• Sonuç bulunamadı

Günahkâr bir insan evlenemez mi? Mevlânâ nýn tevazuu hidayete vesile oldu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Günahkâr bir insan evlenemez mi? Mevlânâ nýn tevazuu hidayete vesile oldu"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

w w w . z a m a n . c o m . t r / a i l e m 1 7 A R A L I K 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 5 8 Z A M A N ’ L A B Ý R L Ý K T E S A T I L I R

Günahkâr bir insan evlenemez mi?

Mevlânâ’nýn tevazuu

hidayete vesile oldu

(2)
(3)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Kötü niyetten hesap var mý? 7 Allah’ýn sevgili kulu 8

3 vakitte kurtuluþa var mýsýnýz? 9

Güller Efendisi çocuklarý çiçeðe benzetirdi 10

Kendinizi tanýyor musunuz? 14

Sakýn “komþunun çocuðu kadar olamadýn”

demeyin 16

Mevlânâ’nýn tevazuu birçok gayrimüslimin hidayetine vesile olmuþtur 20 Dr. Can sizlerle 28

Ailem’den haberler

Görmekle bakmak arasýnda fark vardýr. Her bakýlan þey gö- rülüyor anlamýna gelmez. Her gün geçtiðiniz caddeyi “biliyo- rum” dersiniz; ama bazý ayrýntý- larý hiç görmediðinizi sonradan fark edersiniz. Hayat bazen ay- rýntýlarda gizlenmiþtir. Ýncelik, nazik olma bir ayrýntý gibi gö- rülse de aslýnda bir detay deðil- dir. Çocuk yetiþtirmede de bir- çok ince noktanýn göz ardý edildiðini söyleyebiliriz. Bun- lardan birini kapaðýmýza taþý- yoruz bu hafta: Çocuklarýn ký- yaslanmasý. Ýstifade edecek ebeveynlerin bir daha bu hata- lara düþmeyeceðine inanýyoruz.

***

Ailem dergisinin internet orta- mýnda da bir sitesi olduðunu hâlâ bilmeyen okurlarýmýz oldu- ðunu öðreniyoruz. Yenilediði- miz farklý özelliklere sahip site- mizin adresi ailem.za- man.com.tr. En son eklenen bir bölümle artýk internet ortamýn- dan da Ailem’i dergi formatýnda okuma fýrsatýnýz var. PDF dos- yasý þeklinde hazýrlanan dergi- mizin sayfalarýnda gezinti imka- ný sunuluyor. Ayrýca bugüne ka- dar yayýnlanmýþ yazýlar arasýn- da istediðiniz bilgiye arama mo- toruyla ulaþma imkaný bulunu- yor. Ailem portalýna giren sevgi- li okurlarýmýzýn sitemizi dostla- rýna tavsiye etmelerini, buralar- daki yazýlarý arkadaþlarýna gön- derirken aldýklarý yeri de be- lirtmelerini isteyeceðiz. Okur- larýmýzý sitemize bekliyoruz…

***

Ailem ekibi olarak iki önemli sa- yýnýn hazýrlýðý içindeyiz. Özel ha- zýrlanmýþ bir hac sayýsý önümüz- deki hafta sizlere sunulacak. Ge- niþ hac dosyamýzda hacca farklý bir bakýþ açýsýný yakalama imka- ný bulacaksýnýz. Geçen yýl yaptý- ðýmýz hac sayýmýzýn birçok hacý adayýmýz tarafýndan mübarek beldelere götürüldüðünü biliyo- ruz. Bu sayýmýzýn hacca gidenle- re ve gidemeyenlere bir rehber olmasý en büyük temennimiz.

Hac sayýsýnýn ardýndan önü- müzdeki hafta, kurban ibadeti de dergimizde geniþçe yer ala- cak. Kurbaný en iyi anlatan bir dergi hazýrlýðýmýz sürüyor, inþallah okurlarýmýzýn ihtiyaç- larýna cevap verebiliriz.

***

Yeni baþlattýðýmýz “Anne-Baba Okulu”muza çok güzel tepkiler geldi. Her hafta farklý bir ko- nuyla evlenecek gençlere, yeni evlilere ve evliliðine yýllarýný vermiþ insanlara çeþitli öneri- ler sunmaya devam edeceðiz.

***

Dr. Can’ýn þöhreti Ailem’i de aþ- tý. Doktorumuzun içtenliði o ka- dar çok gönle ulaþýyor ki; anlatý- lamaz. Doktorumuz gününün tüm mesaisini (24 saatini) ve ona yardýmcý olan üç kiþi bütün gayretlerini sarf etmelerine rað- men, gelen mesajlara yetiþemi- yor. Dr. Can buna raðmen bu- nalmýyor, her seferinde ümitle, aþkla (okurlarýnýn dualarýný da bekleyerek) kalemine sarýlýyor.

Yeni ve daha güzel sayýlar- da buluþmak dileðiyle…

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul Tel: 0212 454 1 454 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi

Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve

Yayýn Sahibi Temsilcisi Yakup Akalýn Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk Yayýn Editörleri Serhat Þeftali

Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Ali Budak Tasarým Mehmet Þimþek

Kapak Orhan Nalýn

Reklam Koordinatörü Yakup Þimþek Yayýn Türü Yaygýn Süreli

aaiilleem m

http://www.zaman.com.tr/ailem

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 1 7 A R A L I K 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 5 8

(4)

ailem

KISA KISA

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 4

Ubeyd Ýbn Umeyr (ra) rivayet edi- yor: Ömer Ýbnu’l-Hattab (ra) Resu- lullah (sas)’ýn ashabýna sordu:

“Þu ayet kimin hakkýnda nazil olmuþtur? “Sizden herhangi biri ar- zu eder mi ki, hurmalardan, üzüm- lerden kendisinin bir bahçesi ol- sun, altýnda ýrmaklar aksýn, orada kendisinin her çeþit meyveleri bu- lunsun. Fakat ona ihtiyarlýk çök- sün, aciz ve küçük çocuklarý da ol- sun, derken o bahçeye içinde bir ateþ bulunan bir bora isabet etsin de o, yanýversin?” (Bakara, 266).

Cemaat: “Allah ve Resulü daha iyi bilir” cevabýný verdi.

Hz. Ömer (ra) bu cevaba kýzdý ve: “Biliyoruz veya bilmi-

yoruz” deyin dedi.

Bunun üzerine Ýbnu Abbas (sas):

“Bu hususta içimden bir þeyler geçi- yor ey müminlerin emiri” dedi.

Hz. Ömer (ra) ona: “Ey karde- þimin oðlu söyle onu, kendini kü- çük görme” dedi. Ýbnu Abbas:

“Bu, bir iþ için misal olarak veril- miþtir” deyince Hz. Ömer: “Hangi iþ için?” diye tekrar etti.

Ýbnu Abbas da: “Zengin bir kimsenin iþi için, öyle ki bu zengin Allah’a da kulluk ve itaatini yerine getiriyordu. Sonra Allah ona þeyta- ný gönderdi. (Zengin onun iðvasýna kapýlarak günahlar iþledi ve so- nunda bütün (salih) amellerini ba- týrdý.” (Buhari, Tefsir,Bakara 47)

Abdullah ibnu Mes’ud rivayet edi- yor: Resulullah (sas) buyurdular ki:

“Þeytan da, melek de insanoðlu- na sokularak onun kalbine birtakým þeyler atarlar. Þeytanýn iþi kötülüðe çaðýrmak, sonu fena ve zararlý olan þeylere teþvik etmek ve hakký yalan- lamak, haktan uzaklaþtýrmaktýr. Me- leðin iþi hak ve hayra, iyiliðe çaðýr- mak ve kötülükten uzaklaþtýrmaktýr.

Kim içinde hakka, hayýra, iyiliðe ça-

ðýran bir ses duyarsa bilsin ki bu Al- lah’tandýr ve hemen Allahu Teala’ya hamdetsin. Kim de içinde þerr ve in- kara çaðýran bir fýsýltý duyarsa on- dan uzaklaþsýn ve hemen þeytandan Allah’a sýðýnsýn.” Resulullah (sas) bu sözlerine þu mealdeki ayeti ekledi:

“Þeytan sizi fakir olacaksý- nýz diye korkutur, size cimriliði emreder..” (Bakara 268). (Tir- mizi, Tefsir, (2991)

Amelleri yakan nedir?

Melek de Þeytan da kalbimize üfler!

"Nerede bulunursan bulun, Allah’tan kork ve hep takva duygusu içinde ol! Bir günaha düþmüþsen, arkasýndan hemen bir iyilik yap ki, o günahý siliversin. Ýnsanlarla olan

muamelelerinde de güzel ahlâktan hiç ayrýlma!"

(Tirmizi, Birr, 55; Müsned, 2/5, 5/153, 178, 228) Ýtteký’llâhe haysümâ künte ve etbii’s-seyyiete’l

hasenete temhuhâ ve hâlýka’n-nâse bi-huluký hasenin.

BiR HADiS

(5)
(6)

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 6

Beðenmediðiniz þeyi sadaka diye vermeyin

Hacda niye ticaret olmasýn?

Ebu Ümame etTemimi (ra) ri- vayet ediyor: “Ben hac sýrasýn- da, ücret mukabili hizmet ve- ren birisi idim. Bana: “Senin haccýn hac sayýlmaz” dediler.

Bilahare Ýbni Ömer (ra)’e rast- ladým. Ona, “Ben hac sýrasýnda, ücretle hizmet veren birisiyim, halk bana, ‘Senin haccýn hac sayýlmaz diyorlar.’ dedim, Ýbni Ömer (ra) “Ýhrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bu- lunmuyor musun?” dedi. “Hep- sini yapýyorum” diye cevap verdim. Cevabým üzerine þu

açýklamayý yaptý: “Senin hac- cýn hac sayýlýr. Nitekim Resu- lullah’a (sas) bir adam gelmiþ, senin bana sorduðuna yakýn þeyler sormuþtu. Resulullah (sas) sükut buyurdu ve adama cevap vermedi, Derken þu ayet nazil oldu: “Hac mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rýzýk istemenizde bir günah yoktur...” (Bakara, 198). Bu- nun üzerine Resulullah (sas) o adamý çaðýrtarak, ayeti okudu ve, “Haccýn hac sayýlýr” buyur- du.” (Ebu Davud, Menasik 7)

Amenerresulü’nün

hikmeti nedir?

Ebu Hüreyre (ra) rivayet ediyor:

Cenab-ý Hakk’ýn “Ýçinizdekini açýkla- sanýz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediðini baðýþlar, dilediðine azab eder...” (Ba- kara, 284) ayeti nazil olunca bu bilgi Sahabe’ye çok aðýr geldi. Resu- lullah’a (sas) geldiler, diz çöküp otur- dular ve dediler ki: “Ey Allah’ýn elçi- si, bize yapabileceðimiz iþler emre- dildi: Namaz, oruç, cihad ve sadaka, bunlarý yapýyoruz. Ama Cenab-ý Hak sana þu ayeti inzal buyurdu. Onu ye- rine getirmemiz mümkün deðil.”

