• Sonuç bulunamadı

criticisrn of positivism as well.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "criticisrn of positivism as well."

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FRANKFURT oKtJLU \.f, ELEşrinnı rroni: sosYoloJiK pozİriviznriN ELEşTiRisi

Bekir BAIJ(Z.

ABSTRACT

In üis article the basic arguments that 'critical sooial theory' accornpanied with Frankfurt School has put fofward for critique of sociological positiüsm will be discussed. Having many Vaıiations in itself, critical theory can be read as a kind of

criticisrn of positivism as well.

Being initialŞ systematized by Comte, sociologioal positivism ideııtifies the perception of social reality with üe perception ofphysical reality. According to critical theory the identification of natural sciences ı ith social sciences i.e. ııeüodological monisır1 leads to the inevitable reifıcation of social events. Whereas positiüst social theory aims to control and maintain society as it is, critical theory strives to go beyond given situation and to put forward that society has the potentiality ofa different reality.

If a theory is ''cıitical", this means that it is based on an opposing and questioning way of analşis. Critical theory airns to reveal tlıe ideological illusions penetrat€d into social relations and to analyse the theories that expose "false"

explanations of social reality. Critical üeory is not only a criücism of social facb but also a criticism of the theories that make ''false'' representations of ıhese facb. But this does not mean that critical üeory is not a "scientific'' theory. When social world is coısidoed, critical theory asserts that thıo"gh criticism scientific knowledge can be produced. Consequently it also calls itself "critical social science".

Keywords: Critical Theory, Positiüsrq Ideology, Social Reality' Power and Domination, Emancipation, Appearaıce and Reality.

- Yard. Doç. Dr., Ege Üniversitesi Edebiyat Fakiitt€si sosyoloji Böliimü.

(2)

Betir BALKZ

1. Giriş

- Bu yazıda sosyoğik pozitivizırıin bir eleştilisi olarak .eleştirel teori,nin dayandığı ePistemolojik Ye metodolojik önvaİsayırnlar (assumptions) üerinde dunılacak ve ardmdan bu teori hakkııda kapsamlı biı değerlendirrne yapılacakfiı.

Buradaki amacrnız, eleştirel teorinin yönt€m anlayışr ve toplum teorisi bakımından farklı-bir sosyolojik 'paradigma'-y temsil ettiğini orüaya koymak ve bu paradigmaırn

Tsyoı9jik pozitivizme yönelttiğ eleştirilerin ana noküalanır tespit ;trnektir. Bu

<toğultuda, keııdi içinde faıklı varyasyonları olmakla biılikte ileştiıel teorinin, pozitivizm eleştirisinde bir iç tutarlrlığa süip olduğu gösterilecek ve bu eleştirinin ternel paramefreleri fonnüle edilecektir. Sosyolojik çalişmalarda belli bir araştrma yönteminin kullanrlrnası, insan ve topluma ilişkin belirli önvarsayırnlann kabul edilnesi anJamına gelmektedir. Bu yazıda yapacabm1z analiz ve değeriendirme çerçevesinde, eleştirel teorinin yöıtğd ve toplum teorisi arasında da içsiı bir tagıannnln -evcui

olduğu göst'ri]İneye çalışllacakhr. Eleştirel sosyal teori, konuyla ilgiti iiteratiırde bazen

'radikal sosyoloji', 'miidüaleci sosyoloji', .eleştirel (herıneneutik) yorumlayıcı sosyoği', 'refleksif/düşiiniimsel sosyal t€ori'vb. kavramlarla aa iraae e,ciıınetteoır.

Ancak bu frrklı adlandırınalara rağmeı1 eleştirel teorinfu! pozitMst metorloloji ve toplum teorisine yönelik bir itiraz ve sorgulamay temsil ettiğ anlaşlrnakadr.

Eleştirel sosyal teori paradigma$ içinde yeralan düşiiniiı ve ekollerin önemli

bir böıiimiiniın, pozitivizm eleştirisinde temel esinlerini yeniden inşa edilmiş ve yorumlanmış bir Marksizmden aldıtlan göriilmektedir. Bu eğilir4 özellikte Frankfurt otulu'na mensup teorisyenlerin çalrşmalann<la belirgin bir biçimde ortaya çıkmakt]ad:I.

Eleştirel teorinin pozitivizm eleştirisine zemin oluşturan Marksiznı, bu teorisyenlerin kathlanyla anti_pozitivist biı okumaya tebi futulmakta, yeni kaıram ve açıırnıa.ıa zeııgiıleştiıilrnektedfu. Bu tutu4 özellikle Habermıs,ın çalışmalınnda aç* bir biçimdg ,5r. çarpmaktad[. o, eleştirel bir sosyal teori olarak Marksizınin pozitivistik unsurlan içinde barındırdığını iddia eder ancalç ondaı tiimüyle de

*c.pY: Buıunla birlikte, eleştirel teorisyenlerin Marksizme yakınlıklan, bılann

pozrıİıvizrnle 5ıapıcı ve verimli biı diyaloga gimıelerine engel teşkii etrnemekte<|ir. Zira

' Buıada 'paradigma' kavramrnr, ihtiyat koymak suretiyle Thomas Kuhn'un tarif ettiği anlaında kullanryoruz. Buna göre bir paradigma, belirli bir bilim sahası içinĞ araşürmılara ilişkin imajlar iiretir. Paradigırıa, neyin araştnlmaya değer olduğunu,

araştırma srrasında hangi sorıılann ve nas sorulmalan gerektiğini; araştrma 1onucunta elde edilen bulgulann nasıl değerlendirileceğini ve bu diğerlendiırneye ilişkin kurallan öıcedeı beliıler. Paradigma bir bilim iüası içiıde oluşmuş olan k9ns€nsiıs birliğidir ve o, bir bilim topluluğunu diğerinden ayrt eden sınrr çizgisini oluşturur. Paradigma, belirli bir bilim sahasr içinde mevcut oian modellerı, teoiiıerı, yöntem Ve araçlan sıırflandınr, tanrmlar ve oılan birbiriyle ilişkilendirir. Bu konüa daha aynntı|ı bilgi için bkz. Kün, Thomas, BİIimsel Devrlnılerin Yapısı, Çev.

Niliifer Kuyaş, Alan Yayınlan, istanbul, 1982

136 soşyoloji Dergisi sayı l2-l3 Yıl20o4

(3)

Frankfuıt okulu ve Eleştiıel Teori: Sosyolğik Pozitivianin Ele$irisi

onlar, pozitivizmin bilimsel bilgiye yöneük olumlaycr tutumunu değil, onun 'bilimcilik ideolojisi'sini eleştirel bir sorgulamaya fİbi tutrnaktadflar.

Frankfrırt okulu'nun eleştirel teorisini, esas itibaıiyle biı ideoloji eleştirisi

olarak taıırılarnak miimkiindiir. okııl'rm ideoloji eleştirisi, Marx'ın ekonomi-politik eleştirisinden tiiretilmiştir. Doğa i|zerinde tesis edilen bilimsel-teknik rasyonalitenin topluma uygulaıması sonucunda biliıu Adomo Ve Horkheimer'a göre, ideoloji haline gelir @ant, 199l:86). Eleşfirel teorinin kökeninde, Marx'rn ekonomi-po|itik eleştirisi

ile Lukacs'ın Hegelci Maıksizminin bulunduğu ileri siiriilebilir. Eleştirel teori, Lukacs'rn 'bütiiısellik' (totalite) kavramından hareketle, toplumsal yaşaırın hiçbir krsmının, taıihsel bütiinle yani, sosyal yapı ile ilişkilendirilmedikçe kawanamayacağnı i<ldia eder. Horkheimer ve Adomo, ekonomi-politik eleştfuisine araçsal aklın eleştirisini de ilöve etniş ve Marksizııi yeniden yorumlarnrşlardr. onlara göre kapitalizrn, üerine otufduğu araçsal akıl yani rasyonalite ilkesi göz öntinde bulrmduıulma<lan kavranamaz (Conıerton,

l

97 6:'1 2-27).

Marx'ın ekonomi politik eleştirisi, aslında 'bilim' maskesine biiriinmiiş bir ideolojinin eleştirisiydi ve bu eleştiıi Frarıkfuıt okulu diişiiniirlerinin m€todoloji konusundaki yaklaşıınlanna temel oluşturmaktayü. Bu düşiiniirlerin yapfiğr şey, bir baloma, Ma 'm ekonomi politik eleştirisini sosyolojik pozitivizrnin eleştirisine uyarlamaktaı ibaretti. Onlara göre ekonomi politik, ekonomik kategorileri ve olgulan nasıl doğal gerçeklikler olarak alıyor idiyse, sosyolojik pozitivizıı rle toplumsal olgulan doğrudan gözleııe açıt olaı yönleriyle, yani göriindiikleri balleriyle inceleme konusu yapryof ve bu olguların tarihsel olarak kurulmuş gerçeklikler olduğunu gözardı ediyordu. Adomo, ioplumun mekanik bir biçiınde işlediğ izleııimi veren meta mübadelesi ilişkisini, tıpkı Maıx gibi, kapitalizırıe özgü ancak ewensel o]ııayaıı bir ilişki olarak nitelendirir. Pozitivist sosyoloji ve iktisat, bu değişim ilişkisini kapitalizmin (sanayi toplumunun) nedensel yasalara dayalr mekanik işleyişinin zorunlu bir sonucu olarak göriir ve bu ilişkiyi ebedlleştirir. onlanı teorik kategorileri ise, bir 'gerçeklik' olarak bu ilişkiyi meşnılaştıır. Adomo, pozitivist iktisat ve sosyolojinin, keııdi toplum analizinde çı1ış noktası yaphğ önciilü, yani toplumsal olgulann 'şey'benzeri doğal olgulaı oldufu şeklindeki öncülü, sorgulanması ve eleştirilmesi gerekeıı biı önkabul

olarak göriir. ona göre, meta mübadelesi ve dğşim ilişkisi; piyasa, iicret, sermaye gibi kategori ve olgularla birlikte analiz edildiğ tattirde, onlann belirli toplumsal koşullanı iiriinü olarak ortaya çıh ş oldukları snlaş ıı hale gelebilir. Eleştirel teo{ kendi analizini, mevcut toplumsal durumdaki çelişkilerin qnalizine dayandmI. Tıplı Marx'ın, metalann değişimi ve kullanm değerleri arasındaki çelişkil gözler öniine sermesi gibi.

