AHLAK
(TÖREL)
GELİŞİM
Bir davranışı doğru ya da yanlış olarak nitelemek ahlaki yargıda bulunmaktır.
Değer yargılarının bir türü olan ahlaki yargılar, olumlu ya da olumsuz değerler
olarak karakter özelliklerini ve davranışları nitelerler.
Ahlak, doğru ve yanlışı ayırt edebilmeyi sağlayan ilke ve değerlerin bütünüdür.
Ahlak gelişimi, bir kişinin ahlaki inançlarının zamanla değişmesidir.
Ahlak gelişimi belirli ahlaki düzeyler içerir.
Ahlaki düzey, bir kişinin belirli bir
zamanda sahip olduğu ahlaki inançlarına ilişkin incelikli düşünce ve davranışlarıdır.
Ahlaki düzey ahlaki yönelimden etkilenir.
Ahlaki yönelim, bir kişinin herhangi bir zamandaki ya da genel olarak tüm
zamanlardaki hakim olan ahlaki inancıdır.
Ahlaki yönelim ahlaki yargılara temel oluşturur.
Çünkü ahlaki yargılar ahlaki inançlara dayalı olarak yapılır.
Ahlaki yargı, doğru ve yanlışın ahlaki inançlara dayalı olarak
değerlendirilmesidir.
Ahlaki yargılarda bulunurken ahlaki gerekçelendirmelere baş vurulur.
Ahlaki gerekçelendirme, ahlaki inançlara dayalı bilişsel etkinliktir.
Ahlaki inançlara dayalı davranışlara ise, ahlaki davranış denilmektedir.
Ahlak gelişimi süreci, bir kişinin ahlaki inanç ve davranışları itibariyle
olgunlaşması sürecini ifade eder.
Ahlaki olgunluk, bir kişinin ahlaki
gelişiminde ulaştığı en üst ve nihai ahlak düzeyidir.
Freud’un Ahlak
Gelişimi Kuramı
Freud’ a göre, çocuk yaşadığı Oedipus kompleksinin bir uzantısı olarak
ebeveynleriyle özdeşleşir.
Bu da onun yetişkinlerin ve dolayısıyla toplumun ahlak kurallarını
içselleştirmesini doğurur.
Oedipus kompleksinin sonunda çocuk istek ve arzularını bastırmayı ve istenen
davranışlara uyum göstermeyi öğrenecektir.
Bu da ahlak gelişiminin temelidir.
Çocuk anne babanın ahlak ölçülerini ve değerlerini benimseyerek süperego
gelişimine başlar.
Süperegonun iki kısmından biri olan vicdan, çocuğun bu özdeşleşmesinin bir
sonucudur.
Freud’un düşünceleri daha çok erkek çocuklar için geçerlidir.
Ayrıca, yapılan çalışmalarda, vicdan ve ahlak gelişiminin Freud’un öngördüğü 6-7
yaştan önce başladığına yönelik bulgular vardır.
Piaget’in Ahlak
Gelişimi Kuramı
Piaget’e göre, çocuklar somut işlemler dönemine kadar ahlaki gerçekçidirler.
Yani, olay ve durumları somut sonuçlarına göre değerlendirirler.
Niyeti ne olursa olsun, büyük leke yapan çocuk, küçük leke yapan çocuğa göre
daha suçludur.
Zihinsel gelişiminin bir sonucu olarak, hem niyeti, hem sonucu birlikte
değerlendiremez.
İlkokul döneminden itibaren çocuklar yargılarında niyeti de değerlendirebilir
hale gelirler.
Dolayısıyla, büyük leke de yapsa, niyeti
“iyi” olan çocuğun daha az suçlu olduğunu düşünmeye başlarlar.
Başka bir ifadeyle, “amelleri niyetlere göre” değerlendirmeye başlarlar. Buna
ahlaki görecelik denir.
Piaget’e göre, bireyler için toplum tarafından düzenlenen ahlak homojen değildir. Çünkü toplumsal ilişki biçimleri
homojen değildir.
Toplumsal ilişkiler içinde iki uç ilişki tipi arasında ayrım yapmak gerekir.