Resulullah (sas) onlara: “Yani sizler de sizden önceki Yahudi ve Hýristiyan- lar gibi ‘Dinledik; ama itaat etmiyoruz!’

mu demek istiyorsunuz? Hayýr öyle deðil þöyle deyin: “Ýþittik, itaat ettik.

Ey Rabbimiz affýný dileriz, dönüþ Sa- nadýr.” Cemaat bunu okuyup, dilleri ona alýþýnca, bir müddet sonra Cenab-ý Hak Bakara 285. (Amenerresulü diye bildiðimiz aþirdir.) ayeti inzal buyurdu.

Bu ayeti kerimede þöyle deniliyordu:

“Allah kiþiye ancak gücünün yetece- ði kadar yükler; kazandýðý iyilik lehine, ettiði kötülük de aleyhinedir. Rabbi- miz! Eðer unutacak veya yanýlacak olursak bizi sorumlu tutma. (Resululah bu duayý yapýnca Allah Teala Hazretle- ri: “Pekala, yaptým!” buyurmuþtur).

Rabbimiz bizden öncekilere yüklediðin gibi bize de aðýr yük yükleme! (Allah Teala Hazretleri: “Pekiyi” buyurmuþ- tur.) Rabbimiz! Bize gücümüzün yet- miyeceði þeyi taþýtma (Rabb Teala Hazretleri: “Pekiyi” diye buyurdu.).

Bizi affet, bizi baðýþla, bize acý. Sen Mevlamýzsýn, kafirlere karþý bize yardým et (Rabb Teala buna da Peki- yi demiþtir). (Müslim, Ýman 199)

ailem

KISA KISA

Bera (ra) “Ýðrenmeden ala- mayacaðýnýz pis þeyleri ver- meye kalkmayýn..” (Bakara, 267) mealindeki ayet biz Ensar hakkýnda indi.” diyor ve rivayet ediyor: “Biz hur- ma yetiþtiren kimselerdik.

Herkes, hurmasýndan az ve- ya çok oluþuna göre ta- sadduk ederdi. Bu cümleden olarak, ki- þi bir iki hurma sal- kýmý getirir onu mes- cide asardý. Hayrý dü- þünmeyenlerden bazý- larý, içerisinde kali- tesiz hurmalarýn çokça bulun- duðu sal- kýmlardan, bazýlarý ký- rýk adi sal- kýmlardan ge-

tirip asýyordu. Bunun üzeri- ne Cenab-ý Hakk þu ayeti in- dirdi: “Ey iman edenler: Ka- zandýklarýnýzýn temizlerinden ve size yerden çýkardýklarý- mýzdan sarf edin; iðrenme- den alamayacaðýnýz pis þey- leri vermeye kalkmayýn. Al- lah’ýn müstaðni ve övül- meye layýk olduðunu bilin.” Resulullah (sas) ayeti þöyle açýkladýlar:

“Sizden biri, sadaka olarak verdiði þeyin benzeri, kendisine ve- rildiði takdirde onu istemeye isteme- ye, utanarak alacaðý þey- den almama- sýna dikkat et- sin.” (Tirmizi, Tefsir, 2990)

(7)

ailem 7 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

Ebu Hureyre rivayet ediyor:

Hz. Peygamber (sas) buyurdular ki:

“Allah Teala, içinden geçen fena þeylerle amel etmedik- çe veya onlarý konuþmadýk- ça bunlar yüzünden ümme- timi hesaba çekmeyecektir.”

(Buhari, Eyman ve’n-Nüzür 15)

Eslem Ýbni Ýmran (ra) rivayet edi- yor: “Medine’den gazve için yola çýktýk. Niyetimiz Ýstanbul’du. Ce- maatin baþýnda Abdurrahman Ýbni Halid Ýbn-Velid vardý. Rum asker- leri sýrtlarýný þehrin surlarýna yas- lamýþ müdafaada idiler. Bizden bi- ri tek baþýna düþmana saldýrýya

geçti. Halk, “Dur, dur! La’ilale illal- lah, eliyle kendini tehlikeye atý- yor!” diye baðrýþtýlar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (ra) atýlarak,

“Ey Ensar topluluðu, bu ayet bizim hakkýmýzda indi. Cenab-ý Hak, Re- sulullah (sas)’a yardým edip, Ýslam galebe çalýnca biz, “Artýk iþlerimi-

zin baþýnda kalýp, onlarý yoluna koyalým” dedik. Bunun üzerine Al- lahu Teala bu ayeti indirdi. Yani

“Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak” demek malýn-mülkün ba- þýnda kalýp onlarý düzene koy- mak için cihadý terk etmektir.”

(Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976)

Kendini tehlikeye atmak nasýl olur?

Kötü niyetten hesap var mý?

Kötü niyetten hesap var mý?

FOTOÐRAF: AFP

(8)

A

llah’ýn sevgili kullarýndan biri bir rüya görür; rüyasýnda kendisine þöyle denir: “Sabah olunca, karþý- na ilk çýkaný ye, ikinci çýkaný sakla, üçüncü çýkanýn dileðini kabul et, dör- düncü geleni üzme, beþinciden de kaç!”

Sabah oldu; dýþarý çýktý. Yola koyulup git- ti. Karþýsýna bir dað çýktý. Bu koca daðý görün- ce þaþýrdý. Kendi kendine þöyle dedi: Rabbim bana bunu yememi em-

retti. Sonra þöyle dedi:

Rabbim bana gücümün yetmeyeceði bir þeyi emretmez. Onu yemeye karar verdi. Daða doðru yürüdü. Yaklaþtýkça dað küçüldü. Tam yak- laþtýðý zaman koca dað bir lokmaya dönüþmüþ- tü. Onu tutup yedi, bal- dan tatlý buldu. Allah’a hamdetti, yürüyüp gitti.

Karþýsýna altýndan bir leðen çýktý. Þöyle dedi:

Rabbim, bunu da saklamamý emretti. Bir çu- kur kazdý, onu gömdü. Yürüdü, az gittikten sonra dönüp baktý. Leðen toprak yüzüne çýk- mýþtý. Geri döndü, tekrar gömdü. Biraz gitti;

baktý ki, yine çýkmýþ bir daha gömdü, yine toprak üstüne çýktý. Kendi kendine, “Ben em- redileni yaptým.” diyerek býrakýp gitti. Karþý- sýna bir kuþ çýktý. Peþinden bir þahin onu ko- valýyordu. Kuþ ona þöyle dedi: “Ey Allah’ýn

sevgili kulu, beni sakla. Bana yardým et.” Onu aldý. Koynuna sakladý. Peþinden þahin geldi;

þöyle dedi: “Ey Allah’ýn sevgili kulu, ben açým.

Sabahtan beri de bu kuþun peþindeyim. Onu yakalamak istiyorum. Kýsmetime engel olma.

Kendi kendine þöyle dedi: “Üçüncünün dileði- ni yapmam emri verildi, yaptým. Dördüncüyü üzmemem emredildi. Þimdi ne yapacaðým?

Bu iþe þaþtý. Sonra býçak aldý; kendi uyluðun- dan bir parça et kesti, þahine attý; o da kapýp kaçtý. Daha sonra kuþu saldý. Bundan sonra, yürüyüp gitti. Kokmuþ bir leþ gördü. Onu da býrakýp kaçtý. Akþam olunca þu duayý yaptý:

“Ya Rabbi, emrini yeri- ne getirdim. Bu iþlerin manasý ne ise bana bil- dir.” Daha sonra, rüya- sýnda þöyle anlatýldý:

“Birinci görüp yediðin öfkedir. Önce koca bir dað gibi görülür; sabýrla öfke yutulursa, bal- dan tatlý olur. Ýkincisi iyi amelindir. Ne kadar saklarsan sakla; yine meydana çýkar. Üçün- cüsü, sana býrakýlan bir emanettir, ona hýya- net etme. Dördüncüsü þudur: Bir insanýn sana bir dileði ulaþýrsa, onu yerine getir; is- terse sana lâzým olan bir þey olsun. Beþin- cisi gýybettir. Ýnsanlarýn gýybetini edenler- den kaç. Þüphesiz her þeyi bilen Allah’týr.”

ALLAH’IN

SEVGÝLÝ

KULU

FOTOÐRAF: AFP

(9)

ailem 9 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

ailem

BÝR TEKLÝF

Mektup adresi: Ailem Dergisi (Salih Yusufoðlu) Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul

Salih Yusufoðlu

s.yusufoglu@zaman.com.tr

M

odern þehir hayatý insanýn kendi- ne vakit ayýrmasýna çok az imkan tanýyor. Sabah erkenden iþinin yolunu tutan insanlar, akþam döndükleri yuvala- rýnda çok fazla bir þey yapamadan uyku- nun kollarýna býrakýyor yorgun bedenle- rini. Vakitler bilinçsizce geçip gidiyor belki de hayatýmýzdan. En özel olmasý gereken zamanlar bile sýradanlaþýyor.

Bilim adamlarý, insanlarýn þu 3 va- kite dikkat etmeleri gerektiðini söylü- yor: Bedenin en zayýf olduðu ve ölüm- lerin en sýk meydana geldiði gece 3-4 sularý, felç vakalarýnýn en fazla yaþan- dýðý sabah 5-8 saatleri arasý ve kalp krizlerinin en çok olduðu 9-10 saatleri arasý. Bilim adamlarý bu saatleri, insan- larýn, (mümkün olduðunca) uyanýk ve dinamik geçirmesini tavsiye ediyor.

Eðer saatlere dikkat ettiyseniz, namaz kýlanlar için hiç yabancý olmadýklarý va- kitler. Gece 3-4 arasý yani ölümlerin en sýk olduðu saatler; kalbi ötelere açýk, has- sas ruhlu bir Müslüman zaten haftanýn bir kaç günü bu saatlerde teheccüd na- mazýný kýlmakta, ibadetlerini yapmakta ve kalbini doyurmaktadýr. Sabah 5-8 sa- atleri arasý yani felç vakalarýnýn en sýk rastlandýðý vakitler, Müslümanlar zaten her sabah namazýna kalkarak bu saatleri de ayakta ve dimanik geçiriyorlar. Kalp krizlerinin en yoðun olduðu 9-10 saatle- ri arasý ise kutlu insanlar iþlerine 10 da- kika bile olsa ara verip kuþluk (duha) na- mazýný kýlýyorlar. Yani sabah baþladýklarý yoðun iþ temposundan abdest alýp namaz kýlarak bir nebze olsun rahatlýyorlar.

Durum madem böyledir gelin,

‘ölümlerin’ en yoðun olduðu saatlerde

‘kurtulmak’ için ibadet edelim. Her sa- bah, sabah namazýný zaten kýlýyoruz, kuþluk ve bazý gecelerde de teheccüd namazlarýný kýlsak, hem Rabb’imize karþý sevgili bir kul oluruz hem de bilimadamlarýnýn ‘sýkýntýlý vakitler’

dediði saatleri bilinçli olarak ve iba- detle geçiririz. Haydi kurtulmaya...

