden koroner a nj iyografi ya-

pıldığı karanlıkta kalmaktadır. Eğer

hastalara kla- sik endikasyonl ar nedeniyle anjiyografi

yapıldıy­

sa e n az bir tarama testi

sırasında

miyoka rd iske- misi

şüphesinin doğmuş olması,

ya da hastalarda bu testierin

yapılmamasına

neden olacak derecede

istikrarsız

angina pek to ris

olmalıdır.

Bu he r iki durumda da koroner anjiyografi güçlü bir miyo- kard iskemisi

şüphesi

ile

yapılmış

de mektir. Dola-

yısıyla

daha sonradan

hastaları

iskemi

varlığına

göre

sınıflandırmak çalışma planlaması açısından

çok

doğru

görünmemektedir.

Ayrıca

kontrol gru- bunun da ne derecede normal popülasyonu ifade

ettiği

de

şüphe altındadır.

258

3.

Çalışmada

tüm olgular için TIMI kare

sayısıyla

sis tolodiastolik İMA değiş im oranl arı aras ınd a bir korelasyon

olduğu

belirtilme ktedir.

Eğer yavaş akım olguları

seçilirke n bir cu t-o ff

noktası

belir-

lenmiş

ise bu durumda

yapılan

korelasyon analizi

şüpheli karşılanmalıdır,

çünkü verileri n normal bir

dağılım

göstermes i

imkansız olacaktır.

Bu du- rumda korelasyon a nalizin in bilgi verici

olması

için "r"

değerinin

%95 güvenlik

aralığı

belirtil-

nıek zorundadır. Ayrıca

bizim

kanımızca

her ne kadar "r" ye ait p

değeri

oldukça

anlamlı

olsa da

"r"

değerinin

kendis i oldukça küçük

olduğundan

güç lü bir an lam ifade

etmenıektedir.

4.

Çalışmada hastaların

s istolik ve diastolik kan ba-

sınçlarının farklı olmadığı vurgulanmış,

ancak sol ventrikül diastolik

basınçları hakkında

bilg i veril-

memiştir.

Koroner

akımın

aort diastolik

basıncı

ile sol ventrikül d iastolik

basınçları arasındaki

farka

bağlı olduğu düşünülürse, çalışınada

bu veri hayati bir önem

taşımaktadır.

Çünkü,

eğer

bir grup

hastanın

sol ventri kül diastol sonu

basıncı

yüksek ise bu hastalarda koroner

akımın kısmen

de olsa

yavaşlaması

söz konusudur.

Ayrıca,

per- füzyon

basıncının azaldığı

durumlarda

ıniyokard dolaşımını

sabit tutmak için s istolik ve d iastolik koroner

lüınen alanlarının değişmesi

söz konusu olabili r. Bu da

çalışmada

e lde ed ilen sonuçlarda bir yorum

yapınayı olanaksız kılacaktır.

Sonuç ola rak

sayın Dağdelen

ve

arkadaşlarının

koro- ner

yavaş akım

ile ilgili

çalışması,

emek sarfedilerek

yapılmış

güncel bir

çalışmadır.

Ancak,

yukarıda

vur- g ulanan (özellikl e I. maddede)

tasarım hataları

ne- deniyle noktal ar,

araştırıcıların

da dikkatini

çekmiş,

fakat makalede net

açıklanmaınış

o labi lir. Bu du- rumda

yazarların

konuya

açıklık

getirmele rinin ye- rinde

olacağı

kanaatindeyiz.

Saygılarımızla,

Doç. Dr. Erde m Diker City Hospital, Ankara

Uz. Dr. Ömer Akyürek AÜTF, Kardiyoloji ABD, Ankara

Kaynaklar

1.

Dağdelen

S,

Yaymacı

B,

İzgi

A,

Kurtoğlu

N, Demir- kol O, Soydinç S, Dindar

İ:

Koroner

Yavaş Akım

ve Mi- yokard

İskemisi ilişkisinin

TIMI Kare

Sayısı

ve

İnırakoro­

ner Ultrason Ölçümleri ile

Değerlendirilmesi.

Türk Kardi-

yoloji Dern

Arş

2000;28:747-75 1

(2)

Ediröre M ekilip: Koroner Yavaş Ak1111111 Değerlendirilmesi

Cevap

Sayın

okuyucunun maka le miz

hakkında yapmış

ol-

duğu değerlendirmeler

ve

katkılardan dolayı

ilgisine

teşekkür

etmek istiyorum.

Koroner

yavaş akımı

olan

hastaların tanısı

ile ilg ili

yapmış olduğumuz

bütün

araştırmalarda,

korone r

yavaş akım tanısının

koroner anjiyografik görüntü- den yararlanarak ve

atım sayısı

ile vizüel olarak ko-

nulduğunu

gördük. Bu konu ile ilgili

yapılan araştır­

maların tamamında

koroner

yavaş akım tanımlanır­

ken sadece korone r inje ks iyon

sırasında yavaş konı­

rast prog resy onu ifade edilme ktedir. Bu

çalışma planlandığı sırada yapılan

literatür

çalışmasında

ko- roner

yavaş akım tanısında

TIMI frame yönteminin

kullanılmadığını

gördük.

Bizim

olgularımız

koroner anji yografi

sırasında

ya-

vaş kontrası

progresyonu izle nen ( 1972 den bu yana Tombe ve

arkadaşları

ve bütün

diğer

koroner

yavaş akım tanısı

koyan

araştırmacılarda olduğu

gibi) has- ta lar

arasından seçilmiştir. Eğer şimdiye

kadar

yapıl­ mış

olan

çalışmalarda

koroner

yavaş akım tanısı

Tl- Ml frame

sayısı

yöntemi ile kes in

sı_nırları

(cutt-off point) ortaya

konulmuş olsaydı

bu

tekniğe

gerek kal- mayacak idi .

