• Sonuç bulunamadı

Değerli arkadaşımız Bay Zühtü Feran tarafından dili- mize çevrilen bu konferansı okuyucularımıza sunuyoruz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Değerli arkadaşımız Bay Zühtü Feran tarafından dili- mize çevrilen bu konferansı okuyucularımıza sunuyoruz"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş e h i r c i l i k ;

İ S T A N B U L

Konferansı veren : Mimar Prof. Henri Prost Fransa Akademi üyelerinden Tercüme eden : Zühtü FERAN

Belediye Merkez Mütercimi

istanbul Belediyesi Şehircilik Mütehassısı Bay Prost bir kaç ay önce memleketine yaptığı seyahatte Paris'de İs- tanbul hakkında aşağıdaki şayanı dikkat konferansı ver- miştir.

Değerli arkadaşımız Bay Zühtü Feran tarafından dili- mize çevrilen bu konferansı okuyucularımıza sunuyoruz.

C o ğ r a f i v a z i y e t — İstanbul, Napoli, ve- ya Madıit gibi ayııi arz dairesi üzerinde bulunmak- tadır. İskaıi mıntakaları Boğazın güney müntehasın- da, A n a d o l u Rumeli sahillerinde olduğu gibi, Mar- mara adalarında da inkişaf ve tevessü etmiştir.

Boğazın veçhesi bir nehir mecrasına müşabih o - lup, Ki ra Deniz ile Marmara arasında irtibît'i temin etmektecıiı.

Eski çoğlarde .Rumeli ile A n a d o l u yakasının birbıııne bitişik olduğu zaman, Boğaz bir deprent neticesi toprak k1.5iM.1n yarılmasını intaç etmiştir. Her sahi- lin bir çıkıntısı diğer sahilde bir koya tekabül etmek- tedir.

Boğazın uzunluğu takriben y i r m i / e d i kilomet- redir. En dar yerinde sekiz yüz metre olup, bazı yer- lerde de iicbin ikiyüz metroyu bulmaktadır. Maıına- ra tarafındaki mansap kısmında da iki kilometredir.

Boğaza hâkim olan yamaçların yükseklikleri pek mülebarızdır Rumeli cihetinde bu irtifa yüz met- leyi geçmektedir.

A n a d o l u yakasında da bu iki tepe zirveleri ınii- tekabilen 2 3 0 ve 260 metreyi bulmaktadır.

Bu kıeımda tabiî ve düz hiçbir saha mevcut de- f i d i r .

Mamrara sahilleri, güneye müteveccih oldukla- rından sıcaktır. Halbuki Kara Deniz civarları ve Bo- ğazın bazı kısımları hiçbir manianın mevcut olmadı- ğı ve Rusya'dan gelen kuzey rüzgârlarile yalandığı cihetle ekseri zamanlar serindir.

Bu suretle büyük şehir haricinde küçük yazlık istasyonları ve ayrıcada, Boğazın sahillerinde balıkçı köyleri yerleşmiştir Biitün mevsimde de ikarnec ede-

bilmek gavesile Marmara kıyılarında malınız küçük iskân mın!.akaları teessüs etmiştir.

T a r i h î m a l û m a t : Milâddan evvel, V I - ırcı asırda halihazııdaki Sarayburnu'nda bir Yunaıı Kolonisi teessüs etmişti.

M i l â d ı n 1! i n c i a s r ı n d a d a : R o - malılar şehi*' ele geçirerek tahrib etmişler ve onu ye- niden inşa ederek büyük Sirki ( A t meydanı) nı ilâ- ve etmişlerdir.

I V ü n c ü a s ı r d a d a : Kostantin bura- da imparatorluğun Başkentini tesis ederek büyük sirk civarında:

Kraliyet Sarayı Forum

Sena Hamamlar

V e bir de büyük Bazilik Kilise

gibi hey'eti umumiyesi itibarile muhteşem binalar inşa etmiştir.

Şehir muazzam bir şekilde gelişti, İtalya ve Y u - nanistan'dan getirilebilen her 11e varsa, yeni şehrin tezyin ve güzelleşmesine hizmet etti.