3

VAKiTTE

kurtuluþa var mýsýnýz?

FOTOÐRAF: AA

(10)

ailem

EFENDÝMÝZ VE ÇOCUK

O (sas) çocuklarýn sevgilisiydi. Bir yerde O’nu gören çocuklar hemen O’na doðru koþar etrafýný sarar, O da her biriyle ilgilenir, hallerini

sorar, sevgilerine karþýlýkta bulunur ve onlarla þakalaþýrdý.

SALÝH OKUR

Güller Efendisi

çocuklarý çiçeðe benzetirdi

T

oplumumuza Resulullah’ý (sas) insani yönleriyle gösterebilsek O’nu daha rahat sevdirebiliriz.

Özellikle çocuklarýmýza... Tirmizi ve Ebu Davud’un (ra) müþterek ri- vayetine göre þöyle demiþti o Þaný Yüce Nebi: “Merhamet ancak þaki olanlardan kaldýrýlmýþtýr”. Yine

“Küçüklerimize þefkat etmeyen biz- den deðildir.” buyur-

muþtur O (sas). (Ebu Davud) Bir seferinde

“Çocuklarýnýzý öper mi- siniz?” diye soran be- devilere “evet” demiþti.

Onlar, “Fakat biz, Allah’a and olsun ki öpmeyiz.” de-

yince O þefkatin timsali insan þöy- le cevap verdi: “Allah kalpleriniz- den merhameti çýkardý ise ben ne yapabilirim?” (Ýbn-i Mace) Hz Pey- gamber çocuklarla haþýr neþirdir.

Kendisiyle onlar arasýnda hiçbir hi- yerarþi ve engel koymamýþtýr. Ço- cuklarýn çekinip ürkmelerine sebe- biyet verebilecek her çeþit tu- tumdan kaçýnmýþ, onlarýn teklifsizce yanaþýp konuþ- malarýný teþvik edecek davranýþlara ehemmiyet ver- miþtir. Resul-i Ekrem Efendi- miz (sas) çocuklarý reyhan çiçe- ðine benzetmiþ ve “Çocuk ko- kusu cennet kokusudur.” bu-

FOTOÐRAF: BAHAR MANDAN

FOTOÐRAF: REUTERS

FOTOÐRAF: MUSTAFA KÝRAZLI

(11)

y u r m u þ l a r d ý r.

Onlarýn arasýnda kendisini bir bahçede hissetmiþ, hepsini ayrý ayrý öpmüþ ve koklamýþ- týr. O, çocuklarýn da sevgili- siydi. Bir yerde O’nu gören çocuklar hemen O’na doðru koþar etrafýný sa- rar, O da her biriyle il- gilenir, hallerini sorar, sevgilerine karþýlýkta

bulunur ve onlarla þakalaþýrdý. Bu sünneti ihya, geleceðimiz adýna çok önemlidir. En azýndan bu ko- nuda O’na benzemeye çalýþalým.

Çocuklara Resulullah’ý hatýrla- talým; halimizle, tavýrlarýmýzla.

Çocuklar bizim cennetimiz ol- sun, biz onlarýn cenneti olalým.

Ciddiyetimiz latife

yapmamýza engel olmasýn

Zira O’nun (sas) latifeleri bile öð- reticiydi. Enes bin Malik, O’nun için, “Resulullah (sas) çocuklarla en çok þakalaþan idi.” der. (Ýb- nü’l-Esir/3-466) Ýþte çocuklarla iliþkisine örnekler: Ebu Seleme Ýbn Abdurrahman’ýn nakline göre Hz. Peygamber (sas) dilini, toru- nu Hasan’a doðru uzatýrdý. Çocuk dilinin kýzýllýðýný görünce neþe ile dolardý. (Suyuti, Tarih-i Hulefa,

sh. 189) Ensar ç o c u k l a r ý n d a n Mahmud bin Re- bii, beþ yaþla- rýndayken Hz.

Pe y g a m b e r ’ i n (sas) bir kova- dan aðzýna su ala- rak yüzüne püskürttü- ðünü rivayet eder.

(Buhari) Ya’la Ýbn Murre’nin nakline gö- re bir davete gitmekte olan Hz. Peygamber, yolda çocuk- larla oynamakta olan torunu Hü- seyin’i de beraberinde götürmek için yakalamak ister. Fakat çocuk bir saða, bir sola kaçmaya baþla- yýnca, Hz. Peygamber (sas) yaka- layýncaya kadar onu takliden saða sola koþarak peþinden gider. Tu- tunca elinin birini ensesinin altý- na, diðerini çenesinin altýna kor, öper ve “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim.” buyurur.

(Ýbn-i Mace) Hz. Cabir, bir gün Resulullah’ýn (sas) huzuruna gir- diðini, bu sýrada sýrtýna Hasan ve Hüseyin’i bindirmiþ olan Hz.

Peygamber’in dört ayak vaziye- tinde yürümekte olduðunu görür ve Cabir dayanamaz, gülümseye- rek: “Binitiniz ne iyi binit, sizler de ne iyi binicilersiniz!” der.

ailem

EFENDÝMÝZ VE ÇOCUK

Çocuk, cübbesini kirletince ne oldu?

Ýbn Mace’nin rivayetine göre Hz. Abbas’ýn zevcesi Ümmü Fadl, Hasan veya Hüseyin efendilerimizden birini Resu- lullah’ýn yanýna getiriyor. Hz.

Peygamber’in kucaðýnda ço- cuk idrarýný yapýnca Ümmü Fadl, “Resulullah’ý pislettin.”

deyip omuzuna vurup azarla- yýnca Hz. Peygamber, “Allah iyiliðini versin. Oðlumun canýný yaktýn.” diyerek memnuniyet- sizliðini izhar eder. (Ýbn-i Ma- ce) Ebu Davud’un nakline gö- re Enes bin Malik’in kardeþi Ebu Umayr’ýn bir kuþu vardý;

onu sever, oynardý. Bir gün kuþ ölünce çocuk çok üzülür.

Ebu Umayr’ý gören Resulullah (sas), “Niye üzgün?” diye so- rar. Durumu öðrenince çocuk- la ilgilenir ve teselli eder. Ve sonra Ebu Umayr’ý her görü- þünde takýlarak “Ya

Eba Umayr, küçük kuþun ne oldu?”

diye sorar. Siyer ve hadis kitap- larýnda bu ko- nuda pek çok rivayet vardýr.

FOTOÐRAF: BAHAR MANDAN

(12)

ailem

GÜNAHLAR VE BÝZ

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 12

Büyük günah iþlemek ayrý, günahý helal saymak ayrýdýr. Günah iþlemiþ bir insanla evlenilmez demek, insanlarý ümitsizliðe iter.

Ýnsan evlendiði kiþinin etkisiyle istikametini düzeltebilir.

AHMED ÞAHÝN

Nur Sûresi’nin üçün- cü ayetinin eksik a n l a þ ý l m a s ý n d a n kaynaklanan bu söylentinin aslýna bakarsak karþýmýza evlilik konusunda üç kýsým insan tipi çýkar. Bu üç sýnýf in- sanýn ikisiyle evlilik yapýlamaz. Üçüncü- süyle evlilikte ise bir engel söz konusu ol- maz. Þöyle ki: Bilin-

diði üzere zina gerçekten de top- lumun ve ailenin temelini tahrip eden büyük günahlardan biridir.

Nitekim hem ayetler hem de hadisler Al- lah’ýn haram kýldýðý bu büyük günahtan kaçýnýlmasýný çok açýk ve sarih þekilde e m r e t m i þ l e r d i r . Ayetlerin, hadislerin bu yasaklarýna inan- mýþ müminler ise bu büyük günahtan uzak kalma azim ve kararýný taþýmýþlar- dýr. Ancak, beþer bazen þaþar derler. Ýþte böyle þa- þan beþer içinde zina günahý iþle- yen insanlar da olabilmiþtir.

Günahlý insan

günahsýz biriyle evlenemez mi?

Çevremizdeki söy- lentilere göre, zina günahý iþlemiþ bir kimse, ancak kendi-

si gibi zina günahý iþlemiþ biriyle evle- nebilirmiþ. Ayný gü- nahý iþlememiþ te- miz biriyle evlene- mezmiþ. Bu doðru mu? Bu konuda bilgi

verebilir misiniz?

Kimler günah karþýsýnda nasýl davranýr?

1

Allah’a inanmayan müþrikler. Yani hiçbir Ýlahî kita- bý kabul etmeyen ateist insanlar. Müslüman; müþ- rikle, ateistle evlenemez. Çünkü hiçbir Ýlahî kitaba ve peygambere inanmayan bu inkarcý insan, ehli kitap bile olamamakta, bu yüzden inanmýþ insanla aralarýnda nikâhý geçerli kýlacak bir ortak nokta bulunmamaktadýr.

ailem.zaman.com.tr

(13)

ailem

GÜNAHLAR VE BÝZ

ailem 13 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

2

Görünüþte dine inandýðýný söylediði halde, dinin koyduðu zina gibi yasak- lara inanmayan, helal ve haramý kabul et- meyen (mürted) insan. Bir Müslüman, Ýs- lam’ýn kesin hükümlerini (farzlarýný) red- deden böyle biriyle de evlenemez. Ýnan- dýðýný söylediði Ýslam’ýn emir ve yasak- larýna itiraz eden kimse, bu türlü inkar ve itirazýyla mürted durumuna düþer.

Müslüman, mürtedle de evlenemez.

3

Zinaya maruz kalmýþ; ama helal say- mýyor, haram kýlan ayetlere, hadislere tüm inancýyla baðlý bulunuyor. “Doðru olan Ýslam’ýn emri, yanlýþ olan benim kötü alýþkanlýklarýmdýr.” diyerek imanýný koru- yor. Zaten, zina günahýný iþlediðinden do- layý piþmanlýk duyarak tövbe eden kimse, günahkar bir mümindir. Günahkar bir mümin, ayný günahý iþlememiþ lekesiz bir müminle evlenebilir, ille de kendisi gibi günah iþlemiþ biriyle evlenmeye mec- burdur, þeklinde bir iddia doðru olmaz.

Bazen günahkar bir mümin, evlendiði ter- temiz dindar bir hanýmýn etkisiyle istikameti- ni düzeltir, günahlarýndan da kurtulabilir. Bu gibi müspet olaylar çok görülmüþtür.

Daha açýk bir ifadeyle, farklý derecede dindar- lýkta olan eþler, birbirlerinin ýslahýna sebep olabile- cekleri gibi, ifsadýna da sebep olabilirler.

Bu yüzden Bediüzzaman Hazretleri, ailede hangisi daha dindar ise ötekinin ona tabi olarak ýslah olmasýný tavsiye ettiði tarifinde der ki:

- Bahtiyar o bey ki, dindar hanýmýný taklit ederek ona tabi olur, onun gibi dindarlaþýr.

- Bahtiyar o haným ki, o da dindar beyine tabi olur, dindar beyini taklit ederek o da dindarlaþýr.

