• Sonuç bulunamadı

MELEK GEÇTİ’DE ‘ZAMAN’IN İZİNİ SÜRMEK Ali KURT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MELEK GEÇTİ’DE ‘ZAMAN’IN İZİNİ SÜRMEK Ali KURT"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Adres Adress

MELEK GEÇTİ’DE ‘ZAMAN’IN İZİNİ SÜRMEK

Ali KURT1 Özet

Vural Bahadır Bayrıl, 1980 Kuşağı Türk şiirinin en önemli temsilcilerindendir.Vural Ba- hadır Bayrıl’ın şiirlerine bakıldığında gelenekten beslendiği ve onu dönüştürerek modern bir şiir ortaya koyduğu görülmektedir. Şiir kitapları incelendiğinde “zaman” kavramının genel olarak Vural Bahadır Bayrıl şiirinin ana temalardan biri olduğu anlaşılır V.B.Bayrıl’ın beslendiği kaynaklar göz önünde bulundurulduğunda ana temalardan biri olan “zaman”ın,

“çoğul okumaya” müsait bir olgu olarak kullanıldığı hemen fark edilir. Bu çalışmanın amacı, Vural Bahadır Bayrıl’ın Melek Geçti isimli şiir kitabında “zaman”ın merkez izlekler- den biri olduğunu tespit etmek, şairin beslendiği kaynaklardan hareketle şiirlerdeki zaman algısını, farklı okumalarla ortaya koymaktır.

Anahtar kelimeler: Vural Bahadır Bayrıl, zaman, gelenek, 1980 kuşağı.

TRACING THE ‘TIME’ IN MELEK GEÇTİ Abstract

Vural Bahadır Bayrıl is one of the most important representatives of the 1980 generation Turkish Poetry. It is seen that Vural Bahadır Bayrıl was inspired by the traditionsand he created a modern poetry by turning traditions into a modern approach.When his poetry books are analyzed, we experience that; the term “time” is generally the main theme of poems of Vural Bahadır Bayrıl. When we consider the sourcesthat Vural Bahadır Bayrıl was inspired by, it is immediately noticed that; time, which is one of the main themes, is used as an available fact for “plural reading”. The aim of this study is; to determine “time” is one of the main themes in “Melek Geçti” the poetry baak of Vural Bahadır Bayrıl; and to reveal time perception in his boks with different readings by considering the sources that the poet was inspired.

Key words: Vural Bahadır Bayrıl, time, tradition, the 1980 generation.

Giriş

Vural Bahadır Bayrıl; 1980 sonrası Türk şiirinin en önemli temsilcilerinden biridir. Hilmi Ya- vuz onun için, “V. B. Bayrıl’sız bir 21. yüzyıl şiirinden söz edilemez.” (Bayrıl, 2015: Arka Kapak) der. 1980’lerden itibaren çeşitli dergilerde şiirleri yayımlanmaya başlanan Vural Bahadır Bay- rıl’ın ilk şiir kitabı 1992 Behçet Necatigil Şiir Ödülünü de alan Melek Geçti’dir. Melek Geçti’deki şiirler incelediğinde “zaman”ın, ana izleklerden biri olduğu hemen fark edilmektedir. Zaman;

teolojiden felsefeye, matematikten fiziğe, tarih boyunca farklı alanların varlığı-yokluğu, so- mutluğu-soyutluğu, öznelliği-nesnelliği yönüyle tartışma konusu olan bir kavram olmuştur.

İnsanoğlu, tarih boyunca ‘zaman’ kavramı üstünde düşünmüş, farklı yöntem ve metotlarla onu ölçmeye çalışmıştır2. Medeniyet merkezli bakıldığında zaman kavramı ile ilgili, bazen kesişen bazen taban tabana zıt, farklı birçok yaklaşım söz konusudur. İşte bu yaklaşımların tümünden

1 Yrd. Doç. Dr., Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, ali.kurt@klu.edu.tr

2 Ahmet Cevizci’nin Felsefe Sözlüğü’nde zaman, ‘ölçülebilir nicelik olarak düşünülen süre’, ‘parçaları önce ve sonra, başlangıç ve son gibi ilişki bildiren terimlerle ifade edilen ve değişmeden ayrılmaz olan bütün’, ‘olay- ların birbirlerini izledikleri sonsuz bir ortam olarak düşünülen soyut kavram’, ‘fiil ya da eyleme bağlı olarak doğal sürenin çeşitli dilbilimsel bölümlerini gösteren kategori’ şeklinde tanımlanmaktadır. Genel olarak ci- simlerin hareketiyle ölçülebilen zamanı nesnel zaman; geleceğe doğru yönelmiş bir sürece ilişkin, pasif değil de, aktif yaşantıyla belirlenip, doğrudan ve aracısız olarak hissedilen, dolaysız olarak yaşanıp, nesnel olarak ölçülemeyen, yerine göre kısa ya da uzun görünebilen zamanı öznel zaman şeklinde isimlendirilen iki türlü zaman algısından söz edilmektedir (Cevizci, 2010: 1675).

(2)

Adres Adress

bahsetmek bir makalenin sınırlarını aşacağından bu çalışmada Vural Bahadır Bayrıl’ın beslen- diği kaynaklar ve bu kaynakların “zaman” kavramına yaklaşımlarından hareketle onun Melek Geçti (Bayrıl, 2000) isimli kitabında yer alan şiirlerindeki zamanın izi sürülecektir. Bunu ya- parken de zaman ifadeleri, zamana vurgu yapan ve zamanı temsil eden bütün değerler tespit edilmeye ve şiirinin merkezine de oturtabileceğimiz bu olgu yorumlanmaya çalışılacaktır.