5 3 0 S e n e s i n d e : ihtilâl, büyük Bazilik yandığından Justinien yeni bir şekilde baştan inşa et- ti.

Bu yeni mâbet A y a s o f y a " dır.

Bin seneye karib Bizans mimarisi durgun yeni v e muhteşem eserler verecek bir durumda değildir.

Mozaik tezyini şeyler, ve bir kuyumculuk san'atı hâ- kimdir. Geniş mikyasta bir ibdai mimarî hareketi mevcut olmayıp, yalnız hoş ve parlak bir 9urette tezyin edilmiş küçük binalar inşa edilmektedir.

(2)

Haçlılar seferleri esnasında şehir y a ğ m a olmuş ve bir ç o k binalar tahrib edilmiş, sanat eserleri kıy- metli eşyalar V e n e d i k ' t e görüldüğü gibi başka taıaf- larada nakledilmiştiı.

D o k u z asırlık müfit bir mazisi olan hükümdar sarayı işe yaramaz bir hale geldiğinden Grekler şeh- ri yeniden işgal ettikleri zaman Kostantin Sarayından bir hayli uzak yerde, V l a k e n d e küçük bir Kraliyet Sarayı iıışa etmişlerdir.

Bundan sonra hilâl v e haç'm mücadelesi başlar.

1 4 5 3 :

Türkler 1453 d e şehri zaptettiler. Bu esnada muhteşem bir mimaıî fikri v e tezyini çini san'at v e usullerini ortaya koydular.

ilk hedef şehrin nüfusunu arttırmak gayesile di- ğer şehir ahalisini merkeze çektiler. Eski İstanbul bir nevi kolonizüsyon şekline gelmiştir.

Bundan sonra fevkalâde bir mimarî rönesansına şahit oluyoruz.

İstanbıılun başlıca tepelerinde gerek içtimaî, ge- rekse dinî teşkilâtını haiz mühim binalar, calibi dik- kat bir mimarî k o m p o z i s y o n u n u ifade eder bir şekil- de v e bîr plân dahilinde inşa edilmiştir.

Bunlar meyanında, Camiler, Mektepler, Kütüp- haneler, Misafir evleri, imaret ve Medreseler yer al- mıştır.

Başlıca bin.r olan Cami bariz bir şekilde A y a - sofya'nın ihtişamından mülhem olduğuna göre, bü- yük merkezî k u b b e kemerlerle desteklenmiş olup, yarım k u b b e v e diğeı muhteli! k u b b e gurupları da mevcuttur.

İç avlu, şadırvan, mahallinden evvel gelen, v e pek ihtivatkârane bir surette çini v e camlarla tezyin edilen bu muhteşem binanın arkasında banisile aile- sinin türbeleri yer almaktedır.

B a ş l ı c a m o t i f l e r i :

Cami, :ç avlu v e türbelerdir. Bunların etrafı ge- niş v e serbest bir saha ile çevrildiğinden bir meydan halini almaktadır.

Yukarda mevzuubahis olan mektepler, kütüp- haneler, imaret, medreseler, gibi müesseselerde bu kül dahilindedir.

Her miislüman v e fakir kimseler c a m i d e bir mel- ce bulmaktfc olup, civar bitişik imaretlerden de lâzım olan gıdayı (emin edebilmekte idiler.

Türk mimarları bu camiler için hususî bir este- tik ibda ederek, yüksek v e ince minareler yapmışlar- dır. A d e t a bunlar bir nevi mızrak gibi İstanbulun zeminine saplanmış basit fakat keskin siluetleıile müteaddit bir yığın halindeki kubbelere hâkim bir şekilde lezar teşkil etmektedir.

Burada mimarî öyle bir buluş vardır ki; İstanbul manzarasının karakteristiğidir. Demir kenetli taşlarla inşa edilen bu minaıeler hareketi arzlara mukavemet etmişlerdir.

İstanbul A v r u p a ile A s y a arasında bir ticaret merkezi halini alarak, geniş hanlar, kervansaraylar yapılmış ve buralarda kervanlar konaklarlardı.