- Bahtiyar o bey ve o haným ki, dindarlýkta bir- birlerini taklit ederek birbirlerini cennete doðru sü- rükler, birbirlerinin ifsadýna deðil ýslahýna sebep olurlar... Böylelerine, evlilikte isabetli seçim yapan eþler, denir. Çünkü günahta ve sefahatte deðil, iba-

dette ve itaatte birbirlerini taklit ediyorlar, birbir- lerinin ifsadýna deðil ýslahýna sebep oluyorlar.

Anlaþýlan odur ki, Ýslam’da ebedî hayatý kazandý- racak evlilikler uygun görülüp teþvik edilmiþ, kaybet- tirecek evlilikler ise caiz görülmeyip birbirlerinin ýs- lahýna sebep olacak eþler tavsiye edilmiþtir. Soru sa- hiplerine bu bilgiler, bir ölçü vermiþ oldu mu bilmem.

FOTOÐRAF: AA

(14)

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 14

K

endinizi tanýyor musunuz?

Ya da þöyle soralým; nasýl bir insan olduðunuz sorusunu daha önce hiç kendinize sordunuz mu?

Her insanýn mutlaka kendini ta- nýmlayabileceði birkaç cümlesi vardýr? Fakat çoðu zaman bu bir- kaç cümlecik tam anlamýyla bizi ifade etmez. Yetersiz kalýr. Kendi- mizi tam anlamýyla ayrýntýlara inerek düþünmeye kalktýðýmýzda aslýnda birçok özelliðimizi beðen-

mediðimizi veya olmamasý gere- ken özellikler olduðunu görürüz.

Kendini tam olarak tanýmlayama- yan bir insanýn çocuðu karþýsýnda tutarsýz davranma ihtimali yük- sektir. Çünkü kendinde bulu- nan negatif özellikleri belirle- yip halletmeden çocuðunu bu özellikler konusunda eleþtiren bir ebeveyn çocuðu nezdinde tutarsýz görüneceðinden söyle- dikleri makes bulmayacaktýr.

Kendinde bulunan negatif özel- likleri görebilmesi ve pozitif özel- liklerini daha da geniþletmesi için evvela kendisini tanýmalýdýr.

Unutmayýn ki çocuk yaþadýðý ortamýn izlerini taþýr. Ebeveyn çocuðunda görmek istemediði özellikleri aslýnda kendisi taþýyor olabilir. Bu sebeple önce ken- dindeki negatif özellikleri dü- zenlemelidir ki; çocuk bu hata- lý örnekleri model almasýn.

Kendini tanýyabilen ebeveyn ki- þisel anlamda kendisini geliþtire-

bilecek ve böylece mutlu ve ba- þarýlý olabilecektir.

Kendini tanýyan birey ebe- veynlik rolüne yansýyan kiþisel zaaflarýný daha çabuk çözüm- ler. Örneðin; sese çok duyarlý- yým, bu sebeple çabuk sinirle- niyorum diyen bir ebeveyn bun- dan dolayý çocuðu ile çatýþma yaþýyorsa, ilk etapta sadece ço- cuðunu susturmayý deðil, sese duyarlýlýk ve asabiyet derecesi- ni dengelemek adýna gerekirse yardým alabilmelidir.

Neden bir ebeveyn evvela kendini tanýmalý?

Kendinizi

tanýyor musunuz?

O an ne

ba ba OKULU O

DERS-3

Ýdeal ebeveynlikte karý koca diyaloðu önemlidir

Etkili ebeveynliðin saðlanabilmesi eþler arasý iliþkinin pozitif oluþuna baðlýdýr.

Karý koca arasý tartýþ- malarýn yoðun oldu- ðu bir ev ortamýnda çocuklarýn psikoloji- leri de kendilerine negatif davranýlmasa bile negatif bir bi- çimde etkilenir.

Eþlerin, hem çocuklarý hem kendileri için kar- þýlýklý oturup sorunlarý- ný belirlemeleri ve çö- züm yollarýný araþtýr- malarý gerekir.

Çocuk ev içinde birinci derece itimat ettiði bi- reyleri olumlu þekilde modeller ve doðru dav- ranýþ kalýplarýný daha fazla öðrenir.

Eþler arasý pozitif di- yalog çocuðun özgü- venine olumlu olarak yansýr.

2. DERSiN

ÖZETi

(15)

Psikolog Yasemin Yalçýn Aktosun

Kendinizi tanýmlamaya baþlayýn;

Sakin bir zaman ve mekân kollayýn.

Konsantrasyonunuzun bozulmayacaðý bir þekilde ortamý düzenleyin.

Objektif olacaðýnýza dair kendinize söz verin.

Ayrýntýlarý gözden kaçýrmayýn.

Elinize bir kâðýt ve bir kalem alýn ve baþlayýn.

N A S I L B i R i N S A N I M ?

OLUMSUZ ÖZELLÝKLERÝM

1...

2...

3...

4...

5...

. . 1...

2...

3...

4...

5...

. .

Yukarýdaki maddeleri istediðiniz kadar artýrabilirsiniz. Kendinizi tanýmladýktan sonra sýra atacaðýnýz adýmlarý belirlemeye geliyor. Bu konuda seminerlere katýlarak eðitim alabilir, kendinizi geliþtirebilirsi- niz veya çeþitli kitaplar okuyabilirsiniz veya bir uzman desteði alabilirsiniz. Fakat hiçbir þekilde kendinizi

ihmal etmemelisiniz. Hem kendiniz, hem çocuðunuz ve hem de aileniz için.

OLUMLU ÖZELLÝKLERÝM

1...

2...

3...

4...

5...

. .

DEÐÝÞTÝRÝLMESÝ GEREKEN ÖZELLÝKLERÝM

1...

2...

3...

4...

5...

. .

GELÝÞTÝRÝLMESÝ GEREKEN ÖZELLÝKLERÝM

[ ]

(16)

HAZIRLAYAN: YUNUS BÝLGE (ZÝRVE DERGÝSÝ YAZARI)

Çocuðunuzu baþkalarýyla

kýyaslamayýn. Çocukta gereksiz kaygýlara sebep olabilirsiniz.

Sakýn “komþunun

çocuðu kadar olamadýn”

demeyin

Çocuðunuzu baþkalarýyla

kýyaslamayýn. Çocukta gereksiz kaygýlara sebep olabilirsiniz.

FOTOÐRAF: REUTERS

(17)

Her çocuk ayrý bir dün- yadýr ve hiç- bir çocuk bir baþkasýyla karþýlaþtýrýl- mamalýdýr.

Çocuðun yal- nýzca kendi- siyle yarýþ- masý saðlan- malýdýr. Ço- cuða hep bir önceki gün- den daha iyi olma bilinci aþýlanmalý- dýr.

ailem

ÇOCUK

Anne-babalar kolaycýlýða ka- çýp sürekli ço- cuklarýný suç- lamamalýdýr.

Ýyi bir “dinleyi- ci baba”, þef- kati, ciddiyeti ve konuya ha- kimiyetiyle ço- cuðuna güven aþýlar.

B

irbiriyle ilgili iki kavramý, var- lýðý, durumu ortak olan veya olmayan yönleriyle ele alarak bunlar arasýndaki benzerlikleri, farklýlýklarý ortaya koymaya karþý- laþtýrma denir. Günlük hayatta duygu ve düþüncelerimizi daha iyi ifade edebilmek için karþýlaþtýr- malardan çokça yararlanýrýz.

Aileler çocuklarýný belli bir he- defe doðru harekete geçirebilmek, istenen doðrultuda çaba gösterme- lerini saðlayabilmek ve onlarý gay- rete getirebilmek için herhangi bi- riyle karþýlaþtýrýrýlar. Örneðin aile- ler, çocuklarýnýn daha çok ders ça- lýþmasýný saðlamak için onu, “Bak, kardeþin, ablan ya da aðabeyin ne kadar da baþarýlý, sen de öyle olma- lýsýn!” benzeri sözlerle kardeþleriyle karþýlaþtýrabilirler. “Ben senin gibiy- ken…” sözleriyle baþlayan ifadeler- le çocuðu kendileriyle kýyaslayabi- lirler. “Komþunun çocuðu kadar ol- madýn.” benzeri yakýnma ifade eden sözlerle de çocuðu çevredeki herhangi biriyle karþýlaþtýrabi- lirler. Aslýnda aileler bütün bunlarý çocuðun daha baþarýlý olmasý adýna yaparlar. Ýsterler ki, bu karþýlaþtýrmalar çocuðu biraz kamçýlasýn ve çocuk gay- rete gelsin, kendinden beklenen performansý ortaya koysun. Ya- ni ailelerin bu yaklaþýmýnda ge- nelde kötü bir niyet söz konu- su deðildir. Ancak bu karþýlaþtýrmalar çocuðu çoðu kez olumsuz þekil- de etkiler.

Performan- sýndan mem- nun olunma- yan ve hep baþkalarýyla karþýlaþtýrý-

lan çocuk, eðer yeterli bir sorumlu- luk duygusuna sahipse kaygýya ka- pýlabilir. Çocuk, “Ailem benden ba- þarý bekliyor. Ya ben onlarýn istedi- ði düzeyde baþarýya ulaþamazsam?”

þeklinde özetlenebilecek düþüncele- rin etki alanýna girebilir. Bu düþün- celer zamanla çocuðun içini kemir- meye baþlar. Kaygý düzeyine gelen bu düþünceler çocuðun gerçek performansýný ortaya koymasýna da engel olur. Çünkü çocuk, zihni- ni bu tür düþüncelerden arýndýrýp da bir tülü gerektiði gibi çalýþa- maz. Bütün enerjisini kendi gün- demine yoðunlaþtýramaz.

Sürekli baþkalarýyla karþýlaþtýrý- lan çocuk “boþ verme” þeklinde de- ðerlendirilebilecek davranýþlara da yönelebilir. Bu noktadaki çocuk,

“Ailem benden memnun deðil ki, sü- rekli beni baþkalarýyla kýyaslýyor.

Ben onlarýn istediði gibi bir çocuk olamýyorum. Aðzýmla kuþ tutsam onlarýn gözüne giremem.

Onlar beni yeterin- ce sevselerdi böy- le yapmazlardý.”

diyebilir. Böyle d ü þ ü n m e y e baþlayan bir ço- cuk artýk ken- dinden de ümit kesebilir. So- nuçta her þeyi boþ vermeye baþlar.

FOTOÐRAF: AYTEN KAYA

(18)

ailem

ÇOCUK

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 18

Sürekli baþkalarýyla karþýlaþtýrý- lan çocuklarý bekleyen tehlike- lerden biri de toplumdan soðu- madýr. Ýnsanlarýn içinde çekir- dek hâlinde “kin, nefret, kýs- kançlýk” gibi duygular hep var- dýr. Ýnsan, iradesinin gücü ora- nýnda bunlarla mücadele eder.

