• Sonuç bulunamadı

Büyükelçi Anderiman ve eşinin yaşamı bir trajedi ile son buldu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyükelçi Anderiman ve eşinin yaşamı bir trajedi ile son buldu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cemil Vafi'ye göre cumhuriyet dönemi diplomasimizin en parlak

başarısı,

2

. Dünya Savaşı'nın dışında kalabilmemiz

.3 .1 ? « »

*

t m

A LA

-C e m il V afi, A n d e rim a n 'la rın T o k y o B ü y ü k e lç iliğ im iz in h o lü n d e k i k a ta fa lk la rın ın ü n ü n d e .

BÜYÜKELÇİ

A

VE EŞİNİN YAŞAMI BİR

TRAJEDİ İLE SON BULDU

N e w Y o rk 'ta , A n ıtk a b ir b a y ra k d ire ğ in in T ü rk iy e 'y e ş e v k i tö re n in d e k o n u ş u y o r, ö n p la n d a k i b a ğ ış ı y a p a n Türk a s ıllı A m e rik a lı N a z m i C e m a l.

D

İPLO M A TİK skandal rai? Yazarınız anlatıyor, emekli büyükelçilerimizden Cemil Vafi Harbiye'deki evinde dinli­ yor:

- “ Yıl 1959. T B M M ’ nin iri ke yun, afur tafur başkanı merhum Refik Koral tan bir parlamento heyetinin başında Japonya’yı res­ men ziyaret etmektedir. Kendisi­ ne arzuladığı, umduğu önemin

ve-MALKOÇOĞLU

A Y H A N B A Ş O Ğ L U ı

'r yabancı, Moldavya Karpatlarında bir vadide yaşayan halkı sihirli davulu ve aödsOnde asılı göz şeklln- 'k buyruğu altına almış va esrarlı bir şato inşa ettirmiştir.İradesini, buyruğu altına aldığı bu insanlara kte ve esrarlı emelineâlet etmektedir. Malkoçoğlu ve Ejder, ontar ın izindedir. Malkoçoğlu, bir pa-' unlarını tepeler ve bir kızı ellerinden kurtarır. Halk şimdi Ontar’ın öfkesi ve İntikamından

korkmak-MMAA

!..

MI

A

m m

A

y

A ^ U ¡M T fW A ^ --Ç

(t£lP

£ o m ¿ Á J & t A p A U İ G lÛ

( S ü z e u ^ < (

2

-

u y \¿

ul

J M ? P f5 (0 (’ Wt

T

Koraltan’ın ağır hakaretlerine aşın alkol tutkunu eşinin

yarattığı skandal da eklenince Andeıimar çökmüştü.

Odalanna çekildikleri zaman büyükelçi kansını boğdu ve

sonra bir kutu uyku İlacı yutarak intihar etti

Her gün TV’de seyrettiğimiz Anıtkabir'deki bayrak

direğini yıllarca önce Amerika’ya göç etmiş Arnavut

asıllı bir Türk hediye etmişti”

W A TOAA&UI-

!A\-zxA-l U ^ İO ^

-'A FALAM

¿>1(0

rilmemesi öfkelendirmiştir Koca Reisi. Japonlardaki ilgi noksan- hğınm sorumlusu olarak Tokyo Büyükelçimiz Süreyya Anderi- man’ı görmektedir. Oysa devlet değil, Japon Temsilciler Meclisi Diet’in konuğudur, Koraltan ve arkadaş lan. Uygulanan karşıla­ ma, ağırlama ve uğurlama düze­ yi, doğaldır anlayacağınız. Ama hmcmı zaten duygusal bir kişiliğe sahip Anderiman’dan almaktadır gene de. Bir büyükelçinin hazme- demeyeceği ağırlıkta azarlamak­ tadır. Teessüre kapılan Anderi- man yatştm cı ilaçlar almaktadır. Bir yıl önce geçirdiği beyin ka­ naması sonucu sağhğı adamakıllı sarsılmıştır. Gözleri donuklaşnruş, düşünme ve konuşma hassalar] zayıflamış tır.

Resmî ziyaretin son günü ak­ şamı, büyükelçiliğimizde Japon tarafma bir resepsiyon verilmek­ tedir. Başlayalı yanm saat ol­ muştur, Bayan Anderiman orta­ lıklarda yok. Halbuki protokol kurallarına göre, salonun kapısın­ da, kocasının yanında konuklan karşılaması gerekmektedir. Ruhi depresyon geçirmekte olan sefi­ renin alkol tutkusu aşındır. İçki­ nin yanı sıra müsekkin kullan­ maktadır. Daha önce geçirdiği si­ nir krizleri nedeniyle Tokyo'ya gelmeden önce Federal Alman­ ya’da tedavi görmüştür.