Hususî surette yapılan uzun v e tonozlu galeriler- den büyük odalaıcîaıı müteşekkil olan muhteşem Pa- zarların çalısı altınde perakende ticnreti yer almakta idi.

Bütün bu dinî v e sivil binalar kârgir v e kesme taştan yapılıp, tuğla tonozlar da kurşun ile örtülü idi.

Bununla beraber evler ahşap olup oluklu Türk kiremidi kullanılmakta idi. Müslüman din ve an'ane- sinde aile ocağının mahremiyetini, mütecessis nazar- lardan sıklamak için bu evler şahsî olup komşu v e y o l d a n tecrit edilmiş bir vaziyette idiler.

Bunl'i*- dar v e küçük olup c e p h e genişlikleri 5 ile 1 0 metre arasındr. idi. Ekseriya zemin dahil iki üç kattan müteşekkil olan bu evlerin arka tarafında da bir b a h ç e bulunurdu.

İstanbulun manzarası o zaman ciddî v e dar so- kaklarile bir yeşillik beldesi hissini vermekte idi.

Kullanılan ahşap m a l z e m e mamulâtr batr ve kuzey memleketlerinden farklı idi.

Burada dülgerlik sanatı gayet basitleştirilmiş bir tarzda Id: Bütün evlerin iskeleti çatma, çivili keres- te ile yap'.br ve mimarî şekilleri de muhtelif idi.

Revaklı cumbalı çatısı çıkıntılı şekillerile bütün bu küçük sokaklara kabili inkâr olmayan bir pitoresk v e ç h e vermekte idi.

Yamaçlara yerleşmiş v e birbirine dar bir surette yapışmış oi&n bütün bu evlerin üzerini yosunlanmış oluklu k'.remitler d e örtmekte idi. Cephelerinde kırmı- zı, yeşil, gri, renkleri solan bütün bu evler miislüman şehrine bağlık, bağçelik arasından tatlı bir görünüş vermekte olup, aradan büyük camilerin b e y a z mima- risi bariz bir şekilde m e y d a n a çıkmakta idi.

Bütün bu küçük bağçeli evler yığını aralarında- ki mescitier, v e müteaddit minareler, ulû serviler bize bu m u k a d d e s ve mütevazi yerde yatan toprak olmuş bazı dindar kimseleri hatırlatmaktadır.

Vaktiyle b o l su v e 'hamamlar, müteaddit çeş- meler halkı pek sıhhî bir şerait dahilinde yaşatırken bugün su daha az yangınlar İstanbulu harap etmiş, ahşap binaların yeniden inşası menedilmiş, küçük camiler harabe halini almış, serviler odun yerine ya- kılmakta olup mihaniki kiremitler bu fevkalâde ve yegâne manzarayı istilâ etmektedir.

Eski istanbul münhasıran yerli ve sırf müslri- manlar tarafından ikamet edilmekte olup. Avrupalı-

(3)

lar da Galata, Beyoğlu v e Haliç'in diğer kısımlarını işgal etmekte idiler,

Haliç geniş v e durgun bir su sathı olup, kuzey v e güney rüzgârlarından mahfuz tabiî bir limandır.

Bahri ticaretin mihveri, aynı zamanda da büyük v e geniş gemi inşaiye tezgâhlarının merkezidir.

Sarayburnundakı sultanların sarayları da m e b - zul yeşil korular içinde müstesna bir manzara arzet- m ektedir.

İstanbulini İ9 uncu asır başındaki manzarası bu idi.

Bu asırda sultanlar Boğazın sahillerinde mermerden muhtelif saraylar yaptırttılar. Bu büyük fevkalâde parklar içinde saray v e binaların civarında memleketin müteaddit güzide şahsiyet v e ricali d e hoş d e b d e b e l i daima cazip bir mimarî tarz ve şekli- ni arayarak inşa ettirdikleri ahşap yalı v e konaklara yerleştiler.

