SAYGI DURUŞU
S IEGFRIED L ENZ
CAN SA NAT YA YIN LA RI
YAPIMVEDAĞITIMTİCARETVESANAYİA.Ş.
HayriyeCaddesiNo:2,34430Galatasaray,İstanbul
Telefon:(0212)2525675/2525988/2525989Faks:(0212)2527233 canyayinlari.com/9789750742361
yayinevi@canyayinlari.com SertifikaNo:43514 CanModern KısaModern/12
Saygı Duruşu,SiegfriedLenz
Almancaaslındançeviren:AyşeSarısayın Schweigeminute
İlkbaskı:HoffmannundCampe,2008.
Buçeviridekaynakalınanbasım:HoffmannundCampe,2014.
©2008,HoffmannundCampeVerlag,Hamburg
©2020,CanSanatYayınlarıA.Ş.
Tümhaklarısaklıdır.Tanıtımiçinyapılacakkısaalıntılardışındayayıncının yazılıizniolmaksızınhiçbiryollaçoğaltılamaz.
1.basım:Everest,2014
CanYayınları’nda1basım:Mart2020,İstanbul Bukitabın1.baskısı3000adetyapılmıştır.
Dizieditörü:EmrahSerdan Editör:ŞebnemSunar Düzelti:EbruAydın Mizanpaj:AtahanSıralar
Kapaktasarımı:UtkuLomlu/LomCreative(www.lom.com.tr)
Baskıvecilt:
ArıMatbaası
DavutpaşaCad.EmintaşKâzımDinçolSan.Sit.No:81/39,
Topkapı,İstanbul SertifikaNo:44009 ISBN 978-975-07-4236-1
Almanca aslından çeviren: Ayşe Sarısayın Roman
SAYGI DURUŞU
S IEGFRIED L ENZ
SIEGFRIED LENZ,1926’daDoğuPrusya’daLyck’tedoğdu.1973’te
AlmanDilveEdebiyatAkademisiüyeliğineseçildi.Roman,dene- me,öykününyanısıraradyovesahneiçintiyatrooyunlarıyazan
Siegfried Lenz’in aldığı ödüller arasında, 1961 Bremen Edebiyat
Ödülü,1979AndreasGryphiusÖdülü,1984ThomasMannÖdü- lü,1988AlmanYayıncılarveKitapçılarBirliğiBarışÖdülüile1999
FrankfurtŞehriGoetheÖdülüsayılabilir.Sonolarak2003’teJo- hannWolfgangvonGoetheAltınMadalyası’ylaonurlandırılanya- zarınyapıtlarıbugünekadarTürkçededahilolmaküzereotuzdan
fazladileçevrildi.Lenz,2014’teöldü.
AYŞESARISAYIN,1957’deİstanbul’dadoğdu.Kimyamühendisliğive
işletme eğitimi gördü. İlk kitabı, Behçet Necatigil’e ilişkin anılarının
yeraldığıÇok Şey Yarım Hâlâ(2001).ÖykükitaplarıDenizler Dört Duvar2004YunusNadiÖyküÖdülü’ne,Yorgun Anılar Zamanı 2005
SaitFaikHikâyeArmağanı’na,Karakalem Resimler, Dünya Kitapder
gisinin2008YılınTelifKitabıÖdülü’nedeğergörüldü.Diğerkitapları:
Erdal Öz, Unutulmaz Bir Atlı (biyografi,2009),Beşiktaş, Yollar ya da Anılar Boyunca(otobiyografiksemtkitabı,2009),Ansızın Günbatımı (roman,2014),O Aşk Dinmedi(Selimİleri’ylenehirsöyleşi,2017)ve
Denize Yazıldı(biyografikanlatı,2018).ÇocukkitaplarıdaolanAyşe
Sarısayın’ınSiegfriedLenz’dençevirdiğiAlmanca Dersi romanına,
DünyaKitapYılınÇeviriKitabıÖdülüverildi(2012).