Sosyal geıçekliğin çelişkili karakterini ortaya koymab Adomo'ya core, k€yfi bir haİ€l@t

noktası değl, aksine eleştirel biı sosyoğiyi olanaklı kılan motivdir (Frisby, 1974:222).

Marx gibi, eleştirel teorisyenler de, bireysel ve toplumsal özgiirlüğiın gerçeHeşmesine kathda bulunacak bir eleştirel toplüı teorisi geliştirmeye çalışmrşlardı. Özgiirleşim amaçh bir teori, toplumun döniiştiiriilınesini miimtiln kılacak doğu bilgiyi de temin edecekti. Eleştirel teorisyenler, pozitivist sosyolojil tam da bu

Sosyoloji Dergisi Say 12-13 yt12004 137

(4)

Bekir BALKZ

noktada sorgulamrşlar ve onu statiikocu olrnakla suçlamşlardr. Ziıa onlara göre,

pozitivist sosyoloji verili gerçekliğin sınııları içerisinde kalmaküı ve bu gerçeklign tarihsel olarak geçici doğasınl göz ardı etmekteydi. Marx da, oncokuzuncu yıızyl düşiıniir ve iktisahılarıra yönelttiği eleştirisinde, onlann toplumsal amya tatıanaa ürefiiH€ri 'bilimsel' bilginin, statiikoyu meşrulaştıran ideolojik bir bilgi oidugunu iıeri ş,ürmi$tii Marx'a göre Hasik iktisatç ar, örtiik bir biçiınde ve bazen de açık olarat, insanl yabancılaşmaya yol açan sosyo-ekonomik siireçler ile politik yapr ve pratikleri meşrulaşümnk suıetiyle, toplumda tahakkiim edici kurunıların siirüp gitrnesine ka*ıda büunmrışlardı. Marx'ın klasik iktisat eleştirisiıi temel alan eleştirel teorisyenler, aynr

suçıa1ıJı pozitivist sosyolojiye karşı yönelnıişlerdir. onlara göre pozitiüit sosyoloji, tİim bifimsellik iddiasına rağme4 aslrnda sosyo-politik bir muhafazaknrhğ1 ,"ğajedir

vt verili diizeni meşrulaşhnır bir disiplin olarak çalışmakta<tır 1satiaawaliuııs,

1983:4).

Eleştirel teoriler, çisternolojik olarğ doğabilimsel teorilerden farHıdırlır.

Doğabiliınsel teoriler 'nesnelleştirici' oldukları halde, eleştiıel teoriler .düşiiııiimsel' dirler. Eleştirel bir teori, iısan alitörlere aydınlanma ve özgiirleşimin bilgiini temin etnıek anlamındı diişİiniimsel bir teoridir.

Frankfrırt okulu'nun eleştirel teorisine göre pozitivizn, ontolojik,

€pistemolojik ve metodolojik olaralç sosyal biliırıleri doğa bilimleriyle özdeşleştirenlir yaklaşımdu. Franlfiırt Okulu'nun temel amaçlaflndan birisi pozitivizrn elegirisi iken, diğer bir amacı da 'düşiınümsel'liği geçerli bir bilgi kategorisi olaıak öne çıkartrnaktıı.

Düşiiıiimsellik, yanlış bilinç oıarak id€olojinin eleştirisi için vazgeçilmez bir bilgi iiretim yoludur. Eıeştirel teoriye göre ideoloji, toplumsal aktörlerin, kendi gerçek durĞ

v9 g*arlannı kalramalınna engel teşkil eden yan]ış bir bilgi formudur. Aktörleriı, tahakkiimden kurtulmak istiyorlarsa eğer, kendilerini bu yanlış bilinçten anıürmalan gerekir (Geuss,l98l:3). Bir bilinç formu, belirli tiirden kurum ve pratitleri destekleme,

koruma ve meşrulaşıırma fonksiyonunu yerine getirdiği ölçiide ideoloji olarak nitelendirilebillı. Eleştirel teorisyenler ideolojiden, çok sık olarak, tahakkiim ilişkilerini siireklileştiren veya meşrulaştıran bir 'diinya tasayvuru' olarak söz ederler. Eleştiıel teori perspektifinden, toplumsal çelişkileri maskelemeye hizmet eden bilinç fomıtan ideoloji olaıak adlandrılabilir. Eleştirel teoride topıumsal analiz ile ideoloji eleştirisi biıbiriyle iç içe geçer. Verili haliyle gerçekliği betimlemek ve analiz etmek yirine, eleştirerek anıliz etrnek temel amaç olarak kabul edilir. Pozitivist toplum te;risinin amacr toplumu verili haliyle konfrol etrnek ve korumak olduğu halde, eleştirel teorinin amacı verili durumu aşmak ve onun farklr bir goçekliğin potansiyelitesine sahip olduğuıu ortıya koyrnaktır (Geuss, 198l:15-26).

Pozitiüst toplum teorisi, dışsal olduğu kabul edilen toplumsal olgulaı arasın<ta

yasa benzeri ve diızenlilik azeden nedensel ilişkileri tespit etıneyi amaçlaı. Eleştirel toplum teorisi ise, insan aktörlere gizli bir baslonın vırlığnı fark ettirerek, onlann bu baslodsn hffiılmalanır ve kendi gerçek çıkaılannı kavrayabilrnelerini sağlayacak bir özgiirleşimci bilgi oluşhrnnay amaçlar. Pozitivist ve eleştiıel teoriler maıtkal veya

bi|işsel yapılan bakımından da birbirinden furklıdırlar. Pozitivist teoriier

138 Sosyoloji Dergisi Say 12-13 YtI2004

(5)

Frankftıİt okulu ve Eleştilcl Teori: Soryolojik Pozitivizmiı Eleştiİisi

'nesneleştirici'dirler. Bu, teori ve teorinin işaret ettiği 'objeler' alanı arasında net bir aynm 1apılabileceğ anlamına gelir. Teorinin kendisi, tanımladığı obje alanıırn bir parçası değldir. Eleşirel teori, aksine, nesnesiyle diyalektik bir diyalog içindediı. Bu teori, tanmladığı obje alanıım (toplumsal diinyanm) biı parçası olduğunun farhndadır.

o, obje alanı ile kendi arasına soğuk ve yabancı bir mesafe koymaz. Bir toplun teorisi, kendi sosyal bağlaını haklonda apaçük bir kavrayy içinde bannılınyorsa, ancak o zaman bu teorinin düşiiniimsel (self-refleksif) bir teori olduğu ileri siirülebilir. Frankfurt okulu'nun eleştirel toplum teorisine dayaıak teşkil eden Marksizm, bu anlaırıda

düşiiniimsel bfu teorid . Marksizrı, hem toplumun objeliİif sosyo- ekonomik koşullarr hem Ğ aldiirlerin ömel bilinçloi haHgnda bir açıklaına orb},a koynayı amıçlr. o, kendi vaıoluş koşulları hakkııda da bir faıkındalıt bilincine sahiptiı (Geuss, 198l:55,56).

Frankfiırt okulu'nun eleştirel teorisinin ayırt edici özelliği, mevcut işböliimü sistemi ile bu sisteınin hizırıet ettiğ, ga|ediği yı da maskeledğ toplumsal çıkarlın sorgulamaya tebi tutrnasıdır. Bir teorinin 'eleştirel' o!ınası, onun muhalif ve sorgulaycr bir analiz yöntemine üyaıüğ anlamına gelir. Eleştirel teori, sosyal ilişkilere içkin olan ideolojik yanılsamaıarı oftaya gkarmay ve sosyal gerçekliğe iıişkin 'yanhş' açıklamalar ortaya koyan teorileri eleştirel bir analize tebi tutınıyr amaçlaİ. Bu teorinin diğer bir özelliği ise, kendi kendisi üzerinde diişiınebilnesi (self-refleksivite) ve kendi kerıdisinin farhnda olııasldır. Başka bir söyleyişle o, hem toplıımuı tarihsel gelişimi içindeki köklerinin hem de toplumsal dönüşiiııde oynadığ roliin farlondadır (Morrow&Brown, 1994:5-7). Eleştirel teori, akademik sosyal bilim disiplinleri arasındı yer alan herhangi biı disiplin de değldir. Dolaysıyla o, kendisini, akademik işböliımü içine yerleştirmekten kaçmır. Bunrm nedeni, eleştirel t€orinin, sosyal bilimlerde disipliner uzmanlaşmaya karşı çıtınası ve bu uzmanlaşmanrn bizatihi keııdisini, kapitalist toplumun uzmanlaşmaya dayalı işböliimü sist€miyle bağlantılr görmesidiı.

Eleştirel teori, toplumsal yaşamrn her bir alaıını4 bu ılanlar iizefinde uzmanlaşmrş disiplinlerin konuları haline getirilınesine de itiraz eder. Zirı bllgide uzrnanlaşm4 toplumsal bütiinselüği kaıı-amay olanaksz hale getirir. Dolayısıyla, eleştirel teorinin disiplinler arası ve bütiinsel bif toplum teorisi olduğunu ileri siirmek miilııkiindiir.