Bu iki uç ilişki tipi; baskılayan ilişki ve iş birliği ilişkileridir.
1-Baskılayan İlişki
Bireylere zorunlu içerikteki bir kurallar setinin dışarıdan dayatılmasıdır.
Bu ilişki tipinde yaşanan saygı tek yönlü olduğundan bağımlılık etkendir.
2-İş Birliği İlişkileri
İnsanların zihninde tüm kuralların ardındaki ideal norm bilinci
oluşmaktadır.
Hazır kuralların bireylere empoze edilmesi yoktur, karşılıklı saygı yaşanır.
Piaget’in İki Evreli
Kuramı
Piaget, ahlak gelişimi kuramını
oluştururken, çocukların ahlaki yargıda bulunmalarını gerektiren, ahlaki ikilemler
içeren kısa öyküler ve çocukların oyun kurallarına ilişkin düşüncelerini ortaya
çıkaracak ikili sorular kullanmıştır.
Ve hangi öyküdeki çocuğun daha
yaramaz olduğunu sorarak bu iki dönemi tespit etmiştir.
Sorulardan biri, odasında oynayan bir çocuk ile ilgilidir.
Çocuk yemek için çağrılmıştır. Yemek odasında kapının arkasında bir sandalye ve sandalyenin üzerinde de fincan takımı
bulunmaktadır.
Çocuk kapının arkasında sandalye olduğunu bilmeden kapıyı açmış ve sandalyenin üzerindeki fincanların yere
düşüp kırılmasına neden olmuştur.
Diğer soruda ise, annesi dışarıda iken reçel almaya çalışan bir çocuk verilmektedir.
Çocuk sandalyeye çıkıp fincanların arasında bulunan reçel kavanozuna ulaşmaya
çalışmaktadır.
Kavanoz yüksektedir ve çocuk ulaşamamaktadır.
Uğraşırken fincanlardan birini düşürüp kırmaktadır.
Birinci çocuk fincan takımını düşürüp kırdığı için, “çok sonuç çok yaramazlık”
düşüncesiyle daha yaramazdır diyen çocuklar ahlaki gerçekçidirler.
Çocuğun niyetini göz ardı etmektedirler.
İkinci çocuğun daha yaramaz olduğunu öne sürenler ise ahlaki görecidirler.
Çünkü çocuğun davranışını güdüleyen şeyin ne olduğunu hesaba
katmaktadırlar.
1. Evre: Dışa Bağlı Evre
Küçük çocuk, yetişkinlerin gücüne ve saltanatına tek taraflı saygı duyar ve
baskıya uyar.
Bu durum da çocuk benmerkezciliğini ve ahlaki gerçekçiliği teyit eden ve
besleyen bir baskı ahlakı sağlar.
Ahlaki sorumluluk konusundaki hükümler, niyetler yerine nesnel
sonuçlarla ve fiziksel ölçütlerle verilir. Bu duruma, ahlaki gerçekçilik denir.
Doğruluk benmerkezci isteklerle bir tutulur (ben daha fazlasını alacaksam
paylaşmak doğrudur) ve adaletin her yerde olduğu inancı vardır.
Çocuk, ahlak kurallarına yetişkin baskısına saygı duymaksızın boyun
eğer, kuralları anlamaz.
Kurallar çocuğu düşüncede bağlar fakat uygulamada kısıtlayamaz. Yani çocuk,
kuralların baskısını hisseder fakat
kurallar çocuğun davranışını yönetmez.
Çocuklar, bu dokunulamaz kuralları öznel şemalarına uydururlar. Piaget buna, anlaşma illüzyonu adını verir.
2. Evre: Özerk Evre
Eşitlerin oluşturduğu akran toplumunda belirir. Çocuklar, deneyimleri ve akranları ile olan etkileşimlerinin bir sonucu olarak,
iş birliği ve toplumsal takas ahlakını geliştirirler.
Bu da daha dengeli bir adalet anlayışını oluşturur. Çünkü iş birliği ahlakı, gücünü,
eşitlik bilgisinden ve karşılıklı saygıdan alır.
İş birliği ahlakında çocuklar, kuralların esnekliğini anlar.
