• Sonuç bulunamadı

ÇOCUKLUK VE ERGENLİK ÇAĞI BİPOLAR BOZUKLUĞU TANI VE AYIRICI TANI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÇOCUKLUK VE ERGENLİK ÇAĞI BİPOLAR BOZUKLUĞU TANI VE AYIRICI TANI"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TANI VE AYIRICI TANI

F. Neslihan İnal Emiroğlu*, Özlem Gencer Bozabalı**

Ö ZET

A m a ç : Yakın za m a n a k a d a r ço cu k v e ergenlerde m a n i tanısı n adiren k on u labilm ekteydi. B u y a zıd a ço cu k lu k ve ergenlik bipolar bozu k lu ğ u n d a epidem iyoloji, k lin ik gidiş, nörobiyoloji, k o m o rb id ite ve ayırıcı tanının gözden g eçirilm esi am açlan m ıştır. Y ö n te m : Ö nceki ve g ü n cel ya yın la n a n ilgili y a zıla r kullan ılm ıştır. B u ya yın la rın çoğu ço cu k lu k ve ergenlik bipolaritesin in tanı ve ayırıcı tanı soru n un u ele alm ıştır. S o n u çla r: Yaşa özgü, g elişim sel k lin ik görünüm ler, döngü ve g id iş özellikleri, k o m o r­

b id ite ve ayırıcı tanı (özellikle y ık ıcı davran ış bozuklukları) tartışılm ıştır. T a rtışm a : İlgili ya yın la rd a n elde edilen bilgiler erken başlangıçlı b ipolar bozu klu ğu n dö n g ü sel olm ayan, kronik, hızlı döngülü, k a rışık m a n ik b o zu k lu k v e olasılıkla d ik k a t eksikliği h ip era k tivite bozu klu ğu ile karıştığın ı öne sü rm ü ştü r. Bu n edenle, çocu k ve ergen p sik iya trisü erin in , bip o la r bozu klu ğu n erken dön em in d ek i k lin ik özelliklerine ilişkin aydın lan m aya gereksin im leri vardır. Bu gru p ço cu k ve ergenler uygun tanı, ted a vi ve p ro fila k tik ted a vi ile dah a ağır b ir tablodan k o ru n m u ş olacaklardır.

A n a h ta r s ö z c ü k le r : Çocuk, ergen, b ipolar bozu klu k, tanı, ayırıcı tanı.

SUMMARY: DIAGNOSIS AND DIFFERENTIAL DIAGNOSIS OF BIPOLAR DISORD ER IN CHILDREN AND ADOLESCENTS.

O b je c tiv e : M ania in children a n d a d o lescen ts h a d been ra rely d iagn osed u n til recen tly. In this article, i t is a im ed to p ro v id e a review o f epidem iology, clinical course, neurobiology, c o m o rb id ity a n d differential diagn oses o f ch ild a n d a d o le sc e n t bipolar disorder. M e th o d : P u b lish ed litera tu re w hich are earlier a n d re c e n t releva n t articles w ere u sed. M an y o f th e s e articles ra ise q u estio n s o f diagnosis a n d differential diagn osis o f b ip o la rity in ch ildh ood a n d adolescen ce. R e s u lts : A ge-specific, d evelop­

m e n ta l clinical m an ifestation s, ep iso d e a n d co u rse featu res, co m o rb id ity a n d differential diagnoses (especially d isru p tiv e beh a vio u r disorders) w ere d iscu ssed . C o n c lu sio n : The da ta o b ta in ed from re la te d articles su g g e s t th a t early- o n s e t bip o la r d iso rd er is a n on -episodic, chronic, rapid-cycling, m ix e d m a n ic s ta te th a t m a y be in terfere w ith a tten tio n deficit h y p e ra c tiv ity disorder. For th a t reason, ch ild a n d a d o le sc e n t p s y c h ia tr is ts n e e d to b e aw are o f clinical ch a ra cteristics a ss o c ia te d w ith th e ea rly-o n set form. B esid es, w ith a p p ro p ria te diagnosis a n d treatm en t, a n d profilactic m ed icin e trea t­

m en t, th is g rou p will b e p r o te c te d from a m ore severe condition.

K e y w o rd s: Child, adolescen t, bipolar disorder, diagnosis, differential diagnosis.

g i r i ş v e t a r i h ç e

Çocukluk çağında görülen bipolar bozukluk (BB), yetişkinlerdekinden farklı özelliklere sahip olduğu için, farklı tanı ölçütlerinin belirlenmesi­

ne gereksinim duyulm aktadır. Bunun yanısıra, kendi içinde de farklı gelişimsel basam aklara uy­

gun olarak, prepubertal ve ergenlik dönem i baş- langıçlı olarak ayırımlaştırılmaya çalışılmakta­

dır. Bu yazında çocukluk ve ergenlik bipolar bo­

zukluğunda epidemiyoloji, klinik gidiş, nörobi­

yoloji, kom orbidite ve ayırıcı tanının gözden ge­

çirilmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte çocuk ve ergenlerde görülen bipolar bozukluk, tanı ve ayırıcı tanı özellikleri dönem e özgü olarak ayrın­

tılı tartışılmaya çalışılmıştır.

Konuyla ilgili yayınlar incelendiğinde, BB'nin çocuk ve ergenlerde görülm e sıklığını belirleme­

*Uzm. Dr., D o ku z E ylü l Üniv. Tıp Fak. Ç ocuk ve E rgen P sikiya trisi A n a b ilim Dalı, İzmir.

** Yard.Doç.Dr., D o ku z E ylü l Üniv. Tıp Fak. Ç ocuk ve E rgen P sikiya trisi A n a b ilim Dalı, İzmir.

ye yönelik çalışmaların kısıtlı olduğu dikkat çek­

mektedir. Bununla ilgili ilk bilgiler, Carlson ve K ashani'nin 1988'de, 3-14 yaş arası çocuk ve er­

genlerde yaptıkları bir epidemiyolojik izlem ça­

lışm asından gelmektedir. Söz konusu çalışmada, araştırmacılar, yaşam boyu m ani sıklığını % 0.6­

13.3 bulduklarını bildirm ektedirler. Ayrıca 10 yaş öncesi görünüm ün nadir olduğunu ve tüm bipolar hastaların % 0.3-0.5'ini oluşturduğunu belirtm ektedirler (aktaran Carlson 1990).

Ergenlik dönem inde ise sıklığın belirgin olarak arttığı göze çarpm aktadır. Kesin tanı almış eriş­

kin hastaların ele alındığı bir çalışmada, hastalı­

ğın başlangıç yaşı sorgulandığında % 0.5'inde 5­

9 yaş arası ve %7.5'unda 10-14 yaş arası olduğu öğrenilmiştir (Anthony ve Scott 1960).

Mani ve depresyonun varlığı M.Ö. 5. yüzyıla dek uzanm akla birlikte, çocukluk ve ergenlik dönem inde BB ilk kez Kraepelin (1921) tarafm-

Ç ocuk ve G ençlik R u h Sağlığı Dergisi : 9(3) 2 0 0 2

(2)

dan, prepubertal çocuklarda m ani bulunabilece­

ğinin ve puberte başında m ani görülm e olasılığı­

nın daha yüksek olacağının öne sürülmesiyle gündem e gelmiştir. Aynı araştırmacı 900 hasta ile yapmış olduğu bir çalışmada, hastaların % 0.4'ünde başlangıç yaşının 10 yaştan önce oldu­

ğunu belirtmiş ve ayrıca 5 yaşında m anik tablo­

da bir erkek çocuğunu olgu sunum u olarak bil­

dirm iştir (Anthony ve Scott 1960).

K raepelin'den sonraki çalışmalarda BB'ye ilişkin ölçütlerin tanım lanm aya çalışıldığı ve yetişkinlik öncesi dönem e ait özelliklere de dikkat çekildiği görülm ektedir. Bu konuda A nthony ve Scott'ın (1960) yapmış oldukları bir çalışmada, m ani ola­

rak bildirilen 60 çocuğun tekrar değerlendirildi­

ği ve yalnızca üç çocuğun (%5) kendi ölçütlerine göre m ani olarak kabul edildiği belirtilmektedir.