2. "Eleştir€l Teori" Kıvrımrnrı Anlımr

Eleştirel teori, pozitiüst t€ori anlayışından da farklrdır. Pozitivizıne göre teori,

verili olgular ve onlaı aİasrndaki ilişkilerin yalıızca betimlenmesi aılamına gelmektedir. Amaç, olgusal gerçekliği olduğu haliyle yanslanakhr. Bir teorinin doğıuluğq pozitivizırıe göre, onun olgusal gerçekliğe tekabiil edip ernediğine bahlafak tespit edilebilir. Başka bir söyleyişle, eğer olgusal geıçeklik teoriye doğu bir şkilde yansıükn$sa, o teori doğrudur. Eleştirel toplum teorisine göre, bu teori anlıyışından yola çıkıldğ taktirde, olgusal gerçekliğin a priori olaxak sabitlenmesi ve katılaşbnlması kaçınrlrnaz hale gelir. Pozitivist teori, kendisini olgusal gerçekliğin göriinüşüyle sınıdandrrrr ve onun ötesine geçemez. olgulann 'orada' olduğu ve 'kendi kendilerine konuştuklan' varsa5nlır. Eleştirel teoriye göre, bu tekabiıtiyetçi teori anlayşmıı kaynağıntla, sosyal olguların 'şey' benzeri doğal olgglar olarak görülmesi yatnıttadr.

sosyoloji Delgişi sayı 12-13 YıI20o4 1,39

(6)

Bektu BALKIZ

Burada 'teori' olgulıra tekabüliyeti, 'uyum'u ifade eder. Sosyıl olgular ya da onlar arasındaki ilişkilerin nasıl değiştiğ 'antafilr'; ancak bu olgulanı neden mevcut olduklan bir tartrşma konusu baline getirilmez. Eleştilel teori ise, sosyal olgularıı, doğadıki olgular gibi sabit dğl, tarihsel iiriinler olduklanfi ileri siirer. Buna göre, öncelikle, toplumsal dünyadaki olgusal gerçekliğin ne tiirden bir gerçeklik olduğu iizeriıde dunıIınalıdır. Veriü haliyle 'sosyal gerçeklik' insanlar tarafindarr oluşturulmuş, ancak onlanı 'yanl$ bil bilinç'in etkisi altında olrnalarından dolayı heniiz farkına varmadıklan 'yanlış biı gerçekıik'tir. Zira bu gerçeklikteki giiç, tahakkiim ve eşitsizlik ilişkileri, insanr yabaıcılaşmaya yol açan siireçler, sosyal olgular olarağ rtoğadaki olgular gibi öncedeıı 'verilıniş' değildiı. Başkı bir söyleyişle, mevcut haliyle olgusaı cerçeklılr, iısan toplumunun 'doğal hati olamsz. Buradan bakılüğın<la sosyal geıçeklilç 'gerçek olınayan' yanlış biı gerçeHiktir. Pozitivist toplum teorisi, bu .yanlış gerçeklik'i olduğu haliyle doğru bir biçinıde ]xansltryor olsa da, onun ötesine geçmeyi

başıamadğ için son --hlilde 'yanlrş" biı teoridir. Tam bu noktada, eleştirel teorideki 'eleşfüi' kavrarnınıı, olgusal gerçekliğn biı eleştiıisini de ifade ettiğ ileri siirüebiliı.

'Eleştiri' kavraml aync4 teorinin, kendisini verili olgusallıtla srrırlandırmasr ve kapatnasına yönelit bir itinz! da dile getiımektedir. Bq eleştirel teorinin, açık uçlu ve siırekli inşa halinde olan biı teori olduğu anlaııına gelir. Eleştirel teori, yalnızca sosyal olgulann bir eleştirisi değil, fakat ayru zamanda bu olgulan .yanlış, temsil eden teorilerin de bir eleştirisidir. Ancak bıı eleştirel teorinin ,bilimsel, bir teori olmadğı anlamma gelmez. Eleştirel teori, toplumsıl diinya söz konusu olduğund4 bilimsil bilgini4 ancak eleştiri yoluyla iiretilebileceği iddiasındadır. Dolayısıla o, kendisini 'eleştirel sosyal biliııı' olarak da adlandınr.

Eleştirel teorisyenlerin bilim karşıtı olduğu iddia edilemez. Aksine onlar, bilimi, pozitivist indiıgemeciliğe karşı olduğu kadaı, neo-romantilç tinselci ve idealist saldınlara dı kaışı savunmuşlardır. Bu teorisyenlerin eleştirileri, bilimin her tiiılü bilgiyle özdeşleştirilrnesine ve sosyal bayafin bilimin mantığma göre diizenlenmesine yönefiktir. Dolaysıyla onlara göre, 'Bilim ve onun yorumu iki farklı şeydir., Eleştirel teorisyenler, toplıırnu4 doğa bilimlerine özgü bil yönternle inceleımesi durumunda,

nesneleştirilmesi ve şeyleştiriünesinin kaçınrlmaz olacağmı ileri siirerler' Bu teorisyeı ere göre, doğa bilin erini model alaı sosyal bilimler, veri|i gerçekliğ doğal gerçeHik olaıak kabul ettikleri içia kaçııılııaz olarak, telaıokratik rasyonaliteyi aınaçlayan sosyal miihendislik ideolojisine döniişmiışlerdir. Değerden bağmsz sosyal bilim ideali de, aslında kartezyen özne-nesne ayrrmıırn toplum diinyasına aktanlınasıır ifade eder. Burada, toplııınsal olguların her tiiılü değerden bağımsz doğal olgular olduğu varsaylır. Sosyal diinya için olgu-değer aynıu yapma! .objektivis, bil yaoılsamı'nın kapsam alanrır genişletrnekten başka bir anlamı gelmez. Eleştirel teorisyenlere göre' doğyı kontrol etrneye yönelik bilimsel mantığın sosyal diınyaya taşınnıasmdaki anııç, verili haliyle toplumu kontrol etrnek ve siirdiirrnektir. işte tam bu

nokada doğ bilimlerini temel alan sosyal bilimler .statükocu, bn ideolojiye döıüşiirlo. Horkheimer'ın mantksal pozilİv'ım eleştirisi bu konuyla ilintilidiı. ona

gö-re, mantıksal pozitivistler toplumun işleyişini fiziksel doğanın işleyişine, sosyal

biliı er dahil tiim bilimleri de fiziğe indirgediHeri için, verili haliyle toplumsal yaşamı

140 Sosyoloji Dogisi Sayı 12-13 Yll 2004

(7)

Fmıkfirıt okulu ve Eleştiİ€l Teori: sosyolojik Pozitivizrniı Eteştirisi

değştirilemez olarak göst€rmektediıler. Bu bilim anlayşııı Horİİıeimer, teknokratik ideolğinin en radikal (uç) versiyonu olarak nitelendirir (Horkheirner, 1986). Sosyal olguları fiziksel olgulara indirgeyerı ve böylelikle oılan fetişleştiren pozitivistler, bu olguların tarihsel siireç içinde insaılar tarafindan iiretilmiş kollektif iiriinleı olduğunu unuturlar. oysı sosyal olgular, baslou biı güce sahip olsalar da, iısanlann bilinçli eylemiyle bu özelliklerini kaybedebilirler. onlar 'bilinç' dolayımyla vardırlar ve yine bu dolayıırıla 'aşılabilir'ler. Tarihsel varl*laı olarak insanlar tarafindaı yarattlnrş iiriinler, tarihin iistiinde ya rla tabii (doğal) şeyler olarak görülemez' Sosyal olgulann bu kaıakteri, yani doğal (fiziksel) nesneler olmaııalan, onları doğabilimsel bir yöntemle incelenemeyece$ anlamına gelir. Eleştirel teorisyenlere göre, sosyal olgular ile onlın algılayan öznelerin tarihsel iiriinler olmaları, bu tespiti doğulamaktadır (Gebhardq

1978:372-378).

3. "Arıçsıl A!al"ı Kırşı Eleştlrel AIol

Eleştirel teorisyenlere göre, araçsal akrl ve poziıvızm" ortaya çılcşlanıa kaynat teşkil eden sosyal bağlamr hesaba kafuaz ve kendi kendilerini biı sorgulama konusu haline getirmezler. Aıaçsal alol, kendisini mutlak ılol, pozitivist bilim ise kendisini nihai doğru bilgi tiirii olarak akdim eder. Eleştirel teorisyenler mutlak ahl ve mutlak doğru bilei kavramlanna itirazda bulunurlaı. onlara göre bilgi sisteml€ri ve ahl (maıtık) tarihsel ve toplumsal iiıriinlerdir. Dolaysıyla tarihsel zamaıın üşında ve üstiinde yer alan mutlak ve aşlcl (transandantal) bir aloldan söz edilemez. Bu noktada eleştirel teorisyenler, maıtlğn ve ahl kategorilerinin toplumsal tecrübeler yolııyla oluştuğunu ileri siireı Durkheim1 onaylarlar (Gebhardt, |978:375). Kategorilerin anlarıılannın toplumun yaplsı ile bilikte değiştiğini ileri siiren Horkheimer'a göre de, arihin hiçbir noktasmda 'tarramlanmış bir ahl'dan siiz edilemez. Bu yiizden o, 'di},aleldik' ya da 'açık uçlu' akıl kavram.ınr kullanmayı tercih eder (Horkheiıınr' 1978:437

'438).

Pozitivizmin araçsal aklı verili olana tibidir ve onu aşaınaz. Eleştirel teorisyenler ise, aksine' verili ve fiill olanı aşan biı alol kavramrrr kullanıılar. Araçsal

akh da biinyesinde taşryan bu di1alektik akıl, kendisini gözlemlenebilir olanla sınrılandırmaz. Diyalektik kavramr, içinde bir şeyin aynr anda hem müafaza edildiğ hem de lAğvedildğ ve dönüştiiriildüğü bir deünimi (hareketi) ifade eder. Diyalektik akla bağlı eleştirel teori de, eleştirisini yaptğ teoriteri hem biinyesinde müafaz8 eder hem de döniişiime uğafir. Habermas'ın bilgi oluşturucu çıkarlar teorisi bııııa ömek teşkil eder. Habermas, geleneksel pozitivizm ile herrnenzutik geleneğ bütiinüyle reddetmez, ancak onlarrn sı İlıbklannr orbya koyar. Onm amacr, iki farkt aliıl anlayşrna sahip bu her iki geleneğ, daha kuşatcı olan bir eleştirel teori içine yerleştiımek ve sentezlemektil. Habemüas'a göre pozitivizm, araçsal bir çıkara dayalıdır. Bu çıkann kaynağmda, özneden bağımsız olduğu varsaylan (doğal ve toplumsal) gerçekliği kontxol etne arzısu bulunur. Doğa iizerinde tesis bdilen bilimsel- teknik kontxoliın, toplumda da tesis edilebileceğ düşiıniiliir. Pozitivizmin, me'todolojik dülemde, toplumu doğa ile özdeşleştirmesi ve bilimlerin birlğ ilkesine bağı kalınası bu çıkaıla ilintilidiı. Pozitivizm eleştirisi yapan tarihsel-hermeııeutik bilimleri ise,

Sosyotoji Dergisi Say 12-13 YıJ20O4 141

(8)

Beki BALKIZ

insanlır arasındı kaşılıklı anlama ve iletişimi sağlamı çıtan, yani pratik biı çıkaı v9nle$irir. tlabermas'a göre bu gelenelç yer yer doğru bir pozitivizıı eleştirisi yapıyor olsa da, in*an|ar arasrndaki 'yanlrş anlsma' ve 'çarpık iletişim' siireçlerini bir aItlşrna konusu haline g*irrnez. Eleştiıel teori, bu her iki geleneği içine ılır ve .kapsayarak, aşax. Bu teoriye yön veren çıkar ise 'özgürleşim çıtan,dır. Teknik ve pratit çıkarları içine alan eleştirel teori, bu çıkaıtan goçek insan ihtiyaçlannın hizmetine sokmak ister.