Bu saraylar ve yalılar Böğaz'ın güzelliğine v e ö n e m kazanmasına âmil oldular.

Buharla işleyen vapurların zuhuruna geçen as- rın ortalarına kadar muhteşem, büyük v e ahenktar sandallar yegâne nakil vasıtalarını teşkil etmekte idi.

1 9 0 7 A b d u l h a m i t devrinde, A y a s o f y a hakkında hazırlamış o l d u ğ u m tez sıralarında, İs- tanbul hala müslüman dünyasının manevî bir mer- kezî idi.

Avrupalılar serbestçe camileri, hanları, v e pa- zarları gezebilmekte idiler.

\ 9 0 8 d e bir ihtilâl çıkıyor: A b d u l h a m i t tahttan indirilerek âyân v e meb'usan meclislerile meşrutî bir hükümet kuruluyor.

Yeni serbest rejimin ilk hareketi İstanbulu asri- leştırmek arzusudur.

Muhtelif v e muvaffakiyetle başarılan sokakların genişletilmesi meyanında, eski ve meşhur Galata köprüsünün yeniden inşasıdır.

Şehrin pitoresk manzarasını ihlâl etmeden tramvaylar seyrüsefere başladılar. Fakat eski surla- rın yerinde büyük mikyastaki bulvar projesi büyük bir heyecan tevlit etti.

Bu surların büyük Larihî ehemmiyetinden baş- ka, binbesyiiz senelik bir mazisi olup, İstanbulun ka- rakteristik güzellik unsurlarından biridir.

İstanbulun münevver muhitleri bu p r o j e y e kar- şı isyankâr Dİr tavır aldılar. «İstanbul Muhibleri C e - miyeti» teessüs etti, v e projenin tatbikine mani ola- rak, bütün binaların bilhassa fantazi şeklinde yapıla- cak olan inşaatın ortadan kaldırabileceği, hoş çeşme- lerin daha mütevakkiz bir tarzda muhafazasını sağ- lamak ödevini üzerine aldı.

1 9 1 2 d e Balkan harbi başladı. V e bunu

Harbî U m u m î takip etti. Türkiye on sene seferber bir durumda kaldı. Boğazlar müttefikler tarafından iş- gal edildi.

A n a d o l u n u n her kısmı da Yunan ordusunun kontrolü altına girdi, İşte o anda zannımca milletler tarihinde emsali görülmemiş bir hâdise vuku bulu- yor.

Bir fr.dam bir general, bir kaç silâh atkadaşı ile alelacele köylü v e kadınlardan müteşekkil bir ordu kuruyor.

Türkivenin kuzey dağlarından bir kasırga gibi inerek A n a d o l u işgal ordusunu hezimete uğratarak denize döküyor.

Bu general, Büyük A T A T Ü R K ' t ü .

O n d a n sonra İstanbula geliyor, müttefiklerle şehrin tahliyesi hususunda müzakeıata geçiyor.

Yeni Türkiye'ni^ sınırları taayyün ediyor v e Türkiye Cumhuriyet; teessüs ediyor.

A n k a r a hükümetin Başkent i oluyor.

istanbul geniş imparatorluk v e büyük merkez rolünü kaybediyor, v e yeni Türkiye'nin başlıca lima- nı kalıyor

içtimai inkilâplar birbirini takip ediyor.

Padişahın Hindistandan tâ Fas hudutlarına ka- dar müslüman dünyasında takip edegeldiği metbui- yet politikasını, yeni kurulan hükümet bir h a m l e d e bırakmıştır.

Gerek müslüman, gerekse hıristiyan v e musevi- ler için dinî merasim elbiselerile gezmeyi sureti kat'- iyede men ediyor.

Türk dili derin bir inkılâp geçirmektedir. işti- kakları arapça ve farsçadan gelen bütün kelimeler, bir tarafa bırakılmış eski arap harfleri kaldırılarak yerine lâtiıı hurufatı kabul edilmiştir.