Söz konusu çalışmada A nthony ve Scott'ın öl­

çütleri: 1) Kraepelin (1950), Bleuler (1942) ve Ma­

yer (1951)'in tanım larına uygun psikiyatrik tab­

lo, 2) ailesel mani öyküsü, 3) hem siklotimi (ya­

da sporadik mani) hem de depresif patlamalar, 4) iki yada daha fazla benzer döngü, 5) difazik örüntü, 6) endojen orijin, 7) yatan hastalarda ağır sedasyon ve hastanın elektrokonvulsif terapi (EKT) ile izlenmiş olması, 8) kişilikte gözlemle­

nen anormalite, 9) şizofren olmaması ya da altta yatan organik bir neden bulunmayışı, 10) geriye dönük değil şu anki değerlendirm eler ile tanıya gidilmesi olarak tanım lanm aktadır .

1979'da ise Davis, çocuk ve ergenlik dönem inde m ani tanısı konulabilmesi için birincil ve ikincil ölçütler tanımlamıştır. Buna göre birincil ölçüt­

le r i) affektif patlamalar, 2) ailesel m ani öyküsü, 3) hiperaktivite, 4) kronik olarak bozulm uş insan ilişkileri, 5) psikotik düşünce bozukluğunun ol­

mayışıdır. ikincil ölçütler: 1) yum uşak nörolojik belirtiler, 2) uyku bozukluğu, 3) anorm al EEG, 4) minimal beyin disfonksiyonu belirtisi, 5) enüre- zisdir. Bu ölçütlerin öncekilerden daha esnek özelliğe sahip olduğu dikkat çekmektedir. Bu nedenle daha fazla çocuğun m ani tanısı alabile­

ceği akla gelmektedir. 1983'te Lowe ve Kohen ta­

rafından klinik görünüm de gelişimsel farklılık­

lara karşın çocuk ve ergenlerde üç uygun model öne sürülm üştür. Bunlar 1) hem genotip hem fe- notipi erişkine benzer model, (2) genotipi erişki­

ne benzer ancak fenotipi farklı model, (3) fenoti- pi erişkine benzer ancak genotipi farklı m odel­

dir. Lowe ve Kohen'in bu çalışmasındaki olgu­

lar, genellikle 11 yaş civarında, erkek, ailesel yüklülüğü ve tekrarlayan kayıpları olan manili çocuklar olarak tanım lanm ıştır. Yine 1983'te Carlson tarafından, 9 yaşından küçük m anik ço­

cuklarda irritabilite ve emosyonel labilitenin, 9 yaşından büyüklerde ise öfori, coşkusal yüksel­

me, paranoya ve grandiyöz sanrıların daha yay­

gın görüldüğü bildirilmektedir.

BB'de uluslararası tanı sistemleri DSM III ve DSM III-R 1980'den bu yana gelişimsel döneme özgü uyarlam alarla çocuklarda kullanılm aktay­

dı. Ancak DSM III R'de tanıya ilişkin 7 günlük sürenin tanımlanması, bu ölçütlerin erken baş- langıçlı m anide kullanım ına bir sınırlılık getir­

mekte ve zam an zam an m aninin atlanabilmesine yol açmaktaydı. 1994'de DSM IV ile maniye iliş­

kin 7 gün ölçütü tekrar düzenlenm iş ve şiddetin belirlenmesi gerekliliği eklenmiştir (APA 1998).

t a n i s a l ö z e l l i k l e r

G ünüm üzde çocukluk çağına özgü BB, geçen on yılla kıyaslandığında çok daha fazla tanınm akta­

dır. Ancak halen çocukluk çağında çok sayıda görülen depresyonun çocukluk çağı bipolaritesi ile ilişkisi bilinmem ektedir (Wozniak ve ark.

1995).

Bazı çalışmalarda, BB tanısı ile izlenen hastaların yaklaşık %20'sinde ilk döngünün çocukluk ve ergenlik dönem inde görülmesine karşın, bu dö­

nem de BB'nin farkına varılam adığına ve yalnış tanı aldığına dikkat çekilmektedir (Winokur ve ark. 1969).

Gençlerde görülen major depresyonun %20-29 oranında maniye dönüşebildiği göz önünde bu ­ lu n d u ru lu rsa çocuk ve ergenlerde görülen BB'de, döngüyle birlikte olan değişik ve farklı örüntüleri ve fazları tanım ak önem taşım aktadır (Geller ve ark.1994). Ailesel BB ve dikkat eksikli­

ği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) öyküsü ve duygulanım oynaklığı olan hastalarda görülen psikotik özellikli depresyonda, antidepresan te­

davi ile m aniye dönüşüm olabileceği gösteril­

m iştir (Venkatamaran ve ark. 1992). Depresyo­

(3)

n un maniye dönüşüm üyle ilişkili risk faktörleri ise:1) depresif döngünün hızlı başlangıçlı olma­

sı, psikom otor retardasyon ve psikotik özellikler içermesi, 2) affektif bozukluk aile öyküsü olması (özellikle BB), 3) antidepresanlar ile tedavi son­

rası mani yada hipom ani gelişmesi olarak tanım ­ lanm aktadır. Bununla ilişkili olarak Geller ve ar­

kadaşlarının (1994) bir çalışmasında, çocuklarda görülen depresyonun %30.7 oranında m ani ve hipom aniye dönüştüğü ve bunların da %80'inin 12 yaş ve altında olduğu (ortalama 11 yaş) bildi­

rilmektedir. Bu çalışmada atipik durum lar ve antidepresan kullanım ına ilişkin bir özellik ta- nım lanm am aktadır (Geller ve ark. 1994).

Konuyla ilgili yazınlar incelendiğinde, çocukluk çağında görülen mani belirtilerinin sıklıkla "ati­

pik" olarak tanım landığı dikkat çekmektedir (Bowring ve Kovacs 1992). D uygulanım da de­

ğişmeler, psikom otor ajitasyon ve coşkusal yük­

selmenin düzeyinin değişken olabileceği; ayrıca irritabilite, kavgacılık ve m ikst m anik-depresif görünüm lerin, öforiden daha yaygın olduğu be­

lirtilmektedir. Çocukluk çağı mani belirtilerinin diğer özellikleri de gelişimsel ve sosyal sınırlara göre uygun olmayan çocuk davranışları, okul devamsızlığı, fikir uçuşması, tehlikeli oyunlar ve uygunsuz artmış cinsel aktivite olarak tanım lan­

m aktadır (Mc Clellan ve W erry 1997).

Çocukluk çağında görülebilen grandiyöz sanrı­

ların, mantıksal kuralları izlemede bozukluk ve sabit inançlar olarak ele alınmasının daha uygun olacağı düşünülm ektedir. Bipolar çocuklarda yaygın olarak görülen grandiyöz delirlerin daha iyi anlaşılabilmesi için verilebilecek örnekler ara­

sında: 1) başarısızlığı yeğlemiş bir çocuğun öğ­

retm ene "nasıl öğretm enlik yapacağına ilişkin"

rahatsız edici tutum lar sergilemesi, 2) 7 yaş civa­

rında bir çocuğun pahalı şeyler çalması ve bu ­ n un kendisi için bir hak, ancak diğerleri için ise kanunsuz bir olay olduğunu düşünm esi, 3) er­

genlikte, okul başarısızlıklarına karşın, ünlü ve başarılı bir avukat olma yada m üziğe yetenek­

sizliğine karşın ünlü bir yıldız olmayı istemesi sayılabilir (Geller ve Luby 1997).

M anik çocuklarda görülebilecek özelliklerden bir diğeri uyku m iktarında azalma olarak belir­

tilmektedir. Bu özelliğin, çoğunlukla uyku önce­

si örneğin odalarını tekrar düzenlem e gibi uğra­

şılara bağlı aşırı aktiviteyle ilişkili olabileceği bil­

dirilm ektedir. Araştırmacılar, bir başka özellik olarak baskılı konuşm anın, hem en tüm yaş gruplarında benzer olduğuna ve durdurm anın güç olabileceğine değinm ektedirler. Düşünce akışında hızlanm a da çocuk ve ergenler için ol­

dukça som ut bir belirti olarak ele alınmaktadır.

Bazen gencin, "alnının üzerinde düşüncelerini durduracağı bir düğm e olmasını isteyebileceği­

ne" dikkat çekmektedirler. Fikir uçuşması ise erişkinlere benzer özellikte, ancak içeriği yaşa özgü olarak tanım lanm aktadır (Geller ve Luby 1997).

Çevredeki ufak bir karışıklığın bile çocukta be­

lirgin bir rahatsızlık, huzursuzluk m eydana geti­

rebileceğine ek olarak; çocuk ve ergende artmış m otor aktivite ve amaca yönelik davranışların, sanki normal aktivitelerini fazla yapıyorm uş gi­

bi bir izlenim verebileceği belirtilmektedir. Teh­

like düzeyi yüksek, zevk veren aktivitelerle uğ­

raşm anın ise özellikle yaşa özgü davranışlarda belirginleştiğine dikkat çekilmektedir (Geller ve Luby 1997, Mc Clellan ve W erry 1997).