Melek Geçti’de Zaman Algısı

Vural Bahadır Bayrıl’ın şiiri, “sağlam bir gelenek bilgisinin sunduğu olanaklardan yararlanan güçlü ve müstakil bir şiir” (Duymaz, 2003:20) olarak değerlendirilmektedir. Bayrıl’ın, “Türk şiir geleneğinin modern ustası Hilmi Yavuz”u (Ergülen, 2005: 10) kendi ustası olarak kabul etmesi, “1980 Kuşağı Türk Şiiri”nin önemli temsilcilerinden Haydar Ergülen’in, onu “gelenek- sel olarak modern bir şair” (Ergülen, 2005: 10), Baki Asiltürk’ün ise “genel olarak gelenekçi ve

‘esoterik’ şiiri savunan ve metinlerarası ilişkiye önem veren (Asiltürk, 2006: 126) bir şair şek- linde tarif etmesi dolayısıyla; onun gelenekten beslenen ve geleneğe eklemlenen bir şair olduğu ile ilgili genel bir kanaatten söz edilebilir. Gelenekten bu denli beslenen bir şair olan Vural Bahadır Bayrıl’ın şiirlerinde zaman kavramını incelerken, Doğu mistisizmindeki özellikle de Türk Tasavvuf geleneğindeki zaman anlayışıyla ilişkilendirmek yerinde olacaktır. Çünkü V.B.

Bayrıl bir söyleşisinde, Yunus’tan bu yana Türk şiirinin bütün büyük ustalarını, kendisi için usta kabul ederek, onlarla bir ‘ruh akrabalığı’ kurduğunu (Bayıldıran, 2012: 65) söylemektedir.

Ayrıca Vural Bahadır Bayrıl’ın eserlerinde Martin Heidegger’e göndermeler yaptığından ve onun “Varlık ve Zaman” kitabına hayran olduğundan söz etmek gerekir (Karahan, 2012:163).

Bunun yanında onun şiirlerinin psikanalitik bir okumaya da çok elverişli olduğu görülmekte- dir. Öyleyse Vural Bahadır Bayrıl’ın zaman anlayışı ile ilgili çıkarımlarda bulunurken hem Doğu mistisizmi, Türk İslam felsefesi ve tasavvuf geleneğinden hem de Batı felsefesi ve gele- neğinden ve psikanalitik yaklaşımlardan bahsedilmelidir. Ayrıca Mehmet Sümer, Vural Baha- dır Bayrıl’ın şiirlerinde temel tema olan zaman, derinlemesine incelendiğinde çok yönlü bir yaklaşımın söz konusu olması gerektiğini şöyle dile getirir:

“Bu temanın kimi defa felsefedeki zaman sorunsalına, kimi defa Türk şiirinin tarih bo- yunca oluşan birikimini kapsayan geniş zamana, yani geleneğe, kimi defa bireysel olarak insanın kirlenmemiş zamanlarına, çocukluğa ve kimi zaman da değerlerin metalaştırılma- sına duyulan tepkiyle modern zamana karşı geçmiş zamanı öne çıkaran politik bir tavra uzandığı da görülür.” (Sümer, 2012: 120).

Melek Geçti; “Vedâ”, “ Yadigâr”, “Siyanür ve Eşya Arasında” ve “Melek Geçti” isimleriyle dört ana bölümden ve son bölüm olan “Melek Geçti” ise ayrıca “bir/Alâmetler” ve “iki/ Kâğıt Ayna”

isimleriyle iki alt bölümden oluşmaktadır. Melek Geçti’nin ilk metni, “Biri Düşlüyor” başlıklı şiirsel bir metindir.

“Her bugünü bir doruk olan Zaman neler düşlemedi şimdiye dek? En güzel yeri dize olan kılıcı düşledi… Bilgelik taslayabilen özdeyişi düşledi ve işledi…(…) Biri’nin kendini düşle- diğini düşledi…” (Bayrıl, 2000: 8-9)

Kitapta bu metnin, ilk cümlesi ile son cümlesinin farklı puntolarla ve koyu yazıldığı görülmek- tedir. Burada gerek görsel açıdan gerekse içerik açısından birbirini tamamlayan ilk ve son cüm- leyle asıl söylenilmek istenilen öne çıkarılmaktadır. Bu iki cümle arasında nelerin düşlendiği teferruatlı bir şekilde “düşle-” eyleminin öğrenilen geçmiş zaman kipi olan “düşledi” fiili tekrar edilerek 33 cümleyle anlatılmıştır. Ancak öğrenilen geçmiş zaman kipi ile yazılan bu şiirsel metnin başlığı ise “düşle-” eyleminin şimdiki zaman kipi ile “düşlüyor” şeklinde kullanılmıştır.

Vural Bahadır Bayrıl geniş zamanı, en imkânlı zaman olarak gördüğünü ve şiirlerinde belki bu yüzden bu zamanı tercih etmiş olabileceğini söyler. (Yüce, 2012: 15). Bayrıl’ın geniş zamanın yanı sıra şimdiki zaman ve geçmiş zamanı da şiirlerinde kullandığı, ancak gelecek zamanı ter- cih etmediği görülür. “Biri Düşlüyor” isimli şiirsel metinde olduğu gibi şiirlerinde genellikle geçmiş zaman, “an” içinde düşünülen, yaşanmış olan ve “an”da hatırlanan bir geçmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. “Merdiven, Aşk ve Fal, Hayat bilgisi, Tevvekkül, Fecr, Nosthalgia, Bal- kon, Akkor, Delil, Dilemma, Girdap, Park Otel, Bekleyiş, Serzeniş, Elyaf, İklim, Şerha” başlıklı

(3)

