• Sonuç bulunamadı

1997’de ‘tohum saklama’ uygulamas

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1997’de ‘tohum saklama’ uygulamas"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1997’de ‘tohum saklama’ uygulamasının küresel kapitalizmin baskısı altına alınması ve çokuluslu şirketlerin tohum tedarik kontrolünü ele geçirmesinden bu yana, Hindistan köylerinde 200 bin çiftçi canına kıydı

De te fabula narratur...

Hiç duymuş muydunuz efendim, 2008’de Hindistan’da tam 16 bin çiftçi intihar etti. 2009’un şu zamana kadarki bölümünde ise canına kıyan çiftçi sayısı 2000’i çoktan geçti. 1997’den bu yana Hindistan’da hemen hemen hepsi böcek zehiri ile olmak üzere kendilerini öldüren çiftçilerin sayısı ise 200 bini aştı. Sahi, bunlar, “törpülendiği”

konusunda kimsenin şüphesinin olmadığı, resmi bir kurum olan Ulusal Suç Kayıtları Bürosu’na ait (NRCB) rakamlar. Gerçek verilerin ürkütücülüğünü tahayyül etmeye çalışmak dahi hırpalayıcı.

İnce bir manipülasyon ile kof bir adalet temasını pazarlamasına karşın Slumdog Millionaire/Milyoner’in popülaritesi, Türkiye’deki “temiz yüzlü” Batı Marksistlerinin gözucuyla da olsa Hindistan’a yüzlerini çevirmelerini sebep olmuş görünüyor. En azından hatrı sayılacak bir kısmı, filmin rüzgârı ile Hindistan’dan, Güney Asya’dan bahsetmeye, politik örüntülerden yoksun olsa da Hindistan ile Türkiye arasında Sokratik eşleşmeler yapmaya başladılar. Keşke,

neoliberalizmin davranış rejimi, emperyalizm ve muhalefet gibi konularda Türkiye solu için pek çok deneyimi takip etme şansı tanıyan Hindistan’a alıcı gözle bakabilmek için Milyoner türünden bir film değil de, bilinçli bir politik yönelim vesile olsaydı. Ne var ki, insanın tüylerini ürperten slumkentlerden, kendi köylerimizin selameti için Hindistan’ın slumköylerine bakmakta fayda var.

Tarihte kayıt altına alınmış bu türden ölümler arasında en büyük dalga olarak kabul edilen Hindistan’daki bu intihar sağanağı, ülkenin 1997’de neoliberalizmin kucağına oturmasıyla başladı. Bu sağanak, özellikle Hindistan’ın Dünya Ticaret Örgütü’nün kötü yoluna düştüğü 2001’den bu yana ürkütücü şekilde artıyor. 2002-2007 arasındaki beş yıllık dönemde 87.567 çiftçi borç batağından ve dayanılmaz yoksulluktansa ölmeyi tercih etti. Özellikle intiharların nispeten sık görüldüğü Maharashtra’da topluca intihar etme, ölmeden önce onlarca kişinin cesetlerinin yanabileceği büyük ateşler yakma gibi vahim toplumsal travma örnekleri yaşandı.

Öncelikle, intihar eden çiftçilerin hepsi borca batmış insanlar. 1997’de uygulanmaya başlayan yeni ekonomik program sonrasında örneğin Andra Pradesh eyaletinde şu an borçlu çiftçilerin nüfusa oranı yüzde 82. İntihar edenlerin ezici çoğunluğu, iktisadi dayatmalarla ihracata yönelik “tek yönlü” ürün yetiştirmeye zorlanan pamuk, kahve, şeker pancarı, yer fıstığı ve vanilya üreticileri. Öyle ki intiharlar, pirinç, buğday, mısır, bakliyat gibi gıda üreticileri arasında daha az. Hindistan’da milyonlarca çiftçi, neoliberal politikalar ile çoklu/melez gıda ürünlerinden koparılarak tek yönlü ihracat ürünü yetiştirmeye zorlandı. Bu ise çok daha yüksek yetiştirme bedelleri, daha yüksek krediler, daha fazla borç ve küresel mal fiyatlarının oynaklığı nedeniyle sık sık krizler yaşayarak her geçen gün çokuluslu şirketlerin

himayesinde erimek demekti. Şöyle yazalım, biraz daha açık olsun. Misal, Kerala gibi ortalama verim elde edilen bir yerde bir İngiliz dönümünde (0,404 dönüm) çeltik yetiştirmenin bedeli 8 bin rupiydi. (165 dolar) Fakat vanilyaya geçince bir dönümün maliyeti 150 bin rupiye (3000 dolar) çıktı.