Türk dili tedrisatı rum, ermeni, musevî gibi, bütün ekaiiyetlere mecburî kılınmıştır. Nihayet eoıı yapılan inkılâbın şayanı hayret neticesi: A T A T Ü R K ' - ün kadınlaıın peçesini kaldırması v e bir daha kulla- nılmasını sureti kat'iyede men edişidir.

Bu son inkilâp istanbulun şehircilik durumu ü- zerine icra ettiği tesir ve akisler hakikaten pek bü- yüktür.

Türk kadınları bundan b ö y l e kafesli eski evleri- ni istememekte, servetlerin azolması, a d a m tedariki hususunda karşılaşılan müşkülât önünde, bazıları a- sansörlü, kaloriferli, v e her m e v s i m d e sıcak suyu te- min edebilen apartmanları aramış, diğerleri de Mar- mara ve B o ğ a z sahillerinde, büyük bahçeler içerisin- de muhteşem villâlaı yaptırmışlardır.

Bu suıetle eski istanbulun, hali vakti yerinde o - lan halk-, Avrupaî mahallelere, Beyoğlu ve halihazır- da A n a d o ] . yakasında deniz kenarında ve adalarda

(4)

günden güne terakki eden yeni semtlere taşındılar.

Ekserisinin başka yerlere gitmesine rağmen, k a d î m müslüman şehrinin eski İstanbulun eski ticaret ma- hallerinde, olduğu gibi Haliç sahillerinde v e asrileş- mek üzer.3 bulunan kapalı çarşı d a tüccarı hayat v e faaliyet irer zamankinden hummalıdır.

Yalnız, eski hanlar h a ı a p olmakta, kervansaray- ların da zamanı geçtiğinden komisyonların buralara girebilmesi güçtür.

Tüccarı formül gayip olmakta, Türk san'atının pek karakteristik bir hususiyetlerinden olan bu geniş binaların muhafazası meselesinin hal çareleri başlı başına müşkül bir iştir.

T ü c c a ı î merkezlerin mevkileri değişmediğine göre Beyoğlu, Maçka, Haydarpaşa, Bostancıda, ika- met edenler her gün çalışmak için, eski tstanbulun

Galata köprüsü ile pazar yerine v e Haliç'in iki sahil- lerine gelmek mecburiyetindedirler.

Bunun neticesinde, tramvay, otobüs, taksi, B o ğ a z ' d a n A n a d o l u sahillerinden, A d a l a r ' d a n gelen vapurların hepsi Galata köprüsünde temerküz etti- ğinden tahayyül edilemiyecek bir surette izdihamı mucip olmaktadır.

Bütün tamvaylar, taksiler Galata köprüsünden geçmekte v e bütün vapurlar Galata köprüsüne ya- naşmaktadır. Bu köprü hakikaten şehircilik nakil va- sıtalarının merkezî bir garıdır.

Şehhcilik imar ve tanziminde emsalsiz bir du- rum arzetmskle beraber sahillerin her iki tarafına da geniş çıkışlara müsait tadilâta ihtiyaç vardır.

(Devam edecek.)

(81 inci sayfadan devam.)

ı u m 1937 senesinde C l e v e l a n d ' d a mimarlar kongre- si vardı. Frank L l o y d Wrigiht'tan konuşmasını İsrar ettiler. İhtiyar mimar söze kötü başladı, «mimar birlikleri toplantılarında olduğu kadar hiç bir y e r d e rahat uyuy^mazmış» kendisi d e inşaat yapmış bir a- â a m olduğu için söz söylemeğe tabiî hakkı vardı. Bu hakkını parlak bir surette kullanmıştır. Sonunda eli- ni karnına vurarak « A n d n o w ' ı vvill have a g o o d n a p ! » şimdi güzel bir şekerleme y a p a c a ğ ı m dedi.

ö y l e uykusunu kongrenin toplandığı o t e l d e uyumak istiyordu.

Ben ihtiyarladıkça büyük adamların izlerini a- ramak arzusuna kendimi daha ziyade kaptırıyordum.