Adres Adress

şiirlerde kip olarak “görülen geçmiş zaman kipi” ile karşılaşılsa da baskın şekilde “Biri Düşlü- yor” isimli şiirsel metinde olduğu gibi “an” içinde düşünülen “an’a bağlı, “an”dan kopuk olma- yan, yaşanmış olan ve “an”da hatırlanan bir geçmişten bahsedilebilir. Buradan belki Bergson felsefesindeki durée, “(G)eçmişi, şimdi içinde uzatan bir belleğin kesiksiz yaşamıdır.”(Topçu, 1998: 31) düşüncesi akla gelebilir. Yani “Geçmişin şimdi içinde bu devamı olmaksızın Durée olamaz.” (Topçu, 1998: 31) Bayrıl’ın yaklaşımı her ne kadar bu anlayışa benzer olsa da onun bu fikri Heidegger’den aldığını söylemek daha doğru olacaktır. Heidegger’in tarih düşünce- sinde nostaljiyi yani geçmişe özlemi görmek mümkündür. Heidegger’in tarihsellik anlayışı içinde geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki akış gösterilirken “an” içinde yaşanan olumsuzluk- ların, kendi mirasına sahip çıkılarak, geçmişe duyulan özlemle giderilmesi söz konusu- dur.(Mulhall, 1998: 230-235)

Vural Bahadır Bayrıl’ın Melek Geçti’deki ilk metin olan “Biri Düşlüyor”un daha ilk cümlesinde

“zaman” kelimesine ilk harfi büyük yazılarak özel bir anlam yüklendiği görülmektedir. Bu ilk metnin ilk cümlesinde “Her bugünü bir doruk olan Zaman neler düşlemedi şimdiye dek?” so- rusu sorulurken “şimdiye dek” ifadesiyle içinde bulunulan zamandan geriye doğru düşleme eylemi ile geçen bir geçmiş, dolayısıyla bu eylemi gerçekleştirme kudretine sahip bir varlık ola- rak “Zaman” karşımıza çıkmaktadır. Burada yine özellikle Heidegger’in “Varlık ve Zaman” yak- laşımdan söz edilebilir.3 Vural Bahadır Bayrıl’ın gerek bu metinde gerekse çalışmamızda daha sonra yeri geldikçe göstereceğimiz şiirlerde geçen ve ilk harfi büyük yazılan diğer “Zaman” ifa- deleri, onun şiirindeki “Zaman”a yaklaşımını karşımıza çıkarır. Buradaki “Zaman” Vural Ba- hadır Bayrıl’ın beslendiği kaynaklardan da hareketle bizi ister istemez tasavvuf felsefesine de götürmektedir. Tasavvuf felsefesine göre âlem tecelli ile meydana gelmiştir. Mutlak ve gerçek varlık (Allah) kendini görmek ve göstermek istemiş, âlemi yaratmıştır. İnsan nasıl kendini gör- mek için aynaya bakarsa, Allah da kendi güzelliğini görmek ve göstermek için âlemi meydana getirmiştir. Buradan hareketle âlem, Allah’ın kendini gösterdiği aynadır. Ancak sadece bir gö- rüntü, yansıma şeklinde olan bu varlık, yokluktan ibarettir. Tek ve gerçek varlık, Allah’tır.

Kâinatta gördüğümüz ve var zannettiğimiz şeylerin, gerçek ve kendine mahsus bir varlığı yok- tur. “Kâinatta, bu âlem aynasında vahdetle (asıl varlık) kesret (görüntü) yan yana görü- nür.”(Güler, 2004: 103-121) Metinde bir insanın neler düşleyebileceğini teferruatlı bir şekilde anlattıktan sonra sonunda, “Biri’nin kendini düşlediğini düşledi…” cümlesiyle de aslında tüm bu anlatılanlardan düşleyenin de bir düş olduğu ortaya çıkar. Yani burada insanoğlunun Allah’ı hayal ettiği müddetçe var olduğunu fark edebileceği şeklinde de bir yorum getirmek mümkün- dür. Dolayısıyla büyük harfle yazılan “Zaman” gerçek varlık “Allah” olarak da yorumlanabilir.

Bayrıl, bu iki cümle arasında oldukça ayrıntılı bir şekilde düşleri anlatırken Doğu kaynakla- rında ve dolayısıyla tasavvuf kültüründe çokça işlenen “ayna, gül” sembollerinin yanında Batı’ya ait arketipleri ve bunların yanında da moderni simgeleyen “uzay, dördüncü boyut, ka- leydoskop” gibi kelimeleri kullanmıştır. Bu ilk metin üslup olarak bize Kur’an-ı Kerim’deki an- lamı daha da güçlendirmek için yapılan aynı fiillerin tekrarını hatırlattığı gibi Borges’in üslu- bunu da çağrıştırmaktadır. “Biri Düşlüyor”da zaman kavramı ile ilgili ortaya koyduğumuz bu yaklaşımların, Melek Geçti’de karşımıza çıkan gerek bu şekilde direk yazılan “Zaman”, gerekse zamanı vurgulayan imgeler ve zamanı temsil eden bütün değerler için de geçerli olduğunu söy- leyebiliriz.

3 “Varlık ve Zaman” kitabında Heidegger; “veren” O’yu, Varlığın kendisi olarak gösterir , “verir” ifadesinin kendi gerçekliğini bahşeden Varlık’ın veren doğasını belirttiğini söyler. Heidegger’in “O” “varlığı verir” ifa- desinden hareketle, “O” zamanı verir’ de açığa çıkmalıdır. Bu vermede, vermenin ilkin ikisini birbirlerine yakın tutan ve onları varlığa getiren bir bağıntı olarak nasıl belirleneceği ortaya çıkar. Böylece zamanın var- lığı daha tedbirli hale geliyor ve mevcudiyet anlamındaki Varlık’a, mevcut'a doğru dönerek kendisini bize

“zaman” olarak göstereni algılıyoruz. Ancak, mevcudiyet anlamındaki mevcut, şimdi anlamındaki mev- cut’tan öylesine ayrıdır ki mevcudiyet olarak mevcut, şimdi olarak mevcut aracılığıyla hiçbir şekilde belirle- nemez. Öyleyse Varlık: Mevcut-olma, mevcut -olmaya bırakma: Mevcudiyet şeklinde anlamlandırılabilir.