Karşılıklı onay, iş birliği düzenlemelerini ortaya çıkarır ve artık baskının
çıkarlarına değil dayanışmaya hizmet eder.
Kohlberg’in
Ahlak Gelişimi
Kuramı
Piaget’nin düşüncelerinden yola çıkan Kohlberg, ahlak gelişimi için daha
ayrıntılı bir kuram geliştirmiştir.
Onun kuramı ahlak gelişimi alanında en çok kullanılan kuramdır.
Kohlberg ahlak gelişimini üç düzeye ayırmıştır.
Ayrıca, her düzey iki evreden oluşmaktadır.
Evreler “evre” anlayışına uygun olarak hiyerarşik bir yapı gösterirler.
Kohlberg ahlaki yargıların adalet
kavramlarının devamlı olarak daha fazla farklılaştığı ve bütünleştiği evrensel, ardışık ve hiyerarşik altı evre boyunca
geliştiğini ileri sürmek amacıyla, kanun, yaşam, kişilerarası
yükümlülükler, güven (inançla) ve otorite ile çatışan kaygılara karşıt
varsayımsal ikilemlere verilen yanıtları kullanmıştır.
Kohlberg'in kuramı, bireylerin verdikleri belirli kararlara ya da kararların içeriğine
değil, bireylerin ahlaki yargılarına temel oluşturan yapılara odaklanmıştır.
1-Gelenek Öncesi Düzey
Bu düzeyde kişi olayları sonuçlarına göre değerlendirir.
Ceza verilen davranış suçtur. Ödül getiren davranış iyidir.
Bu düzey Piaget’nin ahlaki gerçekçilik anlayışını göstermektedir.
Bu düzeyin her iki evresinde de çocuk ceza hakkında konuşur; fakat iki
evredeki ceza algısı farklıdır.
İlk evredeki çocuğun zihninde ceza, yanlış davranışla ilişkilendirilmiştir. Ceza
adeta itaat etmemenin yanlışlığının bir kanıtıdır.
İkinci evredeki çocuk ise, cezayı bir kişinin doğal olarak kaçınmak istediği bir
risk olarak algılar.
1. Evre: İtaat ve Ceza Eğilimi
Bu evrede dışarıdan dayatılan kurallar dikkate alınmaktadır. Bu evredeki çocuk,
kuralların güçlü otoriteler tarafından oluşturulduğuna, sabit olduğuna ve
kurallara sorgulanmaksızın itaat edilmesi gerektiğine inanır.
Ahlaki yargılarının temelinde
"karşılığında bir ceza bulunan davranış kötü davranıştır" mantığı yatar.
2. Evre: Saf Çıkarcı Eğilim
Bu evrede saf eşitçilik, takas ve
karşılıklığa eğilim vardır. Bu evrede çocuk otoritelerce oluşturulduğunu düşündüğü doğruya ait bir tek görüş olmadığını; farklı
bireylerin farklı bakış açıları olabileceğini anlar. Değer, herkesin görüşü ve
gereksinmesine göre değişebilmektedir.
Ahlaki yargıların temelinde "kişisel çıkarlarımı karşılayan davranış doğru
davranıştır" mantığı yatar.
2-Geleneksel Düzey
Grup üyeliğine ve paylaşılan ilişkilerin değerine ilişkin farkındalıkla başlar ve toplumsal düzenin ve toplumsal düzeni sağlayan kanun ve kurumların korunması
ve sürdürülmesi gerektiği düşüncesiyle sonlanır.
Bu düzeyde aile, grup ya da ulusun beklentileri ve bu beklentilere sadakat
kişisel çıkarların üstündedir.
3. Evre: İyi Çocuk Eğilimi
Başkalarınca onaylanma, başkalarını memnun etme ve onlara yardım etme
eğilimi vardır.
İyi davranışın anlamı, iyi niyetli olmak ve kişilerarası ilişkilerde sevgi, güven, empati,
başkaları için kaygılanma gibi iyi duygulara sahip olmaktır.
Ahlaki yargıların temelinde "başkalarının onayladığı ya da başkalarını memnun
eden davranış iyi davranıştır" mantığı yatar.
