HABERLER
2 ŞU B AT 1990
Prof. M uammer A ksoy ölümünden önce Cumhuriyet’in yaptığı söyleşide, 163’ün tümüyle kaldırılmasına karşı çıkıyordu
‘Şeriat,özgür düşünceyi yok eder’
X ürkiye’ye şeriat düzeninin gelmesi halinde
düşünce hürriyeti ortadan kalkar. Bu intihar
etmek anlamına gelir. İntihar hürriyeti vardır,
ama intihar marifet değildir.
L a ik lik ilkesine içten ve dıştan genel bir
saldırıya geçildiği kritik ve tarihsel bir dönemde
Türkiye’yi korkunç bir karanlığın eşiğine
götüren felsefe savunulamaz.
in s a n beyninin ürünü olan görüşler, kısa süre
sonra ilahi iradeye dayanan inançlara aykırı
olduğu gerekçesiyle kafalarda hapsedilmeye
neden olabilir -ki olacaktır-:
TURAN YILMAZ
ANKARA — Telefondaki ses,
“O kadar meşgulüm ki bugünler de.. O kadar meşgulüm ki..” diye söze başlıyor ve devam ediyordu:
“Cumartesi günü bir panelimiz var. Danıştay ve İdari Yargılama Usul Yasalan’nda yapılan değişik likleri anlatacağız. Sonra Atatürk çü Düşünce Derneği adına laiklik konusunda hazırladığımız bildir geyi kamuoyuna duyuracağız. Be nim yine bu konuda bir broşür ha zırlığım var, matbaadan prova baskıları gelecek, tashih yapaca ğım. Bu metni bir basın toplantı sı ile açıklayacağım. Ardından la iklik konusunda bir panel düzen leyeceğiz.”
Daha birçok uğraşı da vardı. YÖK’ün türbanı serbest bırakan kararı için Danıştay’a yapılacak başvurunun hazırlıklarını yetiştir meye çalışıyordu bir yandan. Öte yandan, Emlakbank’ı dolandır maktan mahkûm olan Kemal Horzum’un davasında, Emlak- bank adına kararı temyiz etmek için bir başka çalışma içindeydi. Ayrıca, süper emeklilerin yitirdik leri haklarının alınması için sava şım veriyordu. Emekliler Derne ği ile sorunları vardı. Prof. Dr.
Metin Günday ile ücretsiz danış manlık yapıyorlar, Damştay’a baş vuracak süper emekliler için dilek çe örnekleri hazırlıyorlardı...
İki önemli kurumun da başkan lığını yürütüyordu. Türk Hukuk Kurumu ve yeni kurulan Atatürk çü Düşünce Derneği’nin. Tüm bu uğraşılara, koşuşturmaya karşın söz laiklik konusuna gelince, sesi canlanıyor, defalarca anlattıkları nı bir kez daha, bir kez daha yi neliyordu, 73 yaşındaki “genç
adam ”. Anayasa H ukukçusu Prof. Dr. Muammer Aksoy...
İntihar hürriyeti
__
Önceki gün kimliği belirsiz bir katilin tabancasından çıkan iki kurşun ile yaşamını yitiren Aksoy, ölümünden bir gün önce kendisiy le görüşen Cumhuriyet muhabiri ne de laiklik konusundaki kaygı larını dile getiriyordu.
Türk Ceza Yasası’nın 141 ve 142. maddeleriyle birlikte kaldırıl ması düşünülen 163. maddesi ko nusunda çok duyarlıydı. Bu mad denin üzerinde çok iyi düşünülme si gerektiğini defalarca vurgu luyordu.
Aksoy, 163. maddenin kaldırıl masına kesinlikle karşı çıkıyordu. Bu maddenin amacını “şeriat dü
zeninin Türkiye’ye gelmesinin önlenmesi” olarak niteleyerek,
“Şeriat düzeninin gelmesi halin de düşünce hürriyeti ortadan kal kar. Bu tam anlamıyla intihar et
mek anlamına gelir. Kişilerin ‘in tihar hürriyeti’ vardır, ama intihar
marifet değildir” diyordu. Türkiye’de demokrasinin, ulu sal egemenliğin, çağdaşlığın ve ge lişmenin ön koşulunun ve tek gü vencesinin laik devlet anlayışı ol duğunu vurgulayan Aksoy, 163. madde konusunda ileri sürülen
“ d ü şü n ce özgü rlü ğü n ü n engellendiği" görüşüne ise “Dü
şünce aklın ürünüdür. İnsanlık ancak bu şekilde ilerler. İnanç açıklamasında ise akla müsaade
edilmez. Böyle bir düzende, bıra kın düşünce özgürlüğünü, tümüy le düşünce ortadan kalkar” gerek çesiyle karşı çıkıyordu. Aksoy,
“Bir kişi eğer ‘Müslüman değilim’
derse, katli caizdir” anlamına ge len “irtidat” sözcüğünün altını çi ziyor ve buna çok, am a çok dik kat edilmesi gerektiğini söy lüyordu.