Buradan hareketle eğer biz zamanı, mevcut aracılığıyla karakterize edecek olursak, mevcudu “artık -geçmi- şin-şimdisi olmayan ve henüz- geleceğin-şimdisi olmayandan ayrı olan şimdi” olarak anlarız. Ancak bu mev- cut, aynı zamanda mevcudiyetten söz eder. Biz daha çok zamanı -şimdi, geçmiş ve geleceğin birliğini- şimdi aracılığıyla tasarımlarız (Heidegger, 2001: 7-25).

(4)

Adres Adress

“Hüsün” şiirinde zaman, geçmiş zaman olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada geçmiş, “şaire altın kafiyeler ilham eden” (Bayrıl, 2000: 26) bir imge şeklinde ele alınırken, geçmiş hep iyi ve olumlu, hâlihazır ise hep kötü ve olumsuz olarak gösterilmektedir.

“Girdap” şiirinde, mazi olan zaman “kabuk tutmaz açık bir yara” (Bayrıl, 2000: 74) olarak ifade edilmektedir. Bu yönüyle bakıldığında “zaman” kavramının şiirdeki diğer imgelerin oluşma- sında da çok önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Burada ayrıca yukarıda bahsettiğimiz He- idegger’in tarih düşüncesindeki “an” içinde yaşadığı olumsuzlukları, kendi mirasına sahip çı- karak, geçmişe duyduğu özlemle gidermenin söz konusu olduğunu söylemek yerinde olacaktır.

Melek Geçti’de önemli bir imge olan çocuk ve çocukluk imgesi de yine “zaman” bağlamında değerlendirilebilir. Çocuk ve çocukluk, şairin içinde bulunduğu ‘an’a göre, geçmiş olduğu için hep özlem duyulan, geri dönülmek istenen zaman olarak karşımıza çıkmaktadır. “Estamp” şi- irinde zaman, tasavvufi bir bakış açısıyla işlenir. Mevlana'nın eserlerinde geçen neyin hikâye- sine telmih yapılır. Sazlıktaki bir kamışın ney hâline gelene kadar geçirdiği evreler, insanın olgunlaşmasının basamaklarını ifade eder. Bulunduğu sazlık içindeki kamışlar arasından ko- parılan ney, usta bir el tarafından usulüne uygun şekilde kesilir. İçi boşaltılıp, kurutulur. Daha sonra ateşle delinerek baş ve son kısmına demir boğumlar yerleştirilir. Bir müddet bu hâlde bekletildikten sonra ney, neyzenin nefesinden üflenen nefha ile ayrılıktan dolayı, kamışlıktan asıl vatanından ayrılmanın hasreti ve acısıyla yanık yanık ses çıkarır. İşte bu durum, ruhlar âleminden gelip balçıktan yaratılmış bedene, yani ten kafesine giren insanda, koparıldığı asıl vatanına Mutlak Varlık’a hasret başlamıştır. Bu yolda ilahi aşk ve çilelerle yoğrulan insan za- manla olgunlaşarak nihayet “insan-ı kâmil” hâle gelir (Demirel, 2007: 149-191).

“Kamış ağlıyor Ney’den uzakta.

‘Zaman’ diyor, ‘zaman sen hep böyle kal,

Henüz bir sihirken çocuk ve kainat.’” (Bayrıl, 2000: 15)

dizelerinde yukarıda bahis konusu olan çocukluğun, kainatın tasavvufi karşılığı ‘Mutlak Var- lık’a kavuşma isteği, yine ‘zaman’ imgesiyle verilir. Zamanın işlememesi böylece asıl vatandan, Mutlak Varlık’tan ayrılmama isteği söz konusudur. Ayrıca bu “ana rahmine dönme, çocukluğa geri dönme isteği”4 olarak Freudyen bir yaklaşımla, psikanalitik açıdan da yorumlanabilir.

Yine Melek Geçti’nin ilk şiiri olan “Merdiven”de çocukluğa dönüş özlemi dolayasıyla geçmiş zaman karşımıza çıkar. “Burada çocukluğa sarkıtılan cam merdiven” ayrıca dikkatle üzerinde durulmaya muhtaçtır. Çocuklukla bağın kurulabildiği o anların ömrün en değerli anları oldu- ğunu göstermesinin yanı sıra, bu durumun ne kadar hassas ve kırılgan, geçici olduğunun da farkındalığını gösterir.

“İnceymiş âh, kırılabilirmiş meğer, ömrün bu altın saatlerinde

çocukluğa sarkıtılan cam--- M E R

D İ V E

N” (Bayrıl, 2000: 15)

4 Sigmund Freud’un bu yaklaşımı; doğumla birlikte güven içinde hissedilen bir ortamdan kaotik bir ortama çıkıldığında kendisini çaresizlik içerisinde hisseden çocuğun onu tehdit eden bir zamandan tehlikelere karşı korunduğu bir zamana- zamansal bir gerileme gerçekleştirme isteği şeklinde özetlenebilir (Freud, 1999: 263- 273)

(5)

Adres Adress

Melek Geçti’de aynı çocuk ve çocukluk imgesinin yine “zaman” bağlamında, geçmişte kaldığı için, “özlem duyulan, hâlihazırdan kaçıp geri dönülmek istenen zaman” olarak öne çıkarıldığı başka şiirler de söz konusudur. Çünkü zaman bağlamında değerlendirebileceğimiz bu imge Melek Geçti’nin merkez imgelerinden biridir. Çocuk ve çocukluk imgesine dolaylı olarak başka imgeleri zaman bağlamında değerlendirirken tekrar değinilecektir.

