• Sonuç bulunamadı

‘KENTSEL YERLE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "‘KENTSEL YERLE"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

‘KENTSEL YERLEŞME’LERDE ‘İMARCI ÇEVRECİLİK’!..

Özel çevre koruma bölgeleri olarak “imarına el konulan” yerler arasında Datça (1), Dalyan (2) Foça, Kaş, Kekova, Bozburun, Gölbaşı, Fethiye, Göcek, Akyaka gibi “belediyesi” bulunan yerleşme merkezleri de var...

Kuruluşunun 20. yılındaki “Özel çevre Koruma Kurumu” (ÖÇKK), asıl sorumlu olduğu “doğa” yerine sadece “imar”la ilgileniyor. “Varlık” nedeni “fauna”mızı ve “flora”mızı korumak olmasına rağmen, yegâne derdi “yapılaşma” kurallarını belirlemek...

“ÖÇKK” deyince akla artık her yere “imar planı” yapmak; “inşaat izinleri”ni vermek, dahası binaların pencere şekillerine kadar “mimarilerini tanımlamak” geliyor.

O kadar ki çevre koruma bölgelerinde kalan SİT’lerde, bu alanların asıl yasal sorumlusu olan “Koruma Kurulları”nı bile “yetkisiz” sayabiliyor. Aynı kurullarca SİT ilan edilen ve bu nedenle “koruma planlaması” şartı bulunan yerlerdeki planları bile “kurul onayı olmadan” yürürlüğe koymaya başlamış!

Örneğin Muğla’da, çoğu yıllar önce ilan edilmiş SİT’lere ait koruma planlarını özel şehircilik bürolarına yaptırdıktan sonra, bir kopyasını da kurula görüş almak için değil, sadece “haberi olsun” diye gönderiyor...

Bunlardan tarihi Kayaköyü SİT alanındaki ünlü “Kayaçukuru” ovasına ait koruma planını da Koruma Kurulu’na sadece “bilgi” için göndermesin mi? Bu kadarına artık dayanamayan kurul, geçenlerde özetle şu kararı almış; “SİT alanında görüşümüz sorulmadan onaylanan plan geçersizdir....”

Şimdi Kayaçukuru çevresindeki köylerde yaşayanlar, ovaya bağ evi yapmak ya da köy arsalarındaki imar haklarını kullanabilmek için Koruma Kurulu’nun haklı olarak geçersiz ilan ettiği ÖçKK planları karşısında şaşkın durumdalar? Aynı yörelerdeki ilgi bekleyen “ekolojik değerler” ise ÖçKK’nin imar düşkünlüğünü bırakıp, “asıl görevi”ne

dönmesini bekliyorlar... ‘ÖZENSİZ’ PLANLAR

ÖçKK’nin SİT’lerde yaptırdığı imar planlarında, Kültür Bakanlığı’nın “koruma planlaması koşulları”na da uyulmuyor.

Bu planlar kültürel ve doğal değerlerin bulunduğu yörelerde “koruma öncelikli” imar koşullarını tanımladığından, plancıların yanı sıra mimar, sanat tarihçisi, arkeolog, peyzaj mimarı gibi ilgili uzmanların da katılımlarıyla üretilmek zorunda...

ÖÇKK’nin şehircilik bürolarına ihale ettiği planlarda ise bu yasal kural işlemediği gibi, “tasarım rehberi”, “geleneksel ev tipolojileri” vb. gibi zorunlu mimari ekler de bulunmuyor.

İşte böylesine yetersiz ve özensiz bir planlama anlayışıyla ülkenin en değerli SİT’lerinde “yetki benim, imarına da ben bakarım” dayatması içinde çalışan ÖÇKK’nin “egemenliğini ilan ettiği” özel çevre koruma bölgelerimiz ise bakın nereler:

Muğla ilinde Fethiye, Göcek ve tüm koylar, Dalyan, Köyceğiz, tüm Datça ve Bozburun yarımadaları, Gökova Körfezi ve Akyaka...

Ayrıca değişik Bakanlar Kurulu kararlarıyla Akdeniz’de Belek, Göksu Deltası, Kaş, Kekova, Patara; Kuzey Ege’de Foça; Ankara’da Gölbaşı; Kapadokya’da Ihlara Vadisi; Denizli’de Pamukkale ve çevresi; Karadeniz bölgesinde Uzungöl ve İç Anadolu’da Tuz Gölü de ÖçKK’nin imar kararlarını verdiği diğer özel çevre koruma bölgeleri...

(2)

amacı imarcılık biyolojik çeşitliliği korumak olan bir çevre kurumuna “alın siz planlayın” denerek teslim edilmesi acaba ne anlama geliyor?