4. Evre: Otorite ve Toplumsal Düzeni Sürdürme Eğilimi
Ahlaki davranışların, toplumun çıkarlarına hizmet ettiğinin düşünüldüğü bu evrede, görevini yerine getirmek, otoriteye saygı
duymak ve var olan toplumsal düzeni, toplumsal düzenin kendisi için sürdürmek
önemlidir.
Ahlaki yargıların temelinde "toplum düzenini koruyan ve onu sürdürmeye katkı yapan davranış doğru davranıştır."
mantığı yatar.
3-Gelenek Ötesi Düzey
Değer ve kuralın göreli olduğunun farkındalığı içinde, davranışların ahlak
ilkelerine göre düzenlenmesi gerektiği düşüncesiyle başlar ve evrensel ahlaki
yükümlülüklere göre davranılması gerektiği düşüncesi ile sonlanır.
Bu düzeyde kişi toplumu “aşmış”, daha büyük değerleri dikkate almaya
başlamıştır.
5.Evre: Sözleşmeye ve Yasalara Uyma Eğilimi
Ahlaki sorumluluk, başkalarının amaç ve haklarını ihlalden genel bir kaçışı ve
çoğunluğun arzusunu ve refahını ilgilendiren yasal terimler içinde
tanımlanır.
Ahlaki yargıların temelinde "doğru davranış, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek toplum tarafından incelenip kabul edilmiş ilkelere uygun
davranıştır.” mantığı yatar.
6. Evre: Vicdan ya da Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi
Takdir edilen toplumsal kurallara eğilimin yanında, mantıksal evrensellik ve
tutarlılıkla ilgili daha yüksek düzeydeki birey tarafından seçilen ilkelere de eğilim
vardır.
Ahlaki yargıların temelinde, "insan
onuruna saygı ve herkese eşit hak gibi evrensel ahlak ilkelerine uygun
davranış, doğru davranıştır." mantığı yatar.
Evre Evrenin özelliği
Gelenek öncesi Düzey (cezadan kaçma ve ödül alma ağırlıklı) 1.Evre: Heteronom ahlak; ceza ve
itaat ahlakı. İyi olan, dışardan dayatılan kurallara uyan ve ödül getiren, cezadan kaçındırandır.
II. Evre: Araçsal amaç; Pazar
değiş-tokuş ahlakı. İyi olan, bireye ve iyilik yapan veya alan kişiye makul gelendir; uzun süreli bağlılık yoktur.
Geleneksel Düzey (toplumsal kurallar ağırlıklı) III. Evre: Kişiler arası uyum; akran
kanısı ahlakı. İyi olan, akran grubunu oluşturan arkadaşlardan onay getirendir.
IV. Evre: Toplumsal sistem yönelimi; toplumsal sisteme uyum;
kanun ve düzen ahlakı.
İyi olan, kanunlara, geleneklere ve otoritelere uygun olandır.
Gelenek ötesi Düzey (moral prensipler ağırlıklı) V. Evre: Toplumsal anlaşma
yönelimi; toplumsal anlaşma ve bireysel haklar ahlakı.
İyi olan, toplumda uzlaşmazlıkları önlemek için konmuş, var olan kurallara uygun olandır; gerçek
sonuç, ne iyi ne kötüdür.
VI. Evre: Kendisinin seçtiği
evrensel prensipler ahlakı. İyi olan, kişisel, genel moral prensiplerle tutarlı olandır.
Heinzin karısı ölümcül bir hastalığa
yakalanmıştır. Doktorlar ancak bir eczacının geliştirdiği bir ilacın fayda edeceğini söylerler.
Heinz eczacıya gider. Eczacı oldukça yüksek bir fiyat ister. Heinz istenen paranın ancak yarısını bulabilir. Eczacıya yarısını teklif eder.
Eczacı kabul etmez. Yarısını daha sonra ödemeyi teklif eder. Eczacı gene kabul etmez.
Heinz da akşam eczaneye gizlice girip ilacı çalar.
Heinz suçlu mudur? Suçluysa neden suçludur?