Amaç, insantan 'olgulann tahakkiimü'nden ve kendi kendilerini .yanl4 anlamak,tan kuıbmıaktıı (Ilaberrnas, 1997:85-233).

Eleştiİel teori, ioplumsal ve entelekİiiel yaşamm farklı veçhelerini eleştirel bir analize t6bi tutar. Bu teori, temel esinini, başlanglçta felsefl di\iincelerin eıeştııeı bir analiziyle düa sonra ise kapitalist sistemin doğasına ilişkin eleştiriyle biçimlenmiş olan

Marx'ın eserlerinden alıı. Eleştirel okulun eleştirel ilgi alanları toplum ve bilgi sistemleridiı. Temel amıç, toplumun doğasın gözler öniine sermelitir. Marx,rn göJiışl€rine dayansa da bu okul, Marksizmin ekonomist ve mekanik yorumlarına kaışı

çrkar. Eleştirel teorisyeıler, ekonomi ile birlikte toplumsal yaşamın otetı ıanıanyıa oa ilgilenirler.

4. Geleneksel ve Eleştirel Teori

Eleştirel teorisyenlerin poziüvizın eleştirisi, krsmen ekonomik deterrninizın eleştirisiyle 49 ilintilidir. Zira ekonomik determinizrni savunanlarıı en aandan belli bir hsmı pozitivist bilgi teorisini onaylayan kimselerdir. Pozitivizm, tek bir bilimsel yöntemin bütiin araşfuna alanlannı uygulanabileceğ şeklindeki görüşü savunur. Fizik bilimler' tiim disiplinler için bir kesinlik ve doğuluk standarü olarak kabul ediilr.

Pozitivistler, bilginin doğası itibariyle nöh olduğuna inanırıar. onlara göre insaıi değer v-e normlar, bilimsel bilgi üetiııı siireoinin &şında tutulmalıdır. Başka bir söyleyişle, değer ve olgular arasında keskin bir aynm yapılııalı, değer ve olgular alanı birbirine kınştırıImamılıdır.

. Eleştirel'okul, pozitivizmi birkaç noktada eleştirir. Eleştirel teoriye göre

pozitiNjzln' sosyal diınyayr şeyleştirir ve bu diinyay doğal bir siıreç gibi gösĞrir.

sosyal aktiirlerin diinyayı üinüştiirme kapasitelerini gömıezlikten gelir ve onlan 'doğl güçlerin' beliılenimi altında olan pasif varlrklar konumıma indiıger.

Aktiirlerin döııüştiiriicü kapasite ve eylemlerine özel bil vurguda butunsalar da eleştirel teorisy€ııler, doğabilimsel yönteınle iısani-toplumsal yaşamın analL edilemeyecjğine inanıılaı. Pozitiüzm' eleştirel teoriye göre, veriti gerçekliği doğıl bk gerçeklik olaıak kabul ettiği içiı1 onu radikal olarak dğştiımel de talep eftnez. Bu anlamda pozitivizn, bir tiir muhafazakflrlıknr. Pozitivizıı, olgulan mutlaklaşfuf ve verili oian diizeni ş9lleştidr. Pozitivist bilim anlayışınrn doğal biı sonucu olarak hem aktör hem de sosyal bilinci pasifbir konumda kalır.

Eleştiıel okul, sosyolojiye de eleştiriler yöneltrniştir. Burada esas olarak, s9syolojinin biıimsel yöntemi kendi içinde bir amaç haline getiren .bilimcilğ' eleştirilir ve sosyolojinin statiikoyu müafaza etmekten ).ana oıdugu ıddia eaıiır.

Eleştirol teoriye göre, pozitivist sosyoloji, ne toplünıa ciddi bir eleştiıi yöneltir ne de onu aşına çabası içine girer. Eleştirel teorisyenler, sosyolojinin çağdaş toplumda

1,42 soşyoloji DoEisi sayı |2-13 Yi2oo4

(9)

"* "H#;*T"""J*. ri: sosvoroj ik

tahakkiim alhnda olan insanlaıa yarümcı olına gibi bir yiikiimliılüğe sahip olnıası gerektiğni i<ldia ederlef (Ritzer, |992:28l'282).

Horkheimer, Adomo ve Marcuse, kendi iizerine düşiinen (self-refleksif) bir tarihsel materyalist teorinin yeniden inşasıyla ilgilenmekteydiler. onlara göre bu teori, 'geleııeksel teori'ye kaxşıt olarak, Marx1n ekonomi-poliük eleştirisinrlen türetilen eleştirel bir teori olacatİı. Lukacs'ın bıııjuva ve proleter düşiince arasında yaphğı kaış aşttmaya benzer biçimde, Hoıkheimer da 'geleneksel' ve 'eleştirel' teori arasmda

bir ayrım yapmaktaydı. Horkheimer, geleneksel teorinin, statiıkonun toplwtrsal yeniden iiretimine katloda bulunan ve onu meşrulaşfuan bir ideoloji olduğunu iddia etnıekteydi.

ona göre 'geleııeksel teori', kapitaliznin kendisini meşrulaştrma ihtiyacının biı sonucu olaıak ortaya çılınışfi (Hamilton, 1974:56).

Horkheimer, geleneksel bfu teori olarak pozitivizrni, rloğa biliııloinde geçerli olan bilgi iiretim yöntemini, sosyal diinyaırn incelenmesinde kullandığı için eleştirir.

Pozitivizıne göre, bir teori gerçekliğ yansrtıyor ve orıa tekabiil ediyorsa doğrudur.

Horkheimer bu tiimevarrmcı doğuluk anlayşının sosyal diinya için geçerli

olamayacağınr ileri siirer. ona göre pozlljn'ızm, matematikte yıygın olarak kullanılan ç*anm yönteınini tiim bilimlere uygular ve böyleliHe diinyadaki diizeı, tiimevanmsal biı ahl yiirütme zinciri çerçevesinde kavranr. Doğa bilirııleri model olarak alrndığ için, sosyal teorinin materıatiksel bir mantık içinde inşa edilmesi amaçlanrr. Horkheiıner, aync4 pozitivist gelenek içinde yer alan farklı sosyoloji ekollerinin benzeri bir teori anlayşl iizerinde uzlaşüklanna dikkat çeker ğIorkheimer, l97 6:206'224).

Horkheimer, eleştircl teori kavramr , bilimsel 'ortodoks' Marksizme karşıt bir ınlamda kullanır. Burada eleştirel teori, ayn zamande eleştirel ımı 'dogmatik' olmayan bir Marksizırı anlamına da gelir. Eleştirel teori, çağdaş kapitalist toplumrla bugtin fonksiyonel bir rolü oları rasyonalitenin, ideolojik bir formda işleüğni iddia edğf. Tiim sosyal ilişkilerin, bilimsel aklın gereklerine uygun olarak diizenlenmesi gerektiğine işaıet edeıı rasyonalite ilkesi, kamusal sorunlann, kafilımcılar arasmda demokratik bir biçimde tartışılmasına engel oluşturur. Çiinkii bilimsel rasyonalite, toplumsal projeler oluşturırlması görevini uzmanlar olan sosyal miihendislere bıralcr.

Buna göre, sosyal problemıer ancak bilimsel olarak tespit edilebileceği için, onlann çöztimiiniın de 'tarhynıya yer bırakmayacak şekilde' bilimsel olınısı gerekir.

Dolaysıyla burada iletişirn, diyalog, tarhşma gibi demokratik mekaıizmalar bilimsel rasyonaliteye töbi lclınır ve ikincilleşürilir (Romm, l99l: 161).

Politikanın bilimselleştiıilmesi, teknolojik aklm politik alaııa alıarılması anlarnma geliı. Weber'in çok daha önce, modem Batı kiiltiiriindeki rasyonalizaEıon eğlimi iizerinde dururkerı dikkat çektiği gibi, insan varoluşunun bütiin problemlerine

aıcak tekıik-bilimsel çöziimler getirilebileceğ şeklindeki inanç, kamusal politika alan:ıda da etkili olmuştur. Bu anlayşa göre, doğay nasıl teknik olarak kontrol etmek miimkiin ise, toplımu da teknik olarık kontrol etnek o kadar miimkiindiİr. Toplumun da tıplo doğa gibi, insan iıadesinderı bağımsız olarak işleyen yasalannıı olduğu önkabutiinden yola çlkılüğ içirı, insaı diinyası ile nesne diinyasr arasındı bir aynm yapı|rnaz; başka bir söyleyişle doğa ve toplum biıbiriyle özdeşleştirilir ve insan

Sosyoloji Derğsi Say |2-13 Yıl20o4 143

(10)

Bekir BALKIZ

pıl1nleri lenipüle edilebilir şeyler konununa indirgenir. Bu nokta<tan bıkıl&ğırı<la, Durkheim'ın 'sosyal olgulann şeyler gibi ele alınınası gerektiği, şeklindeki mebd;lojik

kur-alının

--(1995:45), aslında, toplum izerinde teknik konholü amaçlayan sosyal müendislik projesi için ne kadar önemli bir dayanak oluştuıduğu uç*çu o'tuya çıkmaktadır. Toplumq verili haliyle kendinde bir gerçeklik olarak yani aogaı üir geçeklik olarak aımadan' onuı izerinde tetnik konaolü tesis etrnek miımkiin;lmaz.

Doğa-ve sosyal biliııılerin birliğni metodolojik bir kwal olarak kabul eden pozitivist Psyolojmi4 politik bir ilgi/çıkara bağrnlı olduğu, ancak bu nokta göz öniiıde bulundurulaıak anlaşılabilir (Sabia&Wallutis, l983:7,8).

5. Empirİst sosyıl Arışhrmılırm Eleştirisi

Adomo'ya göre, ernpffi sosyal araşhrmalar, Comte,un pozitivizminden bu yana tendisine model olarak doğa bilimlerini almrştır. Pozitivist-emphik araşhrnalaI, insanlann subjelİif kınaatlerinden hareketle, gerçeHik hakkında genellemeler oluşturına amacırıdadıı. Adorno, insanlann, kendileri ve içinde buluıduklan koşullar haldonda yaptıkları subjektif değerlendirmeleriı1 sosyal gerçekliğin analizi için iemel alınamayacağnr ileri sürer. Bu araştırma anlayşında, subjekif tasavwrlann, gerçeHik

hıkkında yanlrş imajlan içinde barrndırabileceğ hesaba katılınaz. ğüekir

değerlendirmeler, objektif gerçekliğn temsilleri olarak kabul edilir. Adomö bu noktada, eınpirik sosyal afaştrmaların, kamuo]nııa mutlak bir statii atfetıesi dot1vısııla ideoğik bir fonksiyon yerine getirdiklerini iddia eder ve bu eğilimi4 özellikle Amerikan sosyolojisinde çok belirgin olduğuna ü}İ<at çeko 1,{dorno, 1976:237-257). Bazı eleştiıel teorisyeıler ise, ernpirik araştırmalann, kapitalist sanayi toplumlannm probleınlerine teknik çöziiırıler bu|ııak amacıyla bir sosyal mühendislik aracı olarak geliştirildiklerini ileri siirerler (Pollock, 1976:225).