E v sahibi ve konukların hay­ ret dolu baloşlan önünde merdi­ venlerden yalpalayarak güçlükle inişi, salonda soğuk bir yel estin miştir.

Daha da ileri gider sefire. Abuk sabuk laflar eder, sataşır karşısına çıkanlara. Hatta Japon İmparatoru Hirohito'nin temsil­ cisi, küçük kardeşi prense haka­ ret eder. Yaloşıkszz bir tarzda prense içki alması için ısrarda bu­ lunur. Sonra prensi kolundan ya­ kalayarak, fotoğraf çektirmek üzere salonun öbür tarafma sü­ rükler. Koraltan’m jiletimsi biı donuk ışıkla olanları izlemesi, çö­ kertmiştir, tüketmiştir Anderi man’ı

Baş ma gelecekleri sezinleyer Bayan Anderiman, yakm dostı Lübnan Bttyükelçiliği’ ne kaça) ve geceyi orada geçirir.

Anderiman ertesi sabah er kenden Türk parlamento heyeti ni Tokyo Havaalanından uğurla ve sefarete döner. O sırada Lüb nan sefiresi, Bayan Anderiman' geri getirmiştir ve kadıncağız ya tak odasmdadır. Anderiman, hiz metkarlara, karı-koca, günlerin odalarında geçireceklerini, rahat sız edilmemelerini tenbihler v üst kata çekilir.

öğ le y e doğru Ankara'dan g< len ivedi bir talimat, Anderiman uyandırmaya zorlar ikinci kfttil Kapıyı defalarca vurur, ama ad'

ta sağır bir tül çekilmiştir Ande- riman’ lann üzerine, içeriden hml- tılarm duyulması üzerine kilit kı­ rılır ve dehşet verici bir manzara tüyleri dikenleştirir. Anderiman, eşini yatağında gırtlağım sıkarak boğmuştur. Bir kutu uyku hapı alan kendisi de, baygın, inlemek­ tedir. Derhal hasteneye koşturu­ lur, ancak kurtanlamaz ve iki saat sonra eşinin yanma gider."

Anlattıklarım ızı teessürle dinledikten sonra, “ Maalesef doğru" şeklinde konuştu Cemil Vafi, “ Ancak ‘ diplomatik skan­ dal’ deyimi hatalıdır bence. ‘Tra­ jik olay' olarak nitelendirelim. Diplomatlarımızın çoğu kez gıpta ile bakılan albenili yaşamlarından acıklı bir perde gerisi.”

K o ra lta n , Çan

K a y Ş e k 'i

sa b ır s ız la n d ır ıy o r

Oysa ki, Türk ve dünya ka­ muoyu “ karşılıklı intihar” olarak bilmektedir Anderiman’lar ola­ yım. Yanılgının nedenini sorduk, ince, uzun boylu V afi’ye:

—“ Olay sırasında ben Milli­ yetçi Çin’ de, Taypei’ de büyükel­ çiydim. Ankara’ dan aldığım tali­ mat üzerine, devletimizi temsilen cenaze törenine katılmak için Tokyo'ya gittiğimden, sizin ka­ dar bilgim var. Genel yanılgı Ja­ ponların anlayış ve inceliğinden kaynaklanmaktadır. Defin rapo­ runda, Bayan Anderiman'm ölüm nedeni boyun kemiği kırıl­ ması, kocasmmki ise yüksek doz­ da uyku hapıdır. Doktorların de­ fin raporu hasıraltı edildi ve olay Japon hükümetince resmen ‘kar­ şılıklı intihar' olarak açıklandı. Biliyorsunuz, Japonlarda dava uğruna cana kıymak (harakiri) onurlu bir davramştır. İki kata­ falk Japonların tahsis ettiği özel bir uçakla Türkiye’ye gönderildi. Başbakan Nobusuke Kişi ta, Tok­ yo Havaalanı’ na kadar gelmişti. Vekarh, görkemli, askerî törende, üzüntü ve taziyetlerini Türk hü­ kümetine iletmemi rica etmişti benden.”