Okuyuc umuzun da

belirttiği

g ibi, koroner

yavaş akım tanısında

daha kesin bir ifade

tarzı

olan TIMI

fraıne sayısı

yönteminin

kullanılınaınış olması

bizim de dikkatimizi

çekmiştir.

Bu

çalışınanın

hemen son-

rasında kliniğimizde,

daha önce koroner

yavaş akım tanısı

konulan bir grup has ta ince lemeye

alınmış

ve yeni bir

çalışma

olarak

planlanmıştır.

Bu

planlanmış

olan

çalışmada,

korone r

yavaş akımı

olan olgular ça-

lışmaya alınmış

ve bu

olguların

anjiyografik imajlan kantitatif anjiyografi izleme

cihazında değerlendiri­

lerek her bir koroner arter iç in

ayrı ayrı

olmak üzere koroner

yavaş akım

olan damarda kontrast progres- yonu iç in gere kli olan TIMI f rame

sayısı

hesaplan-

mıştır.

Daha sonra koroner

kontrası

progresyonu normal olan kontrol grubu il e

karşılaştırılmak

sureti

ile koroner

yavaş akımı

ol an ve olmayan olg ular ROC analizi ile

değerlendirilmiş

ve okuyucumuzun da dikkat

çektiği

gibi "cutt-off point"

değerleri

her bir koroner arte r iç in

ayrı ayrı hesaplanmıştır.

Ancak bu söz konusu

çalışına

yeni ve

ayrı

bir

çalışma

olup

şu

anda bilimsel bir derg ide

yayınlanmak

üzere de-

ğerlendirilme aşamasındadır.

Bu konu ile ilgili ola- rak Gibson ve

arkadaşlarının

(C irculation 1996) ma- kalesinden de bahsetmek

yararlı

o labilir. Bu

çalış­

ınada

Gibson ve

arkadaşları

he r bir koroner arter için

sınır değer

olarak "cutt-off point"

değerleri

tespit et-

mişlerdir,

fakat bu

çalışınalannda

elde ettikleri bu

sı­

nır değerler

"normal koroner

akım

patemi o lan has- talar içindir", oysa bi z yeni

çalışmamızda

"koroner

yavaş akım" tanısı

olan hastalar için bu

sınır değerle­

ri tespit ettik.

Çalışmamızda

koroner

girişimsel

inceleme önce- s inde

hastaların tamamı

anginal

yakınınaları

olan hastalar idi (tipik, atip ik, uns table). Bu

hastaların

bir

kısmına

koroner anjiyog rafi öncesinde EKG

deği­

şiklikleri

veya tipik

yakınmalan

yok ise efor testi

yapılmış

ve koroner anjiyografi

yapılmasını

gerekti- ren sonuçlar elde

edilmiştir.

Ancak

şurayı

vurgula- mak gerekir ki zaten koroner

yavaş akımı

olan hasta- larda

yapılan çalışınalarda

EGK

değişikliklerinin

ve e for tes ti pozitifliklerinin

olduğu

bilinmektedir. An- cak bu hasta larda

çalışmaya alındıktan

sonra (koro- ne r anjiyografik

tanıdan

sonra

çalışınaya alınmaları­

na karar

verilmiştir),

koroner

yavaş akım varlığının

miyokardiya l

iskeıniye

neden olup

olmadığından

ke- sin olara k bahse tmek iki

şekilde

mü mkün idi. Bun- lardan birinc is i metabolik ve

diğeri

ise sinligrafik in- celeme idi. Çünkü bu hasta lar koroner anj iyografi

yapılmadan

önce koron er

yavaş akım

olup

olmadık­

ları

ve

çalışmaya alınıp alınmayacakları

bilinmiyor- du.

Saygılarımla,

Dr. Sinan

Dağdelen

Koşuyolu

Kalp ve

Araştiima

Hastanesi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu anomaliler üç hastada (%0.3) yüksek çıkışlı sol ana koroner arter, üç hastada (%0.3) sol ana koroner arter yokluğu, iki hastada (%0.2) koroner fistül, iki hastada

Spazma bağlı olarak, sol ön inen arter (LAD) proksimalinde ciddi lezyon ve Cx arterde tam tıkanıklık görüldü; ancak, diseksiyon bulgusu yoktu (Şekil B)..

Fistula Between Left Internal Mammary Artery Graft and Pulmonary Vasculature After Coronary Bypass Grafting.. Left internal mammary artery (UMA) is very commonly used conduiı

hastane dosya kayıtlarından demografik ve klinik özellikleri, koroner ri sk faktörleri, yarış öncesi ve ta- burcu olurken verile n tedavi , miyokard infarktüsü ve

Sarıoğlu ve arkadaşlarının yaptıkları 83 vakalık çalışmada 62 olguda alışılmış dağılım şeklinde, 10 hastada sinüs l’ den LAD, sinüs 2’den RCA+Cx dağılım

ner yavaş akım ise, angina benzeri yakınmaları ve normal koroner arterl eri olan hasta larda koroner an- jiografi esnasında injekte edilen opak maddenin ko- roner

lışmamızda anevrizmanın ve anevrizmektominin QTD üzerine o lan etkisi a raştırıl dığı için kontrol grubu olarak hasta g rubu ile benzer özelliklere sah ip olan;

Çalışmamızda KMN gelişiminde bağımsız risk faktörü olarak bulunan hipertansiyon, koroner arter hastalığı ve böbrek yetmezliği için klasik risk faktörleri