M anik belirtilerden biri olarak ele alm an hiper- seksüalitenin, çocuklarda cinsellik içeren küfür­

lü konuşm a ile başlayabileceği ve cinsel kötüye kullanım yada uygunsuz cinsel durum lara m a­

ruz kalmaksızın, kendi çevrelerindeki yaşça bü ­ yük olan kişiler de dahil olmak üzere, uygun ol­

m ayan söz ve davranışlarda bulunabilecekleri belirtilmektedir. Bunun yanısıra aşırı m astürbas­

yon yapabilecekleri, hatta bunu açıkça toplum içinde bile sergileyebilecekleri bildirilmektedir.

Hiperseksüalitenin ergenlik dönem indeki görü­

nüm ünün ise seks telefonlarını aram aktan, sık eş değiştirmeye kadar uzanan bir yelpaze içinde yer alabileceğine dikkat çekilmektedir (Geller ve Luby 1997).

Çocukluk çağı ve ergenlik dönem inde karşılaşı­

lan BB'de, tüm yaş gruplarında cesaret ve m ey­

dan okum anın oldukça yaygın olduğu görül­

mektedir. Bu belirti çocuklarda, pencereden atla­

yabileceğine, ağaçların ve çatıların üzerinden uçabileceğine inanm a biçiminde ortaya çıkar­

(4)

ken; daha büyük ergenlerde hızlı araba kullan­

m a olarak kendini gösterm ektedir (Geller ve Luby 1997) .

Grandiyozite, psikom otor ajitasyon ve rahat, bu­

laşkan davranış gibi önemli m anik belirtiler di­

ğer yaygın çocukluk çağı özelliklerinden ayırde- dilmelidir. Bununla ilişkili bir örnekte çocukluk çağı övünm e görüngüsü, hayali oyun, aşırı hare­

ketlilik ve çocuksu patavatsızlık gibi çocuklarda görülebilen m ani belirtilerinin dönem özellikleri olabileceğine dikkat çekilmektedir (Mc Clellan ve W erry 1997).

Çocukluk ve ergenlik çağı BB, erişkinlerde görü­

lenden farklı özellikler taşımaktadır. Çocukluk çağı BB ciddi ve kronik gidişli bir bozukluktur.

Erişkinden farklı olarak, döngüsel olm ayan, mikst ve hızlı döngü özellikleri tanım lanm akta­

dır. Hızlı döngü özellikleri, erişkinlerde görülen ciddi gidişli ve tedaviye dirençli BB'ye benzer bir klinik tablo sergilemektedir (Geller ve ark.

1995). Bu dönem de bipolar bozukluğu olan ço­

cuklarda görülen kötü gidiş, sık tekrarlama, te­

daviye direnç, mikst ve süreğen özelliklerin ay­

nı özellikleri gösteren erişkin hastalarla benzer bir etyopatogeneze bağlı olabileceği öne sürül­

m ü ştü r (Geller ve ark. 2000a, Geller ve ark.1998a). Bir diğer görüş ise juvenil ve erişkin başlangıçlı diabetes mellitus gibi, kliniklerinin benzer patogenezlerinin farklı yada erişkin for­

m unun bir varyantı olabileceğidir (Geller ve ark.

1998a ).

Genel olarak çocukluk çağında BB'nin nadir gö­

rüldüğü kabul edilmektedir. Ancak en son olgu bildirim lerinde m ani ölçütlerini karşılayan, irri- tabilite, d uygudurum oynaklığı ve artm ış enerji­

si bulunan, kayıtsız ve gözükara davranışlar ser­

gileyen çocukların sayısının gittikçe arttığı belir­

tilm ektedir (Wozniak ve ark.1995). Ülkemiz ya­

zınında benzer şekilde aşırı hareketlilik, öforik duygudurum , irritabilite, tehlikeli ve riskli dav­

ranışlar, uyku gereksiniminin azalması, yaşıyla uyum suz cinsel davranışlar gösterme gibi belir­

tilerle başvuran ve karbam azepinle etkin bir şe­

kilde tedavi edilen 5 yaş 4 aylık bir erkek olgu bildirilm iştir (Zoroğlu ve Tüzün 2001).

Küçük çocuklarda ayrı döngüleri saptam anın ol­

dukça güç olduğu bugün için üzerinde ortaklaşı­

lan görüşlerden biri olarak karşımıza çıkmakta­

dır. Bu çocukların klinik özelliklerinde, genellik­

le kötüleşen yıkıcı davranışların, huysuzluğun, gece geç yatmanın, dürtüselliğin, hiperaktivite- nin ve konsantre olma güçlüğünün görülebilece­

ği tanım lanm aktadır. Ayrıca kısa döngüsel dik­

kat süresi, düşük engellenme eşiği, suçluluk ve ardından patlayıcı kızgınlık, asık suratlılık, dep­

resyon ve okul perform ansında azalma da belir­

tilen diğer özellikler arasında yer alm aktadır (Carlson 1990). Bu durum un, hastalığın klasik tanım lanan döngüsel doğasından farklı oluşuna ek olarak, çocukluk çağı davranım bozuklukla­

rıyla (DB) kıyaslandığında daha belirgin oluşu dikkat çekicidir (Bowring ve Kovacs 1992). Bu nedenle, sonraki çalışmaların bunların gerçek bi­

rer m ani olguları mı, yoksa özgül olm ayan dav­

ranışsal yada coşkusal problem ler mi olduğu­

nu n araştırılmasına gereksinim duyulm aktadır.

Ergenlere ilişkin özellikler ele alındığında, mani- li ergenlerde görülebilen daha komplike belirti­

ler: 1) psikotik belirtiler; duygudurum la uyum lu olm ayan varsanılar, paranoya ve belirgin d ü şün­

ce bozukluğu, 2) belirgin dalgalı duygudurum , m ikst manik-depresif görünüm ler, 3) şiddetli davranım bozukluğu olarak tanımlanmaktadır.

Bu değişken g ö rün üm lerin onlu yaşlardaki gençlerde BB'nin atlanm asına yol açabileceği be­

lirtilmektedir. Bu du ru m çoğunlukla şizofreni ile karışm aktadır (Carlson 1990, Akiskal ve ark.

1985). Ergenlerde görülen BB, erken dönem de sıklıkla kronik ve tedaviye dirençli bir gidiş ser­

gilemektedir. U zun dönem de ise, prognozunun erişkinlere benzeyebileceği görüşü ağırlık ka­

zanm aktadır (Geller ve Luby 1997, Carlson 1994, W erry ve McClellan 1992, W erry ve ark. 1991).

Konuyla ilgili uzunlam asına bir izlem çalışma­

sında, 5 yıl boyunca 30 ergenden 2'sinin hiç iyi­

leşmediği, iyileşen ergenlerin % 43'ünün tekrar- layıcı gidiş gösterdiği, % 24'ünün ise iki yada da­

ha fazla döngüsü olduğu saptanmıştır. Bu ergen­

lerde iyileşmenin, depresyonda (ortalama 25 hafta), m anik ve mikst döngülerden (ortalama 9.1 hafta) daha çok zam an aldığı görülm üştür (Strober ve ark.1995). Bir başka çalışmada ise

(5)

erişkinlerle kıyaslandığında, ergenlerde başlan­

gıç süresinin u zun olduğu ve sağaltıma yeterin­

ce yanıt verm edikleri gözlemlenmiştir (Mc Glas- han 1988). BB'li ergenlerde mikst durum ların sık görülmesi, bu ergenlerde psikotik belirtilerin ve / veya kom orbid davranış bozukluğunun ya da m adde kötüye kullanım belirtilerinin varlığı ne­

deniyle sağaltıma yanıt alınamadığını d ü şün ­ dürm ektedir. Yine ergenlerde lityum a yanıtsızlı- ğın da benzer nedenlerle olabileceği öne sürül­

m ektedir (Werry ve ark.1991, Mc Glashan 1988).

BB'li ergenler tam amlanmış özkıyım girişimleri için artmış risk taşımaktadır. Hasta ergenlerin

%20'sinde en azından bir kez ciddi özkıyım giri­

şimi olduğu belirtilm ektedir (Werry ve ark.

1991).