“Hurdalık”ta isimli şiirde “zaman”, “çocukluk, hurdalık, anne, lehim, asit, oksid” kelimeleriyle geçmiş, geçmişe özlem, modern hayattan ve hâlihazırdan duyulan mutsuzluk hatta derinde bir antikapitalizmi verebilmek için kendisine yüklenen bütün değerleriyle yeni farklı imgeler şek- linde karşımıza çıkar. Zamanın hurdaya çıkması artık tedavülde olmaması, kullanılmaması de- mektir. Hurda yine modern zamanın, tüketici toplumun bir ürünüdür. Burada ‘oksit’ kelimesi de, bir metal üzerinde belli zamanın geçmesine bağlı oluşan kimyasal oluşum, özellikle za- manla ilişkilendirmek için kullanılmıştır.

“Çocuk koparır tebessümle, kendini Geleceğe bağlayan lehimi. Zaman Hurdaya çıkar. Asit,

Söker oksidi.

İşte hatıranın balkonlarında zaman ötesi iki sevgili. Çocuk ve Anne!Ağıyorlar göğe.

Yakarışlar ve kalbe aşina dualar gibi…” (Bayrıl, 2000: 69)

Yine “Aşk ve Fal” şiirinde ‘metcezir’ imgesi ömrün uzunluğu, kısalığı; hayatın ‘gelgit’leri “geç- miş ve hâl, gelecek ve ölüm” dolayısıyla da “zaman” olarak karşımıza çıkar. Burada yine tasav- vufi anlamda deniz ve dalga benzetmeleriyle Mutlak Varlık’a kavuşma ve yine Freudyen yakla- şımla saf ve güvenli su içindeki ana rahmine geri dönmeden söz edilebileceği gibi Heidegger’in yukarıda ele aldığımız “Varlık ve Zaman” yaklaşımından da bahsedebiliriz.

“Fal köpürdü. Kıyı, itiyor denizi açığa. Cezir… Ömrümüzdür, o narin filika. Bil, incelir zamanla, hem ip hem tahta!

(…)

Ansızızın med. İp kopar, zaman çekilir. Silinir biçare ömrümüz,

berhava olur bir dalgada.” (Bayrıl, 2000: 17)

“Âsûde” şiirinde ise ‘metcezir’ (Bayrıl, 2000: 29) hadisesi falla ilişkilendirilerek “ay” da söz ko- nusu edilir. Doğu kültüründe astroloji önemli bir yere sahiptir. Buradan hareketle Âsûde şii- rinde yine ayın hareketlerinin ve şeklinin insanları etkilediği düşünülür. Bu bağlamda ay mu- hayyileyi harekete geçiren, özlemi depreştiren önemli bir unsurdur. Dolayısıyla buradan tekrar geçmişe ve şimdiye atıftan bahsedilebilir.

(6)

Adres Adress

“Nosthalgia” şiirinde “İki ezeli çocuğa; Andrey ile Ahab’a” (Bayrıl, 2000: 38) şeklinde bir epig- raf kullanılmıştır. Burada Vural Bahadır Bayrıl’ın, Amerikalı yazar Herman Melville’in dün- yaca ünlü romanı Moby Dick’in başkahramanı Kaptan Ahab’a5 ve Rus sinemasının dehası olan Andrey Tarkovski (1932-1986)’ye ve onun 1983 yılında İtalya’da sürgünde çektiği ilk filmi Nosthalgia’daki hikâyenin baş kahramanı Andrey’e gönderme yaptığı görülür. Epigrafta veri- len iki kahraman ve Bayrıl’ın özellikle bu kahramanlara niçin atıf yapmış olduğu meselesi, de- rinlemesine incelemeye müsait bir konu olmasına rağmen burada konunun sadece “zaman”

bağlamında değerlendirilmesi, çalışmanın kapsamı açısından daha sağlıklı olacaktır. Bu iki kurmaca kahramanın “iki ezeli çocuk” olarak gösterilmesi, şairin kendi hayatıyla kahramanlar arasında bir bağın kurulması, bu bağın da özellikle çocukluk vurgusuyla yapılması kayda de- ğerdir. Öncelikle şiirin isminden yola çıkılacak olunursa “Nosthalgia” ismi başlı başına zamana yapılan atfı gösterir. Nostalji, TDK Güncel Türkçe Sözlük’te; “geçmişte kalan güzelliklere olan özlem duygusunun yanında, değişime karşı duyulan korku sonucu geçmişe sığınma duygusu”

(www.tdk.gov.tr) olarak tanımlanır. Andrei Tarkovski’nin “modernitenin krizini bir şairin hikâyesi özelinde anlattığı” (Çolak, 2013: 49), sıla özlemini dışa vurduğu Nosthalgia filminde, vatan özlemi çeken bir entelektüelin sinema diliyle beyaz perdeye aktarılması söz konusudur.

Tarkovski’nin filmlerinin merkezinde, insanın kökeninden ayrılması, doğduğunda göbek ba- ğından kopması yani bir ayrılma, kopma eylemi mevcuttur.(Yergebekov, 2003: 40-41) Bura- dan hareketle Vural Bahadır Bayrıl’ın, “Nosthalgia” filmine de atfen kullanmış olduğu başlığın, Melek Geçti’nin temel teması olan zaman algısıyla örtüştüğü görülmektedir.6

Ayrıca “Nosthalgia” şiirinde “zaman”;

“Artık onun (hilkatını) tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın!” (Çantay, 1993: 457).

ayetine “nefha-i ruh’” (ruh üflenmesi), Allah’ın insana kendi ruhunun üflemesi hadisesi ‘Za- manın ruhuna bir ima olarak üflendim’ (Bayrıl, 2000: 39) şeklinde karşımıza çıkar.

“Külçe” şiirinde ise;

“Biçimleniyor fosil zaman. Kaf ve Nun!