Bu duygularla mücadelede aile terbiyesinin, inançlarýn, toplum- sal deðer yargýlarýnýn da elbette payý vardýr. Ancak sürekli baþ- kalarýyla kýyaslanan çocuðun bu duygularla baþa çýkabilme

gücü aþamalý bir þekilde törpü- lenir. Çocuk, sürekli olarak karþýlaþtýrýldýðý kiþilere karþý önceleri bir kýskançlýk duyma- ya baþlar. Sonralarý bu his nef- rete dönüþür ve düþmanlýða kadar gidebilir. Çünkü çocuk, yaptýðý her iþte, attýðý her adýmda bir hedefle karþýlaþýr.

Bu hedef, beðenilen kiþidir ve çocuk o kiþi gibi olamadýðýndan kimsenin gözüne girememekte- dir. Dolayýsýyla çocuk o kiþiyi kendisine rakip olarak görür.

Kýyaslanan kiþilere karþý nefret oluþur

Sürekli biriyle kýyaslanan ço- cuk bir süre sonra hem ebeveynine, hem de kýyas- landýðý çocuða karþý nefret duyar.

ailem.zaman.com.tr

FOTOÐRAF: AP

(19)

ailem 19 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

Öncelikle siz örnek olun

Çocuklar için davranýþlar sözlerden daha etkilidir.

Onu bir hedefe yönelik harekete geçirmek istiyor- sak o hedefin gerektirdiði gibi yaþamalýyýz. Yalan söylemesini istemiyorsak aile olarak biz de yalan söylememeliyiz. Planlý ve düzenli olmasýný bekli- yorsak bizler de her iþlerimizi planlý yapmalýyýz.

Yani çocuklarýmýza davranýþlarýmýzla örnek olma- lýyýz. Çocuklar su gibidir. Su hangi kaba konursa o kabýn þeklini alýr. Çocuk da içinde bulunduðu or- tamýn þeklini alýr. Bu ortam aile, okul ve çevreden oluþur. Aile, okul ve çevre nasýl olursa çocuk da öyle olacaktýr. Bu baðlamda, herhangi bir karþý- laþtýrma yapmadan, toplumda sevilen, sayýlan kiþileri nazara verebilir veya tarihte yaþamýþ büyük þahsiyetleri çocuða örnek gösterebiliriz.

Beklentiler ütopik olmamalý

Bazen çocuktan beklenen davranýþlar gerçekçi ve bilimsel olmayabilir. Diyelim ki, çocuðun içinde bulunduðu yaþ itibarýyla boyunun 1 metre 30 cm olmasý gerekiyor. Bizim çocuðumuz da yaklaþýk olarak bu boyda. Þimdi bu çocuðu tutup da 1 metre 50 cm boya sahip bir çocukla ký- yaslamak doðru deðildir. Kýyaslarsak hisleri- mize yenilmiþ oluruz ve çocuktan beklentile- rimiz gerçekçi olmaz. Aileler çocuðu iyi taný- malý, yaþ özelliklerini iyi bilmeli ve beklentile- rini bu gerçeklere göre sýnýrlandýrmalýdýr.

Aileler nasýl davranmalý?

Çocuk kendisiyle yarýþmalý

Çocuklarýn, özellikle okul ve sýnav baþarýsý konu- sunda belli bir hedefe motive edilmesi gerekebi- lir. Bu doðrultuda geliþimlerinin takip edilmesi çaðýmýzýn bir gerçeði olarak karþýmýza çýkabilir.

Bu durumda yapýlacak iþ, her çocuðu kendi için- de deðerlendirmektir. Buna somut bir örnek ve- relim: Diyelim ki, çocuk 100 soruluk bir sýnavda 50 doðru yaptý. Bu durumda biz hemen “Bak komþunun çocuðu 70 doðru yapmýþ. Onun kadar olamadýn.” mealindeki sözleri sarf etmek yerine, çocuðu baþkalarýyla kýyaslamadan, onu kimseyle yarýþtýrmadan kendi içinde bir deðerlendirmeye tabi tutmalýyýz. Hemen, sýnavda yapamadýðý so- rularý araþtýrmasýný; eksikliklerini gidermesini saðlamalýyýz. Ona öðretmenleriyle birlikte bir yol haritasý hazýrlamalýyýz. Bir sonraki sýnav için, ya- pabileceði bir hedefi onun önüne koymalýyýz. Bir sonraki sýnavda 100 sorudan 55 doðru yapmasýný ileriye doðru bir gidiþ olduðundan baþarý olarak görmeliyiz. Yani çocuk kendisiyle yarýþmalý, her gün bir önceki günden daha iyi olmaya çalýþma- lýdýr. Bu durumda çocuk, istenen hedefe doðru saðlýklý bir þekilde, emin adýmlarla ilerleyecektir.

ailem

ÇOCUK

Bütün çocuklar özeldir

Aileler her þeyden önce þunu akýllarýndan çýkar- mamalýdýr: Her çocuk ayrý bir dünyadýr. Dünyada tek yumurta ikizleri de dahil olmak üzere aslýnda hiçbir çocuk bir diðerine benzemez. Bütün çocuk- lar özeldir. Onlarýn her birinin ayrý duygularý, dü- þünceleri, yetenekleri vardýr. Kimi çocuðun ma- tematik, kimi çocuðun fen, kimi çocuðun sosyal, kimi çocuðun ise dil yeteneði ileri düzeydedir.

Resim, müzik gibi yetenekler de çocuklarda farklý farklý seviyelerde olabilir. Dolayýsýyla hiç- bir çocuk bir baþkasýyla karþýlaþtýrýlamaz.

FOTOÐRAF: TUBA ÖZDEN

(20)

ailem

MEVLÂNÂ

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 20

Birçok büyük insan, devrinde anlaþýlamamýþtýr; ama Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Hazretleri paylaþýlamamýþtýr. Onun cenaze- sinde Hýristiyanlar ve Yahudiler dahil herkes gözyaþý döküyordu.

M

evlânâ Hüdavendigar, Cenab-ý Hakk’la arasýndaki perdeler ortadan kalkýp sevgilisine kavuþtuðu zaman Konya’da kýyamet kopmuþ, herkes gönülden feryat ederek, göz- yaþlarýyla bu büyük velinin cenaze törenine katýlmýþtýr. Eflaki, bu hü- zünlü merasimi þu sözlerle anlatýr:

“Hýristiyanlardan, Yahudilerden, Araplardan, Türklerden bütün mil- letler, bütün din ve devlet sahipleri hazýr bulunuyorlardý. Her biri, ken- di âdetleri veçhile kitaplarý ellerin- de önden gidiyorlar, Zebur’dan, Tev- rat’tan, Ýncil’den ayetler okuyor ve hepsi feryat ediyordu. Müslüman- lar, sopa ve kýlýçla bunlarý savamý- yorlardý! Fakat bu cemaat hiç çe- kinmiyordu. Büyük bir karýþýklýk oldu. Bu haber sultana, Sahibe ve Pervane’ye eriþti. Bunun üzerine onlar da papaz ve kiliselerin büyük- lerini çaðýrýp onlara: ‘Bu olayýn si- zinle ne ilgisi vardýr? Bu din padi- þahý bizim reisimiz, imamýmýz ve muktedamýzdýr.’ dediler.

Onlar da,

“Biz Mûsa’nýn, Ýsâ’nýn ve bütün pey- gamberlerin hakikatini onun açýk sözlerinden anladýk ve kendi kitaplarýmýzda okuduðumuz kâmil peygamberlerin tabiat ve hareketini onda gördük. Siz de onu zamanýn Mûsâ’sý ve Ýsâ’sý olarak biliyorsu- nuz. Siz nasýl onun muhibbi iseniz, biz de bin þu kadar misli daha çok onun kulu ve müridiyiz. Nitekim kendisi buyurmuþtur: “Yetmiþ iki millet sýrrýný bizden dinler.

Biz, bir perde ile yüzlerce ses çýkaran bir nâyýz.”

Mevlânâ Hazretleri’nin zatý, insanlar üzerinde parlayan ve onlara inayette bulunan hakikatler güne- þidir. Güneþi, bütün dünya sever. Bü- tün evler, onun nu-

MEVLÂNÂ’NIN TEVAZUU MEVLÂNÂ’NIN TEVAZUU

birçok gayrimüslimin hidayetine birçok gayrimüslimin hidayetine

PROF. DR. EMÝNE YENÝTERZÝ*

vesile olmuþtur vesile olmuþtur

(21)

ailem

MEVLÂNÂ

ruyla aydýnlanýr.” dediler.

Bir Rum keþiþi de “Mevlânâ ek- mek gibidir. Hiç kimse ekmeðe ihti- yaç duymazlýk edemez. Ekmekten kaçan hiçbir aç gördünüz mü? Siz, onun kim olduðunu nereden bilecek- siniz?” dedi. Bunun üzerine büyükler susup hiçbir þey söylemediler.

Bu anlatýlanlar Mevlânâ’nýn fani âlemi terk ettiði zaman ardýndan Müslüman, Hýristiyan ve Yahudiler- den oluþan bir sevgi çemberi býrak- týðýný göstermektedir. Peygamber vârisi bir âlim, Ýslam din ve tasav- vufunun tesiri çaðlarý aþan bir rehberi olan Mevlânâ’nýn geride bý- raktýðý bu sevgi selinde Müslüman unsurlarýn olmasý tabiidir. Ancak diðer dinlerden insanlarýn ona teveccühleri, din ve milli- yet farkýna raðmen bu insanlarýn samimi üzüntüleri, önlenemez yakýnlýklarý enteresandýr.

Anadolu Selçuklularýnýn baþken- ti olan Konya’nýn, 13’üncü yüzyýlda bir tahmine göre on bin civarýnda nüfusu vardý. Þehirdeki gayri- müslim nüfusun da y a k l a þ ý k

bin, bir baþka ifadeyle toplam nüfu- sun onda biri kadar olduðu düþü- nülmektedir. Bu nüfusun büyük bir kýsmýný Frenkler, Rumlar, Ermeniler, bir kýsmýný da Yahudiler oluþturu- yordu. Bu azýnlýk nüfusun, Bizans döneminden kalan yerli halk ve Konya’nýn baþkent olmasý hasebiyle þehirdeki iþgücünün çektiði göçlerle oluþtuðu düþünülmektedir.

Mevlânâ’nýn bu azýnlýklarla diya- loðuna dair ‘Menâkýbü’l-Ârifîn’de birçok örnek vermek mümkündür:

““BBiirr gün Taniel adýnda bir Ermeni kasabý Mevlânâ’ya rastladý, onun önünde yedi defa baþ koydu. Mevlânâ da ka- sabýn önünde baþ koydu.” [Baþ- koymak: Selam için baþ eðmek.]

““YYiinnee nakledilmiþtir ki:

Konstantiniyye ülkesinde bir rahip vardý. Mevlânâ’nýn ilmini ve alçak gönüllüðünü iþitmiþ, ona âþýk olmuþtu. Konya’ya geldi.