Bu yazının başında da belirtildiği gibi, çocuk ve ergende BB'ye ilişkin güçlüklerin başında tanı koym adaki belirsizlik gelmektedir. Bu konuda çalışan araştırmacılar, BB tanısını herhangi bir gençte tanım lam ak için d uygudurum ve psiko­

tik belirtilerle birlikte belirgin işlevsel bozulm a­

nın da saptanm ası gerekliliğine vurgu yapm ak­

tadırlar (Carlson 1990). Eldeki veriler, tanısal güçlüklerin aşılmasındaki önemli noktalardan birisinin DSM ölçütlerinin bu yaşa özgü özellik­

lere göre yeniden düzenlemesi gerektiğini d ü ­ şündürm ektedir. Ayrıca yapılandırılmış ve yarı yapılandırılm ış görüşmelerle tanının desteklen­

mesi veya tanı koym anın kolaylaştırılması da önerilen yöntem ler arasında yer alm aktadır (Carlson 1990).

Yayınlar gözden geçirildiğinde, BB'ye ilişkin ta- nısal önem taşıyan nörobiyolojik çalışmaların sı­

nırlı olduğu görülm ektedir (Akdemir 2002). Ta­

nıya ilişkin patognom onik bir özellik veya bili­

nen bir işaret (marker) yoktur. Konuyla ilişkili olarak, bipolar çocuk ve ergenlere ilişkin araştır­

m aların sistematik olmadığı dikkat çekmektedir.

Çocuklardaki m anyetik rezonans görüntülem e (MRI) çalışmalarının sonucunda, bozukluğun erken dönem de hangi beyin yapıları ile ilişkisi olduğu konusunda bilgi sağlanabilecektir (Nas- rallah 1991). Böylece hastalığın gelişim teorisine ışık tutulabileceği varsayılm aktadır. Botteron ve arkadaşları (1995) tarafından 10 m anik çocuğun ve ergenin (8-16 yaş) MRI ile incelemesi sonu­

cunda, 4'ünde ventriküler ve beyaz cevher ano­

malileri görüldüğü ve bu belirgin bulguların ar­

tan yaş ve her iki sağ ve sol ventriküler volüm ü ile pozitif korelasyon gösterdiği belirtilmektedir.

Tablo 1: Çocukluk ve ergenlik dönem i BB klinik belirtileri.

Çocukluk dönemi BB klinik belirtileri Ergenlik dönemi BB klinik belirtileri Psikomotor ajitasyon

İrritabilite Grandiyozite

Artmış, baskılı konuşm a Fikir hızlanması

Hiperseksüalite

Azalmış uyku gereksinimi Artmış m otor aktivite H uzursuzluk

Döngüsel olmayan, mikst ve hızlı döngü özellikleri

Grandiyozite

Artmış, baskılı konuşm a Fikir hızlanması

Hiperseksüalite

Azalmış uyku gereksinimi Artmış m otor aktivite H uzursuzluk

Döngüsel olmayan, mikst ve hızlı döngü özellikleri

Psikotik belirtiler; duygudurum la uyum lu olm ayan varsanılar, paranoya ve belirgin düşünce bozukluğu

Belirgin dalgalı duygudurum Şiddetli davranım bozukluğu M adde kötüye kullanımı Özkıyım

Belirgin işlevsel bozulm a

(6)

AYIRICI TANI

Çocuk ve ergendeki tanısal ölçütleri tam olarak belirgin olmadığı için, bu yaşlarda karşılaşılan BB diğer bir çok bozuklukla karışabilmektedir.

Bu yazında söz konusu bozukluklar ayırıcı tanı özellikleri açısından ele alınmaya çalışılmıştır.

I. Şizofreni:

Bu konudaki yazınlar gözden geçirildiğinde, özellikle ergenlik başlangıçlı m anilerin şizofreni ile sıklıkla karışabildiği belirtilm ektedir (Geller ve ark. 1995, W erry ve ark.1991). Hem şizofreni hem BB'de görülebilen varsam, sanrı gibi belirti­

ler, şizofreni yada şizoaffektif bozukluk tanısı al­

m aktadır (Mc Glashan 1988). Aile öyküsünde m ani olmasının şizofreni tanısından uzaklaştı­

ran bir özellik olduğu vurgulanm aktadır. Carl­

son ve Strober (1978) tarafından 6 tane şizofreni ile karışan m anik ergenin bildirildiği bir yayın­

da, titiz davranılsa da gençlerde BB'nin tanın- mayabileceğine dikkat çekilmektedir.

II. Şizoaffektif Bozukluk:

Çocuk ve ergenlerde görülen BB ile ayırıcı tanı güçlüğü çekilen bozukluklardan bir diğeri şizo­

affektif bozukluktur. DSM-IV'e göre bu tanıyı koyabilmek için, hastanın belli bir dönem de hem belirgin du ygudurum bozukluğu (major depres­

yon, m ani yada m ikst epizoddan biri), hem de şizofreniye tam am en uyan psikotik belirtilere sahip olması gerekir. Hastalık süresince 2 hafta boyunca d u ygudurum belirtileri olmaksızın var­

sam ve sanrılar devam etm elidir (A.P.A 1998).

Şizoaffektif bozukluk çocuklarda çok iyi tanım- lanmamıştır. Egers (1989) psikotik belirtileri olan çocuklarla yaptığı çalışmasında %28 hastada er­

ken başlangıçlı şizofreni ve şizoaffektif bozukluk bulm uştur. Bu tanılar ICD-9'a göredir ve tartış­

m alıdır (Eggers 1989). DSM-III-R'da ise BB ve şi­

zoaffektif bozukluk tanıları karışmakta idi. Buna göre diğer psikozlu çocuklarda ileriye dönük ça­

lışm alarda şizoaffektif bozukluğun tanısının sık ve güvenilir olmadığı, şiddetli bozulm a ile bir­

likte bulunduğu bildirilm iştir (Werry ve ark.

1991).

III. Major Depresyon:

Depresyonun ajite tipinde görülen artm ış psiko- m otor aktivite ve anksiyete nedeni ile depresif epizodun m ikst epizod ile karışabileceği; ancak bu olguların BB ortaya çıkaracağının tartışmalı olduğu belirtilm ektedir (Werry ve ark. 1991).

IV. Posttravmatik Stres Bozukluğu:

Posttravm atik stres bozukluğunda görülebilen duygudu ru m dalgalanması, hipervijilans, irrita- bilite, dissosiyatif belirtiler ve uyku bozuklukla­

rının, m ani ve mikst epizodlarla karışabileceği vurgulanm aktadır (Geller ve Luby 1997).

V. Borderline Kişilik Bozukluğu:

Borderline kişilik bozukluğundaki affektif tutar­

sızlık, d ü rtü denetimsizliği ve dengesiz davra­

nışlar BB ile karışabilmektedir. Kişilik bozuklu­

ğu özelliklerinin yaygın ve dirençli oluşu, ayırıcı tanıda akılda tutulm ası gereken önemli bir nok­

ta olarak dikkat çekmektedir. BB belirtileri ise hastanın temel d uru m und a ve işlevselliğinde be­

lirgin değişiklik yapm aktadır. Bununla birlikte borderline kişilikteki irritabilite, siklotimi ve / veya distimi benzeri belirtiler de BB'yi taklit ede­

bilir (Akiskal 1983). Bazı gençlerde ise her iki bo­

zukluğun birlikte bulunabileceğinin unutulm a­

ması gerekm ektedir (Kutcher ve ark.1990).

VI. Madde Kötüye Kullanımı

Özellikle batılı toplum larda 10'lu yaşlardaki gençlerde m adde kötüye kullanım ı önemli bir kom orbid d urum ve ayırıcı tanı olarak görül­

mektedir. Örneğin m ariuana içimine bağlı gül­

me nöbetleri coşkusal yükselme ile benzeşm ek­

tedir. Yine am fetam in kullanım ına bağlı coşku­

sal yükselm enin ve çekilmeye bağlı ani düşüşün, hızlı döngüyü taklit edebileceğine dikkat çekil­

mektedir. M adde kullanım ına veya hallüsino- jenlere bağlı varsanılar, BB'de görülen algısal distorsiyon ile karışabilmektedir (Geller ve Luby 1997).

(7)

VII. Yaygın Gelişimsel Bozukluklar:

Son zam anlarda m ani ve yaygın gelişimsel bo­

zuklukların (YGB) birlikte görüldüğüne dikkat çekilmektedir. Konuyla ilgili bir çalışmada, tüm m anik hastaların %11'inde YGB ve YGB'li hasta­

ların %50'sinde m aninin birlikte görüldüğü bil­

dirilm ektedir. Bu sonuçların doğrulanm asının ise hem tam landırm a hem de tedavi açısından önemli olacağı vurgulanm aktadır (Wozniak ve ark. 1987).