Suçsuzsa neden suçsuzdur?
Gelenek-öncesi-1. Evre; İtaat ve Ceza Eğilimi:
Heinz suçludur. Polisler onu yakalar ve cezalandırırlar.
Gelenek-öncesi- 2. Evre; Saf Çıkarcı Eğilim:
Heinz suçsuzdur. Karısı için böyle
yapmıştır. İnsan karısı (kocası) için böyle davranmalıdır. Karısı da onun için böyle
yapardı.
Geleneksel- 3. Evre; İyi çocuk eğilimi:
Heinz suçludur. Toplumdaki insanlar onu ayıplarlar.
Geleneksel- 4. Evre; Otorite ve Toplumsal Düzeni Sürdürme Eğilimi:
Heinz suçludur. Kanunlara aykırı
davranmıştır. Kanunlar toplumsal düzeni sağlamaya yarar. Toplumsal düzeni
bozmuştur.
Gelenek Ötesi- 5. Evre; Sözleşmeye ve Yasalara Uyma Eğilimi:
Heinz suçludur. İnsanlar toplum içinde
birbirlerinin özel eşyalarına saygı göstermek zorundadır.
Gelenek Ötesi- 6. Evre; Vicdan ya da Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi:
Heinz suçsuzdur. İnsan hayatı her şeyden önemlidir. Bir insanın hayatı söz konusu
olduğunda, hırsızlık “caizdir”.
İnsanların büyük bir çoğunluğu üçüncü ve dördüncü (ikinci düzey) evrededir.
Beşinci ve altıncı evreye (üçüncü düzey) gelebilen kişilerin sayısı daha azdır.
Hatta altıncı evreye ulaşabilen çok az insan vardır.
Buna benzer çeşitli sorularla Kohlberg dünyanın çeşitli ülkelerinde kuramını test
etmiş ve kuramının evrensel olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Kohlberg kuramına dayalı bir okul kurarak ahlak gelişimini geliştirmeyi amaçlamış ise
de, bunda başarılı olamamıştır.
Kohlberg’in kuramının kültürlerarası geçerliği şüphelidir. Daha çok bireyci Batı
toplumlarının tercihlerini yansıtmaktadır.
Gilligan’ın Ahlak
Gelişimi Kuramı
Gilligan, Freud ve Kohlberg’in erkek ağırlıklı kuram geliştirdiklerini, kadınların farklı bir gelişim çizgisi gösterdiklerini öne
sürmüştür.
Ona göre, kadınların sahip oldukları ahlak anlayışı; ilişkilerin, özen göstermenin, yakınlığın ağır bastığı özen ve sorumluluk
ahlakı, Kohlberg’in öne sürdüğü adalet ahlakından farklıdır.
Kohlberg’in düşüncesinde ilkelerle kişinin güdüleri arasındaki gerilim ön planda
iken, özen ve sorumluluk ahlakında kişinin kendisini karşıdaki için feda
etmesi ağır basar.
Dolayısıyla Kohlberg’in ahlak anlayışı herkes için geçerli olmaktan ziyade
erkeksi bir ahlak anlayışıdır.
Hansın durumu ile ilgili olarak Gilligan, Hans ilacı çalıp hapse girdikten sonra, kadın yeniden hastalandığında ona kimin
bakacağının düşünülmesi gerektiğini söyleyen bir kız çocuğunu örnek gösterir.
Kohlberg’e göre düşük bir düzeyde gibi görünmesine rağmen, arka planda daha
derin bir anlayış bulunmaktadır.
Ayrıca, Gilligan, kişinin;
a)Sadece kendi ihtiyaçlarını dikkate aldığı var kalmaya ve kendi çıkarlarına yönelik evre,
b)Sadece başkalarına karşı sorumluluğu önemsediği evre ve
c)Kendi çıkarlarıyla başkalarının
ihtiyaçlarını bütünleştirdiği evre olmak üzere üç evreden geçtiğini öne
sürmektedir.
Gilligan ayrıca kişilerin ahlak anlayışlarının çevrelerinin ahlak
anlayışları ile karşılıklı etkileşim halinde bulunduğunu da vurgulamıştır.