Adomo, elryirik araşfirmala.rın önemini reddefunez, aksine bu araştınnalardan

elde edilecek verilerin, eleştirel bir toplum analizinin malzemeleri olarak kullanlabileceğini ileri siirer. ona göre yanlrş olan, bu tiir araştımalann fetiş hale getirilınesidir. Empiıik biı araştma, kendisini olgusal gerçeHiğin salt beümlemesi ile sınıılandırıyor ya da olgular arasındaki gözlenebilir nedensel ilişkileri .sosyal yasa' olarak nitelendiriyors4 açfttır ki o, empirist bir metodolojiye dayanıyor iemektir.

Adomo, empirik değil, araşfumanm eınpirist bir metodolojiden haIeket edilerek yapılııasma karş çıkar' o, bu noktada teoriyi empirik verileri bfubilleriyıe ilişkilendirilmesi ve betimlenmesi olarak gören empiıisltiimevanmcı adayışları da eleştirir. Adorno'ya göre teori, veri elde edilir edilmez gereksiz hale gelen basit iir aıaç dğldir (Frisby, 1974:224)' Eınpirizıg veriyi (olguyu) öne çıtartır, aklı değil. Burıda akıl olgulaıa t6bi hlmır ve ikincilleştirilir. Adomo, toplum haklcnda yapılacak bir analizirı _.yalıuzca empirik bulgulara dayandınlamıyacağını ileri siirei @ryan!

1985:122).

Adomo'ya göre, sosyal gerçekliğ doğa bilimlerinin tiımevarım ve tiimdengelim kavıamlanndan haıeket ederek analiz etme iddiasında olan pozitivist P'yoloji, verili gerçekliğn sınıılan içinde kalır ve bu gerçekliği sadece yanslanak ve betimlemekle yetinir. Bu sosyoloji, sosyal geryeklğ doğa benziri biı gerçeklik olarak

144 Sosyoloji Deıgisi Sayı |2-l3 yL| 2004

(11)

Fıankfiırt okulu ve Eleıtiıel

Iiİİ, '*r'*

tanmlayp <lışsallaştır<lığ için, onun tarihsel karakterini gözardı eder. Toplumsal gerçekliğn, Durkheim'da olduğu gibi, şeyleştirilınesinin sonucu olarak bu sosyoloji,

verili gerçekliğin aşllrnasrnı xmç|amaz. Doğa biliıııleriniı doğanın inceleııınesinde temel aldığı metodolojik bil kual, yani öme-nesne ayrımr, pozitiüst sosyolojinin metodolojik bir kuıalı haline gelir. Durkheim}n 'sosyal olguların şeyler gibi incelenmesi gerektiği' şeklindeki metodolojik talimatl aslında bu kuralı ifade etrnektedir. Adomo'ya göre, sosyal diinyanın incelenmesi söz konusu olduğunda özne- nesne ayrııın, statiikonun mutıaklaşfrıknası ve dolaysıyla meşulaştınlınasr sonucunu doğurur. o, buradan giderek, doğa biliııılerinin yöntem kurallanyla ça.lryan pozitivist sosyolojiyi politik bir ideoloji olarık nitelendifiİ (Adomo, 1976:237-257).

6. Toplumun ve Toplumsal olgulırm Şeyleştirilmeslne Yöneük Eleştiri Eleştirel teoriye göre, Durliİıeim'ıı sosyal diinyay'şeyleştirme'si, muhafazakir bir bilim ideolojisine bağlr olmasındaı kaynaklanmaktadıı. Her ne kadaı insan aktörler, sosyal diinyanın yaİaficısı olsalaı da, bu diiııya onlara 'ılışsal've 'doğal' bir diinya gibi göriıniir. insarılar bu diinyanıı kendi iiriinleri olduğunu unutuxler. Bu sosyal diinya, iısanlann üşııda ve onlaıa yabancı olan bashcı bir giiç haline gelir. Bu çerçevede toplumsal olgulann fetişizasyonu ile meta fetişizasyonu arasmda bir paralellik kurulabilir. Kapitalizm koşııllannıla emek iiriinleri yani met'lar, emekçiden bağmszlaşıı ve onun karşrsrna sermaye forrnunda bir gib olarak çftar. Emekçiler, kendi yaratımlanım iiriinleri olan metalara tf,bi hale gelirler. Bu siireç' bir yaıulsaınaya yol açar ve bu diinya mevcut halile onlann göziinde 'ebedileşir'. Bu noktadı eleştiıel teorisyenle1 Durkheim1n toplumsal olgırlan fetişize ederek taffılaştırmasm, yabancılaşmay meşrulaştffan ideolojik bir tutum olarak nitelendirirler. Eleştiıel teorisyenler için toplumsal dtinyanm &şsallık ve baskrcılığı doğal ve ebedl değil, tarihset olarak oluşmuş ve bilinçli insan eylemiyle ortadaı kalünlabilecek geçici bir durumdur. Tıplo metalar gibi toplıımsal olguların bu özellikleri de, onlann 'öz'iinü teşkil eden doğal özellikler değildir. Duıkheim sosyolojisi, sosyal olgulaır 'şey'benzoi doğal olgular haline getirdiği içnı eleştirel teorisyenler taİafindan 'statiikocu sosyoloji' olara.k tanmlanrr. onlaıa göre, eleştirel bir toplum teorisinin amacı, toplunısal olguların tarihselliğine ve geçici doğasma dikkat çekmek ve insan eylerıinin üinüştirücü bil

kapasiteye sahip olduğunu ortaya koymak olııalıdır. Toplumım 'doğa' olmaüğını eleştirel teorisyenler için, toplumsal nedensellik ve 1asalaı, giiç ve tahakkifuı ilişkilerinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıtmışlardıı ve dolayısıla ebedl değildirler. Durkheim'rn sosyolojisi, aksine, insanlari toplumsal yasalar kaçısrnda pasif varlıklar konrımuna indirger. Durkheim, toplumsal olgulann sözü edilen karakteIlerini polifik bir okumaya tabi tutnaz. Bu nokadaı bahldığnda onıın sosyolğisi, toplumun taıihselliğini hesaba katmaz ve insanlan baslocı bir statfüo kar$sında boyun eğneye teşvik eder. Sosyolojik Yönıemin Kurallan adlr kitabııda Duıkheim1n, aslında özü itibariyle ideolojik-muhafazakdı olan kendi sosyolojisine epistemolojik bir tgmel

hazuladığı söylenebilt. Durkheim'ın metodolojisi, iddia edildiği gibi nötr ve objektif değl, aksine belirli bir politik ilgi/çıkara angaje olan bir metodolojidir (Bentoıu 1977:93).

sosyoloji Dergisi sayı l2-l3 Ynzoo4 145

(12)

Bekir BALKIZ

. . . Maıcuse'ye göre pozitivizı1 1ıalnızca bilime ilişkin .poziüf bir teori değildir.

Pozitiüzı, a)mı zamınd', voili olgulan olırnlayan statiikooubir ideolojidir. Marcuse, el€ştirel t€orinin ise, aksine verili diizeni korumay ya da meşulaştrrmıyı değil, onu

diini\tiirmefl amaçladığnı vurgular. ona göre pozitivist toplün teorisi, toplumu doğa

bilim sosyal yöntemleriyle incelenebilecek teori, toplumu doğal bir organizma olarak göriirkin, ele ştiil

insan ).arahmmm bir iiriinü ve tarihsel olarak kurulmuş bir geıçeklik olarak kavrar. Marcuse, toplumu ve devleti insanın tarilsel iirünü olarak göreıı ve onları özgtırliık açrsından yoruırüayan Hegel,i izler. Pozitivizm, sosyaı gerçiklig doğayla özdeşleştirir ve onu tıph doğa gibi nedensel yasalarla işleyen bir nesnil lrategori olarak inceler. Marcuse, toplum yasalanıın mevcüiyetini kabü etse de, ona göıe bu yasalar doğa yasalan formunda yasalar değildir. insaün l<urduğu ancak şu anda

insqı tten9tleyen 1oplumun yasalan olarak onlar, insınrn bilinçli tarihset eyiemiyle ortadan kaldınlabilecek yasalardır. Marcuse,ye göre toplumun .demir yasalar,i yoktur.

Marx1n kapitalist toplumun işleyiş yasalan olarak niteleırdirdiği yasalar, ömeğin senıaye lirikimi, artık_değer ve kriz yasaları, kapitalist toplumun son bulııasıyla birlikte ortadın kııkacakfif. Nitekim Marx da, kapitalist toplumu meşrulaşüıan iktisatçılara yönelik eleştirisinde, onlaırn evrenselleştirdiHeri yasalan, geçici ve'insan toplumunun belirli bir evresine ait taıihsel yasalar olarık nitelendirmişü (Kellneı l984:l35-l37). Pozitivizınin tarihsel kaçrnrtıazlık ve zorunluluk kavramlanru reddeden Maıcuse, voili haliyle sosyal gerçeHiğn içinde farHı bir gerçekliğin imkön veirnsurlannm mevcut olduğunu ileri siirer. ona göre eleştilel teori, yılnzca göriinüşii.n ardındaki gerçeHiği ortaya çıkarmakla yetiımeyece! fakıt aynı zamanda yeni bir gerçeHiğn inşasına dı katkıda bulunacakbı. Bu yiizden eleştirel teori, bilimsel bilgi ve pratiğin birliğini ifağç edeı (Kellner, 1985: l05).