VIII. Tıbbi duruma bağlı BB:

Herhangi bir tıbbi d urum a bağlı BB'nin, klasik anlam daki BB'den ayırt edilebilmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü bir çok farklı tıbbi durum larda mani belirtileri görülebilm ektedir (Carlson 1992). Bunlar arasında nörojenik bo­

zukluklar, beyin tüm örleri, MSS hastalıkları, HIV enfeksiyonu, m ultipl skleroz, tem poral lob nöbetleri ve Klein-Levin sendrom u , hipertiro- idizm, üremi, Wilson hastalığı, porfirya gibi sis- tem ik durum lar sayılabilmektedir. Ayrıca anti- depresanlar, sempatomimetikler, bromokriptin, stim ülanlar, streoidler, kokain, fensiklidin, inha- lanlar, m etilendioksimetam fetamin gibi ilaç ya da m addelerin de mani benzeri sendrom yapabi­

leceği belirtilm ektedir (Geller ve Luby 1997, Cum m ings 1985). Bu gibi durum larda psikiyat­

rik, nörolojik, pediatrik değerlendirm elere göre beyin görüntülem e yöntemlerine ve laboratuar tetkiklerine gereksinim olmaktadır.

IX. Kültürlerarası ve Kültüre Bağlı Sendromlar:

Sosyoekonomik düzeyin d üşük olduğu bölgeler­

de, bu düzeye bağlı etnik bazı özelliklerin şizof­

reni ile karışabildiği belirtilmektedir. Kilgus ve arkadaşlarının (1995) hastanede yatm akta olan ergenlerde yaptıkları bir çalışmada, Amerikalı ve Afrikalı ergenlerin, Amerikalı olmayan beyaz ırktaki ergenlere göre organik ve psikotik bozuk­

luk tanısını daha sık alırken, affektif bozukluk tanısını daha az aldıkları saptanm ıştır (Kilgus 1995). Kültüre bağlı sendrom lar uygun olmayan

(maladaptif) davranış kalıpları ve zor deneyim ­ ler içerebilir. Kültüre bağlı bu sendrom lar za­

m an zam an BB ile karışabilmektedir (APA 1998).

X. Yıkıcı Davranım Bozuklukları:

BB'nin çocukluk çağındaki en önemli ayırıcı ta­

nılarını DEHB ve DB oluşturm aktadır. Son yıl­

larda yapılan pekçok araştırm ada b u dönem deki bipolar bozukluğa özgü tanı ölçütleri DEHB'den ayırımlaştırılarak oluşturulm aya ça- lışılmaktadır(Biederman ve ark.1998a, Geller ve ark. 2000a, Geller ve ark.2002a, Geller ve ark.

1998a , Geller ve ark. 1998b). Bu çalışmalarda en son m ani de belirtilerden birinin m utlaka neşe ve artm ış duygulanım ve / veya grandiyozite ol­

ması vurgulanm ıştır (Geller ve ark. 2002b, Geller ve ark. 2002c). Bunun nedeni yalnızca DEHB be­

lirtilerini temel alarak tanıya gitmemektir.

Geller ve arkadaşlarının 93 bipolar fenotip'li, 81 DEHB'li, 94 normal kontrollerle yaptıkları araş­

tırm ada beş belirtinin (neşe, artm ış duygulanım , grandiyozite, fikir uçuşm ası/hızlı, yarışan d ü ­ şünceler, uyku için azalmış gereksinim,ve hiper- seksüalite) bipolar fenotipi diğer bozukluklar­

dan en iyi ayırımlaştıran öğeler olduğuna karar verilmiştir (Geller ve ark. 2000b, Geller ve ark.

2000c, Geller ve ark.2002b). Post ve arkadaşları­

nın (1999) yaptıkları geriye dönük bir analizde yine çocukluk çağı bipolar bozukluğunu öncele- yen erken belirtiler çalışılmıştır. Bu beş belirti m odelinden üç yada fazlasını; kısa dikkat süresi, grandiyozite, irritabilite, yarışan düşünceler ve özkıyım düşünceleri olarak önceleyen çocukla­

rın %80 bipolar bozukluk riski taşıdığı bildiril­

miştir. irritabilite, hiperaktivite, artm ış konuşm a ve distraktibilite her iki bozuklukta da yüksek orandadır (Geller ve ark. 1998a). Artmış enerji ölçütü de her iki bozuklukta yüksek bulunm uş­

tu r (Geller ve ark. 1998a , Geller ve ark.1998b).

Olgulardaki yüksek orandaki distraktibilite ve anorm al enerji belirtileri ayırdettirici olmayabi­

lir.

Konuyla ilgili çalışmalarda, her iki bozuklukla BB'nin ilişkisine ait, kesin olmamakla birlikte, bir takım ilginç sonuçlar saptandığı belirtilmek­

(8)

tedir (Carlson 1995). BB'nin okul öncesi dönem ­ de büyük oranda hiperaktivite ile başladığı ve okul başlangıcında tam am en m anik sendrom a dönüştüğü düşünülm ektedir. BB'nin prepuper- tal dönem de gelişimsel ve yaşa özgü görünüm ü­

n ün hiperaktivite olduğu, üzerinde ortaklaşılan noktalardan biri gibi görünm ektedir. Bu varsa­

yım prepubertal başlangıçlı BB'de, daha yüksek oranlarda DEHB saptandığını bildiren çalışma­

larla da u yum ludur (Geller ve Luby 1997). Ayrı­

ca bazı çocuklarda erken yıkıcı davranışın, öncül bir BB yada d uygudurum bozukluğu olabilece­

ğini gösteren çalışmalar da vardır (Biederman 1998b). Tüm bunlarla birlikte, çocukluk çağı BB, yaygın olarak DB, DEHB, karşıt olma ve karşıt gelme bozukluğu (KOKGB) ile birlikte görül­

m ektedir. Bu k o nuda C hang ve arkadaşları (2000) tarafından yapılan bir çalışmada, BB'lu çocuk ve ergenlerin %12-86'sında DEHB ve

% 69'unda DB saptandığı bildirilmektedir. Bir başka çalışma ise, ilk olarak BB tanısı alan çocuk­

ların yaklaşık %90'ında ve ergenlerin %29'unda, DEHB belirtilerinin olduğuna dikkat çekmekte-

nik gidişli ve inişli-çıkışlı olduğu bilinmektedir.

Yıkıcı davranış bozukluğu olan bir çocuğun ya­

lan söylediği, karşıt davrandığı ve çaldığı 1-2 ay boyunca görülebilmekte ve döngü görünüm ün­

de olabilmektedir. Öte yandan çocuk m anik ya­

da depresif iken DB ve KOKGB belirtileri de gös­

terebilmektedir. Bu nedenle de iki grup bozuklu­

ğun birbirleriyle ayırıcı tanısının güçleştiği be­

lirtilm ektedir (Biederman 1998b).

BB'nin bir duyg u durum bozukluğu olm asından yola çıkılıp, BB ile DEHB ayırıcı tanısında yarar­

lı olabileceği düşünülerek bu çocukların duygu- durum un a odaklanan araştırmacılar, BB'li ço­

cuklarda öforik duy g udu ru m u nd an çok irritabi- lite saptadıklarını ancak b u n u n da pek çok DEHB'li çocukta çeşitli derecelerde bulunabile­

ceğini belirtmektedirler. Böylece çocuklar şid­

detli disfori, dikkatsizlik, distraktibilite, geveze­

lik ve ajitasyondan oluşan oldukça karışık bir görünüm de bazen DEHB bazen de BB tanısı ala­

bilm ektedirler (Wozniak ve ark. 1995).

DEHB tanısı almış çocuklarda yapılan aile çalış-

Tablo 2: BB ve DEHB ayırıcı tanısında örtüşen ve çeldirici belirtiler.

DEHB ve BB ayırıcı tanısında örtüşen belirtiler

DEHB ve BB ayırıcı tanısında çeldirici belirtiler

M otor hiperaktivite İrritabilite

Psikomotor ajitasyon

H uzursuzluk, kısa dikkat süresi Artmış enerji

Neşe artm ış duygulanım , Grandiyozite,

Fikir uçuşm ası/hızlı, yarışan düşünceler, Uyku için azalmış gereksinim

Hiperseksüalite

dir (Geller ve ark. 1995).