Ancak, 163. maddenin kötü formüle edildiğini, bu nedenle metninde değişiklik yapılması, açıklayıcı hükümler getirilmesi ge
rektiğini belirten Aksoy, bu ne denle 163. madde ile ilgili olarak yargı organlarınca “son derece
m a n a sız, ap talca kararlar verildiğini” kaydediyordu. Aksoy,
“Bu durum da gözönünde bulun durulunca, 163. maddedeki kimi deyimler, tabirler ya da cümleler bu duruma yol açılmaması için değiştirilebilir, düzeltilebilir. Ama bu maddeyi tümüyle ortadan kal dırarak, Türkiye’ye bir şeriat dü zeninin gelmesine asla izin verme mek gerekir. Laiklik ilkesini ko
rumak için de bu gereklidir”
diyordu.
Aksoy, “ Üniversitede başörtü
sü ve türban takılmasına, Ayasof- ya’nın müze olmaktan çıkarılma sına, laiklik ilkesinin baltalanarak yok edilmesine yönelik, son gün lerde gelişen gerici eylemlerin”
amacına yönelik ise, “Meşrutiyet1
ten bu yana atılan tüm ilerici adımların kaldırılması” değerlen dirmesi yaparak şöyle-diyordu:
“Aslında inançlara dayanan de ğişmez ve karşıt teze izin vermez
İZM İR ’ den
HİKM ET Ç ET
Gazeleci-yazar Abdi tpekçi’nin mezarı başındaki törene ailesi, yakınları ve gazeteciler katıldı. (Fotoğraf: Uğur Günyüz)
İpekçi, ölümünün İL yılında anıldı
İstanbul Haber Servisi — Gazeteci-yazar
Abdi İpekçi, öldürülüşünün 11. yıldönümünde Zincirlikuyu’daki mezarı başında anıldı. Anma töreninde bir konuşma yapan Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri ve TGS Genel Başkanı
Orhan Erinç, İpekçi cinayetinin hâlâ çözümlenememesinin üzüntü yarattığını belirterek katilin bulunmasını istedi. İpekçi için ilk tören dün Cağaloğlu’ndaki Basın Müzesi’nde yapıldı. Gazeteciler
Cemiyeti yöneticileri Abdi İpekçi’nin müzedeki çalışma masasına çelenk koyarak saygı duruşunda bulundular. Zincirlikuyu Mezarlığı’rtda düzenlenen törende konuşan Orhan Erinç, İpekçi’nin gazeteciliğini anlatarak İpekçi’nin öldürülüşünün üzerinden 11 yıl geçmesine karşın katilinin
bulunamamasının büyük üzüntü kaynağı olduğunu söyledi. Erinç, katilin
bulunmasını istedi. Gazeteciler Cemiyeti
Yönetim Kurulu üyelerinden Nail Güreli de Abdi İpekçi’nin barış, demokrasi ve özgürlük karşıtı kişilerce öldürüldüğünü ifade ederek İpekçi’nin ölüm
yıldönümünde, Prof. Dr. Muammer
A ksoy’un öldürülmesinin büyük üzüntüsünü yaşadığını belirtti.
Zincirlikuyu M ezarlığındaki törene Abdi İpekçi’nin ailesi, yakınları, çalışma arkadaşları ve gazeteciler katıldılar.
N KAYA
Kır Çiçekleri Ölümsüzdür
İZM İR — Acıları yaşama katık etmiş bir bilim adamıydı Prof. Muammer Aksoy. Yaşamın bun ca ağırlığına karşın dirençliydi, coşkuluydu, devinimliydi. O hem bir bilim, hem siyaset, hem de hukuk adamıydı. Atatürkçüydü yetmiş üç yıllık yaşamında hep dingin, sevecen, dostluğu kır çi çekleri gibi ölümsüzdü. Atatürk ilkelerine sımsıkı bağlı, o yolda ödün vermeyen yürekli bir kişiy di. Ulusal petroldavasınabayrak açan o yürekli yiğit insana sıkı lan alçakça kurşun Atatürk dev- rimlerine, laik Türkiye Cumhuri- yeti’ne yöneliktir. Onun bıraktığı Atatürkçü bayrak elbet yerde kal mayacaktır.
Prof. Muammer Aksoy’un ken di sözleriyle çağrıda bulunan
meslektaşlarının tepkilerinde, “A tatü rk ilk e le rin e ve demokrasiye” sıkılan o alçak kur şunun ardında yatan gerçekler dile getiriliyor.