Þehrin rahipleri onu aðýrladýlar. Bu doðru rahip, o hazretin ziyaretini ri- ca etti. Tesadüfen yolda karþýlaþtý- lar. Rahip üç defa Hüdâvendigâr’a baþ koydu. Baþýný kaldýrýnca Mevlânâ’nýn da baþ koyduðunu gö- rüyordu. Derler ki, Mevlânâ Hazretleri rahibin önünde otuz üç defa baþ koydu, rahip feryad edip elbiselerini yýrttý ve

‘Ey dinin sultaný! Benim gibi za- vallý ve kirli birine karþý gösterdiðin bu ne alçak gönüllülük ve kendini hor görmektir?’ dedi. Mevlânâ

“‘Rabbimin kullarýna nasýl alçak gö- nüllülük göstermeyeyim ve niçin kendi küçüklüðümü belirtmeyeyim.

Eðer bunu yapmazsam, neye ve ki- me yararým?’ dedi. Bunun üzerine zavallý rahip derhâl arkadaþlarýyla birlikte iman getirerek mürit oldu.

1

2

Mevlânâ’nýn cenaze merasimine bütün din mensuplarý gözyaþla- rýyla katýlmýþtýr.

ailem 21 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

FOTOÐRAF: AP

(22)

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 22

M

Meevvllâânnââ ve dostlarý, rahip ve papazlardan oluþan bir toplu- lukla karþýlaþýr. Mevlânâ’nýn yanýndakiler tiksinti ile “Ne kadar gönülleri kara ve nahoþ insanlar!”

derler. Mevlânâ: “Bütün dünyada onlardan daha cömert insan yoktur;

çünkü onlar hem bu dünyada Ýslam dinini, temizliði ve her türlü ibadetle- ri bize vermiþler, hem de öteki dün- yada ebedî cennetten, hurilerden, köþklerden ve temiz cennet þarabýn- dan baðýþlayýcý Rabb’imiz’in Ce- mal’inden mahrum edilmiþlerdir.

Çünkü; “Rabbimiz dünya ve ahireti kâfirlere haram etmiþtir.” Bu kadar nankörlüðü, karanlýklarý ve cehenne- min azaplarýný onlar yüklenmiþler.

Rabb’imizin inayet güneþi birdenbire onlarýn üzerinde parlayýnca onlar derhâl nurlanacak, yüzleri ak olacak- týr.” buyurdu. Rahipler ve papazlar yaklaþýnca baþ koydular ve iman ge- tirerek Müslüman oldular.

B

Biirrdefasýnda hararetler ve aþkla se-

ma ederken, bir sarhoþ sema’a katýlýr, sýk sýk Mevlânâ’ya çarpmaya baþlar.

Dostlarý sarhoþu oradan uzaklaþ- týrmak ister; fakat sarhoþ di- renince de incitirler. Mevlânâ bu durumu görünce dostlarýna;

“Þarabý o içmiþtir, sarhoþluðu siz ya- pýyorsunuz.” der. Onlar da “Bu tersâ (Hýristiyan’dýr) deyince; “O tersâ ise, siz niye tersâ (bir diðer anlamý ‘kor- kan’) deðilsiniz?” cevabýný verir.

““BBaaþþkkaa bir gün Rum usta, Hüdaven- digâr’ýn evinde ocak yapýyordu.

Dostlar þaka yolu ile ona, ‘Niçin Müslüman olmuyorsun? dediler. O;

‘Elli seneye yakýndýr ki Îsâ dininde- yim. Dinimi terk etmek için ondan korkuyor ve utanýyo- rum.’ dedi. Birdenbire Mevlânâ kapýdan içeri girdi ve ‘Ýma- nýn sýrrý korkudur. Her kim Allah’tan korksa, o Hýristiyan da olsa din sahi- bidir, dinsiz deðildir’ buyurup dýþarý çýktý. Hýristiyan mimar derhâl iman getirip Müslüman oldu.”

3

4

5

Mevlânâ Haz- retleri’nin zatý, insanlar üzerin- de parlayan ve onlara inayette bulunan haki- katler güneþi- dir. Güneþi, bü- tün dünya se- ver. Bütün ev- ler, onun nuruy- la aydýnlanýr.

FOTOÐRAF: AFP

(23)

ailem

MEVLÂNÂ

ailem 23 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

M

Meevvllâânnââ,, idamý istenen bir Rum gencini himayesi altýna alýr, genç baðýþlanýr. Müslüman olur. Adý Siryanus’tur, Mevlânâ ona Alâeddin adýný verir. Alâeddin Siryanus, Mevlânâ’nýn müritlerin- den olur. Katil ve hýrsýz iken Mevlânâ’nýn irþadý ile ilim ve irfan sahibi bir insan olur.

E

Effllaattuunn Manastýrý’ndan bir rahip Mevlânâ’ya sorar: “Yüce Allah Kur’an-ý Mecid’de ‘Sonra onlardan cehenneme girmeye layýk olanlarý biz daha iyi biliriz’

buyurmuþtur. Madem hepsi- nin vücudu ateþ olacak, o halde Ýs- lam dininin bizim dinden üstünlüðü nedir ve bu nasýl olacak?” Mevlânâ hiçbir þey söylemez. Rahibi iþaret edip þehre doðru yürümeye baþlar.

Þehrin kenarýnda bir fýrýna girer. Fý- rýncýlar fýrýný kýzdýrmýþtýr. Mevlânâ rahibin siyah cübbesini alýr, kendi cübbesine sarýp fýrýna atar. Bir müd- det bekler. Fýrýndan büyük bir du- man çýkar. Sonra fýrýncý cübbeyi çý- karýr ve Mevlânâ’ya giydirir. Cübbe tertemiz olmuþtur. Rahibin cübbesi ise yanmýþ kül olmuþtur. Mevlânâ,

‘Biz böyle giyeriz, siz de böyle giyer- siniz’ deyince rahip hemen Müslü- man ve Mevlânâ’nýn müridi olur.

R

Reessssaamm Kaluyan ve Aynüddevle, Rum’dur. Ýkisi de o dönemin en iyi ressamlarýdýr. Kaluyan, Ýstan- bul’da Hz. Ýsa ve Meryem’in bir tasvirini görür. Bu tasvir fevkalade güzeldir. Aynüddevle de resmi görme arzusuyla Ýstanbul’a gider, resmin bulunduðu manastýrda bir yýl kalýr, hizmet eder ve bir gece tabloyu yanýna alýp kaçar. Konya’ya gelince Mevlânâ’ya resmin hikâyesi- ni anlatýr. Mevlânâ tabloyu görmek ister. Bir süre resme bakar ve; “Bu

iki güzel resim, ‘Aynüddevle’nin bize olan sevgisi samimi deðildir, o yalan- cý bir âþýktýr’, diyorlar der. Aynüd- devle “Onlarýn dilleri ve konuþmalarý yoktur. Onlar cansýz resimlerdir.” de- yince Mevlânâ; “Bu kadar sanatlý ve canlý bir resim olan sen, dünya, in- san, yerdeki ve gökteki her þey ken- di mahsulü olan bir Büyük Res- sam’ýn eserisin. Senin, yaratýcýný bý- rakýp cansýz ve mânâsýz bir resme âþýk olman doðru mudur? O haber- siz þekillerden ne elde edilir?” bu- yurur. Aynüddevle derhâl tövbe edip baþ koyar ve Müslüman olur.

Burada anlatýlan hadiselerin tü- mü Ahmet Eflakin’in Menâkibü’l Âri- f’in adlý eserinden alýnmýþtýr. Bu eser Mevlânâ’nýn eserleri ve yakýn çevre- sinin menkýbelerine dâirdir. Belli zümreleri konu edinen eserlerde mü- ellifler, tarikat ve cemaat gayretiyle çoðu zaman sübjektif davranýrlar.

Menâkibü’l Ârifin’de yer alan ve bu- rada örnek olarak dile getirdiðimiz olaylarýn ne derecede gerçek oldu- ðunu veya aþýrý övgü gayretinden kaynaklanan hayal gücüyle mi böyle aksettirildiðini bilmemiz mümkün deðildir. Ancak bugün araþtýrma imkânýndan uzak olduðumuz bu olaylar en azýndan o dönemin inanç dünyasý ve insanlarýn düþünce yapý- larý hakkýnda fikir vermektedir.

Dine davetteki üslubu, Yunus’un diliyle, “Yaratýlaný hoþ gör Yaradan’dan ötürü” anlayýþýna daya- nan Mevlânâ; Ermeni, Rum, Yahudi gibi farklý din ve milletlerden; Ra- hip, papaz, haham, tabip, ressam, mimar gibi mesleklerden; katil, hýr- sýz, sarhoþ ve ayak takýmý gibi meþ- replerden insanlarla muhatap ol- muþ, ancak her defasýnda muhata- býnýn anlayýþ seviyesine, akýl ve gönlüne hitap etmeyi bilmiþtir.

*Selçuk Üniversitesi Öðretim Üyesi

6

7

8

Mevlânâ’nýn gayrimüslimler- le diyaloðunda alçak gönüllü- lük, güzel ahlak, dinin güzel ör- neklerle temsil edilmesi gibi hu- suslar öne çýk- maktadýr.

(24)

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 24

M

evlevîlik deyince ilk akla ge- len semâ, lügatte iþitmek mânâsýndadýr. Terim olarak, mûsikî naðmelerini, dinlerken vecde gelip hareket etmek, kendinden geçip dönmektir. Hz. Mevlânâ zamanýn- da belli bir nizâma baðlý kalmaksý- zýn dînî ve tasavvûfî bir coþkunluk vesîlesiyle icrâ edilen semâ, sonra- dan Sultan Veled ve Ulu Ârif Çele- bi zamanýndan baþlayarak Pîr Âdil Çelebi zamanýna kadar tam bir di- siplin içine alýnmýþ, sýký bir nizâma baðlanmýþ; icrâsý öðrenilir ve öðre- tilir olmuþtur. Böylece XV. yüzyýlda son þeklini alan Semâ törenine da- ha sonra sadece XVII. yüzyýlda Nâ’t- ý Þerîf eklenmiþtir.

Semâ, sembolik olarak, kâina- týn oluþumunu, insanýn âlemde diriliþini, Yüce Yaratýcý’ya olan aþk ile harekete geçiþini ve kullu- ðunu idrak edip “Ýnsan-ý Kâmil”e doðru yöneliþini ifâde eder.

Mutrýb ve semâzenlerin þeyh postunu selâmlayýp, semâhânede yerlerini almalarýndan sonra þeyh efendi semâhâneye girer, mutrýb ve semâzenleri selâmlayýp posta oturur.

Mutrýbdaki saz grubu asýl olarak neylerden oluþur. Bulunduðu takdir-

de bu heyete rebab, kanun, tambur gibi diðer sazlar da ilâve edilir. Ney- zenlerin baþýnda bir neyzenbaþý, âyinhanlarýn baþýnda da kudümzen- baþý vardýr. Bütün mukabeleyi ku- dümzenbaþý yönetir. Âyinhanlar iki veya üç kudümle usûl vurarak eseri okurlar. Ayrýca âyinhanlardan biri halîle (zil) ile bir diðeri de zilsiz def (bendir) ile usûle iþtirak eder.

Semâ töreni, “Nâ’t-ý Þerîf’le baþ- lar. Nâ’t-ý Þerîf kâinatýn yaratýlmasý- na vesîle olan, yaratýlmýþlarýn en yü- cesi Hz. Muhammed’i öven, Hz.