M anide görülen birçok belirti DEHB ve antisos- yal davranışla karışmaktadır. Karışan bu belirti­

ler; dürtüsellik, hiperaktivite ve irritabilite olabi­

leceği gibi; saldırganlık, okul devamsızlığı, psi- kom otor ajitasyon, uyku gereksinim inde azal­

ma, distraktibilite ve uygun olm ayan seksüel davranışlar da olabilmektedir. Bunlara ek ola­

rak, DEHB'lilerin izlem çalışmalarında da artmış BB insidansı bildirilm ektedir (Geller 2000b).

Yıkıcı davranım bozukluklarının sürecinin kre­

m alarında bu çocukların akrabalarında artmış oranda DEHB bildirilmektedir. Son çalışmalara göre ailesel genetik bilgi ile BB+DEHB komorbi- ditesinin açıklanabileceği öne sürülm ektedir (Geller 2000a). BB'de yapılan ailesel çalışmala­

rın, akrabalarda yüksek oranlarda major depre- sif bozukluk, BB ve DEHB bulunm ası ile sonuç­

landığı belirtilm ektedir . W ozniak ve arkadaşla­

rının (1995) yaptığı bir çalışmada BB'li 16 çocu­

ğun 46 tane birinci dereceden akrabasının %13 (n=6) oranında m ani ölçütlerini karşıladığı gös­

terilmiştir. Bu sonucun kontrol ve DEHB'li gru­

(9)

ba göre belirgin ölçüde anlamlı olduğu bu lundu­

ğu; DEHB'lilerin ve kontrol grubunun akrabala­

rında BB bulunam adığı belirtilmektedir. BB'li çocukların akrabalarında ayrıca %25 (n=2) ora­

nında DEHB ölçütlerinin karşılandığı görülm üş­

tür. Bu oran DEHB'li g ruptan yüksektir, ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunm am ıştır. Hem BB hem DEHB grubu akrabalarında bu oran kontrollere göre artm ış görülm üştür .

Faraone (1997a), 140 DEHB'li, 120 DEHB'li olma­

yan çocuk ve onların 822 birinci dereceden akra­

balarında yaptığı çalışmada, BB ve DEHB'yi sap­

tam aya yönelik ölçekler kullanmıştır. inceleme­

ler sonucu saptanan DEHB+BB'li çocukların ve sadece DEHB'li çocukların akrabalarında DEHB riski kontrollere göre anlam lı yüksek;

DEHB+BB'li çocukların akrabalarında ise BB ris­

ki diğer gruplara göre beş kat daha yüksek bu­

lunm uştur. Ayrıca DEHB+BB'li çocukların akra­

balarında artmış MDB oranı ve işlevsellikte bo­

zulm a saptanm ıştır. Bu çalışm a so nucunda DEHB ile kom orbid BB'nin genetik yapı olarak diğer DEHB'lilerden farklı bir grup olduğu öne sürülm üştür (Faraone ve ark. 1997a). Bu çalışma­

lara göre çocukluk çağı BB ayrı bir ailesel send­

rom olabilir. Ancak BB ve DEHB'nin birbirinden bağımsız iki bozukluk olması halinde bu ailesel yüklülüklerin bulunam ayacağı düşünülm ekte­

dir. Ayrıca BB ve DEHB kom orbidite oranının gerçekteki her iki bozukluğun eşzamanlı tanı al­

m a oranını yansıtmadığı, BB'lu ve DEHB'li has­

taların akrabalarında artmış BB ve DEHB tanısı­

nın her iki bozuklukta da bir tam landırm a hata­

sından kaynaklanabileceği bildirilm iştir (Geller 2000a, Faraone ve ark. 1997a Faraone ve ark.

1997b). Faraone ve Biederm an (1997b)'nın, DEHB'nin erken başlangıçlı m ani için bir göster­

ge olup olmadığını araştırdıkları bir çalışmada, DEHB komorbiditesi ile m aninin başlangıç yaşı arasında negatif bir ilişki bulunurken; m anik ço­

cuklarda daha sık, ergenlerde ise daha az ko­

m orbidite saptam ışlardır . Bipolar I bozukluğu olan ebeveynlerin çocuklarında yapılan çocuk­

luk dönem i BB öncül belirtilerini saptam aya yö­

nelik bir çalışmada, bipolar çocuklarının sağlıklı ebeveyn çocuklarına göre DEHB belirtilerini yüksek oranda taşıması, bu belirtilerin BB'un

gelişimsel dönem e özgü öncülleri olabileceği gö­

rü şü n ü desteklem iştir (Emiroğlu ve Baykara 2001).

Davranım bozukluğuna odaklanan çalışmalarda ise, bipolar çocukların yaklaşık %51'inde ve bi­

polar ergenlerin ise %18'inde g örüldüğü ve DB'nin de DEHB gibi BB'nin erken başlangıçlı görünüm ü olabileceği belirtilm ektedir (Kovacs ve Pollock 1995, Geller ve Luby 1997). Bieder­

m an ve Faraone (1999) ise, DB'nin maniye ikincil yada tam tersi m aninin davranım bozuklarına ikincil olabileceği yolunda görüş bildirm ektedir.

Ayrıca DB komorbiditesinin zayıf yargılama ve grandiyozite ile ilişkili olduğu düşünülm ektedir (Carlson ve W eintraub 1993).

Bu çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda, yıkıcı davranım bozukluğu belirtilerinin özellik­

le de DEHB'nin, BB'nin öncülü m ü olduğu, yok­

sa eşzamanlı mı görüldükleri ya da bu d uru m ­ dan tanısal sınıflandırma hatalarının mı rol oy­

nadığı soruları akla gelmektedir. Diğer bir grup araştırmacı DEHB, DB ve KOKGB ile daha az kom orbidite tanımlarken;. prepubertal ve ergen­

lik dönem indeki bu semptomatolojinin gelişim­

sel basam aktaki farklılıklardan kaynaklanıyor olabileceğini öne sürm ektedir (Akiskal ve ark.

1985, Biederman 1998b, Weller ve Weller 1988, Kafantaris 1995, Kovacs ve Pollock 1995).

Sonuç olarak ayırıcı tanı açısından bu bozukluk­

lar kısaca tanımlanacak olursa; DEHB ve DB, d ü rtü kontrolünde yetersizlik ve davranışsal d ü ­ zenlemede bozulm a ile karakterize, kronik ve inatçı bozukluklardır. DEHB, 7 yaşından önce başlar ve geç çocukluk ve erken ergenlik döne­

m inde DB'ye doğru gidebilir. BB ise genellikle döngüseldir ve genellikle 12 yaşından önce baş­

lar. Anorm al du ygudurum ve coşkusal düzenle­

m ede bozulm a ön plandadır. Ayrıca gencin iş­

levselliğinde de bozulm a oluşturm aktadır (Gel­

ler ve Luby 1997).

XI. Cinsel Kötüye Kullanım:

M anik çocukta görülen hiperseksüalitenin, ço­

cuklarda m astürbasyonu da içeren kendini uya­

(10)

rıcı davranışlarla ortaya çıkabileceği belirtilmek­

tedir. Bu yönden çocuğun cinsel kötüye kullanı­

m a m aruz kalıp kalm adığının, yetişkin cinsel davranışlarına tanık olup olm adığının öyküde dikkatlice ele alınması gerekm ektedir (Geller ve Luby 1997).

SONUÇ VE TARTIŞMA

BB'nin erken belirleyicileri ile ilgili yapılan çalış­

m alardan dört önemli sonuç çıkmaktadır: 1) BB çocuklarda bilinenden daha yaygındır. 2) BB ile DEHB ve DB arasında örtüşen yönler bulunm ak­

tadır. 3) Ergenlik öncesi depresyon ve ergenlik başlangıçlı ani depresyon, tekrarlayıcı affektif hastalığın ilk epizodu olabilir. 4) Çocukluk ve er­

genlik dönem i BB çoğunlukla döngüsel olma­

yan, kronik, karışık yada hızlı döngülü doğaya sahiptir. Çocukluk çağı BB hemen daim a bir baş­

ka bozuklukla birlikte görülür. Bu bozukluklar da sıklıkla yıkıcı davranış bozukluklarıdır (Akis- kal ve ark.1985, Biederman 1998a, Weller ve Weller 1988, Kovacs ve Pollock 1995).