Örneğin Foça bugünlerde susuzluk içinde kıvranır, kente günde 6 saat su verilmezken, ÖçKK hâlâ “su kaynakları”yla değil “plan değişiklikleri”yle ilgileniyor...

Ya Tuz Gölü’ne ne demeli? 1987’de hiç değilse 92 bin hektarken, şimdi 32 bin hektara inmiş! Peki, acaba ÖçKK ne yapmış; neden var? (21 Ağustos 2008-gazeteler)

Kaş, Belek vb. gibi imar rantı yüksek turistik yörelerin de yine ÖÇKK’ye emanet edilmesi karşısında örneğin Kars-Ardahan Yaylası’ndaki sayısız belgesele konu olan çıldır Gölü’nün neden “özel çevre” sayılmadığını insan merak ediyor.

Üstelik bu gizemli gölümüz, son zamanlarda artan zehirli yosunlar nedeniyle balıklarını da yitirmeye başlamış; ÖÇKK neden Doğu Anadolu’yu da “çevre” gündemine almıyor?

‘CARETTA’LARDAN ‘BİNA’LARA...

Bütün bu sorular için öncelikle geçen 20 yılın “seyri”ne bakmak gerek....

ÖÇKK, kendi resmi belgelerine göre de 1976 tarihli “Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması için Barselona Sözleşmesi”ne göre 1988’de kuruldu; 1989’da da Başbakanlık’a bağlı “Başkanlık” oldu.

Derken 1991’de Çevre Bakanlığı’na bağlanınca, 2003’te çevre ve orman bakanlıklarının birleşmesiyle bu yeni bakanlığa katılmış oldu.

Barselona sözleşmesi ve çevre yasası, bu örgütlenmenin temel gerekçesini özetle şöyle vurgular; “ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik öneme haiz olan, çevre kirlenme ve bozulmalarına duyarlı alanların, doğal güzelliklerinin gelecek nesillere ulaşmasını güvenceye almak...”

Yani şehircilikte değil, “doğa bilimleri”nde yoğunlaşmak...

Nitekim başlangıçta da “Caretta caretta” denizkaplumbağalarının Dalyan-İztuzu’ndaki yumurtlama kumsalları; ekolojik önemiyle Göksu Deltası; yaşamın sürmesi gereken Köyceğiz Gölü gibi “çok hassas” doğal alanlar belirlenerek çevrecilerin yüreklerine de su serpilmişti...

Ne var ki ilerleyen yıllarda yeni yasalarla “imar ve planlama yetkileri” devreye girince, kaplumbağalar unutuldu, binalar öne çıktı...

Bugün, özel çevre bölgelerinde yaşayanlar ÖÇKK’yi doğayı korumak bir yana, sadece “inşaat izni kurumu” olarak tanıyorlar. Ege sularında ne “laos”, ne de “orfoz” kaldı; balık çiftlikleri mavi yolculukların cennet koylarını yok etti; ÖÇKK ise sözde “çevre” planlarında turistik balık lokantalarına inşaat alanı ayırmakla meşgul...

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çevre ve Orman Bakanlığı, bu aymazlığa son vermelidirler. ÖÇKK kendisini imara değil ekolojiye ve biyolojik çeşitliliğe adamalıdır. SİT’ler de, “özerk ve bilimsel nitelikleri güçlendirilmiş” koruma kurullarının kararlarıyla yaşatılmalıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kanında kurşun yüksek çıkan işçiler Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde bazen birkaç hafta, bazen birkaç ay tedavi görüyor, sonra yine işbaşı yapıyor.. Kurşun bir

bir sen görüyordun bahçe içindeki evin balkonundan İstanbul’un üstüne dökülüşünü sarı bir gül gibi güneşin,. çiçek tozu parmaklarının ucunda bir yaprak

Deliçay'da Diptera ve Amphipoda takı- ların en baskın organizma grubu olduğunu mına ait organizma grupları en fazla bulun- belirtmiş olup araştırma

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil

“A f talebi b ile yokken, ben Nâzım Hikm et’i niye affedeyim ” diyen Çay, “T ürkiye’nin başka işi gücü yok mu” diye ekledi. Bahçeli de ‘geri çekelim

Bu çalışmada belirlenen değerler (dikey sapmanın en yüksek mutlak değeri 4°, ortanca değeri kadınlarda 2° ve erkeklerde 2,5°) sağlıklı Türk genç erişkinler için

Literatürde en sık uygulanan ve önerilen adölesan sağlığını geliştirme programlarının beslenme, egzersiz, hijyen, uyku, alkol, ilaç, sigara kullanımı ve

Bu çalışmada, üç farklı takım geometrisinin (talaş açısı (rake angle), boşluk açısı (clearance angle) ve kenar yarıçapı (edge radius)) tırtıklı talaş