Yaratılış sözleri!” (Bayrıl, 2000: 62)

dizelerinde zamanın ve yaratılışın “kün” (ol) emriyle başladığına dair Kur’an’da geçen Yasin suresi 82. ayete bir telmih vardır. Burada zaman “fosil zaman” şeklinde bir imgeyle verilirken yaradılıştan bu yana geçen çok uzun süreyi de belirten farklı çağrışımlarıyla verilir. “Delil” şii- rinde “Sonra Zaman geldi. Zarı yırtan/ ipek böceği.”(Bayrıl, 2000: 63) ifadesiyle yine yaratılışa bir telmih söz konusudur.

“Çocuk ve Lavanta” şiirinde;

“Şi’rdir, sır’ı dökülmüş görüntülerdir, eskir,

bir anneanneden akan o tebessüm ve gül duygusunda.

Çözülür hayal ve ayna.” (Bayrıl, 2000: 41)

mısralarıyla ayna imgesiyle birlikte kullanılan “sır’ı dökülmek” ifadesi tevriyeli bir şekilde her iki anlamıyla da değerlendirilebilir. Burada “sır’ı dökülmek” ifadesi “eski-” eylemiyle birlikte

5 Herman Melville’in romanı Moby Dick’in başkahramanı Kaptan Ahab, varolan dünyada insanın tutsak düş- tüğü, bir türlü yenemediği ve mücadele ettiği her şeye karşılık geldiğini söyleyebileceğimiz “Moby Dick”le amansız bir mücadeleye giren kahramandır. Bayrıl’ın roman kahramanı Kaptan Ahab’a olan ilgisi bilinir.

Hatta çevresinde Bayrıl, kısa adıyla “Baha” diye de anılmaktadır. Baha’nın tersten okunuşu ise “Ahab”dır.

6 Andrei Tarkovski’ye göre geçmiş geri getirilemez. Ancak geçmiş, içinde yaşanılan zamandan çok daha ger- çektir. Şimdiki zaman akıp gider, kaybolur. Zaman maddi ağırlığına ancak anılarda kavuşur. Tarkovski, film çekme sanatını da zamanı mühürleme yeteneği olarak algılar. (Tarkovski, 2008: 45-46 )

(7)

Adres Adress

kullanılarak yine geçen zamana vurgu yapılmış olduğu hemen fark edilir. Çünkü “eski-” zama- nın geçmesiyle alakalı bir durumdur. Yine aynı şiirde zamanın geçişi bize çocukluğa dönüş ve hatırlama yine “pas”, “aşınma”, “sararma”, “çürüme” kelimeleriyle imlenirken, “lavanta ko- kusu, fesleğen, muhacir leylakları, büyük konak, sararmış Selanik ipeklisi, çürümüş tanbur”

yine geçmişi, şairin kendi çocukluğunu hatırlatır ve böylece “zaman” kendisiyle yeni imgeler üretilen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

“İçerde, pasın gölgeye, gölgenin çocuğa dönüştüğü yerde aşınmış bir lavanta kokusu…

Ve içinden sessizce geçilen bir oda:

tedirginlik!... Böyledir anne ve hatırlama.” (Bayrıl, 2000: 41)

“Park Otel” şirindeki “Hatırlamak-hah-nafile!/ Zalim koleksiyonu zamanın”(Bayrıl, 2000: 75) mısralarında hatırlama eylemi, zamanın zalim koleksiyonu olarak vurgulanırken yine “Çetre- fil/ima” şiirinde,

“Mahmur gel giti zamanın sürükler geçmişi hafızanın girdabına” (Bayrıl, 2000: 78)

mısralarıyla zamanın gelgitinin, geçmişi hafızanın girdabına sürükleyeceğini dolayısıyla geç- mişin hafızanın girdabında yok olacağını ifade eder.

“Balkon”, Melek Geçti’de yine zamanla birlikte değerlendireceğimiz bir imge olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu şiirde Sezai Karakoç’un “Balkon” şiirine göndermelerin yanı sıra Baudelaire’in

“Balkon” şiirine de göndermeler olduğunu görüyoruz. Özellikle Baudelaire’in babasız büyümek zorunda kalışı, dolayısıyla annesine derin bir sevgiyle bağlanması, Vural Bahadır Bayrıl’ın da babasız büyümek zorunda kalışı ve annesine olan sevgisi Freudyen bir yaklaşımla, psikanalitik açıdan değerlendirildiğinde Bayrıl’ın Baudelaire’in “Balkon” şiirinden de özellikle “anne, kadın ve sevgili” imgeleri açısından etkilendiğini, kitabında bu şiire açık ve gizli göndermeler yaparak göstermektedir. Balkon ilk olarak “Âsûde” şiirinde karşımıza çıkar. “Balkon” burada “hatıranın balkonu” olarak bir tamlama şeklinde yine geçmiş zaman çağrışımıyla kullanılmıştır.

“Güldür o, şimdi hâtıranın balkonlarında ağır gül!- Ey yalnızca sevmek üzre halkolunan gül!-Söyleyin koparılınca

kağıda artık kim dökülür.” (Bayrıl, 2000: 29)

“Sevmek üzere halkolunan gül” mısralarındaki “hatıranın balkonlarındaki gül” ifadesi ayrıca,

“Hatıralar annesi, aşkların en yücesi,

Her zevkimde sen varsın! her derdimde yalnız sen!

Nasıl tatlıydı ocak, akşamın albenisi, Okşayışlar ne hoştu, gözüne bir getirsen, Hatıralar annesi, aşkların en yücesi!

O kömür aleviyle aydınlanan akşamlar Ve bir balkonda geçen, pembe buğuyla dolu.

Nasıl tatlıydı göğsün! Kalp iyiydi ne kadar!