Türk parlamento heyeti, Tok­ yo'dan Taypei’ye geçmiş. “ Habe­ ri duyunca üzüldü, ama günlük hayata devam etti” dedi dene­ yimli diplomatımız ve bir Koral­ tan arası anlattı:

— “ Kore Savaşı'ndald kahra­ manlıklarımız dolayısıyla Milli­ yetçi Çin halkındaki imajımız, ‘yi­ ğit ulus’tur. Çok saygı duyarlar Türklere. Nitekim o tantanalı vc prestiji çok yüksek döneminde Çan Kay Şek, Koraltan ve heye­ tinin şerefine cumhurbaşkanlığı ikametgâhında bir akşam yemeği verdi. Sadece Formoza Adası’na

değil, Kıta Çin’e de egemen ol­ duğunu vehmediyordu Çan Kay Şek. Ufak bir gruptuk. Milliyetçi Çin protokolü ile yemeğin 22.30’a kadar süreceğinde mutabık kal­ dık ve Koraltan'a da haber ver­ dik."

Sofrada pirinç şarabı servis ediliyormuş. Kuştası kadehler içinde, herkes birbirine karşı bir dikişte içermiş pirinç şarabını. Dostluktan, Türkiye’ye hayran­ lığından söz etmiş Çan Kay Şek. Koraltan'ın da kafayı tütsüleyin­ ce dili açılmış. Anlamsız, basma­ kalıp konularda doludizgin lâflı- yormuş. Saat 20.30 olmuş, kal­ kılacak, Koraltan takmıyor. 22.00 devam. 22.45, bitmiyor. Milliyetçi Çin Başkam, Dışişleri Bakara, protokol şefinin soran bakışları, ezilip büzülen Vafi’nin üzerinde, umumî sabırsızlığı umursamıyor heybetli Koraltan. Derken saat 24.00’ü geçtikten sonra çaresiz Vafi, uyarmak mec­ buriyetinde kalıyor da, Çan Kay Şek, Koraltan’dan yakasını kur­ tarabiliyor.

A li V a f İ'n i n

a v u k a t ı Y u n a n

b a ş b a k a n ı o lu y o r

Deneyimli diplomatımıza gö­ re, cumhuriyet dönemi diploma­ simizin en parlak başarısı, 12 adayı geri almak fırsatım değer­ lendirememiş olmamıza rağmen, bunaltıcı baskılara direnerek İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalabilmemiz. İp üstünde yürü­ yen bir cambaz gibi, kimsenin düşmanlığını çekmeden, ülkemizi harabeye çevirttirmeden. M ütte­ fikler de. Almanlar da saflarında savaşa katılmamız karşılığında sanki kendilerininmiş gibi, 12 adayı Türkiye’ye peşkeş çekiyor­ lardı. Cemil Vafi, “ Nasıl yani, sa­ vaşa daha erken, örneğin, Kahire Konferansından sonra girerek mi geri alabilirdik 12 adayı?” so­ rumuzu cevaplandırıyor:

—“ Savaşa daha erken girmek o lastiğimizi hiç düşünmedim, ö y le yapsaydık Almanlar en aşağıdan Avrupa Türkiye’sini (Trakya) işgal ederlerdi. Arkasın­ dan da Sovyetler kurtarıcı po­ zunda girerler, yerleşirlerdi. Çı­ karabilirsen. aşkolsun. En zor olan, kurtarıcıdan kurtulmaktır.

Geç de olsa savaşa girerken, 12 adayı şart koşabilirdik Diploma­ tik alanda daha sıkı pazarhkla bastırabilirdik H iç değilse 12

adanın yeniden silahlanmasını

önleyecek sağlam garantiler ko­ parabilirdik

Washington Büyükelçimiz mü­ teveffa Münir Ertegttn, ‘ Aman diretin, kaçırmayın’ mealinde bir rapor göndermişti Ankara’y a

Hem müttefiklerin, hem de Almanların peşkeş çekmiş olma­ ları, 12 adanm bizim açımızdan önem ve hassasiyetini bilmelerin- dendir.”

Türkiye’nin gündemindeki 12 adaya değinince, Yunanistan’a ilişkin bir arası canlandı belleğin­ de:

Yunanistan Başbakanı Elef- teros Venizeloe, 1930’da Türki­ ye’ye geldiğinde çiçeği burnun­ da bir hariciye memuruymuş Ce­ mil Vafi. Baba Venizeloe’u Edir­ n e’de, sınırda karşılayacak heyete raslantı olarak, belki de biraz Rumca bildiğinden onu da dahil etmişler. Taıuşünldığrada, “ Ben Ali Vafi’ nin oğlu Cem il Gi­ rit’ teyken siz bizim aile avukab- nuzdnuz” deyince Venizeloe, sürpriz karşılaşmadan memnun kalmış. Ve de İstanbul'da prog­ ramını zorlayarak bir fırsatını bulup eski müvekkilini ziyaret zerafetini göstermiş.

