• Sonuç bulunamadı

Y G Yarasaların Dili Yeni Bir Klorofil Çeşidi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Y G Yarasaların Dili Yeni Bir Klorofil Çeşidi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yarasaların

Dili

Yunus Can Esmeroğlu

Y

arasaların seslerini ve seslerinin yankısını kullanarak yönlerini buldukları, avlarını da bu özelliklerini kullanarak yakaladıkları bilinen bir gerçek. Yeni bir çalışmaya göre ise yarasaların seslerini kullanarak aynı zamanda birbirleri ile insanlarınkine benzer bir iletişim sağladıkları gözlemlendi. Bu çalışma, yarasaların tanıdıkları türdeşlerinin seslerini tanımadıklarınınkinden ayırt edebildiğini gösteriyor. Berlin’deki Leibniz Hayvanlar ve Vahşi Yaşam Enstitüsü’nde yapılan çalışmada yarasalara önceden kaydedilmiş kendi sesleri dinletildi ve verdikleri tepkilerin farklılıkları ölçüldü. Yarasaların kendi sosyal gruplarındaki diğer yarasaların seslerine çok daha farklı tepki verdiği gözlemlendi. Bu sırada salgıladıkları hormonların da başka sosyal grupların sesleri dinletildiğinde olduğundan çok farklı seviyelerde olduğu ölçüldü. Ayrıca yarasaların tanıdıkları diğer yarasaların seslerine tipik bir sesle cevap verdiğini gözlemleyen uzmanlar, bunun “Buradayım” gibi bir anlama geldiğini tahmin ediyor. Max-Planck Enstitüsü Ornitoloji Bölümü ile ortaklasa yürütülen çalışma Animal Behaviour (Hayvan Davranışları) adlı dergide yayımlandı.

Yeni Bir Klorofil

Çeşidi

Gökhan Atmaca

G

üneş enerjinin kimyasal enerjiye dönüşümünde rol alan klorofil pigmentinin bilinen dört çeşidi genelde görünür ışığı kullanıyor. Sydney Üniversitesi’nden araştırmacılar “klorofil f” adını verdikleri ve ışık tayfının kırmızıya yakın bölgesindeki ışığı kullandığını tahmin ettikleri farklı bir klorofil buldular.

Biyolog Min Chen öncülüğündeki Sydney ekibi Batı Avustralya’daki Köpekbalığı Körfezi’nin tuzlu sularında bolca bulunan stromatolit kayalarını inceliyor. 3,4 milyar yıl geriye uzanan fosil kayıtlarıyla en ilkel canlı formlarını barındıran stromatolitlerden topladıkları siyanobakterileri

(mavi-yeşil bakteri) ışıkla aydınlatıyorlar. Ölçümler bu bakterilerin kızılaltına yakın ışıkları soğurduğunu ortaya koyuyor. Soğrulan ışının fotosentezde kullanılıp kullanılmadığı tam bilinmese de birçok bilim insanı bu çalışmanın oksijen üreten bir bakterinin

küçük dalga boylu ışığı soğurabildiğini göstermesi açısından önemli

olduğunu vurguluyor. Kızılaltı ışığı kullandığı bilinen diğer bakteriler var

ancak bunlar fotosentez sonunda oksijen açığa çıkarmıyor.

Klorofil f’nin keşfi evrimsel bakış açısından da önemli bulunuyor. Günümüz bakterileri görünür ışığı soğurmaya daha meyilliyken siyanobakteri gibi canlıların çok yoğun olduğu eski zamanlarda yeryüzünde kızılaltı ışınların soğurulmasının daha çok olduğu sonucu çıkıyor. Bu çalışma güneş pillerinden daha çok verim elde etmenin yollarının doğada saklı olduğu fikrini bir kez daha canlandırdı. Bu tür mikroorganizmaların sırrı çözülürse yapay fotosentez teknoloji tasarımlarında kullanılabilir.

Haberler

Referanslar

Benzer Belgeler

Gökbilimciler bu yıldızın çevresinde gezegen ararken bir de devasa bir yıldız lekesi (Güneş lekelerine benzer) keşfetti. Bu lekenin hareketini iz- leyerek yıldızın

Daha başka yazarlarımızın yaşamı ile ilgili bilgiler yanında yapıtla­ rı ile ilgili bilgiler de noksan olabilir.. Sözgelimi, benimle ilgili bölümde Ankara Hukuk

Yani aslında bu yeni virüs domuz, kuş ve insan virüslerinin bir karışımı olarak nitelendiriliyor; ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi uzmanları bu karışımı

Açık, ka- aiı, cam çerçeveli, demir kafesli, ırık, tüllerle örtülü, pancurlu, ke­ pekli, tahta parçaları, taş, saman veya tenekelerle kaplı, fakir,

Sü­ ekranı, bugün son yılların en il­ tunlarında yıllardır birbirlerine ka­ lemleriyle savaş açan Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan ile Sabah Gazetesi

kuramsal biyolog Eva Jablonka da bu konuda aynı görüşte: “Bu, kavramsal olarak biraz zor” diyor ve ekliyor.. “Ama

Tchekhovskoy’un daha önce yaptığı kuramsal çalışmalar, karadeliklerin etrafındaki manyetik alanların büyüklüğünün kütleçekim alanları kadar büyük

Erwin, bilinen tropik ağaç türü sayısının 50.000 civarında olmasından yola çıkarak, tropikal bölgelerde yaşayan böcek türlerinin sayısının 10 milyon civarında