(8)

Adres Adress

Unutulmaz şeylerdi ne söyledikse çoğu

O kömür aleviyle aydınlanan akşamlar.” (Baudelaire, 2001: 60)

mısralarını, yani Baudelaire’in “Balkon” şiirini hatırlatır. Burada direk konumuz olmadığından bir imge olarak “gül”, üzerinde durmayı uygun bulmuyoruz. Ancak yukarıda işlediğimiz “za- man” kavramını şiir temasıyla birlikte yine merkeze almak gerekmektedir. Balkon, şairi geç- mişe çocukluğa götürür. Orada sevgili olan anne vardır. Bunu hem tasavvufi açıdan hem de psikanalitik açıdan kopulan Varlık’a geri dönme olarak ifade edebiliriz.

Yine “Nosthalgia” şiirinde de “Yağmurun balkonu. Güller annesi. Beyaz mendiller/ ve o kim- senin bilmediği…” (Bayrıl, 2000: 38) mısralarıyla balkon aynı şekilde Baudelaire’in “Balkon”

şiirine ve geçmişe göndermeyle karşımıza çıkar. “Hicrân” şiirinde “balkonlarımızı süsleyen ke- sif güller” (Bayrıl, 2000: 45) mısrası ve “Absent ile Mücevher” şiirinde “Karanlık sözlerin bal- konlarında kesif gül saatleri”(Bayrıl, 2000: 46) mısrasında da balkon gül imgesiyle ve geçmişi zamanı çağrıştıracak şekilde kullanılmıştır.

“Siyanür ve Eşya Arasında” şiirinde “Balkon kilitlenir.”(Bayrıl, 2000: 50) ifadesiyle nihayet Sezai Karakoç’un “Balkon” şiirine bir gönderme yapılır.

“Çocuk düşerse ölür çünkü balkon Ölümün cesur körfezidir evlerde

Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların

Anneler anneler elleri balkonların demirinde” (Karakoç, 2009: 81)

mısralarında balkon, çocukların düşüp ölmesine sebep olduğu için Vural Bahadır Bayrıl’ın şii- rinde balkon kilitlenen bir mekan olur. Burada elbette Sezai Karakoç’un balkona yüklediği

“vahşi kapitalizmin yozlaşan dünyasının simgesi” olma özelliğinin yanında geçmişe, çocukluğa gizli bir gönderme yapma olarak değerlendirilebilir.

Melek Geçti’deki “Balkon” şiirinde Vural Bahadır Bayrıl,

“Mıknatıstır ay, çağırır Ter içinde balkona koşar küçük gövde. Uçuştukça, eter gibi eriyen altın tozları bırakarak peşinde...

Simli musafların sessizliğinde okunmuş bir tülbent serinliğiydi anneanne!

(..)

Balkon, palamarını usulca çözdü evden. Çocuk ağdı göğe!

Geceydi ve aniden başlamıştı mucize...” (Bayrıl, 2000: 59)

mısralarında yine mıknatıs ve Manisa yani şairin çocukluğunun geçtiği yer, geçmişe bağlanma ve onun çekiciliği içinde kullanılmıştır. Ayrıca bu şiirde “Simli musafların sessizliğinde okun- muş bir tülbent serinliğiydi anneanne” ifadesinde de yine geçmişe özlem, şairin hayatında çok önemli rolü olan “anneanne”si karşımıza çıkmaktadır. Yine çocuğun balkondan göğe ağması,

(9)

Adres Adress

bize Hz. Peygamberin Miraç hadisesini çağrıştırmakta dolayısıyla burada “balkon” imgesiyle yukarıda farklı açılardan değerlendirdiğimiz “Varlık’a geri dönme isteği”nin söz konusu ol- duğu görülmektedir.

Melek Geçti, uzun bir cümle ile biter:

“İnsanlar geçmişi severler ve bu sevgiye karşı benim elimden bir şey gelmez, ne benim, ne cellatlarımın; ama bir gün benimle aynı şeyleri duyan bir adam gelecek ve bu adam benim duvarlarımı yıkacak, benim kitapları yok ettiğim gibi benim adımı silecek ve benim gölgem ve aynam olacak ve kimse olmayacak…” (Bayrıl, 2000: 93)

cümlesinde büyük punto ile koyu yazılmış olan;

“İnsanlar, benim adımı silecek ve benim gölgem ve aynam olacak ve kimse olmayacak…”

(Bayrıl, 2000: 93)

kısımlar, Melek Geçti’nin ilk metni “Biri düşlüyor” da olduğu gibi aradaki teferruatları görme- den asıl vurgu yapılmak istenen kısmın okunmasını mümkün kılıyor. Melek Geçti’nin “Biri Düşlüyor” isimli ilk metni için uyguladığımız tasavvufi yaklaşımı bu son şiirsel metin için de uyguladığımızda yine “zaman” kavramının merkeze alındığı ve “hiçlik”ten Hakk’a ulaşıldığı so- nucuna ulaşılmaktadır. Melek Geçti’nin bu son metininde şair “İnsanlar geçmişi severler ve bu sevgiye karşı benim elimden bir şey gelmez.” diyerek adeta şiir kitabının ilk metninden bu son metnine gelinceye kadar hemen bütün şiirlerinde sürekli işlediği “geçmişe duyduğu özlem”i itiraf etmektedir.

Melek Geçti’de zaman, yaşanılan zamanı ve saatleri anlattığında bile genellikle, “kış, güz, eylül, ikindi, gece” gibi zaman diliminde son veya sona yakın zamanlardır. Bu yaşanan uzun bir geç- mişi, geleneği, ömrü ifade etmektedir. Hâlde ise içinde bulunan bu zamanlar hep hicranı, öz- lemi çağrıştıran kelimelerle verildiği görülmektedir.