Taypei’den başka Buenos Ai­ res, K abil Karakas, Prag ve Bern büyükelçilikleri de var V afi’nin. Karakas ilginç:

K a r a k a s ’ a v a r d ığ ın d a Venezuela Başkanı Romulo Be­ tancourt bir suikast girişiminde ağır yaralanır. Protokol kuralla­ rına göre, 15 gün içinde itimat­ namesini sunması gerekir. Vafİ'­ nin 15 gün tavanı aşılır, ses seda yok Venezuelalılarda. Araştırır, “ Başkan yaralı, hastanede” ceva­ bım alır. 30’uncu günde kabul edilir huzura. Sağ elinden, sol di­ zinden ve alnından yaralıdır Be­ tancourt. özü r dileyerek sol eliy­ le tokalaşır...

Latin Amerika’dan kuzeye.

New Y ork’a sıçrıyor değerli dip­ lomatımız:

1945’te New York Başkon- solosumuzdur. Günün birinde telefonu çalar, Nazmi Cemal adında Arnavut asıllı bir Türk, randevu talep eder. “ Geldi” di­ yor gülümseyerek ve sürdürüyor Vafi:

—“ 20 yıl olmuş Amerika’ ya yerleşeli, ismini William John­ son olarak değiştirmiş. Hâlâ va­ tan özlemi çekiyor ve ana yurdu­ na borcunu unutmamış. Ameri­ kan Flagpole Equipment (bayrak direği teçhizatı) Company’nin sa­ hibiymiş. Savaş gemilerine direk yapıyor. Atatürk’e Anıtkabir inşa edileceğini duymuş: Tuttur­ du: ‘ İllâ da Anıtkabir’e dünyanın en uzun direğini yapacağım.’ Bağış izni istiyor. ’H ay hay’ ce­ vabını verdim. Ankara’ya, Baş­ bakan Şükrü Saraçoğlu’ na da- mştık. Yanıt olumlu. 33 metre bo­ yundaki devâsâ çelik direği va­ pura tıloştınp Türkiye’ye sevk- edene kadar, akla karayı seçtik. New York’ tâki törende bir de üzerine şampanya patlattık. T V - nin her açılışında Ay-Yıldızımızın çekildiği, kapamşmda indirildiği ünlü bayrak direği işte o. Direkle birlikte 6X3.6 metre ebadında bir Türk bayrağı da yollamıştı adam.”

Bir yıl sonra da dillere destan “ Missouri” zırhlısı ile Münir Er- tegün’ün cenazesini göndermiş­ ler memlekete.

YARIN::---NURETTİN VERGİN

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Köyde çok kağnı olduğundan civar halkı buraya Kağ nılıca demişler ve sonra da bu isim Kanlıca olmuştur.. Kanlıcanın BizanslIlar zamanın - daki ismi

Bu analizlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, Borsa İstanbul’daki şirketler tarafından gönüllü olarak geleceğe yönelik değerlendirmeler kapsamında yapılan

28 yafl›nda bayan hasta, bafllayan bo¤az a¤r›s›, 39°C’ye ç›kan atefl, diz, dirsek ve el parmaklar›nda artrit yak›nmalar› ile penisilin ve NSA‹‹ kullanm›fl, bu

kışlı, ilk iş olarak kaynatanın servetinin kaabil olduğu kadar büyük bir kısmına oturduktan sonra sonsuz ikballer tahayyül eden Alberi, lâpa semizliğiyle

Bu yarışmalar, Bursa Santral Garaj Kent Meydanı Mimari ve Kentsel Planlama Proje Yarışması (2006), Bursa Büyükşehir Belediyesi Orhangazi Meydanı ve Çevresi

Ba şkan, madenler dolayısıyla temel insan haklarının zarar görmesi, maden çıkarılan yerlere yakın toplulukların ya şamlarının ve içme suyunun madenlerden etkilenmesi

Darbuka çalan 11-12 yaşlarındaki erkek çocuklara aynı yaşlardaki kızlar ‘Aman Sulukule, canım Sulukule, e ğlenelim güle güle’ diyerek eşlik etti.. Parlak tak ım

Baraj gölündeki su miktarı, geçen aralık ayındaki en düşük seviyesi olan 25 milyon metreküpten 83 milyon metreküpe ula şarak doluluk oranı yüzde 22.16'ya çıktı.. Kurak