Ne derdi Muammer Aksoy? — Bir ülkede hukuk devleti tehlikeye düşerse, ister hâkim ya da profesör, ister savcı veya yö netici olsun meslekten atılmak ya da ağır sonuçlara katılmak tehli kesini göze alarak hukuk cephe sine katılmak, hukuk devleti için mücadele etmek her hukukçu için bir meslek ve vicdani, hatta yurt ve insanlık borcudur
On yıl önce yazılan senaryola rın çekimi yavaş yavaş başlıyor. Halkı yıldırmak, demokrasiyi çel- meleyip ülkeyi kan ve barut fıçı sına dönüştürmek isteyen kimi
odaklar, saygın kişileri öldürerek terörü tırmandırmak istiyor.
Acılarla dolu bir kuşağın için den gelen birisi olarak, böyle te rör olaylarının demokrasi ve öz gürlükleri hangi noktaya doğru çektiğini çok iyi biliyoruz.
Evet, gecenin karanlığında üç el silah sesi...
Prof. Muammer Aksoy kanlar içinde yıkılıyor merdivenlere. Eşi, kalp krizi geçirdiğini sanıp ağız dan solunum yaptırıyor. Eşinin ağzı kan doluyor. O zaman anlı yor eşi Muammer Aksoy'un al çakça vurulduğunu...
Biz bu filmi on yıl önce de gör müştük. Senaryo aynı kurguda. Belli oyuncular da eskisi gibi; ya ni profesyonel. Hedef seçtikleri Muammer Hoca Atatürk
devrim-Yaşamı boyunca demokratik, laik ve Atatürk
devrimlerine dayalı cumhuriyet için savaşım
veren, ödünsüz demokrasi savaşçısı, değerli
hocamız, Türk H ukuk Kurumu Başkanı,
A tatürkçü Düşünce Derneği Başkanı ve A nkara
Barosu eski başkanlarmdan
P ro f. Dr.
MUAMMER AKSOY
karanlık güçler tarafından hunharca
katledilmiştir.
Cenaze töreni 3.2.1990 Cumartesi günü saat:
09.30’da Ankara Adliye Sarayı’nda, saat 11.00’de
de TBMM’de yapılacaktır.
Maltepe Camisi’nde kılınacak öğle namazından
sonra Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa
verilecektir.
TÜRK HUKUK KURUMU
YE ANKARA BARO BAŞKANLIĞI
Çelenk yerine Türk Eğitim Vakfı’na bağışta bulunulmasını dileriz.
lerinin yılmaz savunucusu... SHP lideri Erdal İnönü, dün Muammer Aksoy’un alçakça vu rulmasının ardından kimi geliş melere değiniyordu. İnönü’nün sözleri ilginçtir. Birileri demokra siyle Türkiye’de çare bulunama yacağı izlenimini vermek iste mektedir.
Prof. Aksoy, demokrasi ve öz gürlüğün bir simgesiydi. Bir hu kuk adamı olarak her dönemde demokratik davranış örneği ver mişti...
12 Eylül sonrasıydı sanırız. Ar kadaşımız Celal Başlangıç, Ba lıkesir yöresinde Süleymancılarla ilgili bir röportaj yapmıştı. Prof. Aksoy, Süleymancı tarikatının ön derlerini savunmuştu o röportaj nedeniyle mahkemede. Yine 163. maddeden yargılanan pek çok kişinin de savunmanlığını üstlenmişti mahkemelerde.
Niçin?
Çünkü demokrasi ve özgürlük için, insan hakları, çağdaş hukuk devleti için...
Eğer bu alçakça cinayeti İslâ mî İntikam Örgütü ya da islami Hareket Örgütü işlemişse, bu
olayın ardında başka dış güçler var. Çünkü Prof. Muammer Ak soy, Türkiye'de İslami çevrelerde, özellikle tarikatlar arasında say gın bir konumdaydı. Prof. Aksoy, dinine bağlı, ama laikliği savu nan Atatürkçü bir kişiydi.
O zaman?..
SHP liderinin sözleri değerlen dirilmelidir. Şöyle diyor İnönü:
— İslami İntikam Örgütü, te settüre karşı davranışları sonun da Aksoy’un cezalandırıldığını söylüyor. Eğer böyleyse, bu ha reketin Türkiye’de hepimizi orta çağ karanlığına döndürmek iste yen bir zihniyetin eseri olduğu na dikkatinizi çekmek istiyorum. Böyle bir zihniyet, solculuğu sağ cılığı bir tarafa bırakarak, Türki ye'de serbest düşünceyi, çağdaş yaşamı ortadan kaldırmak iste yen bir zihniyettir.
Çeşitli sorular takılıyor kafamı za önceki geceden beri...
Prof. Muammer Aksoy alçak ça öldürüldü...