Mevlânâ’nýn bir þiiridir. XVII. yüzyýl bestekârlarýndan “Itrî” adýyla taný- nan Buhûrîzâde Mustafa Efendi’nin rast makamýndan bestelediði bu na’t-i, na’t-hân ayakta ve sazsýz okur.

Na’t’ý, kudüm darblarý izler.

Bu, Yüce Yaratýcý’nýn kâinata “ol”

ailem

MEVLEVÝLÝK

Semâ, her birine “selâm” adý verilen dört bölümden oluþur ve semâzenbaþý tarafýndan idâre edilir. Semâzenbaþý, semâzenlerin

dönüþlerini kontrol ederek intizâmý temin eder.

MAHMUD HÜNKÂR

Sema nedir?

Sema’, zikir- dir. Her bir ha- reket ve her bir geçiþ kai- nattaki bir þe- ye iþaret eder.

ailem.zaman.com.tr

FOTOÐRAF: AP

(25)

ailem 25 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

ailem

MEVLEVÝLÝK

emridir. Ýslâm inanýþýna göre Al- lah, insanýn önce cansýz bedenini yaratmýþ, sonra ona kendi ruhun- dan üfleyerek diriltmiþtir.

Nâ’t’tan sonra yapýlan ney taksi- mi iþte bu Ýlâhî nefesi temsîl eder.

Taksimden sonra peþrevin baþlamasý ile þeyh efendi ve semâzenler, semâ meydanýnda saðdan sola doðru dâirevî bir yü- rüyüþe baþlarlar. Semâ meydanýný üç kez dolaþmaktan ibâret olan bu yürüyüþe “Devr-i Veledî” denir.

Semâhânenin giriþ kapýsý ile tam karþýdaki kýrmýzý post arasýnda var olduðu kabul edilen bir çizgi, semâhâneyi iki yarým daireye böler.

“Hatt-ý Ýstivâ” denilen bu çizgi, Mev- levîlerce kutsal sayýlýr ve aslâ üzeri- ne basýlmaz.

Dördüncü bölüm, Sultan Veled devridir. Bu, semazenlerin birbiri- ne üç kere selam vererek, bir peþ- revle dairevi yürüyüþüdür. Þekilde gizli ruhun ruha selamýdýr... Semâ meydanýnýn sað tarafýndan post hi- zasýna gelen semâzen, Hatt-ý Ýs- tivâ’ya basmadan ve posta sýrt çe- virmeden dönerek karþýya geçer.

Böylece arkasýndan gelen semâzen- le karþý karþýya gelir. Bir an göz gö- ze gelen iki derviþ, ayný anda öne doðru eðilerek birbirlerine baþ ke- serler. Buna “mukâbele” denir.

Postun tam karþýsýnda Hatt-ý Ýs- tivâ’nýn semâ meydanýný kestiði Sema’, bir

duyuþ hissediþ, âlemdeki tecelliyatla manen kendin- den geçiþtir.

noktaya gelen derviþ burada da baþ keser ve Hatt-ý Ýstivâ’ya basmadan yürüyüþüne devam eder.

Üçüncü devrin sonunda þeyh efendinin post- taki yerini almasýyla Devr-i Veledî tamamlanýr.

Bu devirler, þeyh denilen mânevî terbiyecinin rehberliðinde Mutlak Hakîkat’i “Ýlme’l Yakîn”

olarak biliþi, “Ayne’l Yakîn” olarak görüþü, “Hak- ka’l Yakîn” olarak da O’na eriþi sembolize eder.

Kudümzenbaþýnýn Devr-i Veledî’nin bittiðini îkâz eden vuruþlarý ile neyzenbaþý kýsa bir tak- sim yapar ve âyin çalýnmaya baþlar.

Semâzen üstündeki siyah hýrkayý çýkararak, sembolik olarak, hakikate doðar kollarýný baðla- yarak bir rakamýný temsil eder. Böylece Allah’ýn birliðine þahadet eder.

Semâzenler tek tek þeyh efendinin elini öpe- rek izin alýr ve semâya baþlarlar.

FOTOÐRAF: MEHMET KAMAN FOTOÐRAF: AA

(26)

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 26

1

996’nýn Aralýk ayýnda Hindis- tan’a gittiðimizde Stratejik Araþtýrmalar baþkaný emekli bir ha- va kuvvetleri generali ile görüþmüþ- tük. Çok okumuþ bir insan olan bu bilge tavýrlý þahsa, “Bu 45 dakika yeterli deðil.” demiþtik. O da evine çaya davet etmiþti. Daha kapý giri- þinden itibaren kitaplarla dolu evinde geniþ bir zaman diliminde sohbet imkânýmýz olmuþtu. Bize, Keþmir meselesini anlatýrken “Ben de iki defa savaþa katýldým. Ama bu saçma bir savaþ. Ayný ýrktan in- sanlarýz. Dýþarýdan birilerinin karþý- lýklý hýnç artýrýmý var. Neden? Çün- kü bizim Pakistan ile aramýzýn kötü olmasý onlarýn iþine geliyor. Mesela þimdi bu bölgede en güzel lastikleri biz üretiyoruz. Ama bu kavga mü- nasebetiyle doðrudan Pakistan’a sa- týþ yapamýyoruz. Birkaç el deðiþtir- dikten sonra pahalý olarak ellerine

geçiyor. Türkmen doðalgazý gibi enerji maddeleri de Pakistan’dan ge- çecek. Bu sefer biz de doðalgaza sa- hip olamayacaðýz. Yani birileri ala- cak ve kârýný ekledikten sonra bize satacak. Þimdi þu menfi psikolojik ortamda bizim bir araya gelip bir masada oturmamýz mümkün deðil.

Ama Ýslam ülkeleri arasýnda ekono- mik bir iþbirliði kurulur sonra da içimizde bulunan 150 milyon Müs- lüman nüfus sebebiyle biz de bu ti- carî kuruluþa katýlýrsak, yavaþ ya- vaþ birbirimize ýsýnýrýz ve ortak menfaatlerimizi görmeye baþlarýz.

Bu da bizi bu mânâsýz savaþtan ve tehlikeli silahlanmadan kurtarýr.”

demiþti. Doðrusu çok haklýydý...

Þimdi de böyle bir teklif Rusya’dan geliyor. Çünkü içinde büyük bir Müslüman nüfus var... Herhalde kazancýn yüzde 90’ýnýn ticarette ol- duðunu ifade eden hadis-i þerif

ailem

HAYAT VE TÝCARET

“Ticaret yollarýndan askerler geçmez” diye güzel bir söz var. Yani devletler arasýndaki ticarî münasebetler, çok

iyi bir durumda olursa artýk savaþ ihtimali kalmaz.

ABDULLAH AYMAZ

K A Z A N C I N

10 ’da 9 ’u

(27)

ailem 27 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

maddî kazancýn yanýnda iþte böyle barýþ imkânlarýna zemin hazýrlama- sý açýsýndan geniþ mânâlarý da içine almaktadýr. Bunun için milletlera- rasý ticarî münasebetlerde þahsî dostluklar da çok mühimdir. Bir ya- kýným anlatmýþtý... Çerez iþleri ya- pan bir iþadamý büyük bir borç al- týna girer. Borçlar 25 milyon dolarý bulmuþtur. Bütün iþlerini 24 mil- yon dolara bir bankaya býrakýp iþin içinden çýkmaya çalýþýr. Son anda bankadan kendisine ancak 8 mil- yon dolar verebileceklerini söyler- ler. Tam o sýrada, bir Avrupa ülke- sinden bir firma sahibi ortak ara- maktadýr. Buluþurlar ve karþýlýklý olarak dostluk tesisi niyetiyle iki aile yemeðe çýkarlar. Hanýmlar soh- bet ederken yabancý hanýmýn gözle- ri yaþarýr... Çünkü bizimkine kaç çocuklarý olduðunu sorar. O da beþ tane olduðunu; fakat üç tanesinin

kendisinin öz evladý olduðunu söy- ler. Yabancý haným, diðer ikisinin eþinin baþka hanýmýndan mý oldu- ðunu sorar. O da “Hayýr. Bir genel müdürümüz vardý, vefat etti. Ýki çocuðu kaldý. Eþim onlarýn bakým- larýný üzerine aldý ve bu çocuklarý kendi öz evlatlarýmýzdan asla ayrý tutmamamýz gerektiðini söyledi.

Bizimkiler ne yerse onlar da onu yer; ne giyerlerse onlar da ayný kalitede elbise giyerler.” deyince kadýncaðýz çok duygulanýr ve að- lamaya baþlar. Otele dönünce de eþine “Biz ortaðýmýzý bulduk.” di- yerek bunu anlatýr. O da bu mü- esseseye 90 milyon dolar deðer biçer. Yarýsý olan 45 milyonu ve- rerek ortak olur... Ümit ediyo- rum ki, Anadolu insanýný, iç dün- yasýnda taþýdýðý manevî hazinele- riyle insanlýk, tam tanýyabilse çok güzel þeyler olacaktýr inþaallah.

ailem

HAYAT VE TÝCARET

Milletlerarasý ticarî müna- sebetlerde þahsî dostluk- lar çok mü- himdir. Efen- dimiz’in “tica- ret”e teþvik etmesinin hikmetleri pek çoktur.

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(28)

ailem

DR. CAN

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

Korkuyorum

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 28

Z.Y

Merhaba Can abi. Sanki 100 yaþýnda- yým. Açýköðretim öðrencisiyim. Ders- lerimde sorun yok, ama içimde bir korku var ve çok sýkýlýyorum!

DR.CAN

Sevgili Zeynep kýzým. Bir bebek, bir ço- cuk ya da bir genç eðer anne-babasýný se- ver, onlara güvenirse daha ilk günden iti- baren bu “güven”le çok rahat yaþar, ba- þarýlý ve saðlýklý bir süreç geçirir... Biz insanlar da bu koca kâinatta yaratýcý- ya, O’nun bizi sevdiðine, þefkatli ve merhametli olduðuna inanýr ve güvenir- sek; mutlu yaþar, kaygý ve korkularýmýz- dan kurtuluruz...

Eðer her þeyi O’nun yarattýðýna ve ted- vir ve idare ettiðine, her zerrenin O’nun emri ile hareket edebildiðine dair inancý- mýz yeterli olmazsa Allah’tan yeteri kadar istifade edip layýkýyla saygý gösterip korkmazsak bir tek Allah’tan korkaca- ðýmýza her bir þeyden, atomdan, zerre- den olaydan korkar hale geliriz... Bu korku da bizi olmadýk kaygýlara sürük- ler, vehimler içinde býrakýr...