Tekelci tarım şirketlerinin çiftçilere ait geleneksel ve melez tohumları ortadan kaldırarak, çiftçiyi kendi ürettiği suni tohumları satın almaya mahkum etmesi toplu intiharların esas nedeni. 1998 yılında, Dünya Bankası’nın yapısal uyum politikaları Hindistan’ı, tohum sektörünü Cargill, Monsanto ve Syngenta gibi küresel şirketlere açmaya zorladı. Küresel şirketler girdi ekonomisini bir gecede değiştirdiler. çiftçilerin saklanabilen tohumları, suni gübre ve böcek ilacı gerektirip saklanılamayan yüksek fiyatlı şirket tohumları ile değiştirildi. Öyle ki örneğin 1991 yılında bugüne kadar en fazla intihar yaşanan Vidarbha bölgesinde yerli cins tohumun kilosunu 7 ile 9 rupi arasında alabilirdiniz. Fakat 2002’de 450 gramlık bir poşet şirket tohumuna 350 rupi verir oldunuz. 2004 ise işler iyice ürkütücü bir hal aldı. Uluslararası dev tarım şirketi Monsanto, yapay tohumun 450 gramlık bir poşetini 1650-1800 rupi arasında

pazarlamaya başladı. Daha sonra bu fiyat hükümetin “intiharları önlemek için alınacak tedbirler” kapsamında düşürülerek 900-1000 rupi civarına çekildi. Velhasıl, yabancı olmadığımız bir hikâye uyarınca çiftçilerin eskiden evlerinde ücretsiz olarak tuttukları tohumun, her yıl ekim mevsiminde yüksek maliyetlerle satın almak zorunda kaldıkları bir mala dönüşmesi, sonraki yıllarda hareketlenecek toplu intiharların yolunu açan başat sebep oldu. Tarımdaki bu insafsız, hudutsuz yağmacılık, sağlık giderlerini de fırlattı. Eğitim masraflarını karşılayamayan evin genç fertleri de evlerine döndüler. Kalabalıklaşan aileler her geçen gün açlık tehdidi ile karşı karşıya kalmaya ve değil kredi borçlarını ödemek, yaşamda kalabilmek için gündelik kullanım eşyaları da dahil olmak üzere varını yoğunu satmaya başladı. Önemli bir kısmı böbreklerini sattı. Öyle ki melez/çoklu ürün yetiştiriciliğinden zorla koparılan bu insanlar topraklarında karınlarını doyuracak bir şey bulamaz oldular. Sözgelimi kiraladıkları tarlalarda tahıl, pirinç vs. üretmiş olsalardı bu denli açlıkla yüz yüze kalmayabilirlerdi fakat, neoliberal politikalarla yalnızca pamuk ya da vanilya üretmeye zorlanan köylüler, o klişe söylemin hakiki tezahürü ile “aç bırakıldı”.

(2)

Son darbe

Hint çiftçileri ölüme götüren bir diğer darbe ise Dünya Ticaret Örgütü’nün serbest ticaret politikaları sonucu ürün fiyatlarındaki hızlı düşüş oldu. Yoksul çiftçilerin ucuz üretim yapmaları engellenip, yüksek maliyetli ve bağımlı bir üretime mahkum edilirken büyük tekelci tarım şirketlerine verilen sübvansiyonlar, dayanacak gücü kalmayan çiftçi intiharlarına resmen davetiye çıkardı.

Sonuç: 1997 yılında “tohum saklama” uygulamasının küresel kapitalizmin baskısı altına alınmasından ve çokuluslu şirketlerin tohum tedarik kontrolünü eline almasından bu yana Hindistan köylerinde 200 bin çiftçi canına kıydı. Özetle bu büyük intihar katliamının müsebbibi, şirket tarımı yönündeki her türlü hamleyi, kırsal bölgenin yağmacı bir

motivasyonla ticarileştirilmesini ve üreticinin uluslararası kapitalizme bağımlı kılınmasını bütünleyen neoliberal politikalar.

Evet efendim, slumköylerde tarihin en hazin, en dramatik öykülerinden biri, her yarım saatte bir intihar eden yoksul çiftçilerle birer birer kabarırken, Hint köylülerini sarıp boğan vaziyetin tanıdık gelmesi için bir filme ihtiyacımız yok sanırım.

ONUR GÜLBUDAK: Solun Doğusu editörü, fındık üreticisi 21/04/2009

Referanslar

Benzer Belgeler

1) Tohumları ilkbaharda olgunlaşan kavak (Populus), akçaağaç (Acer), söğüt (Salix), karaağaç (Ulmus) gibi ılıman kuşakta yetişen ağaç türlerini kapsamaktadır. Bu

Süre tohum tabakasının kalınlığına, tohum iriliğine, tohum kabuğunun geçirgenliği, tohum temizliği ve havanın üfleme hızına bağlıdır.. Tohumlar düşük nem

• Canlılık ne zaman belirlenmelidir : Canlılık depolama başlangıcında ve düzenli aralıklarla (5-10 yıl). Bu testler birkaç gün, hafta hatta ay

 Bitkilerin uygun ekolojik ortamlarda doğal olarak yetiştirilmesi ve içerisinde gen bankalarının bulunması nedeniyle doğal (in-situ) ve yapay (ex-situ) koruma

Sonuç söz olarak, umarım bu “Tohum Gen Bankası” “Tohum Morgu” olmaz da gerçekten o çok övündüğü- müz biyolojik çeşitliliğimiz yeni nesiller ve insanlık için

Tohumculuk Yasas ı çokuluslu gıda ve tarım şirketleri için önemli kazanım çiftçiler için ise yıkımdır.. Bu yasayla organik tar ımcıları da

Ancak bu koşullarda ve uluslar arası soyguna kapalı tohum gen bankaları yararlı bir işlev yapabilecekleridir.Tohum bankasının bu şekilde kurulmasını uluslararası tohum

Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bak ımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için