Enteresan bir şey bulmuş olmak için değil d e - saygı gösterme - nin bana insanın en iyi kabiliyeti gibi gel- mesinden dolayı b ö y l e oluyor. Esasen dindarlığı ya- ratan şeyde hakikatte budur, işte b ö y l e c e içimde Be- ethowen in d o ğ d u ğ u odayı, Goethe'nin içinde kendi tabiri ile, dünya ışığını ilk defa gördüğü, şimdi hasa- ra uğramış evini, Mıchelengelo'nun ömrünün bir ç o k yıllarını yaşadığı Floransa'daki. binayı, Süleyman'ıye v e Selimiye gibi daha bir ç o k bizi gündelik hayat at- mosferinden alıp yükselten yerleri arayıp duruyor.

Saydıklarım atasında hiç şüphe y o k ki; Pölzig, O u d v e Wright büyük ehemmiyette şahsiyetlerdi, ya- ratıcı çalışmalarında asil insanlardı. Meslekdaşiarı- mızdan ik: tanesini, mesleğimizin birer şerefi olan August Perret ile T h e o d o r Fischer'i sadece »serlerin- den tanırım.

G e n ç yaşlarında her ikisine d e adeta tapardım.

T h e o d o ı Fischer'in 1935 senesinde öldüğü zaman p r o p a g a n d a nezareti onun ölümünü kaydetmeği ya- sak etti, ancak altı ay sonra bu yasak kaldırılmıştı.

Şehircilik hakkındaki m ü k e m m e l makaleleri bu mec- m u a d a Kemali Söylemezoğlunun tercemesi olarak yayınlan mistir. Asil mimarı o yazılar iyice tanıtmak- tadır.

Bir üçüncüsü neslimiz Avrupasının fikren yara- tıcı mimarlarının en asillerinden biri olan Schuma- cher ağır hasta o l a ı e k yatıyor. Bu hastalık ona şairler v e mütefekkirler diyarı olan A l m a n y a ' n ı n alçatılıp bir kale mertebesine indirildiği açlık zamanından kalmıştır. Bu son saydığım 3 kişi gibi adamların biz lerden olması mesleğimizi asilleştirmektedir. Evet, biliyorum. Şeref sayısına girecek zamanımızın daha bir ç o k isimleri vardır. Ben sadece kendilerine şahsî tanışıklık hattâ arkadaşlık v e minnet hâtıraları ile bağlı bulunduklarımı saydım.

Referanslar

Benzer Belgeler

Nitekim, modelin Young modül değeri belirli oranlarda azaltılarak uygulandığında; örneğin E=10 4 kg/cm 2 değerine kargın elde edilen yatay yerdeğişim değerleri,

Zavallı kutup ayılarının iznini bile almadan bastığınız resimleriyle dizayn etti ğiniz kredi kartı reklamlarıyla Al Gore konferansı sponsorluğu yapabilirsiniz mesela..

Urfa yakınlarındaki Göbekli Tepe’de yapılan kazılarla, yalnızca dünyanın bilinen en eski ve en büyük kutsal alanı gün yüzüne çıkarılmış olmadı.. Aynı zamanda,

TÜİK’in anket sonucuna göre 15 yaş ve üstündeki kişiler günde ortalama 8 saat 32 dakikayı uykuya ayırırken spor faaliyetlerine sadece 7 dakika ayırıyor!. Aynı

Örneğin, 1200 ışık yılı (bir ışık yılı yaklaşık 10 trilyon km’dir) uzaklıktaki Orion Bulutsusu gökyüzünde Ay’dan biraz büyük görünür.. Ama gerçekte 25

Bu nedenle, klinik ve laboratuvar ola- rak KKKA açısından şüpheli olgularda kene tutunması veya keneyle temas öyküsünün olmaması, KKKA

İtalya’da gerçekleştirilen bu çalışmada üzüm gelişimi üzerine geleneksel olarak kullanılan sodyum oktaboratın etkisini artırmak için sodik bazlı formülasyonun bir

Жырға арқау болған, тарихта болған Тоқтамыс пен Едігенің тартысы туралы Қ.Сәтбаев: «Тоқтамыс хан мен Едіге бидің тартысы да