Mesela, hasta olduðumuzda “MÝK- ROP”a tesir-i hakiki verir, “hastalýk geç- meyecek, sakat kalacaðým, iþlerim aksa- yacak, kötü olacaðým, bu mikroplar beni öldürecek” gibi vehimler içine girersek, baðýþýklýk sistemimiz altüst olur, moral sý- fýrlanýr ve belki de korktuðumuz baþýmý- za gelir. Hâlbuki mikroskoplarla bin- lerce kez büyütünce ancak görebil- diðimiz bakteriden korkmayýp, mikrobu da, hastalýðý da, ilacý da þifayý da yaratanýn Allah oldu- ðuna inanýp, sebepler ça- pýnda çare ararsak salah buluruz. Zamanýn birin- de uzak bir diyarda,

daðýnýk kýzýl saçlý, en az 3-4 metre boyun- da tek gözlü eli baltalý bir DEV yaþarmýþ.

Her yýl bir vakitte daðdan köye iner, aha- liye baðýrýrmýþ... “ Ýçinizde en güçlü, en cesur kim varsa gelsin onu öldürüp yiye- ceðim.” dermiþ. Köylüler de her sene hem çaresizlik hem de bir ümitle güçlü bir adamý onun önüne iterlermiþ. Kurban- lar her sene devin karþýsýna çýkarlarken korkudan tir tir titrerlerken bir taraftan da abdesti bozan her þeyle iç elbiseleri- ni kirletirlermiþ.. Gerçi abdest nedir onu da bilmezlermiþ ya...

Bir gün köye inançlý, korkusuz bir cengaver gelmiþ... “Bu köyü çok sevdim.

Buraya yerleþeceðim.” demiþ. Köylüler de “Böyle, böyle, böyle” diyerek, DEV’den bahsetmiþler... Yiðit adam; “Ben böyle þeylere pabuç býrakmam.” diyip kýlýcýnýn 10.000’inci bakýmýný yapmýþ.. Gün gel- miþ çatmýþ... Ýnançlý akýncý, korkusuzca devin üstüne yürümüþ.. “Yeter senden çektikleri, senin yüzünden Allah’tan deðil

“DEV”den korkar hale gelmiþ bu ahali.”

diyerek bir taraftan kýlýç savurmuþ... Bir de ne görsünler koca dev sanki þiþme bir balon gibi küçülüyor, sönüyormuþ... So- nunda cesur adam, kýlýcý kalbine sok- muþ cücenin ve sormuþ; “KÝMSÝN SEN YAHU!” Minnacýk dev acý içinde fýsýl- damýþ. “BENÝM ADIM KORKU.”

Allah’a kul olan ve O’ndan korkan, hiç- bir þeyden korkmaz Zeynepçiðim. Böylece paraya, pula, þöhrete, maka- ma, insan ve hayvanlara, eþya ve hadiselere de tapmaktan ve kul ol- maktan kurtulur. Al- lah’a kul ve köle olan, böylece ruhunu ve be- denini saran tüm zincir ve prangalarý da ký-

rar... Esenkal.

(29)

ailem

DR. CAN

ailem 29 17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

Ayþe

Cebime yanlýþlýkla bir mesaj geldi.

Bunalýmda birisiydi. Ben de cevaben dünyanýn imtihan yeri olduðunu, sa- býr gerektiðini, tek dayanaðýn Rab- b’imiz olduðunu yazdým. Biraz topar- ladý. Þimdilerde bu bey benimle ta- nýþmak istiyor. Bir bayan olarak tek- life nasýl bakmalýyým bilmiyorum.

Dr. Can

Ýyi kalpli kýzým Ayþe. Mesele þu ki;

sana gelen mesaj:

1) Bir yanlýþlýk eseri mi? (iyi niyetli) 2) Bir oyun mu? (iyi ya da kötü niyetli)

3) Seninle irtibata geçip arkadaþ olmak için bir fýrsat kollama mý?

(niyetini bilmiyoruz)

4) Bir imtihan mý yoksa? Þýklarý uzatabiliriz. “Kendini biraz topladý”

dediðine göre sadece 1-2 mesajla kalmamýþ iþ anlaþýlan. Yani tanýþ- ma faslý telefonda olmuþ da sýra gö- rüþmeye gelmiþ gibi. Elbette çalýþan bir bayan günde belki 100 kiþiyle görüþür, konuþur, tanýþýr. Ya da bakkala gider ekmek alýr para öder- sin. Belki 5 yýldýr ayný bakkala gi- der görüþür, tanýþýrsýn. Bakkal am- ca seni tanýr, sen de onu. Ama de-

diðim gibi niyetler eksenine göre her tanýþma farklý ufuklara gidebi- lir. Dikkatli olmalý, nefislerin deðil mantýðýn çerçevesinde hareket etmeli. Ama sonucunda her iki tarafýn mutluluðu varsa (ki bu niyetlerin çizdiði yolda belli olur) ileride bu mevzu da usulü dairesinde halledilir.

Gerçek bir olay

5-6 hostesin kabin amiri yakýným bir bayan anlattý:

“Ýsveç’te havaalanýndaydýk. Ýstan- bul’a kalkýþýmýza 3-4 saat vardý.

Hosteslerle kapý aðzýnda oturuyor- duk ki karþýdan 6 kiþi (erkek) ayný giysileri giymiþ geliyorlardý. Hepsi tornadan çýkmýþ gibi uzun boylu, sarýþýn, mavi gözlü, 25 yaþlarýnda atletikler. Bir spor takýmýnýn oyun- cularý sandýk. Hostesler derhal kü- çük makyaj aynalarýný çýkartýp rujlarýný tazelediler ve saçlarýný dü- zelttiler. Heyecanlanmýþ ve ümitlen- miþlerdi. Uçaða geldiklerinde ve te- mizlik elemaný olduklarýný söyledik- lerinde tüm omuzlar düþmüþtü.”

Belki alýnacak dersler vardýr diye yazdým sevgili kýzým Ayþe.

Mutluluklar.

Ne yapacaðýmýý bilmiyorum!

FOTOÐRAF: AFP

(30)

Eðitimci Yazar Vehbi Vakkasoðlu'nun son kita- bý "Baþkasýnýn Günahýna Aðlayan Adam" Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin bilinmeyen yönle- rini ve ilginç anýlarýný anlatýyor. Üstad’ýn Sul- tan Abdülhamid, Adnan Menderes ve Necip Fazýl gibi isimlerle iliþkilerinin yanýsýra Bedi- üzzaman’ýn insani yönü hatýralarla yâd edili- yor. Bediüzzaman’ýn Necip Fazýl’ýn çýkardýðý Büyük Doðu dergisini takip ettiði ve bir sayý- sýnda derginin belki gelecek sayýsýnýn çýkama- yacaðýnýn yazýlmasýna üzüldüðü anlatýlýrken, Üstad’ýn iki yorganýndan birini satýp Büyük Doðu’ya gönderdiði aktarýlýyor.

Bediüzzaman, kendisine en acýmasýz hakareti ve dayanýlmaz iþkenceyi layýk görenleri bile iman ha- kikatleriyle tanýþtýrmak ve kurtarmak telaþýndaydý.

Güle oynaya günah bataklýklarýna batanlara da merhametle baktý. Günahýna aðlamayanlarýn güna- hýna da aðladý. Çünkü onun insana ve olaylara ba- kýþý, veli bakýþýydý. Geçitlerde, köprülerde, uçurum baþlarýnda titreyenlere, “Ýnþallah geçer.” duasýnday- dý. “Ha geçti, ha geçecek!” þevkiyle, dertlerini dert edinirdi. Her düþenin acýsý, önce onun yüreðine yansýrdý. Her ezilenle, evvela onun içi ezilirdi.

Eðitimci-yazar Vehbi Vakkasoðlu, Bediüzzaman Said Nursi’nin çoðu zaman fikri yönünün ön plana çýktýðýný belirtiyor. Halbuki derin fikri yapýsýnýn ya- nýnda sýcak ve insanlarý kucaklayan zarif bir insan var. Çevreyi, yeþili koruyan, gözetleyen, insanlarý kýrmamak için elinden geleni yapan nazik bir ahlak yapýsý, onun çevresindeki halkayý geniþletiyor.

Baþkasýnýn Günahýna Aðlayan Adam

Vehbi Vakkasoðlu Nesil Yay.

Tel: 0(212) 551 32 25 Yâr-u yâr (Kalpten

kalbe ezgiler) Mikail

Nüans Prodüksiyon Tel: (0212) 637 10 26 Çalýþmada “Vay deli gönül, arayý, arayý, yâr-u Yâr” gibi dokuz par- çadan oluþan ezgiler yer alýyor.

Bediüzzaman Said Nursi Belgeseli Moral Film Prodüksiyon Tel: (0212) 551 32 25 Prof. Dr. Faris Kaya, Necmettin Þahiner, Mustafa Sungur, Said Özdemir gibi isimler Bediüzza- man’ý anlatýyor.

Ailede ve Okulda Ýdeal Din Eðitimi Prof. Dr. Mehmet Emin Ay Düþünce Yay.

Tel: (0224) 220 71 05 Ailede din eðitimi üzerinde duru- luyor.Ayrýca görme engelliler için “sesli kitap CD”si yer alýyor.

Anaokulu ve Kreþ için Anne Baba Rehberi Psikolog Ayþe Güner Optimist Yay.

Tel: (0216) 481 29 17 Anaokulu ve kreþe çocuðunu gönderen ailelerin yaþadýðý prob- lemlere öneriler yer alýyor.

Hira’dakiler

Perihan Akçay Mektup Yayýnlarý Tel: (0212) 635 35 14 Kitap kýsa ama anlamlý hikayel- erden oluþuyor. Herkesin çýkara- caðý mutlaka dersler vardýr.

Necip Fazýl’dan Adnan Menderes’e ilginç hatýralar

ailem

KÝTAP

17 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 30

(31)
(32)

Referanslar

Benzer Belgeler

3) Canlı ve cansız ortamlardan oluşan doğal çevrenn kendi içinde sürekli bir ilişki vardır. Bazı durumlarda canlılar doğal unsurları etkilerken bazı durumlarda ise

Arýnmak için yalandan, arkadan konuþmaktan (gýybet), hiddetten, yani kýzmaktan, kinden ve hakka tecavüzden kurtul- mak gerekiyor. Bunlara ek olarak nefretten, tiksinmekten uzak

“Bir günü, bir devre-i hükûmetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapýlmaz...”.. em Büyük Deccalýn, hem Ýslâm Deccalýnýn üç devre-i

SĠKP iĢletmenin amaçlarını desteklemesi bakımından klasik insan kaynakları planlamasına göre, örgütün büyümesine, geliĢimine, yenilikçi ve üretken

“haftalık, aylık ve yıllık periyotlarla yapıldığı” cevabı verilmiştir. Bu cevaptan işletmenin planlama faaliyetlerini aksatmadan, düzenli ve sık periyotlarla

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Bir hafta süren ve Orta Amerika’yı dağıtan ilerleyişi boyunca Nikaragua, Honduras, El Salvador ve Guatemala’yı ziyaret etti.. Sebep olduğu yıkımla

UNUTULMUŞ HÜKÜMDARLAR — Ressam Erol Akyavaş, Sovyetler Birliği’nde sergileyeceği yapıtlarında, eski sikkelerdeki adı sanı unutulmuş hükümdar