Çocukluk ya da ergenlikte tanı ölçütlerini belir­

lemek önemlidir, çünkü bozukluğun erken dö­

nem lerinde ve özellikle yetersiz tedavi edildiği veya tedavi edilmediği dönem lerde, döngü ara­

larında giderek kısalma eğiliminin oluştuğu ta­

nım lanm aktadır (Roye ve Byrne 1985). Daha da önemlisi son veriler, sosyal, davranışsal ve trav- m atik deneyimlerin, gen ekspresyonunu değişti­

rebileceğini düşündürm ektedir (Post ve Weiss 1996, Post 1992).

Profilaktik tedavinin olabildiğince erken başlan­

ması, hastalığın uzun vadede kötüleşmesini ön­

lem ede önemli görülm ektedir. Bu nedenle hasta­

lığı erken dönem de yakalam ak ve tanı koymak gerekmektedir. Ayrıca koruyucu ru h hekimliği açısından erken belirtilerin ve risk faktörlerinin tanımlanması da ayrı bir önem taşımaktadır.

Major psikopatolojinin saptanm ası, tanı ve teda­

viye yönelik doğru tutum ların uygulanm ası ile çocuk ve ergenler daha ağır bir tablodan korun­

m uş olacaktır. Bu amaçla, çocukluk çağı BB'ye ilişkin söz konusu tanı ve ayırıcı tanı güçlükleri­

nin en aza indirgenm esinde ve risk faktörlerinin

tanımlanabilmesinde yardımcı olacak nitelikte çalışmalara gereksinim olduğu görülmektedir.

Özellikle de çocuk ve ergen yaş grubuna özgü tanı ölçütlerinin belirlenmesine hizm et edecek çalışmalara öncelik verilmesi gerekmektedir.

KAYNAKLAR

A n th o n y J , S co tt P (1960) Manic- D ep ressive p s y c h o s is in childhood. Child P sychol P sych ia try 4:53-72.

A k is k a l H S (1983) D ysth im ic d iso rd er psych o p a th o lo g y o f p r o p o s e d chronic d e p r e s s iv e s u b ty p e s . A m J P sych ia try 140:11-20.

A k is k a l H S, D o w n s J, J o rd a n P ve ark. (1985) A ffective d iso rd ers in referred children a n d y o u n g er siblings o f m anic d e p re ssiv e s: m o d e o f o n s e t a n d p ro sp ective course. A rch G en P sych ia try 41:996-1003.

A m e r ik a n P s ik iy a tr i Birliği (1998) D SM IV M en ta l B o zu klu kla rın T a n ım sa l ve S a y ım s a l E lkitabı. Köroğlu E (çev.ed). 4 .b a sk ı. H ekim ler Y a y ın Birliği.

B ied erm a n J , R u s s e l R, Soriano J ve ark.(1998) (a) Clinical fe a tu r e s o f children w ith bo th ADHD a n d m ania.

J A ffe c t D isord 51:101-112.

B ied erm a n J (1998) (b) R esolved: M ania is m ista k e n fo r ADHD in p rep u b erta l children. J A m A c a d C hild A d o lesc P sych ia try 3 7 :1 091-1093.

B ied erm a n J, Faraone S, C h u M ve ark. (1999) F urther e vid e n ce o f a bidirectional overlap b e tw e e n ju v e n ile m a n ia a n d co n d u ct diso rd er in children. J A m A c a d C hild A d o lesc P sych ia try 37:458-456.

B o ttero n K, V a n n ier MW, G eller B ve ark. (1995) P relim inary s tu d y o f m agnetic reso n a n ce im aging chrac- teristics in 8-to-3 yea r-o ld s w ith m ania. J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 33:740-745.

B ow ring MA, K ovacs M (1992) D ifficulties in diagnosing m anic d iso rd ers in children a n d a d o lescen ts. J A m A c a d C hild A d o lesc P sych ia try 30:611-61.

C arlson GA, Strober M (1978) M anic d e p re s siv e illness in ea rly adolescent: A s tu d y o f clinical a n d diagnostic chracteristics in s ix c a se s . J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 17:137-16.

C arlson GA (1983) Bipolar a ffective d iso rd ers in child­

hood a n d adolescence. A ffective D isorders in C hildhood a n d A d o lesce n ce içinde, C antw ell DP, C arlson GA (eds).

S p e c tru m Publications N ew york.

C arlson GA (1990) A nnotation: C hild a n d a d o le sc e n t m a n ia -d ia g n o stic c o n sid e ra tio n . J C hild P sy c h o l P sych ia try 30:320-331.

C arlson G (1992) Bipolar d iso rd ers in children a n d a d o ­ le s c e n ts . C hild a n d A d o le s c e n t P s y c h ia tr y içinde, G arfinkel A , W eller E, CarlsonG (eds.) N ew york.W .B . S a u n d e r s co m p a n y., s:21-35.

C arlson GA, W eintraub S (1993) C hildhood behavior

(11)

p ro b lem s a n d bipolar disorder: relationship or coinci­

d en ce? J A ffe c t D isord 27:13-16.

C arlson GA, F enning S, B ro m et E J (1994) T h e confusion b e tw e e n bipolar diso rd er a n d sch izo p h ren ia in youth.

W here d o e s it s ta n d in th e 1 9 9 0 s? J A m A c a d Child A d o le sc P sych ia try 32:443-449.

C arlson GA (1995) Id en tifyin g p rep u b erta l m ania. J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 33:749-753.

C hang KD, S te in e r H, K etter TA (2000) P sychiatric p h e ­ nom enology o f child a n d a d o le s c e n t bipolar offspring. J A m A c a d C hild a n d A d o le sc P sych ia try 38: 443-4 4 9 .

C u m m in g s J L (1985) C linical N eu ro p sy c h ia try , FL:

G rune& Stratton, Orlando.

D avis R E (1979) M anic- d e p re s siv e va ria n t s y n d r o m e in c h ild h o o d , a p re lim in a ry report. A m J P s y c h ia try 113:702-706.

E ggers C (1989) Schizo-affective p s y c h o s is in childhood:

a fo llo w u p s tu d y . J A u tis m D ev D isorder 19:316-332.

Em iroğlu FN, B a y k a r a A (2001) Bipolar I B o zu k lu k lu A n n e b a b a la r ın Ç o cu kla rın ın Y ıkıcı D a v ra n ış B o zu k lu k la rı ve D u y g u d u ru m B o zu k lu k la rı Y ö n ü n d en D eğerlendirilm esi - U zm anlık Tezi. D o ku z E ylü l Üniver­

s ite s i Tıp F a k ü lte si Ç ocuk ve E rgen R u h Sağlığı ve H a sta lıkla rı A n a b ilim Dalı.

Faraone S, B ied erm a n J , M ennin D ve ark. (1997a) A tte n tio n deficit hyperactivitiy d iso rd er w ith bipolar d is ­ order: A fa m ilia l s u b ty p e ? J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 13:1368-1377.

Faraone S, B ied erm a n J , W o zn ia k J ve ark.(1997b) Is com orbidity w ith ADHD a m a rker f o r ju v e n ile - o n s e t m a n ia ? J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 13: 1 0 4 5 ­ 1055.

Geller B, F ox LW, C lark KA (1994) R a te a n d predictors o f p rep u b erta l bipolarity during fo llo w u p o f 6-to-12 y e a r o ld d e p r e s s e children. J A m A c a d C hild A d o le sc P sych ia try 32:450-458.

Geller B, S u n K, Z im erm an B ve ark. 1995) C om plex a n d rapid cycling in bipolar children a n d adolescent: A p r e ­ lim inary s tu d y . J A ffe c t D isord 33:245-258.

Geller B, L u b y J (1997) Child a n d a d o le sc e n t bipolar d is ­ order: A rew iev o f th e p a s t 10 y ea rs. J A m A c a d Child A d o le sc P sych ia try 13:1137-1176.

Geller B, W illiam s M, Z im erm a n B ve ark. (1998a) P repubertal a n d early a d o le s c e n t bipolarity d ifferen tia te fr o m ADHD b y m anic s y m p to m s, g ra n d io se d elu sio n s, ultra-rapid or ultradian cycling. J A ffe c t D isord 5 1 :8 1 ­ 91.

G eller B , W a rn er K, W illiam s M v e a rk. (1998b) P repubertal a n d y o u n g a d o le sc e n t bipolarity ve rsu s ADHD: a s s e s m e n t a n d va lid ity using th e WASH-U- KSAD S, CBCL a n d TRF. J A ffe c t D isord 51:93-100.