Eleştirel t€oriye göre, toplum kavıarır, pozitivist sosyolğide olduğu gibi soyut

ve nötr bir kavram olarak kullanılarnaz. Daha önce, pozitivistlerin toplumu doğa ile özdeşleştirdiklerini ve onu insan iıadesinden bağmsız varoluşa sahip dışsal biı kaLgori olarak ald*lannı beliırniştik. Baa poziüVist sosyologlann ise, sözgelimi Spenceida olduğu gibi, toplumu canll bir organizıa olarak kabul ettikleri de bilinmektedir. nu tiıı kullanııılarda toplumun gerilim ve çelişkilerle dolu işleyişi doğıl bir siireç olaıak

g9.toiıi' Çoğu fonksiyonılist ve orgarrizırracr sosyal teorisyen için toplumun sağlıklı

bir biçimde işleyişini sağlayaı devğ ekonomi (yani pazar ekonomisi!), ailJ vb.

kunımlar, orgaııizmanrn yaşamısında hayaf rol oynıyan biyoğik organlar gibi fonksiyonlar yerine getinnektedirter. Eleştirel teorisyenlere göre, bu topium kavr-amlaştrmasmda, tarihsol siireç içinde giiç ilişkilerinin ortaya çıı<ardıgı turuırılar ebedlleştirilnekte ve doğallaştırılmaktadır. Pozitiüst toplum anlayşına göri, topıumda

siirekli olarak çahşme, gerilim ve eşibizlikler mevcudiyetini koruyacak,_ ancak sosyolojıye diişen tEmel görev, bu koşullarda toplumsal bütiinlüğii yani denge sağlaycı mekanizmalan t€min edecek yollaı bulınak olacaktıı. Eleştirel teorisyenler; bu tiıür-bir toplum kavramlaştırmasını4 iddia edildiği gibi hiç de .bilimsel' ve .nötr, olmaüğnr, aksine içinde ideolojik-politik bir perspektifi ve ç*an banndırdığnı iadia etme]<tedirler Nitekim onlara göre, çağrlaş toplumun .sanayı'}ıa da .kapitalist, toplum olarak nitelenişi de, onım analizi açrsrndan önemli sonuçlar doğurur. Adomo,nun da

146 soşyoloji Delgisi sayr 12-13 Yll2oo4

(13)

"*'H;#m"u""#İ: sosyolojik

ifade ettiği gibi, çağdaş topluırı, süip olduğu iiretici güçler söz konusu olduğında bir sanayi toplumudur; öte yandan iiretim ilişkileri bakıırundan kapitalisttiı. Bfuqiy", ikincisi aleyhine wrguda bulunmalç lfubermas'a göre, teknolcatik resyonaliteyi öne

ç €rtan pozitiyist sosyolojiye özgü bir tutumduı (Frisby, l974:22l).

7. Eleştİrel Teoriye x'ırklr Kıtkılır

Fay'e göre sosyal bilimlerin amacr, sosyal aktörlerin kendilerine ve içinde bulunduklan sosyal koşullara yeni bir biçimde balanalarınr sağlayarak onlan aydmlatrnak olınalıdır. Bu yeni kavrayş temeıinde oılar, verili sosyal diinyanın geçici ve göreli bir diinya olduğunu göreceHer ve onu aşrna teşebbiisiiıle bulunacaklardır. Bu anlamda sosyal bilimci 'bilinç oluşfurucu' roliinü yerine getirmekle yükiimliidür.

Dolaysıyla Marksist teori, verili haliyle gerçekliği olduğu gibi yansıtan b teori

olamaz. Aksine bu teori, 'objektif bir yaıısıtrnanıı1 as|rnda yaıJrş olaıı bu gerçekliğin ötesine geçmeyi engelleyen ideolojik biı 'tiil perde' fonksiyonu yerine getireceğ iddiasınrladır. Fay, söziinü ettiğ eğtim siiırecinin, eğiten ve eğtilenler aıasındaki etkileşimin bir eğtimi olması gerektiği konusunda <la uyanda bulunur. ona gört 'eğitici'bir uzman otorite değil, arabulucu olduğunun farhnda olıııalr ve görevini yerine getirdiğinde kendi varlık nedeninin de ortadaı kalkacağm bilınelidir (Romm,

l99l:166).

B|eicher, The Hermeneuıic Imaginaıion [Hermeneutik İmgeler\ 1982] adlı çalışmasında Fay'inkine benzer bir göriiş ortaya koyar. ona göre pozitivist sosyolojinin amacr, verili diizeni korumak ve teknik olarak konhol eftnek içiı, uzman teknisyenlere enformasyon temin etııektir. Bu sosyoloji, toplumdaki güç ve tahakkiiın ilişkilerini verili, doğal ve değişmez bir olgusal gerçeklik olarak kabul ettiğ içiı, bu tiir ilişkilerin nasrl aşılabilecğ problemi iizerinde durrnaz. Bleicher, alrcmatif olarak, hermeneutik- diyalektik bir sosyoloji önerisinde bulunur. ona göre bu sosyoloji, verili olan gerçeklğ

aşma ve farklı bir gerçekliğin potansiyelini açıkça ortaya koyma amacryla lorakterize edildiği için, tabiatı itibariyle eleştirel bir sosyolojidir. Mevcut haliyıe toplumsal yaşam,

iısan}k tarihinin son ve kalıcı 'pozitif eıresi olamaz. Toplum tarihsel bir kategoridir.

o, yeniden ve farkh biçimde kurulna potansiyelini kendi içinde taşf. Hermeneutik- üyalektik sosyoloji, toplumda şu anda hakim olan iısan ilişkilerinin tahakkiİme ılıyalı yapısınr bilince çıtarmay amaçlar. Bashyı bilince getinnek suretiyle o, insanlaıa bu baskmın üstesinden gelmeleri için 'doğu biünç' temin eder. Ancak bu doğu biliıç

oluşturma siireci, insanlann 'diinya tasawuflaf,ı'nr ükkate alrııyr gerektirir. Başka bir söyleyişle, eleştirel sosyolojinin ortaya koyacağ eleştirel bilgiloin, empirik olara(

toplumdaki insanlann giindelik düşiiniimleriyle bir diyalog içinde olması gerekir. Bu sosyoloji, insanlara rağmen insanlan açiklama iddiasında değldir. Zira, insanlanı kendi yaşamlarına ilişkin öznel değerlendirmelerini rlikkate almayan ve insan eylemlerini doğal nesnelermişçesine inceleyen pozitivist sosyolojinin asıl hatası da buradı ortaya çıkaı. Dolayısıyla eleştirel sosyoloji, mutlak bir otorite olrıayr reddeder ve insan diinyasındaki problernleri, delm yerindeyse sosyal bir terapiye başvıınnık surttiyle,

Sosyoloji Delgisi Sayı l2-l3 Yl20o4 147

(14)

Bekiı BALK|Z

insaıılarla birlikte çözrneye çalışır. o, kendi hakikatlerini topluma .dışandan, emPoze

ehez. Alsine onun aınağ toplumu 'içeriden, anlamak ve açıklamakhr. Bu noktada, eleştirel sosyoğinin, insanlarda yeni bir diinya kavraylşrnın yolunu açan .arabulucu, bir sosyolği olduğu söylenebilir (Bleicher, 1982:139-151).

Bleicher'a göre, sosyal diinyay nötr bir şekilde gözlemlemek ve aç*lamak mtimkiin değiHn insanlar gerçeklğ, ancak içine gömüııı oıduHan sosyaı konum!1ıdan hareketle algılayabilir ve anlamlaıdııabilirler. Bu noktada o, sosyal gerçektiğin insan eylemiyle inşa edilmiş bir geıçeklik olduğunu ve bilinçten bağmsız 'kendiıde' bir gerçeHiğin mevcut olTa&ğmı iddia eden Adomo,ya katılır.

Bleicher, tlabermas'ı izleyoelç eleştirel sosyoloji pratiğinin daima ve ancak 'deneysel' olabileceğini vurgular. Eleştiıel sosyolojinin deneyi, teorik hipotezleri verili haliyle gerçekliğe gidoek sınamak anlamına değl, verili gerçekliği bilinçli insan eylemiyle aşmık ve bu yolla ıloğru bilinç oluşturmak anlamrna gelir. insanlaı ancak

kendi sosyal tecrübeıerinden hareket ederek bu diiıyanın kalıcı olmaüğınr ve aşılabileceğini anlayabilirler. Bu sosyal tecrübedeıı elde edilecek bilgiyi sistematize ve teoriz€ qne görevi eleştirel sosyolojiye aittir. Bu anlaınıyla derıey, belirli bir kavrayş temelinde topluma müdahıle eüne yöntemidir. Ancak bu müdahalenin ortaya çıkara;ğt sonuçlar, önceden asla öngöriilemez. Sosyolojik miidüale yöntemini Touraine,den aldığnı belirten Bleicher'e göre, müdüale ancak sosyologun sosyal aktiirler ile üyalog kurrnası sayesinde gerçekleştirilebilii. ü2eni sorgulayan toplumsal hareketlerin içini ginnek suretiyle sosyolog, aktörlerin kendi mücadelelerini ,n.liz etrnelerine }rard ıcı olacak ve tecrtibeden elde edilen her bilgiyi sosyoğik müdahalenin bir unsuru haline getirecektir @leicho, 1982:139 -1 52).

Blackbuııı pozitiüst sosyolojiye eleştiriler yöneltse de, .bwjuva, olmayan biı sosyolojiyi t€sis etmenin iıııkön düilinde olduğunu belirtiı ve Marx1n kapitalist toplum analizinde temelleri at an eleştiıel yönelimi benimser. oıa göre, pozitivist sosyolojiye yönelik Ivfarksist eleştiri, Marksist olııayan eleştiriler ile uzlaşnnhbilir. Btackburn, pozitivist sosyolojinin, eleşfirel kavıamtan dışlamak suretiyle, statiikoyu meşrulaşİran bir söylem kullandığmı ileri siirer. Bu sosyoloji söyleminde .kapitaiizm,, .sömiirü,, 'çelişki', 'yabancılaşını', 'sınrf vb. kawarnlar yerine .endiistriyel toplum,, .denge,, 'fonksiyon', 'toplumsal bütiinleşme-çöziilıne, gibi kavramlar kullanılr. Gerçi _bu sosyoloji literatiıriınde 'yabancılaşma' ve 'srnrf kavı.amlanıa zaman zaman başvurulsa

da, onlar, eleştirel anlamlanıdan uza*Iaştırılmış ve empffi araştrmalax için operasyonel hale getirilmiş bir biçimde kullarulırlar. Blackbum, sosyolojide egemen

teorik ekolün fonksiyonalizm olduğunu ve bu teorinin değişme yerine iosyal bütiinleşme ve istikrar iizerine odaklandrğmı; toplumsal sistemin her_bir öğesi;in, sistçmiı korunması ve devamna yapfğ katla bakımından inceleme konusu yapılüğnı ileri süer. ona göre, sosyolojide karşıt gibi gösteriıen .foıksiyonalisf ve ;çat şmicı, teori aynmı dı geçerli bir aynm değldir. Zira bıı her iki teori de, ters istikametterden hareket ediyor olsalır da, sosyal bütiinleşme problemi izerinde odaklanmrşlardır.