Sonuç

Vural Bahadır Bayrıl’ın beslendiği kaynaklar ve bu kaynakların “zaman” kavramına yaklaşım- larından hareketle onun Melek Geçti’sinde zamanın izi sürülünce, bu olgunun şiirin merkezine oturtabilen bir temel izlek olduğu hemen fark edilir. Gelenekten beslenen bir şair olarak bili- nen Vural Bahadır Bayrıl’ın şiirlerinde zamanın çoğul okumaya müsait olduğu ve bu olgunun tasavvuf geleneğindeki zaman anlayışıyla, Batı’dan kendisinin de hayran olduğunu söylediği Varoluşçu Felsefenin önemli isimlerinden Martin Heidegger’in “varlık ve zaman” algısıyla ve yine psikanalitik kuramın kurucusu Sigmund Freud’un psikanalitik yaklaşımlarıyla da rahat- lıkla yorumlanabileceği görülür. Bu üç yaklaşımın da ortak noktası olarak Vural Bahadır Bay- rıl’ın şiirlerinde zamanın; genellikle içinde bulunulan modern zamandan duyulan hoşnutsuz- luğun, geçmiş zamanı öne çıkaran bir yaklaşımla ele alındığına; “insanın geçmişteki saf ve te- miz zamanlarına yani çocukluğuna, geri dönme isteği” düşüncesi şeklinde yansımasını buldu- ğuna şahit oluruz.

Kaynakça

Asiltürk, B. (2006). 1980 Kuşağı Türk Şiirinin Poetikası. İstanbul: Toroslu Kitaplığı.

Baudelare, C.(2001). Kötülük Çiçekleri. İstanbul: Adam.

Bayıldıran, S. K. (2012). Bayrıl’ın ‘Melek’i Dönecek. Öteki Poetika, Bayrıl Şiiri Üzerine Yazılar, der. Hilal Karahan. İstanbul: Mühür Kitaplığı.

Bayrıl, V. B. (2015). Arzuda Tenha. İstanbul: Mühür Kitaplığı.

Bayrıl, V. B. (2000). Melek Geçti. İstanbul: Can.

(10)

Adres Adress

Cevizci, A. (2010). Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Paradigma.

Çantay, H. B.(1993). Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, Sad Sûresi. 38/72. yay. haz. M.A Yekta Saraç. İstanbul: Risale.

Çolak M.(2013). Modernitenin Krizi ve Tarkovsky’nin Nostalghia ve Ayna Filmlerindeki Yan- sımaları, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi: I-44. İstanbul.

Demirel, Ş. (2007). Mesnevî’nin Türkçe Şerhlerinde Ney Metaforu. Türk Kültürü, Edebiyatı ve Sanatında Mevlâna ve Mevlevîlik Ulusal Sempozyumu Bildiriler. Konya: S.Ü.

Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi.

Duymaz, C. (2003). Geleneğe Lehimli Bir Şair: V. B. Bayrıl. Yom Sanat Dergisi. S. 13. İstanbul.

Ergülen, H. (2005). V.B. Bayrıl’ın Şiirine Dair Üç Saptama. Mühür Dergisi. S. 4. İstanbul.

Freud, S. (1999). Psikopatoloji, çev. Hakan Atalay. İstanbul: Payel.

Güler, Z. (2004). Şeyh Galib’in Divanında Ayna Sembolü. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. C.14, S.1. Elazığ.

Heidegger, M. (2001). Varlık ve Zaman Üzerine, çev. Deniz Kanıt. Ankara: a.

Karahan, H. (2012). Öteki Poetika, Bayrıl Şiiri Üzerine Yazılar, V.B. Bayrıl Şiiri Üzerine Dip Köşe Notlar, der. Hilal Karahan. İstanbul: Mühür Kitaplığı.

Karakoç, S. (2009). Gün Doğmadan/Şiirler, İstanbul: Diriliş.

Mulhall, S. (1998). Heidegger ve ‘Varlık ve Zaman’, çev. Kaan Öktem. İstanbul: Sarmal.

Sümer, M. (2012). “Şer Cisimler” Arasında Bir “Melek Geçti”. Öteki Poetika, Bayrıl Şiiri Üze- rine Yazılar, der. Hilal Karahan. İstanbul: Mühür Kitaplığı.

Tarkovski, A.(2008). Mühürlenmiş Zaman, çev. Füsun Ant. İstanbul: Agora Kitaplığı.

Topçu, N. (1998). Bergson. İstanbul: Dergâh.

Yergebekov, M. (2003).Tarkovski Sineması, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara.

Yüce, C. B. (2012). Benim Yaptığım Biraz da Cumhuriyet Şiiri Paradigmasının Bizi Çevrelediği Çiti Yıkmaktı. Öteki Poetika, Bayrıl Şiiri Üzerine Yazılar, der. Hilal Karahan. İstanbul:

Mühür Kitaplığı.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?op-

tion=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.55ee95b1631962.57853092 (01.09.2015)

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

yolcusu yakında. Ankara’ya da bir kadın büyükelçi geliyor güneşin ülkesinden. Ankara- Tokyo trafiğinde başka yolcular da var. Tokyo “» Büyükelçimiz merkeze

In the present study, TF activity has been used as an indicator of tissue damage in VPA treatment and a significant increase was detected in VPA treated group whereas edaravone

Benign tümörler içinde en sık Pleomorfik Adenom (32 olgu, 44.), malign tümörler içinde en sık Asinik hücreli karsinom (6 olgu, 968,3) ile karşılaşılmıştır..

Üsta­ dın ilâhı sesine eklediği musiki­ nin gönüllere tesir eden nağme­ leri, öteyandan dünyanın her bu­ cağından seçilip gelen emsalsiz güzellerin

The basis of such model is forecasting, calculation and measurement of changes in the present value of bank assets, liabilities and off-balance sheet positions in various

Tüm yaşamını müziğe vermiş, müzikle yoğrulmuş ve bu yolda gerek besteci olarak, gerekse yönetici ola­ rak ülkemizde «çoksesli, evrensel ve çağdaş

Evlilikleri boşanma ya da ölüm nedeniyle sonlanan kadınların, dul ve boşanmış kadınlar olarak ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda neleri nasıl