Siegfried Lenz’in
Can Yayınları’ndaki diğer kitapları:
Ekmek ve Oyunlar, 2008 Saf Değiştiren, 2018
Ulla’ya
11
Anma töreni okul koromuzun seslendirdiği kantatla başla- dı: “Gözyaşları içinde oturuyoruz.”1 Ardından müdürümüz Bay Block, çiçeklerle süslenmiş sahneye doğru ilerledi. Ta- mamen dolu olan salona neredeyse hiç bakmadan ağır ağır yürüdü, Stella’nın sahnenin önündeki ahşap sehpaya yer- leştirilmiş fotoğrafının yanında durdu, omuzlarını dikleş- tirdi ya da dik görünmeye çalıştı, eğilerek selam verdi.
Bu şekilde ne kadar kaldı, üzerinde çapraz bir siyah bant olan fotoğrafının önünde, bir matem bandı, hatıra bandı, o eğilirken senin yüzünü aradım Stella, bizlerin, en büyük öğrencilerinin İngilizce derslerinden aşina olduğu- muz hoşgörülü gülümsemeyle aydınlanmış yüzünü. Okşa- dığım kısa, siyah saçlarını, Kuş Adası’nın sahilinde öptü-
1.JohannSebastianBach’ınMatthäus-Passion(MattaAzabı)oratoryosunun
kapanışparçası:“WirsetzenunsinTränennieder.”(Ç.N.)
12
ğüm ışıklı gözlerini. Seni düşünüyor, yaşını tahmin etmem için beni nasıl kışkırttığını hatırlıyordum. Bay Block fo- toğrafına bakarak konuşuyordu, sevgili ve saygıdeğer Stel- la Petersen diye seslendi sana, beş yıl boyunca Lessing Lisesi’nde öğretmenlik yaptığına, meslektaşlarının takdir ettiği, öğrencilerinin sevdiği bir öğretmen olduğuna değin- di. Bay Block okul yıllığı komisyonundaki değerli çalışma- larından söz etmeyi de unutmadı, en sonunda da senin her zaman neşeli bir insan olduğunu hatırladı: “Onun düzenle- diği okul gezilerine katılanlar, bir anda aklına gelen ve tüm öğrencileri etkisi altına alan ilginç fikirlerine, uyum yete- neğine hayran kalırlardı. Lessing’li olma duygusunu o aşı- ladı bizlere, bu aidiyet duygusunu.”
Bir hışırtı duyuldu, küçüklerin durduğu pencerenin önünden bir uyarı sesi, ilgilerini çeken bir şey olunca pay- laşmadan duramayan şu yedinci sınıf öğrencileri. İtişip ka- kışıyorlardı, her zaman birbirlerine gösterecek bir şeyleri vardı; sınıf öğretmeni düzeni sağlamakta zorlanıyordu.
Nasıl güzeldin o fotoğrafta, yeşil kazağı biliyordum, boy- nundaki çapa desenli ipek eşarbı da. Kuş Adası sahiline sü- rüklendiğimiz fırtınalı gün de bu eşarbı takmıştın.
Müdürümüzün ardından bir öğrencinin de konuşması gerekiyordu, sınıf sözcüsü olduğum için bana önermişlerdi önce, ama kabul etmemiştim, tüm yaşadıklarımızdan sonra bunu yapamayacağımı biliyordum. Ben reddedince Georg Bisanz konuşmak zorunda kaldı, daha doğrusu Bayan Stel- la hakkında birkaç söz söylemesine izin verilmesini rica etti. Georg her zaman sevilen bir öğrenciydi, çalışmaları çok beğenilirdi. Sınıf gezimizi anlatırken onu dinleseydin,
13
kim bilir neler düşünürdün Stella. Kuzey Frizya adaların- dan birine gittiğimiz gezi. Yaşlı deniz feneri bekçisi işiyle ilgili açıklamalar yapmıştı bize, gelgit havzasında bacakla- rımız çamur içinde, sevinç çığlıkları atarak balık avlamış- tık. Georg senin çamura bulanmış bacaklarından da söz etti, eteğini yukarı toplamandan, ayaklarımızın altında kı- pırdaşan balıkların çoğunu senin yakaladığından. İskele lokalindeki akşamı da unutmadı tabii. Kızarmış dilbalıkla- rına övgüler düzerken hepimiz adına konuşuyordu, o ak- şam denizci müzikleriyle nasıl coştuğumuzu anımsattığın- da onunla aynı duyguları paylaşıyordum.