G eller B, B o lh o fn e r K, C ra n ey J v e ark. (2000a) P sychosocial fu n c tio n in g in a p rep u b erta l a n d early a d o ­ le sc e n t bipolar diso rd er p h e n o ty p e . J A m A c a d Child

A d o lesc P sych ia try 38:232-237.

Geller B, Z im erm an B, W illiam s M ve ark. (2000b) D iagnostic characteristics o f 9 3 c a s e s o f a p re p u b e rta l a n d early a d o le sc e n t bipolar diso rd er p h e n o ty p e b y g e n ­ der, p u b e r ty a n d com orbid a tte n tio n deficit hyperactivi­

ty disorder. J Child A d o le sc e n t P sychopharm acology 10:157-164.

Geller B, Z im erm a n B, W illiam s M ve ark. (2000c) Six- m o n th sta b ility a n d outcom e o f a p rep u b erta l a n d e a rly a d o le s c e n t b ip o la r d is o r d e r p h e n o ty p e . J C hild A d o le sc e n t P sychopharm acology 10:165-173.

Geller B, Z im erm a n B, W illiam s M (2002a) D SM IV m a n ia sy m p to m s in a p rep u b erta l a n d early a d o le sc e n t bipolar d iso d er p h e n o ty p e , co m p a red to a tte n tio n deficit hyp era ctive a n d norm al controls. J Child A d o le sc e n t P sychopharm acology 12:11-25.

Geller B, C raney JL, B olhofner ve ark. (2002b) T w o -year p ro sp ective fo llo w u p o f children w ith a p rep u b erta l a n d e a r ly a d o le s c e n t bipolar d iso rd er p h e n o ty p e . A m J P sych ia try 159:927-933.

Geller B, Z im erm an B, W illiam s M ve a rk . (2002c) P henom enology o f p rep u b erta l a n d e a r ly a d o le s c e n t bipolar disorder: E x a m p les o f e la te d m ood, g ra n d io se behaviours, d e c re a s e d n e e d fo r sleep, racing th o u g h ts a n d h y p e r s e x u a lity . J C h ild A d o le s c e n t P sychopharm acology 12:3-9.

K a fa n ta ris V (1995) T rea tm en t o f bipolar diso rd er in chil­

d r e n a n d a d o le s c e n ts . J A m A c a d C hild A d o le sc P sych ia try 33:731-740.

K ilgus M, P um ariega A , C uffe S (1995) Influence o f race on d ia g n o sis in a d o le s c e n t p sych ia tric inpatient. J A m A c a d Child A d o le sc P sych ia try 34:67-72.

K ovacs M, Pollock M (1995) Bipolar d iso rd er a n d comor­

b id co n d u ct d iso rd er in childhood a n d ad o lescen ce. J A m A c a d C hild A d o le sc P sych ia try 33:72-716.

K u tch er S, M arton P, K oren b u lu m M (1990) A d o le sc e n t bipolar d iso rd er a n d p erso n a lity diso rd er . J A m A c a d C hild A d o lesc P sych ia try 28:344-304.

L o w e TL, C ohen D J (1983) Biological resea rch on d e p re ssio n in childhood. C antw ell DP, C arlson G (eds).

A ffe c tiv e D isorders in C h ildhood a n d A d o lesce n ce.

N ew yo rk, S p e c tru m Publications.

Mc Clellan J, W erry S J (1997) Practice p a ra m e te r s fo r th e a s s e s m e n t a n d tre a tm e n t o f children a n d a d o le s ­ c e n ts w ith bipolar disorder. J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 13:10 (supp.) 26-176.

Mc G la sh a n TH (1988) A d o le sc e n t v e rs u s a d u lt o n s e t o f m a n ia . A m J P sych ia try 2:221-216.

N a sra lla h H A (1991) N eurodevelopm ental a s p e c ts o f bipolar a ffective disorder. Biol P sych ia tr 28:1-2.

P o st R M (1992) T ra n sd u ctio n o f p sy c h o so c ia l s tr e s s into th e neurobiology o f reccurent a ffe c tiv e disorder. A m J P sych ia try 19: 9 99-1010.

P o st RM, W eiss SR B (1996) A sp ecu la tive m odel o f a ffec­

(12)

tive illn ess cyclicity b a s e d on p a tte r n s o f drug tolerance o b se rv e d in a m y g d a la - k in d le d se izu re s. Mol Neurobiol 13:32-60.

P o st RM, Fergus EL, Leverich G S ve ark. (1999) A su r v e y o f ea rly sy m p to m s in childhood bipolar illness, in A n u a l M eetin g N e w R e s e a r c h P rogram a n d A b s tr a c ts . W a sh in g to n D.C., A m erica n P sychiatric A ssociation, s:170.

R oye- B y rn e P, P o st R, U hde T W (1985) T he longitudinal course o f recurrent a ffective illness: life ch a n g e d a ta fr o m resea rch p a tie n ts a t NIMH. A c ta P sych ia tr S c a n d

71(suppl. 307):5-33.

Strober M, Sch m id t-L a ckn er S, F reem an R ve ark. (1995) R ecovery a n d rela p se in a d o le sc e n ts w ith bipolar a ffec­

tive illness: A fi v e y e a r naturalistic, p ro sp ective fo llo w up. J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 33:723-730.

V e n k a ta m a ra n S, N aylor MW, King C (1992) C a se s tu d y m a n ia a ss o c ia te d w ith flu o x e tin e tr e a tm e n t in a d o le s­

cen ts. J A m A c a d Child A d o le sc P sych ia try 30:266-268.

W eller EB, W eller RA (1988) N euroendocrine ch a n g e s in affectively ill children a n d a d o lescen ts. P sych ia tr Clin N orth A m 6:40-54.

W eller EB, W eller RA, F rista d MA (1995) Bipolar d iso r­

d e r in children:M isdiagnosis, u n d e r d ia g n o sis, a n d fu tu r e Directions. J A m A c a d Child A d o le sc P sychiatry

3 3 :6 .7 0 9 - 719.

W erry J S , Mc Clellan J , C hard L (1991) E arly o n s e t schizophrenia, bipolar a n d sch izo a ffective disorders: A clinical a n d fo llo w up s tu d y . J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 29:402-455.

W erry J S , M cClellan J (1992) Predicting outcom e in child a n d a d o le sc e n t (early onset) schizophrenia a n d bipolar disorder. J A m A c a d Child A d o le sc P sych ia try 30:17-20.

W inokur G, C layton BJ, R eich T (1969) M anic-depressive illness. S t L ew is. M osby.

W o zn ia k J , B ied erm a n J , F araone S ve ark. (1987) M ania in children w ith p e rv a s iv e d evelo p m en ta l d isor­

d e r revisited. J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 13:

241-2 4 9 .

W o zn ia k J , B ied erm a n J, M u n d y E ve ark. (1995) A pilot fa m ily s tu d y o f ch ildhood-onset m ania. J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 33:267-273.

Zoroğlu SS, T ü zü n DÜ (2001) K a rb a m a zep in ile te d a v i ed ilen o ku l ö n cesi d ö n e m d e bir m a n i a ta ğ ı olgusu.

Ç ocuk ve E rgen R u h Sağlığı D ergisi.8(3).169-174.

Referanslar

Benzer Belgeler

şu beni çok üzdü, koca ev, onca eşya, onca hatıra yanıp kül olurken, sadece balkonun yanması bana neden böyle tesir etmişti,

yeni bir anlayışla ilgi çeken Rado, günlük ya­ zılarıyla da popüler olmuştu. Y ı­ lında Sovyet Rusya” gibi eserleri yayın

Atatürk döne­ minin gerçekçi ve şahsiyetli dış politikasını sür­ dürmek için sadece Amerika’ya bağlı kalmayıp Avrupa ülkeleriyle daha yakın temaslar

Hastalık başka bir uyku hastalığı, medikal veya nörolojik hastalık, mental hastalık veya madde kullanımı tanı kriterlerini karşılamaz.. Uyurgezerlik

mansoni infection should be kept in mind in the differential diagnosis of patients with hepatosplenomegaly, fever, and/or anemia, particularly in those who had travelled to

A’nın Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuk- lukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli-Türkçe Uyarlaması (K-SADS- PL-T) (Gökler

O lgunun geçen yıl yaklaşık bir ay süren uykusuzluk, çarpıntı yakınm alarının eşlik ettiği, sık sık "ölsem de kurtulsam" dediği, daha çökkün bir dönem

Neonatal hepatitli olguların biyopsi yapıl- dığı tarihteki ortalama yaşı 67,7±28,5 gün bulunur- ken, biliyer atrezili olguların biyopsi tarihindeki ortalama yaşı