148 Sosyoloji Dergisi Say 12-13 Yt12O04

(15)

FmnkfuIt okulu ve Eleştiıet Teoıi: Sosyolojik Pozitivizıııin Eleştiıisi

'Fonksiyon' kavramr, çatışma literatİıriinde yerini'sosyal çafişmırun fonksiyonu' kavrarnma bırakır. Blackbrım, farklı teorik perspektifleri içinde banndırsa d4 pozitivist sosyolojinin, verili sosyal diizeni meşrulaştırma ve şeyleştirme nokasında bir iç tutarlıllk sergilediğini iddia eder. ona göre pozitivist sosyoldi, burjuva toplumunun sınrlan içerisinde kaldığ ve analiz kategorilerini eleştirel bir temele otuxünadığı için 'bilimsel'bir burjuva ideolojisidir. Nitekim bu sosyoloji, sosyal gerçeHiğin sad€ce

üşsal göriiniimüyle ilgilenir ve onq kendisine, doğabilimsel bir modelden hareket etrnek suretiyle empirik bir araşhrmanın konusu yapar (Smart ' 1976:21-25).

8. Sosyolojik Pozitivizmin Eleştirisi otırık Eıeştirel Teorİ: Bir

Değerlendirme

Eleştirel sosyoloji' sosyal gerçeHiğı1 özre ve nesnenin birliğini temsil ettiği varsayrmrndan yola çılrar. Pozitivist sosyoloji geleneğinde, sıhte somutluk diinyası, yani fenomenal gerçeHik, gerçek diinya olarak kabııl edilir' Toplum diinyası 'ikinci doğa' haline getiriliı. Bu diinyanrn insanlar tarafiıdan tarihsel olaıak iışa edilmiş bir diinya olduğu hesaba katrlrnaz. insaılar, aktif özıreler olarak değl, doğal toplumsal diinyanın kaçııılmaz yasalanıa boyun eğen vaıllklar olarak resmedilir (SmarÇ 1976:169). Pozitivist sosyolojiyi yönlendiren çıkann, esas olarak konhole yönelik teknik çıkar olduğu anlaşılmaktadır. Ömelliği görmezlikten gelme ve sosyal gerçekliği doğalaşnrmak suret$e pozitivist sosyologlaİ, srradan insanlanı sosyal diinyaya ilişkin sağduyusal anlayşların yeniden iiretınekte ve meşrrılaştrmaktadıIlar. Bu yiizden verili sosyal düzen doğal diizen olarak sunulur. Statiikoyu gerçeklikle özdeşleştiren pozitiüst sosyolojinin aksine eleşfirel sosyoloji, dönüştiiıiicü prıksis yoluyl4 toplumun tarihsel olarak inşa edilmiş bir gerçeHik olduğunu 'kantlama'ya çalışıI. Bu sdsyolojiyi yönlendiraı çıkar, yeırideır inşa ve kendi iizerine düşiiniim yoluyla özgüleşiıni sağlamaktf (Smart, l 976:

1

83).

Pozitivist sosyoloji geleneğinde, sosyal gerçekliğin bütiinselliğini bir diializııe indirgeme eğilimi çok güçlüdiiı. Bu eğitim, gerçekliğin malao ve milrro ya da objektif

ve sübjektif gerçeklik olarak böliirnlenrnesi şeklinde karşımza çıkmaktadır.

Sosyologlar, insanı ya salt bir inceleme objesi olarak kabul ebniş ve onu drşsal

gerçekliğin belirlenimi altmda olaı bir nesne konumuna solğnuşlatdf ya da aksi biçimde gerçekliği insan öznellisnin bir tiriinü olarak görmüş ve t"mamen öznel algı ve perspektife bağlı görme biçimleri iizerinde odaklanmışlardır. ikinci sosyoloji gelenes söz konusu olduğund4 ömeğin Weber, Colleti'nin de işaret ettiği gibi, sosyolojinin inceleme konusunu yani tarihi, nihai olarak salt kiiltiirel olgulara indirgemiş, ekonomik siireçleri de kiiltiirden hareket ederek açıklamaya çalışmıştf (Smtt' 1976:163).

Daha önce de belirttiğmiz gibi eleştiıel teori, bir hedef olarak kendisine pozitivist sosyolojiyi seçer ve onrm 'bilimciliğ'ne saldınr. Bu sosyolojinin bilfunsel yöntenrıi kendi içinde bir amaç haüne getirmesi eleştirilir. Eleştirel geleııelq pozitivist sosyolojiyi toplumu ciddl bir biçimde eleştiriye tibi tutnadığ ve onu aşmaya

Sosyoloji Doğsi Say 12-13 y|12o04 149

(16)

Bekir BALKIZ

çalışmadığı için staüikoculukla suçlar. Eleştirel sosyologlara göre pozitivist sosyolği bir ele$iri aracr olrnak yerine, varolan toplumun .bütiinleyici bir parçası' yani sis-temin

ktııtini ideolojik olarak yeııiden iiretıresiıi sağlayan ,bilgi teknoiojisi,- haline gelir

(Rl'.z;e'., l983tt2t ,122r.

Kapializmin yabancılaşmaya dayanan sosyal ilişkiterini doğallaştııan

!9ziti.vYm, geçmiş, bugiin ve geleceği tek boyutlu bir zaman çerçevesine indirger.

Eleştirel toplum teorisinfuı metodolojik temeli, Hegel'in diyalektiğne dayiır.

Diyalektik

-

mantığa gi!re, 'olan geıçek olına1zndır,. Başka biı ioyıeyışle, topıumun mevcut tahekkiım ilişkiteri insan varoluşunun .hakikat,i olamaz. Ifukikıt, verili cerçeHiğn olgusallığmda değl, başka yode, olgrıların olumsuzlanmasr ve aşılmasrıda yatar. Hakikat daha iyi bir diinya için, verili gerçekliğı ötesine gifue teşebbüsüyle ortaya çıkanlatitir. Dolaysıyla hıkikat, diınyay değiştinne v€ mevcut gerçekligi eleştirmeyle iüntilidir. Eleştiret biı sosyolğik analh diin1ay değiştinneye-yardımiı olduğu ve bu diinyay yaşıııabilir biı diinya haline getirmeye çalıştıgı olçııie rıoğıuduı.

Bu yüzden bakikaı doğTudan insan kawayşrnın ötesinde yer aldğı ve hiçbir_zaman kavramlara indirgenemeyeceği için, bh potansiyalite olarak insan yaşamrun her anrnda m€vcuttur. Fleştirel anaüze göre, pozitiüst sosyolği, büyiik ölçüde ,verili olgusall*, düzeyinıte kalıı. Giiriindüği haliyle gerçeklik ile onun özsel nitelikleri aras-da ayrr- yqıılmez. Bu tiirden bir yaklaşım, ister bilinçli ister biıinçsiz olsun, statiikoyu

T9rrı"şt-1 bir ideoloji formudur. Eleştiıel analğ epistemolojinin metodolojiye indiıgenmesini reddeder. Çoğu sosyologun .bu olguyu kafitlamak nasıl mıımktındiır-?'

diye sorduğu yerde, eleştirel teori'olgu nedir?'diye sorar. olgusallık, poziüvist sosyoğide, bütiimselükten soyutlalarak tikelleştiril ken, eleştirel sosyolojide o, tam

terşine bütiinsellikle irtibıtlandınlır. Pozitivizmin verili olgusaflr!ı Lmel-alan

doğrulırna kiterini reddeden eleştiıel teori, bir teorinin doğrulanma kriterinin ancak ve ancak praksis olabileceği iddiasmdadr. Praksis, bilinçli pratik eyleın idealine, yani teori ve pratiğn birlğne işaret eder. Sosyal olgulaııq tarihsel olarak ve insan eylemiyle inşa edilrniş 'gerçeHikler' olduğunu kanıtlama} ancak praksis lıe mıımtıınotır. oıguıar, kendi kendilerine konuşmazlar. Bir konuşhıranr olına<lıkça olgular suskundurlar.

olgulann, Durkheim'ın pozitivizırıinde sözü edilen .üşsal, ve .basücl, kaıakterleri rle, insanlar arasındaki tahakliıım iüşkilerinin ortaya çıkaIdığı bir durumdur. Baka bir şöyl"yrşle olgulann gücii, insanrn insan üzerindeki güctİıü simgeler. olgulaıın gücü,

bashcı bir giiçtiir (Marcuse, 1978:451). Dolayuyla pozitiüst iosyolojinin keniisiıi yaiıızca verili olgusalhklı sınırlandırması, sözü edilen tahakkiim ilişkilerini .doğal bir gerçe}lik' olarak zuımasrna yol açar. Durkheiııt toplumu o kadar dışsaılaşınp keııdiııde bir gerçeklik haline g*irmekteydi ki, varüğı notta, ninayitinae şu olınaktaydr: Toplum Taındır. Sosyal şeyler (olgular) bağmszdırlar ve kendiıeri için vardırlar. Pozitiüst sosyoloji, insanın yabaıc aşmış bilincini yani, toplumun kontrol edilemez bağrnsız bir güç olduğu )ıanlsamasrnr sosyolojik bir kurai haline getiril ğriedrichs, |972:28l,282). Ru anla.ındq pozitivist sosyoloji, insanın kendi y*rtirnro yiınü olan toPluma bağırnlılığnı meşrulaştıraı ve telkin eden bir ideolojiye döni$iir (Aggea 1989:305-31l).

t50 sosyoloji Delgisi sayı |2-13 y l 2oo4

(17)

** oH#ffi l;,iffi

I sosyoıojiıt

Eleştirel toplum teorisi, ezileıılerin bakş açısından harekede bir kapitalizm eleştirisi ortaya koyaı. Kendi mistifikasyon sisternini yaratan kapitalizmde tahakk_um

ilişkileri 'doğal' ve 'ebedl' ilişkilo olarak göriiniırler. Horlüeiıırer'a giire, pozitivistlerin sosyoloji olgulara uymalıdır iddiası, ortaçağıı teoriler dinsel dogmalara uymalıdır talimatına beıızemektedir. Horkheimer, kapitalizmde, tahakkiım ilişkilerinin dinsel nıeşrulaştırılrnasının yerini, bilimsel meşulaştınnanın alüğınr belirtir (Horkheimer, 1986). Dinsel metafiziğin çökiişü, yeni bir tannrrn -bilim ve teknolojinin- yiikselişinde zorunlu bir adımdır. Yeni toplumun rahiplerinin sosyologlar olacağmı belirten Comte'un, sekiiler biı din olarak sosyolojiye, 'bilimlerin kraliçesi' payesini

vermesi bu açldan çok anlamlıdır

Eleştirel teorinin iki amacr vardrr: Giiç ve tıhakkiiırı ilişkiloini bilinç diizeyine çıkarmak ve özgiirleşimin yolunu açmak. Bu teori mevcut yapıyı değiştirrnek içiı

hayatın eleştirisini talep eder. Eleştirel teori devrimci biı praksisi içinde banndırır. Teori eylem halinde olan bir teoridir. Sosyal varoluşrm kategorilerini olduğu gibi alııak 1crine eleştirel teori, bu varoluşta heniiz gerçekleşırıeıniş biı özgiıIlüğ'un olanağnr ve potansiyelini saptar. Eleştirel toplum teorisi kapsamrnda yapılaı araştırnıılınn büyiik

bil bölümü çağdaş sosyal bilimleıin ideolojik karakterini ortaya koymaya yöneliktir.