Birlikte şarkılar söylemiştik o zaman, “My Bonnie”yi biliyorduk zaten, “Wir lagen vor Madagaskar”ı ve diğer de- nizci şarkılarını da. İki bardak bira içmiştim, Stella’nın da bira içmesi şaşırtmıştı beni. Yaşıt olduğumuzu düşünüyor- dum bazen, bir okul arkadaşımdın sanki, bizi sevindiren şeyler seni de sevindiriyordu, gruptan bir arkadaşımız hü- nerli elleriyle kâğıttan şapkalar yapıp çevremizdeki içi dol- durulmuş deniz kuşlarına taktığında, nasıl da eğlenmiştin bizimle beraber. “Sevgili meslektaşlarım, iki öğrencimizin Oxford’dan burs kazanması hepimizi sevindirdi,” dedi mü- dür, sözlerinin anlamını vurgulamak için Stella’nın resmi- ne bakarak başını salladı ve, “Oxford’dan burs,” diye tek- rarladı usulca. Bir hıçkırık duyuldu ansızın, eliyle yüzünü kapatarak hıçkıran, sanat eğitmenimiz Bay Kugler’di, fark- lı bir anlam çıkarmış gibiydi bu sözlerden. Okul çıkışında sık sık Stella’yla birlikte görürdük onları, eve dönüş yolları aynıydı. Kol kola girmiş olurlardı bazen, ancak Bay Kugler çok daha uzun boylu olduğundan, Stella’yı sürükleyerek
14
götürdüğü sanılabilirdi. Birkaç öğrenci birbirlerini dürte- rek hıçkıran öğretmeni işaret ettiler, yedinci sınıflardan iki çocuk kıkırdamalarını güçlükle bastırabildi.
Dalgakıranda çalıştığımız sırada, Bay Kugler bizi izle- yenlerin arasında değildi, bir yelkenlide Danimarka’ya, adalar dünyasına doğru yol alıyordu. Orada olsaydı, uzun boylu, insanda kaygı uyandıracak kadar zayıf bu adam dik- katimi çekerdi mutlaka. İzleyicilerin çoğu, bölgeye yaz ta- tili için gelenlerdi.
Bazıları mayolu olan turistler, Seeblick Oteli’nden yü- rüyerek sahile gelmişlerdi, dalgakırana çıkıp bir uçtan öbür uca uzanan kavisin üstünde dolaşarak, deniz feneri- nin çevresinde ya da iri taş bloklarda oturacak yer arıyor- lardı kendilerine. Taş nakliyesinde kullandığımız siyah, her yanı çiziklerle dolu mavnamız, dalgakıranı genişlet- mek, yükseltmek ve kış fırtınalarının söküp aldığı parçala- rı yenilemek üzere denizden çıkardığımız yosun bağlamış çamurlu taşlarla tıka basa dolu, iki çapayla bağlanmış ola- rak Hirtshafen Limanı girişinde bekliyordu. Hafif poyraz, güvenilir bir yaz havası olacağını müjdeliyordu.
Babamın işareti üzerine, yardımcısı Frederik vinç ko- lunu çevirdi, kepçeyi indirdi, metal dişler bir taşı sıkıca kavradı, bocurgat dönmeye ve yükleme alanından sarsıntı- larla havaya yükselen devasa taş, bordanın dış tarafında sallanmaya başladığında, izleyiciler heyecanla bize bakı- yorlardı, içlerinden biri fotoğraf çekmeye hazırlandı. Baba- mın verdiği yeni bir işaretle kepçenin metal dişleri açılarak taşı boşluğa bıraktı, taşın düştüğü yerde gürültüyle fokur- dayarak kabaran dalgalar, ağır ağır dağılıp yok oldu.
15
16