Alçakça saldırıyı yönlendiren ler nerede, hangi örümcek ağın da örgütlenmektedir?
İşte bu nokta çok önemlidir...
dinsel kuralların topluma egemen olmasını isteyenlerin, bu tutkula rını dile getirmeleri ve başka kişi leri de bu doğrultuda inanca ulaş tırıp o yolda davranmaya davet et meleri, hele bunu örgütlü olarak yapmaları asla ve asla insan bey ninin ürünü saydığımı/, akla, man tığa ve dünyasal gerekçelere daya nan düşüncelerin açıklanması ile aynı nitelikte davranışlar değildir. Hele başkalarının da benimsemesi amacıyla açıklanan inançlar, ay nı doğrultuda inanç sahibi olm a yanların ve bu inanca göre hare ket etmeyenlerin cezalandırılma sını ve saldırılara uğramasını bile doğru buluyor, hatta bu saldırılan din uğruna cihat sayıyorsa, bu ni telikte inanç açıklamalanna ve on- lann propagandasına izin vermek, sadece başkalarının inanç özgür lüğünü fiilen reddetmek değil, ay nı zamanda başkalarının kişi ve can güvenliğini dahi tanımamak anlamına gelir. Böyle bir durumu özgürlük adına istemek ise kişile rin özgürlüğünün, başkalarının özgürlüğü ile sınırlı olduğunu unutmak, adeta özgürlüğü yalnız ca saldırganlara tanımak demek tir.”
Laiklik ilkesine içten ve dıştan genel bir saldırıya geçildiği kritik ve tarihsel bir dönemde, Türkiye’yi ve Türk halkını “korkunç bir ka
ranlığın ve geriliğin eşiğine” götür mek anlamına gelen bir felsefenin savunulamayacağmı da kaydeden Aksoy, “Çünkü toplum yaşamının
amacı, insanın özgürlüğünü, refa hını ve mutluluğunu sağlamaktır. Demokrasi dahi, insan için vardır ve amaç, toplum içinde insanın in san onuruna yaraşır koşullarda yaşamasını sağlayan ortamı fiilen gerçekleştirmektir. Bu olanakların ortadan kaldırılmasına neden ola cak sindirici, baskılar yaratıcı ve sonunda tüm özgürlüklerin orta dan kalkmasına neden olacak inanç ve istek açıklamaları, kısa süre sonra insan beyninin ürünü olan görüşlerin, ilahi iradeye da yanan inançlara aykırı olduğu ge rekçesiyle, kafalarda hapsedilme sine, hatta o görüşleri taşıyanla rın kafalarının koparılmasına ne den olacaksa -ki olacaktır-, böyle tersine çevrilmiş bir özgürlük an layışı, özgürlük adına özgürlüğü katletmek ya da özgürlük adına özgürlüğün intiharını savunmak olarak nitelendirilebilir” diye ko nuşuyordu.
Aksoy, “Türk toplumunda la
iklik ilkesi, yüzyıllar süren acılar ve büyük felaketler sonucunda, Atatürk’ün dahiyane girişimi ve o zamanki tarihi koşulların da yar dımı ile gerçekleştirilebilmiştir. Bu ilkenin bir kez yitirilmesi, gideril mez bir sosyal felaket niteliği ta şıyacaktır. Şu gerçeği artık herke sin görmesi gerekir ki ilticanın kit le halinde harekete geçmesi olası lığı, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar yakın, yay gın, somut bir tehlike olarak ken disini göstermemiştir. Önümüzde ki 10 yıllık dönemde, Türkiye için irticadan daha büyük, hatta ona yakın hiçbir tehlike söz konusu değildir” diyordu.
Muammer Aksoy, 141, 142. maddelere ilişkin de Cumhuri yet’e, “Prensip itibarıyla bu mad
delere muhakkak cebir unsurunun eklenmesi gerektiğini düşünüyo rum. Çünkü mevcut uygulamada, masum fikir açıklamaları da suç lanıyor. Amaç, proletarya dikta törlüğünü amaçlamayan, iktidara seçimle gelip seçimle gitmeyi be nimseyen Avrupa tipi komünist partiler ise bunların kurulmasını yasaklayan da bir hüküm var. Türkiye’ye hürriyet adına faşizmin gelmesine de müsaade edilemez. Sonuç olarak ben, hürriyetleri yok etm e hürriyetini kabul etm iyoru m ” şeklinde ko n u şuyordu.
Aksoy, inanç ve ibadet doğrul tusunda hareket edenlerin de 163. maddenin yanlış yorumlanması nedeniyle zaman zaman cezalan- dırılabildiklerine işaret ederek, bir defaya mahsus olmak üzere bu madde mağdurları için bir af
çı-k arı, ab'>f>re*i-ıi d» »s v / 1 - t « * V * » v
Taha Toros Arşivi