Hem pozitivist sosyoloji hem de H6sik ekonomi politik, bilimsel yöntem inancma yani,

batı rasyona|izırrinin 'episteme'sine dayaıırlar. Eleştirel teori, ayn mıanda Aydınlanmao alol ve rasyonalite eleştirisidir. Eleştirel teorisyeııler, modem aklın ve rasyonalitenin kendi keııdisinin amacı haline gelınesini, bilimin statükoyu meşnılaştıran bir ideolojiye döni\mesinin başlangıcı olaıak göriirler.

ilk defa Comte tafafmdan sistematize edilen sosyolojik pozitiüzın, sosyal gerçekliğin kavranrşrnr fiziksel gerçekliğn kaııranrşıla eşitler (Comte, 1970). Eleştirel teoriye göıe, doğa ve sosyal bilirrıleriı özdeşleştirilmesi yani metodolojik monizn1 sosyal olgularıı kaçrnılrnaz olarak şeyleştirilmesi sonucunu doğurur. Sosyal ve doğal gerçeklik, pozitivistler ıarafindan objektif olarak sınrflandınlıbilir ve ölçiilebilir gerçeklikler olarak algılanrr. Buna göre, bilim yoluyla doğayı kontrol etınek ne kadar miimkiın ise, sosyoloji yoluyla toplumu kontol etnek de o kadar miınıkündiiı Comte'un öngörü ve kontrol arasmda kıırduğu ilişki, sosyolojinin aslında bir sosyal müeırdislit projesi olarak düşiinüdüğinü açıkça ortaya koyrnaktadır. Eleştirel teoriye göre, doğa ve tarih arasındı temet bir farklfit vaıdır: İnsanlar tarihi yarahrlar, doğay değl' ilısanların yapma/eleme giicüne sahip oknalan, değştirme giicüne de sahip olduHan antamına gelir. Dolaysıyla sosyoloji biirokatik idare ve kapitalist denetim için teknik bir kaynak olmak yeriıe sosyal diınyayl yeniden kuxına teşebbiisİmde itici bir rol oynayabilir. Comte gibi erken dönem pozitivisfler toplumun iıcelenmesini doğanın inceleımesiyle özdeşleştirmişler ve biyolojideki insan anatomisinin yapısal ilkelerinden giderek, toplıımsal gelişırenin yasalannı keşfetıneye çalıEnrşlardır. Comte devlet, aile, sosyal srnrf ve politik yapıları insan bedeııinin hticreleri ve organlan ile karşılaştıracak kadar ileri gider. Bu tiirden basitleştirici organizııaü analojiler, zihinlerde, mevcü toplumsal yaşaııun doğal bir yaşam olduğu yöniınde imgoler oluşmasına yol açarlar.

Sosyoloji Deıgisi Say 12-13'{ıl 2004 1s1

(18)

Bekir BALKZ

Pozitivisder sosyolojik teoriler oluşturmak ve onlarr test etmek için .olgular'a gidilınesi gerektiğini ileri siirerler. 'olgular,m insandan bağmsız olarak .orada, olduğuıu varsaymak surttiyle sosyolojik pozitivizm, bu olgulann insanlarıı tarihsel eylemlefinin iiriınü olduklanır kavramada başansız kalır. Pozitivizın doğudan/dolaysz görİİnüşler diinyasııun olgusalhğını a priori bir Verilmişlik olarak kabul eder. ömenin yaraficı, aktif rolü reddedilir. Pozitivizı, bilgiyi iireten insan al(örü devreden çıkararak dolayuyla bilgi öznesini eleştircl incelemeden muaf tutrnaya çalışarak daha çok bilgi objesi iizerine yoğunlaşır. Buns bilgi iıreüm siıreciıin insanszlaştınlınas da diyebiıirii.

Dolayrsıyla pozitiüst bilgi hem sosyal bilimciden herı de inceleme konusu yaprlan toplumdan yabancılaşrnş bilgidir. Pozitivistler ile onların inceledikleri sosyal diınya arasııdaki ilişki, çoğunluHa 'mesafeli duruş, olarak adlandınlmışhr. Buna göre bilen özne ancak nesne ile arasına mesıfe koyarak onu inceleyebilir. Sosyologun rolii, sadece

ve sadece ceIçekliğin değerden bağımsız olaıa.k gözlemini yapmakfu. Pozitiüst düiincenin bu özelliğini Marcuse 'tek boyutluluk, olarak adlandırır (Marcuse, 1964).

|gtivis1 sosyoldi, sosyal diinyada olup bitenlerin mesafeli gözlemini yapmaya indirgenir. Duıkheim'ı4 sosyal olgularrn 'şeler' grbi inceleımesi gerektiği ş;kıindeki metodolojik talimat pozitivist sosyolojinin bir amenüisü olarak kabul eülir. Bu önenne, pozitivizmin sosyal gerçekliğ şeyleştirme eğlimini ifade eder. Sosyolojik poziıivizffL en sofistike haliyle, sosyal olgulan şeleştiren objeıitivist bir idealizme dönüşiir. Pozitiüzı4 incelediğini iddia ettiği sosyal diinyodan aslıırda fiıar eder.

Kendisine toplıım üstii bir paye atfeden pozitivizırıin analiz kaiegoriloi, gerçeHiğn her nasrlsa öyle olduğq olması gerelitiğ ğbi olııadığ vaısayınındaı hareketle oluşturulur.

Bu analiz modeli, sosyal olgulan değişkentere indirgemek suretiyle, değşkerıler arasında düzenlilik arz eden ilişkileri 'yasa, formunda kavramlaşhrrr. Sosyolojik

ryTlrqı, değişkenler aıası ilişkilerin incelenmesiyle özdeşleştirilir. Verili sosyal illskiıerin 'olduğu hatiyle' inceleımesinden elde edilen bilgi, goçekliğ yansıtan doğru bilgi olarok sunulrır. Pozitivist balaş açısmdan sosyoloji, yalnzca teJt ediıebiıecek ve ölçiim yoluyla gözlemlenebilecek doğu önerrneleri temel alabilir.

Etik kavran an tullanmaktaı kaçının ve .değerden bağmsız, araşffmaF bir

fetiş haline getiren pozitivist sosyoği, değerden bağımsız bilimin aslında değer bagınlı olduğunu gizler. Sosyolojik pozitivizrn, şeyleştirilrniş bir olgu tanımından yoıa çııınat

zorundadır. Ancak belirtınek gerekir ki, sosyal olgular doğal goçeklikler değil, Peter Berger'in de işaret ettiği gibi sosyal olarak inşa edilıniş gerçeHiHerdiı @erger, 1967).

Dolaysıla, guç ilişkiterini içeren ve yansrtan sosyal olgulaı, insan varoluşunun doğal tü9!i 9!ı'ne,: Değeden bağıısz sosyoloji iddiası, olgulann objektif bir kaıaktere sahip

olduklırı şeklindeki dogmaıik bir inanca dayanrr. Hem sosyal bilimlerde hem de doğa bilimlerinde faıklı po'tivizrı tiirlerini birleştiıen nokta, gerçekliğn .olgusal doğası, iizerine olduğu gibi kabul edilen uzlaşmadr. oysa sosyal olgulann öznel insan eylemiyle oluştuulİnuş gerçeklikler olduğunu dikkate almak gerekiı. Dolaysıla insanl

lplPsd dıİıyı d4andan yani objektif bir konumdan incelenebilecek bir diinya

değldir. Sosyal bilimcinin kendisi de inceleme konusu yapüğı topıumun bil

mensubudur. Sosyal bilimci hiçbir zaman aın bahş açısndan topluma bakamaz.

Pozitiüst pfogıamn araşfirmacı]'a öğütıediği şey, sosyal diinyaya kaışı mesafeli ve

Sosyoloji Deığsi Say l2-l3 Yıl 20M

ts2

Referanslar

Benzer Belgeler

In this study, considering the close association of obesity with chronic diseases, the aim is to evaluate the association between obesity degree and chronological age as

The isolated compounds and crude extracts were subjected to antioxidant screening through free radical scavenging activity by DPPH (1, 1-diphenyl-2-picrylhydrazyl), where compounds

‐ Alanına yenilik getiren, yeni bir düşünce, yöntem, tasarım ve/veya 

• Metrekarede bulunan 3-4 bin çim bitkisi âdeta bir soğutucu cihazı gibi çalışmakta enerjiyi emerek çevreye ısı yayılmasını engellemek yanında... • aynı süreçte

- Analysis of the short stories as sketches of Dublin as well as of the human condition. - Individual themes of each

• Gebelik süresini tamamlamış olduğu halde zamanında doğan bir bebeğin doğum ağırlığına ulaşamayıp 2.5 kg’ın altında doğan bebeklere doğum ağırlığı eksik

As can be seen, in all cases the law refers to what is observable (iron, copper, metal, solid body) and measurable (heat, length). The accuracy of such propositions should

• Tanı testinin negatif prediktif değeri, uygulanan yeni tanı testine negatif sonuç veren tüm kişilerin ne kadarının gerçekten